Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

musttafa

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    124
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    5

musttafa tarafından postalanan herşey

  1. Zihinsel ve düşünsel evrimi tamamlayamadığımız için dini veya birçok şeyi kavrayamıyoruz. İnsanoğlu kendinin bilincine varsa özünü bulur, dinde budur zaten; "İnsan Olmak" Bizim bu bilinç seviyesine ulaşamama sebebimiz; beynimizin yeterince evrimleşmemiş olması, kör, sağır ve dilsiz olması Geçmiş anlayışlar, kelimeler, istek ve arzularımız, duygular bizi perdeliyor, set engel oluyor, gözümüz açılmıyor, kulağımız duymuyor, Akıl oluşmuyor, düşünemiyoruz. Düşünüyoruz dediklerimiz, geçmişin tekrarı, Düşünce ve akıl yolları açıldığı ölçüde insanileşme oluşur, yoksa tekrar, taklit, maymunluk devam eder.
  2. Din akıl sahiplerine indirilmiştir, bu kuranda vurgulanır. Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağacağı, düşünemeyenlerin kör, sağır dilsiz olduğu, aklını kullanmayanların hayvandan farksız olmadığı, istek ve arzularına uyanların zarar göreceği... gibi bir çok şey söylenir. Bunları anlamak için illede Kuran okumaya gerek yok, sağlıklı bir akıl yapısına sahip olan, düşünen, araştıran her insan bu çıkarımları yapar zaten. Kuran demek "okunan" "toplanan" demektir. Kuranın ilk ayetide "oku" ile başlamaktadır. Okunacak olan nedir? İşte bu yaşamın içindeki ayetler, canlı kıssalar, mesala "İŞİD Vakası" Kuran dini tanımlamaktadır, kısmen bahsetmektedir, gerçekte içeriği ise hayatın içindeki gerçeklerle, yaşamla doldurulması gereklidir. o yok bu yok, ortada islam kelime olarak varda aslı yok, özü yok. kelimeler öz değildir, yaşamdaki karşılıkları yansımaları özü oluşturur. harfiyen uygulamak diye bir şey yok, böyle madde madde açıklanmış bir şey yok ki, din geneldir, genel anlayışa hitap eder, herkesi kapsar. Akletmek demek birebir uygulamak demek değildir, en uygun olanı bulmak, çözüm üretmektir. En büyük ibadet düşünmektir. Akla karşı çıkmak, semavi dini reddetmektir, semavi dinler ibrahimi dinlerdir, akla ve düşünceye dayalı dinldir, ismi hanif Öncekiler görüntüye, şekle, korkuya, tapma ve tapınmaya dayalı aklın ve düşüncenin oluşamadığı putperest eski dinlerdir. Akla ve düşünceye değer veren, canlı ayetleri okuyan her toplum başarılı olur, adının önüne islam gelmesine gerek yok, şuan adının önüne islam gelenler sınavda başarısız, akılo ve düşünceden uzaklaşılırsa putperestlik ortaya çıkar, taklit ve şekilleri ritüeller din zannedilir, dinin özü yoksa helak olma süreci işler.
  3. Din nedir, iman nedir, inanç nedir?, islam nedir?, mezhep nedir, kitap nedir?, kuran nedir? ayet nedir?.... gibi bir çok kelime kavram var, bu kavramların yeterli doyurucu bir şekilde açıklanması ve tartışılması gerekir. Toplum bu kavramları tanımıyor, neyin ne olduğunu bilmiyor. Din konusunda büyük bir cehalet var, bu kavramlara ilişkin hali hazırdaki açıklamalarda yetersiz, sorunları algılayıp çözmeye yetecek kadar bir açılım sağlamıyor. Bu konularda çözüm üretecek bir islam felsefesi altyapısının oluşması gerekiyor. İslam coğrafyasındaki insanların ne kurandan nede dinden haberleri var. İslam coğrafyası denilen yerlerde yaşanan din atalar dinidir, içerisinde islami ritüelleri barındıran görünüşte, görsellikte, sözde islamdır. Kuranın içinde mezhep yoktur, mezhepler atalardan gelen anlayıştır, Kuran atalar zihniyetinin olduğu gibi devam ettirilmesini eleştirmektedir. Geçmişin zihniyetini birebir taklit etmek yaşamda problemlerin artmasına neden olmuştur, akıl oluşmadığı için çözüm üretilememektedir. Dünyanın değişik coğrafyalarında mezheplerin olması dinde mezhep olduğuna bir kanıt değildir. Düşünemeyen ve sağlıklı bir akıl yapısına kavuşamayan toplumlar atalarının görüşlerine sarılarak onlardan medet ummaktadır, ezber ve taklit ile geçmişin aklı ile günümüz problemleri çözülemez. Günümüz problemlerini çözecek düşünce üretmek, uygulamak ve sonuca gitmek akletmektir.
  4. Dinin algılanmasında anlaşılmasında temel kaynaklar; 1. KUR’AN’IN KENDİSİ İlk adres Kur’an’ın kendisidir. 2. AKIL Kur'an’a göre, en büyük peygamber akıldır. Hayatın ve insanın komutanı da akıldır. “Allah, aklını işletmeyenler üzerine pislik atar.” (Yûnus Suresi, 100). 3. BİLİM 4. TABİAT KANUNLARI Kur'an’ın sünnetullah ve kader kelimeleriyle ifade ettiği tabiat kanunlarıdır. Sünnetullahta, bozulma, değişme, yozlaşma bulunmaz. 5. MÂRUF (EVRENSEL İNSANLIK DEĞERLERİ) İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi tipik bir mâruf örneğidir.
  5. Mezhepler dediğin atalar dini, anlayışıdır. Dinin içinde mezhep yoktur, din tekdir, ama insanların bilgi sevilyeleri ve algılama düzeyleri farklı olduğu için anlayışlar çeşitlidir. Doğru din algısını kim saptayacak? Doğru din algısına sahip olmayan, insan fıtratının dışına çıkan toplumlar zaten kendi kendini imha etmektedirler. Dünya bir sınavdır, bu sınavda başarısız olan toplumlar elenir, helak olurlar. Yaşamda zaten saptanıp elenme, helak olma durumu var! Semavi din demek, düşünceye akla dayalı din demektir, tapma tapınmanın bitmesidir. Kuranı da anlayacak olan akıldır, akıl gelişmemişde düşünce damarları tıkalıysa okunanlar yanlış anlaşılır, bu durum dikkate alınmalıdır. İman etmek akletmektir, inanmak iman etmek değildir, işin içinde akıl ve düşünce yoksa iman oluşmaz, sözleri tekrar etmek anlamak demek değildir. Sözde adı islam olan fakat islamdan uzak olan coğrafyalarda, akıl ve düşüncenin devre dışı bırakılması, anlayış kıtlığına yolaçmış, taklidi, ezberi, şekli ön plana çıkarmıştır, dinin özü kaybolmuştur.
  6. Dinde mezhep yoktur, mezheplerin anlayışı dine mal edilemez. Dinde aklın ve düşüncenin teslim edilmesi diye birşey yok, akla sahip olma, düşünerek ibret alma, iradesine sahip çıkma vardır. İman etmek inanmak demek değildir, inanç bir duygudur. Din duygulara değil akla hitap eder. Senin bahsettiğin bu tip yanlış algılamalar eleştirilmelidir, sorgulanmalıdır. Gerçekte doğru bir din algısına sahip miyiz? Eğer bu sorgulamayı yapmazsak toplum olarak bizde helak olanlar arasına katılabilriz, böyle bir durumun olmaması için aklımızı başımıza toplamamız şart!
  7. Din akıl sahiplerine indirilmiştir, insanın temel vasfı düşünebilmesi ve akledebilmesidir. Din insanın yaratılış fıtratıdır. Hangi toplum bu fıtratın dışına çıkarsa cezasını çeker, helak olma sürecine girer. Dinde reform olmaz, yani insanın yaratılış fıtratını biz değiştiremeyiz. Dini anlayış, algılamada reform, değişim olur, bilgi artıkça algı genişler, her doğrunun daha doğru olanı vardır. Allaha şirk koşulur, buda insanın yaratılış fıtratına aykırı davranmaktır, cezası toplumların helakıdır, süreçtir. Kuranda toplumların helakına ilişkin atıflar bulunmaktadır. Kuranda bu tür konular birer başlıktır, içeriğini detayını araştırmak, ortaya çıkarmak insanın sorumluluğundadır. İşte burda islam felsefesinin devreye girmesi lazım, ama devreler bozulmuş, geçmişe esaret insanları bağlamış, gelişme durmuş.
  8. Sorumluluk insanın kendindedir. İnsanın seçme özgürlüğü vardır, bir iradeye sahiptir. Yanlış veya doğru seçimleri yapanlar, seçtiklerinin sonucuna katlanır. Bunun islamdaki anlatımı hayra ve şerre imandır. Kuran ibrettir, öğüttür, rehberdir, insanı belli bir noktaya kadar taşır ve sorumluğu insana yükler. Her insan veya toplum yapıp ettiklerinden sorumludur, cezasını veya mükafatını yaşamda görür. Din akıl sahiplerine indirilmiştir. Kelamlar, peygamberlere indirilen kitaplar yardımcı unsurdur, bilgi kaynaklarından birisidir. Mezhep anlayış demektir, her mezhep kendi anlayış ve görüşünü temsil eder, dini bilgilerin öğrenileceği temel kaynak peygamberlere indirilen kitaplardır. Kuran üzerine düşünceler üretilerek günümüze kadar oluşturulan felsefe islam felsefesidir. Mezheplerde bu felsefenin içindeki anlayışlardır. Bilgi sabit değildir, insanlar yeni şeyler keşfettikçe, elde edilen bilgi hazinesi genişlemektedir. İnsanlığın bilgi hazinesi genişlerken dini anlayışın sabit kalması düşünülemez. Geçmişin görüşlerine esaret, teslimiyet olmaz. Teslimiyet sadece Allahadır. Allah yarattığında doğruyu söyler, gösterir, bunu okuyabilmek gereklidir. Sözde islam dünyasının eksiği budur, tüm sorunlar geçmişe esaretten kaynaklanmaktadır. En doğru bilgi, doğruya yakın olan bilgi gelecektedir, geçmişte değil. Geçmiş bir veridir, yeni bilgiye ulaşmak için bir araçtır. Bu zamanın mezhebini(anlayışını) yeni bilgiler ışığında ortaya çıkarmak gereklidir, o zaman islama(barış, esenlik, huzur) ulaşabiliriz. Herşeyden ibret almak lazım, ırakın içinde bulunduğu durum malum, devlet otaritesi(ortak akıl) kaybolmuş, eşkiyalar keni düzenlerini kurmaya çalışlıyor. Söylenen sözlere değil yapılanlara bakılarak durum değerlendirme yapılır. Akıl sağlığı bozulmuş, dengesini kaybetmiş, devleti yıkılmış, güvenliğin olmadığı bir bölgedeki insanların İslam adı altında yapacaklarının islami olmayacağı açıktır.
  9. İslam sözcüğünün kökü s-l.m harflerinden oluşan silim selam selamet sözcükleridir esas kök bunlardır Selime sözcüğün anlamıda da sağlam olmak demektir, aklı selim : sağlam kafa demektir Selam; ayıplardan, âfetten sâlim oluş. selâmet, emniyet. sulh. asâyiş. bütün korktuklarından emin olma. Dinde teslimiyet Allahadır, insanlara değil. Irakta iç savaş ile birlikte toplumun çöküşü yaşanmaktadır. Toplumun birlik ve beraberliğinin bittiği, ayrıştığı, birbirini öldürdüğü yerde barış(islam) bitmiştir. Mezhep anlayış demektir, dini algılama şekli, dünyada ne kadar insan varsa o kadar mezhep vardır. Bazı mezheplerin ön planda olması o akıma kapılan peşinden gidenlerin çokluğuyla ilgilidir. Dinde mezhep yoktur, ama insanlar arasında kabul gören bir durumdur. Kuran; muhammet peygambere indirilen, yazıt edilmiş ve elimize ulaşmış kitaptır, mirasdır, peygamberlere indirilen kitaplardan biri. Müslümanın diyen öncelikle Kuranı okuyup anlamalı, anlaşılmayan bir kitabın kimseye faydası yoktur. Kuran ögüttür, rehberdir, sorumluluk insanın kendindedir. İslam dini adı altında yaşananların çoğu atalar dininin farklı yansımlarıdır, bu durum Kuranda eleştirilmektedir, atalar dini(anlayışı) sorgulanmalıdır, eleştirilmelidir. Önceki kuşakların alışılageldik anlayışlarının(mezheplerinin) sorgulanmadan devam ettirilmesi insanda dinin bütün edilmesini, gelişimini engellemektedir. Semavi din demek, düşünceye akla dayalı din demektir, tapma tapınmanın bitmesidir. Sünnet ve hadisler geçmişte bazı problemleri çözmüş olabilir, çağımızda şartlar değişmiştir, geçmişin adetleri günümüzde uygulanamaz, arap toplumunun anlayışı adetleri günümüz şartlarına uymaz ki biz arap değiliz!, işe yarar bilgiler varsa faydalanılır, kendimize uydurmak için zorlamada olamaz, bu şekildeki zorlamalar toplumu insanlıkta ilerletmez, bu durum aklın devre dışı bırakılmasıdır. Dinde temel akıl ve düşüncedir, dinin direğidir. Kuranı da anlayacak olan akıldır, akıl gelişmemişde düşünce damarları tıkalıysa okunanlar yanlış anlaşılır, bu durum dikkate alınmalıdır. İman etmek akletmektir, inanmak iman etmek değildir, işin içinde akıl ve düşünce yoksa iman oluşmaz, sözleri tekrar etmek anlamak demek değildir. Sözde adı islam olan fakat islamdan uzak olan coğrafyalarda, akıl ve düşüncenin devre dışı bırakılması, anlayış kıtlığına yolaçmış, taklidi, ezberi, şekli ön plana çıkarmıştır, dinin özü kaybolmuştur. Bu dünya bir sınavdır, gerekli mücadeleyi vermeyen toplumlar, kuranın ifadesi ile Allahın ayetlerini arkalarına(sırtlarına) atan toplumlar helak olma sürecine girerler.
  10. İslam kelime itibari ile barış, esenlik, korkudan kederden uzaklaşma demek. Böyle bir durumun ırakta yaşanmadığı açıktır, ırakta yaşananlara bakarak islamın (barış, esenlik) dışında olduğu anlaşılır. Irakta toplumun bir çöküşü yaşanmaktadır. İnsan hayatı kutsaldır, hiçbir semavi dinde insan hayatını haksız yere elinden alma, insanları öldürme yetkisi bireylerin elinde değildir. İç savaşın olduğu yerde, toplumun çöküşünün yaşandığı coğrafyalarda islamdan bahsedilemez. Sağlıklı bir akıl yapısı oluşturamayan, insani değerler üretemeyen ve düşünemeyen toplumlar Kuranıda yanlış algılar ve çıkarlarına, istek arzularına göre yorumlarlar. Oluşan dini anlayış o toplumun idrak seviyesinin bir göstergesidir. Aklı devre dışı bırakan toplumlarda meydana gelen çöküş bir sonuçtur, onların yaptıkları ettiklerinin bir sonucudur.
  11. Din çok geniş ve kapsamlı bir bütündür, ürünü insani değerlerdir. Bu insani değerler insanın inşasındaki taşlardır. Bu taşları birleştirmek insanı ortaya çıkarmaya çalışmak verilen bir görev olup, sınavın esasıdır. Bu dünya imtihan, sınav dır. Hayatın kendisi sınavdır. Korkunun temeli çok eski olup, dinin ortaya çıkışında etkili olmuştur. Korku bir duygudur. Dinde duygular yönlendirilir, baskılanır, duygulara hakim olunur. Buda oruç ile kazanılan bir irade yeteneğidir. Korkular, duygular insana egemen olursa akıl oluşamaz. Din aklın oluşmasını teşvik eder. Dini algılayacak, anlayacak ve geliştirecek olan akıldır. Din akıl sahiplerine indirilmiştir. İnsanlığın vahşi tabiatlı bir hayvandan felsefe yapacak düzeye getirilmesi, dini süreçlerin bir sonucudur.
  12. Dinin temeli, geçmişi ve oluşumu çok eskiye dayanmaktadır. Dini öğretiler evrilerek geldiği için çok sağlamdırlar, insanların beyninde geniş bir yer kaplamaktadırlar. Din hayatın her alanını, dönemini kaplamakta ve kapsamaktadır. Felsefi öğretiler ise yenidir, birkaç bin yıllık geçmişi vardır. Çocuklara felsefe öğretemezsiniz, anlayamazlar. Ama dini öğretiler çocukluktan başlar, hayatın her alanını kapsar. Onun için dini düzgün bir şekilde öğrenmek ve tanımlamak, işlevini kavramak gereklidir. Yanlış algılamalarla oluşan, akla dayanmayan anlayışlar din olarak öğretilirse toplum çöküşe gider.
  13. Dinin temelinde yeralan ve insanları şekillendiren en önemli mekanizmalardan biri de Telkindir. Bir genel anlayışın sesle, sözlü olarak aktarılması ve insanların bu yola davet edilmesi, insanların icabet ederek bu oluşuma katılmaları, insanların bilgilendikçe, bu yolda ilerledikçe korkunun üzerlerinden atılması, bir temelin oluşturulması ve güvene(iman) kavuşulması birbirini izleyen süreçlerdir. İnsanın beyninin içindeki evren genişledikçe her şey daha belirgin ve anlamlı hale gelmektedir. Düşünce dünyasının genişlemesi ile insan ve insani kavramların, insanın oluşum süreçlerinin, yaradılışın, dengenin, düzenin, dinin anlaşılmasına daha da yaklaşılacaktır. İnsanlığın düşünce dünyasında çağ atlamasında dini süreçler etkili, etken, uyaran, oluşturan olmuştur. Medeniyet kuran toplumların güçlü bir din anlayışı ve yapılaşması vardır. Medeniyet kurmuş, dini değerleri olmayan bir toplum örneği yoktur. Dini değerleri, anlayışları yozlaşan, insanlıktan uzaklaşan toplumlar tarih sahnesinden silinmişlerdir.
  14. Dünyadaki tüm dinlerde var olan temel ibadet Oruç'tur. Oruç genel olarak belli zaman dilimleri arasında normalde dini hükümlerde yasak olmayanları yapmama veya yasak olanlara uyma şeklinde kişinin kendi iradesine hakim olması eğitimidir. Belli bir süre aç kalabilme, belli yiyecekleri yemeyerek yapılan perhiz, cinsel ilişkiye girmeme, konuşmama, kötü söz söylememe, sinirlenmeme, toplumsal kuralları çiğnememe..... Bu tür ibadetlerde temel amaç irade kazanılmasıdır. Dinin ortaya koyduğu bu tür öğretilerl insanlığa daha neleri kazandırmaktadır? İnsanların bu eğitimle; hormonel isteklerinin kısarak, duyguları bastırarak, arzulara gem vurarak, bir kontrol mekanizmasnın işlemesi devreye girmesi sağlanarak üst beyin tabakalarının güçlendirilmesi, sinirsel bağlar arasında iletişimin artması sağlanmaktadır. Dış beyinin karar alma mekanizmasının güçlendirilmesi sonucunda, ön beynin aldığı kararları kendi vucuduna (alt beynin taleplerinin kısılması olarak) uygulayabilmesidir, hakim olmasıdır. Ön beyin burda benim sözüm geçer demektedir aslında. Hayvanlar ise iç güdülerinin konrolü altındadır, insanlar gibi ön beyinleri gelişmemiştir, hayvanlarda ön beynin insanlardaki gibi gelişememesinin nedeni kabaca söylersek hayvanlarda dini süreçlerin olmayışındandır. Değişik oruç tutma ibadetleriyle insanlarda iradenin oluşması sağlanmakla birlikte yoğunlaşma, dikkatin artması ile aklın gelişimide sağlanmaktadır. Dinlerde yeralan önemsiz gibi görülebilecek ibadetler İnsan unsurunu meydana getiren meziyetleri ortaya çıkmasını amaçlamaktadır. Bu amaçların bir kısmına ulaşılmış olmakla birlikte, insanlığın olgunlaşması, düşünce dünyasındaki evrimini ilerletmek için katedeceği daha çok yol vardır.
  15. @@democrossian düz mantığın yanlış algılayış ve anlamalara neden olacağını anlatan, ibretlik bir fıkra olmuş.
  16. Rum 30: “O halde sen yüzünü, dosdoğru olarak dine, Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata çevir. Allah’ın yaratışında değiştirme olamaz. Doğru ve eskimez din işte budur. Fakat insanların çoğu bilmiyor.” Kuran habercidir, rehberdir, içinde anlatılanlarla var olanlar hakkında insanları düşünceye sevk eder. Mesala Rum 30 da dinin genel bir tarifi yapılmış. Dinin İnsanın yaratılışı, fıtratı olduğu bildirilmiş. İnsanın fıtratını anlayan, insanlığın oluşumun esaslarını anlamış bir insan Kuranı okumadan da dini tanıyabilir, anlayabilir, insanlığını geliştirebilir. Ayrıca kuranda geçen kitabında bir çok anlamı vardır. Mesala insanın fıtratı da bir kitaptır. Bu kitabı okuyabiliyorsan kuranı okumadan da dinin ne olduğunu anlayabilirsin diyor Rum 30'daki açıklama. Şimdi düz mantık yürüterek her kuranda geçen her kitab kelamını Kuran zannetmek, ... bu şekildeki bir anlayışda eksik anlamalara yol açar. Bu nedenle herşeyi daha dikkatli okumak ve üzerinde derin düşünerek kelimelerin birbirleriyle bağlantılarını çözerek anlamak ve yorumlamak gereklidir. Dinin ekseni bellidir, İnsan merkezdedir, insani meziyetleri ortaya çıkarmak için yapılan mücadeledir.
  17. @@democrossian düz mantık yürüterek kurulan bağlantıların doğru sonuçlara ulaştırmayacağı açıktır. Arapça bilmeyenin, Kuranı arapça okumasının kişiye kuranı anlamada bir katkısı yoktur. Türkçe olarak kuranı okumak ise tilavettir, yani kelimeleri telaffuz etmektir, sadece kelimelere aşinalık kazanılır. Bu aşinalıkta kişiye bir anlayış ve kavrama kazandırmaz. Kişi 12 yaşında da olsa 60 yaşında da olsa soyut düşünebilme yeteneği gelişmemişse kurandaki kelimeleri tekrar etmesi ve düz mantık yürüterek bir anlam çıkarmaya çalışması noksan ve eğri olacaktır. Kavramları karıştırmamak gereklidir, Din ayrı, Kuran ayrı, Kitap ayrı kavramlardır. Bu dini kavramları düz mantık yürüterek, kavramlar çorba yapılıp birbirine karıştırılarak din hakkında yorum yapılırsa, yapılan yorumların hepsinin eğri olacağı gün gibi açıktır, bu durum düz mantık yürüterek bile anlaşılacak düzeydedir.
  18. @@democrossian İnsanlığın en büyük düşmanı cahilliktir. İnsanların bu soyut kavramları algılayacak düzeye gelmesi bir yetkinlik durumudur. İnsanlarda genelde 12 yaşında soyut kavramları anlama ve algılama başlar. Toplumun çoğunluğu soyut kavramları algılama, anlama ve değerlendirme düzeyine, bu yetkinliğe ulaşamaz. Genelde bu yetkinlik olmadığı için dini kavramlarda doğru bir şekilde anlaşılamaz, herşey somuta vurulur, sabitlenir, insanların ilerlemesi ve gelişmesi sekteye uğrar ve tekrar başlar. Evrimi bu kadar iyi anlamışsınızda, dinin istediği düşüncede evrimi, mükemmelliğe, olgunluğa gidişi ve basamaklarının olacağını neden aklınızın ucundan geçmez? Dinin amacı insanlığı ortaya çıkarmaktır ve bu süreç devam ediyor, insanlığın aşacağı çok yol var. Bir şeyi sabitlemek aklı oluşanların değil aklı oluşmayanların düşüneceği, direteceği bir şeydir. Hayatın kendisi bir sınavdır, zaman hayatta her kavramı her şekilde sınar, öğütür, zamana uymayanları eler.
  19. Sınavda olan Kuran değil, kelamlar sadece uyarı, rehber, öğüt ve ibrettir. Düşünüp, akledip, ibreti alacak insandır.
  20. @@democrossian kavramları birbirine karıştırınca işi çıkmaza götürüyorsunuz. Din ayrı bir kavram mezhep ayrı bir kavramdır, dinle mezhebi birbirine karıştırıyorsunuz. Daha önceki yazılarımda bu konuya değinmiştim
  21. İnsanlığın en büyük düşmanı cahilliktir. Her insanın görevi öncelikle kendi cahilliğiyle savaşmak, mücadele etmektir. İnsan kendi iç dünyasında kelimelere verdiği anlamlar ve bu kelimelerin birbirleriyle etkileşimine göre düşünce üretmeye çalışır. Kelimeleri insan aklı ölçüsünde algılar. Akılda oluşan, gelişen bir unsurdur. Din akıl sahiplerine indirilmiştir, algılasınlar, anlasınlar, yaşamda ilerlesinler diye. Kuranda anlatılan kelam kelimeleri anlayacak bir akıl oluşmamışsa, anlayacak bilgi seviyesine çıkılmamışsa elbette ki düz mantık yürüterek, kelamlar arasındaki bağlantıları kurmadan yapılan anlama ve buna göre oluşturulan anlayış şekli noksan olacaktır. “İtiraz etmek, reddetmek” dine göre ben anlamıyorum, ben bu seviyeye çıkamadım demektir. Algılamada sorun yaşayan, aklı oluşmamış toplumlarda sorunlar tükenmez, istesek de istemesek de aynı yerdeyiz, toplumdan bağımsız hareket edemeyiz, kurunun yanında yaşta yanar, bireyler tek başına bir şey yapamazlar. Din bir toplum hadisesidir, toplumun anlayışının gelişmesi gerekir. Dini anlamadan bir medeniyet kurulamaz, insanlar bir araya gelemezler. Dindeki yapılaşma; insanların istek ve arzularının, hayallerinin, duygularının peşinden gitmesini engelleyecek kuralları içinde barındırmakta ve toplumu akla, düşünceye davet etmektedir. Din; toplumu belli değerlerde birleştirerek kargaşayı ortadan kaldırmakta ve medeniyetin gelişmesine zemin hazırlamaktadır. Toplumda din anlaşılmaz, yanlış yapılandırılırsa kaygan bir zemin oluşur ve toplum insanlığı ortaya çıkaramaz, medeniyet zaten oluşmaz.
  22. Din ayrı Kuran ayrı kavramlardır. Kuran dini anlamak için başvurduğumuz içinde kelamları barındıran adı üstünde okunan(kuran)dır. Kuranın içinde anlatım tekniği olarak mecazlar bolca kullanılmıştır. Kuranın kendisi açıktır, kime açıktır inceleyip anlayana, anlamayanlara kapalıdır. Din mecaz değildir, toplumun sahip olduğu genel anlayış o toplumun dinidir. Toplumun genel anlayışı dini bozuksa, toplumun akıl sağlığı yerinde değilse, haytla dengeyi, bağlantıyı kuramıyorsa yaşamda bunun karşılığını görür, eğrilikler çoğalır, insanlar birbirine zulüm eder. Hayatın kendisi sınavdır, bu dünyaya gelen, hayatta olan herkes sınavdadır. Kavramları yanlış kullanınca tabikide yanlış sonuçlara ulaşılır. Ama bu yanlışlar birer tecrübedir. Yanlışları biriktire biriktire insanlık doğruya yönelir. Bilinirse herşeyde bir hayır vardır, bilinmez ise insan hep zarardadır.
  23. Arapların konuşma dili ve anlatım sanatları gelişmiştir, genelde şiirsel anlatım tekniği gelişmiş, ama yazmada, yazım ile ilgili bir gelişmişlikleri yoktur. İşte Kuranda o dönem araplarının algı seviyesine indirilmiştir. Kuranı da o dönemin araplarına indirildiği için bu durumu dikkate alarak anlamak gereklidir. Ddüz mantık yürüterek,Kuranın anlatım tekniğini dikkate almadan anlamaya çalışmak yanılgı üretir, yanlış algılara sevk eder. Bende bunu sürekli ifade ediyorum ama, anlamamakta bir direnç görüyorum. Dosdoğru söylenen şeyler zaten anlaşılıyor. Ama sizin kurandan getirdiğiniz örnekler dosdoğru anlaşılacak olanlar değildir. Kuranda anlatılanlardan; Allahın, Meleklerin, Şeytanın karşılıklı oturup konuşacağını düşünmek akla mantığa sığarmı? Eğriyi ve doğruyu olgunlaşmış akıl seviyesine erişenler, aklı oluşanlar daha net kavrar. Düz mantık yürütenler, kelamlar aradındaki bağlantıyı kuramayanlar kelamlarla anlatılanı açık kavrayamaz, kavrıyoruz zannettikleri de yanılgıdır. Din zaten akıl sahiplerine indirilmiştir.
  24. @@democrossian sınavda olan Tanrı diye birşey yok, sınavda olan İnsan, bunları anlama ve çözme yükümlülüğü insandadır. Çocuk bakış açısı diye ben örnek verdim, durum anlaşılsın diye! Çocukça anlama, yani somut evre dönemi aşılıp, soyut anlama ve algılama evresine geçilmeden bu kavramlar anlaşılamaz. Yukarıda bahsettiğim bir tiyatro sahnesi oyunu görsel olarak(görüntüde) gerçekleşmedi, gerçekleşmeside mümkün değil, tanrı Zeus mu da oturup karşılıklı konuşulacak? böyle bizim anladığımız şekilde bir konuşma da yok! Bu bir anlatım şeklidir, anlayacak olan sembolleri çözecek olan İnsandır. Herşeyi somut olarak algılayan, taştan puttan medet uman o devirdeki insanların soyut kavramları anlayabileceğini düşünebiliyor musunuz? Şimdi üniversite bitirmiş, hatta ilahiyatı okumuş olanlar bile algılayamıyorlar, somut devrede kalmışlar. Eski devirlerde kimsenin eline böyle bizimki gibi kitaplar bile yoktu ki, soyut düşünce yeteneği hemen oluşsun, herşey, öğretiler dedikodu ile, kulaktan kulağa insanlar arasında dolaşıyordu. O devirdeki insanların bunları anlaması zaten mümkün değildi, onun için sembolik anlatım vardır, sembolleri anlayacak çözecek sonraki kuşaklardır, mesaj ileriye doğrudur, süreç devam ediyor, daha insanlığın katedeceği çok yol var.
  25. Bu konuyla ilgili bahis daha önce geçmişti. Bakara 30-31-32 deki anlatımları çok boyutlu düşünmek gerekir. Düz mantık bakış açısı çocuklara özgüdür ve giriş seviyesidir ve kelamlarla tanışma, isimlerini akılda tutma evresidir. Sonraki evrelerde derinlemesine düşünerek, kelamlar arasında bağ kurarak anlatılan olayın özünün kavranması gereklidir. Gözle görmeye çalışmak, olayı filimleştirmek şudur, yani burda anlatılan olayı bir tiyatro sahnesinde gerçekleşiyormuş gibi beyinde canlandırarak, bir tarafta Tanrı, bir tarafta Melekler, bir tarafta İblis ve ortada İnsan olacak çamur. Gözle görmek, görmeye çalışmak çocuk mantığıdır, Din akıl sahiplerine, akil balig olanlara indirilmiş demekle, anlatılanları akla sahip çıkanlar, bu akıl gözüyle bakanlar anlar denilmektedr. Gözle görmek insanı aldatır, yanıltır, böyle bir yöntemle okuma yapılmak. Akıl ise herşeyle bağ kurar, çözer.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.