sardunyam tarafından postalanan herşey
-
acının felsefesi olur mu?
çok özür dilerim... işte gerçek acı bu... gidiyor ve sen hiç bir şey yapamıyorsun... bende amcamı kaybettim ve eniştemi... eniştem giderken ben yasin okuyordum o gözlerime baktı ve gülümsedi... ve gitti...
- Çağrışım
-
SEN BU FORUMUN......
sayılanı
- Çağrışım
- Çağrışım
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
leylam çok teşekkür ederim canımın içi. emeklerine sağlık evet papatyaları çok severim... sardunyalarım kadar özeldir onlarda... diloşum, inanmazsın az önce yani bir kaç dakika önce sana profil sayfandan bir şeyler yazmıştım... hemen hemen senin söylediklerin... aynı şeyi düşünüyor, aynı şeylere üzülüyor, aynı şeylerden uzak duruyoruz seninle... söylediğin bütün o güzel sözler beni nasıl mutlu etti bilemezsin... bir gün birisi bana demişti ki, illa ki iyi şeyler söylendiğinde mi mutlu olursun, bazen sevgi biter duymak istemediklerini duyarsın.... o zaman nefret mi edersin? hayır o zaman incinirim sadece... ve evet insanın bedeninin ihtiyaçları gibi ruhunun ilaçlarıda vardır. o ihtiyaçlardan biride sevildiğini bilmek ve güzel şeyler duymaktır. yoksa biz kötü sözü de biliriz, kötüyüde, kötülüğüde... bizi kırmak kolaydır, kazanmak daha kolaydır... şimdi diyeceksin ki "evet evet aynı şeyleri düşünüyorum" biliyorum... çünkü seninde yaralanmaların, kırılmaların, mutlulukların benim kilere benziyor, kendime benzeyen birilerini bulmak ne güzel ya, bende seni seviyorum... canım arkadaşım...
-
insan neden yaşar,sonunu bile bile?
Frozenim hala aradığın soruların cevabını bulamadıysan sana şunu söylemek isterim... işte o sorudur asıl sebeb... Son dediğimiz şey aslında başka bir başlangıştır. Annemizin karnına düştüğümüz o gece bilmiyorduk hiç birimiz başımıza ne geleceğini ya da nereye geleceğimizi... belki aynı soruyu soruyorduk orada da "sonunu bile bile neden geldim bu dünya ya) yani annemizin karnı o an için dünyamızdır. dünya da yaşayacaklarımızın küçük bir provasıdır. orada da acıkır, yemek yeriz, zaman zaman güler zaman zaman ağlarız... ama bir cenin ve 9 ay olgunlaşabilmiş bir bebeğin bileceği kadar biliriz... sonra dünyasal yaşamımız başlar ve neden ağlayarak başlar? belkide en çok rahat ettiğimiz mekandan ayrıldığımız içindir. büyürüz her geçen gün biz büyüdükçe acılarımız, düşlerimiz, düşüncelerimiz de büyür. biz hep o soruyu sorar ve birgün bulacağımız ümidiyle, kitaplarda, insanlarda, doğada yani herhangi bir şeyde cevap ararız... sanma ki, en babayiğit bilim adamı, en delikanlı psikolog ya da en süper yazar sana aradığın sorunun yanıtını versin... hepimizin sorusu aynı ama cevaplarımız başka başkadır. bazen bir söz duyarız bir kitap okuruz düşüncelere dalarız kendimizi bir yere varmış o son noktayı bulmuş gibi hissederiz... oysa sadece bir soğanın katmanları gibi soydukça yeni katmanlar gelir. hiç bitmeyecek sanarız... bir nar tanesi gibi yeni bilinmeyen taneler belirir önümüzde... binlerce... hayat anlamlardan ibarettir. ve aslında hepimizin ihtiyacı olan şey aynıdır. bence dünya ve insan aşkla yaşar..... aşktan ötesi anlamsızdır. aşk mı sevgi mi? diye bir boş soru var... aşk sevgisiz olmaz ki ama sevgi aşksız olabilir. aşk duyguların en yoğunudur, anneler evlatlarına aşıktırlar, o yüzden o kadar bağlıdırlar, siz bir çiçeği de sevebilirsiniz, bir kediyi de, ama aşkla sevmek başkadır. ihtiyacınız olan tek şey aşktır. ve aşkların en güzeli ise bana göre AŞK'ı Yaratan'a duyduğunuzdur. Ordan başlayarak yani en tepeye İlahi aşkı koyarak geri kalan bütün en önemlilerinize aşıksınızdır. Ne olmadan yaşayamıyorsanız o aşkınızdır... inanç, bilim, insan ...v.s. işte her neyse...
-
acının felsefesi olur mu?
acının felsefesi en iyi "acı" nedir diyerek yapılır herhalde... bedeninizin çektiği acılar vardır, herhangi bir hastalıktan, kazadan, yaralanmalardan ya da tamamen psikolojik olarak hissettiğiniz bedensel acılarınız... onları hissedersiniz, acının derinlerine inersiniz. ızdırap çekersiniz. ağlarsınız, dostlarınızın gözünün içine bakar acınızı dindirebilmelerini istersiniz... siz ölüm döşeğinde yatan kanserli bir hastanın gözlerine baktınız mı hiç? her geçen dakika onun gitmekte olduğunu bildiğiniz hatta onunda bildiği anlarda hiç bir şey konuşmadan ona gözlerinizle hoşçakal dediniz mi? acı nedir? acı herşeydir... ve bütün canlılar acıyı yaşarlar. hiç yavrusunu kaybetmiş bir köpeğin nasıl ağladığını gördünüz mü? bir karga yavrusunun ilk uçma denemesinde yere çakıldıktan sonra can verişine tanık oldunuz mu, ya annesinin feryatlarını duydunuz mu? acı yaşamayan hiç yaşamamıştır... birde ruhsal acılar vardır, çocukluktan ruhunuza kazınan acılarınız sizi ölene kadar asla terketmezler. çocukken sizi yarım bırakıp giden şeyler bir daha asla geri gelmezler... ve bunların telafisi yoktur... artık ruhunuz yaralanmayı öğrenmiştir. hayatınız boyunca da öğrenmeye devam edecektir. bir zaman gelecek artık yaralanacak hiç bir hücrenizin kalmadığını sanacaksınız ve hatta gardınızı alacaksınız kimse sizi yaralayamasın diye... ama nafiledir, hep bir yerde hata yapacaksınız, hep bir boşluk bırakacaksınız. ve sizi yaralamak isteyenler o boşluğu fırsat bilecekler ve sizde kalanlardan onlarda biraz alıp gidecekler... ruhu en çok ne yaralar yani en çok ne acıtır? hadi şimdi bunun felsefesini yapalım...
-
***GüNe NaSıl BaŞlArSıNınZ.***
benim ki de hepinizin ki gibi koşturmacayla, ama sabah gerginsem bile bu sadece 1 saat sürer, sonra bir kahve içer ve kendime gelirim... dostlar arar sorar ben onları ararım, çocukları sabah 8,30 da okula bırakır, akşam 16,30 da alırım... aslında ben genelde keyifliyimdir, çok gülerim çok güldürürüm... yeterki sabahın o mahmurluğunu atayım ve sabah sabah hiç bir şeye kızmayım yeter kendiliğimden keyiflenirim.... muzurluk yaparım, eskiden daha çok yapardım...
-
SEN BU FORUMUN......
fıstıklarındansın
-
SEN BU FORUMUN......
forumda sevilensin
-
SEN BU FORUMUN......
forumda sevilen birisin
-
Üstteki üyeyi görünce aklınıza ne gelio ?
x geliyor
-
***GüNe NaSıl BaŞlArSıNınZ.***
canım kardeşim, en hüzünlü anlarımda bile senin yazdıkların bana iyi geliyor, hatta bu aralar en iyi gelen şey sensin... güne nasıl başladığımdan çok nasıl bittiği önemli galiba... başımızı yastığa koyduğumuzda aklımızdan geçenler bizim ruh halimizi anlatıyor... neyse sıkmayım canını frozenim... canımsın...
-
..vahh....vahh..!
dün yağmur vardı şehirde... usuldan ve ince ince yağdı... bahçemdeki sardunyalara ne kadar iyi geldi, güllerimin yüzü güldü, Allah yağmura hasret bırakmasın hiç kimseyi... kimin neye hasreti varsa kurak topraklara düşen yağmur damlası gibi kavuşsun hasretine... Cengiz Kurtoğlu severmisiniz sizde, yeni genliğimin popüler tavernacılarından biriydi... özlediğim yılların naif sesi, figgaromunda diline dolanan şarkıların sahibi. birkaç gündür dinlemekteyim bende... hatta şuan çalan şarkısı şu.... yıllardır küllenmiş aşkın var bende, aşkın mekan kurmuş yanan gönlümde... beni terkedipte gittiğin halde, sana intizara kıyamıyorum.... ve daha neler vardı, liselim... duvardaki resmin, yarimi ellere gelin etmişler, büyümeyen bebek... eskimeyen şarkılar bana göre... sonraki albümlerini o kadar beğenmedim... biz liseye giderken o liselimi söylemişti... hepimiz liseli gençlerdik, bize hitap eder gibiydi... insan neden eskiye özlem duyar, neden gelecekten korkar, neden günün getirdiklerinden şikayetçidir herkes, neden hep ahh eskiden böylemiydik der insan... sizin de içiniz burulmazmı geçmişi yadettiğinizde... delikanlı çağlarınızı, gençkızlığınızı... umursamaz görünen alıngan, kırılgan, ergenliklerinizi... bir masal gibi geçmişte kalıyor herşey. yüzümüz yarınlara dönük, kulağımız eski şarkılarda... dilerim yarınlarımız, dünlerimizi aratmasın... bana bugünlerde eskiyi daha çok düşündüren şey, bir gençlik arkadaşımdan üzücü bir haber almam... hayatında kurmaya çalıştığı bütün düzenleri altüst olmuş, yüzünde yaşanmışlığın garip çizgileri oluşmaya başlayan biri... o günleri düşündüm, neler hayal etmiştik, neler kurmuştuk hayalimizde... bazen hiç bir şey planlandığı gibi olmuyor, başladığı gibi gitmiyor, hayat herkeste eşit şartlarda hüküm sürmüyor... ailesi olanlar, olmayanlardan daha şanslı... sığınıcak limanları olanlar onlar... kendi ayaklarınızın üstünde durmak ne kadar zor, bütün sancılara, bütün kavgalara rağmen tabir yerindeyse kuyruğu dik tutmaya çalışmak ne kadar zor... bir mücadeledir gidiyor, birilerimiz kaybediyor... dışarıdan bakıp eleştirmek çok kolay, oysa herkesin yaşadığı farklı, hepimizin dayanma noktası çok farklı... bakmak yetmiyor insanlara, görmek gerekiyor, yüzüne bakmadığın birinin gözlerini göremezsin... oysa umursamalı insan dostlarını, sevdiğini, sevdiklerini... kaç kişiyiz ki şunun şurasında gerçek dostlara sahip olanlarımız... kaç tane dostunuz var biliyor musunuz? dostum dedikleriniz gerçekten dostunuz mu? siz ekmeğinizin üzerine sürecek yağ bulduğunuz da ekmeğinizi paylaştıklarınız, bir gün gelipte muhtaç olduğunuzda kapıyı yüzünüze kapatmazlar mı? kaç kişi var hayatınız da bir gün düşersem elimden mutlaka tutar diyebildiğiniz? ya da var mı? yorgunluğum, umutsuzluğum... selamlar
-
Adile NAŞİT'in 19. Ölüm Yıldönümü..
sevgi paylaştıkça çoğalan tek şeydir belkide, eğer verebilirseniz karşılığını mutlaka alırsınız, ben ve benim kuşağımın masalcı teyzesi, her akşam uykudan önce programında acaba benim adımı söyleyecekmi diye heyecanla tv'nin karşısında merakla beklediğim hatta ona dokunabilmek için tv'den yüzünü sevdiğim biricik Adile Teyzemizi rahmetle ve saygıyla anıyoruz. Artık çocuklara masal anlatan sevgi dolu teyzeler yok, çocuklara garip çizgi filmler izletiyorlar yaratıklar, canavarlar, şiddet ve kan... çocuklar böyle büyüyor artık... ne eski çizgi filmler, ne eski dizi filmler ne de eski sevgi dolu insanlar var artık. Allah rahmet etsin mekanı cennet olsun...
-
sEn EsTiKçE bEn TiTrErİm...
selam gülüm nasılsın, ne güzel ya bu anne sözcüğünü duymak... öpüyorum yanacıklarından, şekerparem görüşürüz... sana da bir şarkı armağan edeyim ve gideyim... Taş olup sustum Ruhum adını çağırırdı Son saati vuruyordu, ömürde son zamanı Kış olup dondum, kalbim yine alev aldı Ben ölümü soruyordum, önümde aşk uzandı İnsafa gel al yanına, yaşıyorsam aşk sebebim Durmadım yürüdüm yanına dön gel affettim Yüreğim ah ağrısına dayanırsam aşk sebebim Ödedim düşeni payıma dön gel affettim Savrulup kaldım nerde bulamam izini Yokluğundan usandım n'olur duyur sesini Bi dilek tuttum yıldızların ışığında Sen diye diye avundum gel benim rüyalarıma(Seden Gürel)
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
oliviacım, leylacım ve obeliks teşekkür ederim... frozenim dantelli, küçük kalbi gördüm neyi ifade ediyor canım... teşekkür ederim çiçeklere bende sana ne hediye etsem ki acaba dur bende çiçek göndereyim o zaman... yok şiir göndereyim, amaaann kararsız kaldım ikisinide göndereyim bari... vazgeçtim Erol Evginden bir şarkı gönderiyorum sana... Yürekli kadın... Sen yürekli kadınsın, beni vurmaktan korkma Gitmen gerekirse git, hiçbir borcun yok bana Aslında benden değil, kendinden gidiyorsun Sen kendinle vedalaş, ama benimle asla Ne söylersen söyle ama sevdama dil uzatma Gidemiyormuş gibi yapma allah aşkına Sen yürekli kadınsın, beni vurmaktan korkma!.. Sen gururlu kadınsın, beni yıkmaktan korkma İstersen beni suçla, yapamadıklarımla Yüreğin önden gitmiş, gözlerin uzaklarda Zaten çoktan gitmişsin, belki de hiç gelmedin “ne tuhaf geniş odalarımız Rahat zamanlarımız vardı; hiç konuşamadığımız Şimdi giderayak sevdamız, Daracık bir kapı eşiğinde, Bir vedalık zamanda, Acele ama geç kalmış itiraflarımız... Ve o en nefret ettiğim söz : “kendine iyi bak!..” Bende unuttuğun bir şey yok, meraklanma Bavullar dolusu yaşanmışlık... Gözlerin dolusu gözlerim... Yürek dolusu pişmanlık... Yükün çok ağır ama sen taşırsın nasılsa... Artık beni düşünme, özleme, Merak etme, hatta hiç hatırlama!... Alıştır kendini, inandır !.. Burda bitti bu sevda! Hala seviyormuş gibi yapma allah aşkına!...” Sen yürekli kadınsın, beni vurmaktan korkma!.. Sen yürekli kadınsın, beni unutmaktan korkma!..
-
Frozen......
baksen dimek ben cahilim he, halt etmişsin sen, genel kültürüm kültür mantarı gibidir valla övünmek gibi olmasın. hergün yeni yeni şeyler öğrenirim ben, ama kime konuşuyom ki... kültürsüz mantar... çorabın modelimi oydu, diyosun... bu havada ne modeliymiş o, romatizmaların azmasın teyzeeeee benim gibi olcan kottan başka bişey giymeyecen, sportif ve rahat... atlaması, koşması kolay, hatta döner tekme atması bile... neyse sen hanım hanımcık bi insansın tabi, ben gibi atletik ve enerjik olamazsın ki... muhahahaha çok kötüyüm demi, yaşasın kötülük...
-
FORUMDAN ÜÇ KİŞİYE ÇİÇEK VERECEĞİZ VE NEDEN VERDİĞİMİZİ YAZACAĞIZ..
ayy canım frozenim gelmiş hemen çiçek yollayayım bugün çiçek yollama günümdeyim. çiçekler sana feda olsun kıss rapunzelim
-
FORUMDAN ÜÇ KİŞİYE ÇİÇEK VERECEĞİZ VE NEDEN VERDİĞİMİZİ YAZACAĞIZ..
bu çiçekte yumoteme ve nişanlısına gelsin...
-
İçindeki nakaratı yaz...
galiba sanırsam devamı öyleydi neyse çaktırmayalım...
-
İçindeki nakaratı yaz...
şimdi dargınız seninle inan sen herkesten başkasın... (böylemiydi devamı valla karıştırdım mı aceba)
-
FORUMDAN ÜÇ KİŞİYE ÇİÇEK VERECEĞİZ VE NEDEN VERDİĞİMİZİ YAZACAĞIZ..
o güzel kelebeğiyle beraber bu kırmızı gülden hemen alayım hatta önce ben alayım da suya koyayım... teşekkür ederim bitanem
-
İçindeki nakaratı yaz...
bana bu gün keyifli bir sabah yaşatan 3 güzel hanım için bu şarkı... Gecem, minem, leylam... gözü kör dili taş duvar konuşmaz istasyonlar trenler çığlık çığlık ayrılık katar katar bir bahar akşamıydı beni burda koydun yar söz veripte almadın sarı ayva, kızıl nar... yemin ettim bin kere kutsal kitap üstüne ben ölemedim bir türlü vurgun vurgun üstüne tutamadın ahtını düğün bayram ettiler baban yazdı bahtımı bizi kurban seçtiler ben başka yastıktayım sen ele kuşak çözdün ne ben mahremim ne sen kavlimizi sen bozdun bahtiyar ol gözüm yok rabbim verir sabrını bu hesap böyle bitsin helal ettim hakkımı....... Sezen Aksu/Düğün ve Cenaze