abdullahabdal tarafından postalanan herşey
-
NUH TUFANINI YAZAN KİTAPLAR KUTSAL BİR KİTAP OLAMAZ
Bunu mail atan benim..yazıda benim de, merak ettiğim gazetecilik yapmıyorsanız bu yazı iyi dolaşıyor demektir ki. çok mutlu oldum:)
-
NUH TUFANINI YAZAN KİTAPLAR KUTSAL BİR KİTAP OLAMAZ
http://youtu.be/XDYVw8ao4GA Evet erkeğin 1000 cariyesi varsa bile 1 cariye daha satın almak istese karısı itiraz edemez..ve Cariye almasına itiraz ettiği erkeği bile boşayamaz Kafir olur diyor bak.. Süleymaniye vakfı
-
KUR'AN IN KADINA VERDİĞİ GERÇEK DEĞER.
İSLAMDA KADIN KOCASINI BOŞAMA HAKKI YOKTUR Bakara 230 ayeti bu konuda net olarak bize gerekeni söylemektedir. BAKARA-230.Bundan sonra kadını boşarsa, kadın başka birisiyle evlenmedikçe bir daha kendisine helal olmaz. Eğer ikinci koca da onu boşarsa, Allah'ın yasalarını koruyacaklarını sanırlarsa eski karı kocanın birbirlerine dönmelerine bir engel yoktur. Bunlar, bilenkimseler için Allah'ın açıkladığı yasalardır. Karın ile tekrar evlenmek istiyorsan, karın önce başka birisi ile evlenmeli ve gerdeğe girmelidir. Bir Müslüman bunu yapmaya mecbur mu? Evet karısıyla birini evlendirip gerdeğe sokmak zorundadır. Bu evlilik kuran ve islamın zorunlu kıldığı bir evliliktir. Bir hata yapıp karından ayrılmış olsan da Artık çocuklarının anasıyla karınla Müslüman olarak bir araya gelmen mümkün değildir. Bu ayete baktığınızda başkasıyla evlenip gerdeğe giren kadın tekrar kocasına dönmek isteyip formalite olarak yaptığı bu evlilikte kocasını boşayabiliyor mu? Hayır. Kadın 1 günlük kocasına ben seninle islamın zorladığı çocuklarımın babasına dönme şartı için gerdeğe girdim ve seni boşuyorum diyebiliyor mu? Hayır Ne söylüyor ayet böyle bir durumda bile eğer uyduruktan gerdeğe girdiği koca boşarsa çocuklarının babasıyla yeniden evlenebilir.
-
"Hıdırellez" Kutlu Olsun...
Tükler Hıdırdan öncede bu bayramı kutlardı. Hıdırellez palavrası günü dinselleştirmek için son tarihlerde yapılan bir kurnazlıktır. Günün Hıdır ilyas ıvır zıvırla alakası yoktur..
-
KUR'AN IN KADINA VERDİĞİ GERÇEK DEĞER.
KURAN DA KADIN AKILSIZDIR DİYEREK KADININ ŞAHİT OLABİLECEK ZEKA DA GÖRÜLMEMESİ. Bir anlaşamama durumunda şahit olabilecek erkek varsa kadın bu konuda şahitlik yapamaz. Kadın şahitlik yapacak akıldan yoksundur.Ortamda erkek yoksa ve mutlaka şahidin kadın olması gerekiyorsa birden fazla kadın birlikte şahit olarak değerlendirilir. İslam ın Peygamberim dediği Muhammed ve kendine 23 yılda vahiy olarak geldi dediği Kuran söylüyor.Erkek unutmaz ama kadın unutur bu ne demek sizce? BAKARA SURESİ..AYET..282….şahitliklerine güvendiğiniz iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa, bir erkek ve iki kadını şahit tutun. Bu, onlardan biri unutacak olursa, diğerinin ona hatırlatması içindir. Kadın şahitlik yapacak akıl dan yoksundur kelimesi tabiî ki o dönemde Anasını karısını ve kızını seven çok erkeğin hoşuna gitmemiştir.Neden şahitliği kabul edilmesin neden akıldan yoksun olsun diye itirazlar gelince Unutursa diye sonradan bir ekleme yapılmıştır. Fakat bu ekleme Bu günün akıllı kadınının daha fazla dikkatini çekmiş ve Ne demek erkek unutmaz da kadın unutur .Bize İslam geri zekalımı diyor diye karşı çıkmışlardır. Şahit olacak akıldan yoksundur demektedir.Kadına aklı veren Allah değil midir? http://youtu.be/HLkIjqwi1JE
-
KUR'AN IN KADINA VERDİĞİ GERÇEK DEĞER.
İSLAMDA KADIN ERKEĞE İTİRAZ EDEMEZ İslamın dindar kadınları, Erkeğe koşulsuz iteat etmek zorundadır. Herhangi bir şekilde ilişki için uygun olmasa bile kocasının ilişkiye girmesi serbestir. Çünkü erkekler üstün ve iyi kadınlar iteatkardır. İslam da kadına insan gözüyle bakılmadığı açıktır. Kadını sadece beslemek yükümlülüğü vardır. İslamcılar derki, İslam kadını yüceltirmiş. İslam da kadın nasıl yüceltilmekte inceleyip bakalım. NİSA-34.Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah’ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da “gayb”ı korurlar. (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları (hafifçe) dövün. Eğer itaat ederlerse, artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah, çok yücedir, çok büyüktür. Muhammed kadını dövün dediysek o kadar da değil demek isterken cariyenin kadın olduğunu unutuyor. “Sizden biriniz karısını köleyi(cariye) döver gibi dövmeye kalkışıyor. Belki de o akşam onunla aynı yatakta yatacaktır.” (Buhârî, Tefsîru sûre (91)1; Müslim, Cennet 49)Köle ne kadar dövülüyordu ki? BAKARA-223.Kadınlarınız sizin ekimlik tarlanızdır. Ekinliğinize dilediğiniz biçimde varın. İtiraz etme şansı bırakma yazıyor.İstediğinde istediğin şekilde karılarını ve cariyelerini seks için dilediğin şekilde kullanabileceğin iznini veriyor. Kadını düşünme onu sana oyuncak olarak yarattım demiş oluyor. Zina ve tecavüzde 4 şahit zorunluluğu ile, Zina ile ilgili suçlamada bulunabilmenin ancak toplu seksle mümkün olduğunun anlaşılması sonucunda, İslam da önüne gelen kadına Tecavüz etmek kolay ve meşru hale getirilmiştir.islam kurallarının uygulandığı ülkelerde yakaladığın yerde nefsin çekmişse tecavüz etmende sakınca yoktur.Sokağa çıkmama ve sıkı sıkı örtünme nedeni budur. Her hangi bir müslüman bir Kadına tecavüz ettiğinde,Eğer kadın tecavüzü söyleyebilirse,Bana tecavüz ettiler şikayetinde bulunabilir ise Nikah olmayan sex nedeniyle, zina yapmış olacağı için öldürülür. Bu koşullarda bir kadın bir Müslüman bana tecavüz etti diye şikayet edebilir mi? Kuranda peygamber diye söylenen Lut’un kızlarına bakış açısı ayetlerde kızlarını kavmine teklif ediyor. HİCR-71.Lût: “İşte kızlarım. Eğer yapacaksanız ” dedi. HUD-79.Onlar, “İyi biliyorsun ki kızlarında bizim gözümüz yok. Sen ne istediğimizi çok iyi biliyorsun” dediler.
-
KUR'AN IN KADINA VERDİĞİ GERÇEK DEĞER.
Buyrun Bu kadınlar değerli mi?
-
BÜTÜN DÜNYA MÜSLÜMAN OLUNCAYA KADAR ve HARAÇ ALINCAYA KADAR ÖLDÜRÜN
Abdullah İbn Ömer anlatıyor: - "Peygamber, Benû Mustalık üzerine gece baskını yaptı. Onlar ansızın yakalanmışlardı. Hayvanları da su başında sulanıyordu. Peygamber, savaşabilir durumda olanlarını öldürttü; çocuklarını da tutsak olarak aldı. O sırada Cüveyriye'yi kendine seçti." (Bkz. Buhari, Kita- bu'l-Itk/13; Tecrid, hadis no: 1117 Müslim, Kitabu'l-Cihâd/1, hadis no: 1730; Ebu Dâvûd, Sünen,Kitabu'l-Cihâd 100, hadis no: 2633.) "Cüveyriyye", "cariyecik" demek. Çok küçük yaştaydı o sırada. 13 yaşında. Asıl adı "Berre" iken, Muhammed'in el koymasından sonra bu adı almıştı. Yıl: 627. Muhammed, Mekke'yle Medine arasında el Mureysi denen su kaynağı kesiminde oturan Mustalıkoğulları (Benû Mustalık) kabilesine bir gece baskını düzenliyor. İstediği sonucu da elde ediyor. Yukarıdaki hadiste, Muhammed'in "savaşır durumda olanlarını" öldürttüğü anlatılıyorsa da, öldürülen yalnızca on kadar savaşçı. (Birçok kaynağı bir arada görmek için bkz. Leoni Caetani, çev. Hüseyin Cahit, İstanbul, 1925, s.145-146.) "Ganimetler" , "tutsaklar"... Ve tutsaklar arasında güzel Cüveyriyye. Mustalıkoğulları'nın başkanı Haris'in kızı. Şimdi "cariye" durumunda. Yani alınıp satılabilir nitelikte. Tecrîd'in "mütercim"i Kamil Miras'ın anlattığı gibi, "tutsaklar bölüştürülürken o da, Sâbit Ibn Kays'ın payına düşmüştür." (Bkz. Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrîd-i Sarih Tercemesi, 1117 numaralı hadisin "İzah"ı.) Ne var ki kız çok güzel. Üstelik de soylu. Kız, bu durumundan yararlanmış mıdır? Yeterli bir kanıt yok. Ancak birden, hadiste de belirtildiği gibi, Muhammet'in onu kendine aldığını görüyoruz. Muhammed, kurtulmalığını vererek kızı, alıp kendi karıları arasına katmıştı. Ve ardından "zifaf".. Arkasından, "idamlık" durumunda olan herkese "beraat". Muhammed Hamidullah şöyle diyor: "... Birkaç saat sonra biz, düşmanın, Muhammed'in (A.S.S.) en yakın dostlarından biri haline geldigini görmekteyiz. (...) Sonunda herkes, ganimetten eline geçen hisseyi red ve iade etmekte tereddüd geçirmedi. İKİ YÜZ AİLENİN BİRDEN, hiç beklenmedik bir şekilde hürriyetlerine kavuşturulmaları üzerine, Mustalık'lılar, kaybettikleri on savaşçıyı pek çabuk unuttular. Ve sonunda Islam'ı kabul ettiler." (Bkz. Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Islâm Peygamberi, çev. Prof.Dr. Salih Tug, İstanbul, 1980, 1/264) Bu durum karşısında: "Ey güzel ve aşk (!), sen nelere kadirsin!" demek yerinde olmaz mı? ' Muhammed 56 yaşındaydı o sırada. Güzel körpecik Cüveyriyye' yi, koynuna almak için hiç zaman yitirmemişti. Suyun yanında hemen kurulan meşin çadırında işini görmüştü. Karılarından Aişe de oradayken... Cüveyriyye ve Aişe aynı yaştalardı. Medine'ye dönüşte de Aişe' nin kolyesi ve Safvan olayı meydana gelecektir. Acaba, Aişe Muhammed'den bir öç almak istemiş miydi? Cüveyriyye' yi kıskanmış olarak? "Kurtulmalık" lar ödenmeden ve tutsaklar daha özgürlüklerine kavuşturulmadan bir şey olmuştu. Anılmaya, üzerinde durulmaya değer bir şey: Ebu Said el Hudfı'nin anlatmasıyla "tutsaklar arasında Arab'ın en nefis kadınları" bulunuyordu. (Bkz. Müslim, e's-Sahih, Kitabu'n- Nikâh/125, hadis no: 1438.) Ve o baskını gerçekleştirmiş olan Müslümanların ağızlarının suyu akıyordu güzel kadınları görürken. Hemen yatmak istiyorlardı. Yatmak istedikleri kadınlar, birer "cariye" durumuna gelmiş değiller miydi? Öyleyse müslümanlara "helâl"diler. Gerçi Muhammed'in: "Tanrı'ya ve âhiret gününe inanan bir kimse için, kendi suyuyla (menisiyle) başkasının tarlasını (başkasının cinsel ilişki kurdugu kadını) sulaması helâl olmaz." dediği de aktarılıyor. Ve bu arada: "Tanrıya ve âhiret gününe inanan bir kimseye, başkasının menisinden temizledikçe (istibrâ, fıkıhçılara göre bir ay içinde olur) hiçbir tutsak kadınla cinsel ilişki kurmak helâl olmaz." diye de eklediği belirtiliyor. (Bkz. Ebu Dâvûd, Kitabu'n-Nikâh/45, hadis no: 2158.) Ama çelişki yalnızca bu konuda degil ki... Ebu Said el Hudrî anlatıyor: - "Peygamberle birlikte Benû Mustalık Gazası'na çıktık. Ve Arap tutsaklarından tutsaklar elde ettik. O sırada kadınlar iştahımızı çekti. Bekarlık çok güç gelmişti bize o günlerde. Ve azil yapmak istedik. İstiyorduk azil yapmayı. Ancak, 'Peygamber aramızdayken ona sormadan nasıl azil yapacağız?' dedik ve gidip peygambere sorduk. Peygamber de azil yapmamakta sizin için bir sakınca yoktur. (Yapabilirsiniz de. Yapmaya bilirsiniz de.) Ama bilin ki, kıyamet gününe değin meydana gelecek bir yavru, ne olursa olsun meydana gelir." (Bkz. Buhari, e's-Sahih, Kitabu'l-Itk/13; Tecrîd, hadis no: 1596; Müslim, e's-Sahih, Kitabu'n-Nikâh/127, hadis no: 1438; Ebu Davud, Sünen, Kitabu'n- Nikâh/49, hadis no: 2170.) Kimileri, "azl"in ne demek öldüğünü bilmedikleri için bu hadisin anlamını tam olarak anlamamışlardır. "Azl" (azil), cinsel ilişki sırasında, erkeğin, meniyi, kadının cinsel organına boşaltmadan çekmesidir. Yani, meniyi kadınlık organının dışına boşaltmak. Hadiste anlatılanın özeti şu: Müslümanlar, ellerindeki "tutsak kadınlar"la cinsel ilişkide bulunmak istiyorlardı. Ama bir sorunları vardı: Ya çocukları olursa? İlişki kuracakları bu kadınlardan çocuk olsun istemiyorlardı. Tecrit "mütercim"i Kamil Miras, bu istememeyi, şöyle açıklıyor: "Bu suretle (yani meniyi dışa boşaltmak biçiminde) esir kadınlara yaklaşmak istemeleri (şu yüzdendir): Yüklü (gebe) veya evlat anası kadınlar satılamazdı. Halbuki gazilerin paraya ihtiyaçları bulunduğundan satmak istiyorlardı." (Bkz. Diyanet yayınlarından Tecrid, 1596 numaralı hadis, not: 1.) Kısacası: Tutsak kadınların ırzına geçebilirlerdi "gaziler". Ama bu işi yaptıktan sonra da "çocuk sorunuyla" karşılaşmak isteniyorlardı. Çünkü gerektiğinde bu tutsak kadınları satabilirlerdi. Buna bir engel çıkmamalıydı. "Azl"i bunun için istemiş ve "Peygamber"e danışmışlardı. Peygamber de temelde bu kadınların ırzlarına geçilmesinde bir sakınca görmüyordu, buna izin veriyordu. "Azl"e gelince. Bunda da bir sakınca bulunmadığını dolaylı olarak belirtiyordu. Marya ile Hafsa'nın yatağında yakalanma: Gün, Muhammed' in karılarından Hafsa' nın günüydü. O gün Muhammed, Hafsa' yla cinsel ilişkide bulunmak üzere kalkıp gider. Hafsa' nın odasına varır. Ama Hafsa' yı bulamaz. Tam o sırada da, bir zamanlar Mısır Mukavkısı' nın kendisine armağan ettiği cariyelerden Marya ortaya çıkmıştır. O anda Muhammed, cinsel ilişki için tam hazırlıklıdır. Cariye'yi tutup yatırır Hafsa' nın yatağına, ve işini görmeye başlar. Muhammed'in cariyesi ile yatması doğal. Kuran da, karılarının dışında cariyeleriyle de yatmasına olanak veriyor (bkz. Ahzab suresi, ayet 50,52) İşin bu noktası olağan olmasına olağan. Ne var ki, cariyeyi özgür (hurre) olan bir kadının, üstelik Ömer kızı Hafsa'nın yatağında koynuna alıyor. İşte bu olağan değil. Terslik bu ya, o sırada, Hafsa da çıkagelmiştir. Muhammed' in Marya (Mariye) ile ilişkisini görür. Bir süre kendine egemen olup kapıda bekler. Muhammed işini bitirmiştir. Hafsa tepkisini gösterir: "Tanrı elçisi! Sen beni kötü duruma düşürdün, aşağıladın. Öyle bir şey yaptın ki, benzerini hiçbir karına yapmadın! Benim günümde, benim sıramda ve benim yatağımda bir cariyeyi yatırıp yapıyorsun!" Muhammed ne desin? Sonra, Muhammed' ile Hafsa arasında şu konuşma geçer: Muhammed: "Vallahi Billahi Marya ile bir daha yatmayacağım!" "Hafsa! Marya' yı kendime haram etsem de ona bir daha yaklaşmasam; bundan hoşnut olur musun? "Evet!" Muhammed hemen ant içmiştir: "Hafsa! Aramızda kalsın, bunu sakın kimseye söyleme, olmaz mı?" "Tamam!" Ne ki, Hafsa bu durumu Aişe'ye anlatır.(Bkz. Taberi, Camiu'l-Beyan,28/102) Kimi aktarmaya göre de Muhammed'in Hafsa ile yakalanması, Aişe'nin gününde olmuştur. Hafsa bunu öğrenmiştir. Muhammed, ondan bunu durumu kimseye söylememesini istemiş, bunu isterken de "Marya'yı kendime haram ettim. Sana bir müjdem var. Ebubekir'le Ömer, benden sonra, ümmetin işlerini ele alacaklar (halife olacaklar)." Ama, Hafsa, olayı Aişe'ye anlatır. (Bkz.F.Razi,30/41,43) Muhammed'in, Marya'yı kendisine haram etmesi, yani bu cariyeyle bir daha yatmayacağına ant içmesi üzerine yeni ayetler gelir: "Ey Peygamber! Karılarını hoşnut edeceksin diye, Tanrı'nın sana helal kılmış olanı kendine neden haram yaparsın? Tanrı bağışlayan ve acıyandır."(Bkz. Tahrim suresi, ayet:1. Bu ayetin, anlatılan Marya olayı nedeniyle geldiğine ilişkin hadisler ve yorumlar için aynı tefsirlere bkz.) Bu ayetin ve bunu izleyen 4 ayetin "iniş nedeni" olarak, bir "bal şerbeti öyküsü"nü içeren aktarmalar da var. Ama her zaman İslam’ ın açıklarını kapatma çabaları gösteren Muhammed Ali Subuni bile, ayetlerin, "Marya (Mariye) olayı" nedeniyle geldiğini anlatan hadisin açıklamasının daha doğru olduğunu savunur. (Bkz. Muhammed Ali Sabuni, Safvetu't-Tefasir,3/406-407) Başka İslamcılarsa, İslam'ın durumunu kurtarmak amacıyla, buradaki ayetleri "Marya olayı"na değil, "bal şerbeti" öyküsünü içeren hadise bağlamayı daha uygun bulurlar. Kuşkusuz, zorlamalarla. Muhammed, Marya ile yatmayı sürdürmüştü. Ondan bir oğlu olmuştu: İbrahim. Bu oğlan epeyce büyüdükten sonra ölmüştür. Bir hadise göre: Muhammed nerede ilgisini çeken güzel, bir kadın görse, hemen eve gider; Zeyneb'le yatardı. Böylece şehvetini giderirdi. Câbir lbn Abdullah anlatıyor: - "Peygamber bir kadın gördü; hemen Zeyneb'e gitti. Ki Zeyneb o sırada bir derisini ovup işliyordu. Peygamber hemen cinsel ihtiyacını gördü. Sonra arkadaşlarının yanına çıktı. Ve şöyle konuştu: - Kadın, şeytan biçiminde çıkar karşıya. Ve yine şeytan biçiminde dönüp gider. Bu nedenle sizden herhangi biriniz bir kadın gördü mü, hemen karısına gidip onunla yatsın. Çünkü bu (cinsel ilişki), o kişinin içindekini (kabaran şehvetini) söndürür." (Bkz. Müslim, e's- Sahih, Kitabu'n-Nikâh/9-10, hadis no: 1403; Ebu Davud, Sünen, Kitabu'n-Nikâh/44, hadis no: 2151; Tirmizî, Sünen, Kitab'r-Rıdâ'/9, hadis no: 1158.) Bu hadiste açıkça ortaya çıkan şu: - Muhammed, karılarının dışında da bir kadına "şehvetle" bakıyordu. Ve ilgisini çeken bir kadın gördüğünde "şehvete geliyor"du. Bu kimi ayetlerle de dile getiriliyor. Örneğin Ahzab Suresinin 52. ayetinde, karı almasına sınır getirilirken "(başka kadınların) güzellikleri seni imrendirse bile..." deniyor. Aynı hadise yer veren Gazalî de, "şehvet"in önemini ve cinsel ilişkide bulunup rahatlamanın sağladığı yararı uzun uzun anlatıyor; bu arada da, Muhammed'in şehvetine ve gereksinimini nasıl karşıladığına geniş yer veriyor. (Bkz. Gazali, lhya-u Ulûmiddin, Arapça, 2/27-29.) - Muhammed için "kadın", erkeği her zaman baştan çıkaran bir "şehvet kabartan"dı. - Muhammed gözünde "kadın", her zaman "şeytan" görünümündeydi. (Muhammed'in "kadın"ı şeytan görmesine ve genel olarak "kadın"a bakışına ilişkin örnekleriyle geniş bilgi için, Prof.br. İlhan Arsel'in "Şeriat ve Kadın" adlı, son derece değerli kitabına bkz.) - Çıkan bir başka sonuç da şu: Muhammed'e göre, bir kadın, cinsel ilişki kurmak isteyen kocasına karşı koyamaz, karşı koymamalıdır. Muhammed'in bunu işleyen, öğütleyen, buyuran pekçok hadisi vardır. Bunlardan iki örneği burada görelim: "Bir adam karısını yatağına (cinsel ilişki için) çağırsa da, kadın yanaşmasa, o sırada cinsel ilişkide bulunmazsa ve bu yüzden kocası geceyi öfkeli-sinirli olarak geçirse, melekler o kadına, sabaha değin lanet ederler." (Bkz. Buhâr'i, e's-Sahih, Kitabu Bed'il'halk/7; Tecrîd, hadis no: 1337; Müslim, e's-Sahih, Kitabu'n-Nikâh/120-122, hadis no: 1436; Ebu Dâvûd, Sünen, Kitabu'n-Nikâh/42, hadis no: 2141.) - "Bir adam karısını cinsel ihtiyacını gidermek için çağırdığı zaman, kadın hemen o çağrıya uymalıdır. Kadın, tandırda (fırında, ocakta) o anda iş görüyor olsa bile..." (Bkz. Tirmizi, Sünen, Kitabu'r-Rıdâ/ 10, hadis no: 1160.)
-
BÜTÜN DÜNYA MÜSLÜMAN OLUNCAYA KADAR ve HARAÇ ALINCAYA KADAR ÖLDÜRÜN
Sen Mi diğer tarikatmi öbür cenmaatmi doğruyu anlıyor? Kimse anlayamadığı için kendine göre islam uyduruyor.. Ebu Said el Hudrî anlatıyor: - "Peygamberle birlikte Benü Mustalık Gazası'na çıktık. Ve Arap tutsaklarindan tutsaklar elde ettik. O sirada kadinlar istahimizi çekti. Bekarlik çok güç gelmisti bize o günlerde. Ve azil yapmak istedik. Istiyorduk azil yapmayi. Ancak, 'Peygamber aramizdayken ona sormadan nasil azil yapacagiz?' dedik ve gidip peygambere sorduk. Peygamber de azil yapmamakta sizin için bir sakinca yoktur. (Yapabilirsiniz de. Yapmaya bilirsiniz de.) Ama bilin ki, kiyamet gününe degin meydana gelecek bir yavru, ne olursa olsun meydana gelir." (Bkz. Buhari, e'sSahih, Kitabu'l- Itk/13; Tecrîd, hadis no:1596; Müslim,e'sSahih, Kitabu'n-Nikâh/127, hadis no: 1438; Ebu Davud, Sünen, Kitabu'n- Nikâh/49, hadis no: 2170.) Kısacası:Tutsak kadınların ırzına geçebilirlerdi "gaziler". Ama bu is i yaptiktan sonra da "çocuk sorunuyla" karşılaşmak istemiyorlardı. Çünkü gerektiğinde bu tutsak kadınları satabilirlerdi. Buna bir engel çıkmamalıydı. "Azl"i bunun için istemiş ve "Peygamber"e danışmışlardı. Peygamber de temelde bu kadınların ırzlarına geçilmesinde bir sakınca görmüyordu, buna izin veriyordu. "Azl"e gelince. Bunda da bir sakınca bulunmadığını dolaylı olarak belirtiyordu. (Bkz. Diyanet yayinlarindan Tecrid, 1596 numaralı hadis, not: 1.) Yahu, hadi savaşı "Allah için" yapmaktasınız. Yukarıda açıkladığımı yapmak hangi kitap'a sığar ?
-
NUH TUFANINI YAZAN KİTAPLAR KUTSAL BİR KİTAP OLAMAZ
Anlaşarak ayrılmamı? Kadının erkeği boşama hakkı yoktur islamda Erkek ne yaparsa yapsın Dövsede kadın boşanamaz. Bu söylediğini... yeni bir Kuran yazıldı eski kuran tedavülden kaldırıldı olarak algılayalım haberi olarak değerlendirelim mi? yeni dine İslam 17 adınımı vereceğiz? Sen Allah yarattı dediğin insanların malını yağmalamayı karısını kızını köle cariye olarak gasbetmeyi islam dininin özelliği olarak bildikten sonra sorun yoktur..
-
"Bir Grup Ateist"ten Adnan Oktar'a dava
Çok Dikkate alınacak biri olduğunu sanmıyorum.. Bu herkese gösterilebilirse herkes tanıyabilir.. söylediklerini aşağıdaki yazımla karşılaştırabilirsiniz. http://youtu.be/w223T_3KNXw KURANDA VE TEVRAT TA YAZAN MANTIK VE AKIL DIŞI NUH TUFANI Kutsal sanılan kitaplar Nuh tufanı denen bir olaydan bahseder.Nuh peygamber başarılı olamamış insanları Allah’a inandıramamıştır. Allah adaletli olmamış ve başarısız olan Nuh’u görevden almayı gerekli görmemiştir. Nuh’un yerine ayetlerini yalanladılar diye bebekler ve hayvanlar da dahil tüm canlıları suda boğmuştur. Bu mantıklı bir durum değildir.İş yaşamında başarısız olan bir Genel müdürün görevine son vermek yerine çalışanların tamamı işten çıkarılmaz.Tufanda sadece insanlar değil hayvanlarda görevden alınmıştır. Kuran Nuh’un her türden bir çift’i bir gemiye doldurduğunu yazar.Yaklaşık iki milyonu aşkın mevcut türü ve yok olmuş milyonlarca türü nasıl bir gemiye sığdırabilir?Birbirine uzak bölgelerde yaşayan örümcek’in onlarca çeşidi bulunmaktadır.Fare’nin ve kertenkele’nin yüzlerce çeşidi var.Kedi’nin ve köpek’in yüzlerce çeşidi var. Nuh’un gemisinin büyüklüğü ve yapısı nasıldır? Bu kadar canlıyı alabilecek geminin büyüklüğünü hayal edelim.Dinozorların tüm türlerinden birer çift alsak bu günkü teknolojiyle yapılan uçak gemilerine sığmazlar. Yaşadığı bölgeye göre farklılaşmış çok çeşitli canlı bulunmaktadır.Asya yakı,Amerikan bizonu,Hollanda ineği,Afrika antilobu,Afrika mandası aynı özellikler içeren yaşadığı bölge farkı nedeniyle değişmiş hayvanlardır.Sadece bu inek türlerinden birer çifti bile almak o gününün gemileri için mümkün değildir. Geçmiş zamanların ihtişamlı ve güçlü liderleri Firavunlardı.Bu gün mezarları piramitleri bilmeyen yoktur. Bir Firavun öldükten sonra tekrar dirildiklerinde kullanabilsinler diye mezarına firavunun gemisini koymuşlardır. Bu gemi iki gergedan,iki deve bile almaz.Kedi köpek türlerinin tamamının gemiye sığması mümkün değildir. Bir Fil’in yediği yemeğin günlük boyutunu düşünelim.Sular çekilinceye kadar fil’in 40 günlük yiyeceğini alması mümkün değildir.Eğer Nuh Allahın emrini yerine getirdiyse Allahın mantıklı çözüm bulması gerekiyordu. ARAF-64.Derken kavmi onu yalanladı. Biz de onu ve gemide onunla beraber bulunanları kurtardık.Âyetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk. Çünkü onlar kör bir kavim idiler. MUMİNUN-31. Sonra onların ardından başka bir nesil yarattık. Nuh Tufanından sonra Ademden sonra yeni başka bir nesil yaratıldığı Kuranda belirtilir. Yeni nesil yaratmanın da çözüm olamayacağını Allah neden önceden yine bilemedi?Yalnız Hindistan ve Çin de üç milyar ayetlerini yalanlayan insan yaşıyor.Ayetleri yalanlayanları suda boğduk yazar. Nuh dan önce hangi kitap hangi ayetler vardı?Tanrının bu ayetlerini neden bulamıyoruz?Nasıl kayboldu bu ayetler?Nereye yazılmıştı bu ayetler? Nuh Amerika kıtasına gidip “Lama”yı alıp tekrar nasıl yerine götürebildi?Avustralya kıtasına özgü kanguruyu nasıl hangi sürede gidip aldı ve tekrar götürüp o kıtaya bıraktı?Güney Amerika amazon ormanlarında,yada kuzey kutbunda yaşayan bir canlı türü,tufan bittikten sonra yasadığı yere nasıl tekrar nasıl götürülebilmiştir? Galapagos adalarındaki binlerce değişik hayvan başka yerde yaşayamaz. Nuh bu adaları nasıl bulabilmiştir? Kocaman cüsseli hipopotamlar derileri nedeniyle yaşamak zorunda olduklşarı çamuru nasıl sağlamışlardır? Bu canlıların bakımını yapmak için insan olmadığına göre bakımları yemekleri temizlikleri nasıl yapıldı? Milyonlarca hayvan türünün birbirinden çok farklı günlerce yiyeceği yemeği geminin neresine sığdırdı? Aslan,kaplan,Sırtlan,çakal,panter,puma,çitanın beslenmesi için kaç tane hayvan gemiye alındı? Tatlı suda yaşayabilen canlılar karmakarışı olmuş çamurlaşmış suda nasıl yaşamlarını sürdürebildiler? Tropikal hava şartlarında yaşayabilen canlılar Nuhun gemisinde nasıl yaşamlarını sürdürebildiler? Besin zincirinin en üstünde bulunan yırtıcılarla ceylan,ren geyiği,alageyik,nasıl bir arada yaşayabilmişlerdir? Üstelik birbirleriyle beslenen bu canlılar nasıl oldu da gemide birbirlerine saldırmadı? Dünyada yaşayan küçücük bebekler ve çocuklar bu ayetleri nasıl öğrenmiş!! yalanlamışlar ki boğuldular. Nuh tufanı insanlar kötü oldu diye yapıldı yazıyor öyleyse Bebekleri ve Hayvanları boğmanın mantığı nedir? Allah hayvanların ölmesini önleyecek başka bir çözüm bulamazmıydı?Amerika da ki bir Kızılderili bu ayetleri nasıl görüp yalanlamıştı da Allah onları suyla boğdu?Nuhun Kitabı ve Ayetleri nerededir?Allah neden yok olup gitmesine izin vermiştir? Neden koruyamamıştır. Nuhun yalanlanan ayetlerini bilen kimse var mı? İnsanlar ve bebekler hangi ayetleri yalanlamışlardır.Amerika Kıtasındaki çocuklara bu ayetler nasıl anlatılabilmişler? Dindarlar İslam öncesi Arapların çok saptıklarını Nuh döneminden daha kötü olduğunu söylerler.Neden daha kötü olduğu halde Nuh tufanı tekrarlanmadı. Mantık dışı her şeyi kabul etmek yerine bahane üreten dindarlar Allah yardım etti hepsi oldu diye söyler. Allah müdahale edecek olsa gemiye ne gerek vardı ? Tufana ne gerek vardı? Öl dedi mi herkes ölürdü!! Kuranda yazanlara göre gemi yap demiştir.Gemi vermemiştir.Allahın bir yardımda bulunduğu yazmıyor. Allah neden Tufan a gerek duysun hayvanları da öldürsün?Nuh dışında insanlar ölsün dese insanlar ölürdü. Neden Allah Nuhu da öldürüp insanı neden tekrar baştan yaratmadı?İnsanı yaratmak ol deyince oluyor diye Kuranda yazıyor.Nuh’u çok seviyordu öldürmedi diyenler olabilir.Çok seviyor ise sonradan öldürmedi mi? Başlı başına ilginç soru işaretleriyle dolu bilim ve mantık dışı olaylar.Olayın Tanrısal bir boyutu bulunmuyor. Bu kadar kolaysa insanı yaratmak ol deyince oluyorsa insanları öldürüp neden tekrar baştan yaratmadı? Kuran İnsanlar bozuldu onları yola getirsin diye peygamberler gönderdi diye yazmaktadır.Öyleyse neden Amerika kıtası ve Avustralya kıtasına peygamber göndermedi sorabilirim? İnkalar,Mayalar,Aborjinlerin peygambere ihtiyaçları olmamışta sadece çölde yaşayan insanların mı peygambere ihtiyacı olmuştur? Amerika kıtasında beş yüz yıl önce keşfedilinceye kadar insan kurban etmişler. İbrahim peygamberi elinde kurbanlık koçla o kıtalara gönderebilirdi.Sadece çöl insanlarını sınava tutmasının mantığı olabilir mi? Günümüze kadar bilinmeyen kıtalar Amerika ve Avustralya kıtalarındaki hayvanlar ne oldu? Oradaki insanlar Nuh’un çocukları olamayacaklarına göre nereden geldiler.Onları yaratan bir tanrı daha olabilir mi? Düşündüğümüz zaman padişah masalları gibi insanlara anlatılan peygamber masalları olduğu bellidir. Bilim adamlarının yaptığı hesaba göre tüm dünya yüzeyini kaplaycak miktarda su yeryüzünde bulunmuyor. Kutuplardaki tüm buzlar erise ve atmosfer ve bulutlardaki tüm su yoğunlaşıp yeryüzüne dökülse bile böyle bir facianın gerektirdiği miktarda su toplanamaz.Peki bunca su nereden gelmiş ve nereye gitmiştir? Su döngüsü diye bilimsel bir olay vardır.Su bir yerden gelip bir yere gitmez.Su hep Dünyada dolaşmaktadır. Eğer tufan 6500 yıl önce olduysa,Mısır uygarlığı piramitlerinde neden sel baskını izleri yoktur? Bir çok ilkel çağlardan kalma Duvar resimlerinin silinmesi gerekirdi. Nuh'un oğul sayısı Tevrat'a göre üç, Kuran’a göre ikidir. Tevrat'a göre bu üç oğlandan biri Avrupalıları, biri Asyalıları, biri de günahlarından dolayı siyahlaşan Afrikalıları oluşturur.(Müslümanların çoğu Arap ve siyah) İki kitapta Allahtan gelmiş olsa böyle bir yanlışlık olur mu? Üstelik Kuran Tevrat’ı Allah indirdi yazar. Tevrat'ta tufan sonrası Nuh'un şarap yapıp içip sarhoş olması gibi bazı hikâyeler de anlatılır. Kuran’a tabii ki bu şarap ve sarhoşluk kopyalanmamıştır.Kuran ve Tevrat Allahın kitabı olsa farklılık olur mu? BAKARA SURESİ 47..Ey İsrail oğulları! Size lütfettiğim nimetimi, sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın. ALİ İMRAN-33/34.Gerçek şu ki, Allah, Adem’i, Nuh’u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemler üzerine seçti;Onlar birbirlerinden (türeme tek) bir zürriyettir. Allah işitendir, bilendir. İşte Kuran ayetleri ortada ne yazıyor?Yahudi ırkı Adem’den ve Nuh’tan türeme tek zürriyettir diyor. Diğer milletlerin Ademle Nuh’la bir ilgisi olmadığını Kuran yazıyor.Yani biz Türkler Adem,Nuh dan türememişiz. Diğer yandan Kuran Allah Dünyadaki herkesi boğdu ve Türkler de dahil Nuh tan çoğaldık diye de yazıyor. Kuranda yazanların Hangisi Doğru? Nasıl? Bize bu konuyu ayetler bir anlatırmısınız? Kuran ve İslam Allahtan gelmedir diye söylemek için ne nedeniniz var? Adem Havva diyelim ki Çinliydi.Diğer ırklar da bilinmeyen bir şekilde oluştu.(Kuranda ve Tevrat’ta yok çünkü) Sonra Nuh tufanıyla hepsi öldü.Sadece Nuh,eşi ve çocukları kaldı.Yine kardeş evliliği ile çoğalmak zorunlu. Nuh eşi ve çocuklarının Arap olduğunu düşünelim.Evrimle Türk,Çinli,Japon olmak için zaman yeterli değildir. DNA incelemelerinde Çeşitli ırkların DNA sının farklı olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır.Bu ırkların hepsi Ademin veya Nuhun çocukları değildirler.Kan grubu farklılıkları ortak bir atadan olmadığımızı anlatır. Çeşitli ırklarda insanlar olması nedeniyle Kuranda Nuh tufanı bilimsel olarak doğru olmadığı kesindir. Bu doğru değilse Nuh tufanı masalını anlatan yazan Kuran İncil Tevrat’a doğru ve Allah’tan gelme denir mi? Nuh tufanına inanan insanların olması,insanların zekasının incelenmesi gerektiğini belirten bir göstergedir. Hiçbir mantığı ve inandırıcılığı olmamasına rağmen bu masalı anlatan dinlere inananların olması ilginçtir. Tutarsız bir öyküyü yazan kitaplara inanan insanların bulunmasının nedeni bilim adamlarınca araştırılmalıdır. Nasıl bir zeka böyle mantık dışı öyküyü anlatan kitapların tanrıdan gelen kitaplar olduğunu kabul edebilir? Nuh hikayesi Kuran'da Hud-25 ile Hud-50 arası, Muminun-22 ile Muminun-30 arası ve Yunus-71-72-73-74 de geçer.Gerçi başka yerlerde de sıkça söz edilir, Bu surelerde daha geniş bir şekilde aynı hikaye tekrarlanır. Allah neden Nuh tufanını surelerin arasına karıştırmıştır.Hikayenin başlangıcı bir surede ortası başka bir surede sonu başka bir surededir.Böyle tutarsız ve anlamsız hikayenin anlatıldığı kitaplar Allahın kitabı olabilir mi?
-
İslam Arap Dinidir.Türk Milletinin Değil.
Çocuklarıma islama göre Miras dağıtacağım.. Bana Miras ayetlerini yazarmısın kuranda.. mirası ilgilendiren ayetleri Şu akıcılığı hep beraber görelim
-
"Bir Grup Ateist"ten Adnan Oktar'a dava
İslam Kuran Hakkında insan hakları mahkemesine Dava açılmasının yolu açılmalıdır.
-
İslam'da Kuran'ın gezegen ve uzay bilgisi
Elektriği radyo ve TV çalıştırmak için kullanmış olabilir. Hatta o dönemde TRT de Bizimkiler adlı bir dizi gösterimdeymiş.. Fakat ampulu nereden bulmuştur ona kafam takıldı.. Bakırdan uzay aracı yapılıyorsa bak sen belkide aya ilk çıkan insandır.. ay dede olarak bilim..ona gidilemeyeceğini..onun bir ışık kaynağı olduğunu bilsede.. Geçen habertürkte 400 yıl önce kabe nin yıkıldığını gösteren fotoğrafı gösterdi müslüman.. sipikerde yok yaa bile diyemedi.. Bu müslümanlar Fotoğraf makinasını bulup kullanıp Kuma gömüyorlar..kimse duymasın diye
-
İslam'da Kuran'ın gezegen ve uzay bilgisi
İslam'da Kuran'ın gezegen ve uzay bilgisi KURANIN GEZEGEN VE UZAY BİLGİSİ SİZİ ŞAŞIRTABİLİR TRİLYONLARCA YILDIZLAR YERYÜZÜNÜN ÜSTÜNE DÜŞMESİN DİYE GÖKKUBBE TUTULUR ÇÜNKÜ ŞEYTAN TAŞLAMAYA YARAYAN BONCUKLAR YER DEN BÜYÜK OLAMAZLAR HAC-65- İzni olmaksızın yerin üzerine düşmesin diye göğü O tutuyor. GÖK KUBBEYİ BETONARME YAPTIĞI İÇİN YAYILMIŞ YERDEN AYIRABİLECEĞİNİ YAZAR. MİMAR SİNAN IN YAPTIĞI KUBBENİN LAFI MI OLUR.. ENBİYA-30-göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? EV ÇATISI ÖRNEĞİ DÜNYA’YA GÖK KUBBEYİ TAVAN YAPMIŞTIR.GÜNEŞ AY VE YILDIZLARI ASMIŞTIR ENBİYA-32-Gökyüzünü de korunmuş bir tavan yaptık. TAVAN YARILACAK VE ZİYNETLER OLAN BONCUKLAR YILDIZLAR YERE SAÇILACAKTIR TOPLAYABİLİRSİNİZ. İNFİTAR-1-2.Gök yarıldığı zaman.Yıldızlar saçıldığı zaman, GÖK KUBBE HAVADA NASIL DURUYOR ŞAŞIRMAYIN SİZİN GÖREMEYECEĞİNİZ DİREKLER VAR LOKMAN-10-Allah, gökleri görebileceğiniz direkler olmaksızın yarattı. GÖKKUBBEYİ SÜSLEDİĞİ YILDIZLARLARLA ŞEYTAN DA TAŞLAYABİLİRSİNİZ MÜLK-5- göğü kandillerle donattık. Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık SAFFAT-6-Biz, en yakın göğü süs olması için mücevherlerle, yıldızlarla donattık GECE VE GÜNDÜZ EŞİT BİRBİRİNİ GEÇEMEZ.YAZLARI GÜNDÜZ BİRAZ UZUN DİYE DÜŞÜNENLER YALANCIDIR. YASİN-40-Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. ÇALIŞMANIZ İŞ GÜÇ YAPMANIZ İÇİN GÜNDÜZÜ YARATMIŞTIR.GECE VARDİYASI GÜNAHTIR. NEBE-11-Gündüzü de geçimi temin zamanı kıldık. GECEYİ DİNLENMENİZ VE UYUMANIZ İÇİN YARATMIŞTIR.GECE BAŞKA BİŞEY YAPILMAZ GÜNAH ENAM-96-O, karanlığı yarıp sabahı çıkarandır. Geceyi dinlenme zamanı, güneşi ve ayı da YUNUS-67-O, içinde dinlenesiniz diye geceyi sizin için; gündüzü ise aydınlık kılandır. DÜNYAYI YAYIP DÜZLEMİŞTİR. YER KÜRE OLSA UÇLARI BUCAKLARI OLDUĞUNU YAZMAZ RAHMAN-33.Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin uçlarından bucaklarından geçip gitmeye gücünüz yeterse geçip gidin. Büyük bir güç olmadıkça geçip gidemezsiniz. DÜNYA DÖNMESİN HAREKET ETMESİN DİYE DAĞLARLA KAZIKLAYIP SABİTLEMİŞTİR ENBİYA-31-Onları sarsmasın diye yere de sabit dağlar yerleştirdik. MERKEZİ SABİTLEYİP HAREKETSİZ YAPTI.GÖKKUBBEDE YOL İZLEYİP GÜNEŞ VE AY GİDEBİLİYORLAR YASİN-40-Ne güneş aya yetişebilir,….. Her biri bir yolda gitmektedir. RAHMAN-5-Güneş ve ay bir hesaba göre hareket etmektedir. GECE GÜNDÜZÜ ALLAH DÖNDÜRÜR DURUR DÜNYA YUVARLAK DEĞİLKİ DÖNSÜN NUR-44-Allah, geceyi ve gündüzü döndürüp duruyor. GÜNEŞ VE AY GÖKKUBEDE ALLAHIN YAPTIĞI YOLDA HAREKET EDER SABİT DEĞİLDİR ENBİYA-33-O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratandır. Her biri bir yolda hareket eder. GECE VE GÜNDÜZÜN DÜNYANIN KENDİ ETRAFINDA DÖNMESİYLE OLDUĞUNU BİLMEZ GECE YARATILIR NEML-86-Onlar görmüyorlar mı ki, biz geceyi içinde rahat etsinler diye, gündüzü de gösterici olarak yarattık. GÜNEŞ GÖKKUBBEYE ASILI ISITICI VE AYDINLATICI BİR YAĞ KANDİLİDİR NUH-16-Onların içinde nasıl ayı, bir ışık, güneşi de bir kandil yapmıştır?’ NEBE-13-Alev alev yanan aydınlatıcı ve ısıtıcı bir kandil yarattık. GÜNEŞ GECE OLDUĞUNDA NEREYE GİDİYOR DEMEYİN .GÜNEŞİ KARA BALÇIĞIN ALTINA SAKLIYOR KEHF-86-Güneşin battığı yere varınca, onu siyah balçıklı bir su gözesinde batar buldu. GÜNEŞİN BALÇIKTAN ÇIKTIĞI YERE UZAY GEMİSİ OLMADAN GİDEBİLİYORMUŞ KEHF-90-Güneşin doğduğu yere ulaşınca,güneş arasına örtü koymadığımız bir halk üzerine doğar buldu. KUZEY VE GÜNEYİNDE RABBİ DEĞİLDİR.GÜNEŞİ O YÖNLERE HAREKETLENDİRMEMİŞTİR RAHMAN-17 .O, iki doğunun ve iki batının Rabbidir. GÖLGENİZİ ALLAH HAREKETLENDİRDİ UZATTI İSTESEYDİ GÖLGENİZİ SABİTLERDİ FURKAN-45-Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin? İsteseydi onu sabit kılardı. RÜZGAR ESTİRİP KASIRGA FIRTINA VE SELLERİ MÜJDELİYOR Kİ ÇATILAR UÇUNCA MUTLU OLUNUZ SEVİNESİNİZ FURKAN-48,49-O, yağmurun önünde rüzgârları müjdeci olarak gönderendir. RIZK VEREMEDİĞİ TPORAKLARDA AĞAÇ YETİŞMEYEBİLİR.GÖLGE OLMASI İÇİN BULUT YARATIR.YAĞMUR İÇİN DEĞİL BAKARA-57-Bulutu üstünüze gölge yaptık. DOLU GİBİ AĞIR BİR BUZ BULUT ÜSTÜNDE OLMAZ- DOLU GÖKTEKİ DAĞLARDAN YAĞDIRILIR. NUR-43- O, gökten, oradaki dağ lardan dolu indirir de onu dilediğine isabet ettirir YILDIRIMLARI(ŞİMŞEĞİ) DİLEDİĞİ İNSANI KORKUTMAK VE İNSANI ÇARPMAK İÇİN YARATMIŞTIR RAD-12-O, korku ve ümit vermek için size şimşeği gösterendir, RAD-13-Gök gürlemesi O’na. Melekler de O’nun korkusundan tespih ederler. O, yıldırımlar gönderir de onlarla dilediğini çarpar. KUŞLAR KANATLARIYLA UÇUYOR SANMAYIN ANLARI ALLAH YUKARDA TUTUYOR.UÇAĞI TUTMASI NORMALDİR ARTIK MÜLK-19.Üstlerinde kanat çırparak uçan kuşlara bakmazlar mı? Onları havada ancak Rahmân tutuyor. TAKI ÇOK ÖNEMLİDİR.DENİZLERİ İNCİ KOLYELER SÜS ÇIKARALIM TAKALIM DİYE YARATMIŞTIR NAHL-15-ve takınacağınız süs eşyası çıkarmanız için denizi sizin hizmetinize verendir. FATIR-12-İki deniz aynı olmaz…..ve takınacağınız süs eşyası çıkarırsınız. NAVİGASYON VE PUSULA GÜNAH-NEHİRLERİ VE YILDIZLARI YOLLARIMIZI BULALIM DİYE YARATMIŞTIR. NAHL-16.yolunuzu bulmanız için nehirler, yollar meydana getirdi. İnsanlar yıldızlarla da yollarını bulurlar. / BİLGİSİZ BİLİMADAMLARI AYNI AĞIRLIKTAKİ ÖRÜMCEK İPEĞİ ÇELİKTEN 5 KAT GÜÇLÜ DEMİŞLER ANKEBUT-41.Allah’tan başkalarını dost edinenlerin durumu, kendine bir ev edinen örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı ise şüphesiz örümcek evidir. Keşke bilselerdi! KATIRLAR AT İLE EŞEK’İN CİFTLEŞMESİYLE İSTEYEREK OLUŞTURULUR.KURANDA ALLAH YARATTI YAZIYOR NAHL SURESİ -8 AYET -Hem binesiniz diye, hem de süs olarak atları,KATIRLARI ve merkepleri de yarattı. Bilemeyeceğiniz daha nice şeyleri de yaratır." KUTUPLARDA ORUÇ TUTANLAR ÖLMEZ İSE ÇOK SEVABA GİRECEKTİR 6 AY DAYANIN İSTEMİŞTİR BAKARA187.sabahın beyaz ipliği, siyah ipliğinden ayırt edilinceye kadar yeyin,için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın. İSLAM ÜLKELERİ YÜZDE DOKSANDOKUZ ÇÖLDEDİR MÜSLÜMANLARA RIZK YOK ÜLKELERİNİ ÇÖL YAPMIŞTIR. İSRA-30.Şüphesiz Rabbin, dilediğine rızkı bol bol verir ve kısar.O,kullarından haberdardır ve onları görmektedir. GEMİLERİN SADECE RÜZGARLA YOL ALDIĞINI YAZAR MOTORLU VE BUHARLI GEMİLERİ ALLAH BİLMEZ ŞUARA-32.Denizlerde yüce dağlar gibi gemilerin yürümesi de O’nun kudretinin delillerindendir. O, dilerse rüzgârı durdurur da onlar denizin üstünde durakalırlar
-
NUH TUFANINI YAZAN KİTAPLAR KUTSAL BİR KİTAP OLAMAZ
ARAF-64.Derken kavmi onu yalanladı. Biz de onu ve gemide onunla beraber bulunanları kurtardık.Âyetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk. Çünkü onlar kör bir kavim idiler. MUMİNUN-31. Sonra onların ardından başka bir nesil yarattık. Nuh Tufanından sonra Ademden sonra yeni başka bir nesil yaratıldığı Kuranda belirtilir. Allah yeni nesil yaratmanın çözüm olamayacağını neden önceden bilemedi? Yalnız Hindistan ve Çin de üç milyar ayetlerini yalanlayan insan yaşıyor. Ayetleri yalanlayanları boğdu yazıyor. Nuh’tan önce hangi kitap hangi ayetler vardı? Tanrının bu ayetlerini neden bulamıyoruz? Nasıl kayboldu bu ayetler? Nereye yazılmıştı bu ayetler? Dünyada yaşayan küçücük bebekler ve çocuklar bu ayetleri nasıl öğrenmiş!! yalanlamışlar ki boğuldular. Nuh tufanı insanlar kötüleşti diye yapıldı yazıyor. Öyleyse Bebekleri ve Hayvanları boğmanın mantığı nedir? Allah hayvanların ölmesini önleyecek başka bir çözüm bulamaz mıydı? Amerika da ki bir Kızılderili bu ayetleri nasıl görüp yalanlamıştı da Allah onları suyla boğdu? Allah ayetlerin yok olup gitmesine neden izin vermiştir? Neden koruyamamıştır Nuh un yalanlanan ayetlerini? İnsanlar ve bebekler hangi ayetleri yalanlamışlardır? Amerika Kıtasındaki çocuklara bu ayetler nasıl anlatılabilmişler?
-
İSLAMDA KADIN EVDEN ÇIKAMAZ, ÖRTÜNMESİNE GEREK YOKTUR TESETTÜR SİYASİDİR
Allah kendisine kötü mü diyor..Kendi kendini yalanlayan islam... Adem ve havvanın iki çocuğunun sex yapmasıyla çoğaldınız diyen islam.. Bir yandan ensest ilişkiyle gurur duyarken diğer yandan ensestimi yasaklıyor.. İnsanın halasının kızını ensest saymıyormusunuz.. Doktorlar ve zeki insanlar sakat doğum olur diyor..islam ve kuran neden bunu bilmez..?
-
İSLAMDA KADIN EVDEN ÇIKAMAZ, ÖRTÜNMESİNE GEREK YOKTUR TESETTÜR SİYASİDİR
Tesettür siyasi bir harekettir. Örtünmenin İslam diniyle hiç bir ilgisi yoktur. Kurandan kanıtlar ve örnekler verdiğim bu yazıyı okuduğunuzda gerçeğin böyle olduğunu kolayca görebileceksiniz. İslam ve Kuran günümüz dünyasına uygun değildir. Kurana uymak zorunluluğu sizi Dünyanın dışına iter. İslamda örtünme zorunluluğu yoktur. Olamazda! Çünkü kadının örtünmesine gerek yoktur. Kuranda kadının sokağa çıkmaması gerektiğini, evinde oturmak zorunda olduğunu yazan ayet vardır. Müslüman kadının sokağa çıkması yasak ve Kuranda müslüman erkeğin karısını sokağa çıkarması yasak, kadın örtünse ne olur örtünmese ne olur. Müslüman kadın belki evinde yakın akrabalara karşı örtünebilir. Kadının evinde bile örtünmesi gerekmez. Çünkü kendini göstermeden perde arkasından konuşup görüşmesi ayeti vardır. Örnek verecek olursak; halanız ve teyzenizden birinin kızlarının evine gittiniz. Sizinle teke tek görüşmesi İslam kuralları açısından mümkün değildir. Başka bir kadın yada erkeğin evde olması durumunda ise, ancak onunla aranızda bir perde ve engel varken konuşabilirsiniz. Kurandaki ayetler buna izin vermektedir. Müslümanım dediğiniz anda buna uymak zorundasınız. Aslında radikal İslamcıların söyledikleri doğrudur. Talibanın Hizbullahın söylediği gibi İslamda evinden çıkamayan kadınlar erkeklerin bulunduğu ortamda çalışamaz. Erkeklerle beraber okula gidemez. Sinema ve tiyatroya gidemez. Erkeklerin bulundukları ortamlarda olmaları yasaktır. Kadının şahit olmasinin koşulu, erkek şahit bulunmadığı ortamlarda bir olayın olmasıdır. Çünkü mahkeme ortamında erkekler vardır. İslamda erkeklerin anne, hala,teyze, kızkardeşler dışında akrabalarla dahi aynı ortamda olması yasaktır. Kuranda ki Azhab -33 ayetine göre Kadınların evden çıkartılmaları yasaklanır. Azhab-53 ayetinde ise perde arkasından konuşmaları gerektiğine işaret edilir. Kuranın bu uygulaması kadını sosyal yaşamın dışında tuttuğu gibi, yaşamdan da koparır. Bu kadar ağır uygulama tepki çekeceği ve uygulanmayacağı için, İslamcılar evden çıkma yasağını peygamberin eşleri ve cariyeleri içindir diye yumuşatmaya çalışırlar. Oysa ki, Bir ülkede Kıraliçe artık sokağa çıkamaz diye bir kanun yapılmış olursa, O ülkede yaşayan diğer kadınlar sokağa çıkabilirler mi? Kıraliçeye konulan her yasak hemcinslerine zaten konulmuş demektir. Peygamber eşleri çıkamıyorsa kadınlar hiç çıkamazlar.Yazının ilerleyen cümlelerinde Peygamber eşlerine konulan kuralların diğer kadınlar içinde zorunlu olduğunu örnek ayetlerle açıklayacağım. Nisa-23 ayetinde erkeğe nikah düşmeyen kadınlar sayılmıştır. Müslüman erkeklerin bu nikah düşmeyen kişiler dışında kadınlarla aynı ortamda bulunabilmeleri ancak evlenmeleriyle mümkündür. Anneniz, halalarınız, teyzeleriniz, Kız kardeşleriniz kardeşlerinizin çocukları ve gelininiz dışındaki kadınların sizinle aynı ortamda bulunması yasaktır. Kuran eyetlerine göre; Kardeşlerinizin eşleri, Amcanızın eşleri ve kızları, dayınızın eşleri ve kızları, halalarınızın ve teyzelerinizin kızları bile sizinle aynı ortamda bulunamaz. NİSA-23-Size şunlarla evlenmek haram kılındı: Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle zifafa girdiğiniz karılarınızdan olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız,-ANNELERİ ile ZİFAFA girmemişseniz ONLARla evlenmenizde size bir günah yoktur- öz oğullarınızın karıları, iki kız kardeşi bir araya getirmeniz. Ancak geçenler başka. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. Nur 31 de ise kadınların kimlere kendilerini göstermeyecekleri sayılmıştır. Babaları, oğulları ve kardeşleri dışında herkesten kendilerini sakınmaları gerekmektedir. Amca ve dayı bile bir kadın için sakıncalı görülür. NUR-31.Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. görünen kısımlar müstesna, zînetlerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz! Akraba erkekleri için bile sakıncalı sayılan kadının ev dışında yaşam olanağı kısıtlıdır. İslam, kadına evinin içinde yaşamayı mecburi hale getirir. İslamda kadın sokağa çıkamaz. Kadının Sokağa çıkamamasının nedeni olarak İslam ve Kuranı gösterebiliriz. İslamda nikahsız olarak seksin yaşandığı her türlü olay hatta tecavüz bile zina sayılır. Tecavüzün kanıtlanabilmesi için dört şahit gerekir. Dört şahit bulmanın olanaksız olması nedeniyle şikayetçi olunamaz. Bir kadının dört kişinin gözü önünde tecavüze uğradığını düşünelim. Bu durumda şahit bulunsa bile kadın recm edilecektir. Şeriatta recm edilme nedeniyle kadınlar tecavüz cülerini şikayet edememektedirler. Evlilik dışı ilişkinin kanıtlanması için bu tecavüz bile olsa dört şahit gerektirmesi şeriatta kadını eve kapatır. Çünkü İslamda her türlü kadın erkek ilişkileriyle ilgili anlaşmazlıklar da kadın ölür erkeğe hiç bir şey olmaz. İslamda Muhammedin yaptığını yapmak “sünnet” sayıldığı için, Muhammedin yaşadığı gibi yaşamak onu örnek almak zorunluluğu vardır. Müslümanlar onun giyindiği gibi giyinmeye, onun gibi sakal bırakmaya, onun gibi tuvalet yapmaya çabalarlar. Kuranda onun yaptığını yapmak ayetlerle anlatılır bu ayetleri yazının ilerleyen yerlerinde okuyabileceksiniz. Ayetlerde müslümanlara Muhammedi örnek alması öğütlenmiştir. Ayetlerin dışında bir Kuranda olmayanı tamamlayıcı hadisi şerif ler vardır. Konuyla ilgili bazı hadisler şunlar. "Peygamber hiç bir vakit ayak üstünde işemedi" (Hanbel 4/196; 6/136,192,213). "Peygamberin ayak üstünde işediğini gördüm" (Buhari 4/60,62; Hanbel 4/246; 5/382,394). “Bıyıkları kısaltın, sakalları uzatın;”(Buhârî, Libas, 63-64; Müslim, Tahâret, 52; Ebu Dâvûd (4199) “Hz. Âişe (anlatıyor: “Rasulullah buyurdular ki: ‘On şey fıtrattandır: Bıyığın kesilmesi, sakalın uzatılması, misvak, istinşak (burna su çekmek), mazmaza (ağza su çekmek), tırnakları kesmek, parmak mafsallarını yıkama, koltuk altını yolmak, etek traşı olmak, intikâsu'lmâ yani istinca yapmak.’ ”(Müslim, 56 (261); Ebû Dâvûd, Tahâret 29, (53); Tirmizî, Edeb 14 Muhammedin yaptıklarını örnek almak zorunluluğunu aşağıda azhab-37 ayetinde net olarak görmekteyiz. Bu ayette Muhammedin kendi geliniyle evlenmesinin nedeni olarak, ilerde bir baba evlatlıklarının karısıyla evlenmek ister ise, Muhammedi örnek alsınlar ve sıkıntı yaşamasınlar diye yazar. Kuran Müslümanların Muhammed gibi davranmaları halinde sıkıntıları kalmayacağını yazar. Müminlere örnek olduğunu yazar. AZHAB SURESİ-37.Zeyd, eşinden yana senin isteğini yerine getirip eşini boşayınca, onu seninle evlendirdik ki, Evlatlıklar eşlerinden yana babalıklarının isteklerini yerine getirip onları boşadıklarında, Müminlere evlatlıklarının eşleriyle evlenmeleri konusunda bir zorluk olmasın.Allah’ın emri mutlaka yerine getirilmiştir. Bu konuyla ilgili olarak Burhan dergisi 2013 yılı 89.sayısında Dr.Emin Işık şöyle açıklama yapmaktadır. “Bütün dinler peygamberler vasıtasıyla uygulanmıştır. Peygamberin vazifesi sadece tebliğ etmek değildir. Peygamber sadece dini bildirmekle kalmaz o dinin nasıl uygulanacağını da öğretir.Din, Allah’ın emrettiği şeyi Peygamberin gösterdiği gibi yapmaktır. Mesela Allah namazı emretmiştir; nasıl kılınacağını ise Peygamber Efendimiz göstermiştir. Onun gösterdiği şekilde kılınırsa ancak Allah o ibadeti kabul eder. Bir kimse; “Allah namazı emretmiş ama ben onu bildiğim gibi yaparım, kendi kafama uydururum” derse o namaz kabul olmaz. Kur’an’da; “egıymussalate” buyurulur, o kadar… Niye namaza secdeden başlamıyoruz da kıyamdan başlıyoruz? Neden Fatiha’yı kıyamda okuyoruz da oturunca okumuyoruz? Bunların hepsini yerli yerince Peygamber Efendimiz öyle gösterdiği için öyle yapıyoruz. Bakın şunu unutmayın: Din, Peygamberin yaptığını yapmaktır. Çünkü onun yaptığı, Allah tarafından tasdik edilmiştir. Bu konuda ayet-i kerimede mealen şöyle buyrulmaktadır: “Peygamber size neyi verirse onu alın, Peygamber sizi neyden sakındırırsa da ondan uzak durun.” (Haşr Suresi, 7)” HAŞR-7.Allah’ın, diğer memleketlerin ahalisinden savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar; Allah’a, peygambere, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet hâline gelmesin diyedir. Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Allah’ın azabı çetindir. Kuran Muhammedin yaşamının örnek alınması gerektiği konusunda kesin ayetler vermektedir. İslamda dört kadınla evlenileceğini söyleyen kişiler, Muhammedin dörtten çok fazla karısı olduğunu unutmuş gözükürler. AZHAB SURESİ-21.Andolsun, Allah’ın Resûlünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır. Kuran'ın oldukça büyük bir bölümünü oluşturan geçmiş kavimlerin ve peygamberlerin hayatlarının bizlere anlatılmasının amacı sizce ne olabilir? Olaylardan ve onların yaptıklarından örnek alınması içindir. Kuranda anlatılan kavimlerin büyük bölümü, kendilerine gönderilen peygamberleri yalanlamış, onlara düşmanlık göstermiş kavimlerdir. Bu taşkınlıklarından dolayı Allah'ın azabıyla yeryüzünden silindiği yazılıdır. Allah Kuran'da, bu helak olaylarının sonraki insanlara da birer ibret olması gerektiğini bildirir. Örneğin Allah'a isyan eden bir grup Yahudi'ye verilen bir ceza anlatıldıktan sonra,"Bunu, hem çağdaşlarına, hem sonra gelecek olanlara 'ibret verici bir ceza', iman sahipleri için de bir öğüt kıldık" denmektedir. BAKARA-66.Biz bunu, hem onu görenlere, hem de sonra geleceklere bir ibret ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara da bir öğüt kıldık. Yazımın başında Muhammedin ve eşlerinin davranışlarının Müslümanları neden bağlayıcı olduğunun açıklamasını yapmak zorunda kaldım. Kadının eve hapsolması günümüz dünyasında kabul edilebilecek bir şey değildir. İslamın yok olması anlamına gelir. Bu nedenle inkar etmeye çalışmaları dışında çıkar yolları yoktur. Evden çıkmama sadece peygamber eşlerine aittir gibi savunma işlemine kalkışanlar olabilecektir. Yukarda açıklamalar sonucunda kadınlarını sokağa çıkarmama emrinin sadece muhammedin eşlerini ve cariyelerini kapsamadığını, Müslümanları kapsadığını anlatmış oldum. Kadınlar konusunda bu kadar önemli bir zorunluluğun İslam alemince bilinmediğini düşünebilirmiyiz? Tabi ki hayır. Bu ayetleri ve peygambere uyma zorunluluğunu bilen islamcılar, kadınlar konusunda bu açıklamayı neden yapmamışlardır? Bunun nedeninin günümüz kadınına Kuranın emride olsa böyle ilkel bir uygulamayı kabul ettiremiyecek olmalarıdır. Bu cemaat yada tarikat liderleri Kurana ve islama uymak yerine İslam ve kuranı kendilerine uydurmaya çalışmışlardır. Peygamber eşlerine yaptırılan Kuran emri neden kadınlara farz olmasın? Kuranda “Ey Muhammed üç gün oruç tut” diye bir ayet olsaydı Müslümanlar bu üç gün orucu tutmayacaklarmıydı ? “Ey peygamber hanımları Cuma namazı kılın” diye emir olsaydı. Tüm kadınlar Cuma namazlarına gitmek zorunda kalmayacaklarmıydı? AZHAB-33. Ey peygamber hanımları evlerinizde oturun ve ilk câhiliyet devrinde olduğu gibi sokaklara çıkmayın ve dua edin ve zekât verin ve itâat edin Allah'a ve Peygamberine. Ancak ve ancak Allah, ey Ehl-i Beyt, sizden her çeşit pisliği, suçu gidermek ve sizi tam bir temizlikle tertemiz bir hale getirmek diler. Kadınlar konusunda Kuranın uygulaması kadınların evlerini karargah yapmasıdır. Bu uygulama ile kadınların evlerinden çıkmaması istenmektedir. Bir kadın ben müslümanım diyor ise, evinden çıkmamak zorundadır. Bir erkekte Müslümanım dediğinde karısının evden çıkmasına izin vermeyecektir. Erkek izin verirse, kadında evden çıkarsa ortada Müslümanlık kalmayacaktır. Müslüman kadınlar evde başka erkekler olduğunda ortada görülmeyecek perde arkasında olacak ve kendisini göstermeyecektir. Günümüzde kadınlar evden çıktıkları gibi, ayrıca çalışan kadınlar da vardır. Tesettür kıyafeti giymekle Müslümanlığının devam ettiğini düşünen kadınlar vardır. Karısı tesettür giydiğinde Müslümanlığının devam ettiğini zanneden erkekler vardır. Tesettürü yapan kendini örttüğünü düşünen müslümanım deyip çalışıyor. Gezmeye eğlenmeye gidiyor. Bu nasıl bir Müslümanlıktır. Ben müslümanım diye söyleyenlerin evinde oturma zorunluluğun var. Kuran ayetlerine uymayanların Müslümanım diye söylemesi ikiyüzlülük olur. AZHAB-53.Ey iman edenler! Peygamberin hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Böyle davranmanız hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temizdir. Allah’ın Resûlüne rahatsızlık vermeniz ve kendisinden sonra hanımlarını nikâhlamanız ebediyyen söz konusu olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük bir günahtır. İman eden Müslüman erkeklere yapılan ikaz çok önemli. Dikkat ederseniz bu ikaz peygamber eşlerine değil, ziyarete gelen erkeklere yapılıyor. Peygamber eşlerinden bir şey istediğinizde perde arkasından isteyin diyor. İşte üzerinde durmamız gereken cümle budur. Burada geçen perde arkası sözünden ne anlamalıyız. Eğer peygamber eşlerinin yüzlerinin kapalı olması gerektiği anlatılmak istense, bu emrin gelen misafirlere değil de, direk peygamber eşlerine söylenmesi gerekirdi. “Ey peygamber eşleri gelen misafirlere yüzlerinizi göstermeyin” şeklinde olması gerekirdi. Eve gelen misafirlere seslenilerek, peygamber eşlerinden bir şey istediğinizde, onlardan perde arkasından isteyin diye yazıyor. Eve gelen namahrem erkeklerle perde arkasından konuşulması gerektiği açık ve net ortadadır. Kadının üstünü örtün kapatın emri değildir. Bu ayette geçen perde arkasından isteyin sözlerinden yola çıkarak, ne yazık ki kadınların baş ve yüzlerini göstermemesi, peçe takması gerektiği öne sürülmüştür. Hâlbuki anlatılmak istenen sadece ev içindedir. Yukarıdaki ayetler kadınların sokağa çıkmayıp evde oturmaları gerektiğini, erkeklerle ancak perde arkasından görüşebileceklerini kendilerini göstermemeleri gerektiğini, her konuda Muhammedi örnek alarak onun yaptığını yapmalarını anlatmaktadırlar. Muhammedin ne yapıyorsa sende yap anlamındadır. Sonuç olarak kadınların tesettür ve örtünme diye bir zorunluluklarının olmadığı görülmektedir. Çünkü evden çıkmalarının ve kendilerini göstermelerinin yasak olduğu bilinirken tesettüre ihtiyaç kalmamaktadır. Kaynaklar; Kuranmeali,org.Diyanet işleri bşk. Kuran meali. Burhan dergisi. Şubat-2013 sayı;89
-
Dinlerin Uydurma Olduğunun Kanıtı
Romada vardır köle ABD dede ama onlar Din değildir. KURAN DA YAZAN YETİM KIZLAR KİMDİR.YETİMLERE ADALETLİ DAVRANAMAMAK NEDEN KORKUTUR? Köle ve Cariyeler savaş ganimetidir. Cariyeler cinsel ilişkilerde kullanılır ve Sahibinin cariyeyle nikahlanma zorunluluğu yoktur.Cariyeler eve gelen misafirlere cinsel ilişkiye girebilmeleri için ikram edilirler.Cariyeler İtiraz etmezlerse Dünya malı elde etmek amacı ile Fuhuş yaptırılabilirler.Doğum kontrolü günah diyerek yasak olan İslam ülkelerinde cariyelerden doğan babası belli olmayan yetim çocukların çok sayıda olmaları normaldir. Çok olmalarında sakınca yoktur.Çünkü köle olarak satışından hem de fuhuştan para getirmektedir. NİSA SURESİ..AYET.3 - Eğer yetim kızlarla birlikte olmak sizi rahatsız ederse ve şüphe içinde olursanız , hoşunuza giden diğer kadınlardan ikişer, üçer ve dörder alabilirsiniz. Eğer maddi gücünüze güvenemezseniz, o zaman bir tane ile veya elinizin altındakiyle (sahip olduğunuz câriye ile) yetinin Yetim kızlar konusunda İslamcılar insanları yanıltmak için ”İslam dini yetimleri çok düşünmektedir derler. İslam yetimleri korumaktadır” diye söylerler.Masum ve iyi niyetli insanlarımızda inanırlar.İslam yetim kızları korumak yerine cariye edinme sonucunda ve doğum kontrolünün olmaması nedeniyle kendi yetim yaratır. Öksüz,annesi ölmüş olana denir.Yetim ise babası ölmüş çocukturÖksüz kelimesi,annesi hem babası ölmüş çocuk anlamında da kullanılır. İslamcıların dediği türden bir yetimlik olsa kullanılan deyimin yetim yerine öksüz olması gerektiğini sanırım anlamış olmalısınızdır.Tabi ki normal babası ölmüş çocuklar içinde bu ayet hükümleri uygulanacaktır.Fakat onlarda veli olarak dede,dayı,amca vb aileden kimseler vardır. Erkeklere çok kadınla evliliği serbest bıraktığın ayette yetim kıza yer vermenin anlamı nedir?Mahallede bir tane gerçek yetim kız olsa,neden herkesin evlenme önceliği onunla olsun?Evlilikle adaletin ne alakası var? Ayetlerde Velisi olduğunuz diye yazıyor.Babası ölmüş mümin bir yetimin annesi sağdır.Velisi dedesi veya abisi yada Amcası olabilir.Fakat Annesi cariye(köle) olan bir yetimin velisi annesi olamaz.Velisi cariyenin sahibidir. Peki gelelim Kuran da sure’lere girecek kadar önemli olan bu kızlar neden yetim dir? 1-Savaş ganimeti köle Cariyelerin Sahibine cinsel hizmet vermesi sırasında hamile kalması 2-Savaş ganimeti Cariyelerin misafirlere cinsel hizmet vermesi sırasında hamile kalması 3-Savaş ganimeti köle Cariyelerin Sahibinin ( Allahın cariyelerinizin gönlü olmuyorsa fuhuş yaptırmayın dediği ayeti hatırlıyorsanız)yaptırdığı bu fuhuş işlemi sırasında hamile kalması 4-Savaş ganimeti köle Cariyelerin Alım satımlar sırasında hamile kalması 5-Savaş ganimeti Cariyelerinden sıkılan kişinin değişmeden önce hamile kalması 6-Cariye alındığı savaştan dönerken uğradığı tecavüzler sonrası hamile kalması Küçük yetimler bu ilişkiler sırasında cariyenin hamile kalması sonrasında doğarlar.Doğan kızların babasının kim olduğunun belli olması mümkün değildir.Böyle karmakarışık bir sonuç nedeniyle küçük kızlar yetimdirler. Baba ölü değildir. Babanın kim olduğu belli değildir.Yani babası öldüğü için yetim kalmamıştır. Babası belli olmadığı için yetim kalmışlardır.Bu kadar çok sayıda olup ayetlere girme nedenleri budur.Müslümanların en korktuğu şey ilişkiye gireceği cariyenin yetim kızının kendi öz kızı olma olasılığıdır.Bu nedenle ayette eğer yetim kızlarla birlikte olmaktan endişe duyarsanız istediğiniz kadar başkalarıyla olabilirsiniz diye yazar.Eğer yetim kızlar konusunda korkarsanız.Yetimin kendisinden korkacak değildir. Korkma konusu adaletsizlik mal mülk konusunda olamaz çünkü yetimin annesi ve akrabaları var. Yetim kız cariyesiyle kendi yaptığı ilişkiden olmuş kendi kızı da olabilir.Cariyesini ikram ettiği misafirlerden birinin kızı da olabilir.Çok eşle evlenme izninin verildiği ayetin başında yetim kız yazmasının nedeni budur. Eğer yetim kızın kendinizden olduğundan şüpheniz varsa çekiniyorsanız onu düşünmeyin maddi gücünüz yettiğince istediğin kadar kadınlardan sahip olabilirsiniz.İnsan kıza hangi konuda adaletsizlik yapabilir? Nisa suresi yetim suresi değildir.Kadın suresidir.Buradaki yetimler de küçük kadınlardır.İslam da genel anlayış kadın suresinde yetimlerin hakkının gözetilmesi olarak görülerek aktarılır.Müslümanlar iyi niyetlerinden sorgulamazlar.Din ayet başkanlığının kurulmasından itibaren İslam dini ve kuranı güzel şeyler söyler olarak önyargısı olduğu için yalanlar akla gelmez.Müslümanlar Bildiğimiz yetimlerin hakkı korunuyor diye düşünür.. Normal yetimin Annesi hayatta hatta Amcası Dayısı var.Normal yetimin malının bekçileri var.Dedeleri Nineleri var.Normal yetimlerin mallarını yeme şansınız varmı?Normal yetime hiçbir adaletsizlik yapamazsınız. Görüldüğü üzere nisa suresinde görülen yetimler bildiğimiz yetimler değildir.Bir erkeğin hem annesiyle hemde yetim kızıyla olduğu ve erkeğin velisi bulunduğu durumu anlatmaktadır. Ayrıca bu yetim kız cariyesiyle kendi yaptığı ilişkiden olmuş kendi kızı da olabilir.İkram ettiği misafirlerin kızı da olabilir.Başkalarının da olabilir. Yetim kızlar konusu o kadar net ve açıktır ki neden doğrular söylenmez siz karar verin.İslamın kendi ortaya çıkardığı bir yetim kızlar ordusudur.Müslüman Osmanlıda cariye ve yetim kızlar tarih boyunca hep vardır.
-
İslam Arap Dinidir.Türk Milletinin Değil.
bak mucizene.... KURAN MÜSVEDDE ÇALIŞMASI GİBİDİR.KONULAR KARMAKARIŞIK VE ANLAMSIZDIR. Tarih kitaplarında olmayan Arap yaramadasın da yaşandığı düşünülen geçmiş hayali olaylar karmakarışık ve anlamsız şekilde Kuran adı altında kitapta toplanmıştır.Kuran’da birçok cümle değişik yerlerde birçok defa tekrarlanır. Bu tekrarları saymazsanız ve kurandan çıkarırsanız Kuran 50 sayfa tutmaz.Anlamsız karışık şekilde yazıldığı için birkaç kelimelik ayetler den sözedilir.Asla şu sure şu konuyu anlatır diye bişey duyamazsınız. Örnek vermek gerekirse. Henüz dokuz yaşına gelmemiş bir minicik kızdan boşanabilmenin!! yöntemi aşağıdaki ayette anlatılır. TALAK-Ayet.4.Kadınlarınız içinden âdetten kesilmiş olanlarla, henüz âdetini görmemiş bulunanlardan eğer şüphe ederseniz (iddetlerinin nasıl olacağında tereddüt ederseniz),onların bekleme süresi üç aydır. Savaş ganimeti olarak köle ve cariye edinmek!!!,yağmalamak başkasının malını mal edinmek ise ENFAL-69..Artık elde ettiğiniz ganimetten helâl ve hoş olarak yiyin ve Allah’a karşı gelmekten sakının. RAHMAN SÛRESİ 32. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 34. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 36. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 38. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 40. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 42. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 45. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 47. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 49. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 51. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 53. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 55. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 57. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 59. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 61. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 63. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 65. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 67. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 69. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 71. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 73. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 75. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 77. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Lut’un kavminin homoseksüel ilişkisi 5 ayrı yerde anlatılır. 7/80, 26/165, 27/54-55, 29/28 “Dua okuyun, zekat verin” 26 ayrı yerde neden tekrarlanır? 2/43, 2/83, 2/110, 2/177, 2/277, 4/77, 4/162, 5/12, 5/55, 9/5, 9/11, 9/18, 9/71, 19/31, 19/55, 21/73, 22/41, 22/78, 24/37, 24/56, 27/2, 31/4, 33/33, 58/13, 73/20, 98/5 Nuh’un halkının uyarılması ve tufana maruz kalışları 9 ayrı yerde anlatılır. 7/64, 10/73, 23/28, 25/37, 26/105-119, 29/14-15, 37/75-82, 51/46, 54/11-13, 8 ayrı yerde işitir ve görür 4/58, 4/134, 17/1, 20/46, 22/61, 22/75, 40/20, 58/1, 21 ay rı yerde papağan gibi işitir ve bilir der. 2/137, 2/181, 2/224, 2/227, 4/148, 5/76, 6/115, 7/200, 8/17, 8/42, 8/61, 9/98, 9/103, 10/65, 12/34, 24/21, 24/60, 26/220, 29/5, 29/60, 49/1, 23 ayrı yerde savaşmak, cihad tavsiye edilir.2/190, 2/193, 2/216, 2/244, 4/71, 4/74, 4/76, 4/84, 8/39, 8/60, 8/65, 9/14, 9/24, 9/29, 9/36, 9/38, 9/41, 9/73, 9/111, 9/123, 25/52, 57/10, 61/4, 66/9, 4 ayrı yerde bulduğunuzda, gördüğünüzde öldürün der. 2/191, 4/89, 4/91, 9/5, 33/61 ”Allah hesabı görmede, ceza vermede çabuktur” lafını 9 ayrı yerde tekrarlar. 2/202, 3/19, 3/199, 5/4, 7/167, 13/41, 14/51, 24/39, 40/17, Yerleri ve gökleri 6 günde yaratıldığını 7 ayrı yerde tekrarlar. 7/54, 10/3, 11/7, 25/59, 32/4, 50/38, 57/4 ’Göklerde ve yerde olanlar onundur’ cümlesini 31 ayrı yerde tekrarlar. 2/116, 2/255, 2/284, 3/29, 3/83, 3/109, 3/129, 4/126, 4/131, 4/170, 4/171, 5/97, 6/12, 10/66, 10/68, 14/2, 16/52, 20/60, 21/19, 22/64, 24/64, 29/52, 30/26, 30/27,31/26, 34/1, 42/4, 45/37, 48/7, 49/16, 53/31, Kuran’ı Arapça olarak indirdiğini 10 ayrı yerde tekrarlar. 12/2, 13/37, 20/113, 26/195, 26/198, 39/28, 41/3, 42/7, 43/3, 46/12 Şeytan, şeytan, şeytan......Kuranın tamamı neredeyse şeytanın üzerine kuruludur. O yücedir, şanı yücedir, büyüktür. 21 ayrı yerde. 2/255, 6/100, 7/190, 9/40, 10/18, 16/1-3, 17/1, 22/62, 23/92-116, 27/63, 28/68, 30/40, 31/30, 34/23, 40/64, 42/4-51, 43/85, 55/78, 67/1 Allah güçlüdür, üstündür, hakimdir, merhametlidir. 44 ayrı yerde 2/209-220-228-240, ¾-6-18-62, 4/56-165, 8/10-49, 9/40-71, 11/66, 14/47, 22/40-74, 26/9-104-122-140-159-175-191, 27/78, 29/26-42, 30/5-27, 31/9-27, 32/6, 35/28, 38/66, 44/42, 45/37, 57/1-25, 58/21, 59/1-24, 61/1, 62/3, 64/18, 67/2 Tam 89 ayrı yerde “Allah bağışlayandır” der. 2/173-182-192-199-218-225-226-235, 3/31-89-129-155, 4/23-25-42-96-99-100-106-110-129-152, 5/3-34-39-74-98-101, 6/54-145-165, 7/153-167, 8/69-70, 9/5-27-91-99-102, 10/107, 11/41, 12/53-92-98, 16/18-110-115-119, 17/44, 22/60, 24/5-22-62, 25/6-70, 27/11, 28/16, 33/5-24-50-59-73, 35/28-30-34-41, 38/66, 39/5-53, 40/3, 42/5-23, 46/8, 48/14, 49/5-14, 57/28, 58/2-12, 60/7-12, 64/14-17, 66/1, 67/2, 71/10, 73/20, 85/14, Kuranı okuduğunuzda genellikle Tevrat ta yazılanların tekrarını okumaya başlarsınız.Tevrattaki hikaye neden ayetler arasına dağıtılmıştır. Musanın hikayesi farklı surelerde karmakarışık biçimde yer almaktadır.Aşağıda ki surelerde bulabilirsiniz. Neden bölük pörçük karışık verdiğinin bahanesi nedir?Kopyalamak anlaşılmasın mı? 1-Yunus suresi 75 ayetten başlayarak 90 ayete kadar devam eder. 2-Taha suresi 9 ayetten başlayarak 121 ayete kadar devam eder. 3-Araf suresi 103 ayetten başlayarak 140 ayete kadar devam eder. 4-Şuara suresi 3 ayetten başlayarak 67 ayete kadar devam eder. 5-İbrahim suresi 5 ayetten başlayarak 13 ayete kadar devam eder. 6-Neml suresi 7 ayetten başlayarak 14 ayete kadar devam eder. 7-Kasas suresi 3 ayetten başlayarak 42 ayete kadar devam eder. 8-Mümin suresi 23 ayetten başlayarak 54 ayete kadar devam eder. 9-Bakara sures 40 ayetten başlayarak 87 ayete kadar devam eder. 10-Hud suresi 96 ayetten başlayarak 110 ayete kadar devam eder. 11-İsra suresi 101 ayetten başlayarak 104 ayete kadar devam eder. 12-zuhruf suresi 46 ayetten başlayarak 55 ayete kadar devam eder. 13-Duhan suresi 17 ayetten başlayarak 32 ayete kadar devam eder. 14-Zariyat suresi 31 ayetten başlayarak 43 ayete kadar devam eder. 15-Nazirat suresi 15 ayetten başlayarak 25 ayete kadar devam eder. Kuran’da birçok yerde bir konu anlatılırken hiç alakasız bir konuya atlar,Cennetten bahsederken aniden savaş ve ganimet konusuna geçer.Sonra mirasa geçip tekrar cennet konusuna döner.Konu bütünlüğü bulunmaz.İsa konusunu,Nuh ve Musa konusunu başka başka surelerin başka başka ayetlerinin arasında bulursunuz. Numaralamaların bir anlamı olmadan cümlelerin kesilerek yapılması da ilginç.Bu kadar gelişigüzel tekrarların yapıldığı ve bu kadar cümlelerin gelişigüzel kesilip alakasız cümlelerin başladığı bir şeyi günümüzde hiçbir yayınevi kitap olarak basmaz. Kuranın yarısında Musa ile firavunu anlatır.Diğer yarısında İbrahim Meryem Yusuf ve nuh u anlatır.Aralarda ise köle cariye savaş yağması ganimetler anlatılır.Sürekli bana dua edin yoksa yakarım,azap ederim,sizi cehenneme atacağım,Muhammed e nasıl kadın sağlarım. (azhab)Muhammedin eşlerini nasıl hizaya getiririm.onu rahatsız etmeyin,dedikodu etmeyin ayet gönderirim.
-
TÜRK'ÜN PEYGAMBERİ TÜRK OLUR, KİTABIDA TÜRKÇE
Tarih kitaplarında olmayan Arap yaramadasın da yaşandığı düşünülen geçmiş hayali olaylar karmakarışık ve anlamsız şekilde Kuran adı altında kitapta toplanmıştır.Kuran’da birçok cümle değişik yerlerde birçok defa tekrarlanır. Bu tekrarları saymazsanız ve kurandan çıkarırsanız Kuran 50 sayfa tutmaz.Anlamsız karışık şekilde yazıldığı için birkaç kelimelik ayetler den sözedilir.Asla şu sure şu konuyu anlatır diye bişey duyamazsınız. Örnek vermek gerekirse. Henüz dokuz yaşına gelmemiş bir minicik kızdan boşanabilmenin!! yöntemi aşağıdaki ayette anlatılır. TALAK-Ayet.4.Kadınlarınız içinden âdetten kesilmiş olanlarla, henüz âdetini görmemiş bulunanlardan eğer şüphe ederseniz (iddetlerinin nasıl olacağında tereddüt ederseniz),onların bekleme süresi üç aydır. Savaş ganimeti olarak köle ve cariye edinmek!!!,yağmalamak başkasının malını mal edinmek ise ENFAL-69..Artık elde ettiğiniz ganimetten helâl ve hoş olarak yiyin ve Allah’a karşı gelmekten sakının. RAHMAN SÛRESİ 32. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 34. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 36. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 38. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 40. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 42. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 45. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 47. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 49. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 51. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 53. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 55. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 57. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 59. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 61. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 63. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 65. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 67. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 69. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 71. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 73. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 75. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 77. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Lut’un kavminin homoseksüel ilişkisi 5 ayrı yerde anlatılır. 7/80, 26/165, 27/54-55, 29/28 “Dua okuyun, zekat verin” 26 ayrı yerde neden tekrarlanır? 2/43, 2/83, 2/110, 2/177, 2/277, 4/77, 4/162, 5/12, 5/55, 9/5, 9/11, 9/18, 9/71, 19/31, 19/55, 21/73, 22/41, 22/78, 24/37, 24/56, 27/2, 31/4, 33/33, 58/13, 73/20, 98/5 Nuh’un halkının uyarılması ve tufana maruz kalışları 9 ayrı yerde anlatılır. 7/64, 10/73, 23/28, 25/37, 26/105-119, 29/14-15, 37/75-82, 51/46, 54/11-13, 8 ayrı yerde işitir ve görür 4/58, 4/134, 17/1, 20/46, 22/61, 22/75, 40/20, 58/1, 21 ay rı yerde papağan gibi işitir ve bilir der. 2/137, 2/181, 2/224, 2/227, 4/148, 5/76, 6/115, 7/200, 8/17, 8/42, 8/61, 9/98, 9/103, 10/65, 12/34, 24/21, 24/60, 26/220, 29/5, 29/60, 49/1, 23 ayrı yerde savaşmak, cihad tavsiye edilir.2/190, 2/193, 2/216, 2/244, 4/71, 4/74, 4/76, 4/84, 8/39, 8/60, 8/65, 9/14, 9/24, 9/29, 9/36, 9/38, 9/41, 9/73, 9/111, 9/123, 25/52, 57/10, 61/4, 66/9, 4 ayrı yerde bulduğunuzda, gördüğünüzde öldürün der. 2/191, 4/89, 4/91, 9/5, 33/61 ”Allah hesabı görmede, ceza vermede çabuktur” lafını 9 ayrı yerde tekrarlar. 2/202, 3/19, 3/199, 5/4, 7/167, 13/41, 14/51, 24/39, 40/17, Yerleri ve gökleri 6 günde yaratıldığını 7 ayrı yerde tekrarlar. 7/54, 10/3, 11/7, 25/59, 32/4, 50/38, 57/4 ’Göklerde ve yerde olanlar onundur’ cümlesini 31 ayrı yerde tekrarlar. 2/116, 2/255, 2/284, 3/29, 3/83, 3/109, 3/129, 4/126, 4/131, 4/170, 4/171, 5/97, 6/12, 10/66, 10/68, 14/2, 16/52, 20/60, 21/19, 22/64, 24/64, 29/52, 30/26, 30/27,31/26, 34/1, 42/4, 45/37, 48/7, 49/16, 53/31, Kuran’ı Arapça olarak indirdiğini 10 ayrı yerde tekrarlar. 12/2, 13/37, 20/113, 26/195, 26/198, 39/28, 41/3, 42/7, 43/3, 46/12 Şeytan, şeytan, şeytan......Kuranın tamamı neredeyse şeytanın üzerine kuruludur. O yücedir, şanı yücedir, büyüktür. 21 ayrı yerde. 2/255, 6/100, 7/190, 9/40, 10/18, 16/1-3, 17/1, 22/62, 23/92-116, 27/63, 28/68, 30/40, 31/30, 34/23, 40/64, 42/4-51, 43/85, 55/78, 67/1 Allah güçlüdür, üstündür, hakimdir, merhametlidir. 44 ayrı yerde 2/209-220-228-240, ¾-6-18-62, 4/56-165, 8/10-49, 9/40-71, 11/66, 14/47, 22/40-74, 26/9-104-122-140-159-175-191, 27/78, 29/26-42, 30/5-27, 31/9-27, 32/6, 35/28, 38/66, 44/42, 45/37, 57/1-25, 58/21, 59/1-24, 61/1, 62/3, 64/18, 67/2 Tam 89 ayrı yerde “Allah bağışlayandır” der. 2/173-182-192-199-218-225-226-235, 3/31-89-129-155, 4/23-25-42-96-99-100-106-110-129-152, 5/3-34-39-74-98-101, 6/54-145-165, 7/153-167, 8/69-70, 9/5-27-91-99-102, 10/107, 11/41, 12/53-92-98, 16/18-110-115-119, 17/44, 22/60, 24/5-22-62, 25/6-70, 27/11, 28/16, 33/5-24-50-59-73, 35/28-30-34-41, 38/66, 39/5-53, 40/3, 42/5-23, 46/8, 48/14, 49/5-14, 57/28, 58/2-12, 60/7-12, 64/14-17, 66/1, 67/2, 71/10, 73/20, 85/14, Kuranı okuduğunuzda genellikle Tevrat ta yazılanların tekrarını okumaya başlarsınız.Tevrattaki hikaye neden ayetler arasına dağıtılmıştır. Musanın hikayesi farklı surelerde karmakarışık biçimde yer almaktadır.Aşağıda ki surelerde bulabilirsiniz. Neden bölük pörçük karışık verdiğinin bahanesi nedir?Kopyalamak anlaşılmasın mı? 1-Yunus suresi 75 ayetten başlayarak 90 ayete kadar devam eder. 2-Taha suresi 9 ayetten başlayarak 121 ayete kadar devam eder. 3-Araf suresi 103 ayetten başlayarak 140 ayete kadar devam eder. 4-Şuara suresi 3 ayetten başlayarak 67 ayete kadar devam eder. 5-İbrahim suresi 5 ayetten başlayarak 13 ayete kadar devam eder. 6-Neml suresi 7 ayetten başlayarak 14 ayete kadar devam eder. 7-Kasas suresi 3 ayetten başlayarak 42 ayete kadar devam eder. 8-Mümin suresi 23 ayetten başlayarak 54 ayete kadar devam eder. 9-Bakara sures 40 ayetten başlayarak 87 ayete kadar devam eder. 10-Hud suresi 96 ayetten başlayarak 110 ayete kadar devam eder. 11-İsra suresi 101 ayetten başlayarak 104 ayete kadar devam eder. 12-zuhruf suresi 46 ayetten başlayarak 55 ayete kadar devam eder. 13-Duhan suresi 17 ayetten başlayarak 32 ayete kadar devam eder. 14-Zariyat suresi 31 ayetten başlayarak 43 ayete kadar devam eder. 15-Nazirat suresi 15 ayetten başlayarak 25 ayete kadar devam eder. Kuran’da birçok yerde bir konu anlatılırken hiç alakasız bir konuya atlar,Cennetten bahsederken aniden savaş ve ganimet konusuna geçer.Sonra mirasa geçip tekrar cennet konusuna döner.Konu bütünlüğü bulunmaz.İsa konusunu,Nuh ve Musa konusunu başka başka surelerin başka başka ayetlerinin arasında bulursunuz. Numaralamaların bir anlamı olmadan cümlelerin kesilerek yapılması da ilginç.Bu kadar gelişigüzel tekrarların yapıldığı ve bu kadar cümlelerin gelişigüzel kesilip alakasız cümlelerin başladığı bir şeyi günümüzde hiçbir yayınevi kitap olarak basmaz. Kuranın yarısında Musa ile firavunu anlatır.Diğer yarısında İbrahim Meryem Yusuf ve nuh u anlatır.Aralarda ise köle cariye savaş yağması ganimetler anlatılır.Sürekli bana dua edin yoksa yakarım,azap ederim,sizi cehenneme atacağım,Muhammed e nasıl kadın sağlarım. (azhab)Muhammedin eşlerini nasıl hizaya getiririm.onu rahatsız etmeyin,dedikodu etmeyin ayet gönderirim.
-
Kuran dan İspat! Hz.Aişe'nin 9 yaşında evlenmesi İMKANSIZDIR !
Bu iş sadece Muhamed ve Talak 4 ayetindei islamın sübyancı din olduğu kanıtlarıyla kalmıyor.. bakın Ömer ve Kızını koruyamayan Ali Hz. Ömer'in Ümmü Gülsüm ile evlenmesi konusunda anlatılanlar doğru mudur? Sorunun DetayıHayatüs sahabe 3. ciltte Hz. Ömer'in, Hz. Alinin kızı Ümmü Gülsüm ile evlenmek istediği ve Hz. Ali'nin kızını Hz. Ömere gönderdiği, Hz. Ömer'in kızın eteğini kaldırp baktığı yazılıyor. Bu hareket Hz. Ömer gibi büyük bir sahabinin yapacağı bir harekete benzemiyor, acaba bu hadisenin aslı, kaynağı nedir?
-
İslam Arap Dinidir.Türk Milletinin Değil.
İSLAM TÜRK DİN’İ DEĞİLDİR.KURAN’DA İSLAM MEKKELİ ARAPLAR İÇİNDİR YAZIYOR. İslam’ın şartı Üç’tür. Müslüman olabilmek için aşağıdaki üç şartın bir arada gerçekleşmesi zorunluluktur. Çünkü kuran ve İslam bu koşulları taşıyanlara gönderildiğini yazmaktadır. 1-Arap ırkından olmak 2-Mekke ili sınırları içinde ikamet etmek(Kureyş kabilesinden olmak) 3-Kuranı düşünebilecek kadar iyi Arapça ile okuyarak anlayabilmek A-Her Millete kendi Dilinde kitap ve Milletinden peygamber zorunluluğu vardır. Kuran da açıkça her Millete sadece kendi dilini konuşan kendi milletinden olan bir peygamber atarım yazar. Bir başka şeklide, hiç bir Millete o kavmin kendi dilinde olmayan bir Kitap ve Peygamber göndermem der. Bu durumda Kurana göre; Türklere, Türkçe bir kitap ve Türkçe konuşan Türk bir peygamber atanması zorunludur. İBRAHİM-4.Her Millete sadece o milletin kendi diliyle seslenir. O kavimden olan birini peygamber yollarız YUNUS-47“Her ümmetin bir Peygamberi vardır. Peygamberleri kendilerine gelince, adaletle hükmedilir, NAHL-36.Yemin ederim ki: biz her Millete "Allah’a kulluk edin" diyen peygamber göndermişizdir. NAHL: 63 - Allah'a yemin olsun ki, biz senden önce bir çok milletlere peygamberler gönderdik SEBE-44.Onlara okuyup inceleyecekleri kitaplar vermedik. senden önce hiçbir peygamber de göndermedik. FATIR-24“kâfirler uyaran bir elçi olarak gönderdik. Zaten uyaran bir peygamber olmayan hiçbir millet yoktur” FURKAN-51. Şayet dileseydik, elbet her kabileye bir peygamber gönderirdik. İbrahim 4 ayetini açıklarsak: “Türklere sadece Türkçe seslenir. Sadece Türklerden bir peygamber yollarız” Anlamının olduğu görülür. Türklere Arap peygamber atanamayacağı gibi Türklerin Kutsal kitabının Arapça olamayacağı çok açık olarak görülebilmektedir. Türklere Arap kavminin diliyle inen kitap olan Kuran ve Kendi milletinden olmayan bir peygamber olan Muhammed geçerli değildir. Yukarıdaki Ayetler Kurandan olmasına rağmen, Kuranda bunların karşılığı olarak Türklere bir peygamber gelmiş olduğu ve isminin ne olduğu yazmaz. Bu durum sadece Türkler’e özgü de değildir. Arap ve İsrail oğlu dışında bir peygamber yoktur. Çinlilere, inkalara, Wikinglere, Mayalara, Pigmelere ve aborjinlere de peygamber olduğu ne görülmüş nede duyulmuş bir şeydir. FUSİLET-3.Bir Millet için indirdiğimiz Ayetleri detaylıca açıklanmış Arapça bir Kurandır. Fusilet 3 ayetinde bir Millet için olduğu açıktır ve bunlar Türkler değildir. Kuranın bakış açısına göre olması gereken budur. Arapça bir kuran ve Arap peygamber Türkler için uygun değildir. Türklere Türkçe kitap ve Türk peygamber olması gerekir. Mealciler veya Kuranı çevirenler Fussilet-3 Ayetinde olduğu gibi, ”bir kavim için” yazmak yerine “bilen bir toplum için” yazılarak anlam saklama sahtekarlığı yaparlar. Mealciler başka kelimeyi değil de BİR KAVİM İÇİN kelimelerini atlama gereği duymuşlarsa onlarında Kuranın tek kavme özel oluşunu bildikleri kavradıklarını gösterir. Saklamaları ise Türkleri enayi yerine koyduklarının kanıtıdır. Yoksa anlamını saklama ve atlama gereği duymazlardı. NAHL-103.Andolsun ki biz onların,“Kur’an’ı ona bir insan öğretiyor” dediklerini biliyoruz. İma ettikleri kimsenin dili yabancıdır. Bu Kur’an ise gayet açık bir Arapça’dır. Nahl-103 ayeti Arapçadan başka bir dile tahammül olmadığı göstermek açısından önemlidir. Muhammed’e Arapça dışında bir Dilin yabancı olması normaldir. Ancak Kuranın Allahtan gelme olduğunu iddia eden İslamcılar, Arapça dışındaki diller neden Allah için yabancı dil olmaktadır açıklamak zorundadırlar. Allaha göre Arapça dışında diller yabancı ise, Tevrat ve incil nasıl Allahın kitabı olabilir? "Mekke'de çok bilgili iki Hristiyan köle vardı. Bunlar aslen Iraklı idiler. Adları Yesar ile Hayr idi. Bunların birçok kitapları vardı. Fırsat buldukça bu kitapları okurlardı. Muhammed de çoğu kez onlara uğrar, kendilerini dinlerdi. Günün birinde, peygamberlik iddiası ile ortaya çıkınca, muhalif olanlar, "Hayır, Muhammed bu bilgileri Allah'tan değil de adı geçen kölelerden almıştır. Allah'ı ise işini sağlama almak için kullanıyor" demeye başladılar. Bu yüzden, nahl Suresi'nin 103.ayeti cevap olarak indi."(Müslüm) "Mekke'de Tevrat ve İncil'i çok iyi bilen Cebr-i Rumi veya Aiş ya da Yaiş adında bir demirci vardı. Kimileri de adı Yesar-i Rumi idi diyorlar. Ayrıca onun yanında bir kardeşi de vardı, Muhammed sık sık bunlara gidip kendilerinden bilgi alırdı. Muhammed, peygamberlikle görevlendirilince, ona muhalif olanlar, "Muhammed bu bilgileri Allah'tan değil de, adı geçen demirci köleden almış" demeye başladılar. Bunun üzerine Nahl Suresi'nin 103.ayeti indi.(Taberi) Kuranda bildirilenlerin başka dilde bildirilmesinin mümkün olmadığı söylenerek sadece arapça bilen Arapların anlayabileceğini anlatan bir ayettir. Bu durumda Araplardan başka milletlere de geldi diyerek yalan söylemenin ne anlamı vardır. Bile bile bir Türkün bunu yapması Türk milletine ihanetten başka bir şey değildir. B-Kuranı anlayarak bilerek okumak ve öğrenmek zorunluluğu vardır. Bir insandan Okuduğunda anlayamadığı yabancı dilde bir kitabı okumasını istemek anlamsızdır. O nedenle herkes kendi dilinde olan okuduğunda anlayacağı kitabı okumalıdır. Yüz Yıllarca biz Türkleri salak yerine koymuşlar ve okuduğumuzda hiç anlamadığımız kitabı bülbül gibi ezberletip okutmuşlar. Ne söylediğimizi bile bilmediğimiz dualar ettirmişler. İslam ın biz Türklere gelmediğini bile bile yükümlü olmadığımız şeylerle oyalayarak bizi ahmak yerine koymuşlar. Arapların Allahtan geldiğini iddia ettikleri Kuran’ın, kendi dillerinde olması ile anlayarak okumaları normaldir. Bir Türkün anlamadan Arapça okuması neden dini bir zorunluluk olsun? Eğer anlayarak okuma mecburiyeti mantıklıysa, Ben bir Türk olarak neden binlerce yıldır atalarımdan yadigar olan Anadilim Türkçeyi değiştirerek Dilimi Arapça yapmak zorunda olayım? Neden bir Türk olarak ben Araplaşmak zorunda kalayım? Kuranda herkese kendi dilinde olan onun anlayacağı kitabı gönderirim diye Araplara söylemiş. Öyleyse nerede benim Türkçe kitabım? Kuranı anlayarak okuyan Türk İslamcılar. İslam’ın Türkler için olmadığını bildikleri halde, Arap emperyalizminin uşaklığını yaparlar. İşte kurandan Enam98 i Arapça anlayan toplum Türkler olabilir mi? ENAM-98.O, sizi bir tek candan yaratandır. Sizin bir karar kılma yeriniz, bir de emanet bırakılma yeriniz var. Biz anlayan bir toplum için âyetleri ayrı ayrı açıklamışızdır. YUSUF-2.Kuran’ı anlamanız için Arapça indirdik Zuhruf, 3:Biz, ANLAYIP DÜŞÜNMENİZ İÇİN onu Arapça bir Kur’an kıldık. Bu ayeti Türklere uygularsak,” Ey Türkler Kuranı anlayabilmeniz ve düşünebilmeniz için Arapça indirdik” anlamı çıkar. Türkçe konuşan biz Türklere anlayabilmemiz için Arapça bir Kuran verilmesi normal olabilir mi? Bir Dilde düşünebilmek ancak ana dil olursa mümkündür. Yabancı dili anlayabilmek le yabancı dilde düşünebilmek çok farklı şeylerdir. Kuranın tek kavme özel oluşunu bir kenara bırakalım. Tüm Dünyaya olduğunu kabul edelim. Böyle bir durumda, Allah'ın Kuranın Arap olmayanlar için dil sorunu yaratacağını hesaba katmadığı sonucu ortaya çıkar. Yani karmaşık Arapça bir kitabı bütün insanlara yollama acemiliği yapmış sa, Kendinden beklenen Tanrısallığı gösterememiştir. Arapça konuşmayanlar için dil sorunu doğacağını tahmin edememiş demektir. Bütün dillere çevrilemeyen, hatta Arap olmayanların doğru şekilde okuması imkansız olan bir kitabı bütün insanlara yollamış olabilir mi? Kuran bunumu iddia ediyor? Hayır,Kuran tam tersini söylüyor. Kuran sadece Arapça konuşan Arap kavmi için geldiğini söyler. Bütün kavimlere ve bütün dillere geldim demez. Kuran her kavme sadece o kavmin kendi dilinde inen mesajla seslenmek gerektiğini düşünüyor. Yabancı bir peygamberle ve yabancı dilde inen kitapla değil. Yabancı Dil’de mesaj olmamalıdır. Kuran yabancı Dil’de inen kitaba itiraz etmeyi meşru görüyor FUSSİLET-44.Eğer biz onu yabancı dilden bir Kur'ân yapsaydık onlar mutlaka: «Bu kitabın âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Arap bir peygambere yabancı dil, öyle mi?» derlerdi. Sen de ki: «O, iman edenler için bir hidayet ve şifadır.» İman etmeyenlerin kulaklarında ise bir ağırlık vardır. Kur'ân onlara göre bir körlüktür. Sanki onlar uzak bir yerden çağrılıyorlar. Araplar hesap sorar diye korkan bir Allah olduğu ayetten anlaşılıyor. Arap sorabiliyor ise, biz Türkler “Türklere hiç Arapça bir Kuran gönderilir mi “diye neden sormuyoruz? Biz salakmıyız? Yoksa Türklerin kayda değecek bir Millet olmadığını mı kabul edeceğiz? Şimdi bu ayete göre biz Türklerin;Türk olana yabancı dilde inen kitap olur mu? Dilimizde inmeliydi deme hakkımız neden olamıyor? Bu aşağıdaki ayet nedeniyle olabilir mi? Kuran sana ve kavmine geldi dediği için? NAHL-64.'Kendi aralarında ihtilafa düşmüş olan bir kavmi,içine düştükleri bu ihtilaflardan kurtarman için Kuranı indirdik. Başka hiç bir sebeple indirmedik. ZUHRUF-44.Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız. Bu ayette “bütün kavimler ondan sorumludur” unutulmuştur. Türkler Gördüğünüz gibi sorumlu değil! Kuranın olma nedeninin tek kavmin sorunlarını çözmekten ibaret olduğu ayette açıkça söylemiştir. Tek kavme olduğu ne kadar da açık, Çünkü “Kendi aralarındaki anlaşmazlıklar için” yazıyor. C-İslam ve kuran sadece Mekke ve çevre ilçelerini uyarmak içindir. Kuran’ın Mekkeli Araplar dışındaki insanlarla alakası yoktur. ‘Mekke ve çevresine hitap ediyor. Bu ayetteki ‘Ümmü’l-kura’, Mekke’nin diğer adıdır. Kuranı bilen ve anlayarak okuyan bir çok Türk bunu mutlaka görmüştür. İslam’ın Türklerle alakasının olmadığı konusunda İnsanları neden uyarmamıştır? Sizi şu anda ben uyarıyorum, ne yapmayı düşündünüz? Uyarmaya çalışanlarlardan Turan Dursun’u duydunuz mu? Bazı insanlar Osmanlı padişahlarının İslamı çıkarları için kullandıkları devrinde bunu söyleselerdi ne olur du? Düşünelim. ŞURA-7.Şehirlerin anası (Mekke'de) ve onun çevresinde bulunanları uyarman ve asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları korkutman için, sana böyle Arapça bir Kur'an vahyettik. ENAM-92.İşte bu da, bereket kaynağı, kendinden öncekileri tasdik eden ve şehirler anasını (Mekke’yi) ve bütün çevresini uyarasın diye indirdiğimiz bir kitaptır. Kuranın Mekke’deki Arap Kureyş kabilesine hitap ettiği ayetlerde açık olarak görülmektedir. Zuhruf, 44:Doğrusu Kur’an, sana ve KAVMİNE bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız. Burada sana dediği Muhammed olduğu söylendiğine göre: Muhammedin kavminin Türkler olmadığı açıkça bilinmektedir. Kuranda gerçekte olmayan bir çok fayalı ve iyi şeyi var diyen İslamcılar bu ayetleri görmemiş olabilir mi? Amaçlarının ne olduğunu anlamanız ve islamın ne olduğunu gözlerinizle görmeniz açısından çok önemlidir. İslamın şartları denilerek konulmuş her şey “İslam sadece Mekke ve çevresi içindir” denilen kurandaki ayetleri destekler niteliktedir. İslamın Dünya için olmadığının sadece Mekke ve çevresinde olan Arap milleti için olduğunun tüm kanıtları İslam ve Kurandadır. Ancak Tüm Dünyadan haraç alıncaya kadar savaşmak da! İslamcılar İslam’ın Dünyanın Din’i olduğunu söylerler. Kurana göre sadece Mekke ve çevresinin dini olduğu ortadadır. İslam ın şartıyla ilgili düzenlemeler de bu düşüncenin kanıtlarını daha da sağlamlaştırırlar. Yasin-40 da Kuranda gece gündüz birbirine eşittir yazmaktadır. Oysa sadece Mekke civarında gece gündüz uzunluğu birbirine yakındır. İslamın tüm ibadet ve kuralları gece gündüzün eşit zannedilmesine göre düzenlenmiştir. Bunlar daAy takvimine göre belirlenmiştir. İslam dünyasının sembolü Ay’dır. Tüm Dünyaya hitap edecek olsa, Ay takvimi yerine tüm Dünyanın kullandığı Güneş takvimini kullanması gerekmez mi? İslamın Dünyaya değil, sadece Kureşys kabilesine hitab ettiğinin kanıtlarından biri de Ay takvimidir.Mekke de gece gündüz farkı az olduğundan Namaz vakitleri Mekke çevresinde oluşur.Fakat Kutuplarda namaz yapılamaz. Sabah namazını yerine getirdiğinizi düşünsek bile, akşam namazını altı ay sonra yerine getirebilirsiniz. Mekke dışında kıble ararsanız yüzünüzü Dünyanın yuvarlak olması nedeniyle Kabe yerine uzaya dönmüş olursunuz. Oruç kutuplarda tutulamaz bakara suresinde orucun nasıl tutulacağı bellidir. Mekke ve çevresinde oruç sıkılmadan zorlanmadan tutulabilir. Kutuplarda akşam altı ay sonradır. Başlayan oruç bitirilemez. İslam’ın sadece Mekkede yaşayan Araplar için geçerli olduğunun en büyük kanıtlarının biri de”Hac” emridir. Hac, 27:İnsanlar arasında haccı ilân et ki, gerek YAYA OLARAK, gerekse nice uzak yoldan gelen argın DEVELER ÜZERİNDE sana gelsinler. İslam ve Kuranın yalnızca Mekke çevresinde yaşayan kureyş kabilesine hitap ettiği bu kadar açık ortadadır. Buna rağmen bir itirazınız varsa, Hac,27 Ayetinin bir Brezilyalı Müslüman’a farz olduğunu gözünüzde bir canlandırın lütfen. Atlas okyanusunu yüzerek geçen bir Deve bulmasının imkansız olduğunu anlayabilmenizi bekliyorum. Yürüyerek okyanusu geçmekten hiç söz etmiyorum. Yukarıdaki ayete daha dikkatli bakarsak, İslamın kapsama alanının yaya ve Deve ile gelinebilecek uzaklıklar olduğu rahatlıkla anlaşılabilecektir. Kurana göre islamın geçerlilik alanı en fazla deve ile yolculuk mesafesidir. Hatta daha mantıklı gerçekçi bir yaklaşımla “At ile seyahat eden Milletler için islam geçerli değildir “ görüşünü savunabilirim. Daha akıllı bir insan ise, Kuran Allahtan gelen bir kitap olsaydı Hac.27 ayeti “ Çeşitli ulaşım araçlarıyla gelsinler” şeklinde olurdu. Kuranı oluşturan insanlar biraz dikkatli olabilselerdi, kuranda rüzgarla giden gemilerden sözedildiğine göre, en azından gemilerle gelin diye yazması gerekirdi. Hac ibadetine gitmenin Kuran da yürüyerek veya deveyle yapılması söylenir. Bir Rus yada Viking deve bulup hacca gidemez. Burada deve olmayan yerlere hitap edilmediği ortadadır. Başı bozukluğun haydutluğun kol gezdiği eski dönemlerde seyahat güvenliği yoktur. İspanyadan Kabe ye Gidecek insanlar o devirde yaya yada deveyle gidebilir miydi? Gidebilse geri dönebilir miydi? İslam tüm Dünyaya gelmiş olsa Amerika ve Asya kıtalarının varlığının kuranda belirtilmesi ve Muhammedin bu kıtaları keşfetmesi beklenirdi. Çünkü oradaki insanlara anlatılma görevi vardı. Kuranda Coğrafi olarak meyve ve yiyeceklerin Mekke ve çevresinden örnek verildiği görülür. Portakal ve mandalinadan söz edilmez. Kabak, Domates, patates, Fasulye, Mısır, Ayçiçeği Amerika’nın keşfinden sonra Asya kıtasına gelmiştir. Kuranda bu sebzelerden sözedildiğini göremezsiniz. Bu mealci ve Kuran bilenler Allahtan korkmuyor mu? Korkmuyorlar çünkü kendilerinin İslam konusunda sorumlu olmadığını en iyi onlar biliyorlar. İslam’cılar, Kuran ın bir Kavim e değil bütün kavimlere gönderildiğini anlatmak için bir ayet getirirler. ENBİYA-107.biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik. Yukarda saydığımız o kadar ayet ve delil karşısında, bir tek bu ayete sarılarak her şeyi kurtarma çabasına girerler. Bu ayetteki Alem Arapça dır. Ayeti gördüğünüz gibi ayetin her yeri çevrilirken, sadece Alem kelimesi Arapça olarak bırakılmıştır. Alem kelimesi Kuranda bir çok yerde “bilenkişi “ anlamında çevrilirken burada öylece bırakılır. Diyelim ki, Doğru ve bir şekilde Alem lafı herkes anlamındadır. Bu kurtarmaya yeterli olmuyor. Dil ve anlatımlarda ancak Dünya alem kelimesi herkesi ifade eder. Alem olarak Mekke alemini kastetmeniz de mümkündür. Kuranın geldi dendiği dönemde Araplar için Alem Mekke ve Medine dir. Muhammed söyle bir emir gönder se,”cümle alem gelin” diye, en fazla Mekke nin hepsi gelir. Yada kime söylediyse söylediği kişinin ailecek hepsinin gelmesini istemiştir. Buradan tüm Dünya anlamı çıkmaz. Kuranı anlayarak okumak ve düşünebilmek zorunluluğu vardır. Kuranı okuyan Türk, İranlı, Afganlı Müslüman olamaz. Bu Milletler kendilerine ait olmayan bir dinle kandırılmışlardır. İslam Din’i Emperyalist bir özellik taşıdığı için islamı kabul eden toplulukların kültürlerini yok eder.Türkler açısından bakıldığında islam Türk geleneklerine göreneklerine uygun olmayan bir dindir. Bu nedenle İslam Türklerin üzerinde başarı sağlayamamıştır. İslamda kadın erkek bir arada bulunması günah olsada, Türklere Haremlik selamlık uygulatılamamıştır. İslamda kadının sokağa çıkması yasak olsada, Türklerde Kadın erkek halk oyununu engelleyememiştir. İslamda müzik yasak ve günah olsada, Türkler için halk Türküleri ve ozanlar vazgeçilmez olmuştur. İslamda Yönetici halife yada dini lider kuralı olsada, Türkler asırlar boyu Meclis kurultaylar yaparlar. İslamda kadınların ev yönetme hakkı olamazken, Türklerde asırlar boyu kadınlar meclislerde yar alırlar. Türklere uygun olmayan İslam dini, Türklüğe ihanet edenler tarafından geleneklerimize uydurulmaya çalışılmıştır. Türklerin Araplara efendim demesini sağlayabilmek için islam dini Türklere göre yorumlanmaya başlanmıştır.Bu yeni Din’in islam’la hiçbir ilgisi yoktur.Adı İslam olarak söylenen bambaşka bir dindir. İslamın kurallarının Uygulandığı Kuran geçersizleştirilmiştir. Türklerde iş öyle bir dereceye gelmiş ki, “Siz Müslümanlığı bilmiyorsunuz kurana uymuyorsunuz” diyen yobazlar doğru söylediği halde, Yobazların Müslüman olmadığını düşünen bir Türk halkı oluşturulmuştur. Mezhepler, tarikatlar ve cemaatlerle asıl Müslümanın ne olduğu anlaşılmaz hale gelmiştir. Yönetme gücünü elinde tutan kesim halkı koyun gibi yönetebilmek için Türk e göre bir Müslümanlık uydurmuştur. Ancak okuduğunuz gibi İslamın Türklerle hiçbir ilgisi yoktur.
-
TÜRK'ÜN PEYGAMBERİ TÜRK OLUR, KİTABIDA TÜRKÇE
KURAN MEKKE VE ÇEVRESİNDE OTURAN ARAPLARA GÖNDERİLMİŞTİR. İslam’ın şartı dört’tür. Müslüman olabilmek için aşağıdaki dört şartın bir arada gerçekleşmesi zorunluluktur. Çünkü kuran ve İslam bu koşulları taşıyanlara gönderildiğini yazmaktadır. 1-Arap ırkından olmak 2-Mekke ili sınırları içinde ikamet etmek(Kureyş kabilesi) 2-Arapça okuyabilmek 3-Arapça kuranı anlayabilmek ve Arapça düşünebilmek A-Her Millete kendi Dilinde kitap ve Milletinden peygamber zorunluluğu vardır. Kuran da açıkça her Millete sadece kendi dilini konuşan kendi milletinden olan bir peygamber atarım yazar. Bir başka şeklide, hiç bir Millete o kavmin kendi dilinde olmayan bir Kitap ve Peygamber göndermem der. Bu durumda Kurana göre; Türklere, Türkçe bir kitap ve Türkçe konuşan Türk bir peygamber atanması zorunludur. Kurana göre; Türklere Arap peygamber atanamayacağı gibi Türklerin Kutsal kitabının Arapça olamayacağı çok açık olarak görülebilmektedir. Türklere Arap kavminin diliyle inen kitapla o kavimden bir peygamber geçerli değildir. İBRAHİM-4.Her Millete sadece o milletin kendi diliyle seslenir. O kavimden olan birini peygamber yollarız NAHL: 63 - Allah'a yemin olsun ki, biz senden önce bir çok milletlere peygamberler gönderdik SEBE-44.Oysa biz onlara okuyup inceleyecekleri kitaplar vermedik. Onlara senden önce hiçbir peygamber de göndermedik. FURKAN-51. Şayet dileseydik, elbet her kabileye bir uyarıcı (peygamber) gönderirdik. NAHL-103.Andolsun ki biz onların,“Kur’an’ı ona bir insan öğretiyor” dediklerini biliyoruz. İma ettikleri kimsenin dili yabancıdır. Bu Kur’an ise gayet açık bir Arapça’dır. YASİN-5.Kur’an, ataları uyarılmamış, gaflet içinde olan bir Milleti uyarman için… FUSİLET-3.Bir Millet için indirdiğimiz Ayetleri detaylıca açıklanmış Arapça bir Kurandır. Fusilet 3 ayetinde bir kavim için olduğu açıktır ve bunlar Türkler değildir. Kuranın bakış açısına göre olması gereken budur. Arapça bir kuran ve Arap peygamber Türkler için uygun değildir. Türklere Türkçe kitap ve Türk peygamber olması gerekir. Mealciler veya Kuranı çevirenler Fussilet-3 Ayetinde olduğu gibi, ”bir kavim için” yazmak yerine “bilen bir toplum için” yazılarak anlam saklama sahtekarlığı yaparlar. Mealciler başka kelimeyi değil de BİR KAVİM İÇİN kelimelerini atlama gereği duymuşlarsa onlarında Kuranın tek kavme özel oluşunu bildikleri kavradıklarını gösterir. Saklamaları ise Türkleri enayi yerine koyduklarının kanıtıdır. Yoksa anlamını saklama ve atlama gereği duymazlardı. Nahl-103 Arapçadan başka bir dile tahammül olmadığı göstererek ve Muhammed le zamanını birlikte geçiren kişinin dilinin yabancı olduğunu söylemesidir. Muhammed e dilin yabancı olması normaldir. Ancak Kuranın Allahtan gelme kitap olduğunu iddia eden İslamcılar düşünmek zorundadır, Kuran da Arapça dışındaki diller nasıl yabancı dil olmaktadır. Allaha göre Arapça dışında diller yabancı ise, Tevrat ve incil neden Allaha yabancı olan dillerdedir? B-Kuranı anlayarak bilerek okumak ve öğrenmek zorunluluğu vardır. Bir insandan Okuduğunda anlayamadığı yabancı dilde bir kitabı okumasını istemek anlamsızdır. O nedenle herkes kendi dilinde olan okuduğunda anlayacağı kitabı okumalıdır. Yüz Yıllarca biz Türkleri salak yerine koymuşlar ve okuduğumuzda hiç anlamadığımız kitabı bülbül gibi ezberletip okutmuşlar. Ne söylediğimizi bile bilmediğimiz dualar ettirmişler. İslam ın biz Türklere gelmediğini bile bile yükümlü olmadığımız şeylerle oyalayarak bizi ahmak yerine koymuşlar. Arapların Allahtan geldiğini iddia ettikleri Kuran’ın, kendi dillerinde olması ile anlayarak okumaları normaldir. Bir Türkün anlamadan Arapça okuması neden dini bir zorunluluk olsun? Eğer anlayarak okuma mecburiyeti mantıklıysa, Ben bir Türk olarak neden binlerce yıldır atalarımdan yadigar olan Anadilim Türkçeyi değiştirerek Dilimi Arapça yapmak zorunda olayım? Neden bir Türk olarak ben Araplaşmak zorunda kalayım? Kuranda herkese kendi dilinde olan onun anlayacağı kitabı gönderirim diye Araplara söylemiş. Öyleyse nerede benim Türkçe kitabım? Kuranı anlayarak okuyan Türk İslamcılar. İslam’ın Türkler için olmadığını bildikleri halde, Arap emperyalizminin uşaklığını yaparlar. İşte kurandan Enam98 i Arapça anlayan toplum Türkler olabilir mi? ENAM-98.O, sizi bir tek candan yaratandır. Sizin bir karar kılma yeriniz, bir de emanet bırakılma yeriniz var. Biz anlayan bir toplum için âyetleri ayrı ayrı açıklamışızdır. YUSUF-2.Kuran’ı anlamanız için Arapça indirdik Zuhruf, 3:Biz, ANLAYIP DÜŞÜNMENİZ İÇİN onu Arapça bir Kur’an kıldık. Bu ayeti Türklere uygularsak,” Ey Türkler Kuranı anlayabilmeniz ve düşünebilmeniz için Arapça indirdik” anlamı çıkar. Türkçe konuşan biz Türklere anlayabilmemiz için Arapça bir Kuran verilmesi normal olabilir mi? Bir Dilde düşünebilmek ancak ana dil olursa mümkündür. Yabancı dili anlayabilmek le yabancı dilde düşünebilmek çok farklı şeylerdir. Kuranın tek kavme özel oluşunu bir kenara bırakalım. Tüm Dünyaya olduğunu kabul edelim. Böyle bir durumda, Allah'ın Kuranın Arap olmayanlar için dil sorunu yaratacağını hesaba katmadığı sonucu ortaya çıkar. Yani karmaşık Arapça bir kitabı bütün insanlara yollama acemiliği yapmış sa, Kendinden beklenen Tanrısallığı gösterememiştir. Arapça konuşmayanlar için dil sorunu doğacağını tahmin edememiş demektir. Bütün dillere çevrilemeyen, hatta Arap olmayanların doğru şekilde okuması imkansız olan bir kitabı bütün insanlara yollamış olabilir mi? Kuran bunumu iddia ediyor? Hayır,Kuran tam tersini söylüyor. Kuran sadece Arapça konuşan Arap kavmi için geldiğini söyler. Bütün kavimlere ve bütün dillere geldim demez. Kuran her kavme sadece o kavmin kendi dilinde inen mesajla seslenmek gerektiğini düşünüyor. Yabancı bir peygamberle ve yabancı dilde inen kitapla değil. Yabancı Dil’de mesaj olmamalıdır. Kuran yabancı Dil’de inen kitaba itiraz etmeyi meşru görüyor FUSSİLET-44.Eğer biz onu yabancı dilden bir Kur'ân yapsaydık onlar mutlaka: «Bu kitabın âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Arap bir peygambere yabancı dil, öyle mi?» derlerdi. Sen de ki: «O, iman edenler için bir hidayet ve şifadır.» İman etmeyenlerin kulaklarında ise bir ağırlık vardır. Kur'ân onlara göre bir körlüktür. Sanki onlar uzak bir yerden çağrılıyorlar. Araplar hesap sorar diye korkan bir Allah olduğu ayetten anlaşılıyor. Arap sorabiliyor ise, biz Türkler “Türklere hiç Arapça bir Kuran gönderilir mi “diye neden sormuyoruz? Biz salakmıyız? Yoksa Türklerin kayda değecek bir Millet olmadığını mı kabul edeceğiz? Şimdi bu ayete göre biz Türklerin;Türk olana yabancı dilde inen kitap olur mu? Dilimizde inmeliydi deme hakkımız neden olamıyor? Bu aşağıdaki ayet nedeniyle olabilir mi? Kuran sana ve kavmine geldi dediği için? NAHL-64.'Kendi aralarında ihtilafa düşmüş olan bir kavmi,içine düştükleri bu ihtilaflardan kurtarman için Kuranı indirdik. Başka hiç bir sebeple indirmedik. ZUHRUF-44.Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız. Bu ayette “bütün kavimler ondan sorumludur” unutulmuştur. Türkler Gördüğünüz gibi sorumlu değil! Kuranın olma nedeninin tek kavmin sorunlarını çözmekten ibaret olduğu ayette açıkça söylemiştir. Tek kavme olduğu ne kadar da açık, Çünkü “Kendi aralarındaki anlaşmazlıklar için” yazıyor. C-İslam ve kuran sadece Mekke ve çevre ilçelerini uyarmak içindir. Kuran’ın Mekkeli Araplar dışındaki insanlarla alakası yoktur. ‘Mekke ve çevresine hitap ediyor. Bu ayetteki ‘Ümmü’l-kura’, Mekke’nin diğer adıdır. Kuranı bilen ve anlayarak okuyan bir çok Türk bunu mutlaka görmüştür. İslam’ın Türklerle alakasının olmadığı konusunda İnsanları neden uyarmamıştır? Sizi şu anda ben uyarıyorum, ne yapmayı düşündünüz? Uyarmaya çalışanlarlardan Turan Dursun’u duydunuz mu? Bazı insanlar Osmanlı padişahlarının İslamı çıkarları için kullandıkları devrinde bunu söyleselerdi ne olur du? Düşünelim. ŞURA-7.Şehirlerin anası (Mekke'de) ve onun çevresinde bulunanları uyarman ve asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları korkutman için, sana böyle Arapça bir Kur'an vahyettik. ENAM-92.İşte bu da, bereket kaynağı, kendinden öncekileri tasdik eden ve şehirler anasını (Mekke’yi) ve bütün çevresini uyarasın diye indirdiğimiz bir kitaptır. Kuranın Mekke’deki Arap Kureyş kabilesine hitap ettiği ayetlerde açık olarak görülmektedir. Zuhruf, 44:Doğrusu Kur’an, sana ve KAVMİNE bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız. Burada sana dediği Muhammed olduğu söylendiğine göre: Muhammedin kavminin Türkler olmadığı açıkça bilinmektedir. Kuranda gerçekte olmayan bir çok fayalı ve iyi şeyi var diyen İslamcılar bu ayetleri görmemiş olabilir mi? Amaçlarının ne olduğunu anlamanız ve islamın ne olduğunu gözlerinizle görmeniz açısından çok önemlidir. İslamın şartları denilerek konulmuş her şey “İslam sadece Mekke ve çevresi içindir” denilen kurandaki ayetleri destekler niteliktedir. İslamın Dünya için olmadığının sadece Mekke ve çevresinde olan Arap milleti için olduğunun tüm kanıtları İslam ve Kurandadır. Ancak Tüm Dünyadan haraç alıncaya kadar savaşmak da! İslamcılar İslam’ın Dünyanın Din’i olduğunu söylerler. Kurana göre sadece Mekke ve çevresinin dini olduğu ortadadır. İslam ın şartıyla ilgili düzenlemeler de bu düşüncenin kanıtlarını daha da sağlamlaştırırlar. Yasin-40 da Kuranda gece gündüz birbirine eşittir yazmaktadır. Oysa sadece Mekke civarında gece gündüz uzunluğu birbirine yakındır. İslamın tüm ibadet ve kuralları gece gündüzün eşit zannedilmesine göre düzenlenmiştir. Bunlar daAy takvimine göre belirlenmiştir. İslam dünyasının sembolü Ay’dır. Tüm Dünyaya hitap edecek olsa, Ay takvimi yerine tüm Dünyanın kullandığı Güneş takvimini kullanması gerekmez mi? İslamın Dünyaya değil, sadece Kureşys kabilesine hitab ettiğinin kanıtlarından biri de Ay takvimidir.Mekke de gece gündüz farkı az olduğundan Namaz vakitleri Mekke çevresinde oluşur.Fakat Kutuplarda namaz yapılamaz. Sabah namazını yerine getirdiğinizi düşünsek bile, akşam namazını altı ay sonra yerine getirebilirsiniz. Mekke dışında kıble ararsanız yüzünüzü Dünyanın yuvarlak olması nedeniyle Kabe yerine uzaya dönmüş olursunuz. Oruç kutuplarda tutulamaz bakara suresinde orucun nasıl tutulacağı bellidir. Mekke ve çevresinde oruç sıkılmadan zorlanmadan tutulabilir. Kutuplarda akşam altı ay sonradır. Başlayan oruç bitirilemez. Hac, 27:İnsanlar arasında haccı ilân et ki, gerek YAYA OLARAK, gerekse nice uzak yoldan gelen argın DEVELER ÜZERİNDE sana gelsinler. Hac ibadetine gitmenin Kuran da yürüyerek veya deveyle yapılması söylenir. Bir Rus yada Viking deve bulup hacca gidemez. Burada deve olmayan yerlere hitap edilmediği ortadadır. Başı bozukluğun haydutluğun kol gezdiği eski dönemlerde seyahat güvenliği yoktur. İspanyadan Kabe ye Gidecek insanlar o devirde yaya yada deveyle gidebilir miydi? Gidebilse geri dönebilir miydi? İslam tüm Dünyaya gelmiş olsa Amerika ve Asya kıtalarının varlığının kuranda belirtilmesi ve Muhammedin bu kıtaları keşfetmesi beklenirdi. Çünkü oradaki insanlara anlatılma görevi vardı. Kuranda Coğrafi olarak meyve ve yiyeceklerin Mekke ve çevresinden örnek verildiği görülür. Portakal ve mandalinadan söz edilmez. Kabak, Domates, patates, Fasulye, Mısır, Ayçiçeği Amerika’nın keşfinden sonra Asya kıtasına gelmiştir. Kuranda bu sebzelerden sözedildiğini göremezsiniz. Bu mealci ve Kuran bilenler Allahtan korkmuyor mu? Korkmuyorlar çünkü kendilerinin İslam konusunda sorumlu olmadığını en iyi onlar biliyorlar. İslam’cılar, Kuran ın bir Kavim e değil bütün kavimlere gönderildiğini anlatmak için bir ayet getirirler. ENBİYA-107.biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik. Yukarda saydığımız o kadar ayet ve delil karşısında, bir tek bu ayete sarılarak her şeyi kurtarma çabasına girerler. Bu ayetteki Alem Arapça dır. Ayeti gördüğünüz gibi ayetin her yeri çevrilirken, sadece Alem kelimesi Arapça olarak bırakılmıştır. Alem kelimesi Kuranda bir çok yerde “bilenkişi “ anlamında çevrilirken burada öylece bırakılır. Diyelim ki, Doğru ve bir şekilde Alem lafı herkes anlamındadır. Bu kurtarmaya yeterli olmuyor. Dil ve anlatımlarda ancak Dünya alem kelimesi herkesi ifade eder. Alem olarak Mekke alemini kastetmeniz de mümkündür. Kuranın geldi dendiği dönemde Araplar için Alem Mekke ve Medine dir. Muhammed söyle bir emir gönder se,”cümle alem gelin” diye, en fazla Mekke nin hepsi gelir. Yada kime söylediyse söylediği kişinin ailecek hepsinin gelmesini istemiştir. Buradan tüm Dünya anlamı çıkmaz. Kuranı anlayarak okumak ve düşünebilmek zorunluluğu vardır. Kuranı okuyan Türk, İranlı, Afganlı Müslüman olamaz. Bu Milletler kendilerine ait olmayan bir dinle kandırılmışlardır.
-
İslam Ülkeleri İslam Dini nedeniyle geri kalırlar
Burada söylediğine göre Dünyada tek müslüman kalmadı yok demekki.. Kandırılmış zeki olmayan geri kalmış ülkelerde yaşayan insanlar var. Cübbeli sarıklılarda Muhammedin icad ettiği cep telefonunu görmek güldürüyor insanı.. Ya deve yerine arabaya binmeleri..dahada komik.. Birde İnternet ve bilgisayara girmeleri yokmu şu müslümanların.. Hey ya ..lazım bişey olsaydı Muhammed icad ederdi kardeşim niye kullanıyorsunuz.. Materyalist bilimin icadlarını