sardunyam tarafından postalanan herşey
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
İlyada'cım nefis bir şiir bu okurken ürperdim içimi titretti mısraların ne kadar duygulu bir insansın sen canım sağol bitanem yüreğine sağlık
-
BİR YILI DAHA GERİDE BIRAKIYORUZ
Bizim küçük kız kardeşimiz o ona olan sevgimiz bir başka... Leylam, yeni yıl sanada büyük mutluluklarla gelsin... O güzel kalbin hiç incinmesin... Mutlu yıllar, sağlık, huzur ve aradığın ne varsa senin olsun... Seni çok seviyorum... Hediyelerin bidenem GENÇ BİR KADIN VE AYRILIGIN SAVAŞI Çürüdü insanın en iyi niyetli bakışları Aşkın celladı zamanın avuçlarında Savurdu küllerini Azrail atı ile ezdi kemiklerini En iyi niyetli olanlar bir bir tutuklandı Dar bir geçitte kıstırıldı kimi Kimisi teslim olmak yok ayrılığa diyerek Kendi kendini yedi Dizdiler sıra sıra En başta Mecnun’un sebebi Leyla Tütsüler yaktı genç bir kadın Oda sıcaklığında Teneke leğenlerde sabunlayıp günahlarını Bir tas su dökündü Tütsüler yaktı genç bir kadın Gözlerine sürmeler Bildiği bütün aşıkların adını söyledi Her biri için bir gözyaşı döktü Aynada taradı saçlarını Gözlerinin içinden geçip gitti kimi Saatlerce seyretti Aşıkların onurlu geçişini Tütsüler yaktı genç bir kadın Mektupları topladı Çakı ile oyulan tahta oyuncakların Yanında sabırla bekleyen Sararmış resimleri aldı Aynada taradı gözlerini - Birileri hala direniyor biliyorum Birileri hala sevda için ayrılıkla çarpışıyor Sıkıca gömüldü paltosuna Düştü gerçek aşkı bulmak için Ebedi yolculuğa ... Bir gazete parçasında bir haber Dün akşam saatlerinde Ayrılık taşıyan bir kamyon Hüzünden sevince geçmeye çalışan bir yayaya çarptı Çarpmanın etkisi ile genç kızın çantasından caddeye Mektuplar ve resimler fırladı Genç kız olay yerinde sessizce can verirken Belediye işçileri caddeyi temizledi Tütsüler yaktı genç bir kadın Genç bir kadın Öldü... fatih akça
-
Sevdiğim ve Seçtiğim Şiirler
aşkı küffar açınca kapısını yüreğinin kahreden bir bakış karşılasın yüzünü dön geri utanacağına dön geri demedim mi sana çıkma o sokağa bilmez misin yokluğun ilk önce bu evde kuşkonmazları soldurur koca saksıda ufacık kurtlar dolanır sonra yalvarırsın gel beni kurtar çünkü aşkın iman tahtasında ikrâra hasret gece güne küser durur gülümsemeye başladığın an çürütür nahif kelimeler ezberleyen dilleri masum bir çocuk gibi gel beri yoktur sonra intikam sarı bir güldür toplanır nasıl olsa itikadın kadardır itimadın bil ki imanından sarfınazar ettik aşkın cevheri topraktan söküp alan emeğine yanar kof çıkışına değil kaç hırsız gözler yolunu gitme/sen talan edilmezdi nazenin bahçeler nasip Tanrıdan gelendir misal yağmur sen ne yanına gidersen git artık gönlün o hâl ki söze inanmayanın halidir devri afette cümlesi çarpık çurpuk devrik cümleleri sever ihtilaller demem o ki bu sabah kitabımı yaktılar yok yok devri ayaklarımın altından çektiler ezip geçtiler öptüğüm bir gülün alnını yoluma ters aynalar koydular şaşırdım kelimelerle biçtiler kefenimi ah nasıl ustalar şimdi gidişime sevinen eteklerin zil çalsın nesli küffarmış aşk olmaz olsun hayalayna
-
BİR YILI DAHA GERİDE BIRAKIYORUZ
Bu hediyemde bitanecik İğde dalıma, Diloşum seninde yeni yılın kutlu olsun dilerim bu yılda birlikte güzel şeyler paylaşalım ve dilerim hayatında dilediğin ne varsa gerçek olsun... Sevdiklerinle çok mutlu olacağın bir yıl yaşa, doya doya, şiirlerden, şarkılardan, güzel olan herşeyden nasibine düşen her güzellikten doyasıya tat... Seni çok seviyorum... Bir Pusu Düzenliyor Herşeyi Aşk değil bu merhamet akşamın durmayan atlarından anlıyorum bunu zaman boşluklarında dönmeyen başımdan İki sayıklama arasına bir günü sıkıştırıyorum Biliyorum, aşk değil bu merhamet sözgelimi bir tramvay özlüyor beni zihni karışıyor bir ırmağın denizin çukurlarına saklamak geliyor içimden bütün çalar saatleri... Çünkü bir pusu düzenliyor her şeyi av ve ölüm mevsimlerini Bense yanımda huysuz bencil bir çocuk bir ikindi vakti açık bırakılmış o pencereyi düşlüyorum Yavaş yavaş ölüyor bütün romantikler hızla iyileşmiyor aşk yaraları... cezmi ersöz
-
BİR YILI DAHA GERİDE BIRAKIYORUZ
Geriye kaldı son 3 gün... Dilerim gelen bu yeni yılda bütün Türk aleminin, ülkemin, ezilen halkların, yolsul ve ihtiyaç sahibi insanların, haksız yere mahkum olanların, hastaların şifa bulacağı güzel şeyler olsun... Forumdaşlarıma sağlık, huzur, mutluluk ve bol kazanç diliyorum... Bu vesile ile forum arkadaşlarımıza yeni yıl hediyesi verelim diyorum... Benim ilk hediyem Frozen cadısına, canem yeni yılın kutlu olsun 2007 seninle daha güzeldi 2008 daha güzel olacak eminim... Bu senin yeni yıl hediyen... Acıyla Erir Yüzüne Aşık Çocuk Ne zaman yüzüne baksam yalnızlığın o mutlu gerilimi O öksüz göl hızla derinleşir biliyorum,acılarım hiç bitmeyecek, bu öyle bir yeşil Ne zaman gözlerinin içine baksam,biliyorum ikimizi de aşar,o kapının ardındaki masal bense yüreğimin bu hallerinden korkar, kalırım bir hız trenine bindirilmiş küçük bir çocuk gibi geçip giden yüzlerine bakar kalırım Ömrün kısalığı çarpar camlara ateş hızla yayılır içerilere Akşam olur,evler dolar boşalır acıyla erir,yüzüne aşık çocuk Ne zaman gözlerinin içine baksam, biliyorum İkimizi de aşar,o kapının ardındaki masal Cezmi Ersöz
-
Gidenler üzerine...
Çok komik ya birileri kapı tutmaya ne kadar meraklıymış aklını fikrini darbecilerle, ulusalcılarla, milliyetçilerle ASLINDA KEMALİSTLERLE bozmuş bir iki oryantalist kelam öğrenmiş aklı sıra komiklik yapıyor, kendine iltifatlar edip tatmin oluyor, iltifat eden birini bulunca kendinden geçmiş o kapı senin bu kapı benim diye yol gösteriyorlar... Eğlenceli aslında arkası yarın temsilleri gibi izliyorum... Savunduğu bişey yok işi muhalif olmak tek Akp'sine ve Fethullah'cığına laf söylemesinler zaten geri kalan insanlar hele onun gibi düşünmeyenler onu ilgilendirmez... Şaka gibi ya... Fazıl Say piyanosu ile döver bunları be
-
MECLİSTE BEKLEYEN YENİ TASARILAR
TASARILARDAN BİRİSİ SOSYAL GÜVENLİK YASASI BAKALIM BİZİ NELER BEKLİYOR... Şu anda mecliste bekleyen 5510 sayılı (Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) yasa tasarısı eğer yasalaşırsa pek çok hakkımızı kaybedeceğiz. Sağlık ve sosyal güvenlik haklarımızda oluşacak kayıplardan bazıları Şöyle: Zaten kadınlar için 58, erkekler için 60 olan emeklilik yaşı hem kadınlar, hem de erkekler için 65'e çıkarılacak. Emekliliğe hak kazanabilmek için yakın zamanda 5.000'den 7.000 güne çıkarılan prim ödeme zorunluluğu 9.000 gün prime çıkacak. Emekli maaşları % 23 ila % 33 arasında düşürülecek. Yıpranma hakkı gasp edilecek Aylık geliri 139,6 YTL'den fazla olan bütün vatandaşlar her ay 73 ila 475 YTL Genel Sağlık $igortası primi ödemek zorunda kalacak. Sadece ayakta tedavi olununca değil; hastalık, kaza, ameliyat gibi nedenlerle hastaneye yatmak gerekince de "katılım payı" adı altında para ödenecek. "Katılım payı" gerektiğinde beş katına kadar arttırılacak. Bütün sağlık hizmetleri paralı olacak. Sağlık hizmeti alabilmek için bu ülkenin vatandaşı olmak, üstelik vergi ödemek, dahası Genel $ağlık $igortası primi yatırmak, hatta bir de "katılım payı" ödemek yetmeyecek. Åžimdi bir de "ilÃç ve ücret" adı altında para ödemek gerekecek. Bütün dünyada anne sütünün önemi yeniden anlaşılır ve emzirme teşvik edilirken Türkiye'de "sigortalının çocuğuna bir ay anne sütü yeter" mantığı geçerli olacak. Daha önce doğum yapan sigortalılara altı ay süreyle verilmesi öngörülen emzirme yardımı bir aya düşürülecek. Hastalanan sigortalılara verilen iş göremezlik ödeneği % 16 azalacak. Emekli Bağ-Kur'lularının maaşından 10 yıl süreyle % 10 oranında Genel $ağlık $igortası primi kesilecek. Primini ödeyemeyen vatandaşlar sağlık hizmeti alamayacak, hastane kapılarından geri dönecek. Primini ödeyemeyen çiftçilerin pamuğuna buğdayına, üzümüne tütününe el konulacak. Şu anda sadece Türkiye'de değil dünyanın pek çok ülkesinde benzer politikalar uygulanmaya çalışılıyor. Devletler sosyal güvenlik ve sağlık harcamalarını azaltma çabasındalar. Fransa ve Yunanistan'da büyük grevler ve yürüyüşlerle bu yasalar engellenmeye çalışılıyor. Şu an yasanın getirecekleri ile ilgili yeterli farkındalık yok.Biz de bu yasayı engelleyebiliriz. Biz karşı koyarsak bu yasayı geçiremezler! SOSYAL DEVLET ANLAYIŞINA UYGUNLUĞU TARTIŞILIR AYRICA ÇOK ÖNEMLİ BİR SORU VAR... VERİLEN HAKLAR GERİ ALINABİLİR Mİ, ALINIRSA NE YAPILMALIDIR, AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ, TÜRBANLA VE ETNİK MESELELERLE YAKINDAN İLGİLENİR ACABA TÜRK HALKININ SOSYAL HAKLARI GASP EDİLİRKEN BİRAZDA BU KONUYLA İLGİLENİR Mİ? YASALAR NE GETİRİYOR NE GÖTÜRÜYOR ISRARLA ÖĞRENMEYE DEVAM EDECEĞİZ...
-
Milliyetçilik ve faşizm
TERÖR VE TOPRAK SORUNU Mehmet Bedri Gültekin'den İlgi ile okuyacağınız bir yazı.. Diyarbakır İdare Mahkemesi, geçtiğimiz günlerde tarihi bir karara imza attı. Bismil Kaymakamlığı, 2006 yılında Aslanoğlu köyündeki hazine topraklarını, bir santim toprağı bile olmayan köylülere değil de, 60 bin dönüm toprağı olan ağa Nevaf Kahraman'a kiraya vermiş ve köylüler buna karşılık, avukatları sayın Nusret Senem aracılığıyla iptal davası açmışlardı. Mahkeme, 'yeterli toprağı olmayan topraksız ve az topraklı köylüye toprak sağlamanın devletin görevi olduğunu' söyleyen Anayasa'nın 44. maddesini gerekçe göstererek köylülerin başvurusunu kabul etti. Diyarbakır idare mahkemesinin bu kararı milyonlarca köylümüzü ilgilendirmektedir. Özellikle Güneydoğu illerimizi… Şimdi onbinlerce topraksız köylüyü toprağa kavuşturmanın yolu açılmıştır. Aslanoğlu Örneği Bugünlerde herkes sadece askeri tedbirlerle teröre karşı mücadele edilemeyeceğini, askeri tedbirlerin yanı sıra, siyasi ekonomik ve sosyal tedbirlerin de alınması gerektiğinden bahsediyor. Dağa çıkanların yüzde 10'u eğitimsiz, yüzde 50'si ilkokul mezunu ve yüzde 75'i işsiz... Terörü besleyen zeminin ne olduğu da bu tablo ile birlikte ortaya çıkmış oluyor. Onun için bugün, köylüye toprak dağıtımı teröre karşı en etkili mücadeledir. Aslanoğlu köylüleri yıllardır "Yıkılsın Ağalık Yaşasın Cumhuriyet" sloganı ile mücadele yürüttüler. Sinan köylüleri ile birlikte Türk Bayrağı ve Atatürk posterleri taşıyarak yürüyüşler, mitingler düzenlediler. Köylerinin adını değiştirdiler, "Cumhuriyet" yaptılar. 29 Ekim 2005 günü köylerinde 200 kadar seçkin aydınımızın da katıldığı bir "Cumhuriyet Bayramı" kutlaması gerçekleştirdiler. Bütün köyü ay yıldızlı bayraklarla donattılar. Bütün bu mücadelelerini, Cumhuriyetin; özünde ağalığa karşı olduğu gerçeğine dayandırdılar. Hazine Toprakları Köylüye! "Dağa çıkışları durduramadık" diyen yetkililerin, her şeyden önce bu gerçeği görmeleri gerekiyor. Köylünün toprak sorununu çözecek olan Cumhuriyet, Bölge'nin milyonlarca köylüsü ile birleşecektir. Şimdi Diyarbakır İdare Mahkemesinin kararı ile bunun yolu da açılmış bulunuyor. Bunun için birinci olarak devlet, elinde bulunan hazine topraklarının tümünü topraksız köylüye derhal dağıtmalıdır. Bismil ilçemizde yetkililerin verdiği bilgiye göre Hazinenin elinde 90 bin dönüm bağımsız, 50 bin dönüm kadar da ihtilaflı veya ortak mülkiyet olmak üzere toplam olarak 140 bin dönüm arazi bulunmaktadır. Benzer durumun üç aşağı beş yukarı bütün bölge için geçerli olduğu söylenebilir. Bu topraklar derhal topraksız köylüye dağıtılmalıdır. Mayınlı Araziler İkinci ve hemen alınabilecek bir başka tedbir de, Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin temizlenerek topraksız köylüye dağıtılmasıdır. AKP hükümeti bu mayınlı arazileri özel kişilere temizletmeyi ve bunun karşılığında belli bir süre toprağı söz konusu kişi/şirketlere kiralamayı düşünmektedir. AKP'nin politikası, yeni toprak ağaları yaratma politikasıdır. Türkiye, söz konusu toprakları TSK'ya temizlettirebilir ve dağıtabilir. Böylece on binlerce topraksız köylü toprak sahibi yapılmış olacaktır. Kamulaştırma! Üçüncü olarak, sadece Hazine topraklarının dağıtılması, topraksız köylünün toprak sorununun çözümü için yetmez. Devlet, Anayasa'nın 44. maddesinin amir hükmü uyarınca topraksız çiftçisini topraklandırmak zorundadır. Bu amaçla çıkarılmış olan yasalar da vardır. Yani yasal açıdan bir mevzuat eksikliği söz konusu değildir. Kaldı ki söz konusu olan ülkemizin geleceği olduğuna göre, yasa olmasa bile yapılacak ilk iş, gerekli yasaların çıkarılması olmalıdır. Yapılacak iş şudur: Devlet, ihtiyaç fazlası büyük toprak mülkiyetini gerekli bedelleri ödeyerek kamulaştırmalı ve topraksız köylüye dağıtmalıdır. Bunun için ihtiyaç duyulan kaynağı ayırmalıdır, yoksa bulmalıdır. Unutulmamalıdı r ki bölücü terör sorunu halledilmediği sürece, devletin askeri harcamalara ayırmak zorunda kalacağı kaynaklar, söz konusu kamulaştırma bedelinden çok daha fazla olacaktır. Kararlı Antiemperyalizm Elbette bütün bu politikalar; kararlı bir antiemperyalizm, Türkiye'nin toprak bütünlüğü konusunda kararlı bir duruş, halkımızı etnik kökenlerine göre ayrıştırarak birbirine düşürme politikalarına karşı net bir tavır ile birlikte ele alındığı zaman sonuç verecektir. Emperyalizmin ajanları bölgede serbestçe cirit attığı müddetçe, Ankara ne söylerse söylesin, ne yaparsa yapsın inandırıcı olmayacaktır. Çünkü bugün bölge insanının gözünde otorite merkezi Ankara değil, Brüksel veya Washington'dur. Ankara'nın değil, bu merkezlerin vaatleri ve uygulamaları daha inandırıcı gelmektedir. Onun için Türkiye her şeyden önce emperyalist merkezlere bağımlılığa son vermelidir. Ve bu duruşla birlikte köylüye toprak dağıtımını gerçekleştirmelidir. Bütün bu gerçeklerle birlikte söylenecek söz şudur: Bu tedbirler AKP Hükümeti ile alınamaz. Çünkü emperyalizm ile işbirliği yapan AKP, AKP bölgede toprak ağalarına dayanmaktadır. Türkiye teröre karşı mücadele edebilmek için, her şeyden önce AKP iktidarından kurtulmak zorundadır.
-
AKP NEREYE KOŞUYOR!
'İstiklal Marşı okunmasın' Öğretmen sendikası Eğitim-Bir-Sen'in hükümete sunduğu öneriler tartışma yaratacak. Altı bin olan üye sayısını AKP iktidarları döneminde 100 binin üzerine çıkaran Eğitim-Bir-Sen'in talepleri arasında yükseköğrenimde türban yasağının kaldırılması, ilkokullarda okutulan öğrenci andının etnik farklılıklar dikkate alınarak yeniden düzenlenmesi, sadece kız öğrencilerin devam edeceği okulların açılması ve öğrencilerin törenlere katılma zorunluluğuna son verilmesi de bulunuyor. AKP'ye yakınlığıyla bilinen Memur-Sen Konfederasyonu'na bağlı Eğitim-Bir-Sen, okullarda İstiklal Marşı'nın da okunduğu törenlere son verilmesini, ilkokullarda okutulan öğrenci andının etnik farklılıklara göre yeniden düzenlenmesini istedi. Türban yasağının kaldırılmasını da talep eden sendika, okullarda kılık kıyafet serbestliği sağlanması için gerekli adımların atılmasını beklediklerini açıkladı. Daha önce 6 bin olan üye sayısını AKP iktidarları döneminde 100 binin üzerine çıkaran sendikanın bu girişimi, "Türkiye'nin laik, demokratik, üniter yapısını doğrudan hedef alan bir girişim" olarak değerlendirildi. Eğitim-Bir-Sen'in, 1-2 Aralık 2007 tarihlerinde Şanlıurfa'da yaptığı istişare toplantısı sonuç bildirgesi açıklandı. Doğu ve Güneydoğu bölgesinde eğitim sorunlarının irdelendiği ileri sürülen toplantıya sendikanın Adıyaman, Bingöl, Hakkâri, Diyarbakır, Muş, Mardin, Elazığ, Van, Batman, Bitlis ve Şanlıurfa şubeleri katıldı. Toplantının ardından açıklanan sonuç bildirgesinde şaşırtıcı önerilere yer verildi. Bildirgede özetle şunlara yer verildi: * Yerel dil ve lehçelerin seçmeli ders olarak okutulması sağlanmalıdır. Eğitimin tüm kademelerinde herhangi bir ideolojinin dayatılmasından vazgeçilmeli, ideolojik eğitimden demokratik eğitime geçilmelidir. * İlköğretim okullarında okutulan öğrenci andı yeniden gözden geçirilmeli, etnik farklılıklar ve evrensel değerler dikkate alınarak yeniden dizayn edilmelidir. Öğrencilerin törenlere katılma zorunluluğuna son verilmelidir. * Karma eğitim ilkesi gereğince, bölgede sadece kız öğrencilerin devam edeceği pansiyonlu kız meslek liseleri açılmalı, kırsal kesimde ikamet eden kız öğrencilerin bu okulara devamı sağlanmalıdır. * Özellikle yükseköğretimde kılık-kıyafet serbestliği getirilip, başörtüsü (türban) yasağı kaldırılmalıdır Eğitim-İş Genel Örgütlenme Sekreteri Hasan Kütük , "AKP, kendi gibi düşünen sendika ve kitle örgütleri yaratıyor, amacını bu sendikalar aracılığıyla yaymaya çalışıyor" dedi. Türkiye Cumhuriyeti'nin laik, demokratik, çağdaş üniter yapısının değiştirilmek istendiğini belirten Kütük "Asli görevleri sendikacılık olanlar, AKP'nin atama bürosu gibi çalışıp onun fikirlerini yaymak için uğraşıyor. Açıklanan bildiri Atatürk' ün kurduğu Cumhuriyetin temel kazanımlarını hedefliyor. Eğitim-İş olarak, Atatürk devrimlerine, ulusal bütünlüğümüze, laik, demokratik Cumhuriyetimize sahip çıkmayı sürdüreceğiz" diye konuştu.
-
Eski sevgili nedir?
sevgili godzilla ona uygun bir atasözümüzde var atalarımız hiç boş durmamış yahu, hemen yakalamışlar "kaçan balık büyük olur" "kör ölür badem gözlü olur" e madem öyle buda benden eski sevgili, onu unutmuş olsanda yeni sevgilisi ile gördüğünde içinin cız ettiği kişidir...
-
MAALESEF; Atatürk’ün çocukları her geçen gün bu ülkede kendilerini daha yalnız, daha sahipsiz daha öksüz, daha yabancı hissediyorlar...
Hoşlarına gitmeyen şeyler yazan gazeteciye kapıyı gösteren başbakan değil miydi? Ülkesinin geleceğinden endişe duyan ve üzüntüyle bunu dile getiren her sanatçıya, her gazeteciye yapacakları ve söyleyecekleri şey aynı... Kapı orada... Zaten başka türlü konuşmayı ve davranmayı bilmiyorlar ki, başbakan karikatürünü çizen karikatüristlere tek tek dava açtı dünyanın neresinde bunun örneği var, tabiki ancak dikta ile yönetilenlerde... Demek ki söyledikleri gibi bu ülkede demokrasi yok ancak Akp ve mensup olduğu kültürü yaşayanların arzu ettikleri demokrasi bu olabilir... İtiraz etme hakkın ve şansın yok, eleştirme hakkın yok, muhalif olma ya da endişe duyma gibi bir düşüncende olamaz... Başbakan'ın ve temsil ettiği antilaik, antidemokratik, faşist anlayışın dünya görüşü budur... Fazlasını beklememek lazım... Ama bu ülkeyide onlara bırakıp gitmek olmaz... Bu cumhuriyet tombaladan çıkmadı, otuz kupona alınmadı... Devrimlere sahip çıkacağız sonuna kadar ya istiklal ya ölüm...
-
Gidenler üzerine...
anlayan anlamışmıdır anlamayana nasıl anlatırız? hatırladığım kadarıyla köylümüzü övgü ile yad ettiğimiz günlerde köylümüze demediğinizi bırakmamıştınız sayın bozan... şimdi ne olduda Gazi Mustafa Kemal'in sözü ile aziz köylümüze gönderme yapıyorsunuz? kusurumaza bakmayın biz sizi anlamıyoruz çooook farklı dünyalarımız var Samanyolu Tv'de olduğu gibi öteki alemden haberlerlede ilgilenmediğimizden bizi bu dünyada olan biten yakından ilgilendiriyor... o bakımdan sizler gibi Kemalizme antipati duyanların teneke çalıp kapı zilinde oynamalarınıda anlayamıyoruz... neye seviniyorsunuz? SANAT GELİŞİMDİR SANATÇI GELİŞİMİN ANAHTARI O GÖSTERDİĞİNİZ KAPIDAN ÖNCE SİZ BUYRUN İSTERSENİZ... YOL GÖSTEREN OLURSUNUZ
-
hayatı en iyi ne anlatır?
Hayat Sana Teşekkür Ederim... Oyuncak bebekleri sevmedim çok Evcilik oynamayı Alkışı sevdim Bıçak sırtlarında dolaşmayı Tehlikeli sularda seyredip Pupa yelken Geçici emniyetlere ulaşmayı Kadınları, erkekleri, romanları Hele başkaldıranları Acılarım oldu herkes gibi elbet Herkese kısmet olmayan sevinçlerim Unutulmayı da göze aldım evet Hayat sana teşekkür ederim Sezen Aksu
-
*N O S T A L J İ K Ö Ş E S İ *
Zaman hain bir merhemdir yaralarımızı sarar geçer aynada kendimize yabancılaştıkça biz, ne çok, ne uzun, ne yoğun şeyler yaşadık sanar beklemeye devam ederiz... Bile bile... Çok güzel bir duygu sağanağına yakalandım bu yazıyla kutlarım Diloşum...
-
Sevgili Günlük ...
vah yavrum vah görüşmeyeli sen kendine yeni arkadaşlarmı edindin selam söyle aleynaya kıs sevgili günlük benden de haberler iyi alışmaya çalışıyorum sadece nereyemi boşverrr
-
ÖZLEDİKLERİMİZ
özledim çok özledim
-
arasıra herkes dalar ama neyi düşünürler
ben çok sık dalarım ve herkes merak eder ne düşünüyorum diye ama aslında tek bişey düşünmem o an aklımdan binlerce şey geçer...
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
kim gelmiş gözlerime inanamıyorum meleğim sen nerelerdesin hoşgeldin çalıkuşum, teşekkür ederim canım
-
Eski sevgili nedir?
Eski sevgili eskimiş sevgilidir işte Taylan çok doğru söylemiş Eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı
-
TAVSİYE EDECEĞİNİZ FİLMLER
GURUR DÜNYASI Yönetmen: Mira Nair, Gabriel Byrne(Kitap) Senaryo : William Makepeace Thackeray(Kitap), Julian Fellowes(Kitap), Matthew Faulk(Kitap), Mark Skeet(Kitap) Müzik: Mychael Danna(Kitap) Görüntü yönetmeni: Declan Quinn(Kitap) Tür: Romantik, Dram Yapım: ABD, İngiltere 2004 141 dakika (Renkli) Oyuncular : Reese Witherspoon Becky SharpEileen Atkins Miss Matilda CrawleyJim Broadbent Mr. OsborneRomola Garai Amelia SedleyDeborah Findlay Mrs. Sedley BİR GEYŞA'NIN ANILARI Yönetmen: Rob Marshall Oyuncular: Zhang Ziyi, Ken Watanabe, Li Gong Bugün bile güçlü bir büyü yaratan gizemli ve egzotik bir dünyada geçen hikaye İkinci Dünya Savaşı'ndan bir yıl önce, Japon bir kız çocuğunun bir geyşa evinde hizmetkâr olarak çalışmak üzere beş parasız ailesinden kopmasıyla başlar. Neredeyse ruhunu paramparça eden hain rakibine karşın, küçük kız efsanevi geyşa Sayuri olur. Güzel ve başarılı Sayuri o dönemin en güçlü erkeğini avucuna alır, ama ulaşamadığı bir adama duyduğu gizli aşkı hiçbir zaman ardında bırakamaz.
-
AKP NEREYE KOŞUYOR!
EVE DÖNÜŞ YASASI İSTİYORUM Al kanın toprağa düşmüş,Memedim Al bayrağı tabutuna sarmışlar Binlerce insan gelmiş seni uğurlamaya Hep birlikte lanetlemişler terörü,teröristi Bağırmışlar,ağlamışlar Memedim Sonra evlerine çekilmişler... Şimdi seni vuranı affedeceklermiş... Yasa çıkaracaklarmış Memedim Demokrasi varmış,insan haklarıda Ahh Memedim,bir yasa da ben istiyorum Seni eve döndürecek bir yasa Gözyaşımı dindirecek Çocuğunun yüzünü güldürecek Çökmüş babanı ,ayağa kaldıracak Genç gelinini,hayata döndürecek... Yasayı önce ben istiyorum Memedim Önce benim hakkım Duyun sesimi duyun... MEMEDİMİ EVE DÖNDÜRECEK YASA İSTİYORUM HEMEN İSTİYORUM ŞİMDİ İSTİYORUM MEMEDİM EVE DÖNSÜN...
-
MAALESEF; Atatürk’ün çocukları her geçen gün bu ülkede kendilerini daha yalnız, daha sahipsiz daha öksüz, daha yabancı hissediyorlar...
-Bunun eğitimi eksik kalmış Her telden çalamıyor!!.... FAZIL Say'a küfürler yağdıran dinci gazete ve yazarları anlayabiliyorum. Onların kafaları, kültürleri, gördükleri eğitim hoşgörü ikliminden çoook uzak olduğu için bildikleri tek şey bu. O nedenle onların yaptıklarına, yazdıklarına aldırmıyorum. AKP'li politikacıların öfkelerini de anlayabiliyorum. Hatta bazılarının ölçüyü aşan tepkilerini de... AKP yandaşlarının, yanaşmalarının takındıkları tutum da normal. Onlar iktidar nimetlerinden yararlanmak için böyle davranmak, "Ülkemin ortaçağ karanlığına sürüklenmesine karşıyım" diye isyan eden Fasıl Say'a vurmak zorundalar. Ama anlayamadığım kendilerini sanatçı sınıfından sayan, oysa ufacık sanatçı duyarlılığı içinde olmayanlar... Aydın olarak bildiğimiz yazar-çizerler, bilim adamları... Onların Fazıl Say'ın ülkesi ve toplumu için yüreğinde duyduğu üzüntüyü duymamalarına şaşırıyorum. * * Hele hele bir modacı var ki... Türkiye'nin karanlığa sürüklenmesinden habersiz bu insanın değerlendirmeleri ne kadar düşündürücü. Fazıl Say'ın isyanını bile anlamaktan uzak bir sorumsuzluk içinde verip veriştiriyor sanatçıya. Düşündüm, "Bu kişi bunu ne uğruna yapıyor" diye. Acaba bir Ortadoğu ülkesine dönüşecek olan Türkiye'de daha çok para kazanma hesapları mı yapıyor? "Bana göre hava hoş, türbanlı, tesettürlü kadınları giydiririm, onlara göre moda yaratırım" mı diyor? Karanlıkta görünmeyen modanın yaratıcısı olmayı mı düşlüyor acaba? Her ne düşünüyorsa, ülkesi için, toplumu için yüreğinde Fazıl Say'ın duyduklarını duymadığı kesin. Ya da Atatürk, Atatürk devrimleri, laik demokratik cumhuriyet, cumhuriyetin kazanımları, sanat, moda, uygarlık, çağdaşlık ve Atatürk aydınlanması onu pek ilgilendirmiyor... * * * Bakın bir kara ruhlu nasıl sesleniyor: "Cenazeni camiye getirmesinler... Ben yaşarken bu ülkede ölme..." Kime diyebiliyor bunu? Fazıl Say'a... O Fazıl Say ki Türkiye bayrağını dünyanın dört bir tarafına taşımak için gecesini gündüzünü uçaklarda ve havaalanlarında geçiriyor. Bir Türk sanatçısı olarak Türkiye imajını dünyanın dört bir tarafında güzelleştirmek için çırpınıp duruyor. Türkiye'de olduğu günlerde ülkesinin her yerinde insanlarımıza çok sesli müziği sevdirmek için soluklanmadan konserler veriyor. Ama bu kafa bu kadar özveriyle ülkesi için çırpınan sanatçıya ne diyor: "Cenazeni camiye getirmesinler... Ben yaşarken bu ülkede ölme..." * * * Atatürk'ün yaşamı boyunca uygarlığa, çağdaşlığa, aydınlığa taşımak için çırpındığı ülkesinde bugün bunlar oluyor. O’nun emanetine sahip çıkan, O'nun yaratmayı hayal ettiği sanatçısına bazı kafalar işte bunları yapıyor. Atatürk'ün Türkiyesi, emanet ettiği gençliğin bir kesimi tarafından arkadan hançerleniyor. O'nun İslam dünyasında yarattığı tek laik, demokratik ülkesi bugün büyük bir ihanetle karşı karşıya. Tufan Türenç Hürriyet
-
Ateizmin en önemli sebepleri?
Sayın abraham çok asabisiniz ya... nedir sizi bu kadar asabileştiren... haketmekten söz etmişken lütfen size ayna tutmama izin verin... sataşıyorsunuz bende size sataşıyorum bu kez topu bana atıyorsunuz... ama gerçekten ben bunu istemiyorum kendi kafanızda kalıplar var olabilir ki zaten insanlığın bu kısır döngüsü bu kalıplardan kurtulamadığından dönüyor... o yüzden katagorilerinize beni katın karışmayacağım... şöyleyseniz böylesiniz, böyle değilseniz zaten siz şu kadarsınız siz nasıl yorumlarsanız yorumlayın itiraz etmeyeceğim... biliyorum önyargı denilen şey mahkeme kararı ile düzeltilemiyor... o yüzden ben sizinle bu konuda bu tarz tartışmaya devam etmeyeceğim... çünkü daha öncede yaşadım bunları insan yaşadıklarından ders çıkarabilmeli... insanlar kafalarının içindekine inanır aklı y ada duyguları ne diyorsa ona tabi olur ve onun bildiğinden başka doğruda yoktur... eğer birinin doğrularına itiraz ederseniz büyük ihtimalle alacağınız yanıt çok kırıcı olacaktır... hatta öyle bir duruma gelirki size sataşmak için fırsat kollar hale gelirler... insanları bu duruma sokmamak lazım... magazinvari polemiklere ihtiyacı olan raytingini arttırır kalitesini düşürür... ben İslam'ı ve ondan da öte dinin derinliğini bu kadar şekilsellikle algılamıyor ve sınırlandırmıyorum... bireysel ibadetler kişileri onu hangi amaçla yerine getirdiklerini bağlar... yaparsada yapmazsada Allah'tan korkup korkmadığını göstermez çünkü Yaratan hangi zaaflarla yarattığını bilir... Kuran'ın emirlerinden bazılarını yerine getirip bazılarını getirmemek insanı dinden çıkarmaz dinden çıkartan inkardır... bu tıpkı okuduğunu anlamak ve uygulamak arasındaki fark gibidir... bilmek ayrı şey anlamak ayrı... inkar ayrı şey uygulamada eksiklik ayrı... din o kadarcık değil... ondan ibaret hiç değil, bahsettiğin şeyler dinin içinde var ama çok daha fazlası var zaten bizden asıl istenen bize sunulan ipuçları ile Allah'ın ipini yakalamamızdır çünkü din sizin dediğiniz kadar sığ değil ve bize sunulan deliller aslında çok az... mana oradan başlıyor... isteyen peşine düşer, istemeyen düşmez... sevgili 4mevsim, Sevgili Frozen'e sormuşsun ama alternatif her zaman vardır ve olmazsa olmaz... Çünkü insanların hepsini aynı kalıba sokamayız bunca çeşit bunca farklı görüş bunca inanış varılması gereken noktaya varmanın milyarlarca yolu olduğunun göstergesidir... o yüzden bireysel alternatiflerimiz bizim kendi yolumuzu belirlememize yardım eder...
-
Ağaçlar içten çürür ve ayakta ölür...
Başka bir dünya olmalı... Değişiyorum, korkmadan, büyüyerek gelişiyorum... Kendi içimde kendimi öldürüp her bahar yeniden doğuyorum... Bakıyorum benimle birlikte herşey değişiyor, hiçbir şey aynı kalmıyor... Eskiden asabiydim, her laftan kavga çıkaracak kadar hemde... "Asla"larım vardı asla yapmayacaklarım, bir gün baktım ki asla dediğim herşeyi yapmışım... Artık bu sözcüğü kullanmıyorum özellikle kendime karşı... Derdimi anlatamayınca hemen ağlardım, çok alınırdım, çabuk kırılırdım... Geçti hepsi bana faydalarının olmadığını anladığım gün çöp kutusuna bıraktım hepsini... Çok bildiğimi sanıyordum, çünkü yolda bulduğum kağıt parçasın bile okuyordum... Ne sorsalar verecek bir cevabım vardı mutlaka artık konuştuğumdan daha çok susuyorum, baktım ki bildiğim hiç birşey yok aslında... O kadar cahilmişim anyalacağın... Ben kendimi kendimden ve cümle kalıplardan soyutladıkça, kendi giysilerimden soyundukça, gördüm ki bu kez insanlar başka şeylere yoruyor... Bazıları aşmışsın sen kendini diyorken, bazıları çelişkiler yumağı sanıyor... Oysa hep arayış içindeyim içimde var olduğunu bildiğim gerçeğin ne olduğunu bile bilmiyorum... Başka pencerelerden bakmayı öğrendiğim günden beri görünen pek çok şeyin ilizyondan başka birşey olmadığına inandım... Başka görüyor başka anlıyoruz oysa baktığımız şeyin ardında çok başka manalar var... Yoksa bu kadar büyük bir yüreğe sahip olmazdı insan... Başka bir dünya diyorum olmalı... Biz henüz et-kemikten soyunmamışken onu bulmalıyız... Ying/yang gibi dünya her iyiliğin içinde bir kötülük, her kötülüğün içinde bir iyilik var... İyi insan ve kötü insan yok ve sahip olduğumuzu sandığımız hiç bir şeye sahip değiliz aslında... Kendi canımıza bile... O yüzden "benim" dediğimiz, bize ait olduğunu sandığımız herşeyi kiraladığımızı anlamıyoruz... Böyle güzel şeylerden bahsettiğinde insan kötülükle tanışıp iyilikle tanışmayanlar tarafından defalarca kalbinize hançerler saplanıyor... Size tahammül edemiyorlar... Yalan söylemekten aciz bir insansanız bile yalancılıkla itham edilebiliyorsunuz... İşte buna alışmak zor... İnsan kendisini tanımadan başkasını tanıyabilir mi? Eğer bulunduğunuz dünyayı güzelleştirmeyi bilmiyorsanız bırakın bilenler güzelleştirsin bunun size zararı olmaz...
-
Iyi Noel`ler
Hristiyan forumdaşlarımızın noel'i kutlu olsun... ve bütün hristiyan aleminin... mutlu noeller