
Taner Bayram
Φ Üyeler-
İçerik Sayısı
1.352 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
15
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
Taner Bayram tarafından postalanan herşey
-
Taciklerin BEDAXSHENI denen bir dil konustugunu ve bunu FARSCA ve DARICA (Afghanistan Farscasi) ile direk bir iliskisi oldugunu cok iyi biliyoum merak etmeyin. Bir suru Tacik arkadasim da oldu! Ama sizin tarih teziniz Taciklerin Turk oldugunu soyler. TTK kitaplari yani. Ben baska bir konu acmamak icin oyle genelden bir ornek verdim! Hatta ayni tarih kitaplari Bulgarlara bile Turk diyorlar... Bu baska bir konu. Umarim simdi bu konularda biraz da olsun bilgi sahibi oldugum kanisina erersiniz. Simdi benim anlamadigim su: Daha dune kadar "Kurtler yok, hepiniz Turksunuz" diyen sizlerdiniz. Hala bile Turk - Kurt dedigimizde, ki bu soylemi baslatan da bu devlet, ETNIK MILLIYETCILIK yapmakla suclaniyorduk. Ama simdi sizler ortada bir sey yokken kalkmis "Zazalar Kurt degildirler, baski altindadirlar" diyebiliyorsunuz. Aklim almiyor. Kardesim ben Zazayim. Binlerce Zaza akrabam var... Biliyorum. Baski filan yok. Eger sonradan bir arastirma yapilirsa ve Zazalar Kurt olmadiklarini top yekun soylerlerse ne Mutlu onlara. Boyle arastirmalara ve kulturel kimlik tanimina ben neden karsi cikayim ki? Tamam 3 milyon Zaza olsun Kurtler arasinda. 5 milyon olsun. Bu yine Turk Devleti'nin hem Zazalar hem Kurtler uzerindeki baski politikalarini saklamaya yetmez! Zira onyillardir Zazalara da Kurtlere de Kurt diyip baski uygulayan bu devlet. Bir de kalkmis Kurtleri Zazalara baski yapmakla sucluyorsunuz. Kim kimi ne zaman zorlamis bir goz atin tarihe! Yani eger Zazalar kendi kimliklerinin farkinda degilse bunu suclusu da yine ASIMILE ETMEYE calisan devletimiz ve hakim olan Turk Milliyetciligidir. Diyarbakirli...
-
Ve ne demek istiyorum biliyormusunuz? "Eh yani hep boyle demedik mi" demek istiyorum size. Ama siz her zaman alay ve suclama, ya da sucu inkar etme yolunu sectiniz. Yani bun isterseniz bir sitem isterseniz bir milliyetcilik olarak algilayin. Alindik dogrusu!
-
Eger bana benim halkima yada herhangi birine bir haksizlik yapilmissa, ve evet hele hele bu haksizlik bana ve benim direk cevremdeki insanlara yapilmissa buna tepki gostermesem kendime namussuz derdim! Bu yapilan yanlislara karsi tavir koymamak sa sizin benden istediginiz ve beni bu haksizliklara boyun egmemem yuzunden milliyetci diye tabir ediyorsaniz o zaman sizin o kavramdan ne anladiginizi kimse anlayamaz... Nihayetinde sizin de cok SIK sekilde itiraf ettiginiz kabul ettiginiz bir haksizlik var Turkiye'de Kurtlere karsi. Bakin dikkatinizi cekerim, bir insanin dili gibi kulturu gibi DOGAL haklarina karsi yapilan tacizler var! Bunu siz de kabul ediyorsunuz. Ve bu yapilanlarin Turk Milliyetciligi yuzunden yapildigini da cok iyi biliyoruz hepimiz. Yani benim gibi KURT oldugu icin baski altinda tutulan bir Kurdu milliyetci diye tanimlayip, devletin ve Turk insaninin yaptiklari milliyetciligi saklamaya calisirsaniz size benim soyleyecek hic bir sozum yok! Resmen burada Kurtleri ETNIK milliyetcilikle suclayip Turkler sanki baska bir milliyetcilik yapiyormus ve haklilar gibi gostermeye calistiniz tum iletilerinizle! Ve zaman zaman alayci bile yaklastiniz! Diyarbakirli...
-
Ben Zazyim ve size cok guzel izah ettim Kurtlerle Zazalar arasindaki bagi ve bunu Turklerle diger Turki halklar arsindaki baglari goz onunde tutarak yaptim. Tekrar ediyorum, Ben aslen Zazayim...Bence tarihimi sizden daha iyi bilirim degil mi? Bence sizle bizim aramizdaki baglar da boylece koptu... Cunku amacli ve karsit ifadeler kullanmaktan zevk aliyorsunuz Kurtlere karsi maalesef! Bir de bizlere Milliyetci suclamasinda bulunabiliyorsunuz tutumunuz boyleyken.
-
Ama gercek olan bir olay var: Bugun Musluman ulkeler de dahil hemen ehmen her Dunya ulkesi Ermeni olaylarini Turkiye'nin algiladiginin tersine soykirim olarak algiliyor. Eger bir hata yapilmissa bizlerin ipleri Bati'nin eline vermeden kendi icimizde haletmemiz guzel olurdu bence!
-
Iki duseltme yapayim size: 1. Kurt Milliyetcisi filan degilim ben... Ezilen bir halki savunan kimseye milliyetci etiketi takilmaz... 2. Zamaninda Turk Kurt bir olmus bir seyler yapmis, ben INSAN OLARAK bunun arastirilmasindan yanayim, Turikiye'li bir insan olarak. Zira bir toplulugun barisa ulasabilmesi icin en buyuk sart gecmisiyle barismasidir. Talat Pasa, ya da Sultan Hamid gibi iki asiri milliyetcilinin yaptiklari hatalarin da koca Turk ya da Kurt halkina maledilmesine de karsiyim. Ben hakikaten Anadolu insanini Turk Kurt ya da Ermeni ayirimi olmadan analiz edelim deriz. Milliyetciligi birakalim derim. Beraberce yasayip Dunya'ya ornek olalim derim... Umarim anlatabildim...
-
AKP'li Kurt 'Edi bese' dedi AKP Diyarbakır Milletvekili Abdurrahman Kurt: Kandan beslenenler! Siz ne Kürtsünüz, ne de Türk. Siz insan bile değilsiniz Canan ALTINTAŞ DİYARBAKIR - AKP Diyarbakır Milletvekili Abdurrahman Kurt, partisinin Yenişehir İlçe Kongresi'nde yaptığı konuşmada gözyaşları içerisinde akan kanın durmasını isteyerek, Kürtçe, ‘Edi bese’ (Yeter artık) dedi. 80 yıldır süren kardeş kavgasının bitmesi sürecine girdiklerini söyleyen Kurt, “Bugün sokağa çıkma günüdür. Dur demek için. Silahlara dur demek için, kana dur demek için, ayağa kalkın söz verin. Ve durdurun artık bunu. Kandan beslenenler, onlara sesleniyorum. Siz ne Kürtsünüz. Ne de Türk. Siz insan bile değilsiniz. Siz Müslüman bile değilsiniz. Karşınızda halk var. Karşınızda hak var. Yeter artık, yeter, edi bese diyoruz” dedi. AKP Diyarbakır merkez Yenişehir İlçe Kongresi Mir Yıldız dinlenme tesislerinde AKP Diyarbakır Milletvekilleri Abdurrahman Kurt, Kutbettin Arzu, belediye başkanları ve partililerin katılımıyla yapıldı. Kongrede konuşma yapan AKP Diyarbakır Milletvekili Abdurrahman Kurt, Türk milletinin çok kritik, tarihi ve önemli bir süreci AKP’nin omuzlamasıyla birlikte yaşamaya başladığını söyledi. Devlet ve milletin barışma sürecinde olduğunu kaydeden Kurt, “Artık egemen devlet yerine, hizmet eden devletin uygulanması sürecidir. Artık gerçek demokrasinin, halkın iktidarının başa gelmesi sürecidir. Bu süreç nedir? 80 yıldır sürdürülen kardeş kavgasının bitirilmesi sürecidir. Bunu sizin kadrolarınız sırtladı. Bunu sizin önderiniz genel başkanınız, Başbakanınız Recep Tayyip Erdoğan sırtladı. Bugün de bunu sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül sırtlıyor” dedi. YÜREĞİNDE YANGIN OLAN ŞEHİT VE BARIŞ ANLARI Konuşması sırasında gözleri yaşaran Abdurrahman Kurt, “Umudunuz kırılmasın. Sonuna kadar Barış. Kardeşlik gelene kadar ve bu kavga bitene kadar hep beraber yüreyeceğiz arkadaşlar. Artık kandan beslenenlere dur diyecek miyiz arkadaşlar? Biz artık kardeş kavgası üzerinden siyaset yapanlara dur diyecek miyiz? Ses verin, yürek verin, el verin, omuz verin arkadaşlar, bu bayrak düşmemeli bugün artık. Yüreğinde yangın olan analar, şehit anaları, barış anaları sizi bekliyor. Bugün sokağa çıkma günüdür. Dur demek için. Silahlara dur demek için, kana dur demek için, ayağa kalkın söz verin. Ve durdurun artık bunu” dedi. -ALLAH İÇİN 'EDİ BESE' DİYORUZ- AKP Milletvekili Kurt, kandan beslenenlere seslendiğini belirterek, şöyle konuştu: “Siz ne Kürtsünüz. Ne de Türk. Siz insan bile değilsiniz. Siz Müslüman bile değilsiniz. Karşınızda halk var. Karşınızda hak var. Yeter artık, yeter, Edi Bese diyoruz. Nereye kadar analarımız ağlasın. Nereye kadar çocuklarımızın kanı üzerinden siz kahramanlık destanları yazasınız diye. Bu ülke kan gölüne boğulsun. Yeter artık, dağlar bombalandı. Milyarlarca doları yatırdınız. Ne olurdu da bitirseydik. Ne olurdu bu çocuklara iş bulsaydık. Ne olurdu haklarını, hukuklarını ellerinden almasaydık. Ne olurdu işkencelerle öldürmeseydik. Canınımızı çıkardı. Yeter diyorum şimdi. Bu süreçte hepimiz bilmeliyiz ki, Buna dur demek istemeyenler var. Bakın bombalar geliyor yine patlıyor. 2005’i hatırlayın sayın Başbakanımız geldi elini yüreğine koydu. Onurunu koydu. İnsanlığını koydu. İmanını koydu. Onları bombaladılar, durduramadık ama bugün kararlıyız yeter diyoruz. Allah için, insanlık için, kardeşlik için, barış için yeter. Barış istiyoruz., barış istiyoruz. Onları insanlığa, imana davet ediyoruz. Edirne’deki anaların yüreğindeki yangına yanıyor yüreğim, Diyarbakır’daki annenin yüreğine yanıyor yüreğim. Allah için kalkın ayağa yeter diyelim arkadaşlar. Edi Bese diyelim arkadaşlar” (dha)
-
Cunku benim yasadigim Dunya'da Turkiye'deki tarih kitaplarindan haric hemen hemen her ulke tarih kitaplari bu olayi soykirim olarak niteliyor. Turkiye'nin muttefiklerinin de aralarinda bulundugu 20'den fazla ulke bu olayi RESMEN soykirim olarak tanimis durumda! ABD tanimamasina ragmen, 50 eyaletinden 44'u bunu RESMEN soykirim olarak nitelemis durumda! Diyarbakirli...
-
Kardesim bir dilin tarihte yasanan olaylarla nasil degisebildigine sahit olmak icin Modern Turkceye bakmak yeterlidir. Bu dili konusurken ne bir Kirgiz, ne bir Kazak, ne de bir tacik sizleri anlar. Ama nihayetinde kokleri aynidir bu degisik Turki topluluklarin degil mi? Sanirim tum Dunya' dil bilimcileri tarafindan Zazaca'nin da Kurmanji'nin de gramatik olarak Iran dillerinden Kurtce altinda kategorilestirildigini de inkar etmezsiniz! Zira dillerden iyi anlayan biri gibi geliyorsunuz bana! Verdiginiz ornek te uymamis. Leyla Zana Kurmanci konusan bir Kurt. Zazaca bilmiyor. Bunun neresi acayip? Nihayetinde iki dil konusabiliyor. Hangi Turk siyasetcisi somut ya da soyut anlamda bizlerin dilini konusabildi Turkiye'de bugune kadar? Tipki Hollanda'daki Frisler ya da Limburglular gibi, ya da Ispanya'daki katalanlar ve Basklar gibi, ya da Italya'daki Sardinyalilar ve Sicilyalilar gibi aralarinda farkli lehceler konusan bir halk toplulugudur Kurtler. Ki tarih boyunca onlara yapilmis assimile ve surgun politiklarini da goz onune alirsak, Kurtlerin degisik yorelerde neden degisik lehceler konustugunu daha iyi anlariz bence! Etimolojik olarak neden lehcelerin olustugunu arastirmaniz daha iyi olurdu, Zazalarla Kurtleri ayri gosterme cabalariniz yerine! Tabii ki Zazaca ve Kurmanci birbirinden farkli iki alt-dil... Tipki Soranca ve hatta Lurca gibi... Gidin Kurmanji/Behdini Kurtcesiyle bir Sorani konusan Irak Kurduyle konusmaya calisin sizi anlamazlar! Hatta sizler Tunceli civarlarindan gelen bir Zaza ya da Kurtle konussaniz size 12 sayisi icin "dehudido" derler "dozdeh" yerine! Kurtceyi cok farkli konusurlar. Ama Kurtturler! Bunlar tarihteki kiprasmalardan ve etkilerden kaynaklanan ETIMOLOJIK degismelerdir... Sonuc olarak Zazalar, ki kendim Zazayim, kendilerini Kurt olarak gorurler... Sizden "ETIMOLOJI", "DIL BILIMLERI" ve "ANTROPOLOJI" bilimleri arasindaki farki arastirmanizi rica ediyorum! Diyarbakirli...
-
Benim gorusum su, ki sorunuzla soylemem gerektigini soyledim: Turkler ve Kurtler bir olup Ermeni kardeslerimize bir haksizlik yapmis olabilirler. Ama bu Ataturk'un de kinadigi, ve bastaki bir kac kendini bilmezin isledigi bir suctur. Tanimak gerekir ama iki tarafindan birbirinden SART kosmamasi gerekir. Yani onlarin toprak isteme arzulari olanlari mutlaka vardir ama ben bunu gercekci bir yaklasim olarak gormuyorum. Ama bizlerin gecmisimizle hesaplasip onlara kucak acmamiz guzel olurdu. Koku Mus'a ya da Sivas'a dokunan Ermeni kardeslerimiz gelip gorebilsinler o topraklari. Muzigimizle, yemegimizle, herseyimizle hep beraber yasadik 1915 olaylarina kadar. Bugunden sonra da beraber bir ittifak icinde yasayabiliriz. Ne katkilari oldu Ermenilerin bizim kendi Turk/Kurt kulturumuze! Hepimiz biriz! Yani onlar tazminat taleplerini bizlerde kaba kibiri birakmaliyiz barisabilmek icin. On kosulsuz yani! Benim gorusum bu...
-
Bence Turk Kurt hepimiz gecmisimizle barisip Ermeni kardeslerimize kucaklarimizi acmaliyiz. Kimse Ermeni, Turk , Musluman ya da Hristiyan olarak dogma tercihini kendisi yapamaz.
-
Hitler'in su lafi soyledigini okudum (ve belgeli): “Who, after all, speaks today of the annihilation of the Armenians?” (http://www.dailymail.co.uk/news/article-479143/The-forgotten-Holocaust-The-Armenian-massacre-inspired-Hitler.html Tercumesi: Niyahetinde kim artik Ermenilerin yokedilmesinden konusuyor? Talat Pasa'nin da su sozleri soyledigini ogrendim bir roportajda: In a conversation with Dr. Mordtmann of the German Embassy in June 1915... Turkey is taking advantage of the war in order to thoroughly liquidate (grundlich aufzaumen) its internal foes, i.e., the indigenous Christians, without being thereby disturbed by foreign intervention. After the German Ambassador persistently brought up the Armenian question in 1918, Talat said "with a smile"... What on earth do you want? The question is settled. There are no more Armenians. Tercumesi: 1915'te Alman Buyukelciligi'nden Dr. Mordtmann ile bir sohbette: Turkiye Savasi avantajina kullanarak kendi icindeki dusmanlarini, yani bolgenin yerli hristiyanlarini dis ulkelerin etkisi olmadan imha ediyor. Alman buyukelcinin Ermeni Konusu'nu israrla acmaya calisinca, Talat Pasa gulerek "Allah askina ne istiyorsunuz? Sorunuzu cevapladim. Ermeniler yok artik!" dedi." ----------------- Minister of the Interior of Turkey publicly declared on March 15 that on the basis of computations undertaken by Ministry Experts... 800,000 Armenian deportees were actually killed...by holding the guilty accountable the government is intent on cleansing the bloody past. Tercumesi: Donemin Icisleri bakanligi da 15 Mart'ta bakanlik uzmanlarini hesaplarini baz alarak soyle demis: 800 bin sinirdisi edilmis Ermeni olduruldu...Sorumlulari cezalandirarak hukumet gecmisteki bu kanli lekeyi silmek istiyor. Simdi sormak istiyorum. Bunlar kanit niteligi olan beyanlar degil mi yasananlar hakkinda? ---------------- Ataturk'un de 1 Agustos 1926'da The Los Angeles Examiner gazetesine verdigi bir roportajda sunu dedigini ogrendim: These left-overs from the former Young Turk Party, who should have been made to account for the millions of our Christian subjects who were ruthlessly driven en masse, from their homes and massacred, have been restive under the Republican rule. Tercumesi: Milyonlarca Hristiyan vatandasimizi acimasizca evlerinden surup katlettigi icin cezalandirilmasi gereken Jon Turkler'den geriye kalan bu kisiler Cumhuriyet icinde hala vardir. ----------- Ataturk ve Ermeni olaylari: - 9 Kasim 1918'te Ataturk donemin Minber gazetesine verdigi demeclerde Ittihat ve Terraki Hareketi'nin kurulusunda ve finanse edilisinde katkisi bulundugunu soylemis ama Jon Turklerin savas sirasinda Turkiye Ermenilerine soykirim girisiminde bulunmalarini kinadigini ifade etmis. - Ataturkun imzaladigi Amasya Genelgesi'nin 4. maddesi Techir'i adil ve siyasi bir gereklilik olarak gosterenlerin yargilanmasini ongoruyor. - Amasya Genelgesi'ne paralel ama gizli bir gelengede de Ataturk Ermeni techiri ve olumlerinden sorumlu Ittahat ve Terraki Hareketi uyelerini cezalandirilacaklarina dair soz vermis. - Ayni zamanda Amerikan General James Harbord'un 800 bin Ermeni'nin olumu soylemini de Ataturk'un dogruladigi iddia ediliyor. Onderimizin bile kinadigi bir olayi neden hala inkar ediyoruz?
-
Radikal - Başbakan Erdoğan'dan tarihi özeleştiri
Taner Bayram şurada cevap verdi: Taner Bayram başlık Politika Bilimi
Hayir efendim, Ne kendisi ne de Abdullah Gul efendi olayi saklamiyorlar artik. Hatta en milliyetci Deniz Baykal bile Guney Dogu'ya odaklanmis dudurmda. Ister kabul edin ister etmeyin, gercekler boyle... ******** Diyarbakirli... -
Osman baydemir ve pervinin buldanın tahrik dolu zehir açıklamları
Taner Bayram şurada cevap verdi: kaplan-200 başlık Politika Bilimi
Yani savasin bitecek olmasi ve Turk ve Kurt halkalarinin kardesce birlik olarak baris icinde yasayacak olmasi kötümü? Diyarbakirli... -
Talat Paşa'nın Evrak-ı Metrukesi - Murat Bardakçı · Everest Yayınları · Basım Tarihi : 11 - 2008 · ISBN : 9789752895607 · Sayfa Sayısı : 272 *************************** 26.12.2008 - http://www.haberturk.com/haber.asp?id=1172...p;dt=2008/12/26 TEHCİRİ, TEHCİRİN MİMARI TALÂT PAŞA ANLATIYOR Murat Bardakçı, 1915 tehcirinin en önemli ismi olan Sadrazam ve Dahiliye Nazırı Talât Paşa'nın tehcirle ilgili özel arşivini, kitap olarak yayınladı . “Talât Paşa’nın Evrak-ı Metrukesi” adını taşıyan kitapta, 1915 olayları hakkında bugüne kadar bilinenlerin tümünü değiştirecek belgeler yeralıyor. Türkiye’de gündemin yıllardan buyana değişmez konularından biri olan ve son haftalarda giderek daha fazla tartışılan 1915 Ermeni tehciri ile ilgili olarak, tehcirin mimarı kabul edilen ve 1921’de kendisi de bir Ermeni teroristin kurşunu ile can veren Sadrazam Talât Paşa, olayların üzerinden 93 yıl geçmesinden sonra ilk kez konuştu. Murat Bardakçı’nın piyasaya bugün verilen “Talât Paşa’nın Evrak-ı Metrukesi” adlı son kitabında, Paşa’nın tehcirle ilgili tüm özel belgeleri günışığına çıkıyor. Kitapta tehcir öncesi Ermeni nüfusu, kaç Ermeni’nin nereden nereye gönderildiği ve tehcir sonrasındaki Ermeni nüfusun ne olduğu gibi senelerden buyana tartışılan soruların cevapları, Talât Paşa’nın şahsi kayıtlarına dayanılarak veriliyor. Murat Bardakçı, kitabında, İttihad ve Terakki Partisi’nin lider kadrosunun ailelerinden elde ettiği çok sayıda özel yazışmaya da yer veriyor. 1915 tehciri sırasında kaç kişinin hayatını kaybettiği konusunda yıllardan buyana devam eden tartışmalar sırasında, Türk ve Ermeni tarafları birbirinden çok farklı sayılar ileri sürmüşlerdi. Ermeni diasporası 1,5 milyon Ermeni’nin hayatını kaybettiğini iddia ederken, Türk tarafı yaklaşık 300 bin kişinin tehcir edildiğini ve can kaybının çok az olduğunu söylemişti. “Talât Paşa’nın Evrak-ı Metrukesi”, can kaybı konusunda iki tarafı da şaşırtacak bilgiler veriyor. Kitapta, 1915 tehciri ile ilgili olarak bugüne kadar bilinenleri ve söylenenleri değiştirecek gibi görünen bilgilerden bazıları, şöyle: * Osmanlı İmparatorluğu’nda 1914 yılında 1 milyon 187 bin 818’i Gregoryen, geri kalanı da Katolik olmak üzere 1 milyon 256 bin 403 Ermeni yaşıyordu. Talât Paşa, “eksik sayım yapılmış olabileceği için, bu mikdarın 1,5 milyon civarında düşünülmesi gerektiğini” söylüyor. * Tehcir edilen Ermeniler’in sayısı 924 bin 158 idi. Talât Paşa’nın kayıtlarına göre, tehcirin en yoğun şekilde uygulandığı şehir 141 bin 592 kişiyle Sivas, en az sayıda Ermeni’nin nakledildiği vilâyet ise 4 bin 381 kişiyle Konya idi. * Tehcir öncesi ile sonrasındaki Ermeni nüfus arasındaki fark 972 bin 246 idi. Bu sayıya çeşitli sebeplerden dolayı hayatlarını kaybedenlerin yanısıra Osmanlı topraklarını terkederek başka memleketlere, özellikle de Rusya’ya, Güney Amerika’ya ve Avrupa ülkelerine göçedenler ile tehcire tâbi tutulan, ancak 1918 sonrasında dönmüş olanlar da dahildi. * Birinci Dünya Savaşı yıllarında 93 bin 88 Rum, başka bölgelere nakledilmişti. * Suriye’den Osmanlı İmparatorluğu’nun değişik yerlerine nakledilen Arap ailelerin sayısı, 701 idi. * Tehcir sırasında 10 bin 314 Ermeni çocuğu yetim kalmış, bunların 6 bin 858’i Anadolu’daki Müslüman ailelere verilmiş ve Türk olarak büyütülmüşlerdi. * Tehcir edilen Ermeniler’den, 41 bin 117 adet boş bina kalmıştı.
-
Gecenlerde Radikal gazetesinde bir grup Turk gazetecisinin Ermenistan'da Ermenilerden edindigi bir kac yorumu okumustum 1915 olaylari hakkinda ve Ermenilerin bu konuda ne dusundukleri hakkinda. Ileti de attim ama hanuz mod kontrolu altinda, umarim yayinlanir. Bir Turk vatandasimizin bu habere attigi bir yorum epey ilgimi cekmisti. Yorumu size ilettikten sonra bir kac soru yoneltmek istiyorum: "Hep anyin acilar ve konular ... Ece Temelkuranda kitabinda ayni seyleri yazmisti. Soykirim sadece 1915 yasananlarla sinirlanmiyor, yeni nesillerde ayni acaiyi yasiyorlar ve ve kurbanlar gittikce cogaliyor. Almanya Israil hukuemtine ve yahudilere odemeler yapti, ozurler diliyor ve Ittihat ve Terakki Hukumetinin Ermenilere yaptigi SOYKIRIM rakamca az olmasina ragmen Almanlar bugun modern bir millet olarak goruluyor. Ama TC hukumetleri 1915 den beri inkar ettigi icin hala barbar,hala cani millet olarak goruluyor. Soykirimin mimari Talat Pasa(sozde pasa) Bizim, Ermenilere yaptigimizi hic bir Ermeni unutmuyacak ve onlardan cok soz edilecektir ve buda bizim umurumuzda degil demisti...(unu yansitan ABD Elcisi Henry Morgantau dur). Soykirimi yapan millet zoru dilemedikce Eremeniler bu konuyu unutmazlar ve gun gectikce kurban sayisi artacaktir. Yeni Nesiller kurban ediliyor hal der Prof. Dr. Robert Melson(PERDUE Universitesinden). Almanlar soykirim yapmasini bizden ogrendi(Hitlerin 1933de soylemisti bunu), bizde onlardan ozur dilemesini ogrenelim. " 1) Talat Pasa'nin bu sozu soyledigi dogrumudur? Kendim arastiracagim ama bilgisi olan bir varsa lutfen yardimci olsun... 2) Hitler'in Almanlarin soykirim yapmasini Turklerden ogrendigi soylemi gercek mi? Bunu da ayni sekilde arastiracagim ama bilen varsa lutfen yardimci olsun! Bence bu iki soz soylenmisse gercekler hakkinda bizler biraz daha bilgilenmis oluruz. CUnku bilmeden ortaya savi atmak olmuyor... Gercekci olmuyor...
-
Ermeniler acılarıyla yaşıyor ama geleceğe umutla bakıyor Sovyet döneminden kalma kimi Ermeni taş ustalarının elinden çıkma binalar Erivan’ı tarihi bir şehir haline getiriyor. Ketin merkezindeki Cumhuriyet Meydanı’na hem turistler hem Erivanlılar büyük ilgi gösteriyor. Ermenistan'da kime dokunsan, ucu Anadolu'ya uzanan bir hikaye çıkıyor ortaya. Ermeniler geçmişten bugüne uzanan acılarını tartışmak değil, konuşmak ve anlatmak istiyor BAŞLARKEN Ermenistan’la sınırın açılıp açılmaması tartışmalarının sürdüğü günlerde Uluslarası Hrant Dink Vakfı ve Heinrich Böll Stiftung Derneği’nin ‘Türkiye - Ermenistan Gazeteci Diyalag Projesi’ kapsamında Türkiye’den on gazeteci geçen hafta Ermenistan’daydık... Projenin temel amacı ‘anlamak’tı. Başkent Erivan’da bir hafta geçirecek ve komşumuzu anlamaya çalışacaktık. Onlar da sordu, biz de.. Karşılıklı dinledik, ayrı dillerin müziğinde kimi zaman eğlendik, kimi zaman hüzünlendik... Ve bir hafta sonunda herkes bavuluna bu diyaloglardan birer parça koyarak geri döndü... . Üniversitede ‘Türkoloji’ uzmanlığı yapıp, diyaloğa kapılarını tamamen kapatan gençler, dedelerinin Anadolu’dan sürgün edildiğini anlatıp, “Ben torunlarıma barışı bırakmak istiyorum” diyen yaşlı kadınla tezat oluşturuyordu. Çoğu insan sınırın açılmasını ve iki halkın kaynaşmasını istediğini söylüyor, acılarına da saygı duyulmasını istiyordu. Ermenistan’da adım adım hissedilen duygu ‘Anadolu’ya özlem’di. ‘Kırmızı çizgileri’n olduğunun herkes farkındaydı. Politikacılar bu çizgiler üzerinden konuşabilirdi, ancak Ermenistan’da halkın ortak dileği sınırın açılması ve iki halkın birbiriyle kaynaşmasıydı... Melenyan teyze, geliniyle birlikte caddede yürürken yanına yaklaşıyoruz. Babası ve annesi Muşlu, oradan kaçıp Erivan’a gelmişler. Acı bir hikâye anlatmasını beklerken, şunları söylüyor: “Sınır açılsın. Savaş olmasın. Dost olmak istiyoruz. Yaşadıklarımız babalarımız, dedelerimizin sorunuydu. Torunlarıma barış miras kalsın istiyorum.” Yanındaki gelini de aynı fikri paylaşıyor ve “Olumsuz düşüncelerle bir şey yapamayız. Bizim gibi düşünmeyenler de var. Biliyoruz. Bu da onların düşünce özgürlüğü” diyor. Erivan sokaklarındayız. İki ülke arasındaki en kalın çizgi ‘soykırım’ konusu. Ermenistan, 1915 yaşanan olayları Türkiye’nin ‘soykırım’ olarak tanımasını istiyor. Yurtdışında yaşayan Ermeniler (diyaspora) bu konuda çalışmalar yapıyor ve uluslararası baskıyla Türkiye’yi buna zorluyor. Türkiye soykırımı tanımıyor. Ermenistan’da konuştuğunuz hemen herkesle konu bir kez ‘soykırım’ kelimesine geliyor. Türkiye’nin doğusunu onlar ‘Batı Ermenistan’ olarak anıyor. Kimisi için ‘soykırım’ diyalogun önünü tıkayan siyaset malzemesi, kimisi içinse acı bir tarih... Ermenistan’da insanlar ‘soykırım’la yatıp, soykırımla kalkmıyor. Ancak konu açıldığında acılarını dile getiriyor, yaşananları uzun uzun anlatıyor. Bu anlatımın sonunda ille bir kızgınlık çıkmıyor, bazen elini dostça karşısındakinin omzuna atıp, “İşte böyle” diye bitiriyor sözünü... Erivan’da birçok kişiyle hem soykırımı hem sınırın açılmasını hem de diyalog sürecini konuştuk. Çoğu görüşlerini söylerken sadece ‘adını’ söylemeyi tercih etti. Fotoğraf çektirmeye yanaşan pek olmadı. Ekmeğimi düşünüyorum Bunlardan biri bir taksici. Adını vermek istemiyor. Ninesinin halasının bir Türk paşasıyla evlendiğini anlatıyor ve “Paşa ona çok iyi bakmış” diyor. Soykırımı sorduğumuzda, “Her şeyden bağımsız düşünürsek, öncelikle biz komşuyuz” deyip, şöyle devam ediyor: “Ben çok fazla dış ilişkilerle ilgilenmiyorum. Evime ne götüreceğimi düşünüyorum. Halkın yüzde 80’i de böyle düşünür.” Bu söz Erivan sokaklarında daha fazla dolaşıp, daha fazla kişiyle konuşmamız gerektiği anlamına geliyor. Bir çiçekçi dükkânın önünde oturan kişiyle karşılaşıyoruz. Tercüman aracılığıyla kendimizi tanıtıyoruz. Konuşma talebimiz kabul ediliyor. Genel bir konuşmadan sonra konuyu soykırıma getiriyoruz. Adını vermeyen dükkân sahibi şunları söylüyor: Dink davası çözülmeli “Soykırım, dedelerimizin, tarihçilerin sorunuydu. Bizim şimdi başka sorunlarımız var. Türkiye’den toprak talep etmek çok saçma. Sınırın açılması yeterli bence. Halkın yüzde 90’ı da böyle düşünür. Herkes kendi ülkesinde daha iyi yaşamak istiyor o kadar. İnternetten takip ettiğim kadarıyla Türkiye’de bize karşı daha saldırgan bir tutum var. Ancak en azından Hrant Dink davasının çözülmesi bile önemli bir adım olacak.” Bir gün sınırlar değişecek Diyaloğu düşünmeyenler de var. Erivan Üniversitesi Türkoloji Bölümü’nde mastır yapan bir kız öğrenciyle konuyu diyaloga getirmek hayli zor oluyor. Türkiyeli hiç arkadaşının olmadığını söyleyip, şöyle devam ediyor? “Benim babam Vanlı. Oradan geldik. Türkiye soykırımı tanısın, toprakları da geri versin. Bir gün sınırların değişeceğine eminim. Bir gün Van’a gidip, evimi bulacağım. Van’da babamın evinde oturan, bir Türk ya da Kürt’le evlenmeyi ya da arkadaşlığı düşünmem. Travma tetikleniyor İnternews, merkezi Erivan’da olan bir haber ajansı. Türkiye’den gelen gazeteci ekiple ajans çalışanları bir salonda bir araya geliyor. Toplantıda iki grup arasındaki sohbet sırasında konu sınırın açılmasına ve soykırıma geliyor. Ermeni gazeteciler sınırın açılması ve diyaloğun kurulması gerektiğini söylerken, ‘soykırım’ travması’nın iki tarafıntan da tetiklendiğini ve bunun da diyalog sürecine zarar verdiğini dile getiriyorlar. Soykırım Müzesi’ne Türklerin ilgisi giderek artıyor Soykırım Müzesi, Erivan’da hâkim bir tepenin üzerinde bulunuyor. ‘Soykırım Anıtı’ da müzenin geniş bahçesinin içinde. 1995 yılında kurulan müzede, 1915 olaylarında hayatını kaybedenlerin, Anadolu’daki Ermenilerin yaşadığı bölgelerde bulunan yerleşimlerin, kilise ve okulların sayılarının olduğu tabelalar, çok sayıda fotoğraf, tarihi kitap ve belgeler bulunuyor. 1911 ile 1914 arasında İstanbul’da yapılan Ermeni Olimpiyatları’na katılan takımlar ve madalyaları da müzeye konulmuş. Müzenin çıkışında yer alan hatıra defterinde ziyaretçi Türklerin bıraktığı notlar da yer alıyor. Diyalog sürecinde müzenin Türk ziyaretçilerinin de sayısı artmış. Müzenin Müdür Yardımcısı Arpine Bablumyan, müzeyi ziyarete gelen küçük öğrencileri tarihin karamsar yanıyla sıkmak yerine onlara iyimser tarafıyla rehberlik yaptıklarını söylüyor. Aynı olayların hiçbir halkın bir daha başına gelmeyeceğinin garantisi olmadığı için unutturulmaması gerektiğini vurguluyor. Bablumyan müzeyi ziyaret eden Türklerin kimi zaman “Burası bizim için karanlık bir tarih” dediklerini aktarırken, Müze Müdürü Hayk Demoyan, şu açıklamalarda bulunuyor: “Geçen yıldan başlamak üzere eylülden itibaren her gün olmasa bile iki günde bir Türk ziyaretçilerimiz oluyor. Gruplar özellikle gençlerden oluşuyor. Buradaki her şey onlar için çok yeni ve biz de müdahale etmek istemiyoruz. Eğer açıklama isterlerse elbette yardımcı oluyoruz. Hatta müze çalışanlarından bağıran ya da gülen kişilere müdahale etmemelerini istiyorum. Çünkü psikolojik açıdan bilinmeyen olgular ve anlatılmayan hikâyelerle karşılaşınca insanda psikolojik bir reaksiyon ortaya çıkabilir. Yoksa burası gülme, ağlama ya da tartışma yeri değil. Iğdır’da doğan ve olaylar sırasında 6 yaşında olan birisi buraya çok gelirdi, tartışmalara katılırdı. Ama üç ay önce hayatını kaybetti. Ziyaret defterine çok sayıda Türk yorum yazıyor. Çoğu üzüntülerini belirtiyor. Üzgün olduklarını söylüyorlar ve bunun utanç verici olduğunu belirtiyorlar. Bir kısmı ise bu olayların neden yaşandığını açıklamaya çalışıyor. ‘Bunu biz yapmadık, büyük güçlerin oyunuydu’ gibi açıklamalar yapıyorlar. Doç. Melkonyan: ‘Soykırım’ bizim için tartışılmaz Erivan Devlet Üniversitesi Doğu Bilimleri Fakültesi Türkoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Ruben Melkonyan, gazetecileri “Merhabalar” diye karşılıyor. Melkonyan, Türkiye’nin soykırımı tanıması gerektiğini sık sık vurguluyor. Melkonyan, Muşlu bir aileden geliyor. Türkiye’nin soykırımı tanımasından sonra tazminat ve toprak taleplerinin de gündeme gelebileceğini söyleyen Melkonyan, Hrant Dink’in ölümünden sonra binlerce insanın tepki göstermesine bile şüpheyle bakabiliyor. Öğrencilerinin Ermeni resmi tezini benimsediğini ve ‘soykırım’ın yıllarca süren ve sürecek olan bir travma olduğunu savunan Melkonyan, şunları söylüyor? “Eğer özür dileyen bir Türk ya da Kürt soykırım üzerine konuşmak isterse konuşuruz. Ama soykırımı tartışmayı kabul edemeyiz. Çünkü bizim için tartışılmaz bir konu. ‘Senin dedeni ben öldürmedim’ diyorsan ben seninle rahatça konuşamam. O açıdan böyle bir önkoşul olabilir. Bence Türk toplumunda bu konuda büyük bir bilgisizlik var, o yüzden sizi suçlayamam. Ermeniler kendi anavatanlarında bağımsız yaşamak istiyordu. Osmanlı devleti için tehlike yarattıkları için yok edildiler. Soykırımı Türkler organize etti, Kürtler yaptı. Silahla alacağız demiyoruz. Sınırların değişmesi, bugün değil ama yarın öbür gün mutlaka olacak. Sizin resmi teziniz yalandan ibaret. Bizimki ise gerçek. Bu yüzden onlar bunu hiç sorgulamıyor. Sizin resmi teziniz ‘soykırım yok’ diyor. Biz 5 bin yıl o topraklarda oturduk, şimdi o topraklarda yokuz. Ben Muşluyum neden Muş’ta değilim. Sizde milliyetçilik çok yüksek düzeye varmış. Bizde öyle değil.” Kızgınım ama ne yapabilirim ki? 69 yaşındaki Aral Arekanyan, 1915’te yaşananlar yüzünden mağdur olduğunu söylüyor ancak bize içten sarılarak “Ne yapabilirim ki” diyor Erivan sokaklarında dolaşırken bir banka oturup akerdeon çalan Aram Arekanyan’la karşılaşıyoruz. Arekanyan 1940 doğumlu ve ailesi aslen Erzurumlu. Babası 1909’da doğmuş ve dokuz yaşındayken yani 1919 yılında babaannesiyle birlikte Erzurum’u terk etmek zorunda kalmış, Aram Arekanyan yanına yaklaştığımızda, elindeki akerdeonu bırakıyor ve türcaman aracılığıyla sorularımızı yanıtlıyor. Türk ve gazeteci olduğumuzu öğrenince, “Ben Türkiye yüzünden şehitim. Mağdurum” diyor. Bu sözler tercüme edildikten sonra yaşlı çalgıcının bize daha mesafeli davranacağını ya da kızgınlığını ifade eden sözler sarf edeceğini sanıyorum ama öyle olmuyor. Tam tersine Arekanyan gözlerinin içi gülerek ve oldukça içten davranarak, başlıyor hikâyesini anlatmaya: “Babam 1909’da Erzurum’da doğmuş. Sonra ninesiyle kaçıp buraya gelmişler. Burada zor bir hayat yaşadık. Babamın dedeleri varlıklıydı. Ama ben burada yetimhanede büyüdüm. Dedemle, ninemi hiç görmedim. Bu yüzden kendimi ‘mağdur’ hissediyorum. Kızgınım ama ne yapabilirim ki artık.. Sınırın açılmasını istiyorum, Türkiye’yi merak ediyorum.”
-
PKK VE SİLAHLARIN SUSMASI ÜZERİNE SOMUT ÖNERİLER!..
Taner Bayram şurada cevap verdi: nail_amudi başlık Politika Bilimi
PKK yapisini iyi taniyan birine benziyorsunuz konusmalarinizla! PKK'nin kac kere ateskes ilan ettigin de bilirsiniz herhalde... Sizce Devlet'imizin berirli adimlar atmasi ve acilimlar yapmasi, baris havasi yaratma cabalari neden boyle tepki goruyor milliyetci ve ulusal kesim tarafindan... Diyarbakirli... -
- Milliyetciligin anlamina bak, anlaminda ETNIK oldugunu gorursun. Senin yaptigin da devletinin yaptigi da MILLIYETCILIK ve en etnik cesidinden! Milliyetciligin etnik olmayani yoktur! Ayni Turkiye Devleti'nde ve Turk halkinda hakim olan milliyetcilik gibi! Diyarbakirli...
-
Radikal - Başbakan Erdoğan'dan tarihi özeleştiri
Taner Bayram şurada cevap verdi: Taner Bayram başlık Politika Bilimi
Erdogan bugun halkin yarisini temsil ediyor... Ya digerleri? Erdogan bu topragin evlatlarinin kana doydugunu soyluyor.... Diyarbakirli... -
Osman baydemir ve pervinin buldanın tahrik dolu zehir açıklamları
Taner Bayram şurada cevap verdi: kaplan-200 başlık Politika Bilimi
- Adam dogur yazmis ne yani.. Sandikta halkin da ayni fikirde oldugunu gormediniz mi? Deniz Bahceli ya da Baykal'dan simdiye kadar, Kurtleri oven bir beyan duydunuz mu? Ha AKP yapti bir kac acilim simdi Deniz Baykal Dogu gezisine cikacakmis... - Kimseyi Turkiye'yi de bolmek istemiyor... Bolmek isteyenler iki ayri birbirleriyle karsi karsiya getirenlerdeir uyguladiklari ayirimlarla! - Ve keske dis dunya'nin baskisi olmadan duzeltseydiniz hatalarinizi! Diyarbakirli... -
Ikiside Kurtcenin lehcesidir. Herhalde Zazaca ve Kurtce Turkce 'den de daha yakin olan iki dil birbirine! Zazayim ve Kurdum. Ne yani Zazalarin bir kismi boyle dusunuyorsa ve siz bunu sirf Kurt karsitliginiz yuzunden ortaya atiyorsunuz, daha buyuk ornekleri var baskinin bu topraklarda.
-
Osman baydemir ve pervinin buldanın tahrik dolu zehir açıklamları
Taner Bayram şurada cevap verdi: kaplan-200 başlık Politika Bilimi
Dogulu olsaydiniz Kurtler uzerindeki baskiyi da itiraf ederdiniz, zazalarin Kurt olduklarini da! yani inanmiyorum size! Namus bekcileriniz bu topraklarin evlatlarini korumalidir, ama ne yapiyorlar, bri kac bagnaz dusunceden dolayi kardesleriyle savasmaya gonderiliyorlar! Sonra daglarimiza "Ne Mutlu Turkum Diyene" gibi yazilar yaziyorlar... Bir kaz Zaza sizin oyununuza gelmis olabilir. Ama ben yuksek lisans bile yapmis bir ZAZA olarak dim dik soyluyorum size, 7 ejdadim Kurt! Xazalarin yuzde 99'u da ayni goruste! Diyarbakirli... -
Osman baydemir ve pervinin buldanın tahrik dolu zehir açıklamları
Taner Bayram şurada cevap verdi: kaplan-200 başlık Politika Bilimi
Tum ulke baris surecine odaklanirken sizin hala savasa vurgu yapmanizi zaten bekliyorduk sizden. Benim koylerimi yakmaya yikmaya gelen, dilimi yasaklamaya gelen, kimligimi inkar etmeye gelen kimse benim kardesim olamaz! Anlasilan sizde Deniz Baykal gibi ebediyen barisa muhalefet yapacaksiniz! Diyarbakirli... -
Ben ZAZA'yim bana sorsaniza ben ne dusunuyorum? Yedi ecdadim Zaza! Hic te kanmayiz! Diyarbakirli...