marti_name tarafından postalanan herşey
-
Patlıcan Musakka
PATLICAN MUSAKKA ( 5 kişilik ) Malzemeler : 4 adet patlıcan 2 adet orta boy soğan 250 gr. kıyma 2 adet domates 1 bardak et suyu 1/3 bardak çiçek yağı 2 çorba kaşığı margarin 1/2 demet maydanoz Karabiber Tuz Hazırlanışı : Patlıcanlar alaca soyup içinde bol tuz ve su bulunan bir kapta yarım saat bekletin. Daha sonra iyice yıkayıp bir kenarda süzülmeye bırakın. Soğanları zar şeklinde doğrayın. Domateslerin kabuklarını soyup çekirdeklerini çıkarıp küçük parçalara doğrayın. Patlıcanları bir bezle kuruladıktan sonra bir kapta çiçek yağını kızdırıp bu yağda patlıcanlar hafif pembeleşinceye kadar kızartın. Delikli bir kepçeyle alıp bir tencereye veya tepsiye yayın. Bir tavada 2 kaşık margarini kızdırıp soğanlar hafif pembeleşinceye kadar kavurun ve üzerine kıymayı ilave edip suyunu salıp tekrar çekene kadar kavurun. Domatesleri ekleyin, hafif pişene kadar kavurup tuz ve karabiber ilave edin. Patlıcanların üzerini bu harç ile tamamen kapatın ve 1.5 bardak et suyunu da ilave edip ateşte veya fırında 40 dakika kadar pişirin. Ateşten alıp üzerine kıyılmış maydanoz serperek servis yapın.
-
Günün Türküsü
müdür beyin yeşil kürkü yeni çıktı bu türkü müdür bey izin verdi söylenecek bu türkü de yanıyom ben yanmada güzelim yanıyom ben mendili salla ölüyom ben bir güzelin uğruna ateş de oldum yanıyom ben açma gırandan açma ben seni tanıyom her grandan aşağı ben seni sanıyom da yanıyom ben yanmada güzelim yanıyom ben mendili salla ölüyom ben bir güzelin uğruna ateş de oldum yanıyom ben beyaz giyme üşürsün güzellikte meşhursun boyun biraz kısa ama sen adam öldürürsün de yanıyom ben yanmada güzelim yanıyom ben mendili salla ölüyom ben bir güzelin uğruna ateş de oldum yanıyom ben almanya'nın treni hem ileri hem geri körolasın almanya pul koydun güzelleri de yanıyom ben yanmada güzelim yanıyom ben mendili salla ölüyom ben bir güzelin uğruna ateş de oldum yanıyom ben sabah sabah ağır türküler dinlemeyi sevmem...dinleyin oynayın!!!
-
Organize işler
merhaba arkadaşlar... wallahi hayyyyyyretttttt bişi anlamadım gitti film gerçekten berbat!!!!! yani gala gecesinde yada katıldıkları yerlerde öyle bir abartmışlar ki filmi.yılmaz erdoğan ve cem yılmaz komedinin ustası,altan erkekli,demet akbah vs vs bunlar zaten usta sen git 4,5 milyon doları çöpe at.başka bişi diil yani bu. anlamadığım katıldıkları programlarda her zaman harika bi film diye söz ettiler.Tamam bir esnaf malını kötüler mi ? mümkün değil..ama işte ''Cem Yılmaz bu filmde kendini çooooook geliştirdi'' falan diyolardı.taş çatlasa adamın 5 dakikalık rolü var.film kötü demiyorum ama abartı var arkadaşlar hemde çoook fazla abartı var.komedi filmi ama gülemiyorsunuz...yani otur 2 saat Yılmaz Erdoğanı izle ve kahkaha atma olacak iş değil üstelik bir komedi filminde!!! gitmeyin demiyorum ama fazla şeyde beklemeyin
-
denizlerin türküsü
rica ederim önemli değil ama eğer şarkıyı indirirsen daha iyi anlarsın o ses tonu o şiir ve şarkı yok böyle bişi link sağlam daha yeni upload ettim
-
denizlerin türküsü
deniz gezmiş'in, -kendi sesinden- savunmasından kesitler içeren bir türkü. "ben, yusuf aslan, hüseyin inan, sinan cemgil ve alparslan özdoğan beraberdik. iddianameye karşı diyeceklerim mevcuttur, iddianame kelle istemek için hazırlanmıştır. yapılan tahliller yanlıştır, hatalıdır, değerlendirmeler keza isabetsizdir. yalnız biz varlığımızı hiçbir karşılık beklemeden esasen türk halkına armağan etmiş bulunuyoruz ve türk halkı ve devletin bağımsızlığına armağan etmiş bulunmaktayız.. bu sebeple ölümden çekinmiyoruz. biz hiçbir zaman bütün çabamıza rağmen türkiye'nin bağımsızlığını temin edemedik. bugüne kadar da bu özlem içinde kaldık." olur mu ecelsiz üç canı almak olur mu gülleri dalından kırmak utansın karanlık utansın toprak ağlasın gökyüzü kızarsın şafak üç yürek üç fidan üç güzel insan devrimin üç gülü dillere destan deniz'im oy yusuf'um oy yoldaşım oy hüseyin'im oy zamanın gündüze çaldığı bir şafak ilkbaharı sonbahara çevirdi 6 mayıs dünyanın dönüşüyle ölüme aktı zaman güneş süsü verilmiş cellat bembeyaz karanlığa alıp götürdü canları ve üç deniz üç yusuf üç hüseyin üç yürek üç can üç sonsuz yürüdüler darağacına korkusuz adımları hapsedilse de yargısız asılır mı bu üç yürek deniz'lerin yusuf'ların hüseyin'lerin türküsüdür bu dalgalar, meydanlar ve dağlar söyler bu türküyü baldırandır yüreğimizdeki ey yoldaş gölgesiz ve kefensiz gidenlerin türküsüdür bu ağıtsız, ağlamaksız, halaylı, türkülü uğurlarız gidenlerimizi şimdi savurup bütün hüzünleri köhne bir zamana meydan okumak....(burayı anlayamadım) ilkbaharda kanayan bir yaprak misali savrulmak özgürlüğe esen rüzgarla bir şarkı, bir şiir, bir ıslık ve bir rüzgar selamıyla gidenlerin deniz'lerin yusuf'ların hüseyin'lerin türküsüdür bu. "iddianamede geçen ve bana affedilen bir cümleyi kabul etmiyorum. ben silahımı halka ve orduya karşı kullanmadım, ancak vatan hainlerine karşı kullanmak maksadıyla taşıdım ve halka ve orduya karşı kullanırım, şeklinde beyanda bulunmadım. öteden beri arzetmiş olduğum gibi, bu ülkede anayasa’yı en fazla savunanlar bizleriz. anayasa’yı ihlal edenlerse ortadadır. anayasa’nın uygulanmasını isteyen gene bizleriz. anayasa’yı uygulamayan yavuz kimselerse hâlâ ortadadır. ve yine o kişiler bizim kellemizi istemektedirler. iddia makamı bizim vermekte olduğumuz bağımsızlık savaşına karşıdır. türkiye cumhuriyeti anayasasına karşı, reformlara karşıdır. onlar 36 milyonluk ülkenin bütün yükünü 20 gencin üzerine yıkmaya alışmışlardır. bizi bağımsız bir ülkenin çocukları olmaktan mahrum eden hepiniz dahil, sizlersiniz. ve sonunda idam isteği ile buraya getirildik. türkiye'nin bağımsızlığından başka hiçbir şey istemedik ve hayatımızı bu yola koyduk, varlığımızı türkiye halkına armağan ettik. bunun aksini iddia edenler vatan hainidir. biz stratejik olarak düşüncelerimizi hiçbir zaman saklamayız. hangi şartlar altında olursak olalım bunu açıkça söyleriz. düşüncelerimizi mezara kadar götürürüz. nasıl burada namluların ve dipçiklerin gölgesi altında konuşuyorsak, düşüncelerimizi her zaman açıkça ifade ederiz. tarih evvelce bunu yapanları nasıl temize çıkarmışsa bizi de temize çıkaracaktır. buna da inanıyoruz. profesyonel devrimci bugünün türkiye'sinde kendini hayatı boyunca türkiye'nin bağımsızlığına adayan kimsedir. fikir özgürlüğünü ve anayasayı paravan yapanlar önceleri atatürkçü geçinirken, onun fikir ve şahsiyetini de küçük görmeye başladılar şeklinde ve sadece mustafa kemal tarafını beğeniyorlardı şeklinde bir cümle mevcuttu. bunu kesin olarak reddediyorum, asla kabul etmiyorum. diğer yurtseverler de bunu kabul etmez, bu kasten tahfif edilmek isteniyor, gerçekler örtülmek isteniyor. bu cümle art niyetle hazırlanmıştır. bu memlekette mustafa kemal'e gerçekten sahip çıkanlar varsa onlar da bizleriz. 35 milyon metrekare vatan toprağı işgal altında iken bizim milli bütünlüğü bozmakla suçlanmamız gülünçtür. mustafa kemal sağ olsaydı bugün çok şaşırırdı. hareketimiz tamamen anayasal bir harekettir. anayasanın başlangıç ilkesinde belirtilen ulusun zulme karşı direnme hakkını kullandık. bu sebeple anayasal bir davranışta bulunduk. yaptıklarımızın haklı olduğuna inanıyorum. halen de bu inancı taşıyorum. türkiye'nin bağımsızlığından başka bir şey istemedim ve bu sebeple amerikan emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı mücadele verdik. bundan dolayı ölümden korkmuyoruz. onu ancak işbirlikçiler düşünsün ve ancak onlar kendi canının telaşına düşsün ve ben 24 yaşındayken kendimi türkiye'nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum." kusura bakmayın link vermeyi unuttum http://rapidshare.de/files/2166839/denizle...urkusu.mp3.html burdan indirebilirsiniz bu türküyü...şiir,şarkı ve Deniz Gezmiş'in kendi sesi...daha ne istiyonusssss
-
nedir bunlardan çektiğimiz...
Dün tutuklanan bayrak hırsızı Rum milletvekili, bugün ASKERİ MAHKEYE ÇIKARILDI KKTC'ye giriş yaparken dün tutuklanan ve 1 Kasım'da Akıncılar bölgesinde ara bölgeyi ihlal ederek Türk nöbet kulübesindeki bayrağı çalan Avrupa Parlamentosu milletvekili Marios Matsakis, bugün Lefkoşa'da askeri mahkemeye çıkarıldı. Hakim Ahmet Kalkan'ın huzurunda görülen davada, Savcı Sarper Altıncık, Matsakis'in birinci derecede askeri yasak bölgeye izinsiz ve kaçak girmek ve bayrağa saygısızlık suçu işlediğini belirtti. Polis memuru Ali Tosun da Matsakis'in 1 Kasım'da Akıncılar'da nöbet kulübesindeki Türk bayrağını izinsiz alarak güney Kıbrıs'a geri döndüğünü, dün de Ledra Palace sınır kapısından KKTC'ye giriş yapmak isterken, hakkında daha önce alınan tutuklama kararı gereğince tutuklanarak, kendi isteği doğrultusunda polis karakoluna götürüldüğünü ve isteğiyle ifadesinin alındığını belirtti. Polis memuru Tosun, Matsakis'in serbest kalması halinde, yasadışı yollardan KKTC'yi terk etme ihtimalinin olduğunu, bu nedenle onun yargılanamayacağını belirterek, tahkikatın bittiğini, birkaç gün içinde dosyanın mahkemeye sevk edileceğini söyledi. Polis memuru, Matsakis'in yargılanıncaya kadar, 3 ayı geçmemek üzere tutuklu kalmasını talep etti. Tosun, Matsakis'in işlediği suçların 3 yıla hapis cezası gerektirdiğini belirtti. Matsakis de avukat istemediğini belirterek, savunmasını kendi yaptı. Matsakis, tutuklanmasının yasadışı olduğunu, anayasal ve AP milletvekilliği haklarını ihlal edildiğini öne sürdü.
-
Attila İlhan
merhaba arkadaşlar...elime Attila İlhanın kendi sesinden okuduğu şiir albümü geçti upload ettim.dinlemezseniz yazık olur az kalsın bana oluyodu http://rapidshare.de/files/9997481/atilla_...cburum.rar.html
-
Gül İle Bülbül
Bülbülün Güle Aşkı *Hergün geçtiği o yolda, sayısız güllerin bulunduğu bir de bahçe vardı bülbülün. Kiminle geçse o bahçenin yanından; yanındakiler güllerin büyüsüne kapılıp, güllerin ne kadar güzel olduğundan bahsederdi. O ise aldırış etmeden "Alt tarafı gül işte" der geçerdi bahçenin yanından. Güllere bakmazdı bile. Sevmek istemezdi gülleri. Solardı çünkü güller, terkederdi bir süre sonra. Ha! Bir de dikenleri vardı güllerin. Batırırlardı dikenlerini sevenlerine hiç acımadan. Bir gün geçiyorken bülbül yine o bahçenin yanından yalnız başına, gayri ihtiyari dönüp baktı herkesin hayran kaldığı güllere. Evet sayısız gül vardı o bahçede ve güzel bir ahenk oluşturmuşlardı. "Sana ne" dedi kendi kendine. Sahip olamayacağı güzelliklerden uzak durmaya çalışırdı çünkü. Yüzünü çevirirken bülbül, gözüne bir gül takılıverdi. Onca gülün arasında duruyordu. Gözleri kilitlendi ona görür görmez, "Alt tarafı gül işte" diyemedi dili bu kez. Olduğu yerde durdu, bakakaldı. Korktuğu başına gelmişti. Elde edemeyeceklerinden uzak durması gerektiği aklına geliyor ama bunu kabullenemiyordu. Neydi farklı olan? Ne vardı ki onda, bülbülü kendisine hayran bırakan? Benzese de hepsi birbirine, gözleri ve yüreği ile ayırabiliyordu onu diğerlerinden. Ama gözlerini ayıramıyordu bülbül, o gülden. O an "Kendine gel" dedi ve istemeye istemeye ayırdı gözlerini. Gözlerine hükmetmişti ama kalbine hükmedemiyordu. Anlam veremiyordu bir türlü. Onca gülün arasından seçtiyse onu bir sebebi olmalıydı. Aşk bu muydu? Gün boyu onu düşündü. Gece uyutmadı hasreti. Bir daha görememe korkusu büyüdü içinde. Daha fazla duramazdı görmeliydi onu bir kez daha. Yine o bahçenin kenarında uzaktan uzağa seyretti gülünü ertesi gün doyasıya. Evet, onun gülüydü o artık. Bir başkasının olmasına tahammülü yoktu. Her gün o bahçeye gidiyordu, geceleri ise gülünü hayal ediyordu. Güzel hayalleri güzel planları vardı gülü için. Bir gün sevdiğini söyleyecekti gülüne, gülü de onu sevecekti. Mutlu olacaklardı elbet beraber oldukları sürece. Zarar verebilecek herşeyden koruyordu gülünü. Küçücük vücudunun yettiğince yardım ediyordu gülüne. Susuz kalmaması için bulutlara, gülünü ayakta tutması için toprağa şarkılar söylüyordu hergün. Bulutla toprak yardım ettiler güle ellerinden geldiğince. Onlar da hayrandı çünkü bülbülün sesine. Bülbülün elinden gelen buydu; yardım edebilecek herkese şarkılar söylüyordu gülü için. Derken zaman geçti; onsuz olamıyordu artık bülbül, bir an olsun ayrı kalamıyordu. Hasret acısı, sabır taşından ağır gelmeye başlamıştı bülbülün küçük yüreğine. Uzaktan sevmek yetmiyordu artık. Sarılmalıydı ona, en güzel şarkıları söylemeliydi gülüne. Ama sevecek miydi gül onu. Sevgisine karşılık verecek miydi acaba. Çok sevse de, ortada bir gerçek vardı. Habersizdi gül bülbülden. Bülbül onu seviyor, her kötülükten koruyor, hatta yardım etmeleri için hergün, o güzel sesiyle dostlarına şarkılar söylüyordu. Ancak güllerin en güzeli bundan haberdar değildi henüz. Tüm cesaretini toplayıp bir gün, gülünün yanına gitti sonunda bülbül. "Ona bu denli yakın olmak... Ne güzel bir duygu..." diye düşündü. Hayallerinden biri gerçek olmuştu. Tüm hayallerini gerçekleştirmek için ise artık konuşmalıydı onunla. Ve sözlerine başladı o güzel sesiyle. Aşkını itiraf etti en güzel kelimelerle. Sesi o kadar güzeldi ki, güllerin en güzeli kayıtsız kalamadı bülbülün aşkına. İlk kıvılcımın çakmasına sebep olmuştu bülbülün sesi. İlk kıvılcımdan sonra, bülbülün o büyük aşkı, sonsuza dek sürecek sevgisi, gülün de onu ölesiye sevmesini sağladı. Her gün buluşuyorlardı. Bülbül gece gündüz, zamanının tümünü gülüyle geçirmeye başlamıştı. İşte hayalleri gerçek olmuştu sonunda bülbülün. Bu durum bülbülün sesine hayran dostlarını üzmeye başlamıştı. Artık onlara şarkı söylemiyordu bülbül. Ve bu durum kızdırdı bulut ile toprağı. Bize değer vermeyene biz hiç vermeyiz dediler. Kestiler güle yardımı. Suyunu kesti bulut, desteğini çekti toprak gülden. Bülbül ise habersizdi tüm olanlardan. Farkında değildi dostlarının kendisine yüz çevirdiklerinden. Onun gözü gülünden başkasını görmüyordu. O kadar kördü ki artık, gülünün ihtiyacları olduğunu bile göremez olmuştu. Unutmuştu güllerin ömrünün kısa olduğunu. Unutmuştu, gülünün bu kadar uzun yaşamasının bulut ve toprağın sayesinde olduğunu. Günler geçtikçe gül solmaya başladı. Bülbül anlam veremiyordu olanlara bir türlü. Gülü gözlerinin önünde soluyordu ve elinden birşey gelmiyordu. Unutmuştu güllerin solduğunu. Bu acıya hazırlamamıştı kendisini. Gülleri sevmemesinin nedenini unutmuştu. Aşkın gücü bunu unutmasını sağlamıştı. Kısa süre sonra soldu gül. Bülbül gözü yaşlı, doyasıya sarıldı gülüne son bir kez sıkı sıkı. Ancak unutmuştu... Dikenleri vardı güllerin. Daha önceden gülleri sevmemesine neden olan dikenleri unutmuştu. Batıyordu bülbülün minik vücuduna gülünün dikenleri. Ama o aldırış etmiyordu bile. Küçücük vücudundan sızan kanların ne önemi vardı ki artık sevdiği yanında yokken. Ölüm korkutmuyordu onu. Hatta ölmek istiyordu. Etrafındakilerin yardım etmesine izin vermedi. Gülünün toprağa serilmiş cansız vücudunun yanına uzandı bülbül ve yavaş yavaş kapandı gözleri. Hayatta karşısına çıkan güzellikleri ve aşkı yaşarken, bazı şeylerin ihmale gelmeyeceğini, sadece sevginin yetmediğini, özverinin de gerekli olduğunu anlamıştı artık bülbül son nefesini verirken. Ve her ne kadar bedelini hayatıyla ödeyecek olsada en ufak bir pişmanlık dahi duymuyordu bülbül. Bu aşk ona; sevgiliyi iyisiyle, kötüsüyle sevmesi gerektiğini öğretmişti. Dikene rağmen sevip kucaklamıştı gülünü. İşte o günden sonra bülbül ile gülün aşkı dilden dile dolaşır oldu. Bu aşk ile gülün güzelliği bülbülün sesi efsaneleşti ve geriye iki cansız küçük beden ile insanların alması için birkaç ders bıraktı.
-
Ceyhun Yılmaz Şiirleri
Seni Seviyorum Söyledim, söyleyebildim sonunda... 'Seni Seviyorum' demekten aciz dudaklarım Mutlulukla tanıştı ilk defa.. Affet beni.. Çok geç oldu belki ama İlk kez ta kalbimde hissettim önemini İlk kez sana söyledim sevgimi.. Affet beni burada olmamalıydı.. Bu kadar geç olmamalıydı.. Biliyorum yine kavuşacağız Çok geç olmayacak..Üstelik bu kez korkmayacağım 'Seni Seviyorum' demekten Bağıracağım hatta, haykıracağım.. Ağlamayacağım, ağlamayacağız.. Sarılacağız yine... Sonsuza kadar... Öyle özledim ki gülen gözlerini... 'Seni Seviyorum' derken Bak yine söylüyorum, 'Seni Seviyorum'... Ceyhun Yılmaz Seninle Ben seninle ağlamak istiyorum Öyle arkandan yana yakıla değil Hüzünle, kahırla değil Ben seninle ağlamak istiyorum Öyle sensizliğe yanıp sabahlara kadar değil Ben seninle ağlamak istiyorum Omuzunda ki değmeli yanaklarımdan birkaç tuzlu damla omuzlarına Tadını hiç bilmediğim dudaklarını öperken Ağlamak istiyorum ki hiç bilmediğim tadı Değsin gözyaşlarımın, dudaklarına Ve bir an gözlerini aç ki ben kaybolayım Doğada olmayan mavilikteki gözlerinde Ben seninle ağlamak istiyorum Öyle bir ağla ki benle okyanusunda kaybolayım Öyle sensizliğe, hayata değil Benimle olduğun için Bir gece sabaha kadar Seninle ağlamak istiyorum Öyle yanında falan değil Gözlerinin okyanusuna bakarak İçinde son kulacımı atana kadar Ben seninle ağlamak istiyorum Ama sen ayçiçeği gibisin Gündüz güneş açınca ohh.. Hep yanımdasın gündüzleri Ama boynum bükülür hergece Söz verdiğin saatte gidersin çünkü. Ceyhun Yılmaz Sessizce Seviyorum Seni Sessizce seviyorum seni Söylesem de duymazsın zaten Senin gözlerin gibi bakıyorum sana Senin bana bakmadığın gibi Dokunmuyorum sana Zaten tutmak istesem de Yapamam kıyamam sana Dokunduğumda öleceksin biliyorum O yüzden seni hep Bir camın ardından seviyorum Ceyhun Yılmaz Siz Uyurken Birkaç tanımadık ses gelirse yüreğinizden, Belki tanırsınız beni... Hayatınızın beyaz-güzel sayfalarından, Koparılmış olabilir ismim... Haberinizin olmadığı çay bardaklarına sorun, Dudak izlerimden teşhis edebilirmisiniz beni. Sizi terk etmiş gibi görünsemde, Anlayacaksınız gidişimi ayak izlerimden. Siz uyurken ben! Öpüp gittim gözlerinizden! .. Ceyhun Yılmaz Tebessüm en mutlu anlarımda bir dert içimde gülsem kahkaham sırıtır tebessümlerin içinde anlatsam derdimi anlatamam ki.. herkesin güldüğünü bilmek kolay ama kimsenin ıslanmadı ki gözleri benim kadar Ceyhun Yılmaz Unutmak Unuturum Unutmak zor değil Unutmak acı Unutmak zor değil Unutmak yazık Unutulmaz kimse yok bende Bir sana kıyamadım Gücüm yetmedi seni yok saymaya Kollarımı açtığım kadar unuttuğumsun Açamadığım kadar özlediğim Benim Unuttuğum Kadarını Sen Özler misin? Ceyhun Yılmaz Veda Şiiri Hiçbir sey degismez korkma Dolmabahçe’deki Saat Kulesi durmaz mesela Marmara Denizi küsüp Istanbul'a Alip sularini gitmez dilini bilmedigi uzaklara Iki çift lafim var giderken, dinle! Bir günese bir de annemle babama... Her sabah yüzümü sicacik öpen Istanbul günesi Bir süre yatagim bos Dogdugunda beni bulamazsan sasirma Duyamam sesini, çagirma beni bir süre Her sabah söz verdigi saatte dogan Selamimi alan Istanbul günesi Bekle beni! Ve babam! … Çocuk ellerimle silemedigim burnumu Cebinden çikarttigi mendille silen Hem de dag kadar boyunu hiçe sayip Önümde diz çöken, kocaman babam! Merak etme, en gurur duydugun yerde oglun… Annem! O eski Türk filmleinin aglatmaktan bikmadigi Gözlerin sahibi annem, canim annem! Bak, artik toplu olacak daginik oglunun odasi Üzülme sen de… Herkes gittigim kadar dönecegimi de bilecek Teskere diye bir sevgilim var Bir buçuk yil sonra, söz verdi, gelecek… Ceyhun Yılmaz Yakın - Uzak Kalk git diyorum içimden kendime, kalk git uzağa Kulağındaki müzik bitene kadar yürü, ağladığın kadar koş Aya dokunana kadar yürü uzaklaş, düştüğün yer yakınlarına uzak olsun Ceyhun Yılmaz Yalnızlığım Duramıyorum, ağlamaktan utanıyorum, utandıkça ağlıyorum! Belki bir tek gözyaşının çözebileceği bir dert değildir bu Ağlamamak lazım öyleyse Sevindirmemek lazım kederleri ya da böyle avutmamak lazım geceleri Yalnızlığımı, yapayalnızlığımı, yalpalayan yalnızlığımı.. Yanlızlığımı çekmek ağır geliyor omuzlarıma ..ve arka arkaya birbiriyle tanışan sigaralar Her nefes gece...her gece içimde... Gündüz ellerimde Ağla yüreğim ağla Ne kadar dert varsa birbirine bağla... Ceyhun Yılmaz Yapma Işığından bakamadım gözlerine bu kadarmı güzelsin Güzel neyse ondanda güzelsin Ellerim dokunmak istedi sol koluna Yapma dedim yapma Onu yaşamış sayma...hepimiz yaşayıp ölebiliriz bu oyunda Onu bu oyuna sokma... Ceyhun Yılmaz Yasak Kimselere söylemeden çıktım yola Sabahtan bile erken, güneşe hissettirmeden Kimsesizliğim merak eder mi diye düşündüm seni Dolmabahçe'de bir çay söyledim kendime ve garsona rağmen ikinci bir çay sana Senin içmediğin çayına bakarak düşündüm seni İstanbul'a yakalandım sensizliğimle, Ne var bunda canım o da yasak değil yaa... Ceyhun Yılmaz Yaralı Yüz Uykusuzluğumun sebebi gözlerin Bir de gülüşündeki tek gamze Gözlerimi kapatınca karanlık Açtığımda yüzüm yaralı Geçmezmiş bazı yaralar, derinmiş kederleri severken ölenlerin Ölmeden unutmam lazım o zaman seni dedim Unutmak ölmek Kimseye söyleyemedim Ceyhun Yılmaz Yok uykumu uyuttum uykusuz yatıyorum ama sen herşeyden habersiz ne güzel uyuyorsundur kimbilir ne kadar güzeldir saçlarının yastığı öpüşü tabi, ne yastığın haberi var ne saçlarının ben uyumuyorum.. yastığımda yok saçlarında.. Ceyhun Yılmaz Yokluğun Yanımda Yokluğun yanımda İlacı yok ki yokluğunun hükmü olsun Gözlerimin ağrısı bir kadının çığlığı ..ve gecemi kimse anlamıyor artık Diğerlerine benzemiyor yokluğun Diğerlerine benzemiyor ayrılığın... Niye benzesin ki? Hepsinden çok sevilmedin mi? Ceyhun Yılmaz
-
Ceyhun Yılmaz Şiirleri
Acaba Bin kez öptüm yine İstanbul'u bugün Yağmur mu yoksa ben mi ağlıyorum Yalnız bütün şehirden özür dile Bir gün gelirsen buralara Sayende İstanbul sırılsıklam... Herhangibir akşamüstü Sensizlik yine beni yakaladı suçüstü Şu an baktığım denizden Ne vardı sevdalarım bir bir çıksa İçimdeki karanlığı alsa Kızıl saçların omuzlarımda dolaşsa Birdaha ağlarmıyım acaba? Ağlamasam Bir sabah hıçkırıkla uyansan Pencerelere koşup güneşi arasan Umudun kenarını kemire kemire Akşamı alsan odana Beni ne kadar seversin kim bilir... Sonbahar olsan, bütün kış sana ısınsam Yağmur düştüğünde pencereme Geldiğini anlayıp koşa koşa Kısa kollu yüreğimle yollara koşsam Döktüğün yaprakların kuruluğuna aldırmadan Avuçlarıma alıp yüzüme sürsem Gözyaşlarımla yaprakların ıslansa Bu sonbahar gelsen Gelsen de artık ağlamasam... Ceyhun Yılmaz Anlamadın hiç anlamadın beni bir geminin limandan ayrılmasına ağladığımı görmedin sen bilmezsin liman olurum ben giden her vapurun ardından bazen deniz.... ve bir geminin pervanesi değidir betona çarpıp üstünü ıslatan o damlalar! el sallamalar arasında göz yaşlarımı dalga sanır herkes Ceyhun Yılmaz Anlamadın di mi? Al beni gidelim buradan Yada ben gideyim senden Gideyim, Gidiyorum diye üzülme Çekmem gözlerimi gecenden... Hatırlatırım sana kendimi, Anlamsız bir rüyanın son hecesinde... Yarın sabah olmasada Bir sabah kalkacaksın Her sabahtan erken, hiç gerek yokken Dudaklarındaki tebessüm güldürecek insanları Hep sevecekler seni Benim seni hep sevdiğim gibi... Anlamadın di mi? Gittim ama mutluluğu bıraktım kanına! .. Ceyhun Yılmaz Aşkın Kaç Beden Uzun zamandır yoksun Yoksun lu sabahlara uyanıyorum Aynı Bildiğin gibi Yeni bi şey yok Eski bi şey de yok Sen gibi.......... Bir ben kaldım O da... Ben miyim değilmiyim belli değil artık Arta kalan ne ki? Daha ne kadar özleyebilirim seni Şimdi yalvarsam geçmişime Bir gün daha yaşamak istesem misket oynadığım sokakta İlkokuldaki yerli malı haftasına katılsam? Bana 3 beden küçük gelir çocukluğum Sende öyle sevgilim Boşluğunu dolduramaz kimse demiştim giderken Gelme......... Sana bol gelicek artık bu aşk! Ceyhun Yılmaz Ayrılık Islak bir sokakta bulursun kendini Yüreğin taş, dudakların yok Yaşadığını zannedip yürümek istersin Ellerin titer, gözlerin dolar Yüreğinde ne varsa yaş olup akar gözlerinden Üşüdüğünü zannedersin; ölmektesindir Sıkı dur bebeğim buna AYRILIK derler..... Ceyhun Yılmaz Belki Herkesin uyuduğu saatte uyuyamadım bile Uyku tutmadı. Yüzüme sürdüğün elin...sıcaklığı hala duruyor yanağımda desem, Durmaz! Çok gözyaşı aktı üstüne O ellerin üşüdü mü bensiz desem, Üşümez! Kim bilir kimi ısıtır yine? Ne acı bu hayat Bana kalsaydı sıcaklığın...? Başka biri ısıtsa desem, Belki! ! ! ! unuturum seni. Herhangi biri, herhangi bir yer olsa, Belki! ! ! uyuturum beni OLMUYOR, OLMADI! ! Kaçtığım kadar yakalandım BU GECE YİNE UYKU TUTMADI... Ceyhun Yılmaz Ben Kazanacağım Sen Kaybedecesin Anla işte bak anla! İŞTE HAYAT BU! Anla yüreğim anla..dimdik duruyorum karşında Geçen günler bileklerimi kesiyor yavaş yavaş.. ..ve akan kan sadece gülümsetiyor beni Dayandıkça artıyor gücüm ..ve bu hayata gülüyorum Ben kazanacağım, sen kaybedeceksin.. Önümüze gelen engeller! ! Önüme çıkan engeller! ! KAYBEDEKSİNİZ! ! Ceyhun Yılmaz Ben Sana Yanarken Gözlerine bakarken umurumda değil mevsimler Gülüşün hep deniz kenarı bana Sen bir adım attığında göreceksin Elinde balonlarla bekleyen o adam benim Aldığım en derin nefessin sen Dudaklarının dudaklarımdaki işgali hala yüreğimde Nefes alıyorum ama hala bulamadım seni 'ben sana yanarken şimdi...sen kim bilir nerede üşüyorsun' Ben.. Sen... Öylece durmayı seviyorum ben.. Durup ardından bakmayı.. Sen yürümeyi seviyorsun ama arkana bakmadan.. yaprak seviyorum ben yaprak.. Kuru, yaş ayırmadan.. Sen ezmeyi seviyorsun, neye bastığına bakmadan.. Ceyhun Yılmaz Benden Önce Severse Acımdanmı bilemem, Yürüyemedim bu sabah Çok sevdiğim sahili.. İçim sıkıldı bak şimdi.. Ya balıklarımı tutarsa birileri.. Ya martılarıma taş atarlarsa... Hepsinden önemlisi Ya benden önce biri görüp severse seni KIRMIZI hırkanla o balkonda............ Benim Gibi Yalnızca yağmur yağdığında seviyorum bu şehrin insanlarını.. Herkesin yüzü gözü ıslak, Başları eğik omuzlarının arasında.. Yağmur yağdığında... Herkes.. Benim hep olduğum gibi... Ceyhun Yılmaz Biz böyle insanlarız biz hüznü ekmek yapanlardan kahkahalarımız bozmaz kafiyeleri öyle bir güleriz ki hüzün bile borç bilir tebessümü halimize biz bir seni anlayamadık gülüşünle dertlerimizin üstünü alırdın gittiğinde yağan yağmur kopardı sakladığımız fırtınayı biz senin gidişini anlayamadık biz ki vedaları selam yapanlardandık biz bir seni selamlayamadık Ceyhun Yılmaz Çaresizim Sevgim avuçlarımda uyandım yine bu sabah Bir baktım yoksun Sevgimi bırakmışsın öksüz Hemen aldım avuçlarıma Sen bıraktın, Ben koyacak yer bulamadım... Cam kenarına koysam güneş alır, İçerisi zaten nemli Başkasına göstermemeli Avuçlarımda sevgim ÇARESİZLİĞİ BİLİR MİSİN? BİLDİĞİNDEN DAHA ÇARESİZİM... Ceyhun Yılmaz Çocukluğum Ve en çok seni özledim ben. Karşı komşunun sokağa çıkacağı zamanı beklemeni. Her teyzeyi annen gibi sevmeni. Sanki ayıpmış gibi kimselere söylememeni. Ve o bisikleti ilk gördüğünde koşuşunu. Yağmurlu bir günde annenin elinden yediğin ekmeği. Islanan sokaklara bakıp duygulanmanı. Yaz akşamlarında oturduğun kaldırımı.Seni bir kez daha görmek isterdim... hiç konuşmadan.. kısa pantolonlu siyah beyaz halini.. bir lokma boyunu.. diz çöküp yere sımsıkı...ama çok sıkı sarılmak sana.. gözyaşlarımı omuzlarına bırakıp gitmek istiyorum şimdi sana kim olduğumu söylemeden...arkama bakmadan ağladığımı sana göstermeden seni çok özledim ama çok özledim çocukluğum! ! Ceyhun Yılmaz Çok Sevmişti Herhangi bir geminin limandan ayrılmasına bile ağlar oldum Sonra akşamların gelişi gündüzlerin vedası üzdü beni Sayende yaşadığıma bile efkarlanıyorum Artık gerisini sen düşün Sebepsiz hüzünlerdir benim kirpiklerim İster istemez öpüp kaçarlar beni Hiçbir şey olamamış gibi Nasıl bir selama mutlu oluyorsam Sensizliğimde bir yağmur damlası bazen kahrediyor beni Çok genç ölücem belki Belkide yaşayanlar kendi nefeslerine bile inanamayacaklar öldüğümde Elbette her veda gibi hüzünle uğurlanıcam Kimileri üzülecek kimilerinden fazla Az yaşadı diyecekler arkamdan az yaşadı Ama çok sevmişti... Ceyhun Yılmaz Eskiden Eskiden buralara güneş doğardı Kuş seslerini kessen Kuşlar kızardı Yüzümde tebessüm bahardı Senli şarkılarım vardı benim Bir gittin Gidişinle yağmur ağladı Ceyhun Yılmaz Güneştin Bir sızı gibi geliyor uzaklardan sesin Fakat değil..nedense kalbim ağrıyor Yoldan gelip geçenler şaşkın İki yıldız alıyorum gökyüzünden ödünç..göğsüme tutuyorum utanarak Seni görüyorum bir an..görüyorum ve inanamıyorum Evet! görünce inanamadım.. Tabiki çok güzel olmalıydın fakat sadece bakışlarınla kalbimin ritmini değiştiremezdin Naptın..naptın! ! Öldürür gibi baktın Bir tatlı sevinçti gelişinin heyecanı.. YÜREĞİMDEYDİ.. Gökyüzünden süzüldü, bana doğru yaklaştı..beni seçmişti.. Dudaklarıma dokundu, dudaklarımı ıslattı... ama GİTTİ! ! Bir serseri YAĞMUR DAMLASIYDI! Bulutların arasından gördüm sapsarı saçlarını Baktığım her an kaygı duydum Sanki kaybolup gidecektin Her an kaybedişimin heyecanı yüreğimdeydi Hep kaybetmişitm, bugün de mi? Her dakika gözümün önünde olman için dua ettim Ama gitmedin..yüreğimdeki sevgiyi bitiremedin Benim de olmadın... Yaklaşmaya çalıştım... yandım.. GÜNEŞTİN! ! ! ! Ceyhun Yılmaz Hemşire Gidiyorum artık gecenden Benden bahsetme gelen yıldızlara Gittiğimi bilmesinler Yokluğumla seni üzmesinler Soran olursa beni Kalbini göster İşaret parmağın dudaklarını kessin Herkes göğsünde uyuduğumu bilsin Ceyhun Yılmaz Hepsi Benim Her yağmur ağlatmazdı beni Gidişin olmasaydı... Bu kadar geçmezdim kendimden Çoluk çocuk bile tanır oldu kederimden... Gitmeseydin de hep ağlasaydım Adam demesinler bana sensiz Ve bil ki nerde güzel bir şiir duysan Artık hepsi benim... Ceyhun Yılmaz Hüzün Toprak o eski şarkıyı hatırlatıyor bana Kolumda senden çaldığım tebessüm uyutup büyütüyorum onu Bir namussuz rüzger peşimde Saçlarımı ensemde okşayıp yanağımdan öpüyor gülümsetiyor beni En yakın deniz kenarına atıyorum kendimi her dalga halime üzgün Her dudakta bana tebessüm Böylemi bitecekti bu şiir bitanem Böylemi bitecekti bu şiir son hecesi hüzün... Ceyhun Yılmaz İçelim Herkesin olduğu ama kimsenin sana sen diye bakmadığı bir yere gidelim bin kez öp dudaklarımdan kurutma bir daha gidelim Ne olucaksa orda olsun, uzakta olsun... O güneş istediği yerden doğsun gözlerine batsın al beni gidelim... Her gece bir yıldız seçelim Ayılana kadar içelim Ceyhun Yılmaz İLACI YOK Kİ YOKLUĞUNUN HÜKMÜ OLSUN Karanlık yolların hep ışıksız olduğunu söylemediler bana Bir gün biter sandım gönül yaşları, BİTMEDİ.. Yokluğunun bulutları içimde, GİTMEDİ! Her sabaha karşı ben durdum ben Beceremedim..tutamadım güneşleri Hep doğdu üstüme Dert kurdu derdime Titredi ellerim.. Üşüdüm..ısıtan yok İLACI YOK Kİ YOKLUĞUNUN HÜKMÜ OLSUN Boynumda asılı utancım, başımı kaldıramıyorum Söylemediler bana gülmenin ayıp olduğunu ben küçükken Söyleselerdi gülemezdim zaten Acıyla anladım, acıyla kurdum en sevdiğim cümleyi Silsen de kurumuyor bu göz yaşları YÜREĞİMİ KURUTMADIKÇA! ! ! Ceyhun Yılmaz İNANMADIM Söylediler Gelmedi dediler inanmadım Beni en çok o severdi dedim. İnanmadılar.. Arkamdan gülermişsin hep, inanmadım Bakın dudagımda izi var dedim Göremediler Bi de ben baktım Ben de göremedim Yani sen gerçekten sevmemiş miydin Yani ben bosuna mı aglamadım hiç Hiç ölmedin mi sen bana O zaman tutmayın beni Sakın tutmayın Bırakın, öpsün yanaklarım topragı… Ceyhun Yılmaz İstanbul Sensiz olduğu her halinden belli İstanbul'un Herhangi bir sokağında ağladım bu sabah. Doğsun mu doğmasın mı sürencemede güneş? .. Ve sırtında küfe ile ayva satıyor Bir yaşlı adam, Hiç düşünmeden... Kimsesizliği ağlamalarından belli bir çocuk Adeta kendi kendine doğmuş Bugün İstanbul... Ceyhun Yılmaz Kıyamazsın Ben diye bir gece yokken Olmayan yıldızların ışığı gözlerini yakacak Ağlamalarım gelecek aklına Durup dururken sigaran sönecek Söylemediklerin dudaklarını ıslatacak Taa gözlerinden... Kıyamazsın sen bana bilirim Kıyamazsın sen bana BİLİYORUM BU GECE BENİ DÜŞÜNECEKSİN! .. Ceyhun Yılmaz Kimseye Soramıyorum Seni kimseye soramıyorum seni! kirlenme diye hiç öpmedim ya... belki başkasını seversin diye, hiç söylemedim sana sevdiğimi. bilmiyorsun, boğazımda düğümsün! yutkunsam gideceksin, yutkunmasam... ölürüm...! Ceyhun Yılmaz Kususura Bakma İlk defa ayağıma kadar geldin Daha önce ağlarken görmemiştim seni Başucumda durdun, Özlediğini söyledin, cevap veremedim Bıraktığın gülleri koklayamadım Ve sen giderken ayağa kalkıp Yolcu edemedim... Kusura bakma! ... Dün gece ölmüştüm. Ceyhun Yılmaz Küçük Kız Çocuğu Birgün sende anlayacaksın.. Kalabalıklardan kaçıp, Dizlerini karnına kadar çekip ağlayacaksın! İşte o an özleyeceksin.. Eski sevgilini değil, Pili bitmiş oyuncak ayını.. Yanından ayırmadığın saflığını.. Sen de birgün anlayacaksın Dizlerini karnına kadar çekip, Çocukluğuna ağlayacaksın.. O küçük kız çocuğu değilsin artık.. Tel sarar kızıma tel sarar diyen babana Benzemeyecek bazı erkeklerin gözleri Ve özleyeceksin kendini O küçük kız çocuğu değilsin artık.. Ama birgün sende anlayacaksın Kenarları dantelli elbisesiyle Saçlarını özene bezene Yanlara ördüğün bez bebeğini Nereye koyduğunu Hatırlaman gerektiğini.. Ceyhun Yılmaz Nasıl Giderim Gittiğine inanmak istemezki gözlerim Mademki gitmedin ne bu gözyaşları derse biri ne cevap veriririm Dudaklarımı ıslatan yağmur bir daha yağsa nasıl yalnız ıslanırım Giderken hiç düşünmedin mi? Sabah odama gelse güneş sensiz nasıl uyanırım Hep korktuğumuz ölüm hani ikimizi birden götürecekti Şimdi gelse tutsa kolumdan ben nasıl giderim...! ! ! Ceyhun Yılmaz Nerdesin Gitmek kadar kolay gelebilir ayrılık sana Bir gece uyanınca bir gece yarısı uyanıpta Yüreğine bakınca anlarsın Gözlerin karanlığı seçer ağlarsın Bütün çekmecelere bakıp bulamazsın Bulamazda hüngür hüngür ağlayıp yokluğu anlarsın Sevinciyle uyandığım, sabahlara kadar ağladığım Bir gülüşüne çiçekler açtığım Sebebim, sevincim, herşeyim nerdesin Güneşlerim battı, şiirlerim bitti nerdesin Ceyhun Yılmaz Ölüm Kaç sabahtır geceye uyanıyorum, Ne oldu güneşe, aynalarda yokum. Dostlarım bir sıcak selamımı almaz oldu Dumanı tüten gözyaşlarıma dokunuyorum, elimi ısıtmıyor. Seni özlemek istedim oda olmadı ve sonra ağlayınca farkettim gözyaşlarım yanaklarımı ıslatmıyor yüreğimde bir ağrı, bir tek onu hissediyorum Hissedince anlıyorum, keşke veda edebilseyim sana Sımsıkı sarılıp güzel saçlarını koklayıp gitseydim Ölmüşüm ben bebeğim ölmüş Herkesin korktuğu gün bana bugünmüş. Ceyhun Yılmaz Özlem Vatan borcunu ödemeye gelmişti Vatanın hiç bilmediği toprağına Yeşil kıyafetler içinde, elinde kırmızı elma şekerinin eksikliği... Kırmızı yanaklarında Yaklaştım yanına Ne isterse verecektim Belli, garibandı biraz yüreği Dedim ki söyle elim avuçlarında Tuttum...bıraktım ellerini Elimi cebime attım Ne kadar param varsa o an verebilirdim ona Söyledim...canı birşey çekmiş olabilirdi Söyle dedim ne istersen... Dile benden ne dilersen... İstediğini veremezdim ANNEMİ BABAMI ÇOK ÖZLEDİM! ! 19.06.02 BİLECİK Ceyhun Yılmaz Rüzgar Rüzgarı seviyorum en çok Çünkü bir rüzgar seviyor beni Ensemden okşayıp yanağımdan öpüp gidiyor Ne zaman öpüceğini bilmeden hep seviyorum rüzgarı hep essin istiyorum bir rüzgar Rüzgarı seviyorum en çok Güneş açsa eriyorum Yağmur yağsa ıslanıyorum Rüzgarı seviyorum en çok Ben en çok rüzgarı seviyorum ya Sen rüzgarsın galiba Ceyhun Yılmaz
-
Amerika
Arkadaşlar walla bi şirket var 3000 dolar veriyosunuz sizi 3 aylığına amerikaya götürüyo.çok basit işlerde çalışıyosunuz mesela luna parkta insanlar alete binerken yardımcı falan oluyosunuz ama harika bahşiş geliyomuş verdiğiniz parayı çıkarıyomuşsunuz.dil öğrenmek isteyenler için birebir bence yatıcak yerinizi yemeğini herşeyi onlar karşılıyo...(gerçi amerikalılara hizmet etmem ve ettirmem ama napıcaaan dil işte)
-
Bir kitap :)
2. dunya savası oncesinde yasanmıs olan bir aşkı anlatan kitap .tarihi onemi ise halkevlerinin işlevini anlatmasıdır. yazarı :fatma gurel arka kapak : 'batmakta olan sonbahar güneşinin aydınlattığı ağaçlar, dar sokaklar ve renk renk evler, hepsi bana çok güzel göründü.... eğer yaşadığımız günlere değer kazandıran, anlam katan bir ülkümüz varsa, ona ulaşmak için yürüdüğümüz yollar, hatta zahmetli yürüyüşler bile bize bir mutluluk sunarlar.' cumhuriyetimizin gençlik yıllarıydı. tüm yurtta umut yüklü, ılık bahar rüzgarları esiyordu. çalışkan, yurtsever aydınlar, umutlar gerçek olsun diye uğraşıyorlardı. bu kitap 1936 yılında yaşanmış büyük bir aşkın ve o coşkunun romanı...
-
Ekmek arasına SALAM çaldı; 15 yıl hapsi isteniyor
İkinci 'baklava' vakası: Ekmek arasına SALAM çaldı; 15 yıl hapsi isteniyor Markette bir parça salamı cebine koyduğu sırada yakalanan 17 yaşındaki S.K. "hırsızlığa teşebbüs"ten 5 yıl hapisle yargılanıyor (26 Aralık 2005 Pazartesi) Gaziantep'teki "Baklavacı çocukların" hırsızlık olayı ve çarptırıldıkları ceza hukuk fakültelerinde "ders" olarak anlatıladursun, benzer bir olay Ankara'da yaşandı. 17 yaşındaki S.K., parayla aldığı yarım ekmek içine koymak için bir marketten bir parça salamı cebine koyarken yakalandı. Şimdi "hırsızlığa tam teşebbüs" ten 5 yıla kadar hapis istemiyle yaklaşık 1 yıldır 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi'nde tutuksuz yargılanıyor. Parası olmadığı için Ankara Barosu'nun görevlendirdiği avukat Onur Tatar tarafından savunulan S.K. ifadesinde olayı anlattı: "Suç tarihinde işsizdim. Ağabeyimin yanında kalıyordum. Dışarıda gezerken karnım acıktı. Son paramla yarım ekmek aldım. Bu sırada yanından geçtiğim markete girdim. Küçük bir salam aldım. Daha önce hiç yememiştim, canım çekti. Dışarıya çıkmadan yakalandım. Sadece karnımı doyurmak için salamı almıştım." Avukat Tatar da savunmada, "Ömründe salamı hep televizyon ekranlarındaki reklamlarda görmüş ve işsiz olan müvekkilim, bir anlık zaafiyeti nedeniyle bu suçu işlemiştir. Ancak şu an bir iş bulmuştur. Ceza alırsa, hem işinden olacak, hem de yaşamı alt üst olacak" dedi. İlyas Tüfekçi adlı işadamına ait Emirler Market'ten aldığı 5.5 milyon lira değerindeki salam nedeniyle yargılanan S.K. ceza alırsa, ilk defa cezaeviyle tanışacak. Avukat Onur Tatar "Devlet böyle davalarda, küçükleri cezalandırmak yerine topluma kazandırmak için şans tanımalı" diye konuştu.
-
Tansu Çiller!
(Sabah gazetesinden) Tiyatrocu Ali Poyrazoglu yeni oyununda, 23 ciltlik Anitkabir özel defterinden seçtigi bazi bölümleri seyircileriyle paylasti. Poyrazoglu, "Bu ülkede Basbakanlik yapmis Tansu Çiller, 5 kez çikmis Atatürk'ün huzuruna... Bes kez yazi yazmis deftere. Dördü hiç okunmuyor, besincisine de simdi ben okuyacagim sizlere." dedi ve Çiller'in metnini okudu: "Yüce önder. Ulu ve büyük Atam! Dogru Yol Partisi'nin 14'üncü yilini idrak ediyoruz. (Sonra 14'ün üzerini karalamis, 15 yapmis) Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin ve demokrasinin bekçileri olarak 16'inci yilimizda huzurundayiz... Davamiz yarim asirlik yani 65 yillik bir davadir. Milliyetçilik ve çagdaslik yolunda yarim asirdir yani tam 40 yildir yürüyoruz. Bu ülkenin çimentosu olmanin sevinci içindeyiz. Biz bu ülkenin çimentosuyuz. Bizimle tuglalari yapistiracaklar, duvar örecekler, bina yapacaklar, içimize girecekler. Ilkelerinin isigi altinda partimizin 17'inci yilini kutluyor, saygilar sunuyorum. Görüsmek üzere...."
-
Merhaba!
marti_name şurada bir başlık gönderdi: Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi TanıyalımMerhaba Arkadaşlar ben Zonguldak Ereğlisinden katılıyorum...www.ikile.com dan sevdiğim arkadaşlarım tavsiye ettiler burayı bana sağolsunlar yazılarınız gerçekten çok güzel Umarım paylaştıkça daha da güzelleşecek
-
Günün Türküsü
işte gidiyorum çeşm-i siyahım aramıza dağlar sıralansa da sermayem derdimdir; servetim, ahım karardıkça bahtım karalansa da haydi dolaşalım yüce dağlarda dost beni bıraktı ah ile zarda ölmek istiyorum viran bağlarda ayağıma cennet kiralansa/sıralansa da bağladım canımı/ömrümü zülfün teline yar beni bıraktın elin diline güldün mahzuninin garip haline mervanın elinde parelense de beyaz giyme toz olur siyah giyme söz olur gel beraber gezelim muradımız tez olur salına da salına da gel, haydi yavrum dön dolaş yine bana gel beyaz giyme tanırlar seni yolcu sanırlar zaten bende talih yok seni benden alırlar salına da salına da gel, haydi yavrum dön dolaş yine bana gel
-
Kürtlerle ilgili önyargılara cevap
Yapmayın arkadaşlar yaaa,var mı böyle iş ? yüzyıllardan beri bu topraklarda beraber yaşadık.hatta yaşamayı geçtim Cumhuriyet davasına yapılmış savaşlarda kürdü,türkü,lazı,boşnağı,alevisi,tatarı ne kadar ırk varsa cephede omuz omuza idi.beraber savaştılar,belki karavanalarını paylaştılar yada tek kalmış sigaralarını,belki yaralandıklarında birbirilerini taşıdılar yağmur gibi kurşunlar yağarken...biz neyi paylaşamıyoruz ? Üstelik 1980lerde kurulmuş bir çok örgüt vardı ve partiye karkere kurdistan (pkk) kurulurken örgüte üye insan sayısı 5 kişiydi sıkı durun bu 5 kişiden 3'ü TÜRK idi. geçmişten beri yapılmış yanlışlıklarla yaşıyoruz...Diyarbakırlı kürt bi vatandaş evladına Kürt ismi koymak istiyor ama koyamıyor yasaklardan dolayı...bu nasıl bi saçmalıktır elin ermenisi rumu istediği ismi koyuyor TC Kimliğine ama aynı toprağı yüzyıllardan beri paylaştığım kürt arkadaşım komşum kürt ismi koyamıyor..??? Her Cafede ingilizce parçalar çalıyo ama ben gidip kardeş türküler,Rojin vs. vs. dinleyince Pkklı kabul ediliyorum ? Bir sürü kürt arkaşım var ama bana gelip durup dururken hiç biri bıçak çekmiyor.İşte başımızdakiler hani Atatürk dermiş ya BASİRETSİZ diye başımızdaki basiretsiz insanlar BİZİM KÜRTLERLE BİR ALIP VEREMEDİĞİMİZ YOK.KÜRT SORUNUMUZ YOK!PKK SORUNUMUZ VAR diyemiyor!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
-
Taksim İlk Yardım Hastanesinde Temizlik Görevlileri Doktorluk Yapıyor!
İstanbul'daki Taksim İlkyardım Hastanesi'nin acil servisinde bir temizlik işçisi bir hastaya dikiş atıyor, bir diğeri ise görevli doktorun gözü önünde aynı hastaya pansuman yapıyor. (21 Aralık 2005 Çarşamba) İstanbul'daki bazı devlet hastanelerinde temizlik görevlilerinin doktorların gözü önünde hastalara dikiş atıp pansuman yaptığı, hatta mide yıkadıkları ortaya çıktı. Star TV'de yayınlanan 'Deşifre' programının ortaya çıkardığı sağlık skandalının ardından İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü soruşturma başlattı. Deşifre programında yayınlanan görüntülerde, Taksim İlkyardım Hastanesi'nin acil servisinde bir temizlik işçisi bir hastaya dikiş atıyor, bir diğeri ise görevli doktorun gözü önünde aynı hastaya dikiş atıyor. Hap içerek intihar etmek isteyen bir genç kızın midesini yıkayan temizlik işçisi de doktordan 'aferin' alıyor. Hasta: "Yadırgamadım..." Temizlik görevlileri doktor sayısının azlığından mecburen dikiş attıklarını ve pansuman yaptıklarını söylüyor. Hastalar da bu durumdan şikayetçi değil. Temizlik görevlisi tarafından midesine dikiş atılan hasta, "yadırgamadım. Temizlik işçisi de yapabilir" diyor. Bu olayın bir benzeri de Haseki Hastanesi'nde yaşıyor. İlkokul mezunu temizlik işçileri burada da pansuman yapıyor, dikiş atıyor, mide yıkıyor. Aralarında hastaların röntgenlerini yorumlayanlar bile var. Samatya Devlet Hastanesi'nde de durum aynı. Burada dikiş atma ve mide yıkama dışında, kırık-çıkık işleri de temizlik işçilerinden soruluyor. Temizlik işçisi, ortopedi servisinde doktorun gözü önünde hasta muayene edip doktorun imzasını taklit ediyor, kaşeyi basıyor ve hastayı röntgene gönderiyor. Deşifre programında yayınlanan bu görüntülerin ardından İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü, skandalın sorumluları hakkında soruşturma başlattı
-
Güldünya gülemedi
walla hep deriz Allah akıl fikir versin diye.yok yok akıl fikir vereceğine VİCDAN versin wallaha daha makbul geçer yaw!
-
MEHMETÇİK
Çanakkale Şehitleri Anısına......... Tüm Çanakkale şehitleri anısına Ruhunuz Şad olsun Çanakkale açıklarında Düşman gemileri, Bekliyorlar Boğazları geçmeyi, Varacaklar İstanbul'a, İşgal edecekler Güzel Ülkemi. Her gemi sanki birer yüzer kale, Mart'ın On sekiz i Günlerden Perşembe, Hepsine yetti Nusret Mayın Gemisi, Ne Queen Elizabeth kaldı ne İnflexible. Denizden geçemediler hedefleri oldu Alçıtepe, Çıkmak istediler bu defa Seddül Bahir e, 82 bin kişiyle geldiler Çanakkale ye, Mustafa Kemal vardı on binlerce Mehmet’le. Seyit onbaşı kaldırdı 276 kiloluk top mermisini, Şaşırttı bu mermi onlarca Düşman gemisini, Çhurchill, Fisher,General Hamilton ve Loyd George, Hepsi Şapka çıkardı böyle kahraman Millete. Geçit yok Çanakkale den öteye gidilemez, On binlerce Mehmetçik kanıyla boğar sizi, Mustafa Kemal Taarruz değil Ölmeyi Emretmişti, Buradan değil gemiler, bir kuş bile geçemez. Bu günler bize o Kahramanların hediyesidir, Hepimiz yazılan bu destanı çok iyi bilelim, Bir Ulusun yoktan var oluş hikayesidir, O Şehitlere tüm ülke hürmet edelim...
-
Kürk'e Hayır!
Gerçek kürk kullanılmış ürünleri giymek seri katliamdan para kazananları yükseltmektir. Her yıl milyonlarca hayvan kürkleri için akıl almaz yöntemlerle öldürülmekte (boyun kırma, vajinadan elektrik verme...), boşalan kafeslerini yeni milyonlarca talihsiz türdeşleri doldurmaktadır. İlkelliği moda diye önümüze süren katiller, üzerlerine postunu geçirmek için katlettikleri hayvanların da kendileri gibi yavruları olan, yaşamak ve türünü devam ettirmek için uğraşan canlılar olduğunu görmezlikten gelmektedirler. Talebin büyüklüğü ise katillerin iştahını arttırmakta ve yeni katillerin piyasaya kazandırılmasına yardımcı olmaktadır. Eee madem ortaya böyle bi konu attım biraz daha derine gireyim hangi hayvanlar nasıl öldürüyo onuda yazayım : Kurban: Rakun Orijini: Kuzey Amerika Öldürülme Şekli: Boğularak Kurban: Kunduz Orijini: Her yer (kuzey kara) Öldürülme Şekli: Boğularak Kurban: Tilki Orijini: Türlerine göre farklı bölgeler Tilkiler kürk sanayiinde en çok kullanılan canlılardandır. Kurban: Ermin Orijini: Avrupa, Kuzey Amerika, Asya Kurban: Karagül Kuzuları Kuzular doğar doğmaz kesilirler. Çünkü postlarından elde edilen astraganın kalitesi lülelerin açılmamış olmasına bağlıdır. Kurban: Tavşan En kaliteli kürk yavruların ergenlik çağına girdiği dönemde öldürülmeleri ile elde edilir. Kurban: Porsuk Orijini: Avrupa, Asya Derisinden kaliteli bavullar kıllarından traş fırçaları yapılabilmektedir. Kurban: Vizon (Mink) Orijini: Soğuk ülkelerde su kıyıların Vizonları öldürmeden önce tek tek kürkleri incelenmelidir. Boşuna gıda vermemek için mevsimi dahilinde hepsi öldürülmeli ancak hasarlı kürkler kullanıma sunulmamalıdır. Kurban: Su Samuru Orijini: Avusturalya hariç tüm bölgeler Öldürülme Şekli: Boğularak Kurban: Sincap En makbul rengi gümüşi gri olanıdır. Kurban: Kokarca Kurban: Vaşak Kurban: Nutria Kurban: Fok Kanada' da sivri demirlerle vurularak yavruları ile birlikte öldürüldüğü sahnelerden sonra avlanmamaları yönünde büyük mücadeleler saşlamıştır. Kurban: Çinçilla NELER YAPABİLİRİZ ? Kürk kullanımının azalması kitlelerin bilinçlendirilmesiyle ve bu ilkellik hakkındaki gerçeklerin duyurulmasıyla olasıdır. Bu bağlamda protesto dilekçeleri oluşturabilir, gereken mercilere dağıtımında aktif olarak çalışabilirsiniz. Düzenlenecek protesto gösterilerine katılabilirsiniz. Çeşitli basın-yayın organlarını takip ederek kürk kullanımının yayılması ve desteklenmesi yönündeki taraflı yayınları basın ilkelerine uymaları hususunda uyarabilirsiniz. Afiş ve broşür vb. tanıtım materyallerinin tasarımına yardımcı olabilir, basımına ya da dağıtımına katkıda bulunabilirsiniz. Yeni e-kartlar tasarlayabilir, bu kartları kullanarak “Kürk’e Hayır” mesajını yayabilirsiniz.
-
burdan bir açelya geçti
arada bi eşeklik edince yani seni kırdığım zaman ikilede şarkı yazardım.baya bi geç olacak ama inşallah bigün okursun bunu.ben sana karşı çok mahçubum zilan...özür diliyorum ama biliyorum bi işe yaramayacak en iyisi ben bildiğim yoldan özür dileyeyim...benimkide böyle olsun: zilan yoldaş senin çıplak bedeninde kurşunlar dönüşür çiçeğe onurun bir dağ gibi direnir düşmanın soysuzluğuna duyduk senin çıplak bedeninden yükselen çağlayan sesini diyodun ki anam babam halkım dünyanın tüm halkları ve siz türk kardeşlerim örtün beni barikatlarda sokaklarda okullarda ve sevdalarda direnen onurunuzla örtün beni dağ çiçekleriyle kanımla suladığım toprağımla ulusumuzun emeğimizin ve insanlığın onuruyla örtün beni kardeşlerim ben türküm arabım irlandalı yahudi kızılderili kürdüm ben yakın beni salın küllerimi ağrı doruklarından anadolu'ya soysuzluğun bir daha yeşermeyeceği geleceğe taşıyın beni örtün beni
-
TSK PKK ile çatışmayı seviyor; bu onu güçlü ve önemli kılıyor
'TSK PKK ile çatışmayı seviyor; bu onu güçlü ve önemli kılıyor' demişti... Çiçek: 'Lagendijk'ı KINIYORUZ...' Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk'in Türkiye'yi hedef alan açıklamalarını esefle kınadıklarını belirterek şunları söyledi: (19 Aralık 2005 Pazartesi) ''Türkiye'yi ziyaret eden yabancı misafirlerimizden bizim beklediğimiz, Türkiye'nin değerlerine, kurumlarına olabildiğince saygılı olmalarıdır'' Çiçek, Bakanlar Kurulu Toplantısı'nın ardından yaptığı açıklamada, Orhan Pamuk davası ile ilgili son günlerde yargılama faaliyetleri konusunda ülkede yaşanan tartışmalara değinerek, bu nedenle Türkiye'ye gelen bazı parlamenterlerin olduğunu dile getirdi. Çiçek, Türk Milleti'nin misafirperver olduğunu, gelen herkese olabildiğince saygı ölçüsü içinde davrandığını anlatarak, ''Ancak Türkiye'yi ziyaret eden yabancı misafirlerimizden bizim beklediğimiz, Türkiye'nin değerlerine, kurumlarına olabildiğince saygılı olmalarıdır. Avrupa Parlamentosu içinde Türkiye yanlısı bir kısım çalışmaları dolayısıyla tanıdığımız Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı Lagendijk'in açıklamalarını esefle karşıladığımızı, üzüldüğümüz ve kınadığımızı bu vesileyle ifade etmek istiyoruz'' dedi. Çiçek şöyle devam etti: ''Özellikle TSK'yı PKK terör örgütü ile aynı kareye, aynı kefeye koyarak bir değerlendirme yapmış olmasını esefle karşılıyor ve kınıyoruz. Çünkü Türk Ordusu, bu milletin ordusudur, milli bir ordudur. Ve ülkenin en değerli kurumlarının başında gelmektedir. Hükümet olarak şahidiz ki 3 yılı aşan bir süreden beri, bu hükümetin Türkiye'nin AB üyeliği süreciyle ilgili olarak yaptığı çok önemli gayretler var. TSK, Türkiye-AB ilişkilerinin en iyi şekilde yürütülebilmesi ve Türkiye'nin lehine azami faydanın sağlanabilmesi açısından önemli ölçüde destek vermiştir. Bütün bunlar ortada iken, bunu bir terör örgütü ile beraber değerlendirip, bazı yanlış kareler içine oturtmuş olmasını, Türkiye'yi yeteri kadar tanımadığını ya da kendisine yanlış bir kısım bilgilerin verilmiş olmasından dolayı yanlış bir değerlendirme olarak değerlendirmemiz mümkündür.'' Çiçek, Türkiye ile ilgili beyanda bulunacakların, ayak üstü, yarım yamalak bilgilerle beyanat vereceklerine, gittikleri ülkenin değerlerine ve kurumlarına saygı ölçüleri içinde değerlendirme yapmalarını tavsiye etti
-
Sokak Çocukları
İlk önce olaya şurdan bakalım : sokak çocukları tehlikeli demek yerine sokak çocukları TEHLİKEDELER demek daha doğru bence.ben zonguldakda yaşıyorum ama duyduğuma göre Anadoludan trenle çıkan insanların nerede inecekleri belli.hani istanbula izinli giriş olayı varya onun gibi bişi yapılabilir.mesela trenden inildiği gibi en azından yaşı küçük olanların aileleri beklenmeli.elini kolunu sallaya sallaya nereye gidebilir ki bi çocuk ? ramazan aylarında kurulan iftar çadırlarını tüm yıla yaymak kimsenin aklına yada işine gelmiyor.devlet baksın dicem ama adamların çoooooooooook önemli sorunları var meselaaa Taksim Meydanına Camii yapmak gibi ))) arkadaşlar lütfen yormayalım devletimizi
-
Vahşete Ortak Olmayın!
COCA COLA NIN SAHIBI, CNN DE YAPTIGI AÇIKLAMA ILE TEMMUZ AYININ TÜM GELIRINI VE BUNDAN SONRAKI AYLARIN KAR PAYLARINI ISRAIL DONANMASINA DEVRETTIGINI AÇIKLADI! Coca cola yine devrede!!. Kapitalizmin ve Amerikan emperyalizminin simgesi olan Coca-Cola, sanki Amerikanın en çok vergi veren, Amerika'yı giriştiği tüm terör olaylarında destekleyen, Irak'ta, Afganistan'da, Filistin'de ve dünyanın heryerinde masumlara yönelik saldırıların mali destekçisi değilmiş gibi, Asla Unutma! ASLA UNUTMA!!! Her Coca Cola Alışınızda, Her Mac Donald's'a girişinizde, Her CareFour Marketlerindeki alışverişinizde, Her Nestle çikolata yediğinizde ya da Nescafe yudumladığınızda Her Ariel Matik kullanışınızda yukardaki görüntülere ortak olacağınızı unutmayın! Bugün bunları yapanların Yarın aynı şeyleri bizlere de yapacaklarını da unutmayın!!!