Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

sardunyam

Φ Süper Üye
  • Katılım

  • Son Ziyaret

sardunyam tarafından postalanan herşey

  1. kutuplarda güneş soldan mı doğuyor aceba belkim ondandır? kutuplarda ki buz tuzlu sudanmı, tatlı sudanmı oluşur?
  2. sardunyam şurada cevap verdi: arman başlık Forum Oyunları
    çaresizlik
  3. buz kalıbına şöyle şekillisinden (bu sırıtmaya hastayım)
  4. insan önce kendisi ile kapışır da ondan... futbol maçlarında taraftar maça giderken neden yanına döner bıçağı alır?
  5. sardunyam şurada cevap verdi: arman başlık Forum Oyunları
    iftira
  6. sayın katakuta engin bilgileri ile yine aydınca yorum yapmış... konudan o kadar uzaksınız ki, bir zamanlar müslümandım ama artık doğruyu buldum diyorsunuz ya, sizin artık müslüman olmamanızın sebeplerinden biri belki de en önemlisi herşeyi hafife almanızdan... ve inkara giden bir çok insan gibi egonuzun esiri oluyorsunuz, müslümanlara toptan iftira atıyorsunuz... birisi birisine ne demiş? Sayın Sarıgöl'ün yazdığı yorum Kuran'a uygundur, bunu sizin kabul etmemenizse bizim meselemiz değil... selamlar
  7. Burak ile Levent Onun adı Burak... Kendisine medyada rastlamışsınızdır. Ya bir trafik kazasının kahramanı olarak, ya babasına borç verirken, ya da milyon dolarlık işlere imza atarken... 28 yaşında... Bilkent Üniversitesi'nde okurken, Londra'ya burslu olarak yollandı ve ekonomi eğitimi yaptı. Askerlik görevini henüz yapmadı... Tecilli!.. 1988 Mayıs'ında bir trafik kazasında TRT İstanbul Radyosu Sanatçısı Sevim Tanürek'in ölümüne neden oldu. Şişli'de kırmızı ışıkta durmadı. Kazadan hemen sonra belediye arazözlerinin caddeyi baştan aşağıya yıkayarak 35 metrelik fren izini tamamen sildikleri, olayın cezai yönünün azaltılması için Burak'a kazadan sonra üç ay öncesine tarihli ehliyet verildiği, Sevim Tanürek'in yakınlarının azarlandığı, tanıkların hepsinin tehdit edilip korkutulduğu iddia edildi. Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi, Burak için "kusursuzdur" raporu düzenledi. Ölen Sevim Tanürek 8/8 kusurlu bulundu!. Burak hapisten kurtuldu. Kusursuz raporunu veren dairenin Başkanı Eyüp Bey ise, daha sonra Türkiye Deniz İşletmeleri Genel Müdür Yardımcılığına atandı. 2001 yılında evlendi. Babası, oğlunun düğününde takılan 174 adet Cumhuriyet Altını'nı mal varlığındaki artışın nedeni olarak açıkladı. Ayrıca, babası 2001 yılında verdiği mal beyanında oğlu Burak'a 220 bin ABD Doları ve 55 bin Alman Markı borcu olduğunu açıkladı. Üniversiteden yeni mezun, o zaman 22 yaşındaki oğluna... Babası Ülker Grubu ürünlerinin dağıtımını yapan şirketteki hisselerini 1.2 trilyon liraya satana kadar, şirket yönetimini Burak sürdürdü. Ve Burak geçtiğimiz günlerde bir kez daha gündemdeydi. Gıda sektöründeki hisseler satılınca, hemen şirketler kurup denizcilik sektörüne girdi. Yüzde 50 ortağı olduğu MB Denizcilik adlı şirket, 95 metre uzunluğunda Safran 1 adında bir kuru yük gemisi aldı. Gemiyi satan Hasan Doğan, satış fiyatının 2 milyon 325 bin dolar olduğunu söyledi. Burak, gemiyi ortağı ile birlikte 500 bin doları peşin 36 ay taksitle satın aldı. Ayda 72 bin YTL ödeyecekler. Gemiyi satan Hasan Bey ise, 705 milyon dolara İstanbul'daki İETT Garajı arazisinin sahibi olan Dubai Şeyhi El Maktum'un küçük ortağı oldu. Ayrıca, Hasan Bey'in ablası Remzi Gür ile evli. Remzi Bey, Burak'ı ve kardeşlerini burslu olarak yurtdışında okutuyor, babasının yakın arkadaşı, tatillerini onun yazlığında geçiriyorlar. ********* Onun adı Levent... 35 yaşında... Gazetelere, televizyonlara hiç çıkmaz. Ücretli bir çalışan. Aylık maaşından başka bir geliri yok. İş Bankası Fon Yönetimi Bölümü'nde çalışıyor. Kolay para kazanmıyor. Risk alıyor, işvereni adına verdiği kararlardan dolayı stres oluyor, terliyor. Ülkenin en iyi üniversitelerinden ODTÜ'nün iktisat bölümünden mezun... Eylül 2004'te kendi gibi ODTÜ mezunu olan Evren ile evlendi. Çankaya Köşkü'nde sessiz sedasız, sade bir düğün yapıldı. Ne trafik kilitlendi ne de yabancı devlet başkanları şahit oldu. Davetliler arasında Köşk'ten bazı personel ve şoförler de vardı. Takı takma merasimi yapılmadı. Gelinin gelinliği Versace gibi yabancı marka değildi, Ankara Olgunlaşma Enstitüsü'nde dikilmişti. Vergisini milletin ödediği diğer şatafatlı düğünlerin aksine, babası, düğün nedeniyle Çankaya Köşkü'nde o saatlerde tüketilen elektriğin bedelini cebinden ödedi. Nikahı kıyan Çankaya Belediye Başkanı, çiftten "Laik Cumhuriyete sadık evlatlar" yetiştirmelerini diledi. İstanbul'da 1 milyar 200 milyon liraya ev kiraladılar. Çalışıyorlar. Büyük ihtimalle ev geçindirirken zorlanıyorlardır. Çünkü, Ocak ayında bir erkek çocukları oldu. Bu sevindirici olay da sessiz sedasız gerçekleşti, muhabir, kameraman falan izlemedi. Levent, arada bir anne-babasını ziyaret için Ankara'ya geliyor. Koruma istemiyor ve havaalanından taksiye binerek Çankaya Köşkü'ne ulaşıyor. Ancak, şatafatlı ana kapı yerine, köşke ziyaretçilerin alındığı 5 numaralı kapıdan giriyor. Nizamiyeden yürüyerek konuta çıkarken, her seferinde Cumhurbaşkanlığı korumalarını şaşırtıyor. Birinin adı Burak, diğerinin Levent... BURAK, TAYYIP ERDOGAN'IN LEVENT ISE CUMHURBASKANIMIZ SAYIN NECDET SEZER'IN OGLU...
  8. biz birbirimizi bulduk, cadıcım ama bu sefer seni kaybettik
  9. galiba öyle olacak bitanem Leylam, papatyalar, kır çiçekleri ve mümkünse sarı güller de sardunyalar gibi beni hatırlatsın, kaktüs nasılsa Frozen cadısını hatırlatıyor, bir de kaynana dili var oda Frozeni hatırlatabilir kanımca
  10. çok gericiydi leylacım... donrurucuydu aynı zamanda battaniyenin altında hop hop hopladım anacım
  11. aman iyi olsun benim leylağım dimek yeşermeye başlayacağız, dimek aynı zamanda bir yaşında hurmayız, ay ne güzel şey bu ya, dünyanın bir ucunda bir sevdiğimiz bizden uzakta bizi yetiştiriyor... çok seviyorum seni leylacım... bitanesin
  12. pembe çiçeklerle birbirinizi mi hatırlıyorsunuz canlarım, şimdi baharın coşkusu heryerde heryerde sarı kır çiçekleri var, papatyalar da coşmaya başlamış, ve ben sizi baharda daha çok seviyorum
  13. yerim sizi ben, uyku sersemlerim benim iğde dalım gecem gündüzüme karışmadı beaa, ama gündüz bir iki saat uyumak iyi geliyor bana, geceleri film izliyorum, kitap okuyorum, az uyuyorum ondan bitanem... dün bir film izledim iliklerim dondu anacım, gerim gerim gerildim leylam benim sersemlik konusunda yalnız değilsin canım
  14. teşekkür ederim iğde dalım, sevdiğim bir şarkı bu.. canım Leylam, çok güzel bir çiçek, ağlamıyorum bitanem, uyumaktan şuan serseme döndüm kalktım yarım ekmek arası domates peynir yedim, tam süper oldum bak sezenim söylüyor bizim için... ben beni bilirim gel gör anlatamam, gir bak içerde hem bahar hem güz, dünya malında, komşu bağında, billa gözüm yok dururum dümdüz...
  15. galiba hatırlıyorum sizi, resetlerken aradan kurtulmuş olmalısınız, Leylam doğru tespit bir şeyi silmeye çalışırken bir sürü şey silinebiliyor, benim anti virüs programım toptan temizlik yapmış
  16. İyiyim erguvanım, uyudum, büyüdüm biraz şimdi bana bunu sorman biraz abes kaçtı iğdem, malum ben Sardunyayım ama çok istiyorsan herşeye maydanoz olabilirim
  17. Hangi hümanizm dediğiniz zaman bu çeşitlidir manası çıkar ki değildir, insancıllık, iyi niyet, hoşgörü... işte budur... yani özü insan sevgisine dayanan hümanizm, gerçi benim bildiğim başka bir türü yok ama siz başka türlerini de biliyorsunuz galiba? İsmini verdiğim insanların söylediği sözler kitaplarda, nette, dergilerde mevcut zahmet edip okuyun, oradan bulursunuz seküler ve inançlı bakış açılarını... tek tek yazacak zamanım yok... seküler bakış yani dünyasal bakış bütün insanların içinde vardır, en dindarı bile içinde bir dünyasallık taşımaktadır, madde bedenin gereksinimleri bu dünyaya aittir... Din ruhu yönetir, yani düşünceyi, düşüncede bedeni kontrol eder... Zincirleme bir etkileşimdir... O yüzden hem seküler hemde dindar olunabilir, adı geçen alimler, filazoflar, düşünürler aynı zamanda dünyasal olarakta yaklaşmış, bakmış, kavramışlardır... Bir bütünü incelemenin en iyi yolu onu parçalara ayırıp araştırmaktır, seküler bakış açısı dünyasal bütün meseleleri parçalar öyle hesap eder, dindarlık ise bütünü temsil eder, bütüne inanır, öyle olmalıdır, zira Allah insanlığa bildirmiştir hiç bir şey birbirinden ayrı değildir, insan Allah'tan ayrı değildir... Hizbullah meselesinde çok yüzeysel bakıyorsunuz, öldürülen masum insanların kanını akıtan bu kanlı terör örgütü kendilerine Allah'ın askesi diyerek sözüm ona Allah'ın dinini savunduklarını sanıyorlar... Ve bunlar gerçek, hilafet devleti kurmak isteyen çığırtkanlarda toplantılarda ölüm naraları atıyorlar geçmişte bu kasetleri izlemişsinizdir, izlemediyseniz de netten bulabilirsiniz, yani sadece dini terör örgütleri değil dinden çıkar elde eden kesimde kendi idealleri uğruna başka düşünceleri sindirme, yıldırma, susturma derdindedir... Siz kabul etseniz de etmesenizde bu böyledir... 5/6 yaşlarında çocukları gönderdikleri Kuran kurslarında birer militan gibi yetiştiren, gelecekte Din Devleti kurulacağına and içen, bu yolda karşısına çıkacak engelleri Allah adına ortadan kaldıracağını sanan zihniyetleri görüyoruz... Siz görmüyor musunuz? Savunulacak fikrimin kalıp kalmadığı sonucuna erken vardın yoksa bilgiler sana ağır mı geldi? ****************************************************************************************** Ahlak'ın kaynağının ne olduğu konusunda insanlık tarihi boyunca ortaya konan üç temel tezin olduğu görülmektedir. Bu tezlerden ilki, ahlakı insanın hem yaratılışı, tabiatı veya fıtrat kanunları anlamında, hem de peygamberler aracılığıyla gönderilen vahiy kaynaklı ilkeler, kurallar anlamında kabul eden dinlerin tezleridir. İkinci tez ise ahlakı akıl referanslı olarak ele alan, onu hem bir metafizik hem de pratik bir insani olgu olarak gören farklı felsefe doktrinlerinin tezleridir. Üçüncü tez ise, ahlakın toplumsal yönü üzerine geliştirilen antropolojik ve sosyolojik teorilerdir. Ahlak kavramı Batı dillerinde ise iki farklı biçimde kullanılmaktadır: Etik ve moral… Yunanca "etik" kavramı "ethos" kelimesinden gelmektedir. Bu kavram aslında ahlakın tam bir karşılığı olmaktan çok, ahlakın konuları üzerine yapılan felsefelerin genel bir adıdır. Başka bir ifadeyle, ahlak üzerine yapılan felsefe ya da ahlak üzerine düşünebilme faaliyetidir. Yani etik, "iyi ile kötü olan davranışların belirlenmesini teorik olarak ve mantık temellerine dayalı olarak incelemeyi konu edinen bir disiplin"dir. Böylece ahlak felsefesi anlamındaki etik, belli bir toplumda veya belli bir dönemde ortaya çıkmış ahlak kurallarıyla değil, ahlakın her zaman ve toplumda geçerli ilkelerinin neler olduğu, farklı ahlak kuralları arasında seçim yapmamızı belirleyen ilke ve ölçütlerin neler olabileceği gibi konularla ilgilenir. Ahlâk problemi, insanlık tarihi boyunca, felsefenin hem teorik, hem pratik konuları arasında yer almıştır. Ya da ahlâk problemini hem teorik, hem de pratik bir konu olarak değerlendiren filozoflar vardır. Başka bir ifadeyle de ahlâk probleminin, teorik yanı da vardır, pratik tarafı da denilebilir. Mesela, ahlak felsefesinin ilk üstatlarından Platon'a göre, ahlâk problemi, bilgi teorisinin üzerine bina edilir. O bilgi ile erdem arasında yakın bir bağ kurarak, idealist bir ahlâk teorisi geliştirir. Diğer yandan öğrencisi Aristoteles, ahlakı teorik ve pratik yönleriyle ele alma konusunda daha ayrıntılı fikirler üretir. Aristo kendisine sadece iyiyi ve erdemi amaç edinen düşünme erdemleri ile iyiyi pratik davranışlar bakımından inceleyen karakter erdemlerini birbirinden ayırır. Hangi tarafından bakılırsa bakılsın ahlâk, felsefenin temel problemlerinden birisi olmaktadır. Teorik açıdan insanın kendi kendisiyle hesaplaşmasını sağlayan vicdan, ahlâk felsefesinin çözülemeyen problemlerinden birisi olmaya devam etmektedir. Birçok insanın karşı karşıya kaldığı bir şaşırıp kalma haline neden olan "vicdanın sesi" denen şey nedir? Hiçbir belli neden olmaksızın mesela, (Sokrates'i ölüme gitmeye yönelten) o vicdan (daimon) nedir? Bu sorular hep varolmaya devam etmektedir. Fakat toplumun tek tek insanlara yüklediği bu davranışların iyi ya da kötü olarak belirlenmesi, gerçekten de doğru ve geçerli bir hüküm olabilir mi? İnsanların çoğunluğu bu soruları sormaksızın toplumun istediği davranışları iyi; istemediği davranışları da kötü olarak benimser ve bunları uygulamaya çalışır. Filozoflar ise bilgi, varlık ve estetik yargılarda olduğu gibi, bu konuda da aklın kılavuzluğuna başvururlar. Aklın açık-seçik ve tutarlı olarak aydınlatmadığı bir yargıyı hemen doğru olarak kabul etmezler. İşte filozoflara göre ahlak olgusu hakkında da özellikle bazı soruların cevabını verdikten sonra, onun hakkında daha doğru bir hüküm verebilir. Filozofların ahlâk prensiplerini anlamak ve açıklamak amacıyla sordukları belli başlı sorular ise şunlardır: 1- Toplum otoritesinin kaynağı nedir? Toplum otoritesi apriorik (deneyden önce) bir zorunluluk mudur; yoksa sonradan bazı toplumsal grupların ya da kişilerin çıkarları için teşekkül etmiş sun'i bir teşekkül müdür? Toplumun belirlediği iyi ve kötü yargıları insanın daha özgür kılınmasını mı, yoksa özgürlüğünün elinden alınmasını mı sonuç verir? 2- Bütün insanların ittifak edip, onaylayabilecekleri ortak davranış tarzları var mıdır? Yoksa kişiden kişiye, toplumdan topluma değişen relatif bir durumdan mı söz edilebilir? 3- İnsanın her zaman ve mekanda değişmeden kalan insani bir özü var mıdır? Yani ortak bir insan tabiatından söz edilebilir mi? Eğer böyle ise, insanın bu tabiatı ahlaklı bir varlık olmasına elverişli midir? Ya da insanın tabiatı bencil mi, yoksa toplumsal mıdır? 4- İnsan davranışlarında hür müdür, yani insanın hür bir iradesi var mıdır? Yoksa insan belli duygu ve tabiat ilkeleri tarafından sınırlandırılmış mıdır? 5- Davranışlarımızı belirleyen ahlâk prensipleri ile düşünce ile bilgi arasında bir ilişki var mıdır? Varsa bu ilişkide hangisi önce gelir. Ahlaki davranışlarımız ve eylemlerimiz bilgi ile temellendirilebilir mi? (Dranaz, 1972, 103) 6- İyilik ve kötülük kavramları hakkında ortaya atılan; iyilik ve kötülük bir davranışın ya da varlığın özünde var olan bir özellik midir; yoksa bir eylemi veya varlığı biz iyi ya da kötü olarak nitelendirdiğimiz için mi öyledirler? Alıntı
  18. Çelişkilerde dereceyi birinin belirlemesi mi gerekli? Bunu açarmısınız? Kim belirlemeli, hangi ölçülerle belirlemeli? çelişkininde çelişkisi vardır mı demek istediniz? Elbette temel düşüncelerimde kendi bakış açımla değerlendireceğim kime göre değerlendireceğim? Sorgulanmanın bireyin yapıp ettiğine göre yapılmasının asıl sebebi budur aslan34, kendi bilgisi, algısı, yapısı, niyeti nedir, işte değerlendirme bunlara göre yapılır... İman, ilke, inanç, ideal insanların düşünerek, öğrenerek, fark ederek, zihinde kurgulayarak vardığı sonuçlar değil midir? işte bunlar değişmez, yani eğer bu konularda kendinizi ikna etmişseniz ancak onun üzerine inşanızı devam ettirirsiniz, burada anlama ve anlatma sorunu neden kaynaklanıyor biliyor musunuz? aynı dili konuşmamıza rağmen, aynı duyguları paylaşmıyoruz, siz benim inandığım değerlerin hiç birine inanmıyorsunuz, bende sizinkilere o yüzden duygularımız bakış açılarımız görüşlerimiz farklı... ve o yüzden sizinle anlaşabilmemizin olanağı yok, zorluyoruz işte... Bişeye bişey dediniz, demediniz bunu ifade etmedim ki, sadece sizden farklı düşünmeme sebep olan fikirlerimi anlattım, anlayabilmeniz için, ama anlaşamayacağımızı bilerek... pergel temelini attığınız değerlerde olur, fikirler değişkendirden kastım şudur, şimdi düşünün Allah'a inanıyorsunuz, bende inanıyorum, Allah hakkında ve sistemi hakkında bilgi edindikçe fikirlerimizde zenginlik olur, hatta değişiklikte olur... Bir değere sahipsiniz o değer hakkında ne kadar çok araştırırsanız, fikrinizde o derece değişiklik, zenginlik olur, bakış açılarının farklılığını merakım buradan kaynaklanır, sizin baktığınız noktadan bakan çok insan tanıdım, bununla yetinmedim...
  19. Çok uzun uzun yazmışsınız ama aynı şeyleri tekrar etmişsiniz... Ben duydum peygamberin kendileri gibi olduğunu iddia eden bir çok insanın sözlerini, ama şimdi o insanları bulup buraya mı getirmem gerekecek, sanırım bu konuda birbirimizin sözüne güvenmek zorundayız... Peygamberin tebliğci olduğunu size hatırlatmamın sebebi de bu sorunuzdan kaynaklanıyor, yani hayatının merkezinde din olması O'nun görevidir herşeyden önce, bunu anlamak lazım, yani O Resullullah İslam'ı anlatmak için gelmiştir, en birinci vazifesi budur, buna göre onu bizden ayrı tutan özellik nedir? Ben sizin bu açıklamanıza karşın sizden "din nedir" e kendi yaklaşımınızı öğrenmek istiyorum... Sizce Din Nedir?
  20. iyiyim Yumotem, biraz rahatsızdım bugün doktora gittim yoruldum şimdi çok uykum var, biraz uyusam iyi gelecek, umarım sende iyisindir canım bende seni özlemişim
  21. yaw o kadar ağlamışım bir gözümün yaşını silen olmamış, de gedin bide arkadaş olacaksınız
  22. ya ben bugün reset attım galina beynime, hiç bir şey hatırlamıyorum, iyi mi oldu kötümü aceba? siz kimsiniz bir yerden hatırlar gibiyim

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.