Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Siyah_Beyaz

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    161
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    1

Siyah_Beyaz tarafından postalanan herşey

  1. "Yumartaları kabuğundan ayırıp sıvı yumurta yaparak satan,bizim arazilere villa yapıpta sonra paça sıkışınca yıkan,,, yıkım masraflarını şirket masraflarına ilave eden" uyanık zatı muhteremleri örnek alan "bilya boyacısı"... Burda zannımca dikkat edilmesi gereken husus bilyaları neden sarıya boyamadığıdır...acaba kırmızı boya bulamamışmıdır.., yoksa yeşil boya daha mı pahalıdır... neyse.,neyse... Diğer arkadaşın dediği gibi, bilyeleri sattığına göre zenginde olabilir.. Üstelik mantıklıdırda.. Çünkü boyamayı akıl edemiyenler mantıksız davranıp fakir kalmış olabilirler....
  2. İnsanların,"konuları sorgularken ÖN YARGISIZ olabilecekleri" düşüncesiyle yola çıkarak , yapmış olduğun araştırmana ve konuya katkılarından dolayı sana..., ayrıca bu konudaki fikirlerini yazarak (konu ne olursa olsun tartışılmasına) katkıda bulunan tüm arkadaşlara teşekkürler....... . . Bu arada Diana_x "Bu kadar allamenin içinde kendimi cahil hissetmeye başladım. Biri beni aydınlatsın da bakarsınız ben de müslüman olurum(!) 1) Allah var mıdır? varsa nerdedir, niye görünmüyor? 2) Bazılarınız diyorsunuz ki "Allah hem her yerdedir hemde hiçbir yerde değildir" Bu çelişkinin açıklamasını istiyorum." diyerek konuyu açtın şimdi ortalarda yoksun... Konuyu açan bir kişi olarak sorumluluk duyup, gelen cevapları seninde yanıtlaman gerektiğini düşünüyorum... Bu şekilde davranarak "ortaya bir laf atıp sonrada bir kenara çekilip sırıtarak seyreden" insan durumuna düşüyorsun... eğer; Yazılanları okuyup bir yerlerde oturup gülüyorsan..? veya inandığın şeyleri savunacak bir fikrin yokta susuyorsan.., Yada sorduğun sorunun ve sözlerinin arkasında duracak sorumluluğu taşıyamıyorsan... Eğer gerçekten böyleyse.., "kendimi cahil hissetmeye başladım." demene gerek yok...Öyle olduğunu düşünebilirsin...
  3. kıvırtmadığımı kavraman için,o gün okyanusa iyi dileklerimi ve sana eleştirimi yazdığım yazıyı tekrar alıntı yaparak yukarıya aldım... PES BE KARDEŞİM...YA İYİ BİR DEMEGOKSUN YADA GERÇEKTEN KAVRAMA YETENEĞİN KIT... Bırak kuran ayetlerini daha türkce de kavramada zorluk olursa evet cehalet neden olmasın...
  4. .....arman, yazından anlaşılan nekadar çok okuduğun...oysa benim senin hakkında edindiğim son intiba okuduğunu anlamadığın... benim senden; ------------------------------------------------ YUKARIDAKİ ALINTIYI OKUDUNMU ? ARMAN.... neden sen bunları yazamadın biz senden okuyamadık...hiç düşündünmü arman... ...... ona buna çamur atmak yerine, istersen artık konulara katılırken içi daha dolu şeyler yazmaya çalış.., okuduğumuza deysin..! ------------------------------------------------- derken ,okumanı ietediğim alıntı; ------------------------------------------------- "Şimdi bana göklerin direkli ya da direksiz nasıl yaratılabileceğini, gökyüzünün dünyanın üzerine nasıl düşebileceğini, ya da gökyüzünde bir çatlağın nasıl oluşabileceğini açıklayabilir misiniz?" ------------------------------------------------- değil...,aşağıdaki alıntıydı... "Kimse kimseyi inanci yüzünden , anlayisi yüzünden , idraki yüzünden lütfen elestirip itham etmesin. Ateisti ile ,müslümani ile , imanlisi ile , imansizi ile hersey ALLAH a kulluk halindedir. Herkes elinden ne geliyor ise onu yapar , elestiren elestirecektir , arastiran elestirilere kulak asmadan saygi ve sevgi ile arastirmalarina devam edecektir. Kisiliklerele ugrasmak insani hakikatten alikoyar , isin özünden mahrum birakir . Görüyorumki kücücük bir arastirma bile konulari nerelere götürmüs. Elinizde satir olsa birbirinizi kesecek durumdasiniz . Bunu da Islam adina yapiyorsunuz , farkindamisiniz ? Resullah a bile , sen zorlayici degil , teblig edicisin diyen bir Dinin mensuplari hosgörülüdür ancak. Her inancdan olan siz saygideger arkadaslar , lütfen anlatilmak istenen konuyu dagitmadan sorusu olan direk konuyu alan kisiye yöneltebilir,ama birbirinizi nolur itham etmeyiniz. Hepimiz ÖZDE biriz .Hepinizi saygi ile kucakliyorum" ---------------------------------------------------- eğer dediğin gibi bu alıntıyı okuduysan, son yazdıklarındanda anlaşılıyorki ne yazıkki sen okuduğunu da anlamıyorsun.... BİRDE SON OLARAK ŞÖYLE DEMİŞSİN... --------------------------------------------------------------------------------------- Mantıklı soracaksın ki mantıklı cevap alasın.. Saygılı olacaksın ki saygı göresin.. Başka nikler altında yazmıyacaksın ki kim olduğunu bilelim.. Bu arada seni de fan klübüme üye yaptım grupolem.. Hoşgeldin . --------------------------------------------------------------------------------------- OKUDUNMU ARMAN derken mantıksızlık nerde..? yada saygısızlık..? anladığım kadarıyla senin başka bir sorununda eleştirilere açık olmaman...Eliştiriliyorsan karşındaki saygısız...! ben sana yinede diyorum ki... OKUDUNMU arman...okumadığın verdiğin bu son cevaptan da anlaşılıyor.... oysa "Siz bu yollarda emeklerken ben dönüyordum canım.. " diyerek, siz, biz...sen ,ben...benim gibi düşünen , düşünmeyen.... karşıtlıkları yaratmak yerine.... o alıntıda arkadaşımızın anlatmak istediklerini KAVRAMAN, o şekilde DAVRANMA ÇABASI içine girmen en azından kendin için yararlı olabilirdi... Ayrıca ; eğer "bu kadar çok okumana karşın".?..., nezaman daha içi dolu şeyler yazmaya başlarsan sana evet sana duyduğum saygı dahada artacak...
  5. OKUDUNMU arman...okumadığın verdiğin cevaptan anlaşılıyor.... oysa "Siz bu yollarda emeklerken ben dönüyordum canım.. " diyerek, siz, biz...sen ,ben...benim gibi düşünen , düşünmeyen.... karşıtlıkları yaratmak yerine.... o alıntıda arkadaşımızın anlatmak istdiklerini kavraman, o şekilde davranma çabası içine girmen en azından kendin için yararlı olabilirdi...
  6. Seninde yüreğine sağlık.....okyanus... temiz kalbine ve insancıl yüreğine sağlık... YUKARIDAKİ ALINTIYI OKUDUNMU ? ARMAN.... neden sen bunları yazamadın biz senden okuyamadık...hiç düşündünmü arman... ...... ona buna çamur atmak yerine, istersen artık konulara katılırken içi daha dolu şeyler yazmaya çalış.., okuduğumuza deysin..!
  7. Ellerine sağlık birce,katkına teşekürler...
  8. ........... ya arkadaş sen tastikci başımısın... oturup oturup, başkalarının yazdıklarına ortalık kızıştıran bir mantıkla kafa sallıyacağına, kendi düşüncelerini yazda, bizde bilgilenelim, başkaları seni desteklesin. Arkadaşlar karşılklı farklı düşüncelerde olsalarda efendice yazıyorlar,sen kalkmışsın, "tarumar...falan filan" ortalığı kızıştırıyorsun...Düşünceni kendin yaz kardeşim, başkalarının sırtından geçinme.. Başta iyiydin... Tarzın sıkıcı olmaya başladı.. Bak en son ne güzel genç osman konusunda bize tarihsel bir bilgi verdin,feyz aldık...
  9. ercan1980 bu kadar uzun bir alıntıyla bu kadar yer işgal etmenin ne alemi var...Sen eleştirini yap geç, biz yukarda okuduk zaten...hem cevaplarını, yazının altındaki cevaptan değilde,sayfanın sonundan cevap ekleden yapta alıntılar bu kadar uzamasın...
  10. >>>Süper espiri dostum....süper....<<<
  11. Elleriniz dert görmesin arkadaşlar....bu kısa hikayeleri gönderenlere teşekkürler. Ayrıca bu bölümü e_kiteplığıma ekledim,tekrar tekrar okumak için.
  12. Onu HERŞEYE RAĞMEN Seviyor musunuz? Çocuklar samimiyeti çok çabuk fark ederler, İçi dolu samimi bir sevgi “ HERŞEYE RAĞMEN “ var olan sevgidir. Kimi anne_babalar ve çocuğun diğer yakınları “ Çünkü ” severler. Yani sevgilerini belli sebeplere bağlamışlardır ve çocuğa bunu hissettirirler. Çocuk, o sebep olmazsa sevilmeyeceğini düşünür… Örneğin; Seni seviyorum çünkü çok çalışkansın. Seni çok seviyorum çünkü beni hiç üzmüyorsun... Kimi ebeveynler de, “ .. İse ” severler. Bu anne _babalarda da sevgi şartlara bağlanmıştır. Çocuk, “ Eğer bana sundukları şart yerine gelmezse sevilmeyecek miyim ? ” diye düşünür… Örneğin; Yemeğini yersen seni severim. Ödevini yaparsan seni severim… Oysa sevgi belli sebep veya şartlara bağlanırsa gücünü ve etkisini kaybeder. Ve bu şekilde olan sevgilere çocuk güvenemez. Böylece çocuğun da size karşı içi dolu bir sevgi beslemesini ve yönlendirmesini engellemiş olursunuz. Olması gereken “Rağmen Sevgidir.” Her şeye rağmen sevildiğini ve anne_babasından gelen sevginin hiçbir zaman eksilmeyeceğini bilen çocuklar ebeveynlerine güvenir.Onlardan gelen her uyarıyı daha çok ve çabuk dikkate alır. Öyleyse “ her şeye rağen ” sevgi hissedilmeli ve hissettirilmelidir. Ancak o zaman çocuğumuzla ve çocuklarla karşılıklı sevgi iletişimini kurabiliriz… ………………………………………………………… Yukarıda aktardığım anlatı, geçenlerde elime geçen, ana okulundan velilere gönderilen bir bilgi yazısından alıntı.
  13. Yukarıda anlatılanlar; Dr.Haluk ALAN’ın Deprasyon adlı kitabının Depresyondaki Bir Kişiyi Nasıl Tanırız. Belirtileri Nelerdir? adlı bülümünden alıntıdır. Yazının tarafımdan gönderilmesinin amacı içinde bulunduğumuz bu zorlu dönemde zaman zaman yaşadığımız zorlukların bizleri olumsuz durum ve rahatsızlıklara sürüklememesi için konu hakında bilgi sahibi olmaktır. Bu ve benzeri konulara ilgi duyan arkadaşlar, yazılmış bu eseri ve diğer eserleri e-kitap olarak aşağıdaki adresten ücretsiz olarak indirip okuyabilirler. http://bookmeta.com/book/modules.ph...=titleA&show=10
  14. DEPRESYONDAKİ BİR KİŞİYİ NASIL TANIRIZ. BELİRTİLERİ NELERDİR? Gelin burada değişik bir şey yapalım. Davranışlarınızda düşüncelerinizde son günlerde meydana gelen ve sizi şüphelendiren hatta biraz da tedirgin eden bazı belirtilerden esinlenerek “Depresyonda mıyım?” şüphesiyle bir hekime gittiğinizi varsayalım. Muayenehanede hekimin sizlere yönelteceği sorular özetle ve büyük bir ihtimalle aşağıdaki gibi olacaktır. Bu ve benzeri sorulara verecek olduğunuz cevaplar, depresyona karşı sizin durumunuzu belirleyecektir. Doğal olarak az sonra okuyacağınız sorulara şu an için verecek olduğunuz cevaplar da çok kesin olmamakla birlikte sizi bir sonuca götürebilir. Ama unutmayın ki, teşhis hakkı her zaman için bir hekime aittir. İşte sorular; 1) Kendinizi nasıl hissediyorsunuz? (Neşesiz, mutsuz, umutsuz, karamsar, üzüntülü ya da çökkün) 2) Yaşamdan zevk almadığınız oluyor mu? Daha önceleri zevkle yaptığınız şeylere karşı şu anki tutumunuz nedir? İçinizde bir isteksizlik var mı? Evet bu sorular neleri ifade ediyorlar? İlk iki soru,depresyonun temel belirtilerinden olan, ”Çökkün Duygu Durum” ve “İlgi-istek azalması,hiçbir şeyden zevk alamama” durumlarına açıklık getirmektedir. Bu iki sorudan en az bir tanesi “Depresyon vardır” diyebilmek için gerekli şarttır. Ama yeterli değildir. Yeterlilik için söz konusu “belirtilerin en az 15 gündür sürüyor olmaları” “her gün yaşanmaları” ve diğer belirtilerden (A’dan F’ye kadar) en az dördünün eşlik etmeleri gerekmektedir. Eğer bu iki sorudan en az birine olumlu cevap verdiyseniz diğer “eşlik eden belirtilere” geçebiliriz. A- Son günlerde uykuyla aranız nasıl? Enerjik misiniz? Kolunuzu kıpırdatacak haliniz yok mu? Kendinizi yorgun, halsiz, bitkin mi hissediyorsunuz? B- İştahla aranız nasıl? Kilo değişikliği oldu mu? Kilo aldınız mı, yoksa iştahsızlıkla birlikte kilo mu verdiniz? C- Unutkanlık var mı? Muhakeme yeteneğinizde azalma oldu mu? Kendinizi toparlamakta, düşünmekte ve konsantre olmakta zorluk çekiyor musunuz? Son zamanlarda karar vermekte güçlük çektiğiniz oldu mu? D- Düşüncelerinizde ve davranışlarınızda bir yavaşlama söz konusu mu? Tembellik hissi var mı? Son zamanlarda bir durgunluk hissediyor musunuz? Ya da yoğun sıkıntı nedeniyle yerinde duramaz bir halde misiniz? E- Kendinizi yargılar mısınız? Kendinize yönelik beceriksizlik, güvensizlik, değersizlik ve pişmanlık gibi olumsuz düşüncelere kapıldığınız olur mu? Kendinizi suçlar mısınız? F- Ölümü düşündüğünüz oluyor mu? Hayatın çekilmez olduğu, yaşamaya değer bir yönünün bulunmadığı hissine kapıldınız mı? Yaşanan bu belirtilerin belli bir tıbbi hastalığa ya da ilaç ve madde kullanımı gibi nedenlere bağlı olmaması gereklidir. İşte tüm bu şartlar eğer sizin için geçerliyse yapacağınız en doğru davranış,en yakınınızdaki bir hekime müracaat etmek olacaktır. Her ne kadar bu tablo depresyon belirtilerini özetliyor ise de yazının ana temasını ifadesi bakımından bu konuda bazı ayrıntılara girmeyi gerekli buluyorum. Şematize yazılımdan da anlaşılacağı üzere, depresyonun en tipik özellikleri 1 ve 2 nolu sorulara verilen olumlu cevaplarda kendini göstermektedir. Depresif duygudurum depresif hastaların tümünde az ya da çok ama mutlaka rastlanan bir belirtidir. Yaşamdan zevk alamamak,suçluluk duygusu ve intihar düşünceleri buna eşlik eden belirtilerdir. Depresyon belirtileri, mutsuzluğun, umutsuzluğun, tedirginliğin, karamsarlığın, kötümserliğin, isteksizliğin, ilgisizliğin, yalnızlığın ve topyekün bir olumsuzluğun hakim olduğu negatif duygu durum temelinde kurulu belirtilerden ibarettir. Sebep-Sonuç ilişkileri içerisinde sözü edilen duygu durumları ile karşılaşılmakta, günlük aktivitelerde toplumsal ilişkilerde,bireysel ve zihinsel faaliyetlerde azalmalar, (Faaliyetler olduğunda) faaliyet hızında yavaşlamalar,muhakeme yeteneğinde küntleşmeler ortaya çıkmaktadır. Neredeyse otomatikleşen günlük aktivitelerde bile zaman içerisinde isteksizliğin de katkısıyla belirgin bir başarısızlık gözlenir. Bu durumda ortya bir kısır döngü çıkar. Zorla yapılan ve zevk alınmayan iş süreklilik arzetmez. Kişi yaptığı işe zevk aldığı ölçüde devam etmek ister. Yoksa işin ızdırap vechesi daha ağır basar ki bu da kısır döngünün önemli bir halkasıdır. Depresyondaki insanların içinde bulundukları duygu durum davranışların yanısıra dillerine de yansır. Dolayısıyla konuşma veya yazma esnasında (Elemi ifade eden yüz tipi eşliğinde) yine mutsuzluğu, elemi, kederi, sıkıntıyı, yalnızlığı, karamsarlığı çağrıştıran kelimeler vardır. Depresif kişilerde olumsuzluğun sürekliliği de esasdır. İçinde bulundukları kötümser, kederli, olumsuz havanın hiç bitmeyeceği, devam edeceği, kalıcı olduğu, olumlu bir hal almayacağı inancı hakimdir. Hastalığın yaşandığı dönem içerisinde karşılaşılan sorunlara belirli ve tatminkar karşılıkların bulunamaması işte bu sürekliliğin bir eseridir. Hayattan zevk alamayan, hiçbir beklentisi olmayan bir kişiden zaten daha fazlası da beklenemez. Görece ılımlı tiplerinde isteksizlik, tepkisizlik ve üzüntü hali söz konusuyken ağır formlarında mutsuzluk elemli ve kederli bir ruh hali ön plana çıkar. Önceleri, hayattan zevk alamayan, şakadan hoşlanmayan ve kendi kabuğuna çekilen hastalar zamanla yoğun kederli duygu durumlarının pençesine düşerler. Günlük hayat çekilmez bir hal alır. Kişiler arası iletişimsizlik, muhakeme yeteneğindeki azalma en basit işlerin bile başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olur. Hasta zamanla kısır bir döngüye girer. Bu başarısızlık kendine güveni sarsar, ”yapabildiği” işler olsa bile haz almasına engel olur, suçluluk duygusunun ortaya çıkmasına ve güçlenmesine yol açar. Artık geçmişteki başarılarını değil, başarısızlıklarını hatırlar olur. Bağlantı daima bu başarısızlıklara yapılır. Oraya bir takıntı gelişir. Kendisinin hiçbir işe yaramadığına, sık sık yanlış yaptığına, her şeyleri unuttuğuna bu yüzden de karar veremez duruma düştüğüne, muhakeme yeteneğini kaybettiğine inanır. Tüm bu olumsuzlukları kendi bünyesinde barındırabilme becerisini (!) gösteren bir kişinin yaşamaya hakkı olabilir mi(?!) İşte bu noktadan sonra “intihar” düşünceleri sahneye çıkar. Depresif hastalar önceleri belki de her gün görmek istediği oturup konuşmaktan zevk aldığı yakınlarına eşine ve dostuma karşı belli bir ilgisizlik göstermeye başlar. Espri üstüne espri patlattıkları dönemler çok gerilerde kalmıştır. Şimdilerde yapılan şakalar ona batmaya başlar. Hasta için çevresiyle olan ilişkiler artık anlamsız birer ilişkiler yumağıdır. Hayata renk katan neşe ve mutluluk kaynağı olan davranışlar depresif hastalar için eziyet kaynağıdır artık... Çevrelerinde meydana gelen olaylar onlar için sadece karamsarlık, mutsuzluk, elem ve keder üretirler. Bardağın boş tarafı daha bir göze çarpar. Depresyonun başlangıçta hafif dönemlerindeki “zevk alamıyorum, canım!” ifadesi bile, ciddi depresyon vakalarında “ağlamalı kriz” boyutlarına kadar varabilir. Dikkatsizlik; dikkatin yoğunlaşmaması, dikkat uçuşmaları depresyonlu hastaların sıklıkla ifade ettikleri yakınmalardandır. Hasta dikkatini belli bir noktaya yoğunlaştırmakta güçlük çeker. İyi öğrenemediği belleğine tam anlamıyla kaydedemediği her bilgi onun için gelip geçici bir format halini alır. Zamanla unutkanlık gelişir.. Hastalar hatırlamaz olurlar. Bu durum gerek aile ortamında ve sosyal yaşamda ve gerekse iş ve okul hayatında başarısızlıkları da beraberinde getirir. Başarısız olan bir kişi öncelikle kendini suçlar, değersiz görür, yaşadığı şu anın dışında geleceğe yönelik olumsuz, hatta kötümser öngörülerde bulunur. Tünelin ucu bir türlü görünmezdir. Ümidin ve ışığın olmadığı kapkaranlık kasvetli bir dünya... Sonuç; intihar düşünceleri... Özellikle stresli durumlarla karşılaştıklarında geleceğe ilişkin bu tür olumsuz değerlendirmeler kişinin kendisiyle sınırlı kalmayıp, çevresini de kapsar hale gelmektedir. Bu tür olumsuz düşüncelere sahip olan hastaların doğal olarak, kabul edilebilir, geçerli bir dayanak noktaları da yoktur. Olayları olduğundan farklı boyutlarda abartmak veya küçümsemek ya da aşırı genellemeye tabi tutmak esiri oldukları düşünce kalıplarının bir sonucudur. Kendine güvenmeyen, bütün enerjisini tüketmiş, geleceğe yönelik planları olmayan, her şeyiyle olumsuz duygu ve düşünce içerisinde olan bir kişinin karar verme yeteneği de bozulur. Ne kadar düşünmeye çalışırlarsa çalışsınlar bunu beceremezler. En basit bir karara varırken bile çevrelerine danışma ( bu zaman zaman herkesde görülen istişare ihtiyacından daha farklı bir durumdur. Depresyondaki hasta rutin günlük işlerinde bile bu ihtiyacı hisseder.) duyarlar. Çünkü kendilerine karşı aşırı güvensizdirler. Önceleri yaşamı pek olumsuz etkilemese de zamanla bu yetenek tümüyle kaybedilir. Hatta zamanla tablo ağırlaştıkça, hastalar karar verme noktasında her hangi bir girişimde dahi bulunmazlar. Depresif hastalarda uyku bozuklukları da görülmektedir. Bu kimi zaman uyuyamama kimi zaman da aşırı uyuma gibi farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Kişiler uyusalar bile sabahleyin zinde bir şekilde huzurla kalkamazlar. Yine yorgun, yine halsiz, yine isteksizdirler. Cinsel isteksizlik depresif hastalığın en erken dönemlerde bile karşılaşılan bir belirtidir. En erken ortaya çıkar ama tedaviye en geç cevap veren belirtidir. Anksiyete sıklıkla depresyona eşlik eden huzursuzluk endişe ve korku halidir. Çevresinde bulunan herkesin,kendisini gözetleyip,takip ettiğini…. Açıklarını aradığını,zarar vermek istediklerini… Zaman zamanda.içinde bulunduğu durumla alay edildiği, Herkesin onunla ve sorunlarıyla ilgilendiği sanısıyla çevresine güvensizliği ve kuşkusu artar. Giderek bu durum takıntı halini alır, artık herkes onunla ilgilidir ve ona zarar verilmek istenmektedir, bunun arkasında bazıları vardır, sürekli birilerini ona karşı kışkırtmaktadırlar, birileri ondan intikam almaktadır. Sonuçta herkes ona zarar vermek isteyen tehlikeli ve kuşkulu insanlardır. Giderek en yakınındaki insanlarda bunlara dahil edilir.. ve hatta en suçlu ve her şeyin nedeni ve sorumlusu onlar olmaya başlar, içinde bulunduğu zor şartları zamanında engellememişler,onu korumamışlardır. Artık en yakınlar onu korumalı,sorunlarını çözmeli maddi manevi her şeyi koşulsuz üstlenmelidirler. Bunu yapamadıkları ölçüde “Zaralı olduklarına ,onu düşünmediklerine,sevilmediğine,dışlandığına” inanç artar. Depresif hastaların hekime başvuru nedenleri arasında “bedensel şikayetler” önemli bir yer tutar. Hatta çoğu zaman hekime müracaatta temel neden bedensel şikayetler olabilir. Zaman zaman depresyon tanısını geciktiren ya da engelleyen bu belirtilerin mutlaka değerlendirmeye alınması gerekmektedir. Bedensel şikayetlerin başında; halsizlik, yorgunluk, güçsüzlük, yorulma ve takatsizlik gelir. Her hangi bir aktivitede bulunmak için enerji toplayamazlar. Bu yüzden bir çok işleri yarım kalır. Konuşmaya mecalleri yoktur. Kendilerine göre vücutlarında ağrımayan yerleri de yoktur. Hele başağrısı şikayeti hep ön planda yer alır. Ellerinde, kollarında, bacaklarında uyuşmaların varlığından söz ederler. DEPRESYON TEDAVİSİ Depresyon en kolay tedavi edilebilen ruhsal hastalıkların başında gelir. Depresyonda psikoterapi ve ilaçlı olmak üzere ikili tedavi uygulanır. Gerek psikoterapinin son yıllarda kaydettiği gelişmeler ve gerekse ilaç teknolojisindeki baş döndürücü ilerlemeler tedavideki etkinliği de şüphesiz arttırmışlardır. Teşhisde karşılaşılan bazı zorluklar (hastanın kendini tam ifade edememesi, hasta ile kooperasyon kurulamaması, hastanın psikolojik belirtilerden çok, bedensel şikayetleri dile getirmesi, dolayısıyla; yanlış tetkik sistemleri ve asıl teşhisten uzaklaşılması v.s.) doğal olarak tedavinin de gecikmesine yol açmaktadır. Bu süre içerisinde gereksiz yere yapılan tetkikler hem zaman, hem ekonomik ve hem de hastanın sosyal konumunda büyük kayıplara neden olmaktadır. Tüm bunların aksine, zamanında ve tam tedavi ile işgücü kayıpları önlenir, hasta üretken hale gelir, sosyo-ekonomik gücüne kavuşur, ailesine ve topluma olan katkıları geri döner. Depresyondaki bir hastanın eski yaşam kalitesine dönmesinde etkin tedavinin hem zaman ve hemde kalite bakımından oldukça yüksek düzeyde faydası vardır. Depresyondaki hastaların tedavilere cevaplarında bireysel farklılıkların olması muhtemeldir. Bu farklılığı yaratan, bedensel nedenlerinin yanısıra hasta tarafından, farklı önemlere sahip algılanmalar sonucu ön planda ifade edilen şikayetler de söz konusudur. Şayet hasta için uykusuzluk önemli ve öncelikli bir şikayetse bu semptomun etkili ve öncelikli bir şekilde tedavi edilmesi gereklidir. Böylece, hastada “depresyon geçmez, tedavi olmaz bir hastalıktır” gibi yanlış bir imajın oluşması da engellenir. Hastalar tabiatiyle böylesi bir olumsuzluğa zaten psikolojik yapıları gereği yatkındırlar. Depresyon tedavisi kısa süreli (1 hafta –10 gün) bir tedavi değildir. İlk olumlu belirtiler 2-4 hafta sonunda ortaya çıkmaya başlar. Çoğu olguda 3-6 ay gibi nisbeten uzun süreli bir tedavi gereklidir. Bu aşamadan sonra hekimin önerisiyle 12 aya kadar süren tedaviler olabilir.Bu yüzden tedavinin ilk günlerinde acil bir sonuç beklentisi içerisinde olunmamalıdır. Aksi takdirde, ümidsizliğe kapılarak tedaviyi yarıda bırakma gibi hataların en büyüğü yapılabilir. Lütfen tedavinize tam uyunuz ve hekiminize güvenerek onun tedavisinin ve uyarılarının dışında herhangi bir şey yapmayınız. Depresyon tedavi edilebilen bir hastalıktır. Ama aynı zamanda tekrarlayan bir hastalıkdır da...Özellikle yetersiz tedavi tekrarlayan depresyonların belli başlı nedenlerinden biridir. Yetersiz tedavi, hem süre hem de doz ile ilişkili olup, mutlak dikkat edilmesi gereken bir hususdur. Depresyonda kullanılan ilaçlar bir ağrı kesici gibi ya da bir antibiyotik gibi kullanılmamalıdır. Genelde bir kür uygulama (1 kutu) ile bir çok enfeksiyöz hastalık tedavi edilebilirken, depresyonda genellikle ayları, kimi zaman da yılları kapsayan uzun süreli bir tedavi söz konusudur. Depresyon ilaçları son teknolojik gelişmelere paralel olarak, yan etkiler bakımından oldukça başarılı bir aşamaya getirilmişlerdir. Ancak yine de bazı yan etkilerle karşılaşmak ihtimal dahilindedir. Bu itibarla, ”bu ilaçlar bende yan etki yaptı ben almıyorum!” diye karar vermeden önce lütfen hekiminize danışınız. Cinsel işlev bozukluğu çoğu zaman hastalığın başlangıcında ifade edilen belirtilerden değildir. Bunu kendi konusu içinde belirtmiştik. Ancak zamanla ve tedavi ile diğer belirtilerin geçmesi sonucu, tedavide kullanılan ilaçların muhtemel yan etkisi olarak ortaya çıkabilir.Tam tedavide belli bir mesafe alınmışken böyle bir yan etki ile karşılaşmak hiç istenmeyen tatsız bir durumdur. Ancak yukarıda da ifade ettiğimiz gibi bu yan etkilerin hem geçici oldukları,hem de sorunsuz denebilecek ölçüde tedaviye devam edilecek başka grup ilaçların varlığı unutulmamalıdır. Tedavi süresince hekiminizle daima diyalog halinde olmalısınız. Karşılaştığınız her sorunu onunla paylaşırsanız daha kısa sürede daha iyi sonuç alırsınız. Depresyonda kullanılan ilaçlar alışkanlık yapmazlar. Bu güvence uzun süreli bu tür tedavilerde daha bir önem kazanmaktadır. Hasta veya yakınlarının bu noktada herhangi bir çekince içerisinde bulunmamaları gerekir. Ancak bu durum kötü amaçlı kullanıma yol açmamalıdır. Çünki depresyon ilaçları anlık can sıkıntısı, moral bozukluğu gibi durumlarda bir-iki adet alınıp, sonuç elde edilebilecek ilaçlar değillerdir. Maalesef bu şekilde kullanımlar söz konusudur. Oysa bu ilaçlar yeterli doz ve sürede gerekli olduğunda ve tabiki hekim kontrolünde kullanılmalıdır. Kısa süreli ve ezbere alınan ilaçlar sadece sorunların artmasına ve hastalığın karmaşık bir hal almasına neden olurlar. Sağlıklı kişilerin gelip geçici bazı ruhsal etkileşimlerde hemen bir anti depresan kullanmaları doğru değildir. Böyle yaptıklarında hiçbir zaman kendilerini daha enerjik, daha verimli ve daha etkin hissetmeyecekler ve belki de bazı yan etkiler nedeniyle daha fazla sorun yaşayacaklardır. Kısacası, bu ilaçlar mutluluk verici ilaçlar değillerdir! Depresyon tedavisi süresince aile ve çevreye de çok iş düşmektedir. Hem uzun süren, hem de hemen cevap alınamayan ve sosyal problem ile birlikte seyreden bu hastalıkta hekimin yönlendireceği bilinçli bir çevre (aile v.d.) tedaviye olumlu katkılarda bulunabilir. İlaçlı tedavinin dışında, insanın davranışını değiştirmeye yönelik psikoterapi (ruhsal tedavi) elektroşok uygulamaları, bilgisayarlı ve müzikli tedaviler ve ışık tedavisi de söz konusudur. Hekim hastası için gereken ne ise onu yapacaktır. Hangi tür tedavi ya da tedavi kombinasyonları gerekiyorsa o uygulanır. ÖZET VE SONUÇ • Depresyon Hipokrat’la başlayan ve çok derin tarihi geçmişi olan bir hastalıktır. • Çok sık görülür. Genel nüfusun yaklaşık %20-30’unda depresif belirtiler, %3-5’inde de major depresyon vardır. Yani ülkemizde ortalama 2 400 000 major depresyonlu hasta bulunmaktadır. • Depresyon vakalarının ancak üçte biri teşhis edilip, tedavi altına alınabilmektedir. • Depresyon tedavi edilebilir bir hastalıktır. • Hiç tedavi edilmeyen hastalıklarda bile hastalık kendi kendini sınırlar. Doğal seyir 6 ila 24 ay arasında değişir. Tedavideki asıl amaçlardan biri zaten bu süreyi kısaltmaktır. • % 10-15 vaka kronikleşir. Ve bunlarda intihar riski yüksektir. • İlaçlı tedavinin psikoterapi ile desteklendiği vakalarda tedavi yönünden daha iyi sonuçlar alınmaktadır. • Depresyon tekrarlayan bir hastalıktır. Özellikle tedaviyi takip eden ilk ayda bu oran %50 düzeylerindedir. 3. ataktan sonra tekrarlama ihtimali %90’dır • Depresyonun ilaçlı tedavisinde, yeterli doz ve yeterli sürede ilaca devam edilmelidir. Bu mutlak bir zorunluluktur
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.