Zıplanacak içerik

gloria

Φ Süper Üye
  • Katılım

  • Son Ziyaret

gloria tarafından postalanan herşey

  1. gloria şurada bir başlık gönderdi: Çevre Bilimi - Ekoloji
    900 YIL DAHA HAYALET ŞEHİR OLARAK KALMAYA MAHKUM Burası Çernobil'in 10 km'lik tehlike çemberinde yer alan 49.000 nüfuslu Pripiat (Pripyat) şehriydi. Bir gecede binlerce hayat bu şehri terk etmek zorunda kaldı ve o gün bugündür burası bir hayalet şehir. Ukrayna'nın kuzeyindeki Kiev'de yer alan hayalet şehir 1970 yılında Pripyat Çernobil Nükleer Santral çalışanları için kurulmuştu. Ve 26 Nisan 1986 gecesi saat: 01:00'de reaktörlerdeki tasarım hataları ve güvenlik sisteminin devre dışı bırakılması sonucu 4 numaralı reaktörde bir patlama meydana gelmişti. Bu patlama 20. yüzyıl tarihine "ilk büyük nükleer kaza" olarak geçmişti. Bir çoğumuz bu kazayı televizyonlarda izlediğimizi hatırlayacaktır, ben henüz 10 yaşındaydım, ne nükleer bilirdim ne santral ama çocuk aklımla hafızama kazımıştım o günü ve televizyonda gördüğüm görüntülerin tümünü... Patlama sonucu Çernobil'in 10 km'lik tehlike sahasına giren Pripiat toplamda 30 saat süren ve çevre illerden gelen 20 km'lik otobüs konvoyuyla hızla boşaltılmıştır. ve ardından şehrin belki de bin yıl sürecek insansız hayatı başlamıştır. Günümüzde bu şehir hala dünyanın en tehlikeli şehirlerinden birisidir. Pripiat, şehri radyasyonun etkisini normalin 20 ila 50 kat üstündeki bir seviyede taşımaya devam etmektedir. Şehirdeki tüm radyoaktif partiküllerin tamamıyla temizlenmesi için ise en az 48 bin yıl daha geçmesi gerekiyor. Oysa şehirde lunaparklar bile vardı ve oyuncak bebekler, yani çocuklar vardı... Ve tabi umut, gelecek nesiller... Alıntı ve aktarmaların bir kısmı Listelist'den yapılmıştır.
  2. ama her ne kadar uzaklaşmak istesen de eninde sonunda bu başlık da seni kendine çekiyor... Çünkü burada büyüleyici bir şey var bence demek istiyorum ama sonra psikolojik olarak yorumum yapılacak diye çekiniyorum
  3. Ben korkarım öyle şeylerden...
  4. Yapacak çok iş var ama hiçbiriyle şu an uğraşamam miskini bu
  5. Bu olduğu yerde uyuyakalmış pazar miskini Bu da uyumuyor aslında sadece gözlerini dinlendiriyor
  6. Tipe bakkkkk yaaaaa
  7. Bu da benim gibi bilgisayar başında pazar miskinliği yapan türden
  8. Bunun hali nedir yaw, çok güldürdü beni..
  9. Bunlar ailecek pazar miskini Bu da iptal
  10. Bu da "beni rahatsız etmeyin, ne haliniz varsa görün" diyen tiplerden...
  11. Bunların da "beni rahat bırakın sakın rahatsız etmeyin" der gibi bir hali yok mu?
  12. Bunun canı hiç ama hiçbir şey yapmak istemiyor, o kadar miskin işte, o kadar olurrr!
  13. Bunlar da cumartesiden kalma pazar miskinleri
  14. Pazar miskinliğini daha iyi anlatamam sanırım. Hani bazen anlatmakla olmaz, görmen lazım dediğin şeylerden bu pazar miskinliği hali... Favorimle başlayayım Değil mi ama?
  15. Derler ki bir gün Alman bir asker Picasso'ya sorar: "Bunu siz mi yaptınız?" Picasso cevap verir: "Hayır, siz yaptınız." Ne kadar ironik bir cevap ve aynı zamanda doğru... Guernica, İspanyol iç savaşı sırasında Nazi Almanyası'na ait 28 adet bombardıman uçağının pazarın kurulu olduğu bir günde İspanya'daki Guernica kasabasını bombalamalarını yansıtır. Tarih 26 Nisan 1937 yi göstermektedir. Gerçekten de son derece etkili bir resimdir ve ona her baktığımda savaşın dehşetini görebiliyor, acının çığlığını duyabiliyorum. Canımı acıtır bu tablo hep.. Ve ne zaman bir yerde savaş çıksa aklıma hep bu resim gelir... Çocuklara savaş konulu her derste mutlaka bu resmi inceletir, her bir karesini değerlendirmelerini isterim ki savaşı iyi bilmesinler... Her sene yaz okulu için gittiğimiz köylerdeki kasabalardaki yüzlerce çocukla da aynı çalışmayı yaparız. Bu sene Adana'da bir aileyle tanıştım ve evlerine girdiğimde salonda kocaman Guernica tablosuyla karşılaştım, düşünsene evin salonunda her daim baktığın bir noktada o tablo duruyor, tüm acısı, sefaleti, hüznü ve dehşetiyle... Ben yapar mıydım diye düşündüm ve zannetmiyorum çünkü gerçekten de o tabloyla bir odada bile yaşamak zor...
  16. Mesela Mehdi gelse siz tanır mısınız? Tanırsanız bir haber edin bizi de... Katakulliye gelmeyelim
  17. Yehova'nın Şahitleri sayfasında sorun şöyle cevaplanmış gerçi senin aradığın cevap bu değildir ama zaten sen bunu bana sormamışsındır çünkü ben bir anarşistim ve anarşistlere böyle sorular sorulmaz... git Hristiyanlara sor bu soruyu onlar daha iyi bilir sana daha iyi yanıt verir diyeceğim ama ben demem öyle şeyler.... Sorunun cevabını net olarak ben de bilmiyorum ama sordun baktım araştırdım ve en makul bu çarptı gözüme: İsa’ya neden Tanrı’nın Oğlu deniyor? Elbette Tanrı’nın bir kadınla ilişki kurarak çocuk sahibi olması düşünülemez. O her canlının Yaratıcısıdır. Tanrı insanları Kendi niteliklerini yansıtabilecek kapasitede yaratmıştı. Bu nedenle Tanrı’nın yarattığı ilk insan Âdem’den “Tanrı’nın oğlu” olarak söz edilir. Benzer şekilde İsa da, Yehova Tanrı’nın niteliklerini taşıdığı için “Tanrı’nın oğlu” olarak adlandırılır (Luka 3:38 ve Yuhanna 1:14, 49’u okuyun). İsa ne zaman yaratıldı? Tanrı, İsa’yı Âdem’i yaratmadan önce yarattı. Aslında Tanrı ilk önce İsa’yı yarattı ve sonra evrendeki diğer her şeyi hatta melekleri bile yaratırken onu kullandı. Kutsal Kitap bu nedenle İsa’dan “tüm yaratılanların ilki” olarak söz eder (Koloseliler 1:15, 16’yı okuyun). İsa Beytlehem’de doğmadan önce gökte bir melekti. Zamanı geldiğinde Tanrı, onun yaşamını gökten Meryem’in rahmine nakletti. Böylece İsa bir insan olarak doğdu (Luka 1:30-32 ve Yuhanna 6:38; 8:23’ü okuyun). sen de ver bakalım cevabını sevgili vatandaş... Neymiş aslında sorunun cevabı: ahhhh sana böyle sorular sormamam gerekiyordu değil miiii, pardon pardon çok af edersin!
  18. Ben aslında tekniği çok iyi bilmem ama dönemin fotoğraf makineleri uzun süreli pozlama yapıyorlarmış doğal olarak makine karşısında hareketsiz bekleme süresi uzadıkça uzuyor, bu aslında canlının doğallığını bozuyor çünkü uzun süre harketsiz kalmaları isteniyor kendilerinden oysa canlı olan için bu zor bu nedenle ölü olan net bir şekilde fotograflanır yani daha canlı görünürken canlı olan flulaşıyormuş. BU da fotoğrafçı için mükemmel pozlama fırsatı yaratıyormuş. Resimlere dikkatli bakınca gerçekten de öyle, ölüler hep daha net görünüyor. Bu durum zamanla ticarete dönüşmüş öyle ki şöyle reklamlar göze çarpabiliyormuş: “Çocukların ve ölü insanların fotoğraflarını kendi yerimizde veya evinizde çabucak çekiyoruz!” veya "Bir saatte ölü insanı çekmeye hazırız!" (Jay Ruby - Secure the Shadow, Death and Photography in America. sy. 53) Ölüyü aslında ölü gibi değil de canlı gibi hatırlama kaygısı diye düşünüyorum o yüzlerdeki ifadeyi... Onun ölmüş olduğunu düşünmek istemiyor olabilirler ya da öyle hatırlamak istemiyor olabilirler, gayet doğal sanki yaşam devam ediyormuş gibi.. Yani belki de onlar için bu fotoğrafı çektirmek ve sanki ölmemiş gibi çektirmek ölüyü öldürmek değil yaşatmak arzusundan... Bilemeyiz ki... Ve tabii anlayamayız da...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.