sardunyam tarafından postalanan herşey
-
EN SON İZLEDİĞİNİZ SİNEMA FİLMİ
son izlediğiniz filmler hakkında yorum yapabilirsiniz. eleştirilerinizi olumlu ya da olumsuz yapabilirsiniz... bu hafta iki film izledim biri Deja vu... Denzel Washington'un ve Val Kilmer'in başrolünde oynadığı bir film ben beğendim. İyi işlenmiş, akıllıca ve güzel bir konu... gerilim ve macera türü. bir terörist seyehat gemisine bomba yerleştiriyor ve bir dedektif olayı çözerken yaşadığı şaşırtıcı olaylar. Deja vu kelimesinin anlamı "anı tekrar yaşamak" gibi bir şey teknoloji sayesinde zamanda yolculuk yaparak olayın öncesine gidiyorlar. Ben beğendim tavsiye ederim.... Müzede Bir Gece "Ben Stiller" başrolde komedi... müzeye gece bekçisi olarak işe başladığı ilk gece müzede sergilenen herşey canlanıyor... güneş batınca canlanıyorlar gün doğarken eski hallerine dönüyorlar... çok eğlenceliydi... komedi filmlerinde bir kariyer edinen Ben Stiller gerçekten iyi bir yetenek...
-
-olivia'nın doğum günü-
olivia'cım güzelim mutlu yılları diliyorum sana... nice yeni yaşlarını mutluluk ve sağlık içerisinde kutlarsın inşallah... uzun ömürlerin olsun...
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
egzorsist'cim canım kardeşim melek kızım çok duygulandırdı beni sende çok güldürdün... iyiki varsınız ya, bu forum sizinle bir başka anlam ifade ediyor benim için... inşallah kem gözlerin nazarı değmesin bize...
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
güzel kızım sen estikçe bu forum titriyor meleğim neler yazmışsın sen öyle o kadar duygulandırdın ki beni anlatamam çok teşekkür ederim bütün sıcaklığın için bütün sevgin için o güzel kalbin hiç kirlenmesin... bu kadar temiz duyguları barındırıyorken kolay kirleneceğini sanmıyorum ama yine de diliyorum hep öyle tertemiz kalsın. kızım ve oğlumla günde en az 100 defa sarılırırz birbirimize sarılmak çok önemli... sana sarılmamın pek imkanı yok buradan ancak sözcüklerle ifade etmeye çalışıyorum duygularımı ve eminim sen hissediyorsundur... çünkü ben hissediyorum senin o güzel berrak sevgini... binlerce teşekkür ederim... anne demeye layık gördüğün için ve bana bu duyguları yaşattığın için. melek kızım...
-
SANA BİÇİLEN TÖRE
Eksik hayatlar... Hiç aşık olamayanlar, aşık olabilenlere göre bir çok şeyi eksik yaşarlar. Ama bence en dokunaklısı, hayatı algılama biçiminin değişebileceği gerçeğini fark etmeden yaşayıp gitmeleridir. Öncelikler sıralamasının alt üst olabileceğini hiç bilememek bir eksikliktir. Dehşetli bir korkuyu ve dehşetli bir korkusuzluğu yan yana hiç yaşamamış olmak da öyledir ama, ölümün bile korkutucu olmayabileceği gerçeğini farkına varamamak, asıl o epeyce yoksullaştırır hayatı... Aslında aşık olamayanların “eksik yaşama” listesi hayli zengindir ama benim en fazla ilgimi çeken, “bekleme”nin, onların hayatında bütünüyle farklı bir anlam taşımasıdır. Hiç aşık olmamış biri, ‘beklemek’ nedir bilmez çünkü! Kaygı içinde beklemenin büyüsünü hiç tatmamıştır. En küçük bir gecikmenin yaratabileceği iç fırtınaların gücünden habersizdir ve yaklaşmakta olan kederleri hissederek, ama büyülenmiş gibi kıpırdamadan beklememiştir hiç... Bütün ihtimalleri abartarak beklemenin yarattığı duygu karmaşasını da bilemez tabii... En sözüne sadık, en dakika aşığı bile beklerken nasıl endişe duyulabileceğini, bekleyişin arkasındaki sonsuz haz ihtimalinin, korkuların, umut ve umutsuzlukların saklı olmasının ne demek olduğunu hiç anlayamaz, aşık olamayanlar. Ama, aşık olan bekler... Ve beklerken o da beklemeyen insanları anlamaz hiç, tıpkı, beklemeyenlerin onun gerginliğini anlamadıkları gibi. Aşık olan için beklemek, onun gerçeğidir, bekleyişinin dışındaki her şey onun gerçeğiyle çelişir. Çevresiyle ilişkisi kesilir, sesler usulca uzaklaşmaya başlar, bekleyişiyle arasına girebilecek her şeyden kaçınır. Bekleyişinin tadını çıkarabilmek için dış dünyayla bütün ilişkisini koparır. Peki hangisi daha çekici gelir size? Bekleme böyle kaygılı ve ağır yaşansa bile, ardından, bütün düğümleri çözebilecek tutkulu bir beden tarafından kurtarılma ihtimali mi daha çekici, yoksa, hayatın bu cömert bağışını reddederek, aşksız ama kaygısız ve beklemesiz yaşamak mı? Hiç aşık olmamak; hiç beklememek, hiç aşk acısı çekmemek demek. *Winnicott’a göre aşk ilişkisinde bekletenler, aşık olmayanlardır. “Ben bazen beklemeyen kişiyi oynamak isterim” diyor Winnicott. “Başka bir yerde oyalanmayı, geç gelmeyi denerim; ama her zaman yenilirim bu oyunda; ne yaparsam yapayım, boşuna.. Tam zamanında, hatta saatinden önce, orada olurum. Aşığın kaçınılmaz kimliği budur”. “Bekletmek her iktidarın sürekli ayrıcalığı, insanlığın bin yıllık eğlencesi diyor Evelyne Bachellier. Ama bekletmenin de bazı riskleri vardır bence, öyle uzun uzun beklerken neyi ve neden beklediğinizi çözümleyip, kendinizi bu sapmadan kurtarma ihtimaliniz her zaman mevcuttur, tıpkı şu hazin hikayede olduğu gibi. “Bir zamanlar yüksek görevli bir bürokrat bir yosmaya tutkunmuş. Kadın, ‘yüz gece boyunca bahçemde, penceremin altında bir tabureye oturup beni beklersen, senin olurum, demiş. Doksan dokuz gece sessiz sedasız beklemiş yüksek görevli, ama doksan dokuzuncu gecenin sonunda oturduğu yerden kalkmış, taburesini koltuğunun altına alıp gitmiş.” Atilla İlhan’ın dediği gibi, “İnsan sevdiğini bırakmaz, sevmek bırakır insanı” bazen! Hem de tam beklerken ve de tam o gelecekken. Roland Barthes.”Bir Aşk Söyleminden Parçalar”
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
canlarım teşekkür ederim zahmetler etmişsiniz... yumotem, cankuşum, çalıkuşum ne güzel şey seni görmek diloşum aşağıdaki sözler felsefem... teşekkür ederim birtanem iyi bak yüreğinin aynasına Sana kalmış kendini bağışlaman
-
sedelina
Bir gün seni anlatacağım. Gidişi gelişinden çabuk oldu, Bitişi, başlamasından kolaydı “Bir sevda rüzgârıydı Esti, geçti.” diyeceğim. Bir gün seni unutacağım. Ellerini, gözlerini, Dokunuşunu, öpüşünü Ve sana ait herşeyi... “Biri vardı bir zamanlar Yıktı, geçti.” diyeceğim. Bir gün seni tekrar yaşayacağım. Gözlerim kapanırken Son kez hatırlayacağım... “Birini sevmiştim bir zamanlar Hâlâ seviyorum.” diyeceğim...
-
Frozen......
GELİRİM... Çok uzaklarda bir kadın Yüreğinin perdelerini sımsıkı kapatmıştı. Belki de bu perdelerden bunalmıştı Karanlığa alışan gözleri Yüreğinin kaynarında yanıyordu İçinde köpekbalıklarının boğulduğu Bir kızıldeniz saklıyordu. Kirpiklerinin kıyısında İlk damla ayrıldı buluttan Sonra ikincisi, üçüncüsü... Issız sokaklarda kırmızı kiremitlerden Toz yükseliyordu. Hangi kaçış uğultusunu dindirebilir içinizdeki mavi karlı ormanın? Hangi çınar dallarının kırıldığı yerden inlemez? Sonunda doğal yanı olmuşsa ömrünüzün O sağnaktan arda kalan. Sargılar sarabilir mi yaralarınızı, O liman, yürekte değilse eğer artık neye sığınır insan? Bir ırmağın sesini alıp Gitmek istiyorum sevdiğim hoşçakal. Bak; işte akşam oldu. Ve suskunsa tüm sokaklar camlardaysan şehir ışıklarında Gelirim, serilirim sular gibi kıyılarına Gelirim, karışırım martıların çığlıklarına Gelirim, sokulurum derin seher uykularına. Aydın ÖZTÜRK
-
sEn EsTiKçE bEn TiTrErİm...
KORKARAK YAŞIYORSAN Öyle bir hayat yaşadım ki; Cenneti de gördüm cehennemi de Öyle bir aşk yaşadım ki, Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de. Bazıları seyrederken hayatı en önden Kendime bir sahne buldum oynadım. Öyle bir rol vermişler ki; Okudum, okudum anlamadım. Öyle bir hayat yaşadım ki; Son yolculukları erken tanıdım Öyle çok değerliymiş ki zaman Hep acele etmem bundan anladım. Kendi kendime konuştum bazen evimde Hem kızdım, hem güldüm halime. Sonra dedim ki, Söz ver kendine! Denizleri seviyorsan, Dalgaları da seveceksin. Sevilmek istiyorsan, Önce sevmeyi bileceksin. Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin Korkarak yaşıyorsan, Yalnızca; hayatı seyredersin... Şebnem Ferah
-
iks mine iks
SANA DAİR... Yaşam kadar gerçek Yaşamak gibi sahte Öyle çok şey var ki Yaralayan insanı Bir yürek çarpıntısı Onu her gördüğünde Öyle çok şey var ki bak Sana dair Yanlış aşklar yaşadık Yanlış köprülerde Yanlış gemiler yakıp Aldırmadan İki damla su çaldık Zamanın pençesinden Aldırmadan, aldırmadan
-
ஐ๑((-_-))๑ஐ๑ LEYLA ๑ஐ๑((-_-))ஐ๑
yumotem, leylam ben teşekkür ederim bende çok etkilenmiştim... ne güzel bir sadakat değil mi? "Ya rab mana cismu can gerekmez Canansiz cihan gerekmez"
-
Olmayan bir şey tasarım yapabilir mi?
tasarımcının tasarımcısını sorgulamayı 10 yaşımda kavramıştım ve bir başka topicte buna cevap verdim. ön kabul tasarımın tasarımcısını bilmek değil, siz tasarımcının tasarımcısını soruyorsunuz. kaldı ki daha tasarımın (insanın) tasarlayıcısını kabul etmiyorsunuz bunu anlamadan bir önerge getirmeye çalışıyorsunuz. her şeyin bir başlangıcı var bunu bilim doğrulamıyor mu bir sebeb var ve buna bağlı bir sonuç oluyor... bilimin içinde tesadüfe yer yok her hücrenin, her bitkinin, her canlının ...v.s. incelenişinde varolan herşeyin bir sebebe bağlı olduğunu söylüyor. bir mikrop ortaya çıkıyor bilim o mikrobu ortaya çıkartan etkenleri araştırıyor... selamlar
-
din saptırılıyor
görme yetileri olduğu halde bazı şeyleri göremezler, duyma yetileri olduğu halde bazı şeyleri duyamazlar... bu fiziki anlamda da gerçektir, (çıplak göz her cismi göremez ve çıplak kulak her sesi algılayamaz) felsefi anlamda da niyete bağlı görmezden, duymazdan gelme yani önemsememektir... biz daha iyi anlıyor muyuz inşallah anlıyoruzdur ve inşallah anlama yeteneğimiz daha da artar... kalp ameliyatı olan ile lösemi hastasının tedavisi sonrası duygusal farklılıkları akademik olmak gerekmeden gözlemleyebilirsiniz... fıtık, bademcik, apandist ameliyatı olan yakınlarımda kalp ameliyatı olandaki gibi duygusal farklılıklar olmadı... kan neyi temsil eder felsefik anlamda? Atatürk bile "asil kan" tabirini kullanarak neyi işaret etmiştir. selamlar
-
Çelişkiler...
baktığım meallerin hiç birinde O ifadesinin Allah'ı işaret ettiğine rastlamadım ki meallerde bazı ayetlerin altına açıklama yazılır ya da meal edilen ayetin içerisinde () içerisinde kasdedilen şeyi yazarlar yorum olduğu içinde parantez içinde yazılır... ve o ayette anlatılan şey gayet açık olduğu için parantez içerisinde açıklama yapmaya bile gerek duyulmamıştır. selamlar
-
Din Değiştirmek
ateistin kutsalı vardır diye iddia ettiğimi hatırlamıyorum. ateistin inandığı şey madde ve özellikleridir dedim sayın brainslapper... deistler maddeyi ve bütün varlığı bir üstün gücün yarattığına inanırlar. ateistler maddenin öncesini bilmedikleri halde maddeyi ilk olarak adlandırırlar... selamlar
-
ஐ๑((-_-))๑ஐ๑ LEYLA ๑ஐ๑((-_-))ஐ๑
LEYLA ile MECNUN Mecnun, bir kabile reisinin dualar ve adaklarla dünyaya gelmiş olan Kays adlı oğludur. Okulda bir başka kabile reisinin kızı olan Leyla ile tanışır. Bu iki genç birbirlerine aşık olurlar. Okulda başlayıp gittikçe alevlenen bu macerayı Leyla'nın annesi öğrenir. Kızının bu durumuna kızan annesi, kızına çıkışır ve bir daha okula göndermez. Kays okulda Leyla' yı göremeyince üzüntüden çılgına döner, başını alıp çöllere gider ve Mecnun diye anılmaya başlar. Mecnun' un babası, oğlunu bu durumdan kurtarmak için Leyla'yı isterse de Mecnun ( deli, çılgın ) oldu diye Leyla' yı vermezler. Leyla evden kaçarak, Mecnun' u çölde bulur. Halbuki o, çölde âhular, ceylanlar ve kuşlarla arkadaşlık etmektedir ve mecâzî aşktan ilâhî aşka yükselmiştir. Bu sebeple Leylâ' yı tanımaz. Babası Mecnûn' u iyileşmesi için Kâbe' ye götürür. Duâların kabul olduğu bu yerde Mecnûn, kendisindeki aşkını daha da arttırması için Allahü Tealâya duâ eder: "Ya Rab belâ-yı aşk ile kıl âşinâ beni Bir dem belâ-yı aşkdan etme cüdâ beni." Duâsı neticesi aşkı daha da çoğalır ve bütün vaktini çöllerde geçirmeye başlar. Diğer tarafta ise Leylâ da aşk ıstırabı içindedir. Bir zaman sonra âilesi, Leylâ' yı İbn-i Selâm isimli zengin ve îtibârlı birine verir. Ancak, Leylâ kendisini bir perinin sevdiğini ve eğer kendisine dokunursa ikisinin de mahvolacağını söyleyerek İbn-i Selâm' ı vuslatından uzak tutmayı başarır. Mecnûn, çölde, Leylâ' nın evlendiğini arkadaşı Zeyd' den işitince çok üzülür. Leylâ' ya acı bir sitem mektubu gönderir. Leylâ da durumunu bir mektupla Mecnûn' a anlatır. Kendisini anlamadığından dolayı o da sitem eder. Bir müddet sonra Mecnûn' un âhı tutarak İbn-i Selâm ölür. Leylâ baba evine döner. Bir çok tereddütten sonra her şeyi göze alarak, Mecnûn' u çölde aramaya başlar. Fakat Mecnûn, dünyadan elini eteğini çekmiş ilâhî aşk yüzünden Leylâ'nın maddî varlığını unutmuştur. Leylâ, çölde Mecnûn' u bulduğu hâlde, Mecnûn onu tanımaz. Leylâ onun erdiğini anlarsa da yine onsuz yaşayamaz. Hastalanıp yataklara düşer. Kısa zaman sonra da ölür. Mecnûn, Leylâ' nın ölüm haberini öğrenir. Gelip mezarını kucaklar, ağlayıp inler; "Ya Rab manâ cism'ü cân gerekmez Cânânsuz cihân gerekmez." Der, kabri kucaklayarak ölür. Bir müddet sonra Mecnûn' un sâdık arkadaşı Zeyd rüyasında, Cennet bahçelerinde birbiriyle buluşmuş iki mesut sevgili görür. Bunlar kimdir? diye sorunca, derler ki: "Bunlar Mecnûn ile onun vefalı sevgilisi Leylâ' dır. Aşk yoluna girip temiz öldükleri, aşklarını dünya hevesleriyle kirletmedikleri için burada buluştular."
-
diloş...
Yalnızlığıma Ağlıyorum Al götür aşklarımı. bırakma geriye hiç bir şey.. sadece yalnızlık istiyorum. Eğer yapabiliyorsan acı çektir bana. Hemde kimsenin yaşayamadığı acıları çektir. canım acısın. Bırak izin ver kendime zarar vereyim. Kanlar aksın yavaşça damarlarımdan. Sıcak bir şekilde süzülerek damlasın yerlere. Kimseler ellemesin. Bir önemi olsun gözyaşlarımın. Olmayan gözyaşlarımın yitip giden anlamını geri ver bana. Yok olan duygularımı, acılarımı, aşklarımı, kalp atışlarımı geri istiyorum artık. Sence zamanı gelmedi mi? Yetmez mi bu kadar yok oluş? Yetmez mi bu kadar yalnızlık? Bırak artık bedenimi ben kontrol edeyim. Geri verki duygularımı biraz olsun sevebileyim artık. Gözyaşlarımı istiyorum senden. Yok olun, kayıp giden gözyaşlarımı istiyorum. Bu kadar da acımasız olmayın.. Yok oluşlara bu kadar uzun süre alışık değilim. Keşke diyorum ilk kez. Evet keşke başlamasaydım bazı şeylere. Keşke kimseleri sevmeseydim şu ana kadar. Keşke akıtmasaydım gözyaşlarımı boş yerlere. Keşke hiç başlamasaydım sigaraya. Keşke hiç sabahlamasaydım moda sahilde. Keşke hiç yürümeseydim istiklalde salınarak. Keşke aşık olmasaydım.... Keşke sevmeseydim bu kadar hayatı. Belki o zaman gidişim daha kolay olurdu. Belki o zaman birileri severdi beni ilk kez. Bir anlamı olurdu belki yürüyüşlerimin. Bir anlamı olurdu belki gözyaşlarımın. Ciğerlerime çektiğim duman bile anlamsız. Ne garip hakettim mi gerçekten ben bunları. Çok mu küçük düştüm gözünde?. Çok mu çocuksu isteklerim?. Bırak akıtayım damarlarımdaki kanı bu gece. Sadece bir geceliğine izin ver bana. Sonra yine al neyi istersen. Al hepsi senin olsun. Nasıl olsa yaşamayan bir bedende saklı herşey. Bırak bir geceliğine öleyim. Bakarsın uyanmam bir daha.
-
DÜNYA GÖRÜŞÜ NEDİR ?
Sevgili yam_yam emek vererek yazdığın yazın için teşekkür ederim ateistlerin tümüne önyargı ile bakmamamın sebebi sen ve değerli bilimselcidir. bir insan birşeye inansın ya da inanmasın eğer bir tartışmaya giriyorsa geliştirdiği fikirleri paylaşmalıdır... o yüzden senden öğreneceklerim çok değerli benim için. verdiğin örneklemelerden çıkan sonuca göre inananların tümü kendilerini ve karşılarındakini ikna etmek için bilimi inançlarına destek olarak kullanıyorlar... öyle ise hristiyanların kabullendiği baba, oğul, kutsal ruh üçlemesinde hristiyanlar bilimi kendilerine kanıt gösteriyorlar mı? ya budistler? yahudiler? yoksa müslümanlardan başka bilimi benimsemiş başka dindarlar yok mu? İslam öncesi İlahi olsun olmasın seçilen ve benimsenen hiç bir dinde bilimsel değerlere önem verilmemiş ki. hristiyanların ortaçağda bilimadamlarına neler yaptıkları ortada. ama müslümanlar bilim adamlarına düşman olup onları yakmamışlar. bilimden çok fazla faydalanmamış olmalarının çok başka sosyal sebebleri var ama din buna mani değil... yerçekirdek demir ve nikelden oluşur en azından şuanki genel kabul budur demişsin peki demirin de altın gibi çok büyük yıldızlarda ortaya çıkan bir maden olmasını nasıl açıklayacağız? yerçekirdek nasıl demir üretmiştir? insanların hemen hemen büyük bölümünde "mistik/doğa üstü/kendilerinden farklı" varlıklara inanma düşüncesi var adlandırılamayan, hayal edilmeye başlandığında zihinlerde kendine bir şekil buluyor... hinduların törenlerini izledim geçen dillerine şiş geçiriyorlar, bir nehre girip yıkanıyorlar kutsandıklarına inanıyorlar, sonra şii müslümanlara bakıyorum onlarda bir şekilde kutsanma adına kendilerine şişlerle eziyet ediyorlar kerbelayı anmak adına kendilerini zincirlerle kamçılıyorlar... bütün bunları görünce insanların inançlarının, geleneklerinin, alışkanlıklarının, bazı kabullerinin birbirinden etkilendiği gerçeği ortada duruyor... bir müslüman olarak anladığım dinde bu batıl dinlerle benzerliklerinin olmaması gerektiğini düşünüyorum... dinde o benzerlikler yok ama dini benimsemiş pek çok insanda var. kutsanma, kutsal, temas edip arınma içgüdüsü, bir şeye inananların çoğunda var olan şeyler. şeytanın güçlerini anlatan filmler izlemişsinizdir. şeytan kötülük yapma adına insan bedenine girer ya da yeni doğan bebek şeytandır tek eliyle kocaman bir cismi kaldırır, yakar yıkar, öldürür... oysa Kuran'da anlatılan şeytan zihinlerde gizlidir ortaya çıkıp yakıp yıkmaz, akıl çeler, yoldan çıkartır, saptırır, kötülüğü şeytanın kendisi yapmaz insana yaptırır. ama kime sorarsanız sorun şeytandan korkar. (inananlar) olağan üstü güçlerinin olduğuna inanırlar. oysa Kuran böyle birşey anlatmıyor. o sizin apaçık düşmanınızdır" diyor. ama bize kötülüğü kendi seçimlerimizi yaparken bizi yönlendirmekle yapıyor. aslında insan kendi kendisine kötülük yapıyor... son olarak bilim bir alternatif değil benim için. bilim hayatımı her anlamda kolaylaştırmama yarayan bir araçtır... selamlar
-
Olmayan bir şey tasarım yapabilir mi?
Olmayan bir şey tasarım yapabilir mi? bu başlık çok komik geldi bana ve bir mantığı yok "olmayanın kendisi tasarım yapar mı?" peki tasarımın kendisi kendisini tasarımlar mı? tasarımın tasarımcısı kimdir? kendisi midir?
-
ISPATA İHTİYAÇ YOK, AMA..?
brainslapper nereden katıldığınızı: Rusya diyerek belirtmişsiniz orası hristiyan bir ülke değil mi?
-
Din Değiştirmek
İster değer ver ister verme madde ateistler için varoluşun sebebidir başlangıcıdır. herşey maddedir maddeden ötesi yoktur. bu maddeyi yerden yere vurmana engel değil zira maddede bilinç yok sana tepki veremez! selamlar
-
Çelişkiler...
Yanlışın var Brainslapper diyanet meali...Hud/7 - O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı konusunda sizi imtihan için, henüz Arş'ı su üstünde iken gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratandır. Böyle iken “Ölümden sonra şüphesiz diriltileceksiniz” desen, inkarcılar “Mutlaka bu apaçık bir büyüdür” derler. süleyman ateş...Hud/7 Gökleri ve yeri altı günde yaradan O'dur. O zaman Arş'ı su üzerinde idi. (Bu kainatı yarattı) Ki, hanginizin daha güzel iş yaptığınızı denesin. Böyle iken yine sen: "Öldükten sonra diriltileceksiniz" desen, inkar edenler, mutlaka: "Bu, apaçık bir büyüden başka bir şey değildir." derler. yaşar nuri öztürk..Hud/7..O, odur ki, gökleri ve yeri altı günde yaratmıştır. O'nun arşı da su üzerinde idi. Böyle yapması, iş ve davranış yönünden hanginizin daha güzel olduğunu belirlemek için sizi denemeye yöneliktir. Sen, "Kuşkusuz, sizler ölümden sonra diriltileceksiniz!" dediğinde, küfre batanlar hemen ve kesinlikle şöyle derler: "Bu apaçık bir büyüden başka şey değildir... elmalılı hamdi Hud/7 O, öyle bir Allah'dır ki, hanginizin daha güzel amel işleyeceğini imtihan etmek için gökleri ve yeri altı günde yarattı. Arşı da su üstündeydi. Onlara "öldükten sonra tekrar dirileceksiniz" dersen, o kâfirler de kesinlikle sana: " Bu apaçık bir sihirden başka birşey değildir." diyecekler. hangi mealde O'nun arşında Allah'ın mekanı kasdediliyor? arş: göğün en yüksek katı... ayet yaratılan dünyadan ve onun göğünden bahsediyor Allah'ın mekanından değil... dünyanın en yüksek göğü (atmosfer) selamlar
-
Din Değiştirmek
Kurguyu yapanlar sadece deistler değilmiş buda ispatlanmış oldu... İlahları putları çalıyorlar diye onu görünmez yaptılar sonra sayısını azalttılar sonra binlerce peygamber geldi ne hikmetse hangi çağda gelirlerse gelsinler hep aynı Allah'ı anlattılar ve ne hikmetse birbirlerini hiç görmeyen peygamberler kendisinden sonra gelecek olana selam iletti. Hatta o akıllı insanlar öyle bir kitap yazdılar ki (KURAN) 1400 yıldır hala inanan inanmayan herkes onu okuyor ve kabullensin ya da kabullenmesin O'ndan bir şekilde etkileniyorlar. sonra birileri Kuran'ı doğrularcasına inançları alay konusu yapabiliyor... putperestlik günümüzde de var bendece kiminin türbeler, kiminin kutsal saydıkları eşyalar, kiminin para, kiminin iktidar, kiminin şehvet, kiminin bilim, kiminin kendi aklı... insan tapınacak bişey buluyor... ne hikmetse tapınma güdümüz mü var nedir? Müslümanlar...... ALLAH hristiyanlar.........GOD yahudiler........... ELOHİM mısırlılar.............RA ateistler..............MADDE/BİLİM deistlerin kimi.....ÜSTÜN BİR GÜÇ satanistler..........ŞEYTAN budistler.............BUDA hiç bir şeye inanmayan yok... kudret sahibi dedikleri biri var ve ona bağlılar...
-
Çelişkiler...
Ayetin başında neden bahsediyor... O dur ki gökleri ve yeri 6 günde yaratmıştır. (yarattığı dünyadan bahsediliyor) O'nun arşıda (dünyanın en yüksek katı) su üzerine idi.(su ile kaplıydı) bu ayette Allah'ın mekanından bahsedilmiyor yarattığı dünyadan bahsediliyor. Ama bir ayette "kürs" ten bahsedilir... (makam) ancak o makamın şekli açıklanmaz. Allah zamandan ve mekandan münezzehtir... münezzeh:1. Temiz, arı. 2. Uzak. yani zaman ve mekan üstüdür. Bir madde olmadığı için zamanla ve mekanla izah edilemez. Zaman ve mekan madde için var. Fizik kurallarıda bunun için var. selamlar
-
Laik Türkiye Cumhuriyeti Çöküyor! Kalk Ey Ehli Vatan!
Cumhurbaşkanlığı seçiminde kendi lehine çok iyi bir koz yakaladığını düşünüyor sayın başbakan... eşim türbanlı olduğu için Çankaya'ya çıkarmıyorlar işte bunlar din ve başörtüsüne düşmanlar bizi dinimizden edecekler diye çok güzel demagoji yapıyor. Halkın bir kesiminde gözlemlediğimde böyle düşünüyor. Tek etkenin başörtüsü olduğunu sanıyorlar oysa asıl kafaların içindeki zihniyettir rahatsız edici olan. O yüzden değiştiriliyoruz değişiyoruz farkına bile varmadan. Laiklik kavramının dinsizlik olduğuna inandırılıyor bir kısım insanlar. O yüzden düşünmeden kabullendiriliyor. Bilimselciye hak verdiğim bir nokta var "inanç" insanlar için manevi bir bağ olduğundan dini konuda söylenen önceden ezberletilmiş öğretilerine körü körüne bağlanıyorlar. Ve onu kaybedeceklerinden korkuyorlar. Ama anlayamadığım bir şey var... Sünni arablar ve bazı müslümanlar "islama ve müslümana" açık düşman olan ABD'ye nasıl bu kadar bağlı olabiliyorlar. Dini algılayışı kendisine bir referans olan başbakan ve meclisin akp'li vekilleri bütün dünyada en çok müslüman ülkeleri sömüren ve onların kanını döken Abd'ye nasıl bu kadar sadıklar. Wahshington'dan habersiz bir adım atamıyorlar. Ama kalkıp ülkede dinimizi özgürce yaşayamıyoruz diye yaygara yapabiliyorlar. Önce bağımsız ol, sonra iç meselelerini kendi halkına danışarak çöz. Abd Kürtlerle işbirliği içinde olduğunu her fırsatta dile getiriyor ve açıkça sergiliyor sonra başbakan pkk konusunda Abd'den adım atmasını bekliyor. Kendisi inanıyor mu acaba buna... Bütün bunları öyle sistemli yapıyorlar ki, sonra milletin kafası karışsın diye laik kavram sürekli gündemde tutuluyor ve ardından laik/antilaik ayrılıkçılar geliyor... ve hatta laiklik tartışılır oluyor tartışılan herşey zamanla dejenerasyona uğrar yorumlara açılır sonra birileri işine gelene inanırlar...