Yoklamaya Geldim
Toplamaya geldim; lacivert gözlerine düşürdüğüm yıldızlarımı!
Toplamaya geldim...
Ve göz yaşlarım gibi onları biriktirip avuçlarımda;
Koklamaya geldim! ..
Geldim...
Geldim işte;
Lacivert gözlerine düşürdüğüm yıldızlarımı toplamaya geldim...
Geldim! ..
Gözünün bebeği gibi kalıp kalmadığımı...
Ve yani;
Enginliğinin ortasında beni sarıp sarmadığını hâlâ, bir küçük karacık gibi;
Yoklamaya geldim! ..
Fırtınalar koptukça içinde; tutulmaz...
Ve sen çıldırmış gibi döndükçe etrafımda, başımı döndürerek...
Ve sen, çırpındıkça ayaklarımın, dizlerimin dibinde...
Ve sanki yutmak istercesine beni, ve içine almak istercesine üzerime abanıp; savrulan ıslak saçlarını kaçırdıkça omuzlarıma...
...Oklamaya geldim; zamanı gözlerinden!..
İşte o an;
Bütüüün,,, sesler,,, vuruldu,,, canevinden!..
İşte o an;
Karaya kesen âlemden bir tek yıldız damladı bitmeyen bir düşüşle...
Bir tek yıldız damladı;
Masmavi!..
Aslında ben ağlamayı bilmiyordum, biliyor musun;
Sen, öğretinceye kadar!
Aslında ben; yıldızlarımın ışığından çekeceksin sanıyordum kendini, tırmanacaksın sanıyordum göğsüme doğru...
Sen, tencerenin kapağında sanıp her ışıltıyı, üstelik gördüğün parıltıları da içindekilerin buharından bildin...
Kaynadın sonra bu yüzden;
Üstünde ve altımda ateşten bulutlar uçuştu, yakıcı!..
Seni değil, senden gelenleri zaptedemedim!
Biliyorsun...
Sonunda döküldüm üstüne pırıl pırıl;
Ama ben “kara”ya kestim!..
Biliyorsun;
Geldim işte yine sana...
Geldim, ama;
Lacivert gözlerine düşürdüğüm yıldızlarımı toplamaya geldim...
Sadece yolumu görecek kadar;
Gözlerine dökülen yıldızlarımdan toplamaya geldim...