Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

sardunyam

Φ Süper Üye
  • Katılım

  • Son Ziyaret

sardunyam tarafından postalanan herşey

  1. sizide yanımda götürmek gibi bir şansım yokmu? evet İğdem internet kafeciyle bir pazarlık yapayım olmazsa geçici bir süre orada çalışayım hem sizden ayrı kalmamış olurum hem üstüne para kazanırım bu dahada dahiyane bir fikir, gene fikrim geldi bak görüyonmu? bu alışkanlık en güzel alışkanlık siz varya inanılmaz derecede güzel bir kazançsınız Allaha şükür ki sizi karşıma çıkarmış canlarım...
  2. Eskiye dair ne varsa özlenen o en çok geceleri gelip buluyor insanı... Bütün dost sohpetlerimizde bile gece yarısını geçtiğinde biz eskileri yadediyoruz... Çoğu zaman farketmeden... Kaybettiğimiz yakınlarımız çoğu kez o saatlerde gelir aklımıza çünkü gündüzler çok yoğun o kadar çok koşturuyoruz ki düşünmeye vaktimiz olmuyor... Geceler varya işte onlar sevdiklerimizi düşünürken hiç kimse gelip sizi o güzel düşünceden alıkoyamadığı saatler... Biz ve özlediklerimiz düşüncelerde buluşuyoruz... Herkesin uyuduğu saatlerde bazı insanları uyku tutmuyor pencereler nereye açılır bilmiyorum bazı evlerin pencereleri ışıklara bakmıyor... Uzaktan bakıldığında şehirlerin, evlerin ışıkları hep aynı parlıyor... Ama her evde başka bir hikaye yaşanıyor... Bazı insanlar görebildiği en uzak mesafede bir evin ışığına bakarken tıpkı senin gibi Diloşum, yani farkında olarak yaşayanlar öyle güzel şeyler düşünüyorlar ki, acaba insanlar mutlu mu diye...? Zamanımızda bir başkasının mutluluğunu umursayan kaç kişi kaldı bilmem ama onlardan birini tanıdığım için çok şanslı olduğumu biliyorum... Hatta tanıdığım bir kaç kişi var böyle... Çok şanslıyım...
  3. Redblack, canım evet fazla gelmiyorsun umarım hayatında herşey yolundadır... teşekkür ederim çiçekler için... Sedelina, canım benim teşekkür ederim sanada çok güzel bir yüreğe sahipsin sen, benim ailemde sizleri tanıyor... Bu çiçeğimi bütün forum arkadaşlarıma, dostlarıma, kardeşlerime armağan ediyorum... Bir süre bende aranızda olamayacağım kendinize iyi bakın dilerim hayatınızda herşey yolunda gider ve amaç edindiğiniz güzel duygularınız artarak devam eder... Sevgiler...
  4. Gidiyorum ama geleceğim... İçimde kocaman olacak özleminiz ve geldiğimde seni çok daha mutlu bulacağım... İnşallah...
  5. İnternet kafeye taşınacakmışım gibi görünüyor ben bu hasrete fazla dayanamam... Başınıza gene bela olur gelirim nası fikir? bende seni aklımdan çıkarmayacağım ve bende seni seviyorum...
  6. Seksenli yılların başıydı , hayatın benim için tam bir kabus olduğu etrafın kan gölüne döndüğü haklının haksızdan ayrılamadığı yıllar birkaç ay Münih de kaldıktan sonra Frankfurt’a geçmiştim Türkiye’den asıl ayrılma sebebim olan bu oğlan anarşist olacak tezini ısrarla tüm kainata kanıtlamak ister gibi Almanya’da da rahat durmadım Türk federasyona gidip gelirken babama yakalandım.Zaten gittiğim günden beri ne kadar kilise katedral ufak büyük Hıristiyan aleminin sembolü varsa üstüne bir o kadarda sarışın alman kadınlarıyla donuk gözlerini koyun beynime kalbime sağdan soldan vurup duruyorlardı hele hele sürekli puslu yağmurlu insana nefes aldırmayan havası yok mu canımdan bezdirmişti beni çok da hevesliydim ya zaten satma hevesim olsaydı vatanımı ta buralara kadar gelmezdim diye dikilip babama Ankara’ya tekrar döndüm. Vaziyet burada da pek farklı değildi yani nerede ve nasıl olursa olsun benim kaderim mücadele ile eş anlamlı bir kelimeydi ha yazmışsın ha söylemişsin hiçbir şey fayda etmiyordu Üvey babam Ankara yarı açık cezaevinde mecburi ikametine devam ederken haftanın üç günü yemekler hazırlanıyor elbiseler kuru temizlemelere veriliyor ceza evi yolu tutuluyordu Hazıra dağ dayanmaz lafını o zaman anladım elimizdeki avucumuzdakiler uçup gidiyordu Hem maddi hem manevi olarak zor günlerdeydik Üvey abim annem ve ben hayata karşı güç birliği yapmış direnişe geçmiştik Uçaklarla tatile gitmeler ki o zamanları yaşayanlar bilir Alanya yada Antalya diye bir yer yok Erdek var Uludağ var bir çok insanın Türk filmlerinde özenerek baktığı hayattan,yokluk yıllarına doğru geçerken hayatımız anlıyordum büyümenin ne demek olduğunu Okul yıllarım İhtilal sonrası ağır sorumluluklar la başlamış allak bullak olmuş bir hayat gitmeler gelmelerle sürerken O’nu gördüm okulun arka bahçeye bakan penceresinden Klasiktir ya bahçede mahkumlar gibi üç kız yan yana yürüyorlar ikisi sağa sola ve bütün yönlerin yöneldiği yerlere gülümsüyor ama ortadaki kız başını yerden kaldırmamakta ısrarcı Gelen geçen Allahın tek kuluna kul muamelesi yapmıyor , sınıfa dönüyor ve içerde kalan üç beş kişiye bağırıyorum kim ulan bu koşa koşa geliyor çocuklar üç yaş büyüğüm sınıf arkadaşlarımdan abi kelimesinden utandıkları için baba diyorlar üç yaş o yıllarda bir asır aramızda ben hala silah taşıyorum onlar ise okula ana babalarıyla geliyorlar İçlerinden bir tanesi kısık bir sesle yasemin diyor O yasemin baba bizim sınıfta tanımıyor musun Allah Allah tanımıyordum aynı mekanda aynı havayı aylarca soluduğumuz bu sarışın çekik gözlü beyaz tenli saçları yarı beline kadar çift örgü kaşları en az bahtım kadar çekik ve sert güzeller güzelini tanımıyordum hele bir çalsın dedim çocuğa bakarak bahtımın teneffüs zili gülecek gibi oldu yüzüne baktığımı görünce vaz geçti kızmamdan korktu sanırım sustu Tanışma hiç de öyle romantik filan değildi bir birimizi zaten tanıyorduk ama bir türlü ona sevgimi anlatma fırsatı bulamamıştım normal bir ailesi normal bir hayatı normal bir yüreği vardı en zoru da bu işte o normaldi herkes gibi karşısında da ben vardım yazık ya neylesin tam bir baş belasıydım. Ne yer ne içer neyi çok sever her şeyi biliyordum Hayatını nerde oturduğunu babasının işini annesinin genç kızlığında oturduğu köye kadar her şeyi o ise beni anlamaktan öte biraz korku biraz ilk aşkın verdiği panikle sürekli susuyordu Ümit Besen hayranıydı ve o yıllarda aşkımız tahta masalardaydı ıslak mendil deydi çakıl taşlarındaydı kalleş adam en sonunda nikah masasını söyledi Küçük anekdotlar vereyim ilişkimiz hakkında sinemalarda ümit besenin bir filmi oynuyordu Okul çıkışı evine ben bırakıyorum ben olmazsam sınıftan bir çocuk götürüyor belayım başına yolda elini tutamıyorum başkanım ya şimdilerde reis diyorlar yakışmaz diye elini tutamıyorum bazen lan keşke kominist olayım şimdiye beklide öperdim diye hayatımın tek siyasi bunalımına giriyorum ,yol uzun en büyük şansımız ama her zaman yürüyemiyoruz bir iki adımdan sonra yengenizi eve bırakın diye başka birine emanet ediyorum mahalleden söz olur korkusuyla çocuklar biraz uzaktan takiple evine ulaştırıyorlar onu sonra gelip tekmil veriyorlar.Hiç unutmuyorum bana bir gün dedi ki ; canım babam erken yat dedi dün gece az kaldı ayaklarına sıkarım diyecektim  sen beni bu hanım ağalığa acayip alıştırdın şımartma beni bu kadar.Haklıydı ama şımarmalıydı ben sevdiklerimi şımartırım Beni sinemaya götürür müsün dedi usulca kedi mırıltısı gibi tabi dedim neden olmasın Ondan ayrıldıktan sonra sinema sahibi olan efendiyle kısa bir görüşme yaptım ve ertesi gün sabah 9:30 sinemayı boşalttırdım.Sabah derse girmeden önce hocaya yasemin ve ben izinliyiz haberiniz olsun dedim ve okuldan çıktık. Çok komik ya hala düşündükçe gülüyorum ne erkekmişim , okulla sinemanın arası dolmuşla üç durak el ele tutuşup yürüsene yok olmaz millet ne der işte hayatımın özeti Millet için yaşadım ben hay Allahım ya Neyde taksiye biniyoruz sinamada iniyoruz salona girdiğimizde film kopuyor bütün koltuklar boş koca sinama teşrifatçı bile yok film başlıyor başını omzuma koyuyor ve her zaman ki kedi edasından dişi bir kaplana dönüyor sen sevilmelerin en güzeline layıksın seni çok seviyorum diyiveriyor. BEŞ DAKİKA MOLAAAAA FİRİGOOOOOOOOO GAZOZZZZZZ PATLAMIŞ MISIRRRRRRRRRRR
  7. Şehitlerimize saygıyla Şehitlere vefa borcu "Ne Mutlu Türküm" diyen sevgili kardeşlerim, Ben bir TSK mensubuyum, son günlerde artan terör olayları hepimizi etkilediği gibi bizleri de çok derinden etkiliyor. Özellikle mevcut hükümetin duyarsız davranışları, gerekli yasal düzenlemeleri muhtemelen bilinçli olarak yapmamaları, yeterli ve organize bir kamuoyu desteğinin olmaması, İç Güvenlik Harekatında halen görev yapan Mehmetçikleri bizlerden daha fazla etkiliyordur. Buna eminim. Çünkü benzer duyguları yıllar önce bizler de yaşadık. Bizler sıcak evlerimizde oturup siyasi tartışmalar, seçim hazırlıkları ile meşgul olurken; Onbinlerce Mehmetçik, gecenin karanlığı ve soğuğunda, karlı buzlu dağlarda, tepelerde, daracık keçi yolarında, sırtlarında ortalama 30-35 kg. teçhizatla, elleri tetikte, dağ bayır demeden, her an ölüme hazır olarak, emperyalistlerin, "vatanımızı bölmekle görevlendirdiği" teröristlerin peşinde koşuyor. Bu çocukların manevi desteğe şiddetle ihtiyaçları var. Her şehidin; ailesine şehit olmadan önce söylediği, yazdığı, "şehit olma ihtimali"nden bahseden konuşmalar, şiirler, helalleşmeler; Aslında bölgedeki hemen hemen bütün Mehmetçiklerin bu manevi desteği; hiç olmazsa kendi yakınlarından sağlama ihtiyacının, manevi destek arayışının tezahürleridir. İç Güvenlik Harekat alanında görev yapan hemen her askerin ; bir şiir defteri, bir günlüğü, evlerine yazılan mektuplarda bazen hayali çatışma anıları vardı. O zamanlar biz genç subaylara bunlar garip gelir, bazen de kızardık. Ama şimdi bunun sebebini çok daha iyi anlıyorum.Mehmetçik Türk Milletini yanında görmek için, desteğini hissetmek için, manevi gücünü arttırmak için, kendince bir yöntem geliştirmiş... Mehmedimiz aslında çok mütevazıdır. Komutanlarının yazıp evlerine gönderdiği bir takdir yazısı, silah arkadaşları ve komutanları ile birlikte çektirdiği bir fotoğraf, bir komando andı içmek, "Sen Türk Komandosusun !" denmesi bile onlara çok büyük bir güç vermekteydi. Bu gün işleri daha zor, kendilerine destek olmayan bir hükümet ve bu hükümet yanlıları tarafından oluşturulmuş bir medya var. Türk Halkının sağlayacağı manevi desteğin iyi bir organizasyon ile gerçekleştirilebileceğini düşünüyorum. Böyle bir organizasyonun; ancak sizin gibi vatanını milletini seven kişiler tarafından yapılabileceğine inanıyorum. Mevcut durumda TSK tarafından terhis olan askerlere sadece yasal mevzuat çerçevesinde bir terhis veya üstün başarı terhis belgesi verilir ve bu yoğunluk içersinde birlik komutanları yapabilirler ise ailelere çeşitli takdir, teşekkür belgeleri gönderirler. Bu kapsamda bizler ne yapabiliriz. 1. Her Mehmetçiğe bir mektup 2. Her Mehmetçiğe bir Türk Bayrağı Oturalım, elimize kağıt kalemi alalım; oğlumuza, kardeşimize, sevdiğimize neler söylemek istiyor isek, duygularımızı kağıda dökelim, ekine bir bayrak koyalım ve askeri birlik adreslerine gönderelim "MEHMETÇİĞE BİR MEKTUP, BİR BAYRAK !" Bildiğimiz askeri birlik adreslerine , askerlik şubelerine, il jandarma komutanlıklarına, yakınlarımıza, tanıdıklarımıza hiç olmazsa bir mektup gönderelim. "MEHMEDİM ! BAYRAĞIM SANA EMANET... " diyelim. Zarfın üzerine adres olarak sadece "MEHMETÇİK" yazacağız. Altına da adresini ilâve edeceğiz. Gittiği adreste, mektuplarımız sıra ile komutanları tarafından askerlere dağıtılsın. Eminim ki dağıtılacaktır Ben bazı adresleri aşağıda vereceğim. Değişik adresleri bilenler, herkesin katılmasını isteyenler, bildikleri başkaca "birlik, kıta, bölük" vb. adresleri eklesin ve bu çağrıyı birbirlerine iletsin. Türk Milletini yanında görmek isteyen Mehmetçiğe bundan güzel manevi destek olmaz. EMPERYALİZME KARŞI İLK KURTULUŞ SAVAŞINI BAŞARIYA ULAŞTIRAN BÜYÜK MİLLETİME MİNNET DUYGULARI İLE SAYGILARIMI SUNUYORUM. Gün; Yüce Türk Milletinin birlik ve beraberliğini kanıtlama günüdür. İşte bazı adresler ! Komando Tugay Komutanligi Zincidere/ Kayseri Komando Tugay Komutanligi Bolu Komando Tugay Komutanligi Siirt Komando Tugay Komutanligi Tunceli Dag ve Komando Tug. K.ligi Hakkari 23 .J.Sinir Tumen K.ligi Sirnak J.Komd . Tb. K.ligi Hozat/Tunceli J.Ozel Hrk. Grp. K.ligi K.ligi Tunceli 51.Mot . P.Tug.K.ligi Hozat/Tunceli Ic Guvenlik A.K.ligi Kiği/Bingol Ic Guv. Tug. K.ligi Şırnak P.Tug . K.ligi Ercis/Van Dag. Komd. Tug. Ic. Guv. Tb. K.ligi Yuksekova/Hakkari Mot. P.Tug. Bingol Ic Guv. Tug. K.ligi Adakli/Bingol Mot. P.Tug. Lice Mot. P.Tug. Silopi Mot. P.Tug. Sarikamis Demirköprü Karakolu 2.Hudut Taburu 5.Bölük Altınözü , Demirköprü-Antakya KOCATEPE KARAKOLU PÜLÜMÜR/TUNCELİ JANDARMA KOMANDO KOMUTANLIĞI KEMAH/ERZİNCAN İL JANDARMA ALAY KOMUTANLIĞI TOKAT
  8. Postmodernizm nedir? 10 SORU - 10 CEVAP Naki Özkan Edebiyatta ve mimaride kullanılmaya başlanan bu kavram siyasi literatürümüze de girdi Son günlerde "postmodernizm" kavramı özellikle siyasi konularda çok kullanılmaya başlandı. Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Akay postmodernizmin ne olduğunu anlattı. 1 - Postmodernizm ne demektir? Birçok anlamı var. Modernden önce, modernden sonra, eklektizm, avantgard yani öncü olma, bireyleşme, cemaatleşme olarak kullanılıyor. 2 - Bu kavram ne zaman kullanılmaya başlandı? 1960’lı yıllardan itibaren kullanılıyor. Önce edebiyatta, 1970’li yıllarda mimaride kullanıldı. 1979’da Jean François Lyotard’ın "Postmodern Durum" adlı kitabıyla bir tartışma başladı. 3 - Modernleşme serüvenimiz bizim postmodernizme açılışımızı daha mı kolaylaştırıyor? Türkiye olağanüstü modern bir ülke. Herkes yeniye çok açık. Hatta İslami düşünce de modernliği ortaya koyuyor. Türkiye örneğin bir Fransa gibi çok çabuk yeni teknolojilerin kullanımına ayak uyduruyor. 4 - Alışık olunanın dışındaki her şey postmodern midir? "Ordular fiili darbe yapar, bunun dışındaki müdahaleleri postmoderndir" şeklinde bir tanımlama geçerli mi? 28 Şubat böyle nitelenebilir mi. Hem asker hem sivil yönetimi, 28 Şubat’ta da, cumhuriyetin başından itibaren de var. Eklektizm anlamında, zaten başından beri bizim demokrasimiz postmoderndir. Siviller ve askerler heterojen bir şekilde birbirlerine eklemleniyorlar. Lyotard’ın bu kavramı "öncü" anlamında kullandığı şekliyle ele alırsak, 28 Şubat’a postmodern anlamını yükleyebiliriz. Ama postmoderni aynı zamanda "tözsüzlük" yani içeriğin olmaması anlamıyla ele alırsak, o zaman 28 Şubat postmodern bir müdahale değildir. Çünkü o, tözlü yani laiklik ve Kemalizm içerikli bir harekettir. 5 - Postmodernizm, içerik değil görüntü mü? Evet. Baudrillard’ın simülasyon kavramında gerçekten çok görüntünün biricikliği yatar. Kaliforniya eyaletinde gördüğü otobanlardaki "cazibeli" arabaların ve içindeki "cazibeli" bakışların ardında yatan bir anlam yoktur. 6 - Kültürde post - modernizm kendisini nasıl gösteriyor? Kültürler yan yanadır. Çin mutfağı, Japon mutfağı, İngiliz kumaşı, şıklık, hırpanilik, lahmacun, arabesk ve klasik yaylı çalgılar birlikte işlev görür. Her şey ayrışık ve sentezlenmeden yan yana durabilir. Patron da işçi de arabesk dinleyebilir. Bu nedenle artık Türk popu ve arabesk daha fazla burjuvaziye heyecan vermektedir. 7 - Politikaya ilginin azalmasıyla postmodern gelişmelerin arasında bir bağ var mı? Ayrı ayrı modalar, kültürler, sanatlar, yazarlar birbirlerine kayıtsız kalabilirler. Meraksızlık vardır. Belki de bu yüzden sergiler daha az dolmakta, kitaplar daha az okunmakta. İster Aydınlanmayı yüceltsin, ister Aydınlanma karşıtı bir söylemle pozitivizmi eleştirsin, isterse de dünyanın kaybolan büyüsünü yeniden kazandırmaya çalışsın, fark etmiyor; politikaya ilgi azalıyor. İdeolojilerin yerini kayıtsızlık alıyor. Buna belki de bir tek futbol direniyor. Cemaatleşme ve kabileleşme, diğer yanda ise bireyleşme yan yana duruyor. 8 - Plastik sanatlarda durum nedir? Tarihi olan ile şimdiki zaman yan yana durabilir. Seza Paker’in, "Giz ve Açıklık" sergisi(1999), İtalyan ressam Andrea Mantegna’nın "Evliler Odası" freskosunun dijital büyütülmüş baskısı ile plastikten yapılma pembe kulakları aynı hamam kubbesi mekanında birbirleriyle diyaloğa girebilir. Resim, video ve fotoğraf aynı sanatçı tarafından kullanılabilir. Ömer Uluç kendi resminin heykelini beraberce yapabilir. El sanatları ile yüksek sanat arasındaki ayrım silinmeye başlar. 9 - Edebiyatta postmodernizm nedir? Gerçek ve hayalgücü birbirine karışır. Kimin yazdığı değil, ama olayın ne şekilde kurgulandığı önem kazanır. Gerçekten daha gerçek, mistikten daha mistik olaylar dizisi yani hypergerçekler yaşanır. Markalar ve seks bu tip anlatılarda ön plana çıkar. Metinler birbiri içine girer. Neden - sonuç ilişkisi sorun olmaktan çıkarılır. Gabriel Garcia Marguez’in, Umberto Eco’nun, Salman Rüşdi’inin romanları bunlara örnek oluşturur. Bizde de en çok Hilmi Yavuz, Orhan Pamuk ve Oğuz Atay’ın postmodernliğinden söz edilmektedir. 10 - Bir borunun bir kahvenin içine sokulması nedir? Boru deyince, Paris’teki George Pompidou kültür merkezi aklıma geldi. Ona postmodern bir mimari diyebiliriz. Borular dışarıya çıkarılmış, bir şeffaflık var.
  9. Canım Ege önce imza için çok teşekkür ediyorum bunu kaydedip saklayacağım emin ol... Demek sende öpülmekten hoşlanmıyorsun peki ben seni zorlamayacağım ama bir kez kucaklaşmak isteyebilirim seni sıkmadan buna izin varmı? Eğer onuda istemiyorsan bizde tokalaşıyız olurmu? Eğer baban İstanbul'a gelmeyi başarabilirse ve senide getirirse biz buna çok seviniriz... Eğer o yolu bulamıyorsa sen babana yardım edermisin Ege? Yakışıklı olduğun kadar zeki olduğunu da biliyorum... Sevgiyle kal güzel evlat... Seni çok seviyoruz...
  10. Taylan çok güldürdün beni yine, gizli giren üyelerin son girişi yazmaz ama eğer bir yere bir şey yazdıysa son iletilerinden en son hangi gün girip hangi saatte yazmış anlayabiliriz... Bak senin için artık gizli girmiyorum aleni yazıyorum...
  11. Karneleri almak için okula gittik ve okulun bahçesinde karnesinde kırık notu olduğu için eve gidemeyen ve ağlayan bir çocuk gördüm onun adına çok üzüldüm ve babasına kızdım... umarım karnelerinde kırık olduğu için evlatlarına kötü muamele eden babalar görmeyiz... <_<
  12. sardunyam şurada bir başlık gönderdi: Havadan Sudan Konular
    Öncelikle bu forumda tanıdığım ve baba olduğunu bildiğim değerli arkadaşlarımın babalar gününü şimdiden kutlamak istiyorum çünkü pazar günü burada olamayacağım... Taurusmutis tanıdığım en iyi babalardan birisin, çok sevgili oğlunla ömür boyu çok mutlu yaşamanı diliyorum ve günün birinde gerçek bir dede olmanı... Dipnot, sende tanıdığım özverili ve sorumlu bir babasın... çok değerli düşüncelere sahipsin ben biliyorum ki sen iki evladın için ne gerekirse yaparsın... bütün iyi babalar gibi... Bilimselci, güzel dostum iyi yürekli insan, babalar günün kutlu olsun evlatlarınla birlikte mutlu yaşa ve torunlarının olduğu günleride gör... Gece Kuşu, değerli insan babalar günün kutlu olsun arkadaşlarım için dilediklerim senin içinde geçerli dede olduğunuz günleride görmenizi diliyorum... İpek arkadaşım seninde babalar günün kutlu olsun... Murti San arkadaşım seninde babalar günün kutlu olsun... Artos, arkadaşım seninde babalar günün kutlu olsun... Eğer unuttuklarım varsa kusura bakmasınlar... Bütün babaların, çocuklarımın babasının, babamın, babalarımızın günü kutlu olsun... Hayat mücadelesinde onların yüküde çok ağır, evine çocuklarına helal lokma götürme sorumluluğunu taşıyan yürekli, cesur ve güzel insanlar BABALAR GÜNÜNÜZ kutlu olsun... Zamanın ağır şartlarında sokakta, evde, okulda ve hayatta karşılaşılan zorluklara karşın baba olduğunu unutmayan ve bir evladın ne demek olduğunu bilen bütün değerli babalar yetiştirdiğiniz evlatlar sizin kıymetinizi bilsin ve o evlatlara güzel mutlu huzur dolu bir Türkiye armağan edebilelim... Sevgi ve saygılarımla...
  13. SİZDEN SAKLI gelmediniz, ben hep sizi bekledim eksilen yanlarımla sizden saklı eskidim her şeyden önce aşk verilmiş bir sözdü benim için gün, ay, saat, hafta; takvimişi zaman yani Aldıkça dönemeçleri değişmedi hiçbir şey yalnızca ufuklar yeniledim Kaç aşktan oluşmuş bir şeydi aşk her sevgiliyle biraz daha biraz daha sizden saklı eskidim Seni çok özledim Yumotem, ve çok seviyorum... görüşmek üzere bitanem... Çalıkuşum
  14. ATEŞTE UNUTULMUŞ FERMAN herkes kendi ateşini başkasının cehenneminde sınar kendi külünde söner bütün rüzgarlarına yazıldığın akşam ateş tadında kum tadında kalarak derinleştirir bazı ayrılıkları zaman al ağrını git burdan en uzun eylülü ömrümüzün uyutmuyor seni ne kömürleşmiş bu gurur ne göğsündeki kaplan seçilmiş taş milyonlarca taş arasından başını vurduğun çok gençti genç olmak için bile kendi zamanına muhtaç kendiyle dargın daha yolun başında görülüyordu menzilindeki noksan ömrünce sızlayacak kayıplar sarayında ateşte unuttuğun ferman. Murathan Mungan
  15. Ayın öteki yüzü Ayın karanlık yüzü dünyadan görünmez bir hayalet gibi yürünmez iz bırakır bir yerlerde insanın ömrü sırtını dayadığın kayalarda çok kalmaz erir dinle ve bu yalnızlığın mezara kadar gelir seninle kırk ikindi yağmurları başladı yine uzat göklere avuçlarını defalarca af dile ay dolunay sevgilim sen neredesin şimdi ben nerede nerden bileyim sen bir yüzünde ayın ben öteki yüzünde
  16. Şiir perin şimdilik son şiirinizi gönderiyor... Canım tomurcuğum SENİ SEVİYORUM ve çok özleyeceğim... iyi bak kendine aklımda olacaksınız... SU.. Bir gün, bir uzun gün hep denize baktık Miller ve ağırlıklar bitti Gelip geçmeler bitti, gemilerin Beyaz ve kocaman gövdeleri Gözün kahverengi suyuna geldik. Palamutlar yaktık, çalılar her zamanki gibi Süsledi bizi bu ufak değişiklik Çok ağır bir şeydi gün dörtgenleri üstümüze düsen Aydınlıktan kopan aydınlıktan kesilen Ağır mi ağır Kaldık ne kadar kaldıksa böyle Sonra gün diye bildiğimiz ne varsa akıtıldı Duvarlar, sarmaşıklar, evler akıtıldı Güneşler, hızarlar, kıymık taneleri Vinç sesleri, çekiç sesleri bir. Sokağın bitiminde donup arkama baktım Her şey nasıldı diye Sundurma hazin Çarsı kararsız Düzlerde yarlarda tepelerde Kurtlar, tavşanlar, yılanlar erimekte Herkes dünyayı bir yanından onarıyor sanki Meltem belli belirsiz birselleri kıpırdatıyor Gözümü kap atik sokağa baktığımda Sudur gün. Ah sudur, ne yandan baksam sudur Suyun imgesi sudur Trenlerin kalktığı her yerde Bavullar sudur Bir gün bir Erzurum çalkantısı Obur gün Konya pası Manikadan görünen İstanbul kıyıları Çantası açık duran bir kadının anisi ve Dudak boyası Ardahanlı bir kartal Kızılca hamamlı bir pirinç Tülbentler, yazmalar, krepler Hep sudur Askerin son defa memleketine baktığı Yüzünü çevirince bir bardak gibi düşüp kırılan memleket Ve gemilerin ağır ağır limanlardan çıktığı Ah sudur. Bir gün, bir uzun gün bir aynanın önündeyim Kirpikler ve saclar bitti Gövdem duvara sürte sürte inceltilmiş bir nesne gibi Dalgın ve uzun Uzun ve sisli Ben ki gövdemle tattım gövdemi, iyi bilirim Bir hurma, bir baş dönmesi Kokusu baş dönmesinin Güzel kaplar aldım bu yüzden, ne kadar güzel kap varsa aldım Bilmek için suyumu Ve hazırlıklı değildim ve bildim Ben suyun bir dakika durduğu Durunca boğulduğu bir yerdeyim. Bir kılımı yere sermek kadar güzel ne var Sonra püsküllerini düzeltmek kadar Ya sofraya dilim kesilmiş bir domatesi koymaktaki görkem Kamyon sürmek yükünü bilmeden Ve ikimiz bir akşam üstü sırasında Ve akşam üstünün Anadolu ya giden bir otobüs gibi kalkması sırasında Dağlarda, tarlalarda, köprü altlarında Sazların, taşların, yosunların arasından geçerek Bir akik gibi yansıyaraktan hem de Kırmızı bir karpuzun doğum sancısına Su akar ben akarım Ben akarım su akar Vakit yok bakışmaya Günlerden suya.
  17. Cadım gitmeden sana SENİ SEVDİĞİMİ söylemek istedim... Seninde dediğin gibi hayat bu belli olmaz... Ve seni çok özleyeceğim... Yürekleri sığ bir denizdir ne gemiler gelir de geçerken hevesleri kursaklarında oturuverirler karaya ne mal’a telaşları vardır ne mülk’e gezseler ya ülke ülke hayat aşkın bittiği yerde sonlanır masumiyet dudaklarında en gizli hazinelerini krallardan saklar bir inada bir murada aksini bulur pespaye çirkin surat korsanlara verirler saçları dolaşık bahtları karışık yavrulu yavrusuz yürüyen duran oturan kalkan lakin illa ki şarkı söyleyen kadınlar umudun seher meltemi gibi yaz sabahlarına sıcacık uyanırlar bu kışta bitecek nasılsa dönecek gök yüzümüze telaşlı kırlangıçlar adam olmanın birinci kuralını diyivereyim mi sizlere yaşamaktan bir netice çıkartmak istiyorsanız ‘’O’’ kadınları dinleyiniz sonra yüreğinize sorunuz masallarınızın kahramanlarını anne anne sözleri kulaklarınızda çınlayacaktır hatıralarınızı öldürdüğünüz gecelerin sabaha ulaştığı anlarda güvercinlere ekmek ufalayan menekşe gözlü kızınızın kırmızı başlıklı şapkasını çalacak diye peşine düştüğünüz hain kurdun yüreğini yumuşatabilecek güç kadife seslerindedir ah o kadınların şarkı söyleyen kadınlar geçip gittiler dünyamızdan uzun zamandır suskun şiirler yazıyorlar hayata dair ve artık gülmüyorlar oysa karıncanın kalbi kararınca güneşe doğru yürür ağır aksak kafası karışsa da ayakları karışmaz yol onu doğru yuvasına götürür çekirdek kabuğu taşır kendiyle yarışır bakmaz ardına zalimlerin zalimliklerini vurmalı birileri yüzlerine yüzlerine zamanın kırbacı şaklarken daha bir hızla yüzlerimize hayallerimizden koşarak gelen çocukluğumuz tutunur eteklerine uzun topuklu papuçlarından düşmüşlerdi henüz gençlik varken yanaklarında sonrası malum hatıratlar herkesle beraber yaşanmışlık şarkı söyleyen kadınlar tanıyorum ak pak bütün güzellikleriyle karşımda şimdi saçlarına düşen aklara inat rüzgarlara karşı duruyorlar uzun zamandır susuyorlar
  18. Ekip çalışmalara başladı... Enkazdan bir çift fıldır fıldır göz çıkarıldı... Diloşum Okuldan geldik şimdi Nisa'm taktir kazandı birinci dönemdeki gibi... Maşallah, Efe'minde notları 5 okulun bahçesinde teşekkür ettim her ikisinede beni çok gururlandırdınız çok mutlu ettiniz dedim... Pek duygulandılar... Şimdi güzel bir tatili hakettiler... Okulun bahçesinde 6. sınıfa giden bir erkek çocuk ağlıyordu dayanamadım yanına gittim neden ağladığını sordum İngilizcem zayıf karnemi vermediler babam çok kızacak dedi ama iki gözü iki çeşme nasıl ağlıyor Diloşum görsen için parçalanırdı, ya televizyonda görüyoruz aile içinde şiddeti aklıma türlü şeyler geldi, baban çokmu kızar dedim ben öyle dediğimde daha çok ağladı... Bende gidip bir öğretmenle konuştum anlattım öğretmen çocuğu aldı okula girdiler ve veliyi okula çağıracaklardı... İnşallah evlatcık kötü birşey yaşamaz... Diloşum biz yarın yazlığa gideceğiz uzunca bir süre görüşemeyeceğiz seni çok özleyeceğim...Buradaki dostlarımı kardeşlerimi arkadaşlarımı çok özleyeceğim... Kendine iyi bak olurmu dostum ve her zaman aklımda olacağını unutma... SENİ SEVİYORUM...
  19. Canım Ayşegülüm nasılsın? Kızının sınavı iyi geçmiştir inşallah... Seni seviyorum Ayşegül'üm kendine iyi bak görüşmek üzere...
  20. kaşıntı yapıyor ha? İğdem bu cadı bugün iyi tarafından kalkmış bizde onu sevelim her zaman bulamayız bu kıvamı Frozenim canım benim sen bitanesin asil ruhlu karismatiğim
  21. bende sizi seviyorum (eksik kalmayım)
  22. hayırdır Frozenim bir balkon altından geçmedin değilmi saksı falan durumu yani ay dayanamiyciiğim bende SENİ SEVİYORUM
  23. neden cürret etmesinler ki artık herşey birbirine girmiş durumda milletin kafasını bulandırmak için ne gerekiyorsa yaparlar hemde aleni yaparlar... ama önemli olan sonuç... Danıştay saldırısının nedeni dün türbandı seçimlere 1,5 ay kala suçluları ulusalcılar oldu... bu ulusalcılar varya bu milliyetçiler varya pkk dan, hizbullahtan, israilden daha tehlikeli... bunları kıbrısta da Türkiyedede yaşatmayacaksın... Atatürk'ün devrimleri ve gösterdiği hedefleri yok sayacaksın usuldan ve çaktırmadan değiştireceksin önüne çıkan engelleride ortadan kaldıracaksın... bir eve dolduracaksın askeri mühımmatı sonra bulacaksın ve altından ulusalcılar çıkacak bak hem kanıtlı hem destekli ne kadar kolay değilmi? Kıbrıs'ta Kıbrıslıyı Yunanın tecavüzünden kurtaran Türk askeri tecavüzcülükle itham ediliyor ve bu BRT'de belgesel olarak yayınlanıyor bak buda ispatlı kanıtlı ne konuşuyoruz biz... muhattablarımız çok yetenekli faili mechulleri üzerine yıkacak bir ulusalcı bulmaktan kolay ne var... hele arkanda bu konuda uzman bir Amerika ve Avrupa varsa hiç zorlanmayacaksın... Sen istersen ağzınla kuş tut, tam bağımsızlık diye kendini yırt bir önemi yok çünkü düşman için her yol mübah... Bak görüyorsun Fethullah konusunda ortaya konulan belgelere itibar etmeyenler Ulusalcıları bitirme konusunda ne kadar objektif...(!) Kıbrısı ve Türkiyeyi yönetenler ihanet şebekeleri... Onlarla mücadele etmek sanıldığı kadar kolay değil... Malesef... <_<
  24. Ahlak lastik gibi uzatılır oldu zamanımızda Sedelina'nın söylediği çok doğru istenilen kılıfa sokuluyor herşey birileri ahlaksızlığına çeşitli kılıflar uyduruyor bunu yaparken dini de çok rahat kullanıyor, eminim katolik papaz incilden bölümlerle kendisini doğrulamıştır... sayın isyancı papazın yaptığını eleştirmek için yanında birde imam eleştirmemiz şartmıdır bu durum tamamen kendi şahsına münhasır bir olay imam olsun, papaz olsun, şu olsun bu olsun sonuçta hepsi insan ve insanca zaafları ve hataları var hiç kimse ruhani bir varlık değil hatta şeytani eylemlere girişmek çok daha kolay kendi vicdanını kandırmak içinde çeşitli manevi değerleri kendine yontmak normal karşılanıyor... bir insanın yaptığı ahlaksızlığı yada yanlışı ancak o kişi için değerlendirmek gerek eğer bunu bir dine mal ediyorsa bunun doğrusunuda açıklamak gerek... ne papazın ne de imamın gözünün yaşına bakmayacaksın ne olursa olsun yanlış yanlıştır onun din adamı olması bunu haklı kılmıyor...
  25. Ulusal ve milli ne varsa Türkiye'de ve Kıbrıs'ta ayaklar altına alınmaya çalışılıyor... Dün Kıbrıs kahramanları olan askerlerimizi bugün Talat yönetimi işgalci olarak gösteriyor... Türkiye ayağında R. Tayyip Erdoğan şehit cenazelerinde slogan atanları yakalatma emri veriyor Pkk ve Abdullah Öcalan lehine slogan atan bölücüler heryerde serbest atıp tutuyor... Ulusal çıkarları ön plana çıkaranlar kasıtlı olarak yıpratılıyor... Yakındır iftiraların ve yanıltmaların Amerikan filmlerini aratmayacak nitelikte paranoya derecesine varan yakıştırmaları ve iftiraları... Kıbrıs elden gitmiştir geçmiş ola...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.