Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

muki

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.848
  • Katılım

  • Son Ziyaret

muki tarafından postalanan herşey

  1. Belki bilinç düzeyine erdiğimiz zaman kaybettik içgüdülerimizi, bilemiyorum. İçgüdü: Organizmayı o türe özgü olan bir amaca ulaşmaya sürükleyen davranış eğilimi. Dürtü: Ruhbilimde fiziksel veya ruhsal dengenin değişmesi sonucu ortaya çıkan ve canlıyı çeşitli tepkilere sürükleyen içsel gerilim. Sosyal pisikoloji, sosyobioloji ve davranış biolojisi dallarında insanda içgüdü var mıdır diye hala tartışılmaktadır. Mesela annelik içgüdüsüne kuşku ile bakılmıştır. Annelerin çocuklarını öldürmeleri, bakımsız bırakmaları, kötü davranma ya da bazı durumlarda annenin süt vermek istememesinden dolayı kaynaklanan süt anneliği adeti 'anneler sevgidir' içgüdü modelini bozan örneklerin birkaçıdır. Mesela kamikaze'ler, kendini yakanlar ya da dış etkenler olmaksızın kendi isteği ile bir protest gösterisinde kendilerini tankların altına atıp ölen insanlar örnek gösterilerek hayatta kalma içgüdüsünün varlığının olup olmadığını tartışmaya açmıştır. İnsanların içgüdüleri var varsayımından yola çıkarak insanlar teste tabii tutulabilinir. Bu insanlar daha önce hiç yaşamadıkları olaylara/deneyimlere maruz bırakılıp da sonuç olarak davranışları/tepkileri belirli bir şekilde özdeş ise içgüdüden bahsedilebilinir. Bir örnek vermek istiyorum. Oğlum henüz 9 aylıktı ve kucağımda balkonun kenarına gidip aşağıya bakmak istediğimde omuzumdan beni geri geri çekerdi. Anladım ki balkonun kenarına gitmek istemiyor. Ancak başka çocuklara baktığımda anneler çocukları balkondan aşağı düşmesin diye sürekli peşlerindeydiler. Yani demek istediğim şayet tehlikeyi anlamak içgüdüsel ise neden bazı çocuklar balkon kenarına gitmek istemezler, bazılarını da gitmemek için engellemek gerekir?
  2. muki

    Özgür kadın

    GERİCİ, özgür kadını istemez. Çünkü özgür kadın onun sonudur. Özgür kadın kültür demektir. Özgür kadın; sanat, resim, edebiyat, kitap, dergi, gazete, heykel, sinema, tiyatro, müzik demektir. * Özgür kadın; akıl demektir... Öyle şeyh-meyh uçmaz... Özgür kadın dürüsttür. Şeyh uçmadığı zaman zaten 'Hani uçmadı... Niye uçtu diyecek mişim? ...' der özgür kadın. * Özgür kadın; modern yaşamdır. Çatal-bıçak demektir. Çağdaş kadın için; insanın karnında zikir edecek diye her gün bulgur yenilmez. Ne de sadece erkeğin canının istediği bir cuma gecesi sevişmenin kerameti vardır. * Özgür kadın temizdir. Öyle kirli çorapları, kokan ayakları, tıraşsız yüzü, gülyağından parfümü olan erkeği sokmaz yatağına. * Özgür kadın demokrasidir. Köle olmaz. Mirasını ister, birey olarak tanınmak ister, söz hakkı ister, eşitlik ister. Dayak yiyip, aşağılanıp, itilip-kakılmak istemez. * Özgür kadın çağdaşlıktır. Çünkü özgür kadının doğurup büyüttüğü çocuklar gericiye asla ümmet olmazlar. Ne dergahlara müşteri çıkar özgür kadının yetiştirdiği çocuklardan, ne tarikatlara mürit, ne de gericiye oy verecek saflar... * Bu yüzden; gerici özgür kadını sevmez. Kadın özgür olsun istemez. Ve onu örtmek, kapatmak, susturmak, bastırmak için çarşafa-türbana sarmak ister. 'Türban' diye tutturmaları bu yüzdendir. Gericinin sonudur özgür kadın...
  3. Bu türler kendilerini normal görüyorlar ancak akılları fikirleri cinsellik.
  4. Sayın YARASA, insan dışında, bir canlı türünü gerekliliğe iten, öğrenme gerekmeden, örgütlü, uyuma yararlı ve sürekli davranma eğilimi hayvana özgü olan içgüdü genetik olarak belirlenir ve yaşantıdan bağımsız olarak gelişir. Fizyolojik ve kendiliğindendir. Ancak insanda içgüdü varsa da öğrenmeyle kendini geliştiren çağdaş insanda hiçbir içgüdü yoktur. Mesela bebekler hayatta kalma dürtüleri (dürtü genelde içgüdü ile karıştırılır) olduğu için karınları acıktığında ağlayarak tepki verirler. Konuşmayı öğrendikten sonra aç/tok olduklarını belirtirler.
  5. muki

    ŞU BEYAZ TÜRKLER

  6. Evet, Tanrı'nın var olup olmamasının bir önemi yok. Ancak; var mı yok mu bilmiyorum ama, ben, bu varlığı kanıtlanamamış şeyi içimde yaşatmak istiyorum denmesi insanın kendine verdiği daha dürüst bir cevap olurdu sanırım.
  7. Sevgili demirefe, konuyla ilgili tüm yazılanları okuyorum ve size katılıyorum. Ayrıca ben de sevgili bilimselci'nin aldırış etmemesini rica ediyorum.
  8. Siz ve sizin gibiler ancak kinlerini dışa vurabilirler ve bu kinlerini dışa vurmakla da kalacaklar, çünkü laiklik konusunda taviz vermeyecek o kadar çok Allah'a, peygamberine ve kitabına inanan insan var ki bu ülkede. Sizin yaptığınız balon sorun, yani sorun olmayan şeyleri sorun yapma özelliği. Bu ülkede din'e yasak mı getirilmiş? Rahatlıkla camiye mi gidemiyorsunuz? Bayanların başından örtüleri mi çekip alınıyor? Oruç mu tutamıyorsunuz? Okullarda din dersi mi verilmiyor? Sizin sorununuz insanların Allah'ı sevmemeleri ile ilgili değil. Sizin sorununuz çağdışı emirlerin yerine getirilmemesi. Bu çağdışı emirler yerine getirilip kadınlarımız ulu orta taşlansınlar mı? Ya da eller, ayaklar ve kafalar mı koparılsın? Ya da miras konusunda haksızlık mı yapılsın? Ya da insanlar inanmıyor diye canlarına mı kıyılsın? Şeriatla yönetilen ülkeleri görüyoruz. Daha da söze gerek yok. Laik Türkiye Cumhuriyeti'ni sonsuza kadar koruyacak tüm vatandaşlara, arkadaşlarıma, dostlarıma teşekkür ederim.
  9. muki

    Küresel ısınma

    Küresel ısınmayla, eriyen buzulların denize karışmasıyla Kuzey Buz Denizi giderek daha az tuzlu hale geliyor. Buna karşılık, Sibirya’daki buzul örtüsünün varsayılanın çok üstünde metan gazı saldığı ortaya çıktı. Kuzey Buz Denizi, küresel ısınmanın yol açtığı olumsuz değişimle milyonlarca yıldır barındırdığı canlılara artık evsahipliği yapamayacak. ABD’de Marine Biological Laboratory uzmanı Bruce Peterson, Kuzey Buz Denizi’nin son 40 yıldaki meteorolojik geçmişini, ırmak, deniz ve kara buzulu erime verilerini inceledi. Bu faktörlerin deniz suyu tuzluluğunda yarattığı etkiyi hesaplayan Peterson, yağmur ve eriyen kar sularının, 1965-1995 yılları arasında denize 37.000 kilometre küp tatlı su kattığını ortaya çıkardı. Kutuptaki CO2 atmosfere karışacak Uzmanlar, küresel ısınmanın Kuzey Kutbu’ndaki buzları eritmesiyle, yüzbinlerce yıldır toprak altında yatan karbondioksidin atmosfere karışacağı uyarısını yaptı. Kuzey Kutbu’na yakın bölgelerde donmuş topraklar yüksek düzeyde karbon ve hayvan kemikleri barındırıyor. Rus Bilimler Akademisi’nden Sergey Zimov, Sibirya’da ‘yedoma’ adı verilen donmuş toprakların altında 500 gigaton karbonun yattığını belirtiyor. Rus uzmanın uyarısı şöyle; küresel ısınmayla eriyen bu topraklar binyıllardır sakladıkları karbonu atmosfere karbondioksit veya metan olarak salacak. Bir gigaton 1 milyar tona eşit. (alıntıdır) Bizler dünyamızı kirletmeye dolu dizgin devam edelim, bakalım nereye kadar...
  10. muki

    Dünyanın sırrı

    Dünyanın sırrı: Yok olmak ve olmak... İnsan da bu sınırlı zamana teslim olmuş. Doğanın bir parçası olarak geliyor ve gidiyor, yeni oluşlar için. Çoğu zaman anlamlı bir iz bırakıyor. Ağaçlardan, bitkilerden ve hayvanlardan öğrenmemiz gerekli, onlar doğaya uyum sağlıyor. Bizler ne yapıyoruz? Her şeyi büyüklük hastalığıyla suni olarak değiştiriyoruz, önceden görülmemiş gibi. İnsanlar yıldızları keşfetmeye gidiyor ama, doğa kapılarını kapatıyor. Büyüklük hastalığını sellere kaptırıyor, huzursuzluk içinde sarsılıyor, bizi silkeliyor ve: 'Hatırla insan - sen sadece misafirsin' diyor. Dünya bizleri taşıyor ve isterse yarın ölüm sessizliği yaratır, çünkü dünyanın sırrı: Yok olmak ve olmak... Dünyanın güzelliklerinin ne kadar baki kalacaklarını bilemeden var oldukları sürece zevk alalım.
  11. muki

    ŞU BEYAZ TÜRKLER

    Yanlışımı fark ettim... Şöyle olacaktı: ... ama, bu demek değildir ki, insanlar istedikleri dini edepli bir şekilde uygulamasınlar.
  12. muki

    ŞU BEYAZ TÜRKLER

    Bence sömürgeyi düşünmüyor, ya da akıl edemiyor bu kişiler, olsa olsa şeritı hayal edip ve düşünüp kinlerini dile getiriyorlar. Onlara bakılırsa Osmanlıdan sonra şeriatla yönetilen bir devlet kurulacaktı. Ancak hayaller suya düştü ve suyun derinliklerinde kalmaya mahkum.
  13. muki

    ŞU BEYAZ TÜRKLER

    Atatürk gibi büyük bir liderimiz varken hala şeyhlerden, dervişlerden, ulemalardan, AB'den, ABD'den medet umanlara ne demeli artık bilemiyorum. Ben de dinlere inanmıyorum ama, bu demek değildir ki, insanlar istedikleri dini edepli şekilde uygulasınlar. Laik Türkiye Cumhuriyeti beni ve benim gibileri şeritatı geri getirmek isteyenlerden koruyor. "TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLELEBET PAYİDAR KALACAKTIR"
  14. muki

    ŞU BEYAZ TÜRKLER

    "Milletimiz, din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete sahiptir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz." (ATATÜRK'ün Söylev ve Demeçleri, cilt 2, sf. 66) "Ey millet, Allah birdir, şanı büyüktür. Allah'ın selameti, sevgisi üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri Allah tarafından insanlara dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Bunun temel esası, hepimizce bilinmektedir ki, Yüce Kuran'daki anlamı açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz son dindir. En mükemmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor." (ATATÜRK'ün Söylev ve Demeçleri, cilt 2, S.93) Sonra ne yapmış Atatürk? İslam dininin doğru anlaşılması ve yaşanması için Diyanet İşleri Başkanlığı'nı oluşturmuştur. Siz, daha hala Atatürk'ün din karşıtı olduğundan mı bahsediyorsunuz?
  15. BİN ÜYESİ VAR PKK'nın finans kaynağı Uluslararası Kürt İşadamları ve İşverenler Birliği'ne (KAR-SAZ) üye bin şirket bulunuyor. İstihbarat raporlarında bu şirketlerden 279'unun adı geçiyor. Buna göre 279 şirketten 147'si Almanya'da bulunuyor. Avrupa'da da Fransa'da 49, İsviçre'de 14, Hollanda'da 13, İngiltere'de 12, Avusturya'da 10, İsveç'te 8, Yunanistan'da 2, Danimarka, Belçika ve Romanya'da ise birer şirket var. Türkiye'de de biri İzmir, diğeri Diyarbakır'da olmak üzere iki KAR-SAZ üyesi bulunuyor. Bunlardan birinin Satranç Anonim Şirketi olduğu öne sürüldü. Raporlara göre, Diyarbakır'daki bir İşadamı Derneği de KAR-SAZ üyeleri arasında yer alıyor. KAR-SAZ üyesi şirketlerin çoğu gıda, inşaat ve tekstil şirketi. Türkiye, Hollanda ve Fransa makamlarının PKK'nın mali kaynaklarıyla ilgili raporları, KAR-SAZ'ın yılda 1 milyar Euro kara para akladığını ve bu parayı terör örgütüne gönderdiğini ortaya koyuyor. (alıntıdır) Yani gördüğünüz gibi Diyarbakır'da ne varmış? KAR-SAZ varmış.
  16. muki

    Vakit'ten Türkan Saylan Yorumu

    Bütün bu dedikleriniz yurt dışında olabilir, zira orada laikliği devirmeğe yeltenenler olmaz ve olamaz da zaten. Ama bizim ülkemize gelince laikliği devirmek isteyen o kadar çok insan var ki. Laiklik; dinini yaşamak isteyen ancak dogmalardan (dogmatizmin zorunlu sonucu zorbalıktır) uzak kalmak isteyen insanların güvencesidir.
  17. Ne güzel demişsiniz 'Kemalist ideoloji yerini daha eskimez ve OLUMSUZ yaşam tarzlarına bırakıyor'... Evet, sizin düşünüzdeki yaşam tarzı olumsuz bir tarz. Eskimez dediğiniz de çoktan eskimiş ve küf tutmuş olan olmalı herhalde... ********
  18. Birlikte sağlıklı, mutlu ve huzurlu seneler dilerim Taylan.
  19. Demokrasi bir araçtır, amaç değil. Şeriatın tarifi de bu olsa gerek.
  20. Kim olursa olsun, vefat eden bir kişinin arkasından 'sevinme sırası bizde' diyen bir kişinin yaşlılara saygısı ne kadardır o da meçhul ya neyse...
  21. muki

    Vakit'ten Türkan Saylan Yorumu

    Ayıp ya! Sizin gibi insanları gördükçe, okudukça insan insan oluşundan ötürü utanıyor.
  22. Kybele'ye öncülük eden Kubaba, Efes Artemis'e öncülük eden Kybele ve en son da Meryem Ana'ya öncülük eden Efes Artemis... Son Kybele sayılan Efes Artemis'i Meryem Ana ile özdeşleştirildi. Yani Kült bu güne kadar devam ediyor. Aziz Paulus 52 senesinde Efes'e gelip Hristiyanlığı yaymaya çalıştığında, buradaki insanlar Artemis'e tapınıyorlar ve bundan da epey bir gelir elde ediyorlar. Artemis'in çeşitli maddelerden küçük heykellerini, idollerini vs. yapıp, şehre gelen hacılara ve turistlere satıyorlar. Tabii bu gelirin kaybolmasını istemeyen sanatkar imatlatçılar Paulus'a kuşku ile bakıyorlar, zira kazançalarından olacaklar. Bu arada Paulus taraftar kazanıyor, ancak Artemis'i tahtından indiremiyor. Paulus'un Artemis'i tahtından indirme girişimi 54 senesinde bir fiyasko ile sonuçlanıyor. Efes tiyatrosundaki bir vaazında Paulus'a karşı geliyorlar ve önderleri olan Demetrios 'En büyük Efeslilerin Artemis'idir' diye Efeslileri galeyana getiriyor. Öfkeli halk hristiyalık tarftarlarını şehir dışına püskürtüyor, Paulus ise olay yerinden aceleyle kaçarak hayatını kurtarıyor. Bu ise tanrıçanın son galibiyeti oluyor. Kısa bir müddet sonra Meryem Ana onun yerini alıyor. Meryem Ana'nın 'Tanrı'nın Annesi' olarak kabul edilmesi uzun tartışmalar sonucu Efes Konsülü'nde (431) kabul edilmiştir. Bu tarihte Efes'te Kybele-Artemiş-Mitra kültüne inananların baskısı ile zorla Hristiyanlığa intikal ettirilmiştir. Böylelikle Tanrıça Artemis Meryem Ana görüntüsünde günümüze kadar yaşamış oluyor.
  23. Ayetlere bakar mısınız! Bir de İslam dini barış dinidir diyorlar, bunun neresi barış dini acaba?
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.