Zıplanacak içerik

politika

Φ Süper Üye -
  • Katılım

  • Son Ziyaret

politika tarafından postalanan herşey

  1. Senin o diktatör demekten kacinip sifrelerin arkasina saklanarak ima ettigin insanlar bu ülkenin serefi ve haysieti icin cepheden cepheye kosmuslardir.Cok partili sistemede sonucta onlarin talimati ile gecilmistir.Birakin tarihten intikam almayi gercekleri görün.Bagimsizlik savasinin kime ve neye karsi verildigini bana degil tarihe sor.Eger bunu hala ögrenemediyseniz bu da benim sorunum degildir. saygilarla
  2. Ayni sinirlar icersinde yasayan türlü etnik kökene sahip toplumlarin bir cati altinda birlesmesi neden gücünüze gidiyor ki?Biz burada Lozan'dan ve ülkenin birlik ve bütünlügünden taviz verilemez noktasindayiz.Eger Lozan'a sahip cikmak milliyetcilikse "EVET BEN MILLIYETCIYIM,bölücü degilim" Milliyetci denerek tüm degerler tukaka ediliyor ve bunun adina demokratik haklar deniyor.Bana bir tane örnek gösterin ki;icinde etnik kökenlere sahip toplumlari barindiran ve bölünmüs bir ülke:Eski Yugoslavya disinda tek bir örnek veremezsiniz,Yugoslavya sonucta Abd'nin planlari cercevesinde bölünmüs ve Sirplarin o cografyadaki gücü elimine edilmistir.Bugün gerek Bosna,gerek Hirvat,gerek Kosova denilen devletcikler SIRP TOPRAKLARI üzerinde kurulmustur,yapay devletlerdir. Kürtleri dislamis,ötekilestirmis olmamak icin Türkiye'nin Güneydogusu'nun onlara birakilmasimi gerekiyor.Bunu acikca yazin da bilelim.Yani Türkiye bölününce tam demokratik olacak di mi?SEVR bu anlamda tam demokratikti demeye getiriyorsunuz sanirim veya Kurtulus Savasi hic gereksiz yere verildi mi demek istiyorsunuz. Kürtlerin haklarinin ezildigini kabul etmemek mümkün degildir ancak Kürtlerin ezilmemesi icin Türkiye'den bir parcanin onlara verilmesimi gerekiyor? saygilarla
  3. Bence,Mustafa Kemal ve arkadaslarinin vermis oldugu "BAGIMSIZLIK SAVASI"nindan sonra Türkiye'de bagimsizlik savasi verme gibi sartlar kalmadi gibi bir argüman temelden yanlistir.Mustafa Kemal'in vermis oldugu ve bilegimizin kuvvetiyle kazandigimiz bagimsizlik savasindan 25 yil sonra Türkiye bagimszligini yeniden kaybetmistir. Isgal mi edilmistir Türkiye?HAYIR ancak eger bagimsizlik savasi vermek icin fiili olarak isgal edilmis olmak gerekliligi Atatürkten 25 yil sonra bagimsizlik mücadelesi verenler icin tam bir haksizliktir.Bagimsizlik illaki fiili isgale karsi yapilan bir savas degildir.Bagimsizligin kaybedilmesi hem askeri hem ekonomik,hem kültür ile mümkündür.Atatürkten 25 yil sonra Türkiye hem ekonomik olarak hem de kültür alaninda bagimsizligini kaybetmeye baslamis bugünse tam bir ekonomik tutsaklik söz konusudur. Gezmisler,evet bagimsizlik mücadelesi verdiler bu inkar götürmeyecek kadar aciktir. Sisteme gelince,dün Türkiye'yi isgal eden ülkelerin hepsi Mili Devletlerdi,bu devletler bugünde Millidir yani ulus devlettir.Ancak Türkiye'nin ulus devlet olmasini her nedense hazmedemezler.Bugün ülkeyi yönetenler de Türkiye'nin ulus devlet statüsünden cikmasi ve Batili Ulus devletlere yem olmasi icin siyasi mücadele vermekteler ve bu siyasi mücadele ayni zamanda sistemin degistirilmesi amacina yöneliktir. saygilarla
  4. Güneydogu sorunu adi altinda tartisilmaya acilan bu baslikta iki degisik fakat ayni zamanda ülkenin üniter yapisina tamamen ters ve AKP siyasetinin izlerini tasiyan fikirler görmekteyim. Önce suradan basliyacagim:Türkiye'nin ne bir Kürt Sorunu ve ne de bir Güneydogu Sorunu vardir,Batinin senaryosunu yazdigi ve icimizdeki isbirlikcilerin figuranlagini yaptigi oyunlar vardir. Surasi bir gercek ki;Lozan antlasmasinin 39.maddesinin bilerek veya bilmeyerek uygulanmiyor olmasi,dünkü isgal güclerinin parcalayamadigi Türkiye'yi icimizdeki isbirilikcilerin yardimiyla yanlis siyasetler yürütülerek olusturulan demokratik olmayan Türkiye havasi ile ortaya cikarilan Kürt Sorunu denilen ucube yillardir Türkiye'nin gündemini isgal etmektedir. Türkiye Lozan ile bagimsizligini elde etmis ve Lozan'da Türkiye'nin yükümlülükleri ve haklari tescillenmistir.Simdi kalkip ta Lozan artik OUT demokratik haklar IN demek SEVR'in yeniden hortlatilmasi demektir.Bir ülkenin bagimsizligini tescil eden antlasma asla OUT olmaz.Bu antlasmanin hicbir maddesi ne degistirilebilir ne de revize edilebilir.Bugün maalesef Lozan üzerinde birtakim tertipler düsünülmekte ve bu tertiplerde hep "DEMOKRASI,INSAN HAKLARI"sloganlari esliginde hazirlanmaktadir. Yani simdi Kürtlere Özerklik,birtakim demokratik haklar verelim.Öyle diyor bu ülkenin bazi aydinlari!Peki Türkiye'nin dört bir tarafinda yasayan Kürtler ne olacak.Yani hem özerklik verilecek ama hem de Kürtler yine istedikleri gibi ülkenin balini kaymagini imkanlari nispetinde yiyeceklerdir.Dünkü Dersim isyanlari,devletin cikarmis oldugu yasayi kabul etmeyen asiret reislerinin kiskirtmasiyla baslamis ve sonucunu hepimiz biliyoruz.Bugün de o isyanlar bastirildi diye o dönemin siyasetcilerine katil denmektedir.Bugün eger özerklik olayi gerceklesirse Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin o cografya da artik hükmü sona erer.Bunun adinada kibarca bölünme denir yani SEVR. Üniter bir yapi icersinde,Kürt,Cerkez,Laz vs yoktur,o devletin vatandaslari vardir.Bu vatandaslara sartlara göre demokratik bazi haklar taninmasinda sakinca yoktur demokratik hak ayricalik degildir.Bugün Kürt aktivistleri devletten ayricalik talep etmektedirler ki bu da kaba anlatimla özel bir statü demektir.Bugün Kürtlere özel statü yarin digerlerine özel statüler vererek nereye varilacaktir. Ayrica bugün Güneydogu sorunu denilen sorun Kürt sorunu sözcügünün farkli bir versiyonu olarak gündeme sokulmaktadir ki bu sorun aslinda dünkü isgal güclerinin güneminde olan SARK SORUNU'dan öte bir tuzak degildir.Dün isgal gücleri SARK SORUNU diyerek sinirlarimizi tartisiyorlardi bugünde bazilari Kürt Sorunu veya Güneydogu Sorunu diye isgalcilerin sözcülügünü yapmaktadirlar. Türkiye'nin ezikligine gelince;Türkiye'yi eziklestirenler 1950 yilindan beri iktidardadirlar.Bu gercekten kimse bahsetmez cünkü gercekler bazen tokat gibi gelir gercekleri inkar edenlere. Cumhuriyetin ilanindan sonra,Atatürk ve arkadaslarinin baslatmis olduklari kalkinma atilimlari DP'nin iktidar olmasiyla tek tek kapilarina kilit vurularak devreden cikarildi. Gecenlerde,basbakan Tanktan bahsederek,"yerli tank yapiyor olmanin verdigi hararetle,gecmisten hesap sormaya kalkmisti"Belli ki basbakanin tarih bilgisi yeterli degil veya nasil olsa yuttururum hesabiyla atip tutmustu.Halbuki Türkiye ilk tanki 1941 yilinda yapmisti.Basbakanin bunu bilmemesinin imkani yoktu.Aynen yerli araba imalati,yerli ucak yapimi gibi.Türkiye'yi 60 yildir borc batagina sokarak,milli ekonomisini yok edenlerin bugün gecmisten hesap adi altinda cumhuriyeti kuranlarla hesaplasmaya yeltendiklerini ibretle izliyoruz.Eger Türkiye'yi yönetenler Milli Ekonomiye Atatürk'ün biraktigi yerden devam edebilselerdi bugün ne Amerika,ne Rusya ve ne de AB Türkiye ile dalga gecemezdiler.Atatürk döneminde yapilan demiryollarinin uzunlugu kadar demiryolu eger 1950'den sonra yapilabilseydi,demiryolu rayi yapan fabrikalar kapanmasaydi,araba yapan fabrikalarinm kapisina kilit vurulmasaydi,ne yabancidan demiryolu rayi,tren vagonu almaz bugün cadde ve sokaklarmiz banka kredileriyle satin alinmis Hans'in,Sam Amca'nin,Berlusconi,nin;Sarkozy'in arabalari ile dolu dolu olmazdi. Türkiye'yi dünkü isgal güclerine peskes cekenler 60 yildir iktidardadir,yine bu iktidar sahipleri,Lozan'a bile sahip cikamamis Türkiye'yi Sevr'in sartlarina getirmislerdir.AKP'yi savunmak sonucta kisilerin kendi özgür iradeleridir ama AKP'yi savunmak demek asla Türkiye'nin satilmis oldugunu inkar etmek demek olmamalidir. saygilarla
  5. Basbakan ABD'nin adamidir bunu yüzlerce belge ile belgeleyebilriz.Basbakan ABD'nin sözünden cikamaz ve kendisine verilen misyonu metozori yapacaktir yoksa süpürülecek delik coktur. Türkiye bundan 10 yil önce daha bir onurluydu,kirmizi cizgileri belirliydi,ya simdi,AB'ne girecegiz Cumhuriyeti yikacak ikinci cumhuriyeti kuracagiz planlari ile vermedikleri taviz kalmadi,Türkiye'yi resmen sattilar arkadasim sattilar.Ve simdi AB ve ABD dayatiyor ya bizim dedigimiz olur ya da sonucuna katlanirsiniz.Akil ve mantik var,dün düsman olduklarimizla bugün ciger sarmasi olmusuz dün dost olduklarimizla düsman olmusuz.Suriye ile Atatürk Kuvayi Milliye calismalari yapiyordu bugün Suriye'ye ABD istiyor diye savas ilan etmisiz: Ortadogu ülkeleri eger diktatörlükle yönetiliyorsa bu tabi ki oranin halklarinin sorunudur.O halklarin sorunu olmasi onlarin katledilmeleri vaciptir sonucunu dogurmaz. ABD'yi biz büyütmedik ve ABD'ye karsi olan ne kadar General varsa hepsi su anda Silivri Toplama Kampindadir.Ve onlarin o kamplarda toplanmasi talimatini veren kisi,yargiyi iktidarin eline verdiren kisidir.Bugün yargi AKP disinda herkesin kabul ettigi gibi iktidarin infaz organi haline getirilmistir. Benim askerimin ne Irak'ta ne Suriye'de kaybettigi hicbirsey yoktur.Eger ülkemize bir saldiri oluyorsa asker bunun icin vardir.Asker natonun mali degildir,Türkiye Nato topragi degildir.Nato ugruna hicbir TÜRK EVLADI Suriye ile savasa gönderilemez. saygilarla
  6. Yukaridaki yazi küresel yani emperyal güclerin agziyla yazilmis bir yazidir ulus devlete karsidir,laiklige karsidir ve seriatcidir.Yani daha acik bir ifadeyle AKP ve onun sirtini sivazlayan,laik Türkiye Cumhuriyeti Ulus devletine karsi olan patronu ABD'nin agziyla yazilmis bir yazidir. Bugün Islam ülkelerine bakildiginda yasanan trajedileri görmeyip,laik Türkiye'de adaletsizligi,ekonomik geri kalmisligi,esitsizligin vebalini laikligin sirtina yükleme cabasi ve görüsü, gercekten hangi zavalli fikirlerin ülkede kol gezdigini bize anlatiyor. 60 yildir bu ülkeyi,Atatürk maskesi arkasinda Islamistler yönetti.1950 yilinda baslayan Milli Ekonomi katliami bu Islamist ve ABD tayfasi tarafindan islendi.Harpten cikmis elinde hicbirseysi olmayan bir ülkenin yikintilarin arasindan sahlanarak dogrulmasi ve cok hizli bir kalkinma hamlesiyle Türk milletinin refahini saglamayi amaclayan tüm sanayi yatirim ve hamlelerini ABD'nin ugruna feda eden Menderes hükümeti Türkiye'nin modern bir devlet olma yolundaki ilerleyisini engellemistir.Laiklik degil mili suurdan yoksun olmaktir Türkiye de ki ekonomik geri kalmisligin,esitsizligin ve adaletsizligin nedeni.Bu gercegi itiraf etmekten korkan Islamistler daha dogrusu laiklik karsiti sahte aydinlar kendi karanlik yüzlerini saklamak icin laiklige saldirarak cürümlerine bir kilif uydurmaya calisirlar. Bagimsizligimizin ilanindan sonra baslatilan,ekonomik,Milli Egitim ve cagdaslasma yolundaki atilimlarin hepsi yobazlar yani Islamistler tarafindan engellendi.Köy Enstitülerinden baslayip,ucak fabirkalari,Tank fabrikalari,ve diger sanayi atilimlari hep farkli gerekcelerle durduruldu ve sonucta ABD'nin kolonisi haline getirildik. Bi gercekler hep inkar edildi.sanki dünyayi avuclarinda tutan Batinin güclü devletleri Islamin sartlarina göre yönetiliyor ve kalkinmislarda Türkiye laik oldugu icin kalkinamamistir.Bu kadar basit ve etik olmayan bir iddia olabilir mi? saygilarla
  7. “Kürdistan” - Kayseri Hattında Kıvırtanlar ! Ajans haberlerine ‘Son Dakika’ düştü: ‘Enerji bakanı “Kürdistan’a” giderken Kayseri’ye indi!’ diye... Bak şu Allah’ın işine… Artık Türkiye’nin çukura düşmesini Şam ve Bağdat’ın direnişi engelliyor! Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Yıldız, ABD’nin 100 yıllık hayali “Kürdistan” kukla devletinin ‘başkenti’ Erbil’de, “Kürdistan bayrağı” altında GAZ ANLAŞMASI yapmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Devleti‘nin özel uçağına binmişti... Irak Merkezi Hükümeti, kendisine kazan kaldıran ve Amerikan petrol şirketleri Exxon Chevron’ın uşağı olan Barzani kuklasına ve ABD adına destekçisi AKP’ye bir gol atıverdi ve Irak hava sahasına uçağın girişini engelledi!.. Amerikan neo-conları emriyle “Kürdistan” ile ‘ekonomik ortaklık ve işbirliği’ projesinde ‘bölge taşeronu’ seçilen Türkiye yönetiminin elleri havada kaldı! “Kürdistan” petrol ve gaz paylaşımına’ katılamadı! Bakan ardarda açıklamalarla kıvırttı da kıvırttı... ‘Özel uçağın iniş yetkisi olmadığından...’ dendi... Yarım saat sonra: ‘Biz komşularımızı üzmek istemeyiz’lere uzanan beyanlar verildi... KERKÜK’E ÖLÜM MANGALARI GİDERKEN… Bakan Yıldız’ın uçağı, PKK bayrağı altında yapılacak konferans için havalanırken, Barzani’nin 800 araçlık askeri konvoyu Kerkük’e doğru yola çıkıyordu... Bakanın uçağı Erbil yerine Kayseri’ ye indiğinde İsrail’in eğittiği Peşmerge gücü Kerkük’e 20 kilometre yakına gelmişti! “Kürdistan gaz ve petrolü”nden kasıt KERKÜK"tür… Dünyanın en zengin kaynaklarından biri Türkmenlerin kalesi Kerkük’tedir... Kerkük tüm küresel sırtlanların gözünü diktiği yerdir, işgal altındadır ve yıllardır statüsü belirsizdir. Ve Kerküklü Soydaşlarımız yıllardır gözyaşı ve kan denizinde boğulmaktadır! Kerkük’lü kan kokusu solurken, Türkiye Cumhuriyeti bakanı, yıllardır kendi topraklarını kana boğan katillerin kullandığı sembol paçavranın gölgesinde GAZ ANLAŞMASI yapıyor olacaktı! Ne tesadüf ki tam da aynı dakikalarda, Amerika’nın ‘Ortadoğu fatihi’ Tayyip Erdoğan’ın destek verdiği Hür Katiller ordusu, Şam’ın varoşlarında içinde 28 öğrenci ve öğretmenin bulunduğu bir okulu bombalıyor ve okul toplu mezar haline geliyordu! Ey büyük Allahım, yedi düvele kafa tutan, tüm emperyal devletleri hizaya sokan, İngiliz kralını ayağına getiren, Amerikan senatörlerine sinir krizi yaşatan bu devlet miydi? Bir zamanlar Libya’da İtalyan emperyalizmine karşı Libyalı kardeşleriyle aynı safta savaşan, Suriyeli kardeşleriyle Kuvva-i Milliyeyi oluşturan, Sadabad Paktında, batıya karşı Irak, İran, Afganistan’la elele tutuşan, Balkan Paktıyla Hitler’e set oluşturan Türkiye Cumhuriyeti devleti değil miydi? MİLLETİN arzusu ve isteği hilafına, tüm dost ve kardeş ülkelerle DÜŞMAN ve tüm düşmanlarla DOST olan siyasi bir mekanizmanın atanmışları, 70 yıldır başımızdalar!.. “Kürdistan”- Kayseri hattında kalanlar, Şam ve Bağdat, Tahran ve Trablusgarp’ın tekrar ayağa kalkacağını ve bu milletin küresel sırtlanlar önünde kıvırtanları unutmayacağını henüz bilmiyorlar..! Teröristlerle isbirligi yapanlara birileri muhakkak ki hakettikleri yaniti verir,aynen yukaridaki örnekte oldugu gibi. saygilarla Banu AVAR, 4 Aralık 2012
  8. Amerikanci degilim ama Amerikayi savunurum yani bu ne perhiz bu ne lahan tursusu? Yani bugün Tunusta,Libyada,Misirda Suriye ve Irakta dökülen kanlarin müslüman kani olmadigini hic kimse iddia etmez Irakta katledilen 1 milyon insani Kürt olarak nitelemez. Suriyede ölenleri müslüman degiller diye yorumlamaz,bu tam bir art niyettir. ABD'nin arkdasindan giderek kendisine verilen Islam ülkelerini parcala misyonunu yerine getiren Basbakan Erdogan'a hala tapanlarin olmasi bile ülkemiz adina bir zuldür. saygilarla
  9. Esad ABD'nin adami degildir,ABD'nin adami Basbakan Erdogandir ve BOP Esbaskani olarak kendisine verilen Islam ülklerinde kaos yaratma görevini layikiyla yerine getirerek patronundan hem iyi not almis ve hem de gözdagi almistir.Bugün Tunus,Libya,Misir,Irak ve Suriye'de dökülen müslüman kanlarindan ABD degil Erdogan sorumludur.ABD sonucta bir HACLI olarak Islama karsi yikma ödevini yerine getiriyor.Hacli Amerika'ya Müslüman kani dökülsün diye isbirlikcilik yapan AKP'nin basbakani yani her Cuma günü reklam amacli,50-100 koruma esliginde namaz kilan Recep Tayyip Erdogandir. Patriotlara gelince;burada birbirine düsen Islam ülkelerini baski altina alabilmek ve Siyonizme hizmet edebilmek icin,önce Kürecik'te Iran füzelerini karsilayacak olan füze kalkani diger yanda Suriye sinirinada Patriot yerlestirme karari verildi.Hicbir Avrupa ülkesinin ve en son Polonyanin istemedigi bu FÜZE KALKANI'ni Türkiye'nin kabullenmesi bile Türkiye'nin iktidarinin kimlerin hesabina calistigini anlatmaya yeterlidir. Türkiye'nin 10 yil öncesine kadar devlet politikasi ve savas nedeni olan KIRMIZI CIZGILERI yine 10 yildir Türkiye'yi yöneten AKP tarafindan silinmjs,ülkenin Güneydogusunda,Irak'in Kuzeyinde Kürt Devleti kurulmasina önayak olmus,Türkiye'yi tehdit eden terörist Barzani kardes ilan edilerek Kuzey Irak'ta yuvalanan PKK terör örgütüne rahatca calisma imkanlari taninmistir.Ne ilginc ki;Halkinin yüzde 90'i tarafindan sevilen ve desteklenen Besar Esad'i savasla tehdit eden Recep Tayyib Erdogan,bölgesinde PKK'yi barindiran Barzani'ye sesini cikarmamaktadir. Suriye'den Türkiye'ye karsi hicbir tehdit yoktur tam tersine,Türkiye'den Suriye'ye karsi bir tehdit vardir,cünkü Türkiye sinirlari icerisnde Suriye'de ki rejimi devirmek icin terör yapanlara yerlesme,askeri egitim hakki verilerek Türk Milleti'nin vergileri bu teröristlerin bakilmalarina harcanmaktadir. ABD devreden cikarak,Türkiye'yi atese atmayi göze almis Türkiye'yi atese atartken "KORKAM BEN ARKANDAYIM SEN HEMEN VUR"demektedir.Türkiye bir savas hazirligi icindedir,cünkü Türkiye'yi yönetenler ABD'ye gebedir,emirlerin yerine getirilmemesi durumunda delige süpürülme sarti dogmaktadir. Suriye'de olanlar bizim ic isimiz degildir.mesru bir devletin kendini yikmak isteyenlerden korumak icin mücadele vermesi mesrudur. Irak'ta camilerin bombalanmasina önayak olanlar Camlica'da cami yaparak halki yönlendirme cabasi icindedir. saygilarla
  10. Egemenlik Insanindir saygilarla
  11. politika şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Politika Bilimi
    Ermeni vakıflarına tazminat davası: Kuyuya taşı attı, mahkemeyi de arkasına kattı Gaziantepli işadamı Ahmet Karadağ, Fransa'daki yasaya kızdı ve dedesinin 1919 - 1920 yılları arasındaki Fransız işgali sırasında Ermeniler tarafından öldürülüp altınlarının gasp edildiğini söyleyerek Gaziantep 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne dava açtı. Sarkozy'den Ermeni diasporasına hatta İstanbul'daki vakıflara kadar uzanan davalılar listesi, mahkeme tarafından kabul edildi ve tebligatlar gönderilmeye başlandı. Gaziantep 4. Asliye Hukuk Mahkemesi, yakınlarının Ermeniler tarafından öldürüldüğünü ve dedesinin altınlarının gasp edildiğini öne sürerek Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'den, Fransa Devleti'nden, Fransa'daki Ermeni Diasporasından ve Beyoğlu Üç Horan, Yeşilköy Surp İstepanos, Karagözyan Yetimhanesi'yle Kumkapı Surp Asvadzadzin kilise Vakıflarından 50 bin euro tazminat talep eden Ahmet Karadağ'ın davasını kabul etti. Karadağ'ın dilekçesini şekil yönünden inceleyen Mahkeme, geçtiğimiz günlerde vakıflara tebligat göndermeye başladı. İlk tebligat Karagözyan Yetimhanesi Vakfına ulaştı. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin ve Fransa'daki 'Ermeni Diasporasının' tebligatı alıp almadığı ise merak konusu. Cevap vermeyi düşünmüyoruz Tebligatı geçen gün aldıklarını söyleyen Karagözyan Vakfı başkanı Dikran Gülmezgil, konu hakkında avukatlarıyla görüşmelerin sürdüğünü ifade ederek "Bize dava açılması, bizden tazminat istenmesi çok saçma, komedi. Şimdilik tebligata yanıt vermemeyi düşünüyoruz. İnsanlar bu tip başvurularda bulunabilir ancak devletin, mahkemelerin buna aracı olmaması lazım" diyor. Dava konusu Karadağ'ın Avukatı Derya Çiçek mahkeme sunduğu dilekçesinde şunları iddia etmişti: "Davacının dedesi, dedesinin babası ve diğer akrabalarının yaşadığı eski adı Seve yeni adı Akıncı Köyü (Kilis) Fransız İşgali'nde, Fransız askerleri tarafından yakılıp yıkılmıştır. Dedesinin babası Mustafa Efendi de dahil olmak üzere sadece bu köyde 85 kişi öldürülmüştür. Ermeni çeteleri de Fransızlar askerlerine yardımcı olmuşlardır. Bu süreçte davalının dedesinin babası Mustafa Efendi'nin Fransız askerleri ve Ermeni çeteciler tarafından 3,5 kilo altını gasp edilmiştir... Bu nedenlerle uğranılan maddi ve manevi zararların ve kayıpların boyutu çok fazla olmakla beraber davalı Fransa devletinin kabul ettiği soykırım inkar yasasında da belirtildiği üzere müvekkil her ne kadar uğramış olduğu zararların telafisi imkansız ise de bir nebze de olsa çektikleri acıları hafifletmek amacı ile sembolik olarak davalılardan 45.000 Avro maddi ve 5 bin Avro'da manevi tazminat talebi bulunmaktadır. Her ne kadar olayın üzerinden çok zaman geçmiş dahi olsa insanlığa karşı işlenen suçlar ile soykırım suçlarında zamanaşımı söz konusu değildir. Ayrıca davalı Fransız devletinin Meclisi'nde kabul edilen soykırımı inkar yasası daha eski bir tarihe dayandığından zamanaşımını ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle uluslararası hukuk ve mütekabiliyet prensibi de göz önüne alındığında zamanaşımının davamızda uygulanması mümkün değildir." Öte yandan bu davanın açıldığına dair haberlerin bazı haber sitelerinde yayınlanmasının ardından dava dilekçesi örnekleri de yayınlanmış ve tüm Anteplilere bu şekilde davalar açmaları için çağrıda bulunulmuştu. (AGOS) Türkiye üzerinde oynanan oyunlardan birisi bu azinlik vakiflaridir ve özellikle de Ermeni vakiflaridir,cünkü bu vakiflar aracligi ile Ermeniler Türklere karsi katliamlar yapmaya baslamis,Ruslar ve Fransizlarin infaz gücü olarak calismislardir.Böyle her konuyu sadece dramatiklestirerek gercekleri perdelemek kimseye fayda saglamaz ama Türkiye'ye zarar verir.AKP iktidari ile tü, ic isbirlikciler harekete gecmistir.Düsmanla isbirligi yapma hobisi olan bazi kesimler Türk'ün dramindan cok düsmanlarinin drami ile mesgul olmayi kendilerine görev biliyorlar. saygilarla
  12. Lozan Barış Antlaşması’na genel olarak egemen olan fikir eşitliktir. Bu, hem vatandaşlar arasında eşitliği ifade eder; hem de egemen eşit devletler arası ilişkilerin düzenlendiğini ifade eder. Antlaşma ulus üstü değil uluslararası niteliktedir; bunun anlamı hükümlerin ve teamüllerin tüm taraf devletlerin iradelerinin birbirine uygunluğu neticesinde kabul görmesidir. Bu antlaşma ulusal egemenliğe saygı duyma zorunluluğundan doğduğu için devlet egemenliğine müdahale etme gibi bir iddiası bulunmamaktadır. Getirdiği yükümlülük uluslar arası hukukun en önemli ve vazgeçilmez ilkesi ahde vefadır. Ancak görüyoruz ki taraf devletler ahde vefa ile uyuşmayan politika izleme ve tavır takınma tutumu içindeler. Ben bir hukuk öğrencisi ve Türk genci olarak Lozan Barış Antlaşması’nın içeriğini açıklama ve ahde vefa yükümlülüğünü hatırlatmayı borç biliyorum. Lozan’da Azınlık Tanımı 24 Temmuz 1923’te Türkiye Cumhuriyeti ve 1. Dünya Savaşı’ndan yengiyle çıkan devletler arasında bir varoluş belgesi niteliğini taşıyan barış antlaşması olan Lozan Barış Antlaşması’nın 3.kesiminde Azınlıkların Korunması başlıklı hükümler yer almaktadır. 37.maddeden 45.maddeye kadar sıralanmış hükümlerden çıkarılan genel düşünce eşitliğin sağlanması ve Erzurum Kongresi’nde belirlendiği üzere azınlıklara sosyal dengemizi bozacak ayrıcalıkların verilmemesidir. Ayrıca Lozan’a hakim fikir Türk ulusunun tüm dünyaya kabul ettirilmesi ve demokratik halkçı Türk devriminin tanınmasını sağlamaktır. Türk ulusunun kabulü azınlıklarla ilgili maddelere de yansımış bulunmaktadır. Dini devletten ve kamu düzeninden tamamen soyutlayan yeni Türk Devleti dini toplumda kaynaştırıcı ve dayanışma sağlayacak bir olgu olarak kabul etmiş ve azınlığı Müslüman olmayanlar olarak belirlemiştir. 38.maddenin 3.fıkrasındaki “Müslüman-olmayan azınlıklar, bütün Türk uyruklarına uygulanan ve Türk Hükümetince, ulusal savunma amacıyla ya da kamu düzeninin korunması için, ülkenin tümü ya da bir parçası üzerinde alınabilecek tedbirler saklı kalmak şartıyla, dolaşım ve göç etme özgürlüklerinden tam olarak yararlanacaklardır.” hükmünde azınlık tanımı açıktır: Müslüman olmayanlar. Müslüman olan azınlık diye bir şey olamayacağını vurgulamak üzere -kanaatime göre- Müslüman olmayanlar öbeğinin ortasına birleştirici bir noktalama işareti, kısa çizgi konulmuştur. Azınlığın sadece Müslüman olmayanlardan oluştuğunu belirtmek için 42.maddenin 3.fıkrasında başka bir hükme rastlıyoruz: “Türk hükümeti, söz konusu azınlıklara ait kiliselere, havralara, mezarlıklara ve öteki din kurumlarına tam bir koruma sağlamayı yükümlenir.” Azınlıklara ait ibadethaneler arasında kilise ve havra sayılmış olup camii veya cemevi gibi İslami ibadethaneler yer almamaktadır. Ayrıca devletler arasında mütekabiliyet(karşılıklılık) ilkesine dayalı bir madde olan 45.maddede de şu tümce oldukça anlamlıdır: “Bu kesimdeki hükümlerle, Türkiye’nin Müslüman-olmayan azınlıklarına tanınmış olan haklar, Yunanistan’ca da, kendi ülkesinde bulunan Müslüman azınlığa tanınmıştır.” Kanun Önünde Eşitlik Antlaşmanın tüm bölümlerinde olduğu gibi “Azınlıkların Koruması” başlığını taşıyan bölümde eşitlik vurgulanmaktadır. 38.maddenin ilk fıkrasına göre “Türk Hükümeti Türkiye’de oturan herkesin, doğum, bir ulusal topluluktan olma (milliyet), dil, soy ya da din ayırımı yapmaksızın, hayatlarını ve özgürlüklerini korumayı tam ve eksiksiz olarak sağlamayı yükümlenir.” 39.madde bütünüyle eşitlik konusunda düzenlenmiştir: “Müslüman-olmayan azınlıklara mensup Türk uyrukları, Müslümanların yararlandıkları aynı yurttaşlık (medeni) haklarıyla siyasal haklardan yararlanacaklardır. Türkiye’de oturan herkes, din ayırımı gözetilmeksizin, kanun önünde eşit olacaktır.” 39.maddenin diğer fıkralarına dil konulu alt başlığımız kapsamında değinilecektir. 40.maddede ise “Müslüman-olmayan azınlıklara mensup Türk uyrukları, hem hukuk bakımından hem de uygulamada, öteki Türk uyruklarıyla aynı işlemlerden ve aynı güvencelerden yararlanacaklardır. Özellikle, giderlerini kendileri ödemek üzere, her türlü hayır kurumlarıyla, dinsel ve sosyal kurumlar, her türlü okullar ve buna benzer öğretim ve eğitim kurumları kurmak, yönetmek ve denetlemek ve buralarda kendi dillerini serbestçe kullanmak ve dinsel ayinlerini serbestçe yapma konularında eşit hakka sahip olacaklardır.” hükmü azınlıklara ayrıcalık değil eşitlik sağlanacağını belirtmektedir. Bunu sağlamak üzere 1924’te Tevhid-i Tedrisat Kanunu çıkarılmış, bütün eğitim kurumları tek merkezden denetlenmiştir. Dinsel ayinlerini serbestçe yapmalarını sağlamak ise zaten din ve vicdan özgürlüğünün gereğidir ve gerçekleştirilmiştir. Dil Bu konuda Lozan Barış Antlaşması’nın 39.maddesinde önemli hükümlerine rastlıyoruz. Ancak son zamanlarda görüyorum ki bu madde aslından farklı bir ifadede kullanılarak amacından saptırılmaya çalışılmaktadır. 39.maddenin 4.fıkrasında “Herhangi bir Türk uyruğunun, gerek özel gerekse ticaret ilişkilerinde, din, basın ya da her çeşit yayın konularıyla açık toplantılarında, dilediği bir dili kullanmasına karşı hiçbir kısıtlama konulmayacaktır.” hükmü aslında çok açıktır: Türkler istediği dili özel ilişkilerinde kullanabilecektir. Ama bu hükümde istediği dilde yayın yapabilecektir biçiminde bir anlam bulmuyorum. Çünkü dikkat edilirse maddede yayınlarında dilediği dili kullanmasına kısıtlama konulmayacağı belirtilmeyip açık toplantıların konuları sıralanıp yayın bu toplantıların kapsamına alınıyor. Böyle toplantılarda istediği dili kullanmak da zaten bireylerin özel yaşamlarına ilişkin bir durum olup kamusal yani toplumsal bir konu değildir. 39.maddenin son fıkrasında ise “Devletin resmi dili bulunmasına rağmen, Türkçe’den başka bir dil konuşan Türk uyruklarına, mahkemelerde kendi dillerini sözlü olarak kullanabilmeleri bakımından uygun düşen kolaylıklar sağlanacaktır.” hükmü adil yargılamanın sağlanmasına yöneliktir. Zira adil yargılamanın koşullarından biri de sanığın kendini savunabilmesi için dilediği dili kullanmasına izin vermek olacaktır. Bu durum kamusal alanda resmi dil zorunluluğunun bir istisnasını teşkil eder, sebebi ise adil yargılama ve dolayısıyla eşitliktir. 41.maddenin ilk fıkrasında eğitimde dille ilgili bir hüküm bulunmaktadır: “Genel(kamusal) eğitim konusunda, Türk Hükümeti, Müslüman-olmayan uyrukların önemli bir oranda oturmakta oldukları il ve ilçelerde, bu Türk uyruklarının çocuklarına ilk okullarda ana dilleriyle öğretimde bulunulmasını sağlamak bakımından, uygun düşen kolaylıkları gösterecektir. Bu hüküm, Türk Hükümeti’nin, söz konusu okullarda Türk dilinin öğrenimini zorunlu kılmasına engel olmayacaktır.” Görüldüğü gibi azınlıklara ilkokulda anadilde öğrenim hakkı verilmekte ama Türkçe’nin Türk devletinin ve Türk ulusunun dili olduğu unutulmadan Türkçe öğretilmektedir. Bir devletin dilini o devletin uyruklarının öğrenmesinden ve o dille iletişim kurmasından daha doğal bir şey olamaz. Türk Hükümeti bu antlaşmayla azınlıkların şahsın hukuku ve aile hukuku ile ilgili uyuşmazlıklarında onların geleneklerinin esas alınacağını taahhüt etmiştir. Ancak 1926 Türk Medeni Kanununun kabul edilmesiyle modern eşitlikçi bir hukuk sisteminin yürürlüğe girdiğini gören azınlıklar Türk Medeni Kanununa tabi olmak istemişlerdir ve böylece ulus devlete uygun olarak tek hukuk sistemi uygulanmıştır. Sonuç olarak bağımsızlık savaşının zaferiyle imzalanan bu antlaşma aydınlanma çağının getirdiği ulus devlet, eşitlik, din ve vicdan özgürlüğü gibi kavram ve olguları benimser ve güvence altına alır. Lozan Barış Antlaşmasının bu hükümlerinin değiştirilmesine yönelik düşünceler düşünce olarak kalmaya mahkumdur, onların değiştirilmesi AB ya da ABD iradesiyle mümkün değildir. Değiştirilmesine ilişkin usul ve esaslar antlaşmada belirlenmiştir. Bu durumda kişilere ve devletlere düşen, antlaşmaya, uluslararası hukukun genel ilkelerine ve uluslararası örf ve adete uygun davranmaktir. alinti:TÜRK HUKUK SITESI saygilarla
  13. Eger bu ölen 138 kisi Esad'i iktidardan düsürmek icin ABD ve AKP'nin hükümeti ile isblrligi yapan terör grubundan degilde masum halktansa bunun hesabini ABD ve basbakan erdogana ve onun hariciye nazirina sormak gerekir.Yok eger bu terör grubuna aitse yani Özgür Suriy Ordusu denilen terör grubuna aitse bence az ölmüstür daha cok ölmeleri gerekir.Mesru bir iktidari ABD ve basbakan Erdogan istedi diye yikmaya calisanlarin affedilmesi mazur görülmesi hicbir vicdanin kabul etmeyecegi bir olaydir. Dün kardesim diyerek sarams dolas oldugu,Bodrumda tatil yaptirdigi bir ülkenin liderine sirf ABD istedi diye ve kendisini Ortadogu'nun lideri olarak görme hevesiyle baslatmis oldugu bu ahlaksiz savasta ölenlerin simdilik Türk olmamasi en büyük tesellimizdir.Esad'i yikabilmek ugruna Türk Milleti'nin evlatlarini bile feda etmeye hazir olan bu tehlikeli zihniyetten Türkiye bir an önce kurtulmalidir,yoksa yarin cok gec olacaktir ve akacak olan kan Türk Milletinini evlatlarinin kanlari olacaktir cünkü basbakan erdogan Suriye ile bir savas hazirligi icindedir. Dün Menderes denilen ABD'nin adami Kore'ye evlatlarimizi gönderdi onlari orada heba ettirdi,bugünde kendini padisah sanan ve ABD'nin taseronlugunu üstlenmis olan kisi ayni yolu takip etmektedir. Esad haklidir,Esad sonucta arkasinda olan Suriye halkini bu teröristlerden kurtarmak icin mücadele vermektedir,ayni mücadleyi biz de PKK'ya karsi veriyoruz.ABD'nin satin almis oldugu kisiliksiz sürüler belki basarili olablirler ama bu basari sadece ihanet mekanizmasinin calismasi ile mümkün olur ve mesru degildir. Misir lideri Mubarak'i devirten de ABD'nin BOP ES BASKANI olan Recep Tayyib Erdogan'dir.Misir'da aynen Türkiye'de ki gibi "demokrasi"gelecek sloganlari ile hain planlarini gerceklestirdiler,Misir'a demokrasi gelmedi zaten amac demokrasi degil yobazligin gelmesiydi ve bugün ABD'nin ve Erdogan'in yardimlari ile Misir'a SERIAT gelmistir ve Misir artik bundan sonra hergün kan dökülecek bir ülke haline getirilmistir."MÜSLÜMAN KARDESLER"denilen terör örgütü iktidari ele gecirmistir.Libya'da ayni trajedi yasanmistir,Irak'ta yine Türkiyenin yardimlariyla bir Kürt Devleti kurdurulmus,Suriye Esad'dan sonra bölünerek Suriye Kürdistani sonra da Türkiye Kürdistan'i kurulacak ve ABD eski Disisleri Bakani Condolozza Rice'in dedigi Ortadogu'da 22 yeni devlet kurulacak Türkiyede buna dahildir sözü gerceklesmis olacaktir. saygilarla
  14. Bir zamanlar gazeteciydi,kimse tanimiyordu,kendini tanitmak icin basladi Ergenekonculuk oynamaya,kitaplar yazdi askere karsi,Atatürke Cumhuriyete saldirdi.Adini öyle duyurmayi basardi.Antepli Samil Tayyar bakti ki ilerde bana hesap soracaklar,tam da gazeteciler tutuklanmaya baslayinca tirsti ve milletvekili sectirdi kendini,kapagi meclise atti. Samil Tayyar meclise yakismayan daha dogrusu milletvekili olma kapasitesini tasimayan,bu anlamda gereken görgüden,adaptan,kuraldan bihaber olan birisiydi.Yani sartlar onu meclise sokmustu.Gazetede yazarken yine adi duyuluyordu meciise girince kimse ne oldu buna diye merak etmedi.Gözden düsen sanatci kilikli isimlerin yaptigi gibi, medyatik olma hevesine kapildi.Artislik yapamazdi,tiyatroculuk beceri isiydi onu da beceremezdi,elinden tek gelen sey;saga sola camur atip hakaret etmek ifitra düzmekti.Ve Samil Tayyar kendine özgü bir milletvekili olmayi tercih etti.Son dönemlerde,Basta Fazil Say olmak üzere,CHP Milletvekili Hüseyin Akgün,Muammer Ince ve simdi de Kilicdaroglu'na hakaretlere basladi.Yani kendini duyurma hevesiyle nereden yetismis oldugunu ailesinden nasli bir terbiye almis oldugunu ispat ve ifsa etmeye basladi. BasbakaN Erdogan yapisi icabi bu tip agizlara bayilir yani sokak agzina bayiliyr bu nedenle bu Samil Tayyar denilen kimliksiz kisinin yaptigi hakaretleride gülerek dinler ve okur icinden de helal olsun sana SAMIL ben diyemiyorum sen konus diye de gecirir. saygilarla
  15. Türkiye Nato topragidir diyenler Türkiye'yi vatan olarak görmeyenlerdir.Eger bu topraklar birileri icin vatan olsaydi dün kanla kurulan bu cumhuriyeti parselleyip dünkü isgalcilere peskes ceker gibi satmazdilar. Türkiye 10 yildir,kendini vatan olarak görmeyenler tarafindan yönetilmektedir.Dün Ingiliz zirhlisina binerek Ingiliz Kralina siginanlarin torunlari bugün Türkiye Cumhuriyetini yönetmektedirler. saygilarla
  16. Demokrasi ile yönetilmeyen ülkelerde ülkenin yönetimini demokratik olmayan bir secim sistemiyle eline gecirmis olan dikta heveslileri,fasist zihniyetler,herseye karisir zevklerini tatmin etmeyen ne varsa yasaklama hirsina kapilir.Tüm dikta ve fasist rejimlerde bu böyle olmustur olacaktirda.Türkiye'de böyle bir yönetim kadrosunun elindedir.Icki yasak,sigara yasak,parkta kiz erkek elele tutusmak yasak,Muhtesem Yüzyil yasaklanmali,acik sacik diziler yasaklanmali,iktidara karsi olan gazeteciler tutuklanmali,dine karsi kimse agzini acmamali,her tarafa cami yapilmali,Heykeller puttur yikilmali.protesto etmek yasaklanmali,sendikacilik devletin kontrolü altinda olmali,ve daha buna benzer nice nice yasaklar ve demokratik haklarin yasanmasina istenmesine karsi engellerle dikta rejimi varligini korumaktadir.Emrindeki emniyet gücleri diktatörü korumak icin vardir.Nasil ki dün Osmanli'da Yeniceri Ocagi padisahi korumak adina kurulmus sonra amacindan saptirilmnissa bugünde ülkenin emniyet gücleri ve yargi basbakan ve partisini korumak gibi asli görevinden saptirilmistir. Carsaf giymeyi,türban takmayi özgürlük olarak gören zihniyet asil özgürlügün ne demek oldugunu bilmeyen kümeler haline dönüstürülmüstür. Türk Millti her gecen gün biraz daha artan bir baski rejimiyle karsi karsiyadir.Agzini acani terör örgütü üyesi yapan hükümetin yargi organlari Hitler ve Mussolini dönemlerini aratmayacak sekilde asli görevlerini unutmuslardir.Sabah aksam demokrasi sözcügünü kullanarak sadece kendine oy veren yönlendirilmis kümeleri uyutan bir yönetim demokrasiden hele de Ileri Demokrasiden bahsedemez.Bugün iktidarin sirtini oksayanlari gösterip "bakin bütün dünya bizim hükümetimizi göklere cikariyor"diyenler bu göklere cikaranlarin dünkü ISGAL GÜCLERI oldugunu acaba biliyorlar mi? saygilarla
  17. Kadinlara siddet uygulayanlar eger cahil degilseler Nazi ve Fasist ruhluymuslar buyurmus Basbakan! Basbakan herseyde oldugu gibi kavramlarinda icerigini bilmeden konusuyor belli ki ona yazip vermemisler ne söylecegini o da aklina o anda ne geldiyse onu söylemis,yani bilerek degil aklina geldigi icin.Nazilik ve Fasistlik ne anlam gelir eger bunu Türkiye'yi on yildir yöneten birisi bilmiyorsa asil cahil o dur. Kadina siddet uygulayanlarin temelinde muhakkak ki cehalet yatmaktadir eger cehalet yatmasaydi Allah kadinlari dögün yalanina inanarak kadini dögerek Allahin emrini yerine getirdigini düsünmezdi.Bu demek oluyor ki kadina siddet uygulayanlar Nazi ve Fasist ruhlu olanlar degil kendini müslüman sananlardir.Tabii ki sadece müslümanlar kadina siddet uygulamiyor,müslüman olmayanlarda da ayni egilim var.Ancak en fazla müslümanliktan bahsedenler kadina en cok siddet uygulayanlardir.Saniyormusunuz ki,töre cinayeti isleyenler hic Cuma namazi kilmiyorlar? Fasist kadina degil topluma siddet uygular ki son 10 yildir bu siddeti toplum yasamaktadir dolayisiyla gercek fasizm budur.Saclarindan sürüklenen,tekmelenen,gazlanan gencler,emekciler,emekliler 10 yildir fasizmin pencesinde kivranmaktadirlar.Ayni Fasizm,Milli Bayramlari yasaklamistir,ayni Fasizm bu ülkenin kurucusunun ölüm yildönümünün anilmasini yasaklamistir.Ayni fasizm komsu Islam ülkelerinde MEZHEP SAVASI cikarmak icin kendisine büyük Fasist tarafindan verilen misyonu yerine getirme cabasi icindedir.Ayni fasizm ülkede muhalefete karsi en ahlak disi saldiri ve kampanyalar yürütmekte elinde tuttugu iktidar gücünü ve fasist gücleri kendi disindakilere karsi yönlendirmektedir.Ayni fasizm;Örtülü Ödenekten devlet düsmanlarina maddi destek saglamakta ve fasizme hizmet eden medyayi maddi olarak desteklemektedir. Bu fasizmi Türk ulusu 1950-1960 yillari arasinda yasamisti.Necip Fazil'in cikardigi Atatürk ve Cumhuriyet karsiti BÜYÜK DOGU dergisini Menderes örtülü ödenekten verdigi maddi destekle ayakta tutuyordu. Türkiye Cumhuriyeti en parlak dönemlerini 1923-1946 yillari arasinda yasamistir.Demokrasinin filizlenip gelismesi bu dönemde olmustur.Dünkü isgal gücleri her dönemde kendilerine hizmet edecek birilerini bulmuslardir.Menderes,Özal,Erdogan bu anlamda verilebilecek önemli örneklerdir.1961 Anayasasi demokratik bir anayasaydi.Özgürlükcüydü.12 Eylül Anayasasi emperyalizmin hizmetine kendilerini adamis olanlarin yaptigi anayasaydi.Ve bircok demokratik hak bu anayasa ile cizilmisti.Cikarilmak istenen anayasa ise,bölünme anayasasidir. saygilarla
  18. politika şurada cevap verdi: politika başlık Türk Tarihi
    Türklerin Anadolu'ya gelis tarihini 1071 ile baslatan Batili ve Bati yandasi tarihciler aslinda tarihede ihanet ediyorlar. Anadolu'da,M.Ö.15.000 yillarinda bile Türklerin yasadigi tespit edilmis ve Türkler tarafindan anayurt olarak kabul edilmis oldugu belgelenmistir. ,Ortaasya'dan yapilan göclerle Anadolu Türklerin anayurtlarindan biri olmustur. Altay Türkleri ALT-TAI kelimesinden türemis ve Altayli sekline dönüsmüstür.Amerika'ya göc eden Altayli'lar M.Ö 3000'de BERING'ten yürümüslerdir. Türkler tarih boyunca hep ayni seyleri yasamislar,gittikleri yerlerde devletler kurmus fakat bir süre sonra yerli budunlara(halklar)karismislardir. Dünyanin en eski uygarligi Türklerdedir ve tüm dünya uygarliklarinin olusmasina katkida bulunmustur. Türkler gittikleri hersere uygalik götürmüslerdir.8.Cumhurbaskani Özal'in AB'ne yaranmak icin;"Bizi Türk oldugumuz icin AB'ne almiyorsaniz biliniz ki bizde Türklük adina hicbirsey yoktur.Sahip oldugumuz medeniyeti tamamen Yunanlilardan aldik.Oglumun EFE olan adi bile Yunancadir dolayisiyla bizi AB'ne almamaniz icin bir neden yoktur"demesi gibi icimizde Türk uygarligini bilmeyen,kabul etmeyen,bizi Batililarin gözüyle görmeyi onur haline getiren ihanet odaklarinin olmasi Türk Tarihini ve medeniyetini yok edemez.Anadolu bir Türk yurdudur ve bilinen tarihi ile 15 bin yila sigan bir uygarliga sahiptir. saygilarla
  19. SABAHATTİN ÖNKİBAR/ Bedelli Bilal, gönüllü askerlik için Gazze’de! Üniversiteyi, Başbakan olan babasının arkadaşı Remzi Gür’den aldığı burs ile ABD’de okudu ama askerliği de bedelli yaptı yani on binlerce dolar ödedi ki o paranın kaynağı hiç açıklanmadı. Evet, Başbakanımızın küçük oğlu Bilal Erdoğan’dan bahsediyorum. Diyeceksiniz ki onun gibi bedelli yapan binlerce örnek var. Kuşkusuz öyle yani hadise kağıt üzerinde yasal lakin “ABD’de işe girmesi, bedelliden yararlanmak içindi” diyen var çünkü dövizle askerlik hakkı elde edilmesi ve askerliğin aradan çıkarılması sonrasında Bilal, ABD’de hiç durmadı. İşte bu Bilal Erdoğan, önceki gün ilginç bir görüntü verdi ve gönüllü olarak askerliğe koşar misali Gazze’ye uçtu! Niye mi? Filistinlilerle dayanışmak ve İsrail’i protesto etmek için! Bu fotoğrafı görünce şunu düşündüm: Filistinlilere moral için İsrail füzelerine aldırmadan Gazze’ye koşan Bilal, Güneydoğu’da vatan müdafaasında vuruşan Mehmetçiklerle neden dayanışmayı aklına getirmeyip tam dönem askere gitmek yerine bedelliye tevessül etti? İhsan Arslan ve büyük tezgah İddianın merkezinde eski AKP Diyarbakır Mebusu İhsan Arslan var. Aslan için Can Ataklı dehşet bir iddia aktarıyor ki yazılanlar, tecavüzcü ya da PKK’lı olan gizli bir tanığa değil somut bir isme dayanıyor. Orhan Aykut’un ifadesine göre İhsan Aslan, Balyoz’la ilgili sözde belgeleri, ABD’li bir senatör ile ordudan ayrılan bir binbaşıdan kendi gözleri önünde İstanbul’daki bir otelde teslim almış ve bunları Ankara’ya götürdükten sonra orada bazı ilavelerle medyaya servis etmiş. Somut bir ismin tanıklığına dayanan bu korkunç iddia talep edilmesine ve basına yansımasına rağmen ilginçtir bütün gizli tanıkları baştacı eden Balyoz yargısı tarafından zerre umursanmadı. Bir başka boyut; “iddia sahibi Orhan Aykut’u tanımıyorum” diyen İhsan Arslan’ın, bu isimle yüzlerce kere telefonla konuştuğunun ortaya çıkmasıdır. Türk Başbakan’ı Gazze için niye ölür? - Öleceksek adam gibi ölelim. Tayyip Erdoğan, ikidir bu sözü ediyor. Kastı malum, Gazze bağlamında suskun olanları isyana davettir. İyi de bir Türk Başbakan, Araplar için niye ölmeyi isteyebilir? Bizim ölmek için başka önceliklerimiz yok mu? Böyle bir ifade, Akıncılar Derneği’nin 24 yaşındaki Başkanı Recep Tayyip’e yakışır da Başbakan Erdoğan’a, yakışıyor mu? Aynı şekilde yine Ahmet Davutoğlu’nun, Gazze’de kameralar önünde gözyaşı dökmesi olacak şey mi? Peki, o fotoğrafların gerçekliği var mı? O sözler ve gözyaşları ne kadar yanlış ise samimiyeti de o kadar tartışılır çünkü dün de yazdık; samimi olsalar Kürecik’teki Radar üssünü kapatırlardı... Bunlar slogan ve hamaset simsarlığı yapıyor. Dua ile yandaş yapılan Birand Duydunuz mu, Tayyip Erdoğan, Eyüp Sultan türbesinde Mehmet Ali Birand’a dua etmiş! Bunu ben uydurmadım, Birand’ın kendisi kitabında açıkladı. İyi de Tayyip’in duası, Mehmet Ali’nin, TRT pardon onun sahibi olan 75 milyonu dolandırmasını karşılar mı? Öyle ya Birand’ın dolandırıcılık suçu yargı kararı ile sabit değil mi? Espriyi bırakalım ve gelelim Birand’ın bundan etkilenmesine: Dürüst olalım, böyle bir jestten etkilenmemek mümkün değil ki Mehmet Ali de haber bültenlerini artık Tayyip Bey’i üzmemek adına hazırlıyor ve bu görülüyor. Görüyorsunuz, Tayyip’in yandaş kazanma metotlarından biri de dua! Eli kanlı katille (!) fotoğraf ve tatil Eli kanlı katille nasıl fotoğraf çektirirlermiş! Kim diyor bunu? Tayyip Erdoğan! Kimi kastediyor? Esir gazeteciyi teslim alırken Beşar Esad ile fotoğraf çektiren CHP milletvekillerini! Tayyip Bey, Esad ile değil resim çektirmek, baş başa tatiller yapan sen değil miydin? Haftasonu Şam kaçamakları yapıp Esad ile buluşan ve Fenerbahçe’yi bile Esad sevinsin diye Halep’e götüren sen değil miydin? En önemlisi, dünyada bir örneği yok iken Esad’ın bakanları ile Türkiye’nin bakanlarını beraber toplayan sen değil miydin? O gün Esad katil değildi ama şimdi vatanını koruyor diye katil öyle mi? saygilarla
  20. Bugün yapilan bir aciklamada 63.000 CHP'li üyenin kayitlarinin AKP'ye kaydirildigi bildirildi.Isin asil komik yani ,Yargitay'in olaya el koymasi ama bu 63 bin CHP üyesinin CHP'den kayitlarini silerek onlarin AKP'li oldugunu hukuka baglamasidir.Aslinda yargitay bu durum acikliga kavusuncaya kadar bu üyelerin kayitlarini kendi istekleriyle mi AKP'ye gectiler diye aydinliga cikarmasi gerekirken tam aksini yaparak yandasliga imza atmis oldu. saygilarla
  21. Bence bu gazete bir de ABD'nin isbirlikcilerinin adlarini yayinlasaydi herhalde daha yararli bir is yapmis olacakti.Ama yapamaz cünkü AKP <ile ittifaki bozulur. saygilarla
  22. Son birkac gündür,bazi gazetelerde (yandas olmayan gazetelerde)" üyelik skandali "adli haber paylasiliyor.Bazi illerde CHP'li üyelerin AKP''ye kayitli oldugu skandali ortaya cikarildi.Yani örnegin ben CHP'nin üyesiyim fakat yargitaydan bi haber geliyor benim AKP üyesi olmam nedeniyle CHP üyeligim sona erdiriliyor.Yapilan basvurulardan anlasildigi kadariyla asagi yukari 4-5 bin CHP üyesi bu sekilde AKP'li gösterilmis.Bu buzdaginin görünen yüzüdür asil büyük rakam bilinmiyor henüz.Yozgat ili CHP il baskani AKP üyesi olarak görünüyor.nasil olur demeyin olmus bunlar.Yandas medyada bu konuyla ilgili hicbir haber yok.Olmadigi icin iddialarin gercek oldugu ortaya cikiyor. Secimi kazanmak icin her ückagitciliga basvuranlarin amaclarida anlasiliyor ki koltuktan inme niyetleri yoktur ve ne bahasina olursa olsun secimler kazanilmalidir zihniyeti hakim.Amerikada yasaklanan oy sayim islemi Türkiye'de kullaniliyor.Tevekkeli degil kime soruluyorsa ben AKP'ye oy vermedim diyor.Kimse oy vermegine göre AKP secimi nasil kazanabiliyor veya kazandi diye gösteriliyor.O zaman YSK'da bu komplonun icinde olmuyor mu? Öyle saniyorum ki bu üye sahtekarligi ayni zaman da imza sahtekarliginida birlikte getirdigi icin önümüzdeki günlerde bu skandal Türkiye'nin gündemine bomba gibi düsecektir. saygilarla
  23. Din adami neyi ispat edecek ki;ona da inanacaksin dediler o da inaniyor.Inanmayan da suclu oluyor.Akillarini dinle bozmus olanlar icin dine karsi olmak suctur.Bizde de aynisi olmuyor mu?Fazil Say Ömer Hayyam'in rübailerinden alinti yapti diye önce Gaziantepli Samil Tayyar sonra digerleri haykirmaya baslayip savciya suc duyurusunda bulunmadilar mi? saygilarla
  24. Türkiye'yi yönetenler Türkiye icin degil,küresel sermayenin kasalarinin dolmasi icin calisiyorlar.Günesin bu kadar bol oldugu bir ülkede günes enerjisinden faydalananamiyoruz cünkü Hidro Elektrik Santrallarini yabancilar kuracak.Bizim derelerimiz akarsularimiz yok olurken toplum zehirlenirken birileri bundan rant kapacak. Bilim adami mi dediniz nerede o bilim adamlari bizde?Bilim adamlari diye tanitilan kisiler ya hükümetin borazani olmuslar ya da Soroz'un yardimcilari.Gercek ilim adamlari ise ya Silivride terör sucundan yatmaktadir ya da seslerini duyurma imkanini bulamiyorlar. Bakin bundan bir kac yil önce;Istanbul'da dünyanin dört bir tarafindan bilim adamlari bir toplanti yaptilar bu toplanti yanilmiyorsam iki üc gün devam etti.Konu "MILLI EKONOMI"ydi.Bilmiyorum bu toplantiyi kac arkadas duydu.Bu toplanti küresel sermayenin ve iktidarin medyasi tarafindan saklandi duyurulmadi.Burada simdi reklam yapmak istemiyorum ama agaca kedi cikip inemiyor diye itfaiyenin gelisini haber yapan medya böyle bir habere hem de ülkeyi milleti cok yakindan ilgilendiren bir habere ve toplantiya haber degeri vermedi cünkü o toplantiyi organize eden kisi bir siyasi partinin baskani ve kendiside bir bilim adamiydi.Birakin bu adamin ne oldugunu,o toplantida Milli Ekonomi üzerinde konusmalar yapildi,dünyanin dört bir tarafindan gelmis olan bilim adamlari MILLI EKONOMI'nin yararlarini konusup tartistilar.Bugün Rusya dahil bircok ülke milli ekonomiye gecis yapmistir.Bircok ülke yabanci sermayeyi ülkesine sokmamaktadir veya sinirli olarak sokmaktadir.Dünyanin bircok büyük ülkesi milli ekonomilerini ön plana cikararak güclenmislerdir.Atatürk'ün baslatmis oldugu ve tamamen milli ekonomiye bagli sanayi atilimlari sermayenin adami olan Menderes tarafindan safdisi edilmis ve ülke hem bagimli bir konuma getirilirkien hem de borc batagina sokulmustur.Menderes icin agitlar yakan onu demokrasi kahramani olarak gösterenler de onun gibi ayni yolu takip ederek ülkeyi tam bagimli bir konuma getirmislerdir. Günes enerjisi Türkiye'nin belki ihityaclarini tam olarak karsilayamayacaktir ancak cok önemli bir katkida bulunacagina inancim büyüktür.Bu anlamda görüs belirten az da olsa bilim adamlari da ayni inanci tasimaktadirlar. saygilarla
  25. Bence bu uydurma rakamlarla asli gercek örtbas edilmeye calisiliyor.Adamlar Türkiyeyi satin aldilar BIM'i alsalar ne olur almasalar ne olur..Yurt disindaki tüm dönercilerin ve Türk marketi adi altindaki marketlerin yüzde 80'i PKK'ya calisiyor kimin umurunda. saygilarla

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.