
erdogan tarafından postalanan herşey
-
Ben atanmazken yandaşlar torpille atandığında...
Şu albümden: CHP 'bunları hatırlayın' dedi
Ben atanmazken yandaşlar torpille atandığında... -
Gözümü gaz fişeği ile çıkardıklarında...
Şu albümden: CHP 'bunları hatırlayın' dedi
Gözümü gaz fişeği ile çıkardıklarında... -
Sınav Soruları çalındığında...
Şu albümden: CHP 'bunları hatırlayın' dedi
Sınav Soruları çalındığında... -
Ülke değil şirket yönettiklerini...
Şu albümden: CHP 'bunları hatırlayın' dedi
Ülke değil şirket yönettiklerini... -
'Bakara Makara' deyip din ile dalga geçtiklerinde...
Şu albümden: CHP 'bunları hatırlayın' dedi
'Bakara Makara' deyip din ile dalga geçtiklerinde... -
Dünyanın En Pahalı Benzinini Kullandığımda...
Şu albümden: CHP 'bunları hatırlayın' dedi
Dünyanın En Pahalı Benzinini Kullandığımda... -
Güçlü ekonomi deyip deyip....
Şu albümden: CHP 'bunları hatırlayın' dedi
Güçlü ekonomi deyip deyip.... -
Polisler, ona börek uzattığımda...
Şu albümden: CHP 'bunları hatırlayın' dedi
Polisler, ona börek uzattığımda... -
Eğer Fenerbahçe'ye Rize'de Silahlı Saldırı Yapılmamış Olsaydı Şu Anda Şampiyon Kim Olurdu?
Eğer Fenerbahçe'ye Rize'de Silahlı Saldırı Yapılmamış Olsaydı Şu Anda Şampiyon Kim Olurdu? Hepimiz biliyoruz ki böyle bir silahlı saldırıdan sonra bir takımın toparlanması çok güç olur... Bu saldırı yapılmamış olsaydı, sizce kim şampiyon olurdu?
-
Yüzüklerin Efendisi - Lord of the Rings
Frodo ve Sam aslında Diyarbakır'dan Sırbistan'a yürümüş! Yüzüklerin Efendisi sinema tarihinin en güzel serilerinden biri olarak arşivlerdeki yerini almış bir seri. Sonrasında Hobbit adlı bir üçlemeyle toplamda 6 filmlik bir macera olan Yüzüklerin Efendisi'nin herkes tarafından bilinen hikayesi; ana karakter Frodo ve arkadaşı Sam'in yüzüğü yok etmek üzere düştükleri yoldaki maceralarıdır. Peki tam 3 film boyunca saatlerce süren bu yolculuk aslında ne kadarlık bir mesafeye denk geliyor hiç düşündünüz mü? Birileri düşündü...
-
Demirtaş'tan Diyanet'e Yanıt
-
ANADOLUNUN KEMALİ BELGESELİ
ANADOLU'NUN KEMALİ BELGESELİ CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU'NUN HAYATINI ANLATAN ANADOLU'NUN KEMALİ BELGESELİ
-
Bir Yahudi Paris Sokaklarında 10 Saat Sessizce Yürürken Ne Oluyor?
-
Mısır'da Sokak Gösterisi Sırasında Bir Kadın Sokak Ortasında Vurularak Öldürüldü
Mısır'da, Hüsnü Mübarek'in devrildiği 2011 eylemlerinin yıldönümünde düzenlenen yürüyüşte bir kadın sokak ortasında vurularak öldürüldü. Kahire'de, Mübarek'in devrildiği 25 Ocak 2011 eylemlerinin yıldönümü için düzenlenen yürüyüşe polis müdahale etti. AP'nin haberine göre Çıkan karmaşada bir çocuk annesi 32 yaşındaki Şeyma el Saba isimli kadın, nereden geldiği bilinmeyen saçmalarla sokak ortasında hayatını kaybetti. Yürüyüşe katılanlar kadının polisin ateş açması sonucu öldüğünü belirtti. Hükümet yetkilileri olayla ilgili soruşturmanın başlatıldığını söyledi. Mısır, güvenlik önlemlerini artırdı. Bu olay bize Gezi gösterilerini hatırlattı...
-
Twitter'a ihtar: Türkiye'de içerik engellemeye devam ederseniz size ABD'de dava açarız!
Twitter'a ihtar: Türkiye'de içerik engellemeye devam ederseniz size ABD'de dava açarız!
-
Charlie Hebdo
- Uykusuz, Leman ve Penguen'den Charlie Hebdo dayanışması
Uykusuz, Leman ve Penguen'den Charlie Hebdo dayanışması Paris'te Charlie Hebdo dergisine yönelik saldırıda 12 kişinin yaşamını yitirmesinin ardından, haftalık mizah dergileri Leman, Penguen ve Uykusuz dergileri ortak kapakla çıkma kararı aldı. Kararı Twitter hesabından duyuran Uykusuz dergisi “Bu hafta @penguendergi @lemandergisi ve @UykusuzDergi” aynı kapakla çıkıyor. diye yazdı ve üç derginin kapağını paylaştı. Her üç mizah dergisi de kapakta “Je Suis Charlie” (Hepimiz Charlie’yiz) diye yazdı.- AKP, Cemaat, Paralel ve Bize Öğretttikleri
- AKP, Cemaat, Paralel ve Bize Öğretttikleri
AKP, Gülen, Paralel ve Bize Öğretttikleri Nereden başlasam diye epeyce düşündüm sanırım geçmişe iyice bakarak onun üzerinden yorum yapmak en iyisi diyebilirim. Şimdi Pazar günü paralel yapı operasyonu başlayınca birdenbire bütün Zaman Gazetesi ekibi Ahmış Şık'ın şu Twitter Tweet'ine “Birkaç yıl önceki faşizm döneminin kudretli sahiplerinden Cemaat'in bugün yaşadığının adı da faşizmdir. Faşizme karşı çıkmak erdemdir” gönderme yaptılar. Göndermeler genelde Ahmeş Şık biz sana sahip çıkamadık ama sen bize empati öğrettin gibi palavra cümlelerden oluşuyordu. Palavra diyorum çünkü Ahmet Şık'ı ve o düzmece mahkemeleri ve davaları açanlar bugün içeri alınanların ta kendisiydi. Ahmet Şık Pazar sabahı bu insanlara ne öğretti de birden bire böyle 360 derece dönüş yaptılar. Üç yıl önce Ahmet Şık'ı düzmece belgelerle içeri tıkarken ağızlarından salya akan bu şahıslar neden birden bire demokrasi havarisi kesildiler. 17 Aralık 2003'ten önceye giderek bir geriye bakalım bütün davaların başında Cemaatçi bir savcı, cemaatçi polisler vardı. Hakkında dava açılan insanlara bugün kendilerine yapılan (Emniyette ifade almak v.b.) şeylerin aynısını yapıyorlardı ve utanmadan haklarında yalan haber ve düzmece belgelerle suçlamalar sıralıyorlardı. Şimdi tekrar Ahmet Şık'ın bunlara öğrettiğine gelelim. Ahmet Şık onlara Martin Niemöller'e ait şu sözleri hatırlatan bir durumda Martin Niemöller'in yaptığını yapmayarak, onlar için sesini yükseltti. Nasıl oldu? Neden oldu? Ne değişti? Tarih tekerrürden ibaret derler ama bence tekerrür etmiyor haksızların hiçbiri yaptıklarıyla kalmıyor ve testi su yolunda kırılıyor. Hadi hep birlikte sesimizi çıkaralım ve Ahmet Şık'ın bize hatırlattığı faşizmi gördüğümüz heryerde sesimizi yükselterek, bunun faşizm olduğunu haykıralım....- Çarşı; Kim, Neden Sana Karşı?
- Çarşı; Kim, Neden Sana Karşı?
[sharedmedia=videos:videos:5897]- Çarşı Vicdandır Yargılanamaz...! - CHP'li vekilden Meclis'te Çarşıya destek eylemi
Ali İsmail Korkmaz - Çarşı Vicdandır Yargılanamaz Çarşı Vicdandır Yargılanamaz...! - CHP'li vekilden Meclis'te Çarşıya destek eylemi- Çarşı AKP'ye Karşı
- Beşiktaş Taraftar Grubu Çarşı'dan 16 Aralık Göndermesi
- Uzun bıçaklar operasyonu - Ahmet Şık
‘Uzun bıçaklar’ operasyonuNazi döneminden anımsatma Ahmet Şık/Cumhuriyet Tarihten bir anımsatma, bugün yaşananları kavramamızda faydalı olabilir. “Yeni Türkiye” denilen faşizm döneminin kurucu güçlerinden Cemaat’in, kendi yarattığı sistemin tokadını yemesinin örneği 80 yıl öncesinde de yaşanmıştı. 1934 yılının 30 Haziran’ını 1 Temmuz’a bağlayan gece gerçekleştirilen operasyonu tarih, “Uzun Bıçaklar Gecesi” diye kaydetti. Dünyanın adı en çok bilinen faşisti olan Hitler’in, iktidar yolculuğunda büyük görevler üstlenen, “kahverengi gömlekliler” olarak da bilinen “Sturmabteilung” ya da kısaca SA denilen vurucu milislerini ortadan kaldırttığı gece bu isimle anıldı. İleride kendisine tehdit olacağını düşündüğü Nazi unsurlarının önde gelenlerini ortadan kaldırttıktan sonra Hitler, ordu üzerinde kurduğu sarsılmaz otoriteyle kıyımlarını gerçekleştireceği kanlı yolculuğuna çıktı. SA’ların ortadan kaldırılmasını anlamakta zorlanan Almanlara Nazilerce, bugünün Türkiyesi’nde yaşayanlara çok tanıdık gelen açıklamalar yapılmıştı. Operasyon gecesi Hitler, kendisini dinleyen kalabalığa, SA’yı “dünya tarihindeki en büyük ihanet” ile suçladığı konuşmayı yaparken, emrindeki Naziler de Almanlara, “SA’nın darbe hazırlığında olduğunu” yaymıştı. Her zaman, hayatın kendisinin en iyi öğretmen olduğunu düşündüm. Kişi, eğer doğru dersler çıkarabiliyorsa hayatın en iyi öğretmen olduğunu kavramak da güç olmaz. Ama hayat, iyi olduğu kadar da zalim bir öğretmendir. Çünkü hep güçlükle, zor olanla sınar insanı. Ne kadar iyi bir öğrenci olup olmadığınız bu güçlük karşısında alacağınız tutumla, yapacağınız tercihle kendini gösterir. Çünkü her adaletsizlikte, her hukuksuzlukta mağdur edilenin kim olduğuna bakmadan nerede ve nasıl durduğumuz yaşamdaki yerimizi de belirler. Ve işte, hem iyi hem zalim bu öğretmen beni bir kez daha sınıyor. Kolay bir sınav da değil: “Cemaatçilerin hak ve özgürlüklerini Cemaat’e rağmen savunmak.” “Cemaat’e rağmen” denilmesinin haklı sebepleri olduğundan kimsenin kuşkusu yok. Yakın geçmişin iktidar ortağı iken tuzak ve komploların aklı, polis ve yargıdaki tetikçisi, medyadaki celladı olan Cemaat, şimdi kendi yarattığı faşizmin içinde boğuluyor. Ortaya çıkan faşizmin tek sahibi olmaya çalışan AKP’nin suç ortaklığını yaparken talep edilen en önemli değerler olan hak, özgürlük, demokrasi bugün Cemaat tarafından haykırılıyor. Bağımsız ve tarafsız olmasının elzem olduğunu, artık yaşayarak öğrenmek zorunda kaldıkları içindir ki hukuktan bahsediyorlar. Birkaç yıl önce kriminalleştirdikleri meslektaşları için “Gazeteci değil teröristler” yaftasını dolaşımda tutup, infazlarda rol oynayanlar bugün basın özgürlüğünün öneminden bahsediyor. Bu ülkenin makûs kaderidir. Sistemin tokadını yemeyen demokrasinin de, demokrasiyi var kılan değerlerin de kıymetini öğrenemez. Tokat atan pozisyonundan tokat yiyene dönüşen Cemaat’in demokrasiden ve basın özgürlüğünden bahsetmesinin nedeni de budur. Öğrenecekler mi, emin değilim. Hele ki kirli geçmişiyle ve o geçmişin üzerine bir gelecek inşa etmeye çalıştıklarıyla birlikte düşünüldüğünde, vereceğim yanıt kesin bir ‘hayır’ olur. İtirazım var Ama buna rağmen itirazım var. Haklısınız. Geçmişinden bugüne Cemaat medyasının tarihi, kötü ya da kötüye kullanılan gazetecilik örnekleriyle dolu. Sadece Ergenekon ve türevi davalarda, KCK soruşturmalarında, sosyalistlerin hedef alındığı operasyonları kapsayan yakın geçmişteki tutumu bile bugün kendilerine “Oh olsun” dedirtecek cinsten örneklerle dolu. Ama serinkanlı davranmaya en çok da böyle zamanlarda ihtiyacımız var. Çünkü kötü ya da kötüye kullanılan gazeteciliğin yargılanacağı yer terör mahkemesi değil. Eğer ki buna itiraz etmezsek totaliter rejimlerin en güçlü silahı olan suskunluğun her seferinde bizi vurmasını da kanıksamış olacağız. Kötü gazeteciliğe dair söyleyeceğimiz, beğenmemek ve eleştirmekten ibaret. Kendi adıma benim yapmaya çalışacağım bundan ibaret ki zor değil. İşin zor kısmı, yaşadığı yalnızlığın nedenini eski manşetlerinde araması gereken Cemaat medyasına düşüyor. Çünkü iktidar sarhoşluğuyla yarattığı puta esir olunan zamanlardaki kötü ya da kötüye kullanılan gazetecilik örnekleriyle ilgili samimi bir özeleştiri gerekiyor. Verdiğim sözü unutmuş değilim AKP’nin siyasal desteğini arkasına alan Cemaat’in kontrgerilla unsurları olan polis ve yargı mensuplarının işbirliğiyle, medyasının kamusal meşruiyet uğraşlarıyla hapsedildiğim Silivri’den çıkarken yaptığım konuşmayı da verdiğim sözü de unutmuş değilim. Bu komploları düzenleyenler o cezaevine girecekler. Bugün olduğu gibi iktidarı paylaşım savaşının doğurduğu bir rövanşizmle değil. Samimi bir yüzleşmeyle, hukuk ve demokrasiyi merkeze alan, gerçek suçlunun gerçek suçundan yargılandığı adil bir soruşturmayla. O gün yargılananlar sadece Cemaat’in kontrgerilla faaliyetleri yürüten mensupları değil, tetikçilerinin sırtını sıvazlayan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere dönemin muktedirleri de olacak. Ancak o günün gelmesi için, özgürlükçü, kalıcı ve yaygın bir demokrasiyi Türkiye’de var kılmak için şimdi konuşmak zamanı. Prensipler söz konusuysa doğru sözleri yanlış kişiler için söylemekte beis yok. Çünkü şimdi susarsak, sonra konuşmaya hakkımız ve fırsatımız olmayacak. - Uykusuz, Leman ve Penguen'den Charlie Hebdo dayanışması
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.