Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

marti_name

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    2.100
  • Katılım

  • Son Ziyaret

marti_name tarafından postalanan herşey

  1. marti_name

    RİZE

    hey gidi karadeniz doldi da taşamadi etmiyelum sevdaluk edenler yaşamadi e verane raüani - ey virane tepe guri üoxomiüani - yüregimi oynattın megaşkva vigzalare - bırakıp gideceğim ama eüemire uiüani - sırtımda sepet gibisin sensiz gidemiyorum yaw hele ben kendimi anlamıyorum karadenizliyim fuat saka çaldımı içimde bişiler kıpırdanır halay havası çıkar taaa şırnaktan halay çekmek isterim bazende çökertmeeeeeeeeeeeeeeeeden çıkarım falan hey allam Ankara topiğinde kadıköyden söz ettik rizenin başına neler gelecek çok merak ediyorum
  2. marti_name

    RİZE

    Ben bir garip hamsiyim da Düştüm dalgalarına da Düştüm dalgalarına Karadeniz zalim olma Ayırma beni yardan da Beni yardan ayırma Ben bir garip uşağımda Düştüm karasevdaya Ayırdılar sevdiğimden Kızıyorum dünyaya da Kızıyorum dünyaya Gözlerime bakanlar da Garip diyor halime Ateş düştü yüreğime Aktım karadenize Ben bir garip hamsiyim da Dütüm dalgalarına da Düştüm dalgalarına Karadeniz zalim olma Ayırma beni yardan da Beni yardan ayırma Fırtına bora deniz Dalgası deli deniz Gözleri karadeniz Yol verdöneyim Ayna
  3. marti_name

    RİZE

    şiir diil fuat sakanın şarkısı
  4. marti_name

    RİZE

    bohem bak bu sensin
  5. marti_name

    RİZE

    kaptan dedi uşaklar cıkayiriz hamsiye yalandı ki felekler kaysin takalar suya toplayın kalamari gidelum siya siya yoroz açıklarında edelum baştan viya kaptan dedi uşaklar yavaş salın ağlari suyun gelinleridur incitmeyin onlari hamsi küçük bir baluk sakın ha aldanmayin soyu çok kalabaluk yan gözüyle bakmayun ablasi barbunyadur dudaklari kırmızi ağbisi vuran baluk görmesin ikimizi hamsi anasi tirsi bubasi da kefaldur dere ağızlarında nöbet tutan çakaldur teyzesi mezgit olur enitesi istavrit hamsiye bacanaktur alacali izmarit hamsinin görümcesi mercan ile karagöz kayaların dibinde oynaşır iki dansöz hamsinin görümcesi torik derler adına hansi gelin olanda da kaynanasi kofana orkinas kaynatasi yunus anneannesi uskumru da hamsinin olur bizde kumasi dedesi olur mersin tondur büyükbabasi alabaluk hamsinun dereden akrabasi hamsinun azmanina bizde derler balina köpekbalığı deriz suda havlayanına vuran hamsiye denur bizde çekiç balığı bıçak taşıyan hamsi olur kılıç balığı kız hamsiye hamsiye türkini diyecegum çok da severum seni uy nasil yiyecegum
  6. Ankara’da ‘İlkbahar Tangosu’ Ankara Devlet Opera ve Balesi, yeni sanat sezonunda iddialı bale yapıtlarıyla seyircisini selamlayacak. Bale topluluğu, yeni sezonu 9 Ekim’de üç bölümlük “İlkbahar Tangosu” adlı yapıtla karşılıyor. NTV-MSNBC VE AJANSLAR Güncelleme: 17:43 TSİ 01 Ekim 2006 PazarANKARA - Yeni sanat sezonu öncesinde Ankara Devlet Opera ve Balesi (ADOB) Başkoreograflığı’na getirilen tecrübeli dansçı Zeynep Odabaşı önderliğindeki bale topluluğu, sezon boyunca ilgi çekici eserlerle sahnede olacak. Sezonun ilk eseri üç perdelik “İlkbahar Tangosu” isimli bale olacak. Mauro Bigonzetti’nin “Kasimir’s Colours”, Marco Cantalopo’nun “Concerto” ve Robert North’un “Entre Dos Aguas” adlı koreografilerinden oluşan eser, 14 ve 28 Ekim’de izleyiciyle buluşacak. Reşat Nuri Güntekin’in ölümsüz eserinden bale sahnesine aktarılan “Çalıkuşu” yeni sezonda da izleyici karşısında olacak. Merih Çimenciler’in sahneye koyduğu ve Türk Sanat Müziği ile bezenen eserin dekor ve kostümleri Alexandre Vassiliev’in imzasını taşıyor. “Çalıkuşu” Feride’yi Arzu Dirin’in, Kamran’ı Armağan Davran’ın canlandırdığı eserde, iki sanatçıya diğer rollerde Almula Özlem, Volkan Ersoy, Gamze Toper, Ayşegül Aydemir, Zeren Topçu, Ertuğrul Bolat, Müge Göktan, Hakan Odabaşı, Oliver Spence, Mine Örsçekiç ile Sevim Başol eşlik ediyor. MERİÇ SÜMEN’İN KRALİÇELİĞİNDE BİR ‘KUĞU GÖLÜ’ Yeni sezonun iddialı yapıtları arasında ilk sırayı “Kuğu Gölü” balesi alıyor. Çaykovski’nin ölümsüz eseri, 16 yıl aradan sonra Başkent sahnelerine dönecek. Bünyesinde bir çok sürpriz barındıran eserde, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü ve 45 yıllık bale sanatçısı Meriç Sümen de “kraliçe” rolünü üstlenecek. Mauro Bigonzetti’nin “Turnpike”, Marius Petipa’nın “Paquita” ve Robert North’un “Troy Game” adlı koreografilerinden oluşan “Dans Zamanı” da yeni sezonda seyirciyle beraberliğini sürdürecek. Üç perdelik yapıt, 9 Kasım’dan itibaren sahnelerde olacak.
  7. Babam ve Oğlum'un film müziği, Avrupa'da 'Dünyanın en iyi film müzikleri ödülüne' ADAY oldu “Babam ve Oğlum” adlı filmimizin soundtrack’i, Avrupa'da "Dünyada Yılın En İyi Soundtrack" Ödülü için aday oldu. (30 Eylül 2006 Cumartesi) WSA Discovery 2006 ödülü adayları şunlar: -Oliver Florio - Les Brigades du Tigre -Douglas Pipes - Monster House -Evanthia Reboutsika - My Father and Son (Babam ve Oğlum) -Nick Cave and Warren Ellis - The Proposition -Nigel Clarke and Michael Csanyi Wills - The Thief Lord Babam ve Oğlum'un müziklerini 48 yaşındaki Yunanlı Evanthia Reboutsika yaptı. Aynı ödüle aday olup da geçmiş yıllarda ödül kazanan eserler şunlar: 2005-Michael Giacchino (The Incredibles) 2004-Gustavo Santgolalla (21 Grams) 2003-Antonio Pinto (Cidadede Deus) 2002-Klaus Badelt (The Time Machine) 2001-Craig Armstrong (Moulin Rouge) Ödül listesini şu adreste bulabilirsiniz: www.worldsoundtrackawards.com
  8. The Sims'e, KEDİLERİ DE ekliyorlar Büyük bir hayran kitlesine sahip olan The Sims 2 oyunu için yapılan en önemli eleştiri, hayatlarını kontrol ettiğimiz o sanal insanların evcil hayvana sahip olamamasıydı. Yapımcı firma bu isteğe bir eklenti paketiyle cevap veriyor. Çıkış tarihi açıklanmayan ancak 17 Ekim'de beklenen 'Pets' eklentisiyle, The Sims 2 oyununa sahip olanlar, gözleri gibi bakıp yaşattıkları sanal insanlarının hayatlarına artık evcil hayvanlar da dahil edebilecekler. Ancak hayvanları mutlu etmenin Sim'leri mutlu etmek kadar zor olacağını da hemen belirtelim. Bilgi için: http://thesims2. ea.com
  9. Alanso'nun suratı asıldı; kazanan Michael Schumacher oldu Formula 1'de Çin Grand Prix'sini Ferrari'nin Alman pilotu Michael Schumacher kazanırken, sezonun bitimine iki yarış kala Fernando Alonso ile Alman pilot arasında puan farkı kapandı. (1 Ekim 2006 Pazar) AA - Şangay Pisti'nde, 56 tur üzerinden yapılan ve toplam 305.066 kilometre uzunluğundaki mücadeleyi, saatte ortalama 187.644 kilometrelik hızla yarışan Ferrari'nin Alman pilotu Michael Schumacher, 1:37.32.747'lik zamanlamasıyla ilk sırada tamamladı. Yarışmaya 6. sırada başlayan Ferrari'nin efsane pilotu Schumacher, önce 30. turda yavaşlayan ve ikinci sıraya gerileyen Renault pilotu Fernando Alonso'yu, ardından da 41. turda mücadeleyi lider götüren diğer Renault pilotu İtalyan Giancarlo Fisichella'yı geride bırakarak liderliğe yükseldi. 7 kez Dünya Şampiyonluğu yaşayan Alman pilot, kalan turlarda rahat bir yarış çıkararak Çin Grand Prix'sinde podyumun zirvesinde yer aldı. Şangay'da 10 puan kazanan Schumacher, 2 puan geride başladığı mücadele sonrasında, en büyük rakibi Fernando Alonso'nun 2. olmasıyla aradaki puan farkını kapadı. Şampiyon pilot, bu sezon 7. Grand Prix birinciliğini elde etti. Dün yapılan sıralama turlarında iyi bir performans sergileyen ve bugünkü mücadeleye ilk sırada başlayan Fernando Alonso için Çin Grand Prix'si büyük iniş ve çıkışlara sahne oldu. Mücadelenin son bölümlerinde çok iyi tur zamanlarına imza atan Alonso, lider Schumacher ile aradaki farkı son turlarda 3 saniyeye kadar düşürdü, ancak mücadeleyi ikinci olarak tamamlayabildi. Alonso'nun takım arkadaşı Fisichella ise mücadeleyi 3. sırada tamamladı ve 6 puanın sahibi oldu. Son yılların en çekişmeli sezonuna sahne olan Formula 1'de, Çin Grand Prix'sini Ferrari pilotu Schumacher'in birinci, genel klasmanda Alman pilotun 2 puan önündeki Alonso'nun ise ikinci bitirmesiyle aradaki puan farkı kapandı.
  10. Ve Cumhurbaşkanı Sezer de meclisi açış konuşmasında askerlerle aynı konunun altını çizdi: İrtica tehlikesi Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, irticanın, ''Türkiye'nin iç güvenliğine yönelik bir tehdit olduğunu ve Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana etkinliğini artırarak sürdüren bir tehlike'' olduğunu ifade ederek, ''Türkiye'de irticai tehdidi yeterince algılamayanların özellikle son 20 yılda yaşanan olayları üst üste koyup birlikte değerlendirmesi, Türkiye'deki toplumsal ve bireysel yaşamın nereden nereye geldiğini iyi çözümlemesi gerekmektedir'' dedi. AA - 22. Dönem 5. Yasama Yılı açış konuşmasını yapan Sezer, ''Türkiye, ülke bütünlüğüne, ulusal birliğe ve siyasal rejime yönelik çok boyutlu ve giderek artan iç ve dış tehdit ve risklerle karşı karşıyadır'' diyerek, bu risk ve tehditlerin kaynağını, bölücü ve irticai etkinlikler, uluslararası terörizm, kitle imha silahlarının yayılması ve bölgesel sorunların oluşturduğunu kaydetti. Karşılaşılan bu güvenlik sorunlarına karşın Türkiye'nin, istikrarını ve gönencini korumada başarılı olduğunu ifade eden Sezer, ''Bunda en önemli etkenler, sağlam temeller üzerine kurulmuş laik ve demokratik devlet yapısı ile her türlü etnik ve dinsel ayrımcılığı reddeden, hoşgörü, dayanışma, birlik ve beraberliği öngören toplumsal tavrımızdır'' dedi. Türkiye'nin, terörden en çok zarar gören ülkelerden biri olarak, terörle küresel savaşımı tüm gücüyle desteklediğini ifade eden Sezer, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Ancak, Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter yapısını değiştirmek ve ülkeyi parçalamak amacıyla giderek artan eylemler gerçekleştiren terör örgütüne karşı savaşımında Türkiye'ye, dost, komşu ve bağlaşıklarınca yeterince yardım ve destek verilmemektedir. Irak'ın kuzeyinden kaynaklanan bölücü teröre karşı, ayrım yapmaksızın ortak bir karşı duruş ve güçlü bir eylemsel işbirliği tek çözüm yolu olarak görülmektedir.'' Ulusal güvenlik açısından Silahlı Kuvvetler'in güçlü tutulmasının, Türkiye'nin geçmişten günümüze en önemli temel önceliği olduğunu belirten Sezer, ülke ve siyasal rejimin varlığının ve sürekliliğinin güvencesi olan TSK'nın Anayasa'da ve yasalarda belirlenmiş görev ve sorumluluklarını yerine getirecek biçimde güçlü olmasına, Cumhuriyet hükümetleri ve Parlamento'nun büyük önem verdiğini ve özen gösterdiğini kaydetti. Sezer, ''Ulusunun büyük güven ve sevgisine erişmiş olan ordumuzun saygınlığının korunmasını ve siyaset üstü tutulmasını, temel bir görev ve sorumluluk olarak algılamalıyız'' dedi. Konuşmasını bitirirken Yeni Yasama Yılı'nı kutlayan Sezer, ''Meclisimizin, varlığımızı güçlendiren, geleceğimizi aydınlatan, toplumumuza umut veren çalışmalarını, sorumlu ve duyarlı yaklaşımlarını, geçmişte olduğu gibi, bugün ve gelecekte de aynı bilinç ve kararlılıkla sürdüreceğine inanıyor, Yüce Meclis'e saygılar sunuyorum'' dedi. (1 Ekim 2006 Pazar) SEZER: ''LAİKLİK TÜM DEĞERLERİN TEMEL TAŞIDIR'' Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, ''Laiklik ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti'ni oluşturan tüm değerlerin temel taşıdır'' dedi. Cumhurbaşkanı Sezer, yeni yasama yılının açılışı dolayısıyla TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada laiklik tartışmalarına değindi. Anayasaların, kurallarıyla bu kavramların işlevlerini ve anlamlarını ortaya koyarak çerçevesini çizip, işlevsel tanımını yaptığını belirten Sezer, Türkiye'de de Anayasa'da laikliğin işlevsel tanımının yapıldığına dikkati çekti. ''Bu nedenle, Anayasa'da, laikliğin tanımını aramak yerine, nasıl bir laikliğin öngörüldüğüne bakmak gerekir'' diyen Sezer, Anayasa Mahkemesi kararlarının konuya katkısının gözden uzak tutulamayacağını vurguladı. Anayasa'nın başlangıç bölümünde, laiklik ilkesi gereği kutsal din duygularının devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağının belirtildiğine dikkati çeken Sezer, böylece, Cumhuriyet'in niteliklerinin en önemlisi ve diğer niteliklerin temeli olan laikliğin, Anayasa'ya yön veren ilkeler arasındaki yerini aldığını ve anayasal tanımını bulduğunu vurguladı. Devrimin temelinin, amacına bağlı olarak laiklik ilkesi olduğunu vurgulayan Sezer, ''Laiklik ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti'ni oluşturan tüm değerlerin temel taşıdır'' dedi. Sezer, Anayasa'da benimsenen laiklik ilkesinin, belirtilen amaç bağlamında değerlendirilmesi ve yorumlanmasının zorunlu olduğunu vurguladı. Cumhurbaşkanı Sezer, Anayasa'nın başlangıç bölümünde, Anayasa'nın, Türk yurdu ve Türk ulusunun sonsuza uzanan varlığını ve Türk Devleti'nin bölünmez bütünlüğünü belirlediğinin vurgulandığını anımsattı. Sezer, Anayasa'ya göre, Türkiye Cumhuriyeti'nin, ülkesi ve ulusuyla bölünmez bir bütün ve tekil devlet yapısına sahip olduğunu söyledi. Sezer, kurucu öge olarak, tek devlet, tek ülke ve tek ulusun söz konusu olduğunu, bu ögelerden ve tek dil, tek bayrak ülküsünden vazgeçilemeyeceğini bildirdi. Cumhurbaşkanı Sezer, şöyle konuştu: ''Türk Devleti'ne yurttaşlık bağıyla bağlı olan herkesin Türk sayılması, Türk Ulusu'nu oluşturan ögelerin etnik kimliklerinin yadsınması anlamına gelmemektedir. Tam tersine, etnik kökeni, dini ne olursa olsun tüm yurttaşların Türk Ulusu olarak adlandırılması, yurttaşlar arasındaki eşitliğin sağlanması, 'çoğunluk' içinde bulunan çeşitli etnik kökenli yurttaşların 'azınlık' durumuna düşmesini önleme amacına yöneliktir. Türk Ulusu'nun birliğini ve huzurunu bozmaya yönelik uğraşlar, tekil devleti hedef alan girişimlerdir. Bu girişimlerin sonuçsuz kalmaya mahkum olduğu bilinmelidir.'' Sezer, yapılan tüm düzenlemelerin; yargının, yasama ve yürütmeye üstünlüğü değil, iktidar gücünün sınırlandırılması, hukuka uygunluğun sağlanması için yapıldığını ifade ederek, ''Çünkü, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkesini benimsemiş çağdaş toplumlarda son söz yargıya verilmiştir'' dedi. Cumhurbaşkanı Sezer, ''Hukukun üstünlüğü de Anayasa'nın ve yasaların eksiksiz uygulanmasını, iktidar gücünün yargı ile dengelenmesini, yasama ve yürütme organları ile yönetimin eylem ve işlemlerinin yargısal denetime bağlı tutulmasını gerektirmektedir'' diye konuştu. Sezer, yargı organlarının kuruluşu, çalışma ilkeleri, yargıçların seçimi ve özlük hakları konularında yargı bağımsızlığını gölgeleyecek yöntemlerden uzak durulmasının, hukuk devleti ilkesinin gereği olduğunu vurguladı. Cumhurbaşkanı Sezer, yargının kişiselleştirilmesi ve siyasallaştırılmasının önlenebilmesi için, yargı bağımsızlığıyla bağdaşmayan bu durumun ivedi olarak düzeltilmesi gerektiğini kaydetti. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, yasama ve yürütme organlarının yargının siyasallaştırılmasından özenle kaçınmaları gerektiğini belirterek, yargının siyasallaştırılmasından devlet organları ve bireylerin zarar göreceğini bildirdi. Sezer, ''Yurttaşın hak arama özgürlüğünün ve hukuksal güvenliğinin her türlü siyasal karışmadan, ideolojik ve dogmatik düşüncelerden arınmış, yansız ve bağımsız yargı organı tarafından korunduğu bilindiği sürece, hukuk devletinin varlığı duyumsanabilir'' dedi.
  11. birazda yangın söndürme uçağı alsak fena olmaz mı
  12. avatar dediğin resim diil mi ?
  13. Kavga etmek için hayat çok kısa Çevremde ondan bundan yakınan, öfkeyle birilerini eleştiren hırslı insanları gördüğüm zaman onlara diyorum ki: “Bırak bunları. Hayat kavga etmek için çok kısa.” O onu demiş, bu şunu ima etmiş, öteki böyle kızdırmış, beriki şöyle laf sokmuş; inanın hiçbirinin önemi yok. Eğer tarihi yüzer yıllık dilimlere ayırırsanız (ki epey cömert bir ayrım olur bu) her dönem sonunda yeryüzünde hiçbir tartışma, hiçbir kavga kalmaz. Canlarını dişlerine takarak kavga edenler, kıskananlar, hırslananlar yerlerini yeni kuşaklara bırakır ve sonsuz bir sessizliğe uğurlanırlar. Pir Sultan Abdal ne demiş: “Yedi kere ıssız kalıp/ Dolan dünya değil misin?” Büyük ozan herhalde yedi rakamını laf olsun diye söylemiştir, yoksa dünya kaç kez doldu doldu boşaldı. Bu sözlerimin kimseyi etkileyeceğini sanmıyorum. Çünkü insanoğluna, rekabete dayalı korkunç bir hırsla yaşaması gerektiği öğretiliyor. Sanki her çocuk eline kılıçlar, mızraklar, ağlar ve baltalar verilerek Roma arenasına atılan bir gladyatör. Ölmemek için öldürmek zorunda. Ne bileyim; bunlar bana çok tatsız geliyor. Zamanımızda “başarı denilen virüs” öylesine yayıldı ve herkesin içine yerleştirildi ki insanları, böyle bir yaşamın tersinin mümkün olduğuna bile inandırmak güçleşiyor. Sanki “başarılı olmak” gereği her zaman ve herkes için geçerliymiş gibi algılanıyor. Artık günümüzün romancıları, şairleri, düşünürleri, bilim adamları bile “başarı” peşinde koşuyorlar. Herkesi, Amerikalıların kafalarımıza soktuğu “kazanan” ve “kaybeden” kavramlarına göre yargılıyoruz. Peki Yunus Emre başarılı olmak için mi yazmıştı şiirlerini, Mevlana sema dönerken “başarı” peşinde miydi? Çarmıhta can veren İsa kazanan mıdır, kaybeden mi? Ne demişti peygamber: “Her şeyi kaybeden, her şeyi kazanır!” Anton Cekhov’a kitaplarını Fransızca’ya çevirmeyi teklif etmişler. Büyük yazar hayret etmiş: “Onlar anlamaz ki” demiş. “ben Rus hayatını anlattım.” Neyse; kavgadan başladık başarı koşullanmasından çıktık. Gerçekten de içinde bulunduğunuz sorunlara, hırslara, kavgalara biraz uzaktan bakmayı deneyin. Göreceksiniz ki bir çoğuna değmiyor. Bir gün “Elveda dünya ve merhaba kainat” diyorsunuz. Geride bir hoş sada bırakabildiniz mı bırakamadınız mı; önemli olan bu. Zülfü Livaneli
  14. Bir Vedat Sakman klasiği Birkaç hafta önceydi. Dizide ansızın “yarın boşsunuz” dendi... Hadi bakalım... Dar zamanda her şeyi birden yapmak isteyip de hiçbir şey yapamayan hallerimi iyi bildiğimden hemen sette bir köşeye çekilip listesini çıkardım yapacaklarımın. Yarım günlük de bir gezinti programı yaptım kendime. Kanyon’daki büyük D&R’ı doya doya gezememiştim bir türlü. Dergiler, albümler, kitaplar, oyuncaklar... Kızım da seviyor kitapçıları. O bıcır bıcır çocuk kitapları arasında seçim yaparken ben de başladım turlamaya... Eski albümleri toparlama derdindeyim bir zamandır. Gerçi “şimdi i-pot devridir ne işin var kardeşim cd ile?” diyeceksiniz ama böyle giderse yakında i-pod’lara dolduracak şarkılar yapılamayacak. Hem çoluk çocuğa güzel bir koleksiyon bırakmak fena mı olur yani? Yeni çıkmış albümlere göz atarken, rafta bana tatlı tatlı bakan bir cd gördüm. Vedat Sakman’ın “konser” albümüydü bu. Ne yalan söyleyeyim, konser albümlerini ayrı bir severim ben. Şarkıların seyircili bir ortamda aldığı farklı şekiller, insanın gönlünü ayrı bir titretir. Hem konser albümlerinde sanatçının geçmişten bugüne gelen çizgisini de karşınızda bulursunuz. Bir müziksever daha ne ister, değil mi efendim? Ayrıca, “zevkler ve renkler tartışılmaz” sözüne saygım sonsuz olsa da, konu müzik olunca doğruluğundan kendi çapımda emin olduğum bazı şeyler vardır. Vedat Sakman’ın Türkiye’nin en iyi birkaç şarkı yazarından olduğu gerçeği, bunlardan biri mesela. Güzelim sözlerini insanın içini yakan melodilerle öyle güzel birleştirir ki Vedat Sakman, dinlediğinizde kendinizi daha derin, daha bir anlamlı hissedersiniz. Müziğin sadece güzel vakit geçirmeye yaramadığının, onun şu evrende insan ırkının yaratmayı becerebildiği en güzel şeylerden biri olduğunun canlı kanıtlarından biridir usta. Neyse, konser albümü benim için de tatlı bir sürpriz oldu. Kayıtlar sanatçının geçtiğimiz yıl verdiği konserde yapılmış. İş Sanat Yaylı Grubu da eşlik etmiş. Ömrümüzde iz bırakan “Yalnızlığım”, “Ayrılık Sevdaya Dahil”, “Ankara’da Aşık Olmak” gibi klasikleşmiş şarkıları konser atmosferinde dinlemek gerçekten çok hoş oluyor. Bir de naçizane tespit: Geçmişte başka sanatçılar tarafından yorumlanmış olan Sakman besteleri, en çok sahibinin sesine yakışıyor bence. Kayıtlar da bence gayet güzel. Bu nedenle sanırım İş Sanat yetkililerine teşekkür etmemiz gerekiyor. Vedat Sakman’ın bir ömürlük yolculuğunu özetleyen “Konser” albümünü dinlerken anlıyorsunuz; Vedat Sakman tam bir “şehir ozanı” aslında. Şehir hayatının dertlerini ve mutluluklarını, şehirli insanların aşk yüzünden çektiklerini anlatan bir şair. Onun yakışıklı sesi büyük caddelerde ayrılanları, meydanlarda buluşan sevgilileri, vapurlarda hatırlanan eski aşıkları hatırlatıyor. İçi bir hoş oluyor insanın. Öte yandan, Vedat Sakman bir yalnız adam bence. Elinde gitarıyla her türlü yozlaşmanın ve küçük hesabın dışında kalmayı başarmış bir müzik kahramanı. İyi ki var böyle insanlar. Hayatın hâlâ yaşamaya değer olduğunu sayelerinde anlıyoruz. Her yaptıklarıyla içimizde bir mum yakıyorlar. Zaten o mumlar da olmasa şu devirde halimiz duman valla. İclal Aydın
  15. Soykırımı tanıyın’ Fransa Cumhurbaşkanı Chirac, Türkiye’yi Nazi Almanyası’yla kıyaslayarak “AB üyeliği öncesinde Ermeni soykırımını tanınmalıdır” dedi 01.10.2006 Fransa lideri Jacques Chirac, iki günlük Ermenistan ziyaretinde Türkiye’yi yerden yere vurdu. Ermenistan Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan’la birlikte başkent Erivan’daki soykırım anıtını ziyaret ederek çelenk bırakan Chirac saygı duruşunda bulundu... 2001 yılında Fransa’nın Ermeni soykırımı iddialarını resmen tanımasına zemin hazırlayan ve 2004’te soykırım iddialarını AB şartı olarak Türkiye’nin önüne koyan Chirac, dün “Türkiye’ye, Nazi Almanyası’nın yaptığı gibi tarihinin en karanlık sayfasıyla yüzleşmelidir. Geçmişteki trajik hatalarıyla yüzleşen uluslar büyür” dedi. Chirac sözlerine şöyle devam etti: Türkiye AB üyeliğinin gerçekleşmesi için Ermeni soykırımını tanımalı mıdır? Bana sorarsanız evet... İNKAR YASASINI DA SAVUNDU Fransa Cumhurbaşkanı ayrıca, 12 Ekim’de Fransız Meclisi’nde gündeme gelecek olan “Ermeni soykırımını inkar yasasını” savundu. Chirac, Fransa’nın sözde Ermeni soykırımını tanıdığını bir kez daha hatırlatmak istediğini belirterek, “Bu yasa, her türlü ayrımcılık, nefret ve ırkla ilgili şiddet kışkırtmasını kınamaktadır” şeklinde konuştu. Sosyalist Parti tarafından sunulan yasa tasarısı “Ermeni soykırımı yoktur” diyenlerin 1 yıl hapis veya 45 bin euro para cezasına çarptırılmasını öngörüyor. Türkiye’ye 3 uyarı * Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye raportörü Camiel Eurlings: Türkiye, Avrupa kulübüne girmek istiyorsa kurallarına da uymalıdır. Reformların hızı çok büyük derecede azaldı. Kıbrıs’la (Rum) ilgili olarak gümrük birliği protokolünün uygulanmalıdır. Top artık Türkiye’de... * Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni: Türkiye’nin AB süreci uzun ve güç olacak. Türkiye öncelikle hem iç konularına ilişkin reformlara hem de komşularıyla ilişkilerinde değişikliklere gitmeli... AB’nin ön şartları ve kriterlerine uyması gerekiyor. Rumlar’a limanlar açılmalıdır. * Rum lider Tasos Papadopulos: Türkiye, AB üyesi olmak istiyorsa Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yönelik yükümlülüklerini yerine getirmelidir. Kıbrıslı Türkler ayrılıkçı hareketleri artık bir kenara bırakmalıdır. Adada tek gelecek ve tek halk var. AZNAVOUR KONSER VERDİ Fransa Cumhurbaşkanı Chirac, eşi Bernadette ve Fransız Bakanlar soykırım anıtına karanfiller ve çelenk bıraktıktan sonra Ermeniler için saygı duruşunda bulundu. Ünlü Ermeni asıllı Fransız sanatçı Charles Aznavour da Ermenistan’ın başkentinde bir konser düzenledi. TÜRKİYE KARŞI ATAĞA BAŞLADI Türkiye, “Ermeni soykırımını inkar edenlerin cezalandırılmasına” ilişkin yasa tasarısı öncesinde harekete geçti. Diplomatik kanallar aracılığıyla Fransa’ya, Türk halkının “Fransız mallarını boykot etme” ihtimali, Fransız firmalarına “kamu ihale” yasağı olasılığı hatırlatılıyor. Haber: Zeynep GÜRCANLI
  16. Amerika Kürtçe bilen bürokrat yetiştiriyor Türkiye, Avrupa Birliği üyelik süreci çerçevesinde Kürtçe eğitimin nasıl yapılacağını tartışırken, ABD İndiana Üniversitesi’nde “Kürtçe dil kursları” vermeye başladı 01.10.2006 ANKARA -Üniversitede, Kürtçe’nin “Kırmançi” lehçesi öğretilecek. Üniversiteden yapılan açıklamada, Kürtçe dil derslerini programına dahil eden ilk Amerikan Üniversitesi’nin İndiana olduğu da vurgulandı. Üniversitenin Yakın Doğu Dil ve Kültürleri Bölüm Başkanı John Walbridge, Kürtçe kursun amacının “ABD hükümeti için Kürtçe bilen bürokrat yetiştirmek” olduğunu açıkladı. Walbridge Irak, Türkiye ve İran’da Kürtçe konuşan toplam 30 milyon kişi olduğunu da vurguladı ve ekledi: “Önümüzdeki dönemde Ortadoğu’da Kürtler önemli bir faktör olacaklar. Biz de öğrencilerimizi buna hazırlıyoruz.” dedi. Kürtçe dil derslerini Türkiye’den bir öğretmen, Kutbettin Kılıç verecek.
  17. Cudi ve Gabar’da tank operasyonu Terör örgütü PKK’ya karşı Şırnak’ın kırsal kesiminde operasyonlar devam ederken, Cizre İlçesi’nde konuşlanan tank taburundaki çok sayıda tank Kuzey Irak sınırında yer alan ve teröristlerin yuvalandığı Cudi Dağı’na kaydırıldı 01.10.2006 Tanklar, Cizre İlçesi’nden halkın meraklı bakışları altında geçiş yaptı. Gün boyu Cudi Dağı’nın yanı sıra karşısında bulunan ve PKK’nın önemli geçiş noktalarından biri olan Gabar Dağı’nda kalan tanklar akşam saatlerinde tekrar tank taburuna döndü. Haber: Ramazan İMRAĞ
  18. Mehmetçiğin Lübnan’daki görev yeri belli oldu Lübnan’dakİ barış gücüne katılacak olan Mehmetçiğin görev yeri belli oldu 01.10.2006 Türk hükümeti, Lübnan Uluslararası Barış Gücü’nde görev yapacak Türk askeri için “görev bölgesi” olarak başlagıçta, ülkenin güneyindeki Sur bölgesini düşünüyordu. Ancak İtalyan birliklerinin buraya yerleşip, karargahlarını da kurmaları üzerine, yeni arayış başladı. Beklenen yanıt, geçen hafta Lübnan’da incelemelerde bulunan ve Lübnanlı yetkililerle görüşen Kızılay ve Genelkurmay ekiplerinden geldi. Buna göre, “güvenlik açısından” en uygun yerin, Başkent Beyrut’un 30 kilometre kadar güneyindeki dört kasaba olduğu belirlendi. Lübnan hükümet yetkilileri de tüm altyapıları İsrail saldırılarında yıkılmış ve sakinlerinin büyük kısmı göç etmek zorunda kalmış olan bu kasabaların, Türkiye tarafından “yeniden yaşanır hale getirilmesine” sıcak baktıklarını bildirdiler. Tüm altyapısı yeniden oluşturulacak, hastane ve okul kurulacak olan kasabalarda imar çalışmaları TİKA (Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı) aracılığıyla yürütülecek. Yardım çalışmalarını ise Türk Kızılayı üstlenecek.
  19. Lise mezunusunuz, işsizsiniz ve Kayseri'de oturuyorsunuz: İstikbal grubu sizi çağırıyor... Kayseri Sanayi Odası (KAYSO) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Boydak, kentteki organize sanayi bölgesinde (OSB) bulunan fabrikaların kalifiye ve düz işçiye ihtiyaçları olduğunu belirterek, "İşsisizim’ diyen, iş arayan lise mezunları, odamıza başvursun" dedi. KAYSO’nun eylül ayı olağan meclis toplantısında konuşan Mustafa Boydak, kentteki fabrika ve atölyelerde ’sohbahar bereketi’ yaşandığını belirterek, "Kente iş bulamadığından yakınan, işsiz gezenleri, gerek 1’inci OSB, gerekse Hacılar OSB başta olmak üzere fabrika ve atölyelerde çalışmaya davet ediyorum. Kalifiye eleman başta olmak üzere ciddi anlamda işçi sıkıntısı çekiyoruz. Özellikle lise mezunu gençlerimiz buyursun, işte kendilerine iş olanağı" dedi. Boydak, Türkiye’nin ekonomik yapısının ortaya çıkan siyasal ve ekonomik dalgalanmalardan derinlemesine etkilenmediğini, Cumhurbaşkanlığı ve erken seçim beklentilerinin bile ekonomiyi doğrudan etkilemeyeceğini söyledi. Mustafa Boydak, "Türkiye, şu anda yatırım yapılacak en önemli ülkelerden birisidir" diye konuştu.
  20. 'PKK bitti, artık geleceği yok' Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, "terör örgütü PKK'nın bittiğini ve artık geleceğinin bulunmadığını" söyledi. (1 Ekim 2006 Pazar) Talabani, Atina'da yayımlanan Elefterotipia gazetesindeki demecinde, Türkiye-Irak ilişkileri ile terör örgütü PKK konusuna da değindi. Türkiye ile Irak arasında güven ortamı oluşmasına bugüne kadar terör örgütü "PKK'nın engel olduğunu" ifade eden Talabani, "bundan sonra böyle bir sorun olmayacağını" belirtti. Talabani, "Türkiye ile ilişkilerimizi yumuşatma dönemine girdiğimize inanıyorum. Türkiye ile aramızda güven oluşmasına engel olan 'diken' PKK idi. Ancak PKK artık bitti. PKK'nın geleceği yok" dedi. Irak'taki Kandil dağında bulunan PKK teröristlerinin bölgeyi terk etmeleri için, "Türkiye'nin kendilerine af çıkarmasını beklediklerini" belirten Talabani, şu görüşleri savundu: "PKK'nın Kandil dağından uzaklaşması Türkiye'ye bağlı. Bu insanların ülkelerine dönüp, Türk siyasi yaşamına uyum sağlayabilmeleri için, Türkiye bunlara af çıkarmalıdır. Türkiye'nin bunu kabul etmesinin zorluğunun farkındayım." Bu arada, Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin meclis başkanı Adnan El Müftü, aynı gazeteye verdiği demeçte, "Türkiye'nin, Irak sınırlarının gerektiği şekilde korunmaması nedeniyle PKK teröristlerinin Türk tarafına geçmesinden şikayet etmekte haksız olmadığını, ancak kendilerinin bu konuda yapacak fazla bir şeyleri bulunmadığını" söyledi.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.