Zıplanacak içerik

gloria

Φ Süper Üye
  • Katılım

  • Son Ziyaret

gloria tarafından postalanan herşey

  1. 13 Mayıs 2014 tarihinde yani dün Manisa Soma'da kömür madeni ocağında bir facia yaşandı ve dünden bu yana maden ocağında ölen işçi sayısı hızla artmaya devam ediyor. Son verilere göre sayı 201 canı kaybettik 80 tanesi yaralı ve sayının artmasından endişeliler. Kaza şu şekilde gelişti Soma ilçesinin Eynez bölgesindeki Soma Holding’e ait Soma Kömür İşletmeleri A.Ş madeninde yaklaşık 6 bin işçinin çalıştığı ve vardiya değişimi sırasında 598 işçinin bulunduğu madende saatler 15.10’u gösterdiğinde facia yaşandı. Elektrik panosunda meydana gelen patlamanın ardından yangın çıktı. Elektrikler kesildiği için maden ocağındaki asansörler çalışmamaya başladı. 2 kilometrelik galerileri bulunan madende ilk anda çıkışa yakın olan işçiler dışarı çıkmayı başarırken yaklaşık 400 işçi alev duvarının arkasında mahsur kaldı. Maden ocağı dumanla dolmaya başladı. İşçiler karbonmonoksitten etkilenecekleri için zamanla yarış başladı, her geçen dakika onlar için hayati önem taşımaktaydı. Her ne kadar gaz maskeleri dağıtılmış olsa da onlar da bir zaman sonra etkisini yitirecekti. Yerin metrelerce altında kalan maden işçilerinin bulunduğu galerilere temiz hava pompalandı ama karbonmonoksit işçileri zehirlemeye başlamıştı çoktan. Madende kurtarma çalışmaları devam ederken sabaha karşı saat 04.00'te yeni bir yangın başladığı bilgisi geldi. Bu nedenle aksayan çalışmalara saat 07.30'dan itibaren tekrar başlandığı bildiriliyor. Ancak arama kurtarma çalışmalarına katılan bir maden işçisi, CNN Türk yayınında kurtarma çalışmalarına katılan işçilerden bazılarının da yaşamını yitirdiğini söyledi. 2013 yılının Ekim ayında CHP ’li milletvekilleri, Soma’daki madenlerde meydana gelen kazalarla ilgili olarak bir araştırma önergesi hazırlayarak konuyu TBMM’nin gündemine taşımak istediler. Ancak Soma’da meydana gelen kazaların ve yaşanan ölümlerin sorumluları ile nedenlerinin araştırılması amacıyla Meclis’te bir Araştırma Komisyonu Kurulması istemiyle verilen önerge ancak 29 Nisan 2014’te Meclis gündemine gelebildi. CHP Manisa milletvekili Özgür Özel konuyu şöyle anlatıyor: “Bizim 23 Ekim tarihinde, 60 vekilin imzasıyla 20 gün önce reddedilen meclis araştırma önergemiz vardı. Her ay üç ayda bir ölümlü ve yaralamalı kazalar oluyor. 10 kez üst üste kaza yaşandıktan sonra en son kapatılmıştı. Onlarca cezaya rağmen bunlar önlenemiyor. Benim hazırladığım meclis komisyonu kurulması önerisinde, Soma’daki kazaların mercek altına alınmasını önerdik. MHP ve BDP ’nin desteği aldık. 20 gün önce maalesef reddedildi. Bu noktaya geleceği dünden belliydi. Her gün işçi hayatının tehdit altında olduğuyla ilgili ihbarlar alıyoruz. Bu kadar ağır bedel ödedikten sonra olmamalıydı. Meclis’in hatta DDK’nın el koyması gerekiyor. Biz Manisa milletvekilleri olarak bıktık madenci cenazesine gitmeye. Bu acıya ne bizim ne ailelerin yürekleri dayanmıyor.” *** Öyle üzgünüm ki hiçbir söz edemeyecek kadar aciz dilim şu an ama olmaz yazılmalı, susacak an değil. Son zamanlarda nerede büyük acılar olsa orada bir parmakları var bunların. Soma'da söz konusu olan bir kaza değil, orada bir cinayet işlenmiş, göz göre göre kaybetmişiz o güzel canları. Sizin var ya her yeriniz kan revan içinde, üzerinize kan kokusu sinmiş her birinizin. Seri katil hatta toplu katliamcısınız siz. Umarım cezanızı bulursunuz! Ve son olarak siyaset yapmak da değil derdim vicdani bir mesele bu. İşlenmiş bir cinayetken mevzu bahis olan, çoğu insan gibi şehitlerimizin başı sağ olsun deyip geçemem ben, sızlar vicdanım benim.
  2. Gizli gizli çiçeklere arabesk müzik mi dinletiyorsun ne yapıyorsun şekerim Bugünkü gazetede okudum, şöyle ilginç bir haber vardı, paylaşayım yeri gelmişken... Dindar çiçekler
  3. Ali İsmail Korkmaz’ın darp edildikten sonra arkadaşıyla beraber hastaneye gidiş anını gösteren MOBESE kameraları görüntülerine ulaşıldı. Korkmaz ile aynı sokakta dövülen Doğukan Bilir adlı genç ile ilgili dava dosyasına giren bu görüntülerde Korkmaz’ın dövüldüğü andaki gibi yeşil tişört ve kırmızı mont giydiği belli oluyor. Görüntüler bugün Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Ali İsmail Korkmaz davasında mahkemeye sunulacak. (Haber: İSMAİL SAYMAZ)
  4. Sıhhatler Olsun mu, Saatler Olsun mu? Doğru: Sıhhatler Olsun Yanlış: Saatler Olsun sıhhatler olsun (TDK) yıkananlara veya tıraş olanlara söylenen bir nezaket sözü "Sıhhati yerinde imiş, bir çocuğu daha olmuş." - R. H. Karay
  5. gloria şurada cevap verdi: Rydo başlık Bilmeceler ve Zeka Soruları
    Kağıtta yukarıda anlattığın hikayenin aynısı yazıyor.
  6. Töbe töbeeeee!!!! Ahan da ağzımdan kötü laf çıkacak, tutuyorum ama kendimi.
  7. İstanbul Büyükşehir Belediyesi 17 Ocak 2012’de ilan ettiği ‘1/5000 Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’ ile ‘1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planları’nda tadilat yapmış, bu tadilatla Taksim’de Yayalaştırma Projesi başlamış, Gezi Parkı’na da Topçu Kışlası yapılmasının önü açılmıştı. Mimarlar, Şehir Plancıları ve Peyzaj Mimarları Odası bu plan tadilatlarının şehircilik ilkelerine ve mevcut yasalara aykırı olduğu gerekçesiyle mahkemeye götürmüştü. İstanbul 1. İdare Mahkemesi’nde açılan davaya gönderilen bilirkişi raporunda ‘‘Dava konusu plan değişikliklerinin çevre , kültürel ve doğal miras, kültürel ve ekonomik yapı, teknik altyapı, sosyal donatı, yapı ve sokak dokusu, mülkiyet yapısı, ulaşım, dolaşım sistemi, şehircilik, planlama ve koruma ilkelerine uygun olmadığı, söz konusu planın sadece ‘Taksim Alanı Yayalaştırma Projesi’ gibi görünmekle birlikte plan notlarında Gezi Parkı’nı da içerdiği ve plan onama sınırı içindeki bir alanın planlamasının sonradan düzenlemek üzere ayrılarak belirsiz bırakıldığı” tespiti yapıldı. İstanbul 1. İdare Mahkemesi, 6 Haziran tarihli kararında plan değişikliğinin ‘‘Şehircilik prensiplerine, koruma kurulu kararı ilkeleriyle, planlama esaslarına uygunluk bulunmadığı sonuç ve kanaatine’’ varmıştı. Başbakan RTE, Gezi heyetine ‘mahkeme lehimize karar verirse plebisit (halk oylaması) yapılacağını, aleyhimize karar verir ise projenin iptal edileceğini’ söylemişti. Mimar Halil Onur tarafından çizilen, içinde buz pateninin de yer aldığı, İstanbul 2 No’lu Koruma Kurulu’nun reddetiği ama Koruma Yüksek Kurulu’nun kabul ettiği ihya projesi de rafa kalktı. Taksim’de trafiğin yeraltına alınması ile ilgili ilk etap tamamlanmış, Tarlabaşı’ndan gelen trafik Taksim’de yapılan tünel ile Harbiye’ye bağlanmıştı. 2. etap ise Sıraselviler ile Gümüşsuyu yönünden gelen trafiğin yeraltına alınması aşamasıydı. Plan tadilatlarının iptalinden sonra İBB artık bu projeyi de rafa kaldırmak zorunda kaldı. Ancak açılan tünel eski haline döndürülmeyip mevcut haliyle kullanımına devam edilecek. İBB yaylaştırma projesi ile ilgili Taksim Meydan’da peyzaj çalışması dışında yeni bir işlem yapamayacak. Lakin İBB yeni bir plan tadilatı ile yayalaştırma projesini yasanın izin verdiği haliyle yeniden gündeme getirebilir.
  8. Danıştay Taksim yayalaştırma projesini iptal etti (DHA - 6 Mayıs 2014) Danıştay 6. Dairesi Taksim Yayalaştırma Projesi’ni oy çokluğu ile iptal etti. Gezi Parkı ve Topçu Kışlası’nı da kapsayan yayalaştırma projesi 1 Kasım 2012’de başlatılmış, ilk etabı 13 Eylül 2013’te tamamlanarak açılmıştı. Projenin ikinci etabını oluşturan Taksim Meydan düzenlemesi için ise ihale yapılmış, meydan görselleri kamuoyu ile paylaşılmıştı.
  9. gloria şurada bir blog başlığı gönderdi: şeb-i yelda...
    Doğup büyüyor ve sonra ölüyor olabiliriz, ne kadar düz görünüyor değil mi? Ama bence insan yolu göründüğü kadar düz değil, aksine içinden çıkılamaz bir labirent kadar karışık. (Zaten düz olsaydı o kadar da eğlenceli, maceralı ve sürprizlerle dolu olmazdı.) Her neyse işte, labirentin sonunda bir ödül olur ya genelde, klasikten çıkmayalım bizim ödülümüz de peynir olsun (ama bizim fare olma zorunluluğumuz yok baştan söyleyeyim). Peynire ulaşıncaya kadar birçok yol denemek zorundayız, çıkmazlara girip, ne yapacağını bilemez halde kalakalmalar mesela ki benim en çok yaşadıklarımdan. Oysa yapılması gereken tek şey oradan geri dönmek. Ve nitekim dönüyorsun da. Hatta çıkmazlara girip çıkmaya alıştıkça bir zaman sonra o ne yapacağını bilemez hallerin de yok oluyor, hımmm, çıkmaz sokak deyip emri veriyorsun kendine, “Geriii dön, ileri marş!” Döndük ve başka bir yola yöneldik diyelim, o yolun da bizi nereye götüreceğini bilmiyoruz, belki yine bir çıkmaz yol, belki de peynir Dolanıp duruyoruz ve yol bizi alıp bir sona götürüyor ama peynire ulaşamadığımız bir son, yanlış bir son. İşte burada ne yapacağımıza iyi karar vermemiz gerek, çünkü hayatın birçok sonu var, yani en azından ben öyle olduğunu düşünüyorum. Önemli olan senin o sonlarla ne yapmayı planladığın, onlarla nasıl başa çıkacağın. Bu sonlar genelde senin mutsuz sonların ama yine de bir tanesini seçip orada kalman olası (Bu durumda yaşayacakların ise tahmin edilebilir şeyler: zihnin, ulaşamadığın peynirden yola çıkarak sana inanılmaz oyunlar oynar, peynirin tadını her aşamada biraz daha değiştirip, iyice lezzetlendirir ve sonunda peyniri senin en sevdiğin, en istediğin yiyecek haline getirir bunun gibi şeyler işte... Ha bir de diyelim ki sana yolun ta başında, labirentin sonundaki peynirin inanılmaz lezzetli olduğundan ve hayatın boyunca o kadar lezzetli peynir yemediğinden bahsetmiş olsunlar) ama onlardan birinde kaldığın müddetçe peynirle bağın kopmuş demektir, bunu bil yani. Peynir tabii ki burada sembolik, neyin yerine konulduğu kişiden kişiye değişir, ama ona ulaşamadığınız her an daha mutsuzsunuz. Sadece ona ulaşılamadığından kaynaklı komple bir mutsuzluk kaplıdır her yan. Büyük yenilgiler, hiçbir şey, hiç kimse beni önemsemiyor, sevmiyorlar, asla başaramayacağımlar vs. vs. Oysa yapılması gereken tek bir şey var o da bir an önce geri dönmek, her ne kadar çoğunluk dönmeyip o sonlardan birinde kalmayı tercih ediyorsa da. Üstelik mutsuz ve de peynirsiz… Yani anlıyor musun aslında bir yol var, seni sonunda peynire götüren tek bir yol ama sen o peynire ulaşıncaya kadar birçok kez çıkmazlara girecek, birçok değişik sona varacak, çoğunlukla vazgeçmeyecek, başka yollar deneyecek ve sonunda inat ederek, sabır ve azimle o peynire varacaksın. Ve belki de peynirli sona ulaşmak için çabaladığın labirentte, girmemen gereken tüm yollara girmiş olacak ve sonunda bir tanesinde artık yorulacak, peyniri aramaktan vazgeçeceksin. Öyle ki peynir diye bir şeyin aslında var olmadığına ve onun sadece bir hayal olduğuna inanacaksın. Varsa bile peynirin seni sevmediğine kanaat getireceksin. Peynire ulaşmak için sonunda mutlaka bir yol olsa da senin çıkmaz yollarda ve mutsuz sonlarda geçirdiğin sürenin kısalığı ya da uzunluğu, peynirli sona ulaşma sürenin de kısalığı ve uzunluğunu belirleyecektir. Hani bilesin belki de o kadar çok vakit kaybetmişsindir ki ve daha denemen gereken o kadar çok yol vardır ki yetmez o ömrün peynirli sona ulaşmaya. O nedenle eğer şu an peynirsiz sonlardan birisindeysen artık kararını ver. Yani… Ne işin var orada! orada olmaman gerek! Peynir seni çağırıyor!
  10. Yeşil DireniŞ'in 4. sayısı olan Mayıs sayısı ÇIKTI ! İÇİNDEKİLER ve DAĞITIM NOKTALARI * Ekoloji Gündemi * Yeşil DireniŞ Ankara Toplantısı * Balaban’ın Su Direnişi * Mudurnu’da Taş Ocağı istemiyoruz * Çocuklar, Şarkılar ve Sular Özgür Olmalıdır * Kitlelerin Evi: Taksim Meydanı ve Gezi Parkı Tarihi * Gezi Parkı Direniş Güncesi * Tarihin Bize Mirası Narmanlı Han * Ekoloji Mücadelesinde Kentli Olmak * Bostanlar Çoğalıyor Dayanışma Artıyor * Kuzguncuk Bostanında Ağaç Katliamı * Ormanlarımız Tehlike Altında * Enerji Krizi Yoktur Enerji Yönetim Krizi Vardır * Mersin Gülnar Köylüleri Nasıl Nükleerci Oldu * 11 Yılda 908 Çevreci Öldü * Sahilime Dokunma * Nükleersiz Bir Yaşam İçin Sokaklardaydık * Bir Ağaç Sizden Bir Ağaç Bizden * Çernobil’de Ağaçlar Çürüyemiyor * Radyasyon Gerçeği * Zenginler Dünyamızı Nasıl Mahvediyor * Pigmelere İşkenceyi Durdurun * Boreas’ın Eski Köyü Garipçe * Son Kafes Kırılana Dek * Sanat ve Direniş İlişkisi * Kaz Dağları’nda Mücadele Sürüyor DAĞITIM YERLERİ: İSTANBUL BEYOĞLU: Mephisto, Pandora, Robinson Crusoe, Semerkant, Ana Kitabevi KADIKÖY: Mephisto, İmge, Seyhan, Sosyal Kitabevi, Üç Deniz Kitabevi, Akademi Kitapevi Kafe ve Kütüphanesi BEŞİKTAŞ: Meydan Gazete bayiihttp://www.yelp.com.tr/biz/beşiktaş-gazete-bayii-istanbul ANKARA KIZILAY: Turhan Kitabevi, Dost Kitabevi, Tayfa Kitabevi ODTÜ: Arkadaş Kitapevi İZMİR Yakın Kitapevi (Kıbrıs Şehitleri Caddesi No:104/A Alsancak) RİZE Arkadaş Kırtasiye (Cumhuriyet Cad. No: 50/B Fındıklı/Rize ANTALYA Kitap Kurdu Sahaf Elmalı Mahallesi 25. Sokak. No:5/A Abonelik ve toplu alımlarda gazete adrese kargolanır. Bizimle aşağıdaki iletişim bilgilerinden yararlanarak iletişim kurabilirsiniz.
  11. Sürünceme mi, Sürümceme mi? Doğru: Sürünceme Yanlış: Sürümceme sürünceme isim isim Bir işin sonuçlanıncaya kadar boş yere uğradığı gecikmelerin tümü
  12. Online dizi kanallarından bulabilirsiniz ya da DVD satan yerlerden satın alabilirsiniz.
  13. Ben bu filmi geçen ay içinde izledim, gerçekten çok güzel bir film ve beni inanılmaz etkiledi. Ayrıca Matthew McConaughey'in ne mükemmel bir oyuncu olduğuna bir kez daha şahit oldum. Bu arada bu filmden sonra Kaçak - MUD (2013) filmini izleyin derim. Her iki filmin de başrol oyuncusu da Matthew McConaughey olduğu halde birbirlerine hiç benzemiyorlar, sanki çooook farklı kişiler...Oyunculuk böyle bir şey sanırım. Sana verilen role sahip çıkmak ve o andan itibaren artık kendin değil o olmak...
  14. Gerçekten bir kez daha izlemek istiyorum, kafam sakinken.. Bu aralar o kadar yoğunum ve bitirmem gereken o kadar çok iş varki zevk alarak yaptığım veya acelesi olmayan birçok işi geri plana itmem gerekti. Ama ilk fırsatta tekrar geçeceğim karşısına.
  15. Carvalho'nun E depoi do adeus (Elveda'dan Sonra) isimli şarkısını buradan dinleyebilirsiniz. Zeca Afonso'nun ulusal radyo kanalında seslendirdiği Grandola, Villa Morena isimli şarkıyı da buradan dinleyebilirsiniz. Grandola, Villa Morena isimli şarkının Türkçe sözleri Grandola esmer köy Kardeşliğin ülkesi Kendi insanlarının Yönettigi, ah şehir Yönettigi, ah şehir Kendi insanlarının Kardeşliğin ülkesi Grandola esmer köy Her köşesinde bir dost Her yüzde eşitlik Grandola, esmer köy Kardeşliğin ülkesi Kardeşliğin ülkesi Grandola esmer köy Her yüzde eşitlik Kendi insanlarının yönettiği Meşe ağacının gölgesinin altında Şimdilerde kimsenin yaşını bilmediği Yoldaşımmışsın gibi yemin ettim Grandola, bu senin arzunu Grandola, bu senin arzunu Yoldaşımmışsın gibi yemin ettim Şimdilerde kimsenin yaşını bilmediği Meşe ağacının gölgesinin altında
  16. ilgili başlık için buraya bakabilirsiniz
  17. Ve son bir yorum daha, bu filmi izledikten sonra Lizbon Darbesi hakkında daha çok şey öğrenmek istiyor insan. Filmde darbeden bahsedilmiyor ama etkileri anlatılıyor. O nedenle Okuduklarımı sizinle de paylaşayım. Lizbon Darbesi, aslen bilinen adıyla Karanfil Devrimi... Dünyada şiddet kullanılmadan gerçekleştirilen ilk ve tek askeri darbe. 25 Nisan 1974 tarihinde gerçekleştirilmiş. Portekiz'in otoriter bir diktatörlükten demokrasiye geçişini sağlayan iki yıllık bir değişim döneminin başlangıcı sayılıyor. António de Oliveira Salazar, Portekiz Cumuriyeti’nin 1932-68 yılları arasındaki de facto diktatörü. 1933’ten 1974’e kadar süren kırk bir yıllık Estado Novo (Yeni Devlet) isimli politik rejimin kurucusu ve lideridir. (Estado Novo otoriter-aşırı sağcı bir rejimdir ve Salazar rejimi olarak da bilinir.) Salazar, Portekiz'in sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi hayatını kontrol eden, milliyetçi, fazlasıyla tutucu, gelenekçi ve katı muhafazakâr kimliğiyle biliniyor, bu özellikleriyle de İspanya'nın faşist diktatörü General Francisco Franco'ya benzetiliyor, Mussolini hayranıdır ve anti-semitik olmasa da Nazizm yanlısıdır. Estado Nova rejimi 1975 yılında, ordu içindeki pek çok sol görüşlü asker tarafından kurulan Silahlı Kuvvetler Hareketi isimli gizli bir örgütün darbesiyle yıkıldı. Darbenin fiili başlangıcı, 24 Nisan 1974'te Eurovision'da Portekiz'i temsil eden Paulo de Carvalho'nun E depoi do adeus isimli şarkıyı söylemenmesiyle oldu. Ardından, ertesi gün saat 12.15 de Zeca Afonso'nun ulusal radyo kanalında seslendirdiği Grandola, Villa Morena adlı şarkının çalınmasıyla gizli sinyal verildi ve Silahlı Güçler Hareketi darbeye girişti. Radyolardan sokağa çıkma yasağı ilan edilmesine rağmen halk darbecileri desteklemek için sokağa indi. Lizbon Çiçek Pazarı'ndaki karanfiller de bu darbenin simgesi oldu. Askerler karanfilleri silahlarının ve tank namlularının ucuna yerleştirdiler ve şiddet kullanmamak kaydıyla darbeyi gerçekleştirdiler. Görüntüler tüm dünyada duyuldu ve darbe de adını bu görüntülerden aldı: "Karanfil Devrimi" Karanfil Devrimi’yle, Batı Avrupa'nın en uzun süreli diktatör yönetimi olan Estado Novo olarak anılan ve Salazar'la başlayan sıkıyönetim sona erdirilmiş oldu (1 yıl sonra da İspanya’da Franco’nun ölmesiyle Franco diktatörlüğü sona ermişti). Karanfil Devrimi’nin başlangıcı olan 25 Nisan günü, günümüzde Portekiz’de Özgürlük Günü (Dia da Liberdade) olarak kutlanmaya devam etmektedir.
  18. Ben hala izliyorum, durdura durdura izlemeyi hak eden filmlerden bu, çünkü duyduğun gördüğün bazı sahneler sindirilmek istiyor... Bu filmin başlarında bir yerinde diyordu ki: "Hayatın gerçek yönetmeni tesadüftür. Zalimlik, şefkat ve büyüleyici cazibeyle dolu bir yönetmen." Bu söze dikkat etmek gerek, çünkü filmin yönetmeni de aslında "tesadüf"
  19. İzliyorum şu an... Ve birkaç şey yazmak istedim hakkında. Mesela: Cümleleri insanı baştan alıyor yani gerçekten baştan almak istiyorsun. Her şeyi ama.. "İçimizde var olan hayatın sadece bir kısmını yaşıyoruz, peki geri kalanı ne oluyor," diyor. Düşünsenize...
  20. Fenerbahçe Belgeseli - Asla Teslim Olmayanların Hikayesi için tıklayınız.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.