Zıplanacak içerik

suheda

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

suheda tarafından postalanan herşey

  1. Hissetmekmi.......Ağlamamak için kendimi zor tuttum çok güzeldi hem hikayeye hem çiçeklere teşekkürler
  2. suheda şurada bir başlık gönderdi: Cinsel Sağlık
    Bir süre önce cep telefonuma bir travesti dadanmıştı,tuhaf konuşan bir kadın sanmıştım bana "ben travestiyim" dedi,gülünce bana "neden gülüyorsun bu benim kendi tercihim dedi"neden böyle bir tercih yaptığını sorduğumda uzun ve acı bir hayat hikayesi anlattı ama bu sapkın cinsel değişimi sonradan olmuş öyle doğuştan gelen bir özellik değilmiş,öyle dedi,herneyse,dün akşam Savaş Ay'ın programında bu konu tartışılıyordu benim anlamadığım şey ne oluyorda bir insan karşı cinse değilde kendi cinsine ilgi duymaya başlıyor bu doğuştan gelen bir özellikmi yoksa sonradan edinilen birşeymi?Nasıl olurda bir insan taşıdığı bedenin tam aksi duygulara sahip olur?bu ruhsal bir sorunmu?bedensel bir sorunmu?bir türlü mantığım idrak edemiyor.Neden merak ediyorsun boşver diyebilirsiniz ama dün akşam ki programda bunun toplumda çok ciddi bir tehdit oluşturduğundan anne babaların çok dikkatli olmasından falan bahsettiler peki anne babalar ne gibi önlemler alıp bunu önleyebilirler ki sonuçta bir insanın duygularına nasıl müdahale edilebilir?Gene kafam karıştı ben işin içinden çıkamadım anlayan izah etsin lütfen.
  3. gülmekten öldüm yahu..... http://www.komikim.com/komikfilmler_oynat....amp;fldAuto=386
  4. suheda şurada bir başlık gönderdi: Sağlık (Genel)
    Amerika’da tıp alanındaki araştırmalar her gün yeni bir gelişmeyi beraberinde getiriyor. Son bir haber böbrek hastalarını sevindirdi. Doktorlar laboratuarda ürettikleri yapay idrar kesesini ameliyatla hastaya nakletti. Böylece ilk kez bir insan organı baştan sona yapay olarak üretilmiş oldu. Kaitlyne McNamara Kaitlyne McNamara yeni bir idrar kesesine sahip. 16 yaşındaki genç kız, yapay keselerin nakledildiği ilk yedi hastadan biri. Doğuştan idrar keselerinde rahatsızlık olan bu kişilerde, idrarın dışarı atılması sırasında meydana gelen baskı böbreğe zarar veriyordu. McNamara’nın böbrekleri ameliyattan önce neredeyse işe yaramaz hale gelmişti. McNamara’ya yaklaşık 5 yıl önce yapay kese nakledildi ve şu anda böbrekleri gayet iyi durumda. Hastaların yapay idrar keselerini belli aralıklarla boşaltmaları gerekiyor. Önceleri idrarlarını tutamayan bu hastalar, şimdi saatlerce tuvalete gitmeden durabiliyor. Dr. Anthony Atala Laboratuar ortamında geliştirilen bu keseler, insandan alınan normal idrar torbası dokusu kullanılarak üretildi. Doktorlar, bu dokuyu çoğaltarak, yapay kese ve onu çalıştıracak kasları geliştirdi. Çalışmayı yürüten Wake Forest Tıp Bilimleri Enstitüsü Başkanı Dr. Anthony Atala, yapay keseler hakkında şu bilgiyi veriyor: "Bu organı üretmek için bir kalıp çıkardık. İdrar torbası şeklindeki üç boyutlu kalıba dokudan aldığımız hücreleri yerleştirdik. Her seferinde bir kat hücre koyduk. Yani, bir nevi kat kat kekli pasta yapmak gibi... Daha sonra ise, bunu, fırına benzetebileceğiniz bir kuluçka makinesine koyduk. Birkaç hafta sonra yapay torba hastaya nakledilmek üzere hazır bir şekilde bizi bekliyordu." Doktorlar, yeni buluşun dünyada milyonlarca böbrek hastasına yardımcı olabileceği görüşünde. Wake Forest Tıp Bilimleri Enstitüsü’nden Dr. Wayne Meredith, ameliyatı yapan ekibin başındaydı. "Bir insandan gerçek hücreler alıp, ondan yapay organ üretmek gelecek için çok daha büyük imkanları gündeme getiriyor" diyen Meredith'e göre bu gelişmenin günümüzde büyük bir sorun olan organ nakli konusuna da çözüm getireceğine inanıyor. Dr. Anthony Atala da aynı yöntemle diğer organların onarılmasının ya da değiştirilmesinin mümkün olabileceğine dikkat çekiyor. "Enstitümüzde başta damar, nefes borusu, kalp ve karaciğer olmak üzere birçok organ ve doku üretimi konusunda çalışmalar yapıyoruz." diyen uzman, hepsinin kendine göre bir zorluğu olduğunu, ancak sonuçta başarılı olacaklarına inandıklarını belirtiyor.
  5. suheda şurada yorum gönderdi Admin'nın blog başlığı içinde Admin Blog (Günlüğü)
    1.Biz ne kadar çalışkanız? İhtiyacımızı elde edecek kadar 2.Biz ne kadar akıllıyız?oldukça 3.Biz ne kadar bilgiliyiz?eh işte 4.Biz güvenilirmiyiz?evet kesinlikle 5.Biz adilmiyiz?evet 6.Biz terbiyelimiyiz?genelde evet 7.Biz ne kadar yalancıyız?hiç değiliz 8.Biz saygılımıyız?kişisine göre değişir 9.Biz ne kadar hoşgörülüyüz?çok az 10.Biz toplum hayatını biliyormuyuz?hayır 11.Biz farklı ırklara nasıl bakıyoruz?geçmişimize göre değerlendiriyoruz 12.Biz farklı inançları tolere edebiliyormuyuz?kesinlikle öyle olmasa bu kadar kozmopolit şehirlerimiz olmazdı 13.Bizim kültürümüzün kökeni nedir?doğu batı sentezi 14.Biz politikadan ne anlıyoruz?Toplumsal değilde bireysel değerlendiriyoruz 15.Biz sosyalmiyiz?Evet 16.Biz yeşilmiyiz?yeşilde kasıt? 17.Biz kendimize ne kadar güveniyoruz?oldukça 18.Biz başkalarına ne kadar güveniyoruz?çok ama yanıldıklarımızda çıkıyor 19.Biz ne kadar birleştiriciyiz?Durumu ve olayına göre değişir.
  6. suheda şurada bir blog başlığı gönderdi: suheda
    Bekli çok kötü hissediyordum,şimdi hatırlamıyorum çok uzun zaman oldu,neden çekmiştim o telefon mesajını aynen şöyle yazmışım. Sen hiç karanlık dehlizlerde kayboldunmu? Ipısız bir dağbaşı yalnızlığı yaşadınmı? Çaresizlik ne demektir biliyormusun? Hiç düşünmedi telefonun ucunda ki arkadaşım aynen şu cevabı yazdı. Aslında hayatın ta kendisidir bir kaç adımdan sonrasını göremediğimiz karanlık dehliz, Ve hiçte korkunç değildir,kalabalıklar içerisinde yaşanan yalnızlıklara kıyasla dağbaşı yalnızlığı. Çaresizlikse var olmaktır fikrin sorulmadan.........
  7. suheda şurada bir blog başlığı gönderdi: suheda
    Baslangıcta dogruydu belki Sıradan bir serüven, Rastgele br iliski gibi baslayıp günden güne Hayatımda yayılan,büyüyüp kök salan, Benliğimi kavrayıp,varlığımı ele geciren Bir aska bedeldin Ve hala bilmiyordun sevgilim Ben sende bütün asklarımı temize cektim Anladığındaysa yapacak tek birsey kalmıstı sana Bütün kazanalar gibi terkettin... Murathan Mungan
  8. suheda şurada bir blog başlığı gönderdi: suheda
    Saat gece yarısına yaklaşmış,"işte geldik" dedi gurub başkanımız "burası Gelibolu az sonra kalacağımız motele varmış olacağız"sisli bir bahar gecesiydi Geliboluya indiğimizde saatler gece yarısı otobüsten inince anlatılmaz bir duygu kaplıyor içinizi müthiş bir huzur ve bir o kadar hüzün hissediyorsunuz. Burası Gelibolu,tarihin en kanlı savaşının yapıldığı yer,motel personeli bizi kapıda karşıladı turla gezmenin en güzel avantajlarından biri herşeyi hazır buluyorsunuz siz hiç birşeyle ilgilenmiyorsunuz paranızı yatırıp keyfinize bakıyorsunuz. Konakladığımız motelden sabah erken saatte gene otobüse doluştuk rehberimiz bizi ilçe merkezinde bekliyordu.Gidip onu aldık ve gezi başladı aslında gezi demek yanlış,buna ne isim verilir bilmiyorum,şehitleri ziyaret evet ziyaret demek daha doğru çünkü bütün günüm ağlayarak geçti hiç durmadan ağladım, rehber anlattı ben ağladım,mezarları gezdim ağladım,mezar taşlarını okudum ağladım,attığım her adımda ağladım. Bastığınız her yere sanki birşeyi incitecekmişsiniz duygusuyla basıyorsunuz dikkatli ve sessiz çünkü herde onlar var onlar,şehitler bu vatan için hiç düşünmeden canını vermiş yaşları 17 ile 25 arasında değişen binlerce şehit. Aklınıza saygıdan ve hüzünden başka hiç birşey gelmiyor,bu duygular dışında ki bütün duygularınızı erteliyorsunuz.Manevi hiç bir anlamı olmayan anıtların dikili durduğu yerler şurda bu kadar asker ölmüş diyorlar ama mezar yok denecek kadar az 57.alayın olduğu yerde çevrilmiş mezarlar var hani Atatürkün o müthiş sözünü söylediği "Size taaruzu değil ölmeyi emrediyorum"Emre sadık askerler hiç birisi sağ kalmamış,ama tam 25 metre kala hucumu durdurmayı başarmışlar. Burası cephenin 4 km gerisinde ki sahra hastanemiz dedi rehber burda 4 binin üzerinde şehit var hala hızlı bir yağmur yağdığında topraktan şehit kemikleri fışkırıyor ama yarabbi,bakın işte burda var bazı rehberler ilgi çeksin diye bilerek eşeleyip çıkartıyor dedi resim çekip sonra üzerlerini taş ve toprakla örttük. Burda tek başına yatan kumandan,ölü ve yaralı düşman askeleri arasında dolaşırken yerde yüzü koyu yatmakta olan bir Fransız askerini çevirip bakmak istemiş adam elinde ki bıçağı göğsüne sapladı "vallahi kötü bir niyetim yoktu sadece yarası ağırmı diye bakacaktım dedi yere yığıldığında etrafına toplanan askerlerine beni ayağa kaldırın dedi "durun yatın kumandanım yaranız çok ağır" dedi bir asker o"hayır ayağa kalkmama yardım edin dedi kollarına girip ayağa kaldırdılar yüzünde bir tebbesumle şunları söyledi"Neden zahmet buyurdunuz ya Resulullah"bunlar son sözleri oldu. Gelibolu'yu her Türk evladının gidip görmesi gerek geçmişine sahip çıkmayan bir neslin geleceğide olmaz,Anzaklar her yıl binlerce kişi olarak gelip orda ölen askerleri için törenler düzenliyorlar üstelik çıkartmanın yapıldığı saatte sabaha karşı yapıyorlar,onlar binlerce km yoldan gelip geçmişlerine sahip çıkarken biz hemen yanımızda ki tarihimizi unutup gideceğiz neredeyse. Dönüşte en kısa zamanda tekrar ne zaman gelebilirim hesapları yapmaya başladım ve giden kiminle konuştuysam aynı şeyleri söylüyor,gidin ve görün asla pişman olmayacaksınız.
  9. suheda şurada cevap verdi: arman başlık Forum Oyunları
    ....veee güller
  10. Ah bacım neler söylemek isterimde ağzımız mühürlü ama konuşan konuşmuş gene neyse bozmayayım sinirimi hala yatışamadım zaten. Gönüldaşım lumbago felan demek istiyor sana sardunyam herhalde,iyi bişey yani o olmazsa ayakta durmak mümkün değil,anladın sen onu mcuksss
  11. suheda şurada cevap verdi: arman başlık Forum Oyunları
    romantizm
  12. Canım teşekkür ederim yaşasın kadın egemen dünya
  13. sardunyam sende bu forumun sevgide en cömert olanısın
  14. Tüm müslüman arkadaşlarıma; Rabbim sizlere, Gününüzü aydınlatacak arzu, Arzunuzu gerçekleştirecek kuvvet, Kuvvetinizi oluşturacak para, Parayı kazanacak fırsat, Fırsatı değerlendirecek akıl, Akılı koruyacak sağlık, Sağlığınızı sürdürecek mutluluk, Mutluluğu getirecek sevgi versin.....Amin
  15. suheda şurada cevap verdi: femalexx başlık Forum Oyunları
    Cehaletle deha arasındaki gerçek fark nedir biliyor musunuz? Dehanın sınırları var cehaletinse hiçbir sınırı yoktur. Whoopi Goldberg
  16. suheda şurada cevap verdi: bozan başlık Güncel Konular
    Süper
  17. Bunun tartışılacak bir yanı yokki din zaten aşırılığa karşıdır.
  18. Sen hiç merak etme Allah'a inan biri zaten zor durumdaki her insana şartlar ne olursa olsun yardım eder. Ayrıca ödüm patladı yahu kime karşı gövdeni siper ediyorsun?Senin bir insana verdiğin değerin 100 katını inançlı bir insan karşısındaki insana verir bundan emin ol. Sizin bu insancıl söylemlerinize karnımız tok elinizden gelse bizleri bir kaşık suda boğarsınız sırf inançlı olduğumuz için,bir başörtüsünden sebeb insanların elindeki tüm hakları alma hakkına sahip görüyorsan kendini gerisini düşünemiyorum bile.........
  19. suheda şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Forum Oyunları
    Vay ağam sende ne cevherler varmış
  20. Anneme Mektup Ben bu gurbet ile düştüm düşeli, Her gün biraz daha süzülmekteyim. Her gece, içinde mermer döşeli, Bir soğuk yatakta büzülmekteyim. Böylece bir lâhza kaldığım zaman, Geceyi koynuma aldığım zaman, Gözlerim kapanıp daldığım zaman, Yeniden yollara düzülmekteyim. Son günüm yaklaştı görünesiye, Kalmadı bir adım yol ileriye; Yüzünü görmeden ölürsem diye, Üzülmekteyim ben, üzülmekteyim Necip Fazıl Kısakürek
  21. Bu olayın aynısının Çanakkale savaşındada olduğu söylenir hatta yeminle anlatan askerler bile olmuş neden olmasın ki........ Çeçen mücahitler yıllardır süregelen mücadelelerinde yalnız değiller dualarımız,yüreklerimiz onlarla birlikte,Allah haklı davalarında onlara yardımcı olsun.
  22. Bir Astsubaydan.... ......ili kırsalında teröristlerin dur ihtarına ateşle karşılık vermesi sonucu çıkan çatışmada güvenlik görevlisi şehit oldu. Ya da .....ilinde devriye görevini yerine getiren aracına açılan ateş sonucu..güvenlik görevlisi şehit oldu.. Ya da ......ili kırsalında teröristlerce döşenen mayının patlaması sonucu asker yaralandı.. Bu nasıl başlar biliyor musunuz? Hava o kadar sıcaktır ki beyninizdeki sıvının buharlaşıp uçtuğunu düşünürsünüz. Oluştuğu anda kuruyup giden ter damlacıklarından geriye kalan tuzlar yüzünüzün ve hatta elbisenizin her yanını kaplamıştır. Avucunuzun içindeki ter, yüzünüzdeki gibi kolay kurumadığı için elinizdeki tüfeğinizin metal kısmı avucunuzun içinde vıcık, vıcık oynar. Ter ile ıslanan çeliğin kokusu avucunuzun içine ve elinizi sürdüğünüz her yere siner. Önünüzde yürüyen adamın, ayağının kuru toprakla her temas edişinde çıkan toz, ağzınızın kupkuru olmasına ve zor nefes almanıza sebep olur. Sırt çantanızın askı kayışları yüzünden omuzlarınızı hissetmezsiniz. Kült ağrıları ancak çantayı sırtınızdan çıkardığınızda fark edersiniz. Bastığınız her taş parçası, her çalı ve bir ayağınızın kaplayabildiği her yeryüzü parçasından çıkan sesi duyarsınız. Yürüdüğünüz yerdeki her Ağustos böceğinin sesini, dallardaki kuşları, yüzünüzün etrafında ürkütücü devriye uçuşları yapan arıların kanat seslerini, ağzınıza ve yüzünüze ya da herhangi bir yerinizdeki küçük yaraların üzerine konmaya çalışan sineklerin vızıltılarını, ayağınızı bastığınız yerden havalanan yeşil çekirgenin küçücük cüssesine rağmen çıkardığı tok kanat sesini en ince ayrıntısına kadar duyarsınız. Sonra, kendi teçhizatınızın ve önünüzdeki arkadaşınızın ve arkanızdaki arkadaşınızın teçhizatlarının çıkardığı düzensiz seslerin her birini ayrı ayrı duyarsınız. Ve aynı anda önünüzdeki arkadaşınızın nefes alışlarını duyarsınız, öksürmesini ve hapşırmasını da duyarsınız. Telsizinizden çıkan seslerin ve cızırtıların her biri ayrı ayrı katılır bu senfoniye. Ter ve tozun birleşmesinden oluşan kaygan çamur, postalın çindeki tüm ayağınızı kaplamıştır, çoraplar önce su toplayıp sonra patlayan yerlere adeta bir deri gibi yapışmıştır. En çok yapmak istediğiniz şey ayaklarınızı yıkayıp,çoraplarınızı değiştirmektir. Ama bu çok büyük bir lükstür o anda. Çünkü... Çünkü hangi çalının dibinde, hangi kayanın arkasında sizi beklediğini bilmediğiniz ihaneti arayıp bulmanız ve yok etmeniz gerekmektedir. Bütün masumların hayatı ve huzuru size emanet diye,öğretmenler bayrak direğine asılmasın diye, kundaktaki bebekler kurşunlanmasın diye, binlerce yıllık emanete halel gelmesin diye kahpeliği ve ihaneti yok etmeniz gerekmektedir. Çünkü bunun için bayrağın, silahın, namusun ve şerefin üzerine yemin etmişsinizdir. Çünkü önemli olan ayağınız değil, ülkeniz, bayrağınız ve onurunuzdur. İşte bu yüzden lükstür ayak yıkamak, çorap değiştirmek.İşte bu yüzden senfoniye dönüşmüştür bütün o düzensiz sesler güruhu.Sonra!.. Sonra birden tüm sesler kesilir, bıçağın dalı kestiği gibi,makasın kâğıdı, pensenin bir hoparlör kablosunu kestiği gibi... Bir anda... Kuşların sesleri, arıların ve sineklerin vızıltıları,çekirgenin kanat sesleri hepsi bir anda biter. Gözlerinizi açtığınızda önünüzdeki arkadaşınızı değil,gökyüzünü görürsünüz, yere düşmüş olduğunuzu anlamanız birkaç saniye sürer. Tek hissettiğiniz kesif bir barut ve yanık et kokusudur,yüzünüzün toprak parçalarıyla kaplandığını fark edersiniz, temizlemek için çalışmazsınız. Arkadaşlarınızın bağırarak koşuşturduğunu görür ama kulağınızdaki çınlama ve uğultudan seslerini duyamazsınız. Sesleri yavaş yavaş duymaya başladığınızda ayağa kalkmaya çalışırsınız ama başaramazsınız. Yine birkaç saniye sonra arkadaşlarınızın sesleri arasında"mayın"kelimesini ayırt eder ve kalkmaya çalıştığınızda ayağınızdaki yoğun ağrıyı fark edersiniz. Ayağınız yoktur ama yine de ağrıdığını hissedersiniz. Ne olduğunu anlamak için baktığınızda ise parçalanmış pantolonunuzun ve kopmuş ayağınızın farkına varırsınız. İşte her şey o anda başlar. Avazınız çıktığı kadar bağırırsınız. Sonra, nefesinizbiter. Sonra, yeniden nefes alırsınız ve yeniden bağırmaya başlarsınız.Sonra yine nefesiniz biter ve yeniden, yeniden ve yine... Yanınıza ilk gelen arkadaşınız size, "fazla bir şey yok,sadece küçük bir yara" gibi telkinlerde bulunur. Ama siz arkadaşınız konuşurken de, helikopterle hastaneye götürülürken de artık bir ayağınızın olmadığını biliyorsunuzdur. Hep bir soru çınlar kafanızın içinde "neden ben, neden ben, neden ben ?" Hastanede geçen aylar, tedavi ve terapilerde geçen yıllar sonunda, diz kapağınızın on iki santim altından takılı olan ve her akşam yatarken veya banyoya girerken çıkarıp kenara koyduğunuz takma bacak artık bir uzvunuz olmuştur. Ama bunun önemi yoktur çünkü bu fedakârlığınız sayesinde vatan var olacaktır. Sizin bir bacağınızın ne önemi vardır ki! Artık koşamayacak olmanızın, yazın herkes gibi havuza,denize giremeyecek olmanızın da hiç önemi yoktur. Vatan sağ olsun yeter. Sonra birilerinin, sizin ödediğiniz vergilerle Fransız televizyonlarında, uğruna yarım kaldığınız vatan hudutlarını hiçe sayan programlara finans sağladığını okursunuz. Aynı dillerin bundan pişmanlık duymadıklarını söylediklerini de okursunuz. Pamuk'ları, ****'leri, okursunuz, Bizans çocuğuyum diyenleri duyar, Ali Kemallere tanık olursunuz, "koçlar gibi satanları"görürsünüz. . Türk Bayraklarının yakıldığını, görürsünüz. Başlarına çuvallar geçirilip aşağılanarak elleri arkalarından bağlanan Türkaskerlerini görürsünüz. Bu aşağılanmaya cevap verecek tankların motor seslerini,helikopterlerin kanat seslerini, piyadelerin intikam yeminlerini duymayı beklersiniz ama duyamazsınız. Onun yerine hainlerin cesetlerinin üstüne örtülen çaputlara"bayrak"diyenleri görürsünüz, "uçaklarını çek", "valiyi çek" diyenbaşkanları ve karşılarında kekeleyen riyaseti görürsünüz. Bu da yetmez Türk askerlerinin kendi mahkemeleriniz tarafından,"çete"diye suçlandığını, yargılandığını görürsünüz. Yok, yok bu da yetmez. Askere, polise, öğretmene ateş eden, yol kesip soygun yapan, köy yakan, okul yıkan, mayın döşeyen teröristlerin sadece "ben bir şey yapmadım" demelerinin esas kabul edilip,"suçsuz" sıfatıyla serbest bırakıldığını görürsünüz. Susanları, konuşması gerektiği halde susanları görürsünüz,konuşanlar her konuştuğunda, kekeleyenler her kekelediğinde ve susanlar her sustuğunda siz yeniden vurulursunuz, yeniden ölürsünüz her defasında.. Gövdenizden o toprağa akan kan, bu defa içinize akar,inandıklarınıza,uğrunda savaşarak kendi kanınızı akıtmak pahasına tertemiz tuttuğunuz değerlerinize akar. Sizin kaya arkalarında, çalı diplerinde aradığınız ihanet gelir aklınıza, o mayınları yerleştiren eller gelir. Sorgulamaya başlarsınız: "Biz bu ihaneti doğru yerde mi aradık,kuyruğunda dolaştığımız yılanın başı, hep gözümüzün önünde miydi yoksa?"diye sorarsınız kendinize. Onlara verilen maaş'ın sizin vergilerinizden ödendiğini,içinize sindiremezsiniz, uykularınız kaçar, neden bu vatanı sizin kadar sevmediklerini düşünürsünüz. Bu vatan onların da vatanı değil mi?Onlar da, tıpkı benim gibi namusun ve şerefin üstüne yemin etmedi mi?diye sorarsınız kendi kendinize. Sinirlenirsiniz, üzülürsünüz, on beş yaşında bir askeri okul öğrencisi iken her adımda söylediğiniz, beyninize ve yüreğinize nakşettiğiniz sözler gelir aklınıza": VATAN, SANA CANIM FEDA" Geri kalan tüm hayatınızın ilk beş dakikası, böyle başlayacak işte ve hayatınız böyle devam edecektir. Son nefesinize kadar savaşacaksınız ihanetle, her şeye ve herkese rağmen, bu yolda ölene ya da bu ihaneti bitirene kadar. Siz diyorum, çünkü bu vatan için bedel ödeyen insanların neler yaşadığını, neler hissettiğini, size rağmen ve sizin için neler yaptıklarını, neler yapabileceklerini bilin istiyorum. Okuduğunuz ya da televizyonda duyduğunuzdan daha fazladır yaşananlar. Yani aslında gazetelerin iç sayfalarındaki, minicik karelerde okuduğunuz; "...ili kırsalında teröristlerce döşenen mayının patlaması sonucu, bir güvenlik görevlisi yaralandı!" haberi aslında o kadar da kısa değildir. Sizin, daha okuduğunuz gazetenin arka sayfasına geçerken unuttuğunuz, falanca mankenin otel odası maceralarına, ya da uyuşturucu komasından ölen oğluna "şehit" deyip Türk bayrağı "örten kadının haberine ayırdığınızdan daha uzun zaman ayırmadığınız bu küçük haber, birileri için bir ömür boyu sürecek ve asla unutulmayacaktır. Ve siz unuttuktan sonra da başka birileri, "ne için?"dendiğinde "vatan için" diyecekleri fedakârlıklarını size rağmen yapmaya devam edeceklerdir. Sizin uyuşmuşluğunuza, duyarsızlığınıza rağmen, sizin rahatlığınıza, sizin vicdanlarınıza rağmen bu kahramanca fedakârlıklar ve bu ilk beş dakikalar yaşanmaya devam edecektir. Asla unutmayınız başınızın üstündeki egemenlik örtüsünün payandası kopan bacaklar, bedeli ise size rağmen bu vatan için akan kanlar, feda edilen canlar, sıcak yuvalarını, babalarının yüzlerini unutan küçücük çocuklarını düşünmeden vakfedilen hayatlardır. Ne kadarını anlayabilirsiniz veya anlamak sizin umurunuzda mı bilmiyorum, ama birileri bunları yaşadı, birileri hala yaşıyor ve emin olun yaşlı dünya döndükçe, Türk vatanı ve Türk Bayrağı için birileri daha tüm bunları yaşayacak. Gördüğünüz gibi size bir hayli uzak bir yaşam biçimi bu.Masalarda oturup "aydınca" sohbetler etmeye hiç benzemiyor değilmi? Bir an için bile olsa kendinizi onların yerine koyasınız diye "siz"diyerek yazdım, sizin onlardan biri olamayacağınızı biliyorum. "Siz" kim misiniz? Siz kendinizi çok iyi biliyorsunuz! Biz de, biz de sizi çok iyi biliyoruz."Siz" de bilin ki biz asla unutmayacağız. "VARLIĞIM TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN"

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.