Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Taner Bayram

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.352
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    15

Taner Bayram tarafından postalanan herşey

  1. Bende israrla 80ci kere soyleyecegim. Sizin bu dedikleriniz soyeleyenler aslinda Turk adinin IRKA ve IRKCILIGA dayandigini cok iyi biliyor ama "ulus devleti" maskesi altinda gizliden MILLIYETCILIK yapiyor... Inanmiyorum sizin bu tanimlamaniza ya da sizlerin TURK adini boyle algilamaniza.
  2. Hadi ya? Kardesim o islemeyen Adalet sisteminiz bile bu faili mechul cinayetlerin devletin guvenlik gucleri icinde kurulan JITEM ve benzeri ceteler tarafindan bizzat yapilmis oldugunu ispat etmis ve bazi kisileri (az da olsa) cezalandirmis. Zira Turkiye'de en ufak seyi bile PKK ustune atma aliskanligi varken, merak ettigim su: neden bir cogu faili mechul cinyaeti dosyasi sonucsuz kapatilmis? Garip bir sey! Herhalde PKK'nin yapmasina ragmen devletimiz PKK'nin uzerine atmaktan cekiniyor. Yok daha neler!
  3. Ya golge etsek bile yaramaz ki ise.
  4. Faili meçhul cinayetler Abdülkadir Aygan'ın anlatımlarında JİTEM tarafından öldürüldüğü söylenen kişiler şunlardır: Musa Anter, Vedat Aydın, Musa Toprak, Mehmet Şen, Talat Akyıldız, Zahit Turan, Necati Aydın, Ramazan Keskin, Mehmet Ay, Murat Aslan, İdris Yıldırım, Servet Aslan, Sıddık Yetmez, Edip Aksoy, Ahmet Ceylan, Şahabettin Latifeci, Abdülkadir Çelikbilek, Mehmet Salih Dönen ve ismi öğrenilemeyen amcası, İhsan Haran, Fethi Yıldırım, Abdülkerim Zoğurlu, Zana Zoğurlu, Melle İzzettin ve ismi öğrenilemeyen şoförü, Hakkı Kaya, Harbi Arman, Fikri Özgen ve Muhsin Göl.[38] Abdülkadir Aygan 1990-1991 yıllarında Diyarbakır'ın Şehitlik semtinde yeralan JİTEM Bölge Grup Komutanlığı'nda. Fotoğrafı çeken: Cem ErseverBu kişilerden 1969 doğumlu Açık Öğretim 2. sınıf öğrencisi olan Murat Aslan; 10 Haziran 1994 gününde Diyarbakır'a bağlı Yenişehir Semti, Ali Amiri 1. Sokak'ta arkadaşlarıyla birlikteyken polis kimliği gösteren kişilerce yaka paça bir arabaya bindirilmiş ve o günden itibaren kendisinden haber alınamamıştır. Abdülkadir Aygan'ın yıllar sonra Ülkede Özgür Gündem gazetesine verdiği röportajda Abdülkerim Kırca'nın emriyle,[39] Murat Aslan'ın zorla sivil Toros arabaya bindirilerek Silopi JİTEM İstihbarat Tim Komutanlığı'na götürüldüğünü ve burada işkenceyle sorgulandıktan sonra Dicle Nehri'nin kenarında Körtük Köyü'nün karşısına düşen bir derede üzerine benzin dökülerek, yakıldığını iddia edilmiştir. Aygan'ın ifadeleri üzerine Murat Aslan'ın babası İnsan Hakları Derneği Şube Başkanı Selahattin Demirtaş ve Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu ile 19 Nisan 2004 günü Silopi Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurdular. Talep üzerine avukat heyeti ile askeri yetkililer ve bir doktorla olay yerine gidildi. Savcı Ayhan Önder'in açtırdığı mezardan, toprağın yaklaşık 15 cm altında yanık izleri belli olan kemikler çıktı. Yapılan DNA testinde kemiklerin Murat Aslan'a ait olduğu kesinleşti.[38][40] 1995 yılında Şırnak’ın Silopi ilçesi'nde yaşayan Hasan Ergül, kaçırılmış ve kendisinden bir daha haber alınamamıştı. Yine yurtdışında yaşayan Aygan’ın ifadeleri üzerine, Elazığ kimsesizler mezarlığında bir mezar açıldı. Mezardan alınan kemik parçaları üzerinde yapılan DNA testi sonucu cesedin Hasan Ergül'e ait olduğu kesinleşti.[41] Yüksek rütbeli asker ölümleri 1990'lı yıllarda Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis ve ekibinden olan pek çok komutan kuşkulu bir şekilde ölmüştür. Bu askerlerin ortak yanı ise halka yakın, yasadışı şiddet yöntemlerini tasvip etmeyen, bu tip yaklaşımların bölge halkını PKK'ya yaklaştırdığını savunanan kişiler olmalarıydı.[42] Bitlis'in ekibinden olan Mardin Jandarma Alay Komutanı Albay Rıdvan Özden'in, 12 Ağustos 1995'te PKK ile girdiği bir çatışmada alnından vurularak hayatını kaybettiği açıklanmış cenazesi eşinin talebine rağmen otopsi yapılmadan toprağa verilmişti.[43] Mardin'de görev yaptığı sırada PKK ve JİTEM'in uyuşturucu ticaretini ortaya çıkaran ve resmî aracına kurulan bir pusudan sağ olarak kurtulan[26] albayın eşi Tomris Özden, 1995'ten bu yana, "eşinin ölümünü kuşkulu bulduğunu" ifade etmiştir. Tomris Özden, cenaze sırasında eşinin ölüsüne baktığında resmi ölüm raporundakinin aksine alnından vurulmamış olduğunu söylemektedir.[44] Bayan Özden, eşinin Mardin'de görev yaptığı sırada Veli Küçük ve ekibi tarafından JİTEM'e girmesi yönünde baskı yapıldığını da öne sürmüştür.[26] Bunların yanısıra, bir PKK itirafçısı Özden'in çatışmada ölmediğini iddia etmiş ve Özden'in emrinde çalışan askerlerden biri “Komutanımızı yanındaki asker öldürdü” açıklamasında bulunmuştur.[26] Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın 22 Ekim 1993 tarihinde Lice Asayiş Bölük Komutanlığı binası önünde vurularak öldürülmüş, suikastın PKK tarafından gerçekleştirildiği duyurulmuştu. Ancak, Yüksekova Çetesine yönelik soruşturma kapsamında sorgulanan bir çete üyesi verdiği ifadede Aydın'ın JİTEM adına çalışan itirafçılar tarafından öldürüldüğünü iddia etmiş,[43][45] Ergenekon soruşturması için ifade veren "Deniz" kod adlı gizli tanık, Aydın'ın bir asker tarafından öldürüldüğünü, cinayeti işleyen askeri de başka bir askerin öldürdüğünü söylemiştir.[46][43] Genelkurmay ise JİTEM iddialarını reddetmekte, Özden ve Aydın'ın PKK tarafından öldürüldüğünü savunmaktadır.[47] Güçlükonak Katliamı Ana madde: Güçlükonak Katliamı Ocak 1996'da içerisinde 11 köylünün bulunduğu bir minibüs tabur Şırnak'ın Güçlükonak ilçesinde silahlı bir grup tarafından durdurulmuş ve kimliği belirlenemeyen bu kişilerce kurşun yağmuruna tutulup yakılarak katledilmiştir. Olayın hemen ardından Genelkurmay Başkanlığı, saldırının bir PKK eylemi olduğunu ilân ederken PKK ise bu olayı üstlenmemiş ve ilgilerinin olmadığını açıklamıştır.[48] Katliamın devlet güçleri tarafından işlendiğine dair bir çok iddia atılırken,[49][50][51][52] olaydan 13 yıl sonra dönemin İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Adnan Ekmen, Yeni Aktüel dergisine verdiği bir röportajda; katliamı PKK'nın değil JİTEM'in gerçekleştirdiğini savunmuştur.[53][54] Ekmen, vücutları elbiseleri ve üzerlerindeki tüm malzemeler yanarak kül olan 11 kişinin tümünün kimliklerinin sapasağlam ve askerin elinde çıktığını ve görüştüğü bir korucubaşının da katliamı PKK'nın gerçekleştirmediği iddiasını doğruladığını belirtmiştir.[54] Ekmen, Güçlükonak Katliamının yaşanmasından bir gün sonra Avrupa Parlamentosu’nda Yeşiller Partisi ve sosyalistlerin verdiği ve PKK’nın ateşkesine Türkiye Devleti’nin ne cevap vereceğinin sorulacağı karar tasarısının görüşülecek olmasına dikkat çekmiştir. Türkiye; Avrupa Parlamentosu'na PKK'nın Güçlükonak Katliamı ile ateşkesin bozuluğunu öne sürmüştü. Adnan Ekmen, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara çağrıda bulunarak isterlese bildiklerini anlatacağını söylemiştir.[54] Ayrıca Güçlükonak Katliamı'nın gerçekleşmesinden yaklaşık altı ay sonra "Aydın ve sanatçıların oluşturduğu Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu" katliamın devlet güçlerince gerçekleştiği iddisıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurmuş, AİHM'de görülen dava sonucunda Türkiye "etkili soruşturma yürütmediği" için mahkûm edilmişti.[48][55] Ergenekon savcılarına gelen bir ihbar mektubunda olayın sorumlusunun Ergenekon zanlısı albay Mustafa Levent Göktaş olduğunun iddia edilmesi[56] üzerine bu olay hakkında tekrar soruşturma açılmıştır.[57] Musa Anter Yaptığı itiraflarda Diyarbakır'da 10 yıl önce kaybolan Murat Aslan'ın Silopi'de gömüldüğü yeri tarif eden ve cesedinin bulunmasına sağlayan Abdülkadir Aygan 20 Eylül 1992’de kimliği belirsiz kişilerce öldürülen Kürt yazar Musa Anter'in kendisinin içinde olduğu bir tim tarafından öldürüldüğünü söyledi. [58][59][18] Gaffar Okkan Abdülkadir Aygan, 2004 yılında bir röportajında Gaffar Okkan suikastına değinmiş ve "Diyarbakır'da 10 yıl görev yaptım. Ne tür güvenlik önlemleri alındığını iyi biliyorum. Bir kişinin, resmi bir hüviyete sahip değilse ya da arkasında bir resmi güç, askeriye, emniyet, MİT yoksa silahlı olarak şehir içinde eylem yapması, sonra da uzaklaşıp gitmesi ve izini kaybettirmesi çok zordur." demiştir. Aygan, JİTEM'e çalışan ve Gaffar Okkan'ın JİTEM hakkında bilgi almak için emniyette sorguldığı Muhsin Gül'ün poliste işkenceye alınıp çözüldüğünü, daha sonra Gül'ün JİTEM tarafından öldürüldüğünü de kaydetti.[60] Cizre'deki 20 faili meçhul Vikikaynak'ta, Albay Cemal Temizöz Hakkındaki Savcılık İddianamesi ile ilgili metin bulabilirsiniz.Eski Cizre Jandarma Alay Komutanı Cemal Temizöz 23 Mart 2009 günü Cizre'de görev yaptığı sırada yaşanan faili meçhul cinayetler nedeniyle gözaltına alındı. Bu olayın öncesinde Cizre'nin Kuştepe köyünde faili meçhul cinayet iddiaları hakkında yapılan kazı çalışmaları sonucu 20 kemik parçası bulunmuş ve soruşturma kapsamında eski Cizre Belediye Başkanı Kamil Atak ve oğlu tutuklanmıştı. Olay hakkında gözaltına alınan kişilerin ifadelerinde Temizöz'ün adı geçmekteydi.[61] 2009 Temmuz ayında açıklanan 104 sayfalık iddianamede Cizre'deki 20 cinayetten sorumlu tutulan Temizöz'ün 9 kez ağırlaştırılmış müebbet hapsi istendi.[62] JİTEM davası 1990'lı yıllarda Diyarbakır ve çevresinde 8 kişi kaçırılarak öldürülmesi ile ilgili başlatılan soruşturmalarda, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım, Abdülkadir Aygan ve albay Abdülkerim Kırca'nın aralarında bulunduğu 8 kişi olaylardan sorumlu tutuldu. 1992 açılan hazırlık soruşturmaları 2005'te sona erdi ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı 8 dosyayı birleştirerek dava açtı. Görevsizlik kararları nedeniyle 2009'a kadar askerî ve sivil mahkemeler arasında gidip gelen 8 cinayetle ilgili davaya Diyarbakır'da bulunanmahkemelerin bakması kararına varıldı.[63] Şemdinli olayları Vikikaynak'ta, Şemdinli İddianamesi ile ilgili metin bulabilirsiniz. Bagajdan çıkan belgelerden Seferi Yılmaz'a ait Umut Kitabevi'nin krokisiAna madde: Şemdinli olayları Yakın zamanda JİTEM adının Türkiye gündemine geldiği en önemli olay 2005'te Şemdinli'deki Umut kitabevinin bombalanmasıdır. 9 Kasım 2005 günü Seferi Yılmaz'a ait kitap evi JİTEM mensubu olduğu iddia edilen[64] 3 kişi tarafından bombalanmış ve bir kişi ölmüştür. Olayın sorumluları astsubay başçavuş Ali Kaya, Özcan İldeniz ve Veysel Ateş halk tarafından yakalanarak polise teslim edilmiştir. Olayların ardından TBMM başkanı Bülent Arınç JİTEM'in varlığı konusunda açıklama yapılmasını istedi.[65] Şemdinli olayları hakkında Van Cumhuriyet Başsavcısı Ferhat Sarıkaya tarafından hazırlanan iddianamede olayın devlet görevlileri tarafından düzenlenen bir terör eylemi olduğu savunulmuş,[66] bunun yanısıra dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt hakkında da bir dizi iddia da bulunulmuştur. Sarıkaya, iddianamesinde Büyükanıt'ın sanık Ali Kaya için, 'Tanırım, iyi çocuktur' sözleriyle adli yargıyı etkilemeye teşebbüs ettiğini Diyarbakır'da 7. Kolordu'da görev yaptığı sırada suç işlemek amacıyla çete kurduğunu öne sürdü. [67]Yaşar Büyükanıt hakkında soruşturmaya talebi Genelkurmay tarafından reddedilirken savcı Ferhat Sarıkaya Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun 20 Nisan 2006 günü almış olduğu kararla meslekten tardedilmiştir. Kurulun 5 hukukçu üyesi ve Adalet bakanı Cemil Çiçek ihraç yönünde oy kullanırken tek karşı oy müsteşar Fahri Kasırga'dan geldi. [68] Ancak mahkeme Sarıkaya'nın iddianamesinin iade edilmesini gerek görmemiş çalıştırılmasına lüzum görülmemiş ve sanıklar 39'ar yıl hapis cezasına çarptırılmıştır.[69] Akabinde yargılamayı yürüten mahkeme üyeleri gene HSYK tarafından bu mahkemeden alınarak başka yerlere gönderilmiştir. Bu karar daha sonra Yargıtay'ın önüne gelmiş ve Yargıtay tarafından olayda askeri yargının görevli olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.[70] Üyeleri değiştirilen mahkeme tarafından da bu görevsizlik kararına uyularak dosya askeri ceza mahkemelerine gönderilmiştir. Sivil mahkemenin ağır cezalara çarptırdığı sanıklar, askeri mahkeme tarafından ilk celsede serbest bırakılmışlardır.[71] Askeri mahkemede sanık Tanju Çavuş 8 yıl ceza almıştır. ALINTI: Kaynak; -http://tr.wikipedia.org/wiki/Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele-
  5. Sizin burada avukatligini yaptiginiz Yesil kod adil Mahmut Yildirim kimdir bir goz atalim. Mahmut Yıldırım Mahmut YıldırımMahmut Yıldırım (Kod adı: Yeşil) Ahmet Demir adıyla bilinen Kontrgerilla elemanı Yeşil'in gerçek adı[1]. Bingöl, Solhan ilçesi Dicnik Köyü'nde 1951 yılında doğdu. MHP kökenli, 1973'te Bingöl Genç İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından kullanıldı ve ilişki aynı yıl MİT Tatvan Bölge Müdürlüğü'ne devredildi. [kaynak belirtilmeli] Kasım 1975'te askerden geldikten sonra Millî Görüş hareketi içinde MİT adına çalıştı. Yıldırım, Elazığ'da 1977'de Etibank Ferro Krom tesislerinde puantör olarak göreve başladı. İşlemleri 20938 sicil numarası üzerinden yapılıyordu. Tam dört yıl sonra farklı bir göreve soyunup, farklı bir isimle anılmaya başladı. Yeni adını gözlerinin rengi olan "Yeşil"den almadı. Yeşil denmesinin nedeni, gözlerinin rengi değildi. Çünkü o kahverengi gözlere sahipti. Operasyonlarda PKK’li gibi giyinen Mahmut Yıldırım, güvenlik görevlilerince ayırt edilebilmek için ‘yeşil fular’ takıyordu. [kaynak belirtilmeli]Susurluk kazasından sonra ortaya dökülen ilişkiler, pek çok cinayetin tetikçisi olduğunu ortaya koydu. Herkes Yeşil'den söz etti ancak bulunamadı. Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz, aldığı bilgileri aktarırken Yeşil'in öldürüldüğünü söyledi. Ancak kısa bir süre sonra Yeşil, İHD Başkanı Akın Birdal'ı vuranların arkasındaki isim olarak ortaya çıktı. Daha sonraki bilgiler Yeşil'in hâlâ hayatta olduğunu ortaya koydu. Susurluk Raporu'nda da Yeşil'e 12 sayfalık özel bir yer ayrıldı. Ahmet Demir, Mehmet Kırmızı sahte kimliklerini kullanan, Güneydoğu'da "Sakallı" adıyla bilinen Solhanlı Mahmut Yıldırım'ın geçmişi bir ölçüde deşifre edilebildi. Bir dönem MİT'te, bir dönem JİTEM'de görev aldığı anlaşıldı. JİTEM subayı Ahmet Cem Ersever'in öldürülmesinden, Güneydoğu'daki pek çok fail-i meçhul cinayete kadar sayısız olayda tetikçilik yaptığı belirlendi. Hatta Abdullah Öcalan'ın Suriye'de öldürülmesi için görevlendirilen ekipte de yer aldığı öne sürüldü. [kaynak belirtilmeli]Afyon Cezaevi'nde Sabancı suikastı sanıklarından DHKP-C'li Mustafa Duyar'ı Türkiye'nin Şam Büyükelçiliği'nden alıp getiren ekipte onun da adı sayıldı. Ancak istihbarat birimlerinin kamuoyuyla pek de paylaşmadığı kanıya göre, aslında "Yeşil" tek bir kişinin değil, birden fazla görevlinin kullandığı ortak kod adı. Yeşil kodunu kullananlardan biri üst düzey görevlerde bulunuyor. Bir dönem Güneydoğu'da PKK'ya karşı yürütülen mücadelede özel operasyonlar, karşı gerilla eylemleri ve taktikleri onun yönetiminde yürütüldü. Mahmut Yıldırım ise Yeşil kod adıyla dolaşan bir tetikçi. Ankara'da bir pavyonda eğlenirken olay çıkarttığı için gözaltına alınan, götürüldüğü Emniyet Müdürlüğü binasında Orhan Taşanlar ve ekibi tarafından kaburgaları kırılana kadar dövülen Yeşil'i polisin elinden alan ve MİT'te tedavi ettiren kişinin Mehmet Eymür olduğu öne sürüldü. Üzerinde taşıdığı telefonla aradığı yerler arasında resmî kurumların yanı sıra Abdullah Çatlı, Sami Hoştan, Sedat Peker gibi isimler de bulunuyor. Mesut Yılmaz'a Budapeşte'te yumruk atanlar da Yeşil'in telefonundan arananlar arasında yer alıyor. Yeşil adının korkuyla anılması Susurluk çetesi tarafından tahsilat amacıyla kullanıldı. Susurluk çetesinin tehditle para topladığı kişileri arayan hep Yeşil idi. Ömer Lütfü Topal'ın öldürülmeden önce para yatırdığı Ziraat Bankası Ankara Heykel Şubesi'ndeki hesabın sahibinin de Ahmet Demir kimliğini kullanan Yeşil olduğu ortaya çıktı. Musa Anter, Cem Ersever, Tarık Ümit ve Behcet Cantürk olmak üzere birçok faili meçhul cinayette "zanlı" olarak isminden söz edilmektedir. Mahmut Yıldırım'ın izi uzun süredir bulunamadı. Yaşayıp yaşamadığı konusunda da net bir bilgi henüz yok." Siz cidden boyle hukuk disi bir yapiyi mi savunuyorsunuz sayin Kaplan?
  6. Ben de yarin kayit islemlerine baslayacaktim . NE yapacagim simdi ben?
  7. Dostum, Turk oldugunuzu ifade etmistiniz onceki iletilerinizde. Kurtce "Ez qurbene te bwim" deriz... "Kurban olayim" karsiligi oluyor herhalde Turkce de. Iste ayni o misal, yazdiklarinizdan dolayi... Cok yasayin!
  8. Iste benim gibiler sizin bu dedikleriniz gozleriyle gordugu icin gozleri yasariyor. Bunu bir sekilde Turk dostlarimiza iletmemiz, onlari bilgilendirmemiz lazim. Ancak bu sekilde onlar da o bolgelerde olan bitenler hakkinda Bati'da yapilan propagandalardan ziyade GERCEKLERI ogrenebilir. Ama maalesef bizler bunu yapmaya calistigimizda da bolucu olarak algilaniyoruz.
  9. Peki tamam... PKK'yi Turkiye'den cikardik. Peki o zaman 20 milyon Kurdu ne yapacaksiniz? Cunku sorun PKK'nin dagilmasiyla da bitmez...
  10. Ciddimisiniz? MHP ne diyor? "gerekirse daga cikariz" diyor... CHP ne diyor "Dersim Katliami yontemleri bugun de kullanilsin" diyor... Ve sizce bunlar tahrik olmuyor...
  11. Tenqeriin, Ben Ahmet Kaya "Kurtce klip yapmak istiyorum" dedigi icin Serdar Ortac'in davetlileri Ahmet Kaya'yi linc ettirebildigi ve serbest, hakkinda hic bir dava acilmadan yasayabildigi Turkiye'den bahsediyorum... Lutfen burada bana kalkip kimsenin Turkiye'de Kurtlerin kimligine ve diline saygisizlik etmedigini soylemeyin!
  12. Bakin bu dediginiz dogru degil. Zira eger etnik ve dini kimlikler sorun edilmemis olsaydi Turkiye'de senelerdir, ne Ermeni olaylari olurdu, ne Kurtlerin dilleri ve kimlikleri yasaklanirdi ne de Aleviler baski altinda olurdu. Yani su etnik ve dini ayrilik dalgasini yaratanda bu etkenlerdir. Yani bu olaylari yaratanlardir. Cunku olup olmadik yerde cikmaz boyle seyler. Bence Kurtce yasaklanmamis olsaydi, Kurtlerin kimlikleri inkar edilmemis olsaydi, Kurtlere kendi tarihlerini ve kulturlerini ogrenmeleri yasaklanmasaydi su an Turkiye'de bir Kurt Sorunu da olmazdi. Bu dedigimin ne kadar dogru oldugunu siz de cok iyi biliyorsunuz. Ya Turk Kurt hepimiz ayniyiz, neden boyle seyler oldu ve neden bu olanlar hala inkar ediliyor. Iste biz Kurtleri kizidiran dey de bu! Gelin beraber ve baris icinde yasayalim be kardesim. Ne kotuluk gelir bundan?
  13. Eh elektrik te sadece DB'de mi caliniyor? Ardahan'da, Kars'ta, Istanbul'da calinmiyor mu? Istanbul, Izmir, Ankara da fakirlikten gece kondularla dolu degil mi? Neden burada "elektrik bile sadece Kurtler tarafindan cilinir" gibilerinden yorum atiyorsunuz? Biraz durust olun!
  14. O zaman onumuzdeki en buyuk sorun olan, bir adalet sorunu olan Kurt Sorunu'nu asiret sistemine baglamaktan vagecin lutfen! Zira asiret sistemini de Turkiye'de kimlerin ayakta tuttugunu hepimiz artik cok iyi biliyoruz.
  15. Serdar Ortaç: Ahmet Kaya'nın hiçbir suçu yoktu: Pişmanım... Serdar Ortaç, yıllar sonra Ahmet Kaya'ya yönelik hakaretlerinden duyduğu pişmanlığı itiraf etti. Ortaç, Milliyet Gazetesi'nden Pelin Çini'nin konuyla ilgili sorularına şu yanıtları verdi: Serdar Ortaç, yıllar sonra Ahmet Kaya'ya yönelik hakaretlerinden duyduğu pişmanlığı itiraf etti. Ortaç, Milliyet Gazetesi'nden Pelin Çini'nin konuyla ilgili sorularına şu yanıtları verdi: Kürt açılımıyla birlikte Ahmet Kaya’nın içinde sizin de bulunduğunuz bir grup tarafından saldırıya uğradığı görüntüler yeniden gündeme geldi. İzleyince neler hissettiniz? Bu konuyla ilgili ilk cümle: Çok pişmanım. 1999’da bırakın Kürtçe şarkı söylemeyi, yolda Kürtçe konuşulamıyordu bile. Ben de genç ve cahildim. Bence o gece yaşananlarda Ahmet Kaya’nın hiçbir suçu yoktu. Ben Ahmet Kaya’nın konuşmasının ardından sahnedeydim ve bir anda her Türk genci gibi gaza gelip Onuncu Yıl Marşı’nı okumaya başladım. Marşı okuduğum için pişman değilim tabii ki ama zamanlamam çok hatalıydı. Kısacası bence Ahmet Kaya’nın Kürtçe şarkı söylemesine izin verilmeliydi. Aynı şey bugün olsa ne yaparsınız? Bugün aynı şey olsa böyle bir tepki asla göstermem. Şimdiki hükümetimiz bize birlikte yaşamayı öğretiyor. Bunu anlamamızı gerçekten istiyor. Osmanlı İmparatorluğu’nda nasıl onca millet bir arada yaşadıysa, ABD’de o kadar etnik grup bir bütün olabiliyorsa biz de başarabiliriz. Başarmalıyız. Bu konuda son sözüm: Ahmet Kaya’nın o gece linç edilmesinde rol oynadığım için çok pişmanım. Bugün olsa bu tepkiyi asla vermem. Kürtçe şarkı okunmasını destekliyorum ama asla şehit görmek de istemiyorum. Birlikte yaşamayı öğrenmemiz gerekli.
  16. Yapmayin ya.. Herkes yanlis, Sozlukler yanlis, cirkinlige magdur olmus Kurtler yanlis, Ermeniler yanlis, baski altinda yasamis Aleviler yanlis... Ama bir tek siz dogru soz ediyorsunuz... Bir tek siz yanilgi icinde degilsiniz oyle mi Tenqeriin kardes? Herhangi bir halki, Kurt olsun, Arap olsun fark etmez... Zorla kendi istediginiz kanunlarla, dille, anayasayla yasamaya zorlayamazsiniz! Bunun adina ne demokrasi denir ne hak! O kadar basit be kardesim! Zorla guzellik olmaz! O kadar...
  17. Laf oyunu oynuyorsunuz Tenqeriin bey! Sordunuz "Demokrasinin sadece bir halka islemesi dogrumudur?" diye.. Ben de cevap verdim bir soruyla: Soylesenize o zaman peki neden demokrasi sadece Turklere isledi senelerdir Turkiye'de? Bu sordugum soru sizin de yandasi oldugunuz milliyetci devletin ispatidir aslinda iyi bakarsaniz!
  18. Peki sizin MHPli Bahceli bey ve CHPli Baykal bey en son ne zaman Sivas'in dogusuna gittiler? Hadi DTP sadece Kurtleri temsil ediyor tamam. Peki sizinkiler ne yapiyor soylesnize! Kurtleri mi temsil ediyorlar?
  19. Burada 4. ayaga deginmemissiniz: Turkiye'de her cunta'nin arkasinda onu kuzu kuzu destekleyen bir de HALK vardir. Milliyetcisi vardir, 'ulusalcisi' vardir, fasiti vardir, militaristi vardir...
  20. Vallahi bu ciddiyetsiz ve KANDIRMACA acilim havalarindan sonra Kurtlerin ellerindeki tek hak olan TEMSILI haklari ellerinden alinirsa bu ulkede kiyamet kopar. Bakin yazin bu dedigimi bir koseye. Kurt halki koseye sikistirilip savasmaya zorlaniyor!
  21. Ahmet Turk nasil Kanco asiretinin adamiysa, AKP'de, CHP'de, ANAP'ta, DYP'de, DP'de yillardir mecliste cirit atan asiret adamlari yok mu? Tabii asiret adamlari Kurtlerin leyhinde hareket edince KOTU olup, sizlerle BIRLIKTE olunca MELAIKE oluyorlar degil mi?
  22. Buyrun size alakasiz sekilde yine Kurtleri sorunun icine cekme gayretleri... Yahu bu bolunme paranoyasi sizleri cidden allak bulak etmis be kardesim! Acayip bir korkuyla yasiyorsunuz!
  23. Sagolun bu yorumunuz icin!
  24. Millette para pul yoksa, calisacaklari is yoksa. Istanbul Ankara, Bursa, IZmir ytairim ustune yatirim gorurken DB zerre kadar yatirim gormuyorsa ne yapsinlar adamlar? Tabii ki calarlar elektirgi! Gidip magarada mi yasasinlar? Son 30 yilda Kurtlere yonelik sert ve cirkin siyasetin maliyeti 1 trilyon dolar. O para zamaninda o hatalari yapmak yerine bolgeye yatirilsaydi kimse elektrik calarmiydi? Lutfen elinizi vijdaniniza koyun boyle sorular sormadan once!
  25. Ya hala nasil asiret diyorsunuz. Asiretleri ayakta tutanlar Osmanlilardi, sonra siyasi partilerinizdi sonra da koruculuk sistemiydi.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.