Zıplanacak içerik

pach of neo

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

pach of neo tarafından postalanan herşey

  1. cell işte senin tanrın burda aç bakalım kuranı kerimi hangi ayette yazıyor bunlar,,fizyon ışık fizyonu dark enerji karanık madde kaç tane samanyolu var kaç tane galaksi var,adetlerini ve sayısını senden tam olarak istiyorum aç bakalım kuranıda bizide bilgilendir biraz bu sayılar hakkında,,karadeliklerin amaçları nelerdir,neden varoluşları hüküm sürmektedir açta şu kitaptan bizleri biraz aydınlat,bizler çok cahiliz,,onu geçtim,eğer senin iddian doğruysa gerçekten tanrı bir kitap yazdıysa,,o kitap sanırım trilyonlarca sayfadan ibaret olması gerekir,,sanırım,büyü k bir bilgi kaybı yaşanmakta baksanıza kitapta sadece din ile ilgili durumlar mevcuttur..uyanmak isteyenlere,
  2. mesele tanrıya inanmak yada inanmama deyildir sevgli dostum.asıl mesele bir tanrı varsa yada yoksa onu tartışarak bulamıyacağımısın gerçeğidir..üzgünüm dostum senin tanrıya bakış açını bir türlü anlıyamadım gitti..İNSANLARIN BİRBİRİNİ SÖMÜRÜRKEM GÖRDÜĞÜM TEK ŞEY TANRI DEYİL SADECE BİR İNSANDIR..tanrı olduğunu varsaysak bile sadece seni yaratmıştır farkındamısın??gerisi nedir peki?gerisini ben sana söyliyim..gerisi senin kaderinin insanoğlunun kaderinin elinde olduğu gerçeğidir..farkındamısın?KENDİ AĞZINLA SÖYLÜYORSUN..İNSNLARIN BİRBİRİNİ SÖMÜRMESİ HATIRLADINMI?
  3. hayat zaten bir boşluk aslında önemli olan o boşluğu farkedebilmektir.asıl mesele farkettikten sonra başlıyor aslında hayat çok acımasız..tıpkı tanrının mantığı gibi sence trilyonlarca uzaktaki galakside oluşan madde boyutu insanlık için hangi amaca hizmet etmek üzere tasarlanmıştır..yada başka basit bir soru sorayım koskoca evrende neden ? bu kadar samanyolu ve galaksiler var?insanlık için hangi amaca hizmet ediyolar sence sanırım bu bilgileri tanrı kitabında yazmayı unutmuş..onu geçtim koskoca tanrı bilmiyormuydu?zamanın dışında olduğunu..o zaman kitabında neden açık açık olarak 6 günde yer ve göklerin yaratıldıgından bahsediyor;en mantıksız olanı bu sanırım
  4. sonuç olarak yaşam yaşam TANRIYI BİLMEM AMA YAŞAM BAŞTAN SONA OFSAYT DOSTUM..öyle bir gün gelicekki dinler tamamen unutulacaktır.merak etme. .ama bizler bunu göremiyeceğiz.bunuda biliyorum..ben bu gezegende insanlarla yaşadığım sürece asıl soru benim kaderime insanlarmı? karar veriyor??yoksa tanrımı? şimdi bu soruyu cevaplamak bir insanın mantığının dışında olduğu için,,ben agnostik oldum..düşünsene bir kere koskoca tanrı koskoca bir evren yaratıyor..am hernedense yine aynı tanrı koskoca evrendeki bilgileri unutup sadece bir kitap yazmaya kara veriyor..bunun neresi mantıklı..
  5. bir evren var olduğu sürece ve çözülmediği sürece tanrı sonsuza dek var olacaktır..bundan emin deyilim ama aslında neden eminizki??? bir düşünsene,,bu yüzden aslında tanrı vardır,,ve olmak zorunda,,ama dinler var olduğu sürece biz insanöğlu asa özgür olamayız asla özgür irademizi kullanıp insan olduğumuzun farkına varamayız,,aslında olması gereken yaşamı ben sana kısa bir özet halinde anlatmak istiyorum..bir gezegen düşün çok basit,, herkes aynı dili konuşuyor..herkes aynı ırktan geliyor..herkes iyide olsa kötüde olsa birbirini çok iyi anlıyor..teknoloji asa doğaya zara vermiyor ve herşey dogal yollardan yapılıyor senin böyle bir dünya istediğinde eminim.
  6. yalnız ben tanrı meselesinde iyi düşünüp iyi analiz yapılmasının hiç bir işe yaramayacağını düşünüyorum,,tanrıyı sana ispatlayamam ama olmadığınıda ispatlayamam..asıl mesele bu,,sanırım bu mesele sonsuza dek sürecektir,,tanrıyı çözmenin tek yolu olarak yıllardır düşündüğüm aslında insanoğlunun evrenin sınırlarını aşıp aşamıyacağıydı,,sanırım anahtar kelimede bu.erndeki büyük deneyde aslında tanrıyı bulmaya yönelik çalışmalar yapılmaktadır,,fakat 20 yıllık çalışma sonucunda elde ettikleri sadece karşıt madde olmuştur,,bir insan sana asla doğru yolu gösteremez bunun farkına varman hoşuma gitti,,işte kastettiğimde buyduşey aslında sadece tanrının yarattığı madde boyutuyla ilgili durumlar olacaktır..
  7. aranızda hayatın gerçek anlamını bilen varmı?aranızda piramitlerinin,aslında çok fazla gizemlerle ve sırlarla dolu olduğunu bilen varmı?aranızda gerçek aşka inanan varmı???aranızda gerçek,, aşk olmadan.. ben, evlenmem diyen varmı??
  8. arkadaşlar lütfen kendinize gelirmisiniz??? bugün herkes bilir ,zeus kızdığı zaman, yıldırım oklarını , göndermediğini ,herkes bilir,bırakın bu fantastik masallarıda asıl konumuza geri dönelim lütfen konu MECRA DIŞINA TAŞMAYA BAŞLADI FARKINDAMISINIZ?
  9. medusa, yaşamına çok güzel bir genç kız olarak başlamıştır. o kadar güzeldir ki tanrıçaların kıskançlığını üzerinde toplamış, tanrıları da peşinde koşturmuştur. tanrıça athena ( zeus'un en çok sevdiği kızı) onu çok kıskanmaktadır özellikle. denizlerin tanrısı poseidon ise medusa'ya hayrandır. başı öylesine dönmüştür ki bir gün athena'nın tapınağında medusa'ya zorla sahip olur.
  10. Medusa kimdir,Medusanın hikayesi Medusa, Yunan Mitolojisinde, Phorcys ve Ceto'nun kızıydı ve yeraltı canavarı anlamına gelen bir Gorgondu. Medusa'nın gözlerine direkt olarak bakanlar taşa dönüşürdü. Medusa'nın kafası kahraman Perseus tarafından kesildi ve daha sonra Perseus, kafayı kalkanının üzerine koyan tanrıça Athena'ya verene kadar Medusa'nın kafasını silah olarak kullandı.
  11. Görsel: Herto fosili Ancak daha sonra 1967′de bulunan bu ilk fosiller üzerinde 17 Şubat 2005 tarihinde daha modern yöntemlerle (potasyum-argon yöntemi ile) tekrar bir çalışma yapıldı. Bu yeni yapılan araştırmaya göreyse aslında Kibish’de bulunan bu ilk fosillerin 130.000 değil, bundan daha eski yani 190.000 (+/- 5000 yıl) yaşında olduğu ortaya çıktı. Böylece anatomik olarak modern insanın yaşı daha da eskiye, gelinen 2005 yılında 190.000 yılına kadar gitmiş oldu. Bu çalışma Avustralya’daki Canberra Australian National Üniversitesinden Ian McDougall ile New York Eyaleti Stony Brook Üniversitesinden antropolog John Fleagle tarafından Şubat 2005 yılında Nature dergisinde de yayınlandı. Bu fosiller modern Homo sapiens’e ait şimdiye kadar tüm Dünyada bulunmuş olan en eski fosil kalıntılardır. Bunun yanında Çin’de 1978 yılında bulunan Dali fosili 209.000 yıl yaşında olup bu fosilin Homo sapiens’e mi yoksa Homo erectus’a mı ait olduğu belirlik kazanmamıştır. Eğer bu fosilin Homo sapiens türüne ait olduğu kesinleşirse bu durumda en eski insan en az 209.000 yıl yaşında olacaktı....ALINTIDIR..
  12. fosil kayıtlarını ne çabukta unuttun ???
  13. Allah'ın Kuran'daki niteliklerine, daha doğrusu kişilik özelliklerine bir bakalım. Yani insana kişilik olarak ne kadar benzediğini, insani zaaflar taşıdığını; asla yüce,yüksek ve eşsiz olmadığını Kuran verileriyle kısaca inceleyelim. Kuran'ın Allah'ı o dönem insanının bakış açısını yansıtmaktadır. Sevgiden yoksun bir cinselliğin yaşandığı bir dönem olduğundan bakış açısı itibariyle bekardır. Kadınların aşağılanıyor olması nedeniyle erkektir. Sıradan insanlar gibi kızar, tehdit eder, polemiğe girer, yemin eder ve armağan vaadeder. Köleci dönem ilkelliği nedeni ile, işkenceye toplu kıyımlara başvurmaktan çekinmez. Yaptığı vahşeti, bir meziyetmiş gibi, ballandıra ballandıra anlatır. Etraftan delil isterken, kendi iddialarına delil gösterme gereği duymaz. En ufak bir kuşkuya dahi tahammülsüzdür, hemen cehennem ile tehdit eder. Çabuk öfkelenmek gibi zaafları vardır. Köleci dönemde ortaya çıktığından, kendisine kulluk (kölelik) edilmesine, kendine yağ çekilmesine bayılır. Sabırsızdır. Masal anlatmayı ve temelsiz konuşmayı çok sever. İnsanlara bilgi vermek gibi bir huyu ise hiç yoktur. (verdikleri ise ipe sapa gelmez, akla aykırı şeylerdir.) Keyfiyeti had safhadadır; dilediğini saptırır, dilediğini yola getirir. Eskiden keyfine diyecek yoktu; insanlar cahil olduklarından (gerçi inanırlar simdi eğitimli mi?), bütün doğal olayları sahiplenirdi; yağmur yağdırır, ayı ve güneşi hareket ettirirdi. Çünkü gerçeği bilmezlerdi ki karşı çıksınlar!. (Şimdi biliyorlar da, sanki karşı mı çıkıyorlar) Durup durup insanlara din ve kitap gönderir, bunun ne gerekçesini, ne de mantığını açıklamaz. Bunlara ilave olarak, örneğin Enfal-64'de 'benim yardımım sana ve müminlere yeter' der ama kendine inananlar hep sefalet içindedir, gelişmiş bir İslam ülkesi yoktur. Ayrıca Müslümanlar bir savaş kazandığında, Enfal-17'de söylediği gibi; 'onları siz öldürmediniz, Allah öldürdü' der, ama Müslümanlar savaş kaybettiğinde, ölen müslümanları kimin öldürdüğünü söylemez. Kısaca kimseyi sıkmadan ayetlerle de konuya ışık tutmaya çalışalım; keyfiyette ne kadar ölçüsüz olduğunu, insanların inanmasını nasıl engellediğini Bakara-6, Bakara-7, Bakara-20, Bakara-105 ve daha nice sayısız Sure ve Ayet'te bıkmadan söyler durur. İnanmayanlardan dolayı sorumlu olan kendisidir, fakat cehennemi de hazirdir. Bu insanlar orada cezalandırılacaktır; A'raf-179 ''And olsun ki, biz cinlerin ve ınsanların çoğunu cehennem için yarattık. Onların kalpleri vardır ama, anlamazlar. Gözleri vardır, o gözlerle görmezler. Kulakları vardır, o kulaklarla duymazlar. Onlar hayvanlara benzerler. Hatta onlar daha da sapıktırlar. İşte bunlar gafillerdir.' (Yani önce Cehennemi yaratmış, sonrada bu cehennem için insanları!!? İnanmayanları da kendisi yaratmamış mıydı?) Furkan-31'de '...Biz her Peygambere günahkarlardan böyle düşmanlar oluşturduk (peyda ettik)...' der ve Peygamberlerinin işini kolaylaştıracağına zorlaştırır. Oysa ki ol dediğinde her şey olmaz mı? Olur, olur ama nedense o hiç bir zaman meşhur "ol'u" göstermez. (Hep dilindedir) Peygamberlerine üstteki Ayette söylediği gibi zorluk çıkartır. Yoksa herkesin bir anda hidayete ermesini istememekte midir? Şuara-4 'Biz dilersek, gökten bir mucize indiririz ve ona boyun eğip kalırlar' der. Mucize yapabileceği konusunda övünür ama, mucizeler bir türlü inmez. Zaten hiç kimse mucize falan görmemiş, göreceği de yoktur. Hadid-22'de 'Yeryüzüne ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce o, kitapta bulunmasin' derken insanlık için tüm belaları önceden yarattığını ve bunları insanların üzerine saldığını itiraf eder. Yani ikinci dünya savaşına ve 50 milyon insanın ölmesine neden olan Hitler de, Allah'ın bir musibetidir. (Ayrıca "herhangi bir musibet yoktur ki, biz yaratmadan önce kitapta olmasın" der. Der ama, bu bizim bildiğimiz hiç bir kitapta yazmaz. Gerçekten yazmış olsa okuyup önlem almaz mıydık?) Kuran'da Allah tıpkı bir insan gibi öc alıcıdır. Ne ilahi ve ulu bir yaklaşım!!! Önce yarat, sonra öc al... Duhan-16 '.. onları çarptıkça çarpacağımız gün, öcümüzü süphesiz alırız..' Zuhruf-25 '.. Bunun üzerine biz de onlardan öc aldık..' Övünmek ve övülmek en hoşlandığı şeydir. Her fırsatta yineler; Casiye-36 'Övülmek göklerin rabbi, yerin rabbi, ve alemlerin rabbi Allah içindir.' Fakat onu övmezseniz vay halinize; Kalem-16 'Onların havada olan burnunu yakında yere sürteceğiz.' Tuzak kurmayı, aynen insanlar gibi çok sever. Tuzakçı bir tanrıdır; Kalem-45 'Doğrusu benim tuzağım sağlamdır.' (Ayrica A'raf-97-98-99) Bu tuzağı av hayvanları için kurmuyor elbette... Tuzağı kuracak, insanlar tuzağa düşecek, sonra "vay sen misin tuzağa düşen" haydi doğru cehenneme... Enam-62'de '... O hesap görenlerin en süratlisidir.' diye palavra atarken, Mekke'lilerin ettiği alaylar karşısında ise; Hacc-47 'Senden başlarına acele azap getirmeni istiyorlar, Allah sözünden asla caymayacaktir. Rabbinin katında bir gün saydıklarınızdan bin yıl gibidir.' diye kıvırmaya başlar. (Aynen insanlar gibi...) İnsan gibi acizliğini gizleyemez, sıkıştığı noktada beddua eder; Buruc-27 '... canı çıksın..', Kiyamet-34-35 'Sana yazıklar olsun, yazıklar. Daha ne olsun, sana yazıklar olsun yazıklar.' Abese-18 '... canı çıksın o insanın o ne nankördür..', Maide-64 'Yahudiler, Allah'ın eli sıkıdır dediler, dediklerinden ötürü elleri bağlansın, lanet olsun, onun iki eli de açıktır, nasıl isterse sarf eder.' A be yüce tanrı; millet senin varlığının gerçek olduğunu görmek için, senden bir şeyler görmek istiyor, sen beddua ediyorsun. Oluyor mu böyle? Maide-3 '... benden korkun, bugün size dininizi bütünledim, üzerinize olan nimetimi tamamladım, din olarak size İslamiyeti beğendim...' Peki önceden Yahudiliği, sonradan Hristiyanlığı beğenmemiş miydin? Ne oldu da fikrin değişti? Hem o dinler de senin değil mi? Ona şu dini, buna bu dini, Arap'a da Müslümanlığı seçerek, kararsız ve karıştırıcı bir Tanrılık sana, yüce ve tek bir Allah'a yakışıyor mu? En garip ve sorgulanması gereken noktalardan biri de evrensel ve tüm zamanları kapsadığı iddia edilen Kuran'ın ve Allah'ının sürekli olarak peygamberin eşlerini tehdit etmesidir. Muhammed de bu ayetleri karılarına gösterip " bakın Allah size uslu durun diyor ona göre" tarzında yaklaşımlarda bulunmasına yol açmış olsa gerek. Hangi mantık kutsal bir kitapta şu ayetlerin olmasını makul karşılayabilir?: Tahrim Suresi 5. ayet: "Ey Peygamber’in eşleri! Eğer o sizi boşarsa, Rabbi ona; sizden daha iyi olan, kendini Allah’a veren, inanan, boyun eğen, tevbe eden, kulluk eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilir." AHZAB 50.Ey Peygamber! Biz sana şu hanımları helal kıldık: Mehirlerini verdiğin eşlerin, Allah’ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunanlar, amcalarının, halalarının, dayılarının, teyzelerinin kızlarından seninle birlikte hicret edenler. Peygamber kendisiyle evlenmek istediğinde, kendisini Peygamber’e hibe eden mümin bir kadını da öteki müminlere değil, yalnız sana özgü olmak üzere helal kıldık. Onlara eşleri ve elleri altındakiler hakkında neler farz kıldığımızı biz biliriz. Sana bir zorluk olmasın diyedir bu...Allah Gafur’dur, Rahim’dir. En komik ve bariz olanlardan biri de Muhammed'in evine gelen Araplar evde çok vakit geçirmekteydiler. Muhammed de karizmayı çizdirmemek adına onlara gitmelerini gerektiğini söyleyemiyordu peki ne mi oldu? Allah ayet gönderdi ! : AHZAB 53.Ayet: Ey inananlar! Peygamber’in evlerine, yemeğe çağırılmaksızın vakitli vakitsiz girmeyin; fakat davet edilseniz girin ve yemeği yiyince, dağılın. Sohbet etmek için de girip oturmayın. Bu haliniz Peygamber’i üzüyor, o da size bir şey söylemeye çekiniyordu. Allah gerçeği söylemekten çekinmez. Peygamber’in eşlerinden bir şey isteyeceğinizde onu perde arkasından isteyin. Bu sayede sizin gönülleriniz de, onların gönülleri de daha temiz kalır. Bundan sonra ne Allah’ın Peygamber’ini üzmeniz ve ne de O’nun eşlerini nikahlamanız asla caiz değildir. Doğrusu bu, Allah katında büyük şeydir. Az önce de söz ettik "ol" deyince oldurma özelliği olan bir Allah sürekli olarak kitapta beddua eder. Ebu Leheb adında Muhammed'e inanmayan ve muhalif bir adama da şöyle beddua ediyor : Leheb-1-2-3-4-5 'Ebu Leheb'in iki eli kurusun. Kendisi de yok olsun! Malı da kazandığı da kendisine fayda vermez. O alev alev yanan bir ateşe atılacaktır. Karısı da boynunda bir ip olduğu halde, o alevleri çıkaran odunların hamalı olacaktır.' Koskoca Allah bir zerre bile olmayan zavallı bir kul ile uğraşıyor. Bir kelamda onu yok edip mahvetmiyor ve beddua ediyor. Bence çok ayıp ediyor, çünkü Ebu Leheb ile Allah'ın sıkleti birbirine uymaz. Arada önemli bir sıklet farkı var... Buraya yazabileceğimiz daha onlarca bu tarz sığ ve olası bir tanrıya ait olamayacak sözler mevcut.Sonuç olarak görüldüğü gibi Kuran'ın Allah'ı, açıkça insani nitelikler taşımaktadır. İlahi bir güç değildir. O da İnsanlar tarafından uydurulmuş hayal mahsulü bir tanrıdır. Kuran da bunu, kendi cümleleriyle tasdik etmektedir. Kuran'ın Türkçe'sini okuyup biraz da dönemin olaylarını araştırırsanız en basitinden bir deist olma ihtimaliniz artar. Artık fazla söze gerek yok, her şey açık ve ortada, Kuran ilahi sözler değil, ilkel o dönem insanının sahip olduğu, olabileceği bilgi ve düşünceler çerçevesinde, insan yapısına uygun ve zayıf bir kitaptır.Allah'ın Kuran'daki niteliklerine, daha doğrusu kişilik özelliklerine bir bakalım. Yani insana kişilik olarak ne kadar benzediğini, insani zaaflar taşıdığını; asla yüce,yüksek ve eşsiz olmadığını Kuran verileriyle kısaca inceleyelim. Kuran'ın Allah'ı o dönem insanının bakış açısını yansıtmaktadır. Sevgiden yoksun bir cinselliğin yaşandığı bir dönem olduğundan bakış açısı itibariyle bekardır. Kadınların aşağılanıyor olması nedeniyle erkektir. Sıradan insanlar gibi kızar, tehdit eder, polemiğe girer, yemin eder ve armağan vaadeder. Köleci dönem ilkelliği nedeni ile, işkenceye toplu kıyımlara başvurmaktan çekinmez. Yaptığı vahşeti, bir meziyetmiş gibi, ballandıra ballandıra anlatır. Etraftan delil isterken, kendi iddialarına delil gösterme gereği duymaz. En ufak bir kuşkuya dahi tahammülsüzdür, hemen cehennem ile tehdit eder. Çabuk öfkelenmek gibi zaafları vardır. Köleci dönemde ortaya çıktığından, kendisine kulluk (kölelik) edilmesine, kendine yağ çekilmesine bayılır. Sabırsızdır. Masal anlatmayı ve temelsiz konuşmayı çok sever. İnsanlara bilgi vermek gibi bir huyu ise hiç yoktur. (verdikleri ise ipe sapa gelmez, akla aykırı şeylerdir.) Keyfiyeti had safhadadır; dilediğini saptırır, dilediğini yola getirir. Eskiden keyfine diyecek yoktu; insanlar cahil olduklarından (gerçi inanırlar simdi eğitimli mi?), bütün doğal olayları sahiplenirdi; yağmur yağdırır, ayı ve güneşi hareket ettirirdi. Çünkü gerçeği bilmezlerdi ki karşı çıksınlar!. (Şimdi biliyorlar da, sanki karşı mı çıkıyorlar) Durup durup insanlara din ve kitap gönderir, bunun ne gerekçesini, ne de mantığını açıklamaz. Bunlara ilave olarak, örneğin Enfal-64'de 'benim yardımım sana ve müminlere yeter' der ama kendine inananlar hep sefalet içindedir, gelişmiş bir İslam ülkesi yoktur. Ayrıca Müslümanlar bir savaş kazandığında, Enfal-17'de söylediği gibi; 'onları siz öldürmediniz, Allah öldürdü' der, ama Müslümanlar savaş kaybettiğinde, ölen müslümanları kimin öldürdüğünü söylemez. Kısaca kimseyi sıkmadan ayetlerle de konuya ışık tutmaya çalışalım; keyfiyette ne kadar ölçüsüz olduğunu, insanların inanmasını nasıl engellediğini Bakara-6, Bakara-7, Bakara-20, Bakara-105 ve daha nice sayısız Sure ve Ayet'te bıkmadan söyler durur. İnanmayanlardan dolayı sorumlu olan kendisidir, fakat cehennemi de hazirdir. Bu insanlar orada cezalandırılacaktır; A'raf-179 ''And olsun ki, biz cinlerin ve ınsanların çoğunu cehennem için yarattık. Onların kalpleri vardır ama, anlamazlar. Gözleri vardır, o gözlerle görmezler. Kulakları vardır, o kulaklarla duymazlar. Onlar hayvanlara benzerler. Hatta onlar daha da sapıktırlar. İşte bunlar gafillerdir.' (Yani önce Cehennemi yaratmış, sonrada bu cehennem için insanları!!? İnanmayanları da kendisi yaratmamış mıydı?) Furkan-31'de '...Biz her Peygambere günahkarlardan böyle düşmanlar oluşturduk (peyda ettik)...' der ve Peygamberlerinin işini kolaylaştıracağına zorlaştırır. Oysa ki ol dediğinde her şey olmaz mı? Olur, olur ama nedense o hiç bir zaman meşhur "ol'u" göstermez. (Hep dilindedir) Peygamberlerine üstteki Ayette söylediği gibi zorluk çıkartır. Yoksa herkesin bir anda hidayete ermesini istememekte midir? Şuara-4 'Biz dilersek, gökten bir mucize indiririz ve ona boyun eğip kalırlar' der. Mucize yapabileceği konusunda övünür ama, mucizeler bir türlü inmez. Zaten hiç kimse mucize falan görmemiş, göreceği de yoktur. Hadid-22'de 'Yeryüzüne ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce o, kitapta bulunmasin' derken insanlık için tüm belaları önceden yarattığını ve bunları insanların üzerine saldığını itiraf eder. Yani ikinci dünya savaşına ve 50 milyon insanın ölmesine neden olan Hitler de, Allah'ın bir musibetidir. (Ayrıca "herhangi bir musibet yoktur ki, biz yaratmadan önce kitapta olmasın" der. Der ama, bu bizim bildiğimiz hiç bir kitapta yazmaz. Gerçekten yazmış olsa okuyup önlem almaz mıydık?) Kuran'da Allah tıpkı bir insan gibi öc alıcıdır. Ne ilahi ve ulu bir yaklaşım!!! Önce yarat, sonra öc al... Duhan-16 '.. onları çarptıkça çarpacağımız gün, öcümüzü süphesiz alırız..' Zuhruf-25 '.. Bunun üzerine biz de onlardan öc aldık..' Övünmek ve övülmek en hoşlandığı şeydir. Her fırsatta yineler; Casiye-36 'Övülmek göklerin rabbi, yerin rabbi, ve alemlerin rabbi Allah içindir.' Fakat onu övmezseniz vay halinize; Kalem-16 'Onların havada olan burnunu yakında yere sürteceğiz.' Tuzak kurmayı, aynen insanlar gibi çok sever. Tuzakçı bir tanrıdır; Kalem-45 'Doğrusu benim tuzağım sağlamdır.' (Ayrica A'raf-97-98-99) Bu tuzağı av hayvanları için kurmuyor elbette... Tuzağı kuracak, insanlar tuzağa düşecek, sonra "vay sen misin tuzağa düşen" haydi doğru cehenneme... Enam-62'de '... O hesap görenlerin en süratlisidir.' diye palavra atarken, Mekke'lilerin ettiği alaylar karşısında ise; Hacc-47 'Senden başlarına acele azap getirmeni istiyorlar, Allah sözünden asla caymayacaktir. Rabbinin katında bir gün saydıklarınızdan bin yıl gibidir.' diye kıvırmaya başlar. (Aynen insanlar gibi...) İnsan gibi acizliğini gizleyemez, sıkıştığı noktada beddua eder; Buruc-27 '... canı çıksın..', Kiyamet-34-35 'Sana yazıklar olsun, yazıklar. Daha ne olsun, sana yazıklar olsun yazıklar.' Abese-18 '... canı çıksın o insanın o ne nankördür..', Maide-64 'Yahudiler, Allah'ın eli sıkıdır dediler, dediklerinden ötürü elleri bağlansın, lanet olsun, onun iki eli de açıktır, nasıl isterse sarf eder.' A be yüce tanrı; millet senin varlığının gerçek olduğunu görmek için, senden bir şeyler görmek istiyor, sen beddua ediyorsun. Oluyor mu böyle? Maide-3 '... benden korkun, bugün size dininizi bütünledim, üzerinize olan nimetimi tamamladım, din olarak size İslamiyeti beğendim...' Peki önceden Yahudiliği, sonradan Hristiyanlığı beğenmemiş miydin? Ne oldu da fikrin değişti? Hem o dinler de senin değil mi? Ona şu dini, buna bu dini, Arap'a da Müslümanlığı seçerek, kararsız ve karıştırıcı bir Tanrılık sana, yüce ve tek bir Allah'a yakışıyor mu? En garip ve sorgulanması gereken noktalardan biri de evrensel ve tüm zamanları kapsadığı iddia edilen Kuran'ın ve Allah'ının sürekli olarak peygamberin eşlerini tehdit etmesidir. Muhammed de bu ayetleri karılarına gösterip " bakın Allah size uslu durun diyor ona göre" tarzında yaklaşımlarda bulunmasına yol açmış olsa gerek. Hangi mantık kutsal bir kitapta şu ayetlerin olmasını makul karşılayabilir?: Tahrim Suresi 5. ayet: "Ey Peygamber’in eşleri! Eğer o sizi boşarsa, Rabbi ona; sizden daha iyi olan, kendini Allah’a veren, inanan, boyun eğen, tevbe eden, kulluk eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilir." AHZAB 50.Ey Peygamber! Biz sana şu hanımları helal kıldık: Mehirlerini verdiğin eşlerin, Allah’ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunanlar, amcalarının, halalarının, dayılarının, teyzelerinin kızlarından seninle birlikte hicret edenler. Peygamber kendisiyle evlenmek istediğinde, kendisini Peygamber’e hibe eden mümin bir kadını da öteki müminlere değil, yalnız sana özgü olmak üzere helal kıldık. Onlara eşleri ve elleri altındakiler hakkında neler farz kıldığımızı biz biliriz. Sana bir zorluk olmasın diyedir bu...Allah Gafur’dur, Rahim’dir. En komik ve bariz olanlardan biri de Muhammed'in evine gelen Araplar evde çok vakit geçirmekteydiler. Muhammed de karizmayı çizdirmemek adına onlara gitmelerini gerektiğini söyleyemiyordu peki ne mi oldu? Allah ayet gönderdi ! : AHZAB 53.Ayet: Ey inananlar! Peygamber’in evlerine, yemeğe çağırılmaksızın vakitli vakitsiz girmeyin; fakat davet edilseniz girin ve yemeği yiyince, dağılın. Sohbet etmek için de girip oturmayın. Bu haliniz Peygamber’i üzüyor, o da size bir şey söylemeye çekiniyordu. Allah gerçeği söylemekten çekinmez. Peygamber’in eşlerinden bir şey isteyeceğinizde onu perde arkasından isteyin. Bu sayede sizin gönülleriniz de, onların gönülleri de daha temiz kalır. Bundan sonra ne Allah’ın Peygamber’ini üzmeniz ve ne de O’nun eşlerini nikahlamanız asla caiz değildir. Doğrusu bu, Allah katında büyük şeydir. Az önce de söz ettik "ol" deyince oldurma özelliği olan bir Allah sürekli olarak kitapta beddua eder. Ebu Leheb adında Muhammed'e inanmayan ve muhalif bir adama da şöyle beddua ediyor : Leheb-1-2-3-4-5 'Ebu Leheb'in iki eli kurusun. Kendisi de yok olsun! Malı da kazandığı da kendisine fayda vermez. O alev alev yanan bir ateşe atılacaktır. Karısı da boynunda bir ip olduğu halde, o alevleri çıkaran odunların hamalı olacaktır.' Koskoca Allah bir zerre bile olmayan zavallı bir kul ile uğraşıyor. Bir kelamda onu yok edip mahvetmiyor ve beddua ediyor. Bence çok ayıp ediyor, çünkü Ebu Leheb ile Allah'ın sıkleti birbirine uymaz. Arada önemli bir sıklet farkı var... Buraya yazabileceğimiz daha onlarca bu tarz sığ ve olası bir tanrıya ait olamayacak sözler mevcut.Sonuç olarak görüldüğü gibi Kuran'ın Allah'ı, açıkça insani nitelikler taşımaktadır. İlahi bir güç değildir. O da İnsanlar tarafından uydurulmuş hayal mahsulü bir tanrıdır. Kuran da bunu, kendi cümleleriyle tasdik etmektedir. Kuran'ın Türkçe'sini okuyup biraz da dönemin olaylarını araştırırsanız en basitinden bir deist olma ihtimaliniz artar. Artık fazla söze gerek yok, her şey açık ve ortada, Kuran ilahi sözler değil, ilkel o dönem insanının sahip olduğu, olabileceği bilgi ve düşünceler çerçevesinde, insan yapısına uygun ve zayıf bir kitaptır.
  14. ortada bir sürü var ama her nedense küçücük bir ispatı bile olmayan asılsız FANTASTİK MASALARDAN BAŞKA BİR ŞEY DEYİLDİR..ASLINDA,,,kitapta şunlar unutulmuş sanırım ,he ,,tanrının varlığının kanıtlanmasının imkansız olduğu,,tanrının,,SADECE KENDİNE GÜCÜ YETMİYECEĞİ,,TANRININ,,KENDİNE GÖRE GÜÇLERİNİN ASLINDA SINIRLI OLUP OLMADIĞIDIR??????
  15. aranızda 950 yıl yaşayan canlı türünü ispatlayabilen varmı?...NEANDERTALLERİN bile ömrünün 120 ile 180 yıl olduğu söylenmektedir..buda şu sonucu ortaya çıkarır..insanoğlunun evrimi milyonlarca yıldan beri sürmektedir..zaten dikkat ederseniz dine inanalar sanki sözleşmişler gibi hep aynı kelimeleri yıllardan beri kullanıp insanoğlunu uyutmayı başarmışlardır.bu demek deyildirki bundan sonra böyle olacaktır..yani kıssadan hisse,,dine inananlar,,araştırmayı ve geliştirmeyi TEK bir kaynaktan aldığı sürece,,bilim hep bir adım önde olacaktır,,
  16. 13) eğer tufan 6500 yıl önce olduysa, o sıralarda mevcut olan mısır uygarlığı o piramitleri nasıl dikebilmiştir?
  17. kısacası, herkesin az cok bildiği bu hikayeye göre nuh, tüm canlıların boğulacağı bir tufan öncesinde tanrıdan bir gemi yapma ve kendi yakınlarını ve tüm canlılardan birer çifti gemisine alıp kurtarma görevi alır. böylece tufan sona erdikten sonra canlılığın devamı sağlanacaktır. ayrıntıları çok net olmayan bu hikayenin net olan kısmı bu kadarı ve de sonucun başarılı olduğu, geminin tufandan sonra ağrı dağının (veya belki baska bir dağın) eteklerinde karaya vurduğu ve böylece görevin başarıyla sonuçlandırıldığıdır. şimdi bu hikayeyi, bir de modern bilimin çerçevesinden inceleyelim: 1) bilim adamlarının yaptığı hesaba göre tüm dünya yüzeyini kaplaycak miktarda su yeryüzünde bulunmamaktadır. kutuplardaki tüm buzlar erise ve atmosfer ve bulutlardaki tüm su yoğunlaşıp yeryüzüne dökülse bile, böyle bir facianın gerektirdiği miktarda suya yaklaşılamamaktadır. peki bunca su nereden gelmiş ve nereye gitmiştir? 2) bilindiği gibi pek çok canlı türü yalnızca kendi doğal habitatında yaşayabilir. o zaman, tazmanya’da, galapagos’larda, antarktika sahillerinde, patagonya’da güneybatı amerika sahilinde yaşayan türler 1) gemiye nasıl getirilmiş, 2) gemide nasıl yaşatılmıştır? 3) sadece insanlarda görülen bazı hastalıkları (örneğin gonorea) nuh’un gemisine kim taşımıştır? (hatta daha öncesinde, bu hastalıları zamanında allah adem ve havva’ya vermiş olmalıdır ki, bu hastalıklar bu zamana dek gelebilsin). ayrıca allah ve nuh böyle hastalıkların etkenlerini niye kurtarmak ihtiyacı hissetmişlerdir? 4) tenyalar ve diğer parazitler nuh’un gemisine nasıl taşınmıştır? 5) simbiotik (yaşamak icin birbirine ihtiyaç duyan) canlılar ve parazitler tufandan hemen sonra yaşamlarini nasıl sürdürdüler? 6) canlı türlerine ait genetik varyasyonlar, tufandan sonra yalnızca birer çift halinde bulunan canlılardan nasıl meydana gelmiştir? (bu soruya vereceğiniz cevap, tutarlı olmak istiyorsaniz evrime inanmanınızı zorunlu kılar). 7) nuh’un gemisinin büyüklüğü ve yapısı nasıldır? 8) 2.5 milyon canlı türü bu gemiye nasıl taşınmış, gemi içinde nasıl barındırılmış ve nasıl beslenmiştir? 9) yalnızca başka bir canlı türüyle baslenen canlılar (örneğin kaolalar yalnızca belli bir tür ağacın yaprağıyla beslenir) tufan sırasında ve tufandan sonra nasıl hayatta kalmıştır? 10) pek çok canlı türü, örneğin meyve sinekleri, çok kısa ömre sahiptir. bunlar tüm tufan dönemini nasıl atlatmıştır? 11) asekseul üreyen canlılar (yani üremek için karşı cinse ihtiyacı olmayan canlılar)’dan nasıl birer çift alılanbilmiştir? (tüm canlılardan birer çift alındığına göre). 12) parthenogenic (yalnızca dişi) ve hermafrodit (iki cinsiyet de tek canlıda) canlılardan birer çift nasıl alınmıştır? 13) eğer tufan 6500 yıl önce olduysa, o sıralarda mevcut olan mısır uygarlığı o piramitleri nasıl dikebilmiştir? 14) sadece özel bir coğrafyada yaşayan (örneğin güney amerika’da amazon ormanlarında, ya da kuzey kutbunda) bir canlı türü, tufan bittikten sonra yasadığı yere nasıl gitmiştir? 15) dinozorlar nuh’un gemisine alınmış mıdır? (verecekleri her cevap başka açıdan çelişkiye düşürür teistleri). 16) mikroorganizmalar gemiye alınmış mıdır? alınmamışlarsa nasıl? 17) bitki türleri gemiye alınmış mıdır? alındılarsa dünya üzerindeki tüm bitki türleri gemiye nasıl sığdırılmıştır? alınmadılarsa, tufan sırasında bitkiler nasıl canlı kalmıştır? eğer kalmadılarsa, sadece bitkilerle beslenen canlılar tufandan sonra nasıl hayatlarını sürdürebilmişlerdir? daha düşünülürse bu liste uzatılabilir. ama herhalde gerek yok. .....................................not alıntıdır....
  18. her zamanki performansın yerinde dostum seninle aynı fikirde olmak tan gurur duyuyorum..bellimi olur bakarsın 59 yıl sonra nuh tufanı,,mistiksel bir güç halini alıp,,olağan dışı olaylar sınıfına girer,ha ne dersin,,
  19. benim amacım aslında geçmişteki yazılar olsun geçmişteki gerçek hikayeler olsun,geçmişteki gerçek olagan üstü olaylar olsun,geçmişteki,yazıların ,ve kullanıların kelimelerin arasna saklanmış reel gerçekliği ortaya çıkarmaktır,yani mantıksız gelen,yaşamsal, birebir ters düşen izdüşümleri,ortaya çıkarmaktır,aslında konuyu fazla uzatmak istemiyorum sadece şunu söyleme k,istiyorum,,MERABA müsade ederse,ONUNDA DEDİĞİ GİBİ,,,,,,,,,,,Doğrular için mutlaka ama mutlaka somut ölçü gerek. teşekkürler meraba sana katıldığım tek konu bu teşekkürler
  20. eğer bir gün bir din kabul ediceksem, oda tek tanrının verdiği ve sonsuza dek sürecek olan,ve tanrının her insanın özgür iradesine saygılı ve anlamlı olmak üzere verdiği, aynı zamanda her insana hitap eden bakış açısıyla doğruyu yanlışı ayırmak için anlam katan, özgür olduğumu gerçekten hissetiren DİNİ SEÇERDİM,sonsuza dek..
  21. dostum sence nuh tufanı gerçekten oldumu? hadi oldu diyelim,dünyada milyonlarca çeşit hayvan türü yaşamakta.tevratta aynen şöyle diyor ve kuranda aynı zamanda tanrı diyor musaya her hayvan türünden birer çift alıcaksın ve gemiye yerleştireceksin diyor..açık açık söylüyor..madem burası dogru o zaman yanlış olan birşey var galiba oda şu olabilirmi?sanırım baya büyük bir gemiymiş anlaşılan,eee o kadar hayvanı aldığına göre,inanılmaz büyüklükte bir gemi olmalı,,ha ne dersin,
  22. düzeltiyorum ,agnostisizim,yartatıcıya inamamak deyil bilinmeyeni bulmak ve araştırmaktır,agnostisizim. farklı bir bakış açısıyla ateist inanca yakın ama farklı olarak,kendisini ayrı tutmuştur..dinlere ise trilyonlarca ışık yılı uzaklıktadır..aslında herkes AGNOSTİKTİR. önemli olan insanoglu hangi evrim aşamasında bunun farkına varacaktır..uyanmak isteyenlere..
  23. aranızda farklı düşünen varmı?yada kesin bilgisi olan varmı?
  24. piramitlerin,binlerce yıl önce mars gezegeninde yaşamış,çok eski ve çok gelişmiş bir medeniyetin,,eseri olduğu saptanmaktadır bir teoriye göre,aslında mars gezegeni binlerce yıl önce atmosfer tabası olmadan yaşayan bir medeniyete uzun bir süre ev sahipliği yapmıştır,,ve marsa gezegeni yaşanamaz hale gelince,bu medeniyet, aslında bir toplum olarak,en uygun gezegeni araştırıp bu gezegenin dünya olduğuna karar verip,bu gezegene piramitleri inşa etmişlerdir aslında,piramitlerin asıl amacı,bu medeniyete ev sahipliği kazandırmaktı,piramitler bu medeniyetin,yerleşim alanıdır, daha açık bir ifadeyle, piramitler,aslında hem evdir hemde bir mezardır, bu medeniyetin ne denli güçlü bir alt yapısı olduğuna en büyük işaretir..piramitler,,aslında piramitleri bu medeniyet yapmıştır,zaten bakıldığında insan yapımına hiç benzemeyen formlar oluşmaktadır,yada başka bir teoriye göre insanları köle olarak kullanmışlardır..firavunu, kontrol ederek,kendilerine bir yaşam formu oluşturmuşlardır aslında,ben halen bu medeniyetin başka bir gezegende yaşadığını düşünüyorum........

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.