sardunyam tarafından postalanan herşey
-
F. GÜLEN HAREKETİ NEDİR?
Fethullah Gülen hareketi öncelikle sömürge hareketidir... İnsanların inançlara yükledikleri anlamlar birbirinden çok farklı bir kesimin sorgulamasız ve güdümlü teşkilatlanmasıdır... Katoliklerdede sorgulama yoktur, papaz yeryüzünde Tanrı'yı temsil eder o yüzden hata yapmaz... Sorgu ise onlara göre şeytandandır... Fethullah Gülen'ci kesimdede bu aynen böyle efendimiz dedikleri şeyhlerine neredeyse tapınma gösterileri yapan insanlar efendilerinin ilahi boyuttan geldiğine ve her söylediklerinin ve uyguladıklarının doğruluğuna inanılır... Hz. Peygamber cemaatleşin diye öğütlemiştir derler... Ama bugün cemaatleşmek tabi olmaktan farklı bişey değil... En basit örnekle herhangi bir Cuma namazında cami cemaatine vaiz veren imamın söyledikleri koşulsuz tastiklenir ve namaz çıkışı insanlar bunları kendi aralarında konuşur... Hoca efendi şöyle dedi der ve onu hiç düşünmeden kabullenir... Yanlış ya da eksik olabileceğini düşünmez... Fethullah Gülen'cilerden tanıdığım gençler var onlarla konuşurken son derece tevazu sahibiler, gözlerini kaldırıp bakmazlar ama Fethullah hakkında herhangi bir eleştiri ya da sorgu getirdiğinizde asla kabul etmezler... Öyle eğitiliyorlar ki içinde hoca efendiye karşı en ufak bir şüpheye yer yok... Peki din bunumu emrediyor... İnsanların hepsi hata yapmaya müsaitse imamlığa, efendiliğe soyunan insanlar nasıl oluyorda yanlış yapmıyor... Şimdi birileri şöyle diyebilir illaki hocada efendide hata yapar peki bunu söyleyenler o hocaya ya da efendiye bunu söyleyebilirler mi? Din ona inananlar için kutsal bir öğedir... Ve benim dinden anladığım insanlara tabi olmak değil Allah'a tabi olmak ve girdiğin sınavı kendi bilgilerin ve düşüncelerinle vermendir... Bir başkasının öğretisi kopyala yapıştır tarzında ezberlenip uygulandığında köleleşmenin önüne geçilemez... Ve din vicdana hükmettiği için tabi olunana kul olmayı gerektirir... Kime kul olduğunu görmek gerekir... Suistimale açıktır ve yüzyıllardır din kalpazanları bu yolla çıkar elde etmiştir... Bağımsız ve özgür beyinler yaratılışlarının asıl gereği gibi düşünüp, araştırıp, okuyup eğer iman etmişler ise tüm insanlara yaratandan ötürü saygı ve sevgi duyup ancak Allah'a kulluk etmelidirler... Aksi olupta insana tabi olunursa gidilecek yol ancak tabi olunanın gittiği yoldur ve o yol sizin yolunuz olmayacaktır... Kendi yolunu çizemeyenler Fethullah Gülen gibilerin hareketinde birer piyon olmaktan ileri gidemezler... Üstelik bu adama bu kadar tölerans neden ve nasıl tanınıyor sorgulamadan hiç bir gerçeği göremezler...
-
"Eden Bulur" nedir?
Boşig, eleştiri yapamayacağım üzgünüm, tek söyleyeceğim boşa yaşamıyorsun, boş bakmıyorsun, boşuna okumuyorsun... Ettiğini bulmayı bende çok deneyimledim ve o yüzden şimdi birine bir şey yaparsam onu yaşayacağımı biliyorum o yüzden çok dikkatli davranıyorum... Hele birinin bir yönünü eleştirmeye göreyim ya da birine "bunu asla sevemem" diyeyim hemen aksini yaşıyorum... Psikolojide karşılığı varmıdır sahiden bilmiyorum ama İlahi Adaletin tecellisine kesinlikle inanıyorum... Bazen fazla beklemek zorunda kalsakta asla yaşanmadan bitmiyor... En fazla yanılgıyı "ön yargı"dan yaşadım bunun psikolojideki karşılığını biliyormusun? Saygılar değerli kardeşim...
-
tuttu tuttmadi :)
tuttu tatlı sever
-
tuttu tuttmadi :)
tuttu üstteki hızlı koşar
-
tuttu tuttmadi :)
teşekkür ederim, yarışmacı arkadaşınız olarak bende yarışmaya ben bilmem yarışmasından katılıyorum...
-
tuttu tuttmadi :)
merhaba sardunyam, çok bahtiyar oldum tanıştığımıza, sizi yakından tanımak isterim, o zaman aynı zamanda mesutta oliciğim...
- tuttu tuttmadi :)
-
tuttu tuttmadi :)
gene tutmadı bu sefer alttaki egzoymuş
-
tuttu tuttmadi :)
tutmadı, alttaki egzoymuş
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
canım Redblackim, şiir zevkimiz çok uyuşuyor... valla yazıyorum, beğenirsen ne ala...
-
Sevdiğim ve Seçtiğim Şiirler
Dijital çağda yaşıyoruz şimdi... Herşey mükemmel, teknolojik manada... Yüksek kalite ses, yüksek kalite görüntü... Ama tadı yok eskisi gibi... Temsili hikayeler anlatılırdı eskiden Şimdi temsili yaşıyoruz herşeyi... Herşey hızla akıp giderken, Teknolojinin hızına yetişemedik demek ki... Dediğin gibi herşey o kadar basitmi? Basitliğinden midir bu kadar sıkılmışlığımız? Yoksa, hep mükemmeli arıyorken, Ruhun katettiği mesafeye, tenin geç kalması mı? Kelimeler, anlam itibarıyla kurşundan ağır Kelimeler, tüy kadar hafif ve anlamsız... Bir kuş değiliz elbet, kuş dilinde konuşmuyoruz İnsan olmak, birazda kelimelerle oynamaktır... Ne kadarını hayal ettim ki yaşadıklarımın? İnan bana bu cümleden sonra çok eskilere gitti aklım... Ve hesabını yapamayacağım... Hayal ettiğim ve yaşadıklarımın! Hayaldir dedim bütün yaşadıklarımız, İnanman gereken sadece bu... En azından benim tahminim... Yaşadıklarıma ben dahi inanamıyorken! Hayallerime kim nasıl inansın ki?
-
Erdoğan Bekir Coşkun'u kurtardı!
Evet köhnemiş zihniyetten hepimiz şikayetçiyiz... Peki bu köhnemişliğin içinde halkın kendisini koyduğu yer neresidir? Popülizmi bir kenara bırakıp bu sorulara cevap vermek gerek... Madem herkes samimiyetle özgür düşünceden ve özgür ifadeden yana tavır koyuyor. (!) öyle ise düşünce suçundan hüküm giymiş başbakan bugün neden ve nasıl düşünceyi ve düşüneni zan altına sokuyor? Şimdi ne olduda kendisinin iktidar olduğu dönemde başka ve muhalif düşüncelere pranga vurmak ve hatta onları sınırdışı etmek istiyor? Bu mudur halkın arzusu, halkın arzusu al ananıda git diyen başbakanın karizmasına duyduğu hayranlıkmıdır? Bu bir kültür meselesi daha gazetecinin siyasi kişilerden çok daha özel ve önemli olduğunun farkına varamamış halk kitlesine hangi demokrasiyi anlatacaksınız? Okuma yazma oranının çok düşük olduğu bir memlekette din istismarı yaparak gelinecek nokta burasıdır... Aydınlanma ve gelişme gazetecileri, aydınları, muhalifleri ortadan kaldırma yada susturma ile gelmez... Ve bu gidişle bu ülkeye hiç bir zamanda gelmeyecek... Allah'ın adıyla insanları sömürge altına alanlar insanların sorgulamasına ve eleştirisine izin vermeyecekler... Hep birlikte izleyecek ve göreceğiz... Bu köhnemişlik bizi daha nerelere sürükleyecek...
-
SON KALE
Anayasada yapacakları değişiklikleri iyi okumak gerekiyor... Halka onaylatacaklarmış ve bu halkın anayasası olacakmış... Akıl var izan var kaç kişinin haberi var neyi onaylayacağından... Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür... maddesi değiştiriliyor, Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkese Türk denir geliyor... Türktür ile Türk denirin arasında çok fark var ama kaç kişi bunun farkına varıyor...? Yıllardır söylüyoruz, bu topraklardan Türkün adını kaldırmanın aşamaları bunlar... Kelime oyunları ile düzeni değiştiriyorlar... Bütün bunlar pkknın siyasi politikası değilmiydi? onların söylemide bu değilmiydi? Kime hizmet ediyor bunlar? Hepimizi zor günler bekliyor... Göz göre göre ve malesef farkına varmadan çok şey değişiyor...
-
Burak ile Levent
Bütün bunlara rağmen klasikleşmiş bir söz... Hangisi yemedi ki? Bu söze itibar o kadar arttıki o kadar normalleştiki bunlar, adam kayırmamak tuhaf karşılanır oldu artık... Ve % 47'nin umurunda bile değil... Tayyip Erdoğan'ın oğluna yaptığı kıyaklar... Devir kıyak devri... deeeee, nereye kadar?
-
Sevdiğim ve Seçtiğim Şiirler
Radyoları hep sevdim... Eskiden beri... O acemi gençliğimin dışında... Hiç sesini açmadım sonuna kadar... Şimdi okurken bütün bunları, Nostaljik tatlarda bir koku sardı odayı... Klasik Türk Müziği eşliğinde Şiirlerin içinden geçiyorum şimdi... Çoğu kez sorduğumuz soruların yanıtı vardır içimizde... Ama ona inanmak kolay değildir her zaman, Hep daha fazlasını sormamız bundan olmasın? Kelimeler yüklediğim anlamları taşırda Ben taşırmıyım bende yaşattıkları manayı... Her zihnin kendince bir sözlüğü var içinde... Kelimelerle oynayıp durur, farklı biçimde... Hayal ve gerçek nerede? Nerde başlayıp bitiyor? Bazen gerçektir yaşadığın demişsin... Gerçek olan ne? Herşeyin bir yalan olduğundan başka... Kimin hesabı tamam ki? Hayaldir bütün yaşananlar demek bir lüksse, Benimde bir lüksüm var diye sevinmelimiyim şimdi? Ya da gerçektir bütün yaşananlar diyerek Kandırmalımıyım kendimi? Elde var sıfır...
-
mutlu olmak için ne yapılmalı?
Küçücük yavru bir kedi yaralanmıştı geçen hafta... Yaramaz çocuklar onu bir duvara vurmuşlardı... Ağzından kan geliyordu... Gidip ellerinden aldım, önce ağzını, burnunu yıkadım ve ona bebekler için verilen ağrı kesici şuruptan verdim... Hareket edecek mecali yoktu, başını bile kaldıramıyordu, başında bekledik çocuk çocuk dua ederek... Aradan bir kaç saat geçti gözlerini açtı, bize baktı biz mutluluktan çığlık attık ama hala yerinden kalkamıyordu... Başını okşadık, ona süt getirdik ama içmedi... Onu rahat bir yere yatırdık ve yürüyüşe çıktık... Sitenin üst yolunda annesini gördüm yavrusunu arıyordu... Koştum eve geldim aldım pisiciği kucağıma doğru annesinin yanına götürdüm... O hareket edemeyen küçük kedi birden canlandı annesini görünce... İkisinin birbirine doğru bir koşuşu vardı, görmeliydin İğdem... Yalpalıyordu biraz ama yinede çok mutluydu... Anne önce tedirgin baktı bana... Ve dakikalarca kokladı yavrusunu... Sonra bıraktım onları orada, geldim evden onlara yiyecek bişeyler götürdüm... Kedi ertesi gün daha iyiydi... Diloşum, demek istediğim bazen mutlu olmak için sevdiklerimize fena halde ihtiyaç duyarız... Hatta iyileşmek için bile... Hayatımızın mutluluğunu birine ya da bişeye bağlamasakta, hayatımıza anlam katan olmadanda mutlu olamıyoruz... Hergün eksilsekte bu dünyadan birer birer varolan sevdiklerimizle eksik mutluluklar yaşamaya devam...
-
hangi şarkıyı dinliyorsun?
Emel Sayın/Nasıl geçti habersiz
-
SON KALE
öyle ise bu düzen değişmeli... hiç kimsenin bir diğerinden farkı yok... ama adalet kişilere göre değil, suça göre hesap görür... demokrasi olması gerekiyorsa, onu sindirmekte gerekir... ve tabiri caiz ise şeriatin kestiği parmak acımaz... gerçekten acımayacaksa bir şaibeli aklanmadan hiçbirşeyin başı olamaz...
-
Sevdiğim ve Seçtiğim Şiirler
ölüm ve yaşam iki nokta arasındaki en kısa mesafe, işte bu... bir yıldız daha kayıp gitti semadan... hiçbirşeyin anlamı kalmıyor böyle anlarda... tekkede nefsini terbiye eden Yunus misali... odunları bir içeri, bir dışarı taşır dururuz... çoğu kez hiç bir şey anlamadan... bize öğretilenden fazlasını hiç bilemeden...
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
geldiiiiim, bıkmayın sonra benden, bende çok özlemişim, neler yazmak geçiyor içimden... hoşbuldum kardeşim, canım benim... Aleykümselam... ablasının bidenesi, teşekkür ederim... ya kızım niye böyle yapıyosun, gelir birgün onunda sonu... ne yapalım şimdi acıların ve haksızlıkların sonu gelsin diye dünyayı toptan ortadan kaldıralımmı? evet sana hayranım, ölüyorum, sakın çaktırma...
-
İçindeki nakaratı yaz...
aşkolsun canem ben seni nasıl tanımam... şimdi sana bi nakarat yazarım nutkun tutulur, annadın seeeeeeeeeeen...
-
SON KALE
Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olacak olmasınada, hakkında o kadar dosya bulunan biri Cumhurunbaşı olurken neden dokunulmazlık yasası ile koruma altına alınır? Madem akça pakça geçmişleri var neden korkarlar yargılanmaktan?
-
Erdoğan Bekir Coşkun'u kurtardı!
Bir başbakan düşünün ki, kameralar karşısında söylediklerini ertesi gün inkar etsin... Ve onun yaverleri olsun, beyanlarda bulunsunlar... "aslında sayın başbakan öyle demek istemedi" desinler... bizde inansak... Bir gazeteci ile bir başbakan arasında ne kadar fark vardır? Sayabilirmisiniz? Daha da önemlisi gazetecilerin susturulduğu yerde ne olur hiç düşünürmüsünüz? İnsan gözünü, kulağını, dilini kendi elleri ile kesermi? Bekir Coşkun'u sevin sevmeyin, yazdıklarına katılın katılmayın ama unutmayın Bekir Coşkun gibi muhalifler olmazsa olacaklardan korkun... O yüzden sevende sevmeyende, Emin Çölaşan'a, Bekir Coşkun'a destek çıkmalı... Bu kişisel bir mesele değil bu apaçık muhaliflerin susturulma savaşı... Göbeğini kaşıyan adam olmakla iftihar eden ile adaleti vicdanında yargılayanlar başka dünyalardan sesleniyorlar... Bir başbakan hiç bir hak ve surette vatandaşına defol git diyemez... Ama ben o zihniyete bunu çok görmüyorum... Eminim Bekir Coşkunda çok görmüyor...
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
çok mersi şekerim... bendende sana sevgiler... canım benim çok beğendim, "gel desen gelirdim, git dedin gittim"
-
Ağaçlar içten çürür ve ayakta ölür...
Benliğim üzerine söyleyemediklerim Günlerdir cebelleşiyorum kendimle, zaten huyumdur bilen bilir kimseyi bulamazsam kendime çatarım...! sanırım yine öyle zamanlardayım İstanbul dönüşü aynaya baktığımda kendime dedim ki; kimin kandırıyosun oğlum bal gibi yaşlanıyorsun artık öyle saçları uzatmayla tşört giymekle filan genç olunmuyor... tabi insan içinde olduğu kabuğu farkedemiyor yıpranmışlıklarını da erzurumun böbreklerime verdiği tahribat hala geçmedi Doğubayazıt’ta Hani baba türbesinde elimi açıp ta Yarabbi doğuların ve batıların sahibi sensin bize taşıyamayacağımız yükü verme diye dua ederken acaba diyorum birazcık da olsa dik gibi mi durdum farkına varmadan büyüklendim mi acaba öyle oluyor biliyor musunuz? Hayatınızın en güzel anlarında unuttuğunuz gibi en berbat anlarında da unutuyorsunuz kul olduğunuzu.... Bu sıralar en nefret ettiğim soru ney'' im ile evden çıktığımda o elindeki ney sorusu cevap aynı ney soru tekrar elindeki diyorum ney cevap veriyorum diyorum ney hahahah ya bıraksam sabaha kadar sürecek... bazıları yakıştıramadığı için sanırım avamlığıma davul zurna bekliyor.....şaşırıyor bazıları ise sanırım yakuza kılıcı beklediği için oh her iş bitti şimdi de kılıçlamı geziyorsun diye kaynatmaya başlıyor... ordu evine girerken askerin soru ve cevapların ardından cinlik yaparak bi nöbetçi subaya sorayım neyle buraya giriliyomu hani nede olsa irticai bir üfleme her an olabilir demeside ayrıyeten cem yılmaz vari bir zekanın ürünüydü sanırım... çok güldüm. bu sabah gün güzel başladı uyanamadığım sabahlardan biriydi yine ve ben gecenin bütün hazzını yaşamış güvercinlerimi yemlemiş sakallarımın bir santim daha artmasına aralarından biz buradayız der gibi tek tük sıyrılmaya çalışan beyazlarına gülümseyerek gelene geçene merhaba merhaba merhaba diye sesleniyordum. Mevlana hazretlerinin şems'' i görmesi gibiydi nur yüzün, biliyor musun hiç yabancılık çekmedim. biliyor musun asırlar önce görmüştüm seni... Ben Tanrı dağlarında ceylan avlıyordum sen Ötüken de kısrakları avuçlarınla besliyordun ne zaman vatana dönsem kıl çatırlar da şenlik....giderken gururla yolluyordun bütün Çinlileri tepele evdeşim diye Bin bilmem kaç yıldır sen hep aynı yerde ben hep aynı yerde............... sonrası da var sanki Gök Tanrı cezalandırmıştı beni... şu an suçumu bile unuttum.... her yüz yılda bir ölüyoruz..... sonra yeniden gelip dünyaya ne yapıp edip tanışıp birbirimizi tekrar sevip tekrar kavuşup tekrar ayrılıyoruz .hatırlar mısın bilmiyorum ben Yusuf''um sen züleyha ben zindanlara düştüm sen saraylarda kaç rüya yorumladım hepsi çıktı da sana yinede kavuşamadım... ya tuna nehrinde dayanamayıp da bu geliş gidişlerimize el ele tutuşup suya bırakışımız bedenlerimizi yeter Tanrım yeter artık gidelim ve dönmeyelim demiştik, sonrası ışık malum, hesabını verme zamanı gelince aşkın gerçek bu biz yaşamaya başlayacağız. hani daha önce yazmıştım yuvayı dağıtan saksağanları kargaları hani öldürmüşlerdi yavru kuşlarımı daha sonra bu olaydan yaklaşık bir ay sonra iki yumurta bıraktılar evimin balkonuna, kimseyi, sokmadım balkona aylarca daha sonra yuva tekrar kurulmuş ve yavruları yumurtadan çıkmış gördüm. Dizüstü bilgisayarımı balkona koyup çayımı da yudumlarken aldığım keyfi kim bilebilir ki iki yavru saatlerce ney dinlemeye başladılar ama benim asıl koptuğum zaman baba kuşun yuvaya dönme zamanıydı her gece aynı saatte yaklaşık 1 ; 30 civarında geliyor ve yavrularının başında duruyordu hahaha işte filmin koptuğu zaman hanım diyor ki ‘’ buda senin gibi birden önce eve gelmiyor kuşlarını da kendine benzettin’’ yavruları uçurduk evvelsi gün ama hala mütemadiyen gelip bana yoldaşlık ediyorlar yaşama meselem de …. Cumartesi günü fatih’i kaybettik dedi telefonda ki ses kalp mi dedim çok şaşırmamıştım ölümlere alışmanın verdiği rahatlıkla çünkü babasını kalpten kaybetmişti fatih, İlk aklıma gelen de bu oldu yok dedi trafik kazası. Fatih 1977 den beri tanıdığım bir arkadaştı Çocukluğumuz gençliğimiz beraber geçmişti yiğit bir adamdı. her şeyi herkesle konuşmaz Söz verdimi tutardı eşi ve çocukları tatil delermiş nasıl söyleyeceğiz diye sormaya başladılar İki kızı vardı biri 14 bir diğeri 9 hanımı da arkadaşımızdı ciğerlerimiz koptu kadın kesinlikle çalışmalı şimdi fatih yok hayat tepelerine binecek……..asıl zoruma giden yiğidimin 50 km hızla giderken orta refüjü gördüğü dakika tam gaz yapıp da 120 ile bodoslamadan girmesi... Acilde doktor basınçtan beyinde ödem oluşmuş zaten kurtulamazdı dedi ve arabada bulunan diğer 3 kişiye hiçbir şey olmadı….sebebini ben iyi biliyorum bazı şeyler gözle görülmez... Bazı kapıların ardını da gören gözler vardır. Biliyorum sen rahmetini esirgemezsin Rabbim ellerimi açıp sana yalvarıyorum bütün kulların adına aşkı bana ver... her kul kaldıramaz aşkı bana ver, aşkı bana ver, aşkı bana ver...