-
İçerik Sayısı
78.085 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
367
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
Admin tarafından postalanan herşey
-
Annem Hakkında - All About My Mother (1999) Todo sobre mi madre Orijinal film ispanyolca fakat ingilizce alt yazılısı var. 1999 yapımı ama ben daha yeni gördüm. Teknoloji filimlerinden bıkanlar için ve hayatında kendisi ile tekrar tanışmaktan hoşlananlar için bire bir bir film (Annem hakkında). Ayrıca Yabancı film dalında oskar almış bir film.. Oyuncular: Cecilia Roth, Marisa Paredes, Penelope Cruz yönetmen: Pedro Almodovar An Oscar winner for Best Foreign Language Film, writer-director Pedro Almodovar's compassionate tribute to women examines the life of Manuela (Cecilia Roth), who leaves Madrid for Barcelona shortly after she witnesses her son's accidental death. She reunites with an old friend (Antonia San Juan), a pre-op transsexual prostitute, who introduces her to Rosa (Penelope Cruz), a pregnant nun. Their fast friendship binds them through many struggles. Starring: Cecilia Roth, Marisa Paredes Director: Pedro Almodovar
-
Sil Baştan - Eternal Sunshine of the Spotless Mind
Admin şurada cevap verdi: uykusuz başlık Yabancı Sinema
Ben yılın en iyi filmi demeyeceğim ama çok iyi olduğunda sana katılıyorum. İki başrol oyuncusuda çok iyi oynamışlar ayrıca Michel Gondry bu filmi hem yazarak hemde yöneterek inanılmaz bir yönetim göstermiş. Film dediğin gibi insan beyninin labirentlerinde geçiyor ve bu labirentlerden neye hatırladığımız veya hatırlamadığımız arasındaki gerçekleri bize gösteriyor. Bende saçmaldım ha neyse görseniz iyi olur. Değişik bir film ayrıca benim öteki favori screen writerımda bu filmde görev almış (Charlie Kaufman) -
Bu Özelliğe Bayılacaksınız...!
Admin şurada yorum gönderdi bir blog başlığı içinde Admin Blog (Günlüğü)
Aslında blog (Günlük) br web sayfası (homepage) gibi bir şey ama bu biraz daha grafik görünüm bakımından hazır sürüm gibi görünsede yazmak için ve paylaşım için çok iyi bir yöntem olduğu kesin.... -
Forum ve Top Listemiz biribiri ile uyumlu çalışma durumuna getirilmiştir. Eğer foruma veya Top listeye üyeseniz, otomatik olarak öteki tarafıda kullanma hakkı elde ediyorsunuz. Yeni forum üyesi olarak bir web siteniz varsa ve onun hitini artırmak istiyorsanız direk olarak kontrol panelinizden Top Liste linki yardımı ile o bölüme geçerek sitenizi top listeye ekleyebilirsiniz. http://www.turkish-media.com/top_list/ iyi eğlenceler....
-
Aslında bu özelliğin üyelere kapalı olduğunun farkında değildim. İyi oldu söylediğin açtım. Artık 10 kb resim yükleyebilirsiniz...
-
Resim yüklemeye izin vermiyoruz. <{POST_SNAPBACK}> Eğer ilk postalayama baktıysan orada söyledim kopyalama sorun değil biz forum olarak izin vermiyoruz...
-
Resim yüklemeye izin vermiyoruz. Sadece başka sitelerdeki resimleri linkleyebilirsiniz. Bunu yapmak için size en kolay yol ile resimle açıklama yapacağım: öncelikle postalama formunda resim postalama yapacağınız zaman yukarıdaki butonlardan İMG butonuna tıklayacaksınız. Bunun için aşağıdaki ek bir resmine bak... Daha sonra IMG bastığın için bir hop açılan pencerede size resmin adresini soracak... Resmin adresini belirtilen yere girince OK tıkla bu o resmi sizin iletiye linkleyecek ve resim iletinin eklediğiniz yerinde görünecektir. Bu işlem için aşağıdaki ek 2 resmine tıkla... IMG http://www.turkish-media.com/resim.gif /IMG böyle bir şey ekleyecektir yanlız bunu görmeniz için [] bunları yazmadık hepsi bu kadar...
-
www.sektorbilgibankasi.com
Admin şurada cevap verdi: sektorbilgibankasi başlık Webmasterlar Tartışıyor
Merhaba, Burası nasıl bulabilirim sorusuna detaylı çözüm bulmak için yapılmıştır. Eğer eleman arıyorsanız aşağıdaki bölüme kurumsal olarak bir hesap açıp il ilanı postalayabilirsiniz bu bedava bir hizmettir. http://www.turkish-media.com/kariyer/ -
ISTANBUL I. Yedi Tepe'de Hikâyeleri, efsaneleri ve destanlariyle Istanbul'u anlatmaya söz yetmez. Istanbul, binlerce yillik tarihi içerisinde, her kösesi, her tasiyle efsanedir, destandir, hikâyedir aslinda. Önce adindan baslayalim ve su efsaneyi dinleyelim: Megarali Byzas, kendi kabilesi için bir sehir kurmak ister ve fikrini almak üzere Deli kâhinine basvurur. Aldigi cevap kisa ve kesindir: - Bu sehri, Körler Ülkesi'nin karsisinda kur! Neresidir bu Körler Ülkesi diye fazla düsünmez Byzas. Aramaya karar verir. Yola düzüldükten aylar sonra, bugünkü Sarayburnu'nun bulundugu yere gelir. Bogaz'dan Kadiköy'ün yerinde bulunan bir sehri seyreder ve kendi kendine sorar: - Bu sehri neden su benim bulundugum güzel yerde kurmamislar da karsiki çorak topraklar üzerine kurmuslar? Bu adamlar kör mü? Niçin burayi seçmemisler? Sonra birden, Deli kâhininin sözlerini hatirlar: "Sehrini, Körler Ülkesi'nin karsisinda kur!" O an kararini verir. Körler Ülkesi karsisindadir. Kendisi de sehri, Bogaz'in yakasindaki yemyesil yerde, yedi tepe üzerinde kuracaktir. Sehir kisa zamanda Haliç'le Ligos burnu üzerinde kurulur. Adi, kurucusuna mal edilerek Bizans olur. Tarihçiler, bu olayin M.Ö. 660 yilinda geçtigini söyler ve bir süre sonra sehrin "Byzantion" adini aldigini kaydederler. Roma Imparatoru Konstantinos, baskent olarak bu sehri seçer ve ondan sonra sehri, "Konstantinos sehri" demek olan " Konstantinopolis" adi verilir. Halk, bu uzun ve söylemesi güç adi "Stin-Polis" sekline getirir; bu da zamanla "Stinboli", yahut "Istanbolin" olur. Araplar, sehre "Konstantiniye" diyerek bu güzel sehri almak için ordular gönderir, birkaç kez kusatirlarsa da zaptedemezler. Anadolu'da Osmanli bayragini dalgalandiran Osman Gazi söyle vasiyet eder: Osman Ertugrul oglusun, Oguz Karahan neslisin, Hakkin bir kemter kulusun, Istâmbol'u aç gülzar yap. Bu vasiyet, kurulusundan iki bin yili askin bir zaman sonra Fatih Sultan Mehmet eliyle yerine getirilir. Bizanslilarin Konstantinopol, Türklerin Konstantiniye dedikleri Istanbul'un, halk dilindeki adi kimi vakit Istânbol, kimi vakit Sitambul'dur. Sair Nedim: "Bu sehr-i Sitambûl ki, bî misl-i behâdir" derken, Sair Nabi: "Itsün Istânbol'u Allah mâmur - Andadir cümle me'lâlî umûr" der. Ne yazik ki Tanzimat'tan sonra "Istâmbol" adi unutulur, "Konstantiniye" adi paralara varincaya dek yazilir. Atatürk, onu kesin olarak "Istanbul" yapar. Iste Istanbul adinin efsanesi de, hikâyesi de böyledir. Istanbul'un Türkler tarafindan fethi, yalniz Istanbul'un kaderinde degil, dünya tarihinin kaderinde de bir dönüm noktasi olmus, bir çag kapanarak, yeni bir çag açilmistir. Bu büyük fethin her sayfasi destanlarla, hikâyelerle süslüdür. Isterseniz bunlardan birkaç örnek verelim. Önce Rumelihisari'ndan baslayalim ve Ulubatli Hasan destaniyla sözlerimizi bitirelim: Fatih Sultan Mehmet, Istanbul'un zaptini kafasina koymustu bir kere. Uzun uzun düsündü, plânlar kurdu, devletin ileri gelenleriyle görüsmeler yapti, hazirliklara basladi. Önce, Bogaz'in en dar yeri olan Anadoluhisari'nin karsisina, ikinci bir hisar yaptirmaya karar verdi. Bununla, hem bir yandan öte tarafa geçisler emniyete alinacak, hem de Karadeniz'den Bizans'a gelecek yardimlar önlenecekti. Hisarin yeri gizlice tespit edildi. Lâkin burasi Fatih'in elinde degildi. Bir çare bulmak, buradan bir miktar arazi kazanmak lâzimdi. Fatih, simdilik Bizans Imparatoruyla da dostlugunu bozmak istemediginden, Rumelihisari'nin bulundugu araziyi, dostça istedi. Imparator sasirtmisti. Ne cevap verecegini bilemiyordu. Burasinin Galata Cenevizlilerine ait oldugunu, hisar yapilirsa, Cenevizlilerle arasindaki dostlugun bozulacagini söyledi. Fatih'in verdigi cevap pek ilgi çekicidir: - Biz, imparatorun hatirina hürmeten böyle hareket etmistik. Mademki bu topraklar Cenevizlilere aittir, onlarin hatirina hürmet etmek bizce lüzumlu degildir. Ve Rumelihisari'nin insasina basladi. Fatih'in Zekâ Oyunu Simdi hikâyeyi dinleyelim: Fatih, Rumelihisari'nin yerini tespit ettikten sonra, Bizans Imparatoru Konstantinos'a elçiler göndererek, burada bir av köskü yapmak üzere az bir toprak istemisti. Imparator, düsünmüs tasinmis, bu istegi de büstütün reddetmek isine gelmediginden, insaata engel olmak için su cevabi vermisti: - Sultan, bir sigir derisi kadar topraga razi olursa, makbulümdür. Ama bir sigir derisinden fazla olursa, iznim yoktur. Sonra sulha mugayir olur. Bu cevap, Fatih Sultan Mehmet'e ulastirildigi zaman, genç hükümdar önce kizmis, sonra da dudaklarinda tebessüm dalgalari dolasmaya baslamisti. Ince ve kivrak zekâsi bir anda parlamis, gelen elçilere: - Kayser'in bu kararindan çok memnun oldum. Selâm söyleyiniz. Bir sigir derisi büyüklügünde toprak kabulümdür, demisti. Sonra, adamlarina semizce bir öküz bogazlamalarini, derisini hemen yüzmelerini, bu deriden gayet ince bir sirim çikarmalarini emretmis, bir taraftan da mimarlarini toplayarak, hisarin planini hazirlatmisti. Kisa zamanda sigir derisinden soyulan sirim, Rumelihisari'nin bulundugu genis sahayi çevirmis, hisarin hududu tespit edilmistir. Insaata baslaniyordu. Buna haber alan Bizans Imparatoru, elçilerini yollayarak Fatih'e: - Biz kendilerine bir sigir derisi kadar topraga müsaade etmistik. Simdi görüyoruz ki, sulha uygun hareket edilmiyor, diye haber göndermisti. Fatih, elçilere sigir derisinden kestigi sirimi göstererek: - Iste biz sikârhanemizi bir sigir derisi cirminde bina ediyoruz; ziyade varsa yikalim, demisti. Elçiler de, Konstantinos da susmustu. Bir süre sonra, Rumelihisari'nin yüksek burçlarindan dalgalanan hilâl, karsisinda Yildirim'in yaptirdigi Anadoluhisari'nda nöbet tutan serdengeçtileri selâmliyor, Istanbul korkulu rüyalar görüyordu. 1453 yili Mart ayinin 23'üncü Cuma günü Edirne yerinden oynamisti. Büyük Türk Hakani, Osmanli Padisahi Fatih Sultan Mehmet, iki yüz bin kisilik ordusu ve agir toplariyla Istanbul yoluna düsmüs, ilerliyordu. Yürüyüs on dört gün sürmüs, 6 Nisan Cuma günü Istanbul surlari muhasara edilmisti. Tam elli üç gün. Bu elli üç gün boyunca, basta Fatih Sultan Mehmet olmak üzere Türk ordusu, azmin, cesaretin ve yigitligin en büyük örneklerini gösterdi. Bin yillik Bizans'in kalin surlari, denizden ve karadan kusatilmis, elli üç gün agir toplarla dövülmüstü. Gaziler, " Istanbul elbette fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne mesut, ne iyi kumandandir, o askerler ne talihli, ne iyi askerlerdir" Hadis-i Serif'inin müjdesine nail olabilmek için, askla, sevkle kiliç salliyorlardi. O havayi Yahya Kemal'in asagidaki dörtlügü ne de güzel dile getirir: Vur pençe-i âlideki semsir âskina Gülbang-i âsmâni tutan pir âskina Son savletinle vur ki açilsin bu sûrlar Fecr-i hücum içindeki tekbir âskina Bizans, Fatih'in sulh tekliflerini kabul etmemis, Imparator 11'inci Konstantinos ne pahasina olursa olsun direnmeye karar vermisti. Ulubatli Hasan Destani 29 Mayis 1453 Sali günü, muhasaranin elli üçüncü ve son günüydü. Safak söker sökmez, toplar surlari döverken davullar, borazanlar hücum emrini vermisti. Sancak-i Serif, tekbir sesleri arasinda, elden ele, ön saflara kadar götürülmüs dalgalaniyor, sehit olanlarin yerini, yenileri dolduruyordu. Savas, Topkapi ile Yedikule surlari arasinda kizismisti. Açilan gedikler büyüyordu. Iste bu sirada, Fatih'in gözde kumandanlarindan Cafer Bey'in emrinde gözünü budaktan sakinmayan Ulubatli Hasan, Bursali Sinan, Serhatkulu Ahmet, Hoca Salim gibi piskin, bir avuç yigit de ön saflari tutmus, Sancak-i Serif'in etrafinda kenetlenmislerdir. Ulubatli Hasan, kabina sigmiyor, bir elinde pala, öteki elinde sancak, surlardan atilan tas, ok, yagli paçavra ve Rum atesi altinda dimdik ilerliyordu. Bu sirada akisler yapan bir nara duyuldu: - "Ne duruyorsunuz sehbazlarim, yürüyün aslanlarim! Bu, Fatih'in sesiydi. Ulubatli Hasan, son bir gayretle, yerinden firladi. Çok geçmeden onun, dokuz arkadasiyla birlikte, surlardan açilan delikten içeriye girdigi görüldü. Sag elindeki kilicini simsek gibi, saga, sola salliyordu. Sancak sol elindeydi. Az sonra, Topkapi - Edirnekapi arasindaki burçlardan biri zaptedilmis, Ulubatli Hasan sancagi dikmisti. Sancagi burca dikmisti ama, bassiz cesedi de burçtan asagi yuvarlanmisti. Yeniçeriler açilan bu gedikten sel gibi Istanbul'a giriyor, köhne Bizans son dakikalarini yasiyordu. Bu ani sairimiz Bekir Sitki Erdogan, "Istanbul Destanlar Içinde" siiriyle söyle dile getiriyordu: Yerin çekiminden kurtulmus bir levent Uçarcasina tirmaniyor burçlara, Bir zaferin alaca sarhoslugunda, Dogdu hayal meyal burçlarda bir sîma; Damladi Konstantin'e ilk mübarek kan: Ilk bayragi çekti Ulubatli Hasan! " Inna fetahnâke fethan mübinâ" Bir ayet yükseldi binlerce dudaktan... II. Sehirlerin Tümü Istanbul'un adi üzerine söylenegelmis efsaneler üzerinde durmus, Istanbul fetih destanlarindan örnekler vermistik. Bu kez Istanbul'daki bazi semtlerin adi üzerinde kisaca duralim: Kadiköy'ün eski adi: Khalkedon. Istanbul'dan çok önce kurulmus. Bizanslilar buraya "Körler Memleketi" derlermis. Istanbul gibi bir yer dururken, burada sehir kuranlara ancak ne denir, elbette "Körler Memleketi" diyecekler. Tarihçiler, Kadiköy'ün kurulusunu, Milâttan çok öncelere kadar götürürler. Alman Arkeologu Prof. Bittel'in Kadiköy çevresindeki Fikir Tepesi'nde yaptigi kazilarda, Milâttan üç bin yil öncesine ait insan iskeletleri, tas âletler, çanak-çömlek parçalari ve ev temelleri bulunmus. Demek oluyor ki Kadiköy ve çevresinde, en az zamanimizdan bes bin yil önce insanlar yasamis ve burada oturmuslar. Kadiköy'e bugünkü adini veren, Istanbul'un ilk kadisi Hizir Bey'dir. Nasreddin Hoca'nin soyundan Sivrihisarli Hizir Bey, Fatih devrinin namli bilgin ve sairlerindendir. Hazir cevapliligi, zekâsi ve sohbetleriyle, Nasrettin Hoca soyundan geldigini her zaman hatirlatan Hizir Bey, Istanbul'un Fatih Sultan Mehmed tarafindan fethinden sonra, Istanbul'a kadi tayin edilmis, Kadiköy'ün bulundugu genis arazi de kendisine arpalik olarak verilmis. Hizir Bey, burada çiftlikler kurmus, böylece bir köy meydana gelmis, köye de Kadi Hizir Bey'in köyü demek olan "Kadiköy" adi verilmis. Kadiköy'ün bir de yeldegirmeni bulunuyormus. Söz yumaginin ipini, Kadiköy'de dügümleyelim de Üsküdar'a geçelim. Aslinda Anadolu'dan Istanbul'a, Istanbul'dan Anadolu'ya geçenler, tarih boyunca, Üsküdar'da konaklamis, bundan böyle buraya, Farsça konak anlamina gelen "Üsküdar" demislerdir. Sehirlerin Tümü Rumeli Yakasi'nda ise Yedi Tepe'ye kurulmus, yedi iklim havasini tasiyan Türk'ün ve Türklügün gözbebegi Istanbul bir sehir degil, birçok sehirlerin tümüdür. Beylerbeyi var. Adini III. Murad devri beylerbeylerinden Mehmed Pasa'nin buradaki yalisindan alir. Cihangir'i var. Adini, Kanunî'nin pek sevdigi oglu Cihangir adina, burada yapilan bir camiden alir. Kabatas, adi, iskele yönündeki kaba, büyük bir kayadan gelmis. Bu tas, Osmanli devri ileri gelenlerinden "Köse Yahya" diye taninan Mustafa Necip Çelebi tarafindan yontturulmus ve yerine bugünkü Kabatas iskelesi yaptirilmis. Çemberlitas adi, bilindigi gibi, meydanda dikili bulunan demir çemberli sütûndan gelir. Bu sütûn, Imparator Konstantinos zamaninda Roma'daki Apollon tapinagindan getirilmis, M.S. 330 yilinda üzerine Konstantinos'un heykeli ile Hz. Isa'yi çarmiha mihlayan çiviler yerlestirilmisti. Daha sonra üzerine Imparator Iulius ve I. Theodosios'un heykelleri, son olarak da yaldizli bir haç konmus, büyük bir yanginda sütûn taslari yanmistir. Sultan II. Mustafa, yanik sütûn taslarini onartarak demir çemberlerle sarmis, bu tarihten sonra adi "Çemberlitas" olmustur. Emirgân adi, Emirgüne'den gelir. Dördüncü Sultan Murad Revan seferi sirasinda, esir edip hizmetine aldigi Emirgüne oglu Tahmasp Kulu Han'a, bugünkü Emirgân yerinde bulunan Feridun Bey korusunu hediye etmis, o da burada kendisine kösk ve yalilar yaptirmisti. Bu yüzden semtin adi Emirgüne, daha sonra da Emirgân olmustu. Emirgân'in az ötesindeki Istinye'nin eski adi Leosthenion'dur. Bogaziçi'nin bu genis ve sakin koyu, tarihi boyunca gemicilerin ugragi, balikçilarin agi olmus, etrafi yalilarla süslenmistir. Eski adi Papazbahçesi olan Vaniköy, adini, Dördüncü Sultan Mehmed devri ileri gelenlerinden Esseyid Mehmed Vanî'den almistir. Mehmed Vanî (Vanli) Efendi, kendisine padisah tarafindan hediye edilen bu yerde, bir yali ve iki ev yaptirmis, daha sonra burada kurulan köye, "Vaniköy" denmistir. Ondokuzuncu Yüzyilda kaptan-i deryaliklarda, valiliklerde bulunmus ve yigitligi ile taninmis Çengeloglu Tahir Pasa, Çengelköy'ün bulundugu semtte bir mescit yaptirmis, bundan dolayi semtin adi Çengelköy olmus. Haydarpasa adini, üçüncü Selim'in veziri Haydar Pasa'dan alir. Bu zat, buradaki kislayi da yaptirandir. Harem, Üsküdar Sarayi'nin harem dairesine gidenlerin çiktiklari iskele oldugu için bu adi almistir. Sariyer adini, sari renkli tepelerinden alir. Bu konuda Evliya Çelebi söyle der: "O yüksek tepenin dogu yönünde altin madenleri vardir. Sarilik bu madenlerden gelir. Sultan Ahmed Han devrine kadar bu madenler isletilirdi. Sonradan cevheri ufak, faydasi azdir diye maden ocaklari kapatildi. Ama sultan ferman ederse bir âlâ madendir." Okmeydani, önceleri okçularin egitim yaptiklari yerdir. Nisantasi adi da nisancilarin diktikleri taslardan gelir. Istanbul'un semt ve mahalle adlari üzerine söylenenler anlatmakla bitmez. Her semtin bir hikâyesi, her hikâyenin de az çok, gerçek bir yönü vardir. Bunlarin hangisi dogru, hangisi uydurma, bunu tarihçiler arastiradursun. Iste bir Yenikapi ki, hikâyesi söyledir: Osmanli Padisahi dördüncü Murad, kiyafet degistirerek, halk arasinda dolasmaktan çok hoslanirmis. Bir gün yine esnaf kiliginda gezerken, Üsküdar'dan bir kayiga binmis. Kayikçi yanina bir müsteri daha almis, bogaza açilmislar. Denizin ortasinda Murad, yaninda oturan müsteriye sormus: - Senin adin ne? - Bana Üsküdarli remmal Ahmed Aga derler. Padisahin meraki artmis. Tekrar sormus: - Ne is yaparsin? Adam, sâkin cevap vermis: - Remil atarak gaipten haber veririm. - Peki, bir remil at da görelim. Meselâ su anda Sultan Murad nerededir? Adam, karsisindaki merakli kisinin yüzüne söyle bir bakmis, hatirini kirmak istememis, remilini atmis. - Deniz üstünde görünüyor. - Bir remil daha at bakalim. Bize yakin mi, uzak mi? Adam, remilini tekrar atar atmaz gözleri parlamis: - Sultan Murad bizimle beraber. Ben remmal Ahmed olduguma göre, devletli Hünkâr da sizsiniz. - Aferin, hüner sahibi adammissin. Yalniz, bir remil daha at bakalim. Simdi ben Istanbul'un hangi kapisindan girecegim. Bilirsen seni ihya ederim. Bilemezsen. Remilci, remilini dökmüs. Dökmüs ama bu sefer söylememis. Bir kâgida yazip Padisaha uzatmis: -Bir sartla Sultanim. Bu kâgidi kapidan geçtikten sonra okumanizi dilerim. Demis. Sultan Murad kâgidi cebine yerlestirerek, kayikçiya sahile çekmesini söylemis. Karsisina gelen sur bedeninde nöbet tutan dizdarlardan birine: - Ben Padisahim. Tiz buradan bir kapi açin, sehre girecegim. Padisah fermani bu. Derhal duvari yikarak bir kapi açmislar. Padisah sehre girmis ve cebinden remmalin yazdigi kâgidi çikarmis. Kâgitta sunlar yazili imis: "Devletlû Hünkârim. Yeni kapiniz mübarek olsun.". O günden sonra, bu kapinin ve semtin adi "Yenikapi" olmus! III. Tasi-Topragi Altin Daha önce Istanbul'un semt adlarindan örnekler vererek kisa hikâyelerini anlatmistik. Bu kez Istanbul'da, bazi tarihî eserlerin efsane ve hikâyelerinden söz açacagiz. Önce hepinizin bildigi Kiz Kulesi'nden bahsedelim. Istanbul bogazindaki bu deniz feneri, Bizanslilar devrinde Imparator Manuel tarafindan gözetleme kulesi olarak yaptirilmis ama, zamanla söyle bir efsaneye konu olmus: Imparator Konstantinos'un çok sevdigi ve üzerine titredigi bir kizi varmis. Bir gün falcilarini toplamis ve kizinin istikbalini sormus. Falcilar oturup birer birer kizin falina bakmislar ve hep birlikte, kizin bir yilan sokmasindan ölecegini söylemisler. Telâslanan imparator, hemen mimarlarini toplamis, denizin ortasina bir kule yapmalarini emretmis. Bir süre sonra, insa edilen kulede, kizini muhafaza altina aldirmis. Aklinca, kizinin kara ile baglantisi kesilecek ve yilanin serrinden kurtulacak. Gel zaman, git zaman, bir gün kizinin cani üzüm istemis. Bir sepet üzüm getirmisler. Meger üzüm sepetinin bir kösecigine zehirli, minnacik bir yilan yerlesmis. Prenses, üzüm salkimini almak üzere sepete el attigi zaman, bu yilan zarif parmaklarindan isirivermis. Kiz, oracikta can vermis. Kizin cesedini, Ayasofya'nin "Imparator Kapisi" altina gömmüsler. Bir efsane de Ayasofya'dan dinlenir: Tarihler, Ayasofya'nin Bizans Imparatoru Konstantinos zamaninda, M.S., 326 yilinda yapilmaya baslandigini ve Imparator Iustinianus devrinde tamamlandigini yazarlar. Ayasofya'nin kurulusu üzerine, Hiristiyanlar çesitli efsaneler söylerler ve burayi kutsal sayarlar. Fatih'in Istanbul'u zapti ve Ayasofya'yi cami yapmasiyla, bu kez Islâmî efsaneler dogar ve yüzyillar boyu söylenir durur. Bunlardan biri söyledir: Ayasofya'nin duvarlari yapildiktan sonra, üzerine mimarlar büyük bir kubbe oturtmak ister, fakat bir türlü tutturamazlar. O sirada Hizir, bir ihtiyar kiligindan ortaya çikar, mimarlara yaklasir, der ki: - Siz böyle büyük bir kubbeyi oturtamazsiniz. Bosuna çaba sarfetmeyin. Ancak bir çare vardir. Islâmin son peygamberi Hz. Muhammed'in izniyle zemzem suyunu Mekke topragiyla karistirarak kubbenin harcina katarsaniz tez kubbe yerine oturur. Bunu der demez kaybolur. Mimarlar durumu rahiplere anlatirlar. Rahipler bunda bir hikmet vardir, diyerek Mekke yolunu tutarlar. Peygamberi ziyaretle iznini alir. Sonra, 70 deveye Mekke topragi, 70 deveye de zemzem yükleyerek Istanbul'a dönerler. Mimarlar da toprakla zemzemi harç yapip kubbeyi yerine oturturlar. Ayasofya'nin yapilmasi, Peygamber'in zuhurundan çok önce olmakla birlikte, Hz. Muhammed zamaninda zelzeleden yikildigi, kubbesinin göçtügü ve yeniden yapildigi da tarihî bir gerçektir. Fatih Sultan Mehmed, Ayasofya'nin kubbesinin ortasina bir zincir ile "mutlu olsun" diye altin bir top astirmistir. Bunun altina rastlayan yerin Hizir'a ait makam oldugu, O'nun, zaman zaman burada sabah namazi kildigi söylenir. Bayezid Camii konusur: Bir baska efsane de Bayezid Camii üzerine söylenir. Söyle ki: Sultan ikinci Bayezid bir gün Istanbul'u gezmege çikar. Bakar ki halk deniz kenarina yayilmis, kimi ag, kimi oltayla balik avlar. Yanindaki Bostancibasi'ya sorar: - Bunlarin ellerindeki nedir, deryaya birakirlar?. Bostancibasi cevap verir: - Balik aglaridir hünkârim. - Çok balik çikar mi? - Baht isidir, devletlim. - Bir de benim bahtima birakin, bakalim ne çikar? Hemen aglar gerilir, denize atilir. Bir süre sonra çekerler; bir de ne görsünler? Aglar arasinda nur topu gibi bir deniz kizi var. Denizden çikarip Sultanin huzuruna getirirler. Sultan: - Söyle bakalim bahtim. Sen nesin? Cevap yok. Sultan emreder: - Götürün, çarsi pazar gezdirin. Bakin ki ne yapar? Bana haber getirin. Bugünkü Bayezid Camii'nin bulundugu yerdeki pazari gezdirirler. Deniz kizi okka okka sogan satan bir satici görür, güler. Sarimsak satan birini görür, güler. Gaipten haber veren bir falciyi görür, yine güler. Padisaha duyururlar: - Bahtiniz deniz kizi, pazarda üç kez güldü, derler. Sultan, kizi tekrar huzuruna getirir. Neden güldügünü sorar. Kiz, bu sefer konusmaya baslar: - Soganciya güldüm, çünkü insanlara zararli olan seyi okkayla satar, sarmisakçiya güldüm, çünkü, faydali nesneyi taneyle satar. Ama falciya çok güldüm. Zira oturdugu yerin altinda üç küp altin gömülüdür, onu bilmez, halki aldatir, gaipten haber verdigini söyler. Sultan bunu ögrenince, hemen falcini bulundugu yere adamlar gönderir, topragi kazdirir, gerçekten üç küp altin bulunur. Bunun üzerine Beyazit, deniz kizina izin verir, denize birakirlar. Bulunan üç küp altinla da Bayezid Camii yaptirilir. Bu, sadece bir efsane. Aslinda Bayezid Camii, Sultan ikinci Bayezid'in helâl malindan 1501-1506 yillarinda yaptirilmis bir mimarî saheserdir. Yine, bir efsaneye göre, Sultan Bayezid Camii yapilirken, usta ve isçilerin gündelikleri hesaplanmis ve herkesin ne kadar akçe alacagi kendilerine bildirilmis. Sonra da camie ayrilan altin akçeler bir küpe doldurularak bir köseye birakilmis. Aksam paydosunda herkes gider, hakkini alirmis. Birisi fazla bir akçe alirsa o akçe ya kursun, ya da bakir olurmus. Bir efsane daha. Sultan Bayezid zamaninda Galata'nin arkasi kir ve ormanlikmis. Bir kis mevsimi lapa lapa kar yagarken, Bayezid burada avlaniyormus. Yanindakilere: - Burnuma gül kokulari geliyor! demis. Arastirmislar. Ormanin ortasinda bir kulübe görmüsler. Gerçekten kulübenin içi disi gül bahçesi imis. Içinde de ak sakalli, nur yüzlü bir ihtiyar. Padisaha haber vermisler. Ihtiyar: - Hünkârim, demis, güllerim var ama bülbülleri noksan. Buraya bir okul yaptir da ahir ömrümde çocuklari okutayim. Onlar bu güllerin bülbülleri olsunlar, demis. Padisah emir vermis. Bir okul yapmislar. Adina da "Galatasaray" demisler. Sinan Çelebi Istanbul Unkapani'nda, Atlamatasi'na yolunuz ugrarsa, Sagricilar Camii önünde bir mezar tasi görürsünüz. Bu tas, üzerinde yazili oldugu gibi, Fatih'in kapicibasilarindan olan Sinan Çelebi'ye aittir. Dediklerine göre, bu zat, o zamanlar, Unkapani kalesinin muhafiziymis. Aksam oldu mu, Istanbul surlarinin bütün kapilari kapanir, sabaha kadar açilmazmis. Bir gün Fatih, kiyafetini degistirerek kale disina çikmis. Surasi burasi derken aksam olmus. Kale kapilari kapanmis. Fatih, sehre girmek üzere Unkapani'na geldigi zaman; bir de ne görsün, kale kapilari kapali. Kapiya yaklasmis, nöbet tutmakta olan Sinan Çelebi'ye: "Yigidim, geç kaldim. Aç su kapiyi da sehre gireyim," demis. Sinan Çelebi, karsisindakinin kim oldugunu bilmeden: "Olmaz, demis. Padisahimizin emri var. Kapilar sabaha dek kapali kalacak. Yeni bir ferman olmadikça açamam." Fatih, israr etmis, yalvarmis, para teklif etmis nafile. Sinan Çelebi, Nuh diyor, Peygamber demiyor. Fatih'in sabri tükenmis, bakmis ki olacak gibi degil, belinden divitkalem çikararak, kâgida : "Kulum Sinan Çelebi'ye... Sabri tükendi Muhammed Han'in, aç kapiyi girsin sultanin." diye yazmis, tugrasini çekmis, Sinan Çelebi'ye "Al istedigin fermani." diyerek uzatmis. Sinan Çelebi kâgidi okuduktan sonra, söyle bir toparlanmis, yine ayni vakarla: "Ferman Padisahimindir!" diyerek, demir kapilara yüklenmis, tek basina kanatlarini açmis. Fatih, kapidan girdikten sonra Sinan Çelebi'ye: "Sen ne yavuz er imissin." diye iltifatta bulunmus. Ne istedigini sormus. O da civarda bir cami yaptirilmasini dilemis. Iste Sagricilar Camii, Sinan Çelebi adina Fatih tarafindan böyle yaptirilmis. Sinan'in adi da "Yavuz er Sinan" kalmis. Sözlerimizi Yahya Kemal'in "Aziz Istanbul" adli su güzel siiri ile baglayalim: Sana dün bir tepeden baktim aziz Istanbul! Görmedim, gezmedigim, sevmedigim hiçbir yer. Ömrüm oldukça, gönül tahtima keyfince kurul! Sâde bir semtini sevmek bile bir ömre deger. Nice revnakli sehirler görülür dünyada. Lâkin efsunlu güzellikleri sensin yaratan. Yasamistir derim, en hos ve uzun rüyada Sende çok yil yasayan, sende ölen, sende yatan...
-
Hoşgeldin ZİLAN....
-
Dünyanın en iyi 200 üniversitesi arasında Türkiye yok Türk üniversiteleri, dünyanın en iyi 200 üniversitesi sıralamasına giremedi. The Times gazetesinin yüksek eğitim eki Times Higher Education tarafından yayımlanan dünyanın en iyi 200 üniversitesi sıralamasında Türkiye'den hiç bir üniversite yer almadı. Dünyanın en iyi 200 üniversitesi sıralamasında ilk 10 sırada 7 ABD'li, iki İngiliz, bir de İsviçre üniversitesi yer aldı. Bu üniversiteler sırasıyla şöyle: 1-Harvard. 2-California-Berkeley. 3-Massachusetts İns.Tec (MIT). 4-California Ins Tech. 5-Oxford. 6-Cambridge. 7-Stanford. 8-Yale 9-Princeton. 10-ETH Zurich LİSTEDE BİR BİZ YOKUZ Bu arada, en iyi 200 üniversite arasında 164 ABD üniversitesi yer aldı. Ancak ilk 200 arasında en çok AB ülkelerinin üniversiteleri bulunuyor Türkiye'nin giremediği listede şu ülkelerin yer aldığı belirlendi: Kanada, Japonya, Avustralya, Norveç, İsviçre, Singapur, İsrail, Çin, Güney Kore, Meksika, Rusya, Brezilya, Hindistan, Yeni Zelanda, Arjantin, Güney Afrika ve Şili. SIRALAMA NASIL YAPILDI? Araştırma, 88 ülkede bin 300 akademisyenin katılımıyla gerçekleştirildi. Akademisyenlere kendi görev alanlarındaki en iyi eğitim kurumlarının ismi soruldu. Ayrıca, sıralama yapılırken öğretim üyeleri tarafından yayınlanan makaleler ve bilimsel araştırmaların sayısı, fakütle sayısının öğrenci sayısına oranı, yabancı öğrenciler için cazibeli olup olmadığı, uluslararası eğitim dünyasındaki şöhreti dikkate alındı. Tam liste için eke bakınız...
-
Özel Mesajlar Tehtid ve Kötü Söz
Admin şurada bir başlık gönderdi: Forumdan ve Siteden En Son Haberler
Merhaba, Loglarımız bir üyemizin özel mesaj yolu ile diğer üyelere kötü söz ve tehtid mesajları gönderdiğini tespit etmiş bulunmaktayız. Bu nedenle bu üyemiz 1 yıl boyunca askıya alınmıştır. Bu nedenle diğer üyeleride uyarmak durumunda kalıyoruz. Lütfen forum kurallarını dikkatle okuyunuz ve kurallara uyunuz... Teşekkürler -
RAY Ray Charles hayatını anlatan bu güzel film biraz sıkıcı olmakla birlikte bir belgesel niteliği taşıdığı için izlenmesi gereken bir filmdir ve karıçmayın diyorum ayrıca Jamie Foxx bu rolü ile Oskar almıştır... Yönetmenler: Taylor Hackford Oyuncular: Jamie Foxx, Kerry Washington, Clifton Powell, Harry J. Lennix, Terrence Dashon Howard, Larenz Tate This biopic tells the life story of rhythm and blues legend Ray Charles (Jamie Foxx, who won a Best Actor Oscar for his portrayal). Born to a poor family in Albany, Ga., Charles contracted glaucoma at age 6 (which robbed him of his eyesight) and nonetheless went on to become a world-famous pianist and performer. He dealt with racism, romantic letdowns and his own heroin abuse, but managed to triumph over all obstacles. Taylor Hackford directs. Director: Taylor Hackford Cast: Jamie Foxx, Kerry Washington, Clifton Powell, Harry J. Lennix, Terrence Dashon Howard, Larenz Tate
-
Arkadaşlık Servisimiz Neden Diğerlerinden Farklı?
Admin şurada cevap verdi: Admin başlık Arkadaşlık Servisi Hakkında
aslında sistem paralı ama biz sistemi parasız hale çevirdik. Bu nedenle o bölüm boş fazla uğraşmak yerine sadece boş bıraktık... -
Arkadaşlar aynı ip adresinden bağlanarak farklı kişilermiş gibi bir siteyi tanıtmak pek hoş bir şey değil. Lütfen kendinize başka bir forum bulun bu işi yapmak için...
-
BARAN Enterasan bir İran filmi... Afganlı göçmenleri İran daki dramını anlatıyor. Kaçak olarak çalışan afganlı göçmenler ve taşeronların onlardan nasıl faydalandıklarını ve bu esnada bir kız çocuğunun babasının sakatlanmasından dolayı erkek gibi giyinerek çalışmak zorunda kalması ve bu esnada bir İranlı gencin ona aşık olması üzerine kurulmuş bir sinema epiği... Aşkı bu kadar güzel anlatan başka bir film izledim mi diye düşündüren bir film. Özellikle her gün erkek klığına girerek hamallık yapan bir sevgili... Offfff of çok duygulandım be..... Bu filmi sakın kaçırmayın.... mutlaka izleyin... Oyuncular: Hossein Abedini, Zahra Bahrami Yönetmen: Majid Majidi When 17-year-old Latif (Hossein Abedini) loses his job at a Tehran, Iran, construction site to the illegally hired Afghan Rahmat (Zahra Bahrami), he begins playing cruel pranks on Rahmat. Soon, however, Latif discovers that Rahmat is actually a girl, and he begins helping shoulder her burden at the construction site. When officials demand that all illegal workers be fired, Latif must choose between safety and social standing, and his young love. Starring: Hossein Abedini, Zahra Bahrami, More Director: Majid Majidi Başka bir film eleştirisi:
-
İngilterede Royal Academy Arts tarafından Turks Olarak sunulan bu muhteşem gösteriyi internet üzerindende görebilirsiniz. Turks Sakın Gözünüzü kapatmayın....
-
14 Şubat Sevgililer Günü.... Sevgilinizi, Aşkınızı, Karınızı, Kocanızı, Çocuklarınızı, Ailenizi Unutmayın. İşte size küçük bir link tıklayın ver kartınızı gönderin.... Sevgililer Günü Posta Kartı Göndermek İçin Tıklayınız...
-
Galeri Bölümü açılmıştır...
Admin şurada cevap verdi: Admin başlık Forumdan ve Siteden En Son Haberler
Galeri Bölümü Yenilendi.... Kullanmayı unutmayın.... -
Merhaba, Yeni bir özellik daha, hemen diyeceksiniz daha blog özelliğini bile kullanmaya başlamadan bu ne oluyor şimdi. Öyle demeyin bu özelliğide çok seveceksiniz eğer üye iseniz kendinize ait küçük bir fotoğraf albümü oluşturabilirsiniz veya başkalarınız albümlerine bakabilir ve iletişim kurabilirsiniz. Dileriz hoşunuza gider bu özelliği kullanmak için üye olmanız gerekmektedir. Ayrıca en üstte GALERİ linkine tıkladınız mı bu sizi galeri bölümüne götürür...
-
şuna kadarBiz Turkish-Media.Com Ailesi Olarak Bütün kullanıcılarımızın yeni yılını en içten dileklerimizle kutluyor ve esenlikler diliyoruz.. Turkish-Media.com
-
sevgili hakkuş, mektubunu aldım.gelmesi ne denli sevindiriciyse de okuduklarım o denli üzücüydü...demek asker gittiğinden beri çavuşun size özellikle de sana yapmadığı kalmamış."suçum olsa yanmam" diyorsun.sana inanıyorum dostum.olur olmaz seni dövdüğüne göre, yazdığın gibi o herif asker ocağına yakışmayan sadistin teki...sen sivilken ağzına kötü söz almazdın.adamın beşiğinden mezarına kadar nesi varsa içinden sövdüğüne göre gerçekten çok sinirlenmişsin.ama haklısın.ben de olsam ondan nefret ederdim.oysa hepiniz aynı vatanın evladısınız.neden ayırım yapıp en ağır işleri sana yaptırıyor ki???..senin gibi aklı başında, sorumluluklarının bilincinde olan insana böyle davranmak için çok adi birisi olmalı.zaten "adinin teki" demişsin.neyse hakkuş, vatan borcu bu...herşeye,insanlıktan uzak olan çavuşuna bile, katlanıp vazifeni yerine getirmelisin.sen yine elinden geldiğince iyi asker olmaya çalış.beni de mektupsuz burakma.mektupları dışardan yollamakla iyi ediyordun.çavuş iti okursa bir de mektuplar için dayak yersin sonra. özlemle gözlerinden öperim. ....................... __dostun recai__ ulan recai iti, ben sana ne zaman mektup yazdım da o allahın belası mektubu gönderdin??mektuplarımızın okunduğunu bildiğin için bu adiliği yaptın di mi köpek??senin yüzünden gül gibi çavuşumun bana yapmadığı kalmadı.tonla dayak...bir hafta da hapis cezası yedimçavuş beni bölüğün önüne çıkarıp "KARŞINIZDA ORDUMUZUN EN ****** ASKERİ DURUYOR." dedi.ne dediysem, senin nasıl adi bir yaratık mektubunun da o eşşek şakalarından biri olduğuna inandıramadım.bir daha mektup falan yazma...zaten, ilk izne gelişimde ellerini un ufak edeceğim.birkaç yıl eline kalem alamayacaksın.en kısa zamanda başına bir kaza gelmesini, sürüm sürüm sürünmeni dilerim ..................................... __hakan__ merhaba hakkuş, yanında olamadığım,sorunlarını ve acılarını paylaşamadığım için kahroluyorum. mektuplarını okudukça içim kan ağlıyor. manyak çavuş iyice azdı ha...vay sadist vay...bir de adam bilip çavuş yapmışlar.böylelerinin eline hiç yetki vermemeli...sonra ne oldum delisi oluyorlar."sivil olsam yapacağımı bilirdim" diyorsun.ama haklıısın hakkuş.sinirlerine hakim ol..askerlikte üste saygısızlık olmaz.adama askerliği bitirtmezler vallahi...uyma o hayvana dostum.zor ama sayılı günler gelir geçer.buralar bildiğin gibi eksikliğini hep hissediyoruz.en güzel günler seninle olsun... ................................ __kardeşin recai__ recai denen hayvan, lan sana hayvan demek iltifat, hayvanlara hakaret olur, oğlum sen çıldırdın mı? çavuş fıttırdı...adamın bir ağzıma yapmadığı kaldı. "yazmadım konutanım." diyorum, yemin billah ediyorum dinlediği yok. ah ulan eşşoğlueşşek yaktın beni...askerliğim şimdiden bir ay uzadı.her gece tuttuğum 8-5 nöbetleri, günde yalnız başıma tam teçhizat 20km koşu, iki çuval ıspanak ayıklamak imanımı gevretiyor.yeter artık recai!...şakanın çıkacak suyu muyu kalmadı.cımcılık oldu.bu gidişle biraz zor ya, izne gelirsem kendine kaçacak delik ara. tüm kemiklerini kıracağım. allah belanı versin... ...................... __hakan__ hakkuş'cuğum, yooo, yazdıklarına inanamıyorum.bu kadarı da olmaz ama... artık o ****** çavuşun sana yaptıklatını insan yamaz.nedir bu eşşoğlueşşeğin sana çektirdiği? yani afedersin ama insan sokaktaki uyuz ite bbiledaha iyi daha merhametli davranır.bak hakkuş, sakın benden gerçekleri saklama, yoksa görevden mi kaytarıyorsun? eninde sonunda ikiniz de bu vatanın evladısınız.böyle yapması için ya kafadan sakat ya daa soysuz olmalı..ne diyeyim hakkuş? sabredeceksin.allah sevdiği kuluna çektirirmiş. seni de seviyor olmalı ki çavuş gibi bir namussuzu başına bela diye salmış __candostun recai__ .................. recai soysuzu stop! sayende askerliğim bitmeyecek stop!.. firar ettim stop!.. seni parçalamaya geliyorum stop!..
-
Bu Özelliğe Bayılacaksınız...!
Admin şurada yorum gönderdi bir blog başlığı içinde Admin Blog (Günlüğü)
Merhaba, Zaman içinde çok değişeceğinden emin olabilirsiniz. Bu bir başlangıç... şimdilik en basit şekilde korumayı düşünüyoruz ama ileride daha yeni yönleri ile karşınıza çıkacak... -
Blog (günlük) - Blogınızı Oluşturdunuzmu? Tıklayın Oluşturun.
Admin şurada cevap verdi: Admin başlık Forumdan ve Siteden En Son Haberler
Blog (Günlük) Eklemek için bir hesabınızın olması gerekmektedir. Eğer hesabınız varsa Kontrol panelinize girerek Blog ayarlarınızı açmak zorundasınız. Bunu yaptıktan sonra Blogınıza kendi istediğiniz kategoriler ekleyerek günlük gibi kullanmaya başlayabilirsiniz. Blog oluşturmak için basamaklar: 1. Hesabın yoksa hesap aç 2. Kontrol paneline gir 3. Blog (günlük) ayarlarını aç 4. Bir blog (günlük) oluştur 5. Blogının özel veya herkese açık olmasına karar ver. 6. Blogında olmasını istediğin dizinleri oluştur. 7. Kendin hakkında bölümünü oluştur (isteğe bağlı). 8. Blogının nasıl görüneceğine karar ver (sağda veya solda) 9. Ne zaman istersen ayarları değiştir.... Kendi blogını görüntülemek için: 1. En üstteki benim blog linkine tıklamanız yeterli olacaktır... Diğer kullanıcıların bloglarına bakmak için: 1. En üstte bulunan Blog (lar) (Günlükler) linkine tıklayınız 2. Size açık bulunana blog listesi gelecektir. Buradan istediğiniz blog seçiniz 3. İsterseni arama yapabilirsiniz. 4. Eğer bir kullanıcının blogını arıyorsanız. Onu profiline bakarak, Profilinde eğer bir bloga sahipse o linke tıklayarak blogına yönlenebilirsiniz. Hepsi bu kadar kendinize ait bir günlüğünüz olsun istiyorsanız hemen başlayın... Bu hizmet bedavadır. -
Aç olduğumuz konular olan felsefe alanında daki dizinlerimiz açılmıştır. Bu bölümlerin ihtayıcımız olan bölümler olduğunu düşünmekteyiz. Diliyoruz ki ilginizi çekecekler ve güzel tartışmalar ve paylaşımlar yaşayacağız...