suheda tarafından postalanan herşey
-
Firavun'un mirası - Allah Mısır'dan geldi, 'Der Spiegel' 52/2006 kapak konusu.
Yine yanlış bilgiler veriyorsun. Bknz:Nefis:kişilik nefisne düşkün:bencil. nefsine uymak:bedeninin isteklerine uyup günah işlemek. nefis muhasebesi: İnsanın isteklerini, hırslarını ve yaptıklarını gözden geçirmesi, doğru veya yanlışlarını vicdanının süzgecinden geçirip bir değerlendirme yapması: Bakın Üstadın nefisi anlatan çok güzel bir şiiri vardır. Göğsü yakut ve safir Kapıda bir misafir Dedim:kimsin nesin sen? Dedi:şeytandan sefir Nefis isimli kafir.....
-
Din Değiştirmek
Sevgili Slapper benmi yanlış görüyorum yukarda ki alıntı yaptığınız iletinin başlığı bu değilmi? ALINTI 1.1-T.DURSUN, Hz, Peygamber'in, azl (doğumu önlemek için, boşalmadan önce ayrılma) ile ilgili bir sözünü aktarıyor: Lütfen tekrar kontrol edin,bu sizin kralx'e yazdığınız ileti,sizi suçladığım falanda yok üstelik.
-
Din Değiştirmek
Slapper,sendemi diğer arkadaş gibi Turan Dursun alıntılarına başladın sizleri en iyi bu adammı anlatıyor,anlamıyorum ki neredeyse iyi ki Turan Dursun var diyeceksiniz o olmazsa ne yapacaktınız?Nasıl ki sizler HY alıntılarında hoşlanmıyorsunuz bizlerde Turan Dursundan hoşlanmıyoruz çünkü ona gelene kadar o kadar çok sahih kaynaklar var ki onları deneyin,yoksa yazdıklarınız itibar görmez. sevgiler.
-
NE KAYBETTİM,YADA KAYBEDİYORUM...
Ben almam gereken cevapları aldım teşekkür ederim. Muki arkadaşımızın söylediğine bende katılıyorum maalesef otobüslere binince özelliklede yaz aylarında dayanılmaz bir işkence yaşıyoruz,keşke her müslüman dinin kendisine emrettiği gibi yaşasa "temizlik imanın yarısıdır"demiş Peygamber Efendimiz.Sorun nerde biliyormusunuz sorun müslümanım deyip dinin hiç bir vazifesini yerine getirmemekte..
-
Firavun'un mirası - Allah Mısır'dan geldi, 'Der Spiegel' 52/2006 kapak konusu.
Üstteki yazımda sevhen haksözle tartışmaya girmek istediğim diye yazmışım oysaki tartışmaya girmek istemediğim diye olacaktı.Düzeltirim. Emeğiniz için teşekkür ederim,saygılar benden size. Sizin tabirinizle takla attırmadan ve zorlamadan sorun o zaman hurafe diye bulduğunuz şeyleri....
-
ÇOK ŞEY BORÇLUYUZ........ÖTESİ YOK
Yazıda beni en çok etkileyen kısım.......
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
Adam MİT te güvenlik dairesi başkan yardımcılığı yapmış hala neyi inkara çalışıyorsun anlayabilmiş değilim önce MİT le ilgisi olmadığını idia ettin şimdide kağıt üzerinde diye birşeyler söylüyorsun yahu bu nasıl bir ısrarcılıktır?Çokmu zor karşındakine sen haklıydın demek?Tecrübelerim arasında emin olduğum birşey "çok şey bildiğini idia edenler en çok yanılgıya düşenlerdir. Birde verdiğim linki beğenmemiş arkadaşımız ne yapmam lazım gidip MİT ten sizin için yazılı imzalı evrakmı alıp geleyim Pardon arkadaşım şu sürekli tekrar edip durduğun kürdistan neresidir çok merak ettim......
-
Firavun'un mirası - Allah Mısır'dan geldi, 'Der Spiegel' 52/2006 kapak konusu.
Bir şeyi merak ettim şimdi şu katakutuyu,yani haksözü tebrik eden arkadaşlar cidden yaklaşık 3 km lik alıntıları okudunuzmu yoksa nasılsa bizdendir ne yazsa şartlanmış gibi destekleyeceğiz mantığı ile tebrik ediyorsunuz??? Uzun bir zaman önce Ra'nın maskesi diye bir kitap okumuştum yazarını hatırlamıyorum gerçi googlede baksam bulurumda üşengeçliğim üzerimde bugün,ordada Fravun II.bilmem kimin öldürülme olayını anlatıyordu kitap,sonunda esrarengiz bu cinayetin arkasında ki gerçeğin Fravunun artık tek tanrılığa inanması olduğunu ve bunu kabul etmeyen rahipleri tarafından öldürüldüğü ortaya çıkmıştı. Şimdi şu km lik alıntıda bunun gibi birşeymi yoksa daha farklımı?birisi bana özetleyebilirmi?Neyse vazgeçtim önemli değil....... Ben zaten haksözün alıntısız tek yazısını görükten sonra ölmek istiyorum yoksa gözlerim açık gidecek Arkadaşımız bakara 54.sureyi bakın nasıl çarpıtmış. Bakara 54- Hani bir zamanlar Musa kavmine dedi ki; Ey kavmim cidden siz o buzağıyı put edinmekle kendi kendinize zulmettiniz, bari gelin Rabbinize tevbe ile dönün birbirinizi öldürün. Böyle yapmanız Bârî Teâlânız katında sizin için hayırlıdır, böylece tevbenizi kabul buyurdu. Gerçekten de o Tevvab ve Rahîm'dir. Oysaki doğrusu şudur. Hani Musa, kavmine: "Ey kavmim, gerçekten siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz. Hemen, kusursuzca Yaratan (gerçek İlah)ınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün: bu, Yaratıcınız Katında sizin için daha hayırlıdır" demişti. Bunun üzerine (Allah) tevbelerinizi kabul etti. Şüphesiz O tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir. Bin kere ayetler üzerinde oynamayın dedik hala aynı şey devam ediyor,gördüğünüz gibi şimdi benim neden haksözle tartışmaya girmek istediğimi anlıyormusunuz?
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
Ne fark eder ki kendisinden bilgi alınan üst düzey yönetici değilmi müsteşar adam mitte görev yaptımı,yapmadımı arkadaşımız ısrarla mit le uzaktan yakından ilgisi yok emekli bir binbaşıdır diyor.Oysa ki mitte üst düzey yöneticilik yapmıştır doğrumu değilmi? MİT'e Giriş Yıl 1986... "Yarbay Eken, gönüllüler arasından seçtiği Polis Özel Harekat Timlerine eğitim verirken, eğitim alanına iki Land Rover araç geldi. Araçlardan inenlerden biri MİT Müsteşar Yardımcısı Hiram Abas'tı. Abas için hep "Türkiye'nin en iyi silah kullanan kişisi" denirdi. Uzaktan Eken'in atışlarını hayranlıkla izledi. Eken şişeyi vurmanın ötesinde, kurşunu şişenin içinden geçiriyordu. Abas yanlarına gitti, değişik silahlarla o da hedeflere ateş etmeye başladı. Abas hedefleri 12'den vuruyor, aynı delikten ikinci kurşun geçiyordu... Hiram Abas, aniden döndü ve uzakta duran Land Rover'lara ateş etmeye başladı. Araçların yanına gittiler. Kurşunun değdiği yerlere parmaklarını sürdü. İçeriye girip baktı. "Güzel" dedi. Araçlara zırh geçirilmişti. Yeni alınacak Land Rover'ların zırhlarının dayanıklılığını belirlemek için ateş ediliyordu. Hiram Abas, Eken'e "Yarbayım bir de siz deneyin" dedi. Eken önce Land Rover'ı inceledi. Nereye ateş edeceğini kararlaştırmıştı. Atış tamamlandığında hep birlikte yine aracın başına gidildi. Hiram Abas, "Yarbayım zayıf noktaları iyi yakalamışsın. Tebrik ederim" diye Eken'i kutladı. Korkut Eken'e teklifi hemen orada yaptı: "Size ihtiyacımız var. Emekli olup MİT'e gelin". Eken, 1987 yılında Özel Birlik Komutanlığından emekliye ayrıldığında, zaman geçirmeden MİT'te göreve başladı. Görev yeri, MİT Güvenlik Dairesi Başkan Yardımcılığıydı." * * Devletin Derinliklerinde, Saygı Öztürk, Ümit Yayıncılık
-
FORUMDAN ÜÇ KİŞİYE ÇİÇEK VERECEĞİZ VE NEDEN VERDİĞİMİZİ YAZACAĞIZ..
Tatlım alınmazmı o çiçekler helede veren sen olunca gözümüzden kaçmış anlasana,hemende küsermiş şeker şey..
-
Yürekleriyle Konuşan, Gözleriyle Gülen Kadınlar...
Yürekleriyle Konuşan, Gözleriyle Gülen Kadınlar... Bir kadın tanımak... Bütün gel-gitleri, kaprisleri, küçük şımarıklıkları, korkuları, şaşkınlıkları, hercailikleri, hayal kırıklıkları, aşkları, terk edilişleri, başarıları, başarısızlıkları, kurnazlıkları, saflıkları, çocuk ağızları, şirinlikleri, küçük yalanları, büyük itirafları, kocaman yürekleri ile kendi olmaya çalışan kadınları tanımak... Bir kadını sevmekle baslar her şey ama, bir kadını tanımakla varılır hayatın sırrına. Bir kadını tanımaya soyunmak zor ama keyifli bir yolculuğa çıkmaktır. Dört mevsimi bir yürekte buluşturur, bu yüzden de sürekli şaşırtırlar. Sürprizlerin ardı arkası kesilmez. Zordur anlamak onları. Benzemek gerekir anlayabilmek için belki de! Kendi zekasını hatırlatanları sever, sevgisini göstermekten ürkmeyenleri, sürprizlere hazırlıklı olanları bir de. Muson yağmurları gibi yağarken, Sahra' da çöl fırtınası koparıp ardından güneş olup ısıtabilirler. Dedim ya bir dünyadır kadınlar, yürekleriyle konuşan, gözleriyle gülen... Bir kadını sevmekle başlar her şey ama, bir kadını tanımakla anlaşılır, hayatın sırrına ancak aşkla varılacağına. Sevgi arsızıdır kadın. Verdiğinden daha fazlasını isteme bencilliğini gösterecek kadar sevgi arsızı... Bu yanını doyurunca şımaracağından korkanlar, birlikte çoğalacaklarını bilmeyenlerdir. Bir kadını sevmekle başlar her şey ama, bir kadını tanımakla kanat çırpılır özgürlüğün bütün maviliklerine. Kendine inananlara, aşka inananlara koşar. Hem yaman bir aşk avcısı, hem de engebeli yollarda koşmaktan bitap aşk yorgunudur kadın. Bir kadını sevmekle baslar her şey ama bir kadını tanımakla çıkılır keyifli serüvenlere. Hayatla dalga geçmesini bilir kadın, tıpkı kendiyle dalga geçmesini bildiği gibi. Ağız dolusu gülüşlere teslim olur. Bir kadını sevmekle başlar her şey ama bir kadını tanımakla tanık olunur tutkuların gücüne. Göze alandır kadın. Çekip gitmeyi, sahip olduklarından vazgeçmeyi, karşılık beklememeyi... Mücadele eder, kızar, bağırır ama hep sever. Dedim ya bir dünyadır kadınlar, yürekleriyle konuşan, gözleriyle gülen... Yüreğini sevgiye açan ve sevmekten korkmayan bütün kadınlar gibi... Şimdi bir düşünün, kaç kadını değil bir kadını tanıyabildiniz mi bugüne değin? ? ? Tanrı, kadınlara geçmişi ve geleceği, erkeklere ise yaşadığı günü armağan etti, kadınlar geniş bir zamana yayıldıkları için huzursuz, erkekler daracık bir zamana sıkıştıkları için anlayışsız olurlar. Ahmet Altan
-
Suheda...
Göz Dostu/Gönül Misafiri Ormanlarda yuvasını yitiren Bir kuş görsem, sen gelirsin aklıma. Beni alıp uzaklara götüren Bir düş görsem, sen gelirsin aklıma. Gönlüm viranedir yıkılmış, yanmış Hayâl mermerinde hatıram donmuş Asırlar öncesi duvara konmuş Bir taş görsem, sen gelirsin aklıma. Toprakta ağacın her hâli güzel Gölgesi, meyvesi, hem dalı güzel Nerede ne zaman faydalı, güzel Bir iş görsem, sen gelirsin aklıma. Açılmış çiçektir her gülen dudak Kılıfta tomurcuk zor gülen dudak Bir dostluk bakışı, bir gülen dudak Bir diş görsem, sen gelirsin aklıma. Yüreğinde deli taylar eşinen Gam ilinden dert iline taşınan Altmış yıl yaşayıp, bin yıl düşünen Bir baş görsem, sen gelirsin aklıma. Abdurrahim Karakoç
-
......ipek...........
Güzel yürekli insan Rabbim sana hep iyiyi ve en güzeli nasip etsin.Samimi ve içten yapınla herkes tarafında çok sevildin herşey gönlünce olsun..
-
º¤¦¦ ewücüm ¦¦¤º
Pek tanımasamda bazen oyun kısmında karşılaştığımız oluyor kimseyi incitmeyen nazik bir uslubu var..Diğer arkadaşlarımızın gözünden kaçmış herhalde bu topic ilk yazan ben oldum bu sayede herşey gönlünce olsun sevgiler....
-
Kralx
Sevilmek umuduyla sevmek insanidir.Fakat sevmek için sevmek, meleklere özgüdür. Alphonse de Lamartin sevmek için seven arkadaşım......
-
TAURUSMUTİS...............
İçimi titreten bir sestir her gün. Saat her çalışında tekrar eder: 'Ne yaptın tarlanı, nerede hasadın? Elin boş mu gireceksin geceye? Bir düşünsen yarıyı buldu ömrün. Gençlik böyledir işte, gelir gider; Ve kırılır sonra kolun kanadın; Koşarsın pencereden pencereye.' Ah o kadrini bilmediğim günler, Koklamadan attığım gül demeti, Suyunu sebil ettiğim o çeşme, Eserken yelken açmadığım rüzgâr Gel gör ki, sular batıya meyleder, Ağaçta bülbülün sesi değişti, Gölgeler yerleşiyor pencereme; Çağınız başlıyor ey hâtıralar. Cahit Sıtkı
-
[[[ The Boss Anı Defteri ]]]
Can yoldaşın olmazsa olmasın Yalnızım diye hayıflanmayasın, Eğilmiş üstüne gökyüzü masmavi Bir anne şefkatine musavi. Üç adım ötede deniz Dosttur, ne öfkesi ne durgunluğu sebepsiz. Bir derdin varsa açabilirsin ağaçlara Ağac yaprak verir, sır vermez rüzgara Ve kış yaz, Dalda kuş eksik olmaz Dağ başında duman Yalnızlık nedir göreceksin olduğun zaman. Cahit Sıtkı
-
Gece Yağmuru
sen türkü söyle ve gülümse küçüğüm, çünkü sesinin ırmağıyla yeşerecek hasretin bozkırları
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
Gülüşün eklenir kimliğime...... Gün biter gülüşün kalır bende anılar gibi sürüklenir bulutlar Ömrümüz ayrılıklar toplamıdır yarım kalan bir şiir belki de Aykırı anlamlar arayıp durma güz bitip sular köpürür de kapanmaz gülüşünün açtığı yara uçurum olur zaman her gece Her gece yeni bir savaş baslar acı ses olur, ses deli yağmur Sığındığım her yer adınla anılır ben girerim sokağı devriyeler basar Bir de gülüşün eklenir kimliğime. Ahmet Telli.
-
NE KAYBETTİM,YADA KAYBEDİYORUM...
Dine mensup olup yaptığı ibadetler inançsızlar tarafından eleştirilen bir kişi olarak dinin bana kaybettirdiklerini merak ediyorum. Şimdi olaya şöyle değişik bir açıdan bakalım ben ibadet ederek ne kaybetmiş olabilirim.İslamın beş şartı var bunu herkes bilir bunları yerine getirmekle ben ne kaybettim. Farz edelim ki inançsız arkadaşların dediği gibi din diye bir olgu yok (sakın olaki inkara düştüm diye bir duyguya kapılmayın) farzı misal konuşuyorum. NAMAZ KILMAK.Bir müslüman olarak namaz kılıyorum farz edelim ki ben günde 5 vakit egrersiz yapmışım ne kaybettim?Ve namaz kılmak için abdest alıyorum günde birkaç kez ellerimi dirsek hizasında ayaklarımı,ağzımı,burnumu,kulaklarımı yıkamakla ve başıma el sürmekle kısacası temizlenmekle ne kaybettim? ORUÇ TUTMAK.Orucun insan sağlığı üzerinde ki olumlu yönlerine neredeyse tüm tıp otoriteleri hem fikir 11 ay boyunca yorduğum bedenimi dinlendirmekle ne kaybettim?birde açlığı hissedip elimdekilerle yetinmeyi bilip olmayanları düşünüp ramazan ayı içerisinde vermekle yükümlü olduğum fitremi büyük bir gönül rahatlığı ile verip bir yoksulu sevindirmekle ne kaybettim? HACCA GİTMEK.Dünyanın heryerinde gelen ve sayıları milyonları aşan insanlarla farklı bir ülkede buluşup bir araya gelip ortak bir şekilde hareket edip ziyaretler yapmakla ne kaybettim? ZEKAT VERMEK.Edindiğim malın 1/40 ını fakir insanlara bağışlamakla ne kaybettim? KELİME-İ ŞEHADET GETİRMEK.Hergün sayısız tekrarlar yapmıyormuyuz hayatımız da,farz edelim ki buda onlardan biri bunu tekrar etmekle ne kaybettim? Devam edelimmi yoksa şimdilik bu kadar yeterlimi?Konu başka yere çekilmeden sadece yukarda yazdıklarımla kaybettiklerimi öğrenmek istiyorum.
-
şu anda ne yapıyor sizce....
Merak edip öğrenme isteği ile sorulmuş bir soru olsaydı çok farklı bir şekilde sorulurdu,oysaki bu şekilde hoş olmadığı gibi ince bir alayda söz konusu,yanılıyormuyum sevgili adrenalin.
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
Bir insan bilmediği bir konuda bu kadar çok ısrarcı ve idiacı olabilirmi?olabiliyormuş nadirde olsa.... Korkut Eken http://www.kimkimdir.gen.tr/kimkimdir.php?id=1 Kendi isteğiyle 1987 yılında Yarbay rütbesindeyken emekliye ayrıldı ve hemen MİT'de Güvenlik Dairesi Başkan Yardımcısı olarak göreve başladı. Ayrıca rutbe konusundada yetersiz bilgiye sahip arkadaşımız binbaşı değil yarbaydı emekli olduğunda Korkut Eken Israrcı ve yetersiz bilgi ile bu kadar tartışılır.. Sayın kürd kardeş,ben batı değil kuzeyde yaşıyorum ve öyle senin sandığın gibi klimalı bir ofisimde yok sıradan bir devlet dairesi artık tahmin edebilirsin. Sınavlarda başarı oranının düşüklüğünü en iyi öğretmenlerin doğuda görev yapmayışına bağlamışsın çok merak ettim atama yapılırken milli eğitim bunu dikkate alıyormu?Başarısız öğretmenler doğuya başarılı olanlar batıya öylemi!!!benim ailemde doğuda öğretmenlik yapan bir sürü insan var duymasınlar böyle birşey çok üzülürler,üstelik oldukçada başarılı oldukları söylenir. Kolejler neden batıda açılıyor bunuda haykır demişsin,bunu zengin işadamlarınıza sorun isterseniz neden bölgede özel okullar açıp bölge çocuklarının eğitimine katkıda bulunmuyorlar. Sen ne zannediyorsun arkadaşım bu bölgede insanlar güneş ve yağmur altında çalışmıyormu?Senin çay üreticiliğinden yada fındık üreticiliğinden yada tütün üreticiliğinde haberin yok galiba hangi şartlarda insanların çalıştığını birgün yolun düşerse bizzat ben göstermek isterim sana ama aramızda ki ciddi fark ne biliyormusun bu bölgenin insanı çok çalışkandır,ve kendi emeği ile kazandığı parayla köyüne,kasabasına,şehrine yatırım yapıyor. Feodal yapıdan sıyrılmanız açlıktan ölmenize yol açmaz tam tersi kalkınmanızı sağlar. Madem güneydoğuda ki MHP lilerin dini kullandığının farkındasın alet olmazsın hepsi bu,yada olanları uyarırsın bu kadar basit,sorunu biliyorsan çözüm kolaydır. Ben Abdullah Çatlının ne olduğunu kim olduğunu sizlerden daha iyi bilirim sen hiç merak etme,öyle bir kitap okumakla insanlar hakkında kesin yargıyada varmam üstelik yazarın siyasi görüşünü biliyorsam. Kısacası yukarda yazmış olduğun hiçbirşey Ülkenize karşı isyan etmenizi haklı kılmaz ki bu ülke sizlere bizlere olduğundan daha çok yardım ediyorsa,çocuk başına para,eğitime destek için para her türlü yardım için para oysaki son yıllarda nufus sayımında tespit edilen bir gerçek var karadenizde nufus ilerlemesi durmuşken doğuda 4'e katlanmış durumda,Bu arada hazır sizi bulmuşken birşey daha sormak istiyorum yoksulluktan fakirlikten şikayet edipte bu kadar çok çocuk doğurmanızın sebebi nedir? Sen hangi şartlarda yaşıyorsan emin ol bende aynı şartlarda yaşıyorum bu ülkede neden ben şikayet etmiyorum??
-
MUHASEBE...Vicdan muhasebesinin en muhteşemi
MUHASEBE Ben artık ne şairim, ne fıkra muharriri! Sadece, beyni zonk zonk sızlayanlardan biri! Bakmayın tozduğuma meşhur Bâbıâlide! Bulmuşum rahatımı ben bir tesellide. Fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası! Bir vicdanın, bilemem, kaçtır hava parası? Evet, kafam çatlıyor, gûya ulvî hastalık; Bendedir, duymadığı dertlerle kalabalık. Büyük meydana düştüm, uçtu fildişi kulem; Milyonlarca ayağın altında kaldı kellem. Üstün çile, dev gibi geldi çattı birden! Tos!!! Sen cüce sanatkârlık, sana büsbütün paydos! Cemiyet, ah cemiyet, yok edilen ruhiyle; Ve cemiyet, cemiyet, yok edilen güruhiyle... Çok var ki, bu hınç bende fikirdir, fikirse hınç! Genç adam, al silâhı; iman tılsımlı kılınç! İşte bütün meselem, her meselenin başı, Ben bir genç arıyorum, gençlikle köprübaşı! Tırnağı, en yırtıcı hayvanın pençesinden, Daha keskin eliyle, başını ensesinden, Ayırıp o genç adam, uzansa yatağına; Yerleştirse başını, iki diz kapağına; Soruverse: Ben neyim ve bu hal neyin nesi? Yetiş, yetiş, hey sonsuz varlık muhasebesi! Dışımda bir dünya var, zıpzıp gibi küçülen, İçimde homurtular, inanma diye gülen... İnanmıyorum, bana öğretilen tarihe! Sebep ne, mezardansa bu hayatı tercihe? Üç katlı ahşap evin her katı ayrı âlem! Üst kat: Elinde tespih, ağlıyor babaannem, Orta kat: (Mavs) oynayan annem ve âşıkları, Alt kat: Kızkardeşimin (Tamtam) da çığlıkları; Bir kurtlu peynir gibi, ortasından kestiğim; Buyrun ve maktaından seyredin, işte evim! Bu ne hazin ağaçtır, bütün ufkumu tutmuş! Kökü iffet, dalları taklit, meyvesi fuhuş... Rahminde cemiyetin, ben doğum sancısıyım! Mukaddes emanetin dönmez dâvacısıyım! Zamanı kokutanlar mürteci diyor bana; Yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana. Zaman, korkunç daire; ilk ve son nokta nerde? Bazı geriden gelen, yüzbin devir ilerde! Yeter senden çektiğim, ey tersi dönmüş ahmak! Bir saman kağıdından, bütün iş kopya almak; Ve sonra kelimeler; kutlu, mutlu, ulusal. Mavalları bastırdı devrim isimli masal. Yeni çirkine mahkûm, eskisi güzellerin; Allah kuluna hâkim, kulları heykellerin! Buluştururlar bizi, elbet bir gün hesapta; Lafını çok dinledik, şimdi iş inkılâpta! Bekleyin, görecektir, duranlar yürüyeni! Sabredin, gelecektir, solmaz, pörsümez Yeni! Karayel, bir kıvılcım; simsiyah oldu ocak! Gün doğmakta, anneler ne zaman doğuracak? 1947 Necip Fazıl
-
Üstteki üyeyi görünce aklınıza ne gelio ?
Diğer topicte yazdığın yazıdan sonra çok beklersin demek geliyor aklıma....
-
Keşke Tanrı Olsa İdi
Keşke tanrı olsa demiş arkadaşımız,zor bişey değil ki kendine bir heykel yaparsın sonrada taparsın al işte sana tanrı işin espirisi tabi,ben tanrı falan bilmem ama Allah'ın varlığına inanan bir insanım üstelik öyle göstermelik falan değil tüm benliğimle inanıyorum bazen kendi varlığımdan şüpheye düştüğüm anlar bile oluyor ama nedense onun (Allah)var olduğunu hissedebiliyorum.En ümitsiz anlarımda en çaresiz anlarımda varlığının bana güç verdiğini hissediyorum kim nasıl isterse yorumlasın ister psikolojik bir olgu deyin ister şartlanmışlık,bildiğim tekşey Allah'ı ilk önce kendi içinizde arayacaksınız sonrası çorap söküğü gibi geliyor zaten,sonra mantığınızla birleştirmeye başlıyorsunuz tek tek parçaları önce peygamberleri,sonra hadisleri sonra kuranı kerim meal ve tefsiri araştırıp inceliyorsunuz aklınıza takılan bir şeye çözüm çok kolay sahih kaynaklardan yararlanıp ulaşabiliyorsunuz,her öğrenmek istediğiniz sorunun mutlaka cevabı var sadece biraz araştırmanız lazım. Araştırırken dikkat etmeniz gereken en önemli şey bir konu hakkında bilgi edinmek istiyorsanız o konunun uzmanlarından yararlanmanız lazım,konu hakkında fikri olmayan insanlardan yararlanmaya kalkarsanız kafanız karışır,kısacası işin ehline danışın. Örnek:Necip Fazıl Kısakürek ateist bir şair ve yazarken bir islam alimi ile tanışıp bütün bilgileri ondan öğreniyor,ve netice.. Gaiblerde bir ses geldi: Bu adam, Gezdirsin boşluğu ense kökünde! Ve uçtu tepemden birdenbire dam; Gök devrildi, künde üstüne künde... Pencereye koştum: Kızıl kıyamet! Dediklerin çıktı, ihtiyar bacı! Sonsuzluk, elinde bir mavi tülbent, Ok çekti yukardan, üstüme avcı Ateşten zehrini tattım bu okun, Bir anda kül etti can elmasımı. Sanki burnum, değdi burnuna (yok)un, Kustum, öz ağzımdan kafatasımı Bir bardak su gibi çalkalandı dünya; Söndü istikamet, yıkıldı boşluk. Al sana hakikat, al sana rüya! İşte akıllılık, işte sarhoşluk! Ensemin örsünde bir demir balyoz, Kapandım yatağa son çare diye. Bir kanlı şafakta, bana çil horoz, Yepyeni bir dünya etti hediye Bu nasıl bir dünya, hikayesi zor; Makâni bir satıh, zamanı vehim. Bütün bir kainat muşamba dekor, Bütün bir insanlık yalana teslim. Nesin sen, hakikat olsan da çekil! Yetiş körlük, yetiş, takma gözde cam! Otursun yerine bende her şekil; Vatanım, sevgilim, dostum ve hocam! Aylarca gezindim, yıkık ve şaşkın, Benliğim bir kazan ve aklım kepçe, Deliler köyünden bir menzil aşkın, Her fikir içimde bir çift kelepçe. Niçin küçülüyor eşya uzakta? Gözsüz görüyorum rüyada, nasıl? Zamanın raksı ne bir yuvarlakta? Sonum varmış, onu ögrensem asıl? Bir fikir ki sıcak yarad kezzap, Bir fikir ki, beyin zarında sülük. Selam sana haşmetli azap; Yandıkça gelişen tılsımlı kütük. Yalvardım: Gösterin bilmeceme yol! Ey yedinci gök, esrarını aç! Annemin duası, düş de perde ol! Bir asâ kes bana, ihtiyar ağaç! Uyku, katillerin bile çeşmesi; Yorgan, Allahsıza kadar sığınak. Teselli pınarı, sabır memesi; Size şerbet, bana kum dolu çanak. Bu mu, rüyalarda içtiğim cinnet, Sırrını ararken patlayan gülle? Yeşil asmalarda depreniş, şehvet; Karınca sarayı, kupkuru kelle... Akrep nokta nokta ruhumu sokmus, Mevsimden mevsime girdim böylece. Gördüm ki, ateşte, cımbızda yokmuş, Fikir çilesinden büyük işkence. Evet, her şey bende bir gizli düğüm; Ne ölüm terleri döktüm, nelerden! Dibi yok göklerden yeter ürktüğüm, Yetişir çektiğim mesafelerden! Ufuk bir tilkidir, kaçak ve kurnaz; Yollar bir yumaktır, uzun ve dolaşık. Her gece rüyamı yazan sihirbaz, Tutuyor önümde bir mavi ışık. Büyücü, büyücü ne bana hıncın? Bu kükürtlü duman, nedir inimde? Camdan keskin, kıldan ince kılıcın, Bir zehir kıymak gibi, beynimde. Lugat, bir isim ver bana halimden; Herkesin bildiği dilden bir isim! Eski esvaplarım, tutun elimden; Aynalar söyleyin bana, ben kimim? Söyleyin, söyleyin, ben miyim yoksa, Arzı boynuzunda taşıyan öküz? Belâ mimarının seçtiği arsa; Hayattan mühacir; eşyadan öksüz? Ben ki, toz kanatıi bir kelebeğim, Minicik gövdeme yüklü Kafdağı, Bir zerrecigim ki, Arş'a gebeyim, Dev sancılarımın budur kaynağı! Ne yalanlarda var, ne hakikatta, Gözümü yumdukça gördüğüm nakış. Boşuna gezmişim, yok tabiatta, İçimdeki kadar iniş ve çıkış. Gece bir hendeğe düşercesine, Birden kucağına düştüm gerçeğin. Sanki erdim çetin bilmecesine, Hem geçmis zamanın, hem geleceğin. Açıl susam, açıl! Açıldı kapı; Atlas sedirinde mavera dede. Yandı sırça saray, ilahi yapı, Binbir avizeyle uçsuz maddede. Atomlarda cümbüş, donanma, şenlik; Ve çevre çevre nur, çevre çevre nur. Içiçe mimari, içiçe benlik; Bildim seni ey Rab, bilinmez bilinmez meşhur! Nizam köpürüyor, med vakti deniz; Nizam köpürüyor, ta çenemde su. Suda bir gizli yol, pırılıtılı iz; Suda ezel fikri, ebed duygusu. Kaçır beni ahenk, al beni birlik; Artık barınamam gölge varlıkta. Ver cüceye, onun olsun şairlik, Şimdi gözüm, büyük sanatkarlıkta. Öteler öteler, gayemin malı; Mesafe ekinim, zaman madenim. Gökte saman yolu benim olmalı; Dipsizlik gölünde, inciler benim. Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök! Heybem hayat dolu, deste ve yumak. Sen, bütün dalların birleştiği kök; Biricik meselem, Sonsuza varmak...