Zıplanacak içerik

tersinim

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

tersinim tarafından postalanan herşey

  1. Merhaba! Tersinim teorisi pek çok konuda evrim ile aynı fikirdedir. Sadece yorumu farklıdır. Canlılıkta dahil tüm düzen ve sistem sahibi oluşumların zaman içinde DEĞİŞTİKLERİ açık bir gerçektir.Fakat bu değişim evrim değil tersinim (azalma, bozulma, eskime, sakatlanma, hastalanma, ihtiyarlama) yönündedir. Canlılarda dahil tüm düzen ve sistem sahibi oluşumlar zaman içinde bir şeylerini kaybederler. Canlılar ÜREME YOLUYLA DEVAMLI YENİLENDİKLERİNDEN varlıklarını sürdürebilirler. Eğer bu yenilenme herhangi bir nedenle gerçekleşmezse o tür yaşam sahmesinden silinir. Sevgi ve saygılar.
  2. Evrim gerçekleşirken sonsuz sayıda deneme mi yapılmış? Sonuçta önce biyomoleküller, ardından canlılık mı oluşmuş? Böyle buyurmuşsunuz. Sonsuz sayıda deneme ne demek? Evren sonsuzluktan mı geliyor? Evrenimizin yaşı 14 milyar yıl kabul edilirse varoluş saati sadece yüz yetmiş katrİlyon SANİYEYİ gösterir. Canlılığın oluşması ve bu günkü durumuna evrimleşmesi için sadece ve sadece kırk katilyon saniyesi var. Biraz hesap ve insaf lütfen.
  3. Bir kaç sorucuk sorduk verdiğiniz cevaba bakınız. Bilmiyorsanız bilmiyoruz deyin olsun bitsin. Ne yani! Doğruluğu şüpheli bir teoriyi sizler gibi tartışmadan BİLİMİN ANNESİ, BABASI OLARAK MI KABUL EDELİM? Sorularımız açık ve net. Bilmemek ayıp değil.
  4. Bizde cansızlık (madde) ile canlılığı birbirinden ayırmadık ki. Canlılıık cansızlık (madde) ile ifade bulur dedik. Canlılıktaki bilgiyi inkar etmek için her yolu denemişsiniz. Malum! Üstadlarınızdan birisi evrimi ilkellikten karmaşıklığa doğru gidiş olarak niteler. Sizde aynı fikirde misiniz? Evrim dediğiniz olgu ilkellikten daha kompleks düzen ve sistemli yapılara geçiş olmasın?
  5. Sevgili gecekuşu Hemen hemen sekiz seneden beri evrim teorisini inceliyorum.Başta Darwin olmak üzere Dawkins, Jay Gould, Berry, Futayma Hawking vb. gibi evrimin en gözde bilim adamlarının fikirlerine büyük değer verdim, anlamaya çalıştım. Fakat bu anlamaya çalışma onları ELEŞTİRMEME engel olmadı. Bir bakıma onların dediklerini, yazdıklarını sorgusuz sualsiz bir gerçek olarak kabul etmedik. Bir ara evrimi koruma adına kendilerini bilim adamı olarak tanıtan kişilerin öylesne saçmalıklarına rastladık ki hayretler içinde kaldık. Örneğin Darwin balinaların ayılardan evrimleşmemesi için herhangi bir engelin olmadığını yazabiliyor, balık hava keselerinin de akciğerlere evrimeştiğini iddia edebiliyordu. Sayın Dawkins'in Zürafa denen gelişkin hayvanda bulunan, ne tür görev yaptığı tam bilinemeyen bir sinir demetinin vücutta bulunuş şeklini bir yaratılış hatası olarak tanımlaması sonuçta zürafa denen hayvanın rastlantılarla oluştuğunu iddia edebilmesi bu saçmalıklara tuz biber ekti. Ayrıca sayın Dawkins primatlarla insan arasındaki kromozom sayı farklılığı sorununu bir çift kromozomun mutasyonlar nedeniyle birleşivermesi şeklinde açıklayıvermiş, insanın evrimi konusunda bu hayati sorunu bir çırpıda halledivermişti. Fakat önü arkası düşünülmeden ortaya atılan ve kanıtlar dayanmayan şöyle oldu böyle edebiyatının bilimsel bir değeri yoktur. Nitekim bunu cevabımızda gösterdik. Bu gün evrim teorisi taraftarları temeli oluşturmadan gökdelenin çatısını oluşturmaya çabalayan şaşkın inşaatcılar durumundadır. Önce temel sorunların bilimsel yöntemlerle çözülmesi diğer ifade ile teori temelinin kurulması gerek. Yanıtlanamayan temel sorunları buzdolabına kaldırmak ya da ayrıntıları gündemde tutarak unutturmaya çalışmak evrime ve de bilime yarar sağlamaz. Saygılar.
  6. tersinim şurada cevap verdi: tersinim başlık Bilim Felsefesi
    Embriyodan İnsana -2 Üreme, çoğalma olarak da bilinir, bir canlının neslini devam ettirmesi olayı olarak tanımlanır. Büyüme ve gelişmesini tamamlayan her canlı çoğalma yeteneğine sahip olur. Çoğalma yeteneğine sahip canlılar kendilerine benzer bireyler oluştururlar ve bu sayede nesillerini devam ettirmiş olurlar. Biyolojinin temel ilkelerinden biri "tüm canlılar kendinden önce bulunan canlılardan meydana gelir sözüdür. Gerçekten de yaşamın temel yapısı bireylerin çoğalmasıyla gelecek döllerin oluşturulması ve genetik bilginin aktarılmasından geçer. Canlılarda eşeyli ve eşeysiz çoğalma olmak üzere iki çeşit çoğalma vardır. Bu iki üreme şekli arasındaki evrim mekanizmalarıyla doldurulması mümkün olmayan derin, geniş ve büyük farklılıklar evrim teorisinin dinmez baş ağrılarından birisidir. Eşeysiz üremeden eşeyli üremeden geçiş, tek hücreli canlılıktan çok hücreli canlılığa geçiş gibi; evrim teorisinin akla, mantığa ve bilimsel verilere uygun bir cevap vermesinin gerekli olduğu hayati ve temel sorulardan biridir. Bu sorulardan herhangi birinin cevaplanamaması evrim teorisinin tüm öngörülerini temelsiz bırakır. = = = Üremenin birimi ve taşıyıcısı hücre, türlere özgünlüğün aktarılmasını sağlayan ise kalıtım materyalidir. Özellikle arılarda partenogenez diye adlandırılan üreme biçimi iki tip arı tarafından gerçekleştirilir. Kraliçe arı(2n) ve erkek arı(n) bölünmeye uğrayarak yumurta ve spermlerini birleştirir. Bunlardan birkaç yumurta erkek arıyı, birkaç yumurta kraliçe arıyı (bunlar arı sütü ile beslenir), diğerler yumurtalar ise işçi arıları (kısırdır. Bunlarda arı ekmeği ile beslenir.) meydana getirir. Beslenme bir arının işçi mi, kraliçe mi olacağının tek seçici nedeni gibi görünürse de gerçekte çok büyük, ayrıntılı ve ince bir planlamanın sonucu olduğu kesindir. = = = = = = Sonraları bir fizikçi olan Francesco Redi'nin ünlü kavanoz çalışması, açık kaptaki ette sinek kurtçuklarının oluşumu ve eti steril ettikten sonra kapalı ortamda ette hiçbir canlının kendiliğinden oluşmadığının gözlemlenmesiyle, burada gerçekleşenin abiyogenez olmadığı ortaya çıktı. Bir hücreli canlılarda çoğalma, vejetatif bölünmeyle birleşmiş ve bu sebeple normal vejetatif bölünme aynı zamanda yeni döller meydana getirilmesini de sağlamaktadır. Çok hücrelilerde ise; çoğalma, germinatif hücreler denen özelleşmiş dokuya indirgenmiştir. Somatik/vejetatif hücreler canlıda yapının oluşmasını, gelişmesini sağlayan ve bireyle birlikte ölen hücrelerdir. Eskiden, insanlar canlı varlıkların cansız maddelerden; örneğin, sineklerin çamurdan ya da etten, kurbağaların çamurdan oluştuğu inanırlardı. Mikroskobun bulunuşu ve mikroorganizmaların saptanması sonucu canlıların kökeni ile ilgili Abiyogenez (kendiliğinden oluş, Spontan Generasyon) ile Biyogenez (Kendinden önceki bir canlıdan oluş) şeklinde iki görüş ortaya çıkmıştır. Devamı var.
  7. tersinim şurada cevap verdi: tersinim başlık Bilim Felsefesi
    EVREN NEDİR? NE DEĞİLDİR? Evren veya kâinat, sonsuz uzayda bulunan tüm madde ve enerji biçimlerini içeren bilinen bir bütünün adıdır. Evren astronomi ve astrofiziğin konu edindiklerinin tümüdür. Bilinen maddelerle ifade bulan her şeyi içinde barındıran dev bir varlıktır. İçinde her şeyin bulunduğu bu dev oluşum, sonsuzluk olarak tanımlanan tek ve en Büyük Bütünün içinde yer alır. Materyalizme göre uzay denen hiçliğin içindeki her şeydir evren. Hiçlik olarak tanımlanan sonsuzluğun içinde bir toz zerresi bile değildir fakat vardır. Tersinim teorisi evren dışılığı hiçlik olarak kabul etmez. Tersinime göre evren dışılık mahiyetini tam bilemediğimiz ezelden gelip ebede giden ak enerjiden oluşmuş Bir Büyük Bütündür. (Maddenin Sakımı Kanunu Bir Büyük Bütün’ün Varlığını Kanıtlar isimli makalemize bakınız) Ve yine tersinim teorisine göre evren içi kara madde ya da kara enerji diye isimlendirdiğimiz ak enerjinin en düşük seviyesindeki (mutlak sıfırın bir kaç derece üzerindeki enerji) ile doludur. Mutlak sıfır ise madde ile antimaddenin birleşim ya da ayrım noktasıdır. (Madde ve antimadde bölümüne bakınız) Büyük Bütünün içinde bir toz zerresi bile olmayan evren gitgide genişleyen, yarı çapı 8.5 milyar ışık yılı büyüklüğünde dev bir küredir. Hacmi saniyede yüz bin km hızla genişlemektedir. Evrendeki gökada grubu sayısı: Yirmi beş milyar Görünür evrende büyük gök ada sayısı: Üç yüz elli milyar Görünür evrendeki cüce gök ada sayısı: Yedi trilyon Görünür evrendeki yıldız sayısı: Otuz milyar x trilyondur. Bilimin Işığında Evren:Gözlemlediğimiz evren (Kozmos), bildiğimiz tüm varlıkları ve olayları içeren sistemdir. Bilim açısından bu terim gözlemlediğimiz evren olarak düşünülür. Bu nedenle bizden önceki ve sonraki evrenlerin varlığı da söz konusudur. Günümüzde ulaşılabilen en son teknik verilere göre, evrenin fiziksel yapısı şöyle sıralanabilir: 1-Galaksiler 2-Elektromanyetik radyasyon 3-Nötral ve iyonize hidrojen 4-Toz parçacıkları 5-Galaksilerden gelen ışık fotonları 6-Süpernova ve Galaktik patlamalardan oluşan kozmik ışınlar 7-Kütlesi olmayan nötronlar 8-Gravitik dalgalar. 9-Kara enerji Sadece Samanyolu galaksimizde 400 milyon yıldız bulunduğu tahmin edilmektedir. Bizimkine benzeyen ya da benzemeyen milyarlarca galaksi vardır. Evreni dolduran bütün bu cisimler atom dışı üç esas gücün etkisiyle bir arada bulunur. a)-Nükleer Güç: Atomik çekirdeğin nötron ve protonlarını bağlar. -Elektromanyetik Güç: atomları oluşturmak üzere elektronları çekirdeğe bağlar. c)-Gravitik Güç: Uzaydaki cisimleri belirli yörüngelerde tutar. Evrenin kozmolojik standart modeli 20.yy.’ın ilk yarısında önerilen Big Bang (tersinim teorisine göre genişim) görüşünün mantıksal bir sonucudur. Bu model evren gözlemlerinin bütünlüğüyle uyuşan bir tanım sunmaktadır. Evrenin Kozmolojik standart modeli şu iki özelliği şart koşar: Gözlemlenebilir evren, yoğun ve sıcak bir evreden (Big Bang, tersinim teorisine göre genişim) doğmuştur. Bu evre sırasındaki bir işleyiş erişip gözlemleyebildiğimiz bölgenin homojen olmasını fakat aynı zamanda bazı istisnalar göstermesini sağlamıştır. Önerilen başka işleyişler olsa da bu, muhtemelen şişme (genişleme) şeklindedir. Güncel evren birçok madde türüyle doludur ki başlıcaları şunlardır: 1)-Her çeşit elektromanyetik ışımayı temsil edici parçacıklar olan fotonlar. 2)-Nötrinolar. 3)-Atomları oluşturan baryonik madde. 4)-Karanlık madde denilen, laboratuar ortamında üretileme-mişse de parçacık fiziğinde öngörülen, galaksilerin yapısından sorumlu olan, kendilerini oluşturan yıldızlar bütününden daha kütleli bir veya birkaç madde türü. 5)-Karanlık enerji denilen, günümüzde gözlemlenen evrenin genişlemesinin hızlanmasından sorumlu olan ve muhtemelen kozmik şişme ile doğrudan ilgisi olmayan alışılmamış özelliklere sahip bir enerji türü. Astronomik gözlemlerin büyük bir kısmı evreni tanımlarken bu vazgeçilmez temel taşlarından yararlanmaktadır. Evrenin Kozmolojik standart modelinin üç temel taşı laboratuar ortamında gözlemlenmemiş fiziksel fenomenlere başvurmayı gerekli kılmaktadır ki bunlar kozmik şişme, karanlık madde ve karanlık enerjidir. Bu temel taşları ya da bunlardan birini yok varsayan tatminkâr hiçbir kozmolojik model yoktur. Devamı var.
  8. tersinim şurada cevap verdi: tersinim başlık Bilim Felsefesi
    İnsanlar Evrildi mi?-2 İnsanlarla Primatlar Arasındaki Farlılıklar:İnsanlara en çok benzeşen hayvanın maymunlar olduğu iddia edilir. Fiziksel benzerliklerin gen benzeşimlerine neden olacağı açıktır. Evrim teorisi savunucuları bu benzeşimlerin (kimi evrim teorisi savunucularına göre bu oran %98’dir) evrime kanıt olarak gösterirler ama kromozom sayılarının uymamasını (maymunlarda 48, insanlarda 46) nedense görmezlikten, bilmezlikten gelirler ya da bu önemli sorunu basit bir cevapla geçiştirmeye çalışırlar. Kromozom sayı farklılıkları konusunda bir çift kromozomunun telemorler vasıtasıyla birleştiği, bu yolla kromozom sayısının 46 ya düştüğü gibi akıl, mantık ve bilim dışı bir varsayımları vardır. (insan -primat kromozom sayı farklılıkları bölümüne bakınız) Ayrıca yüzde doksan sekizlik benzeşim doğru olsa bile insan ya da maymun gibi çok hücreli canlılarda takriben sekiz milyar gen şifresinin bulunduğu göz önüne alınırsa benzeşmeyen gen sayısı yüz altmış milyon olur ki bu da insanlarla maymunlar arasında yüz altmış milyon fark var demek olur. = = = Benzeşimler evrime kanıt mı? Evrim teorisi savunucuları canlılar arasındaki benzeşimleri evrime kanıt olarak gösterirler. Eğer bu varsayayım doğru kabul edilirse canlılar evrim yönünden ne kadar yakın ise benzeşimler o kadar çok, derin ve geniş olması gerekecektir. Fakat gerçek böyle değildir. Ökaryot hücreliler yeryüzünde prokaryot hücreli canlılardan sonra görülen ikinci canlılardır. Ökaryot hücreliler (solda) prokaryot hücrelilerden (sağda) evrimleşmiş olmaları gerekir ama aralarında en küçük bir benzeşim dahi yoktur. Bu da evrim teorisinin benzeşimler evrime kanıttır varsayımını tamamen batkına uğratır. = = = İnsan Primat benzerliği konusunda çok ve detaylı araştırmalar yapılmıştır. Bunlardan biri Louisiana Üniversitesi'nden Profesör Daniel J. Povinelli'nin çalışmalarıdır. Povinelli, maymun ve insan davranışlarını karşılaştırmalı olarak inceleyen en önde gelen evrimci bilim adamlarından biridir. 300 şempanzeyle beraber yaşayan Povinelli'nin tarafsız araştırmaları, evrim teorisinin hayali iddiasının son dayanağını da yıkmıştır. Povinelli, uzun çalışmalarını tek bir cümleyle şöyle özetler: -Şempanzeler, üzerlerinde yaptığım çalışmalara çok sabrettiler ama nihayetinde bana tüylü insan çocuğu olmadıklarını öğrettiler. Povinelli 20 yıldan fazla bir süredir yürüttüğü araştırmalarını Scientific American dergisindeki 1998 tarihli makalesinde şu şekilde aktarır: -Basitçe söylemek gerekirse, şempanzeler görsel algıyı bizden çok daha farklı bir şekilde anlıyorlar. Laboratuarımızdaki diğer çalışmalar şempanzelerin hiçbir davranışı psikolojik manada anlamadıklarını ortaya koydu. Örneğin dikkatlice yapılan testler maymunların işaret jestlerindeki anlamı anlamadıklarını hatta kasıtlı ve kasıtsız davranışlar arasındaki farkı kavrayamadıklarını ortaya koydu. Evrim teorisi taraftarı kimi basın organlarında şempanzelerin insanlar gibi politik oyunlar yapabildikleri, jestlerle, mimiklerle kendilerini ifade edebildikleri ve bu yönlerinin insan davranışlarının kökeni olduğu iddiasındadır. Oysa, bilim adamları yaptıkları araştırmalarda, şempanzelerin bu davranışları bilinçsizce yaptıklarını, içgüdüsel olarak sahip oldukları bazı davranışlar olduğunu, ama bunun dışında psikolojik anlamda bir iletişime sahip olmadıklarını ortaya koymuşlardır. İnsansılarla insanlar arasında evrimle oluşmaları mümkün olmayan pek çok yapısal farklılıklar vardır. Bu farklılıklardan bir kaçı şunlardır. İç Kulak Yapıları: Bilindiği gibi iç kulak yapıları dik durma (dengede durma) da çok önemlidir. Bir bakıma iç kulak yapılarının incelenmesi o canlının dik durup duramadığını kesin bir şekilde gösterebilir. Evrim taraftarlarınca öne sürülen Australopithecus cinsi kimi canlı türlerinin dik yürüyebildikleri iddiası bir grup bilim adamı tarafından ciddiye alınmış, çeşitli araştırmalar yapılmıştır. 1994 yılında Fred Spoor, Bernard Wood ve Frans Zonneveld adlı üç anatomi uzmanı, insan ve maymunların iç kulaklarında yer alan ve denge sağlamaya yarayan yarı-çembersel kanalları karşılaştırmalı olarak analiz ettiler. = = = Australopithecus iç kulak yapısı: Maymun insan evriminde bir ara format olan homo habilis türlerinin iç kulak kanalları maymun iç kulak kanallarına, homo habilisten evrimleştiği varsayılan homo erectus ise insan iç kulak kanallarına sahiptir. Diğer ifade ile homo habilis tam bir maymun, homo erectus ise tam bir insandır. Kaldı ki göz, kulak, burun, böbrekler vb..gibi tüm organlar canlı vücutları denilen basite indirgenemez kompleks sistemlerin bütünsel kurgusundadır. Bu tür oluşumların rastlantılarla meydana gelmeleri ise imkansız kere imkansız kere imkansızdır. (İlgili konulara bakınız) = = = Dik yürüyen insanların iç kulak kanalları ile eğik yürüyen maymunların iç kulak kanalları birbirlerinden bazı somut farklılıklarla ayrılıyorlardı. Spoor, Wood ve Zonneveld'in, inceledikleri tüm Australopithecus ve dahası Homo habilis örneklerinin iç kulak kanalları günümüz maymunlarınınkiyle aynıydı. Teoriye göre maymundan insana evriminin üçüncü aşamasındaki ara format olan Homo Erectus'un iç kulak kanalları ise, aynı günümüz insanlarındaki gibiydi. Bu da şu gerçeği göstermektedir. Bulunan fosillere göre Australopithecus ile Homo Habilis iki ayağı üzerinde insan gibi dik yürüyemezler. Yani maymundurlar. Fakat Homo Erectus yürüyebilir. Yani insandır. Gerçektende insan maymun kromozom sayıları arasındaki farklılıklar giderilmesi konusundaki evrim varsayımları homo habilis ismi verilen ara format canlısının tamamen hayali olduğunun kanıtı olur. Bu nedenle Australopithecus ile Homo Habilis gerçek bir maymun, Homo Erectus ise gerçek bir insandır. Homo Habilis ile Homo Erectus arasında ise yarı maymun, yarı insan bir ara format canlısı yoktur. Evrim aşamasında bu sınıflamaların ardına konulan Homo erectus (ya da Homo ergaster) ise tartışmasız dik yürüyen, iskeletleri günümüz insanından farksız gerçek insan ırklarıdır. Yine 1994 yılında Amerikalı antropolog Holly Smith'in Australopithecus dişleri üzerinde yaptığı detaylı analizler de, bu canlıların insanlarla benzerlik taşımayan bir maymun türü olduğunu göstermiştir. = = = İnsan maymun dişlerinin karşılaştırmalı analizi. Yapı farklılıkları açıkça görülüyor. = = = Maymun olan Australopithecus ile insan olan Homo Erectusun yanı zaman diliminde yaşamış olması evrim teorisinin bu konuda bir başka sorunudur. Nitekim ara format iddia edilen fosilleri bulan jeolog André W. Keyser'in de, bu çelişkiyi şöyle ifade ettiği belirtilmiştir: -Bu sorulara rağmen, ne kadar çok şey bulursak o kadar çok şey öğreniyoruz. Öğrendiklerimiz yeni soruları da gündeme getiriyor. Australopithecus robustus nasıl yaşamış, Homo ile beraber nasıl aynı anda var olmuşlar? Kazıldıkça ve incelendikçe Drimolen'den daha çok yanıt ve soru çıkacak. Görüldüğü gibi, evrim taraftarlarının uzak ata ve torunu olarak nitelendirdikleri türlerin aynı dönemde yaşadıklarının ortaya çıkması evrim teorisi taraftarlarını hiç bir zaman yanıtlayamayacakları soruların burgacına sokmaktadır. Yapılan araştırmalar sonucunda şu bilimsel gerçeklere ulaşılmıştır. 1)-Australopithecuslar'ın fiziksel yapıları göz önüne alındığında günümüz maymunlarıyla aynı özellikler taşımaktadır. 2)-Tümünün beyin hacimleri, günümüz şempanzelerininkiyle aynıdır veya daha küçüktür. 3)-Ellerinde günümüz maymunlarındaki gibi ağaçlara tırmanmaya yarayan çıkıntılar vardır. 4)-Ayaklar dallara tutunmak için kavrayıcı özelliklere sahiptir. 5)-Boylarının en fazla 130 cm kadardır. Bu uzunluğu geçmemektedir. Diğer ifade ile boyları kısadır. 6)-Günümüz maymunlarındaki gibi erkek Australopithecuslar dişilerinden çok daha iridir. 7)-Bunlarla birlikte birbirine yakın gözler, sivri azı dişleri, çene yapısı, uzun kollar, kısa bacaklar gibi birçok özelliklerle ve kafataslarındaki onlarca benzer ayrıntılar, bu canlıların günümüz maymunlarından farklı olmadıklarını gösteren ve inkarı mümkün olmayan delillerdir. 8)-Canlılardaki genetik bilgi havuzları ve korunma sistemleri nedeniyle türlerden türlere geçiş mümkün değildir. Canlılar gen havuzu bilgileri dahilinde sadece çeşitlenirler. Bu nedenlerle Australopithecus türlerinin tümü, günümüz maymunlarına benzeyen fakat soyu tükenmiş primat türü canlılardır. Bilimsel araştırmaların ortaya koyduğu gerçekler evrim teorisi taraftarlarınca insanın ataları olarak lanse edilmek istenen maymun türü canlıların insanın ataları olduğu iddiasının bilimsel hiçbir dayanağının olmadığıdır. Evrim teorisi taraftarları kabul etseler de, etmeseler de gerçek budur. Bir bakıma fosiller evrim teorisine meydan okumaktadır. Devamı var.
  9. Canlılardaki Moleküler Planlamalar İster ilkel ister gelişkin kabul edilsin, tüm canlılarda şaşılası bir moleküler planlamalar vardır. Tüm canlı vücutları çok amaçlı bu planlamaların olağanüstü sentezidir. Tersinim teorisi canlı vücutlarını basite indirgenemez kompleks sistemlerin bütünsel kurgusu olarak tanımlar. Basite indirgenemez kompleks sistemler: Evrim teorisi materyalizme dayandığından basite indirgenemez kompleks sistemlerin bütünlüğünde olan canlılığında maddeye indirgenebileceğini savunur. Onlara göre canlıların basite indirgenemez kompleks sistemlerin bütünlüğünde olması maddeye indirgemeye engel değildir. Her şey gibi canlılığında maddesel bir karşılığı vardır. Diğer ifade ile kompleks sistemler diye bir olgu yoktur. Sistem olarak tanımlanan şey doğal kanunların işlerliğinin sonucudur ve tamamen rastlantısaldır. Oluşumlarda herhangi bir irade ve bilgi söz konusu değildir ve olamaz. Charles Darwin Türlerin Kökeni kitabında bu konuda şöyle yazmaktadır: -Eğer birbirini takip eden çok sayıda küçük değişiklikle kompleks bir organın oluşmasının imkânsız olduğu gösterilse, teorim kesinlikle yıkılmış olacaktır. Görüleceği gibi Charles Darwin'in en büyük korkusu canlılardaki kompleks sistemlerin varlığının kanıtlanmasıdır. Aynı korku tüm evrimcilerin yüreklerini bütünüyle sarmıştır. Bu nedenle evrimciler tüm güçleriyle bilimsel bulguları göz ardı etmeyi göze alarak kompleks sistemleri ret ve inkar etmektedirler. Evrim teorisi, canlılardaki tüm sistemlerinin, önceden belirlenmiş bir plan olmadan rastlantılarla ortaya çıktığı iddiasındadır. Bu rastlantılar arasından, canlıya fayda sağlayanların kalıcı hale geldiğini, böylece sistemlerin çok basit bir formdan başlayarak uzun süreçler içinde aşama aşama geliştiğini öne sürmektedir. Fakat bu fark edileceği gibi: Yapmanın zor bozmanın kolay olduğu, uzun süreçli oluşumlarda amacın en baştan bilinmesi gerekliliği ilkelerine terstir. Eğer siz ne yapacağınızı, nereye gideceğinizi diğer ifade ile amacınızı en baştan bilmez, amacınıza uygun hareket etmezseniz aradan milyar seneler geçse bile boşu boşuna dolanır durursunuz. Bir evrimciye göre canlılık doğal olarak kendisine faydalı olanları bilme, alma, saklama ve faydalı yönde kullanma iradesine sahiptir. Tersinim teorisi bu mantığa, evrimi Yaratıcı iradenin yerine konulması olarak yorumlar. Diğer ifade ile evrim dininin yaratıcı Tanrısı doğadır. **** Evrim teorisine göre canlılar ilk dönemlerde çok basit yapılardaydı. Rastlantısal mutasyonların oluşturduğu değişimler içinden faydalı olanlar seçilmiş, bu seçilim bazı canlılara diğer canlılara göre avantajlar sağlayıp güçlendirmiş, doğal seleksiyon (güçlülerin zayıfları elemesi) yoluyla daha güçlü, gelişmiş canlıların ortaya çıkmalarına neden olmuştur. Zaman içinde daha da güçlenip gelişen canlılar kademeli oluşumlarla gözler, kulaklar, kanatlar kazanmışlardır. Fakat bu (pek çok nedenlerden dolayı) olası değildir. Akıl, mantık ve bilim dışıdır. Bu olası olmamayı tanımlama ve açıklama için: a)-Basite indirgenemez kompleks sistemlerin, -Basite indirgenemez kompleks sistemler kurgusunun, c)-Basite indirgenemez kompleks sistemlerin kurgusal bütünlüğünün ne olduğunu belirtmede yarar vardır. Basite indirgenemez kompleks sistemler bir çok parçadan oluşan, aynı amaca yönelik olarak birbirlerini bütünleyen; parçalardan birinin olmaması, yanlış yerde olması, eksik ya da fazla olması gibi nedenlerle amaca ulaşılamayan ya da eksik veya yanlış yerlere ulaşılan sistemlerdir. Örneklemek gerekirse mekanik bir saat pek çok çarklardan, zembereklerden, yaylardan oluşur ve zamanı ölçme amacına göre planlanmıştır. Parçalarından bir ya da bir kaçının olmaması, amaca uygun olarak biribirini bütünlememesi, yanlış yerde olması gibi nedenlerle saat ya çalışmaz ya da zamanı yanlış gösterir yani amaca ulaşılmış olmaz. Bu nedenle saat denen cihaza basite indirgenemez kompleks bir sistemdir diyebilmekteyiz. Konumuz canlılar olduğuna göre canlılardan örneklemek gerekirse; bir canlı gözü, kulağı, derisi, dili ve burnu gibi duyu organları da diğer organları gibi (birden fazla, aynı amaca yönelik parçalara gerek duyulduğundan) basite indirgenemez kompleks sistemler içerir ve görme, duyma, dokunma, tatma gibi çeşitli amaçlara yöneliktir. Bu organlardan herhangi birinin herhangi bir parçasının olmaması, amaca yönelik olarak birbirlerini bütünlememesi, yanlış yerde bulunması ya da eksik veya hatalı olması gibi nedenlerle duyu organları var oluş amaçlarını gerektiği gibi gerçekleştiremez. (Duyu organlarının kompleksliği konusunda ilgili bölümlere bakınız) Fakat duyu organları bütün parçalarıyla yerli yerinde olsa da amaç; bu organların basite indirgenemez kompleks sistemlerin bütünselliğinde olması nedeniyle gerçekleşemez. Amacın gerçekleşmesi için merkezi sinir sistemi gibi başka, başka; basite indirgenemez kompleks sistemlere de ihtiyaç vardır. Amaca ulaşmak için birden fazla basite indirgenemez kompleks sistemlerin bir arada çalışması gerekiyorsa bu sistemlere, basite indirgenemez kompleks sistemlerin bütünselliği denilir. Fakat canlılarda amaca ulaşılsa dahi bir sürede olsa devamlılık da gerekir. Duyu organlarıyla birlikte merkezi sinir sistemi de oluşup bir araya geldiğinde görme, tatma, işitme vb. gibi olaylar gerçekleşir ama bu oluşum amacın devamlılığını sağlayamaz. Kısa sürede biter. Devamlılığın sağlanabilmesi için bunların dışında dolaşım, solunum, sindirim, boşaltım, savunma gibi basite indirgenemez kompleks sistemlere ve bu sistemlerin meydana getirdikleri bütünselliklere ihtiyaç oluşur. Bu nedenle canlı vücutları basite indirgenemez kompleks sistemlerin bütünlüğünde olan; bütünsellikleri bir araya gelmesiyle oluşmuş, basite indirgenemez kompleks sistemlerin bütünsel kurgusudur. Her organ bu bütünsel kurgunun içindedir. Her birinin ana amaç olan yaşam için ayrı, ayrı ve değişik görevleri vardır. Hiç bir organ gereksiz var edilmemiştir. Canlı vücutlarının bu özelliği kademeli gelişimi öngören evrim teorisini tamamen geçersiz kılar. Pennsylvania Lehigh Üniversitesinden biyokimya profesörü Michael J. Behe; 1996'da yayınladığı Darwin'in Kara Kutusu: Evrime Karşı Biyokimyasal Başkaldırı adlı kitabıyla bu çıkmazı bilimsel ve akılcı bir dille çok güzel ifade etmektedir. Behe ve onun gibi bilinçli tasarım teorisini savunan birçok bilim adamı tarafından ayrıntılarıyla ortaya konan insan gözü, gözün biyokimyasal sistemi, kan pıhtılaşma sistemi, bakteri kamçısı, hücre içi organeller, DNA ve onu işleyen enzimler gibi pek çok basite indirgenemez kompleks sistemler evrim teorisinin geçersizliğini gerçeğe dönüştürmektedir. Michael J. Behe ve diğer bilim insanları tarafından birbirlerini takip eden çok sayıda küçük değişiklikle kompleks bir organın oluşmasının imkânsız olduğu bilimsel yollar ve kanıtlarla gösterilmekte, Darwin'in evrim teorisi kesinlikle yıkılmaktadır. İlerdeki bölümlerde canlı vücutlarındaki basite indirgenemez kompleks sistemlerinden yeteri kadar bahsederek okuyucunun bu konudaki kanaatlerini netleştirmeye çalışacağız. Devamı var.
  10. Gen Bencil mi?-2 Richard Dawkins Gen Bencildir kitabının önsözünde: Şempanze ve insanın evrimsel geçmişlerinin yaklaşık yüzde 99.5 ortaktır. Yine de birçok mantıklı insan şempanzeye eğribüğrü, tuhaf bir yaratık olarak bakar ve kendisini Mutlak Yaradan’a ulaşmak yolunda bir basamak taşı olarak görür. Evrimci için böyle bir şey olamaz. Bir türü diğer bir türden üstün kılacak hiç bir nesnel dayanak yoktur. Şempanze ile insan kertenkele ile mantar hepimiz; üç milyar yıl kadar önce doğal seçilim olarak tanıdığımız bir süreç içinde evrimleştik. Her tür içerisinde kimi bireyler diğerlerinden daha çok sayıda yaşamını sürdürebilen döl vermişlerdir. Buna bağlı olarak da üreme bakımından başarılı olan bireyin kalıtsal özellikleri (genler) bir sonraki nesilde sayıca artmıştır diye yazar. Dawkins Bencil Gen ismini verdiği kitabının hemen başında (önsözünde) yazdığı yukarıdaki cümleyi şempanzelerden insana olan evrimi birebir gözlemlemiş (inkar edilemez bir gerçek) gibi kesin bir dille yazmıştır. Taraftarları için evrim en büyük gerçektir. Evrim ile çelişen, evrimi yalanlayan hiç bir bilimsel bulgu olamaz. Olursa bilimsel değildir. Evrimciler genelde en baştan yaratılış teorisi öngörülerine kapılarını açılmamak üzere kapattıklarından kendilerini rastlantılarla oluşan varoluş düşüncesinin dar ve sığ hapishanesine kapatırlar, tek yönlü düşünmeye tek yönlü sonuçlar almaya zorlanırlar. Akıl ve bilim dışı, genelde saçma fakat evrim paralelinde kimi varsayımları, hayal ürünü senaryoları yadsınamaz gerçeklermiş gibi kabul etmeleri ve savunmaları bu nedenledir. Fark edileceği gibi bu mantık; (tek yönlü olduğundan) sert bir dille eleştirdiği; akıl, mantık ve bilim dışı olmakla suçladığı karşıt teorilerin mantığıyla temel yönünden aynıdır. Bir bakıma karşıt teorileri, varoluşu yaratılışa indirgeyerek kolaycılığa kaçmakla suçlarken aynı büyük hatayı kendisi de düşmüş, varoluş rastlantılarla oluştu kolaycılığını kaçmıştır. Fakat bilim kanıt ister. Doğruluğu şüpheli varsayımları kesin gerçekler gibi kabul edip bulguları buna uygun yorumlar, kanıtlar diye akla, mantığa, bilime uymayan; genelde hayal ürünü şöyle oldu böyle oldu senaryolarını gösterirseniz bu bilimsel bir yaklaşım olmaz. Olsa olsa koyu bir taassup olur. Tek yönlü düşünce ise taassup olarak tarif edilir ve bilimin en büyük düşmanıdır. Materyalistlerin materyalizmi (tabiî ki evrim teorisini) bilimsellikten çıkarıp bir din haline getirmeleri bu nedenledir. Dawkins gibi evrim teorisi taraftarları elbette ki insanların şempanzelerden evrimleştiğini (ve diğerlerini) inanabilirler. Buna ne bizim, ne de bir başkasının herhangi bir itirazı olamaz. İnanç özgürlüğünü yürekten inananlardanız. İtirazımız Dawkins’in inancını bilimsel bir gerçekmiş gibi gösterme çabalarınadır. Bir evrimciye göre evrim bilimin annesi babası, teyzesi amcası; diğer ifade ile her şeyidir. Fakat henüz kanıtlanmamış, soru dağları altında ezilen bir teori bilimin hem annesi hem babası nasıl olabilir? Henüz kanıtlanmamış varsayımları inkârı mümkün olmayan gerçeklermiş gibi kabul edip, bulguları bunlara uygun yorumlarsanız; keskin dillerle eleştirdiğiniz, yobazlık olarak tarif ettiğiniz tek yönlü düşüncenin, diğer ifade ile taassubun en koyusunun içine düşmüş olursunuz. Eleştirdiğiniz, yobazlıkla, geri kafalılıkla suçladığınız kişilerden bir farkınız olmaz. Dawkins’in yukarıdaki ifadesi evrimcilere özgü bir şöyle oldu böyle oldu edebiyatının klasik bir örneğidir. Kesinlik ifadeli bir üslupla yazılmıştır ama (bilimsel bulgulara dayanmadığından) genelde hayal ürünü senaryoların bileşkeleridir. Gerçekten de insanlar şempanzelerden mi evrimleşti? Dawkins gibi taassup sahibi evrimcilerin bu soruya verdikleri cevap kesin bir evettir. Bunda (kendilerine göre kanıtlar ortaya koyduklarından) en küçük bir şüpheleri dahi yoktur. Fakat aklı başında, bilimsel tarafsızlığını yitirmemiş gerçek bilim insanları yukarıdaki soruyu (önemi nedeniyle) yanıtlarken çok derin düşünürler, konuyu enine boyuna irdelerler, daha da önemlisi gerçek bilimsel kanıtlar ararlar. Hayal ürünü, genelde şöyle oldu böyle oldu edebiyatı olan sahte kanıtlara itibar etmezler. Eğer bilimsel kanıtlarla desteklenmiyorsa varsayımlar gerçek olamazlar. Olsa olsa bir teori yada da hipotezdirler. Gerçek olmayanları inkarı mümkün olmayan gerçeklermiş gibi tanımlamak, daha da kötüsü diğer bulgulara gerçekliğinden şüpheli bir varsayımı bir mihenk taşı olarak kullanıp değerlendirmek çok büyük hata ve hatta bilime ihanet olur. Bütün mantıksızlığına rağmen evrime inanan taassup sahibi bazı kişiler dışında bu varsayıma (bilimsel kanıtlara dayanmadığından) aklı başında hiç kimse inanmaz. Bunun nedeni de şempanzelerle insanlar arasında aşılması mümkün olmayan pek çok engellerin olmasıdır. Her iki canlı ayrı ayrı türlerdir. Dawkins’e (ve diğer evrimcilere göre) insanların şempanzelerden evrimleştiğinin en büyük kanıtı %99’a varan genom benzerliğidir. Yukarıdaki genom benzerliği oranını doğru, gen şifre sayısını 5 milyar kabul edersek şempanzelerle insanlar arasındaki farklılık (toplam gen şifre sayısının yüzde biri) elli milyon olur. Elli milyon farklılıkta maymunlarla insanlar arasındaki farklılıkların tümünü rahatlıkla ifade eder. Kaldı ki fiziksel benzerlikleri olan iki canlının genom benzerliğinin olması son derece doğaldır. İlginç olan ise insanla yaşamın yakın geçmişinde (örneğin on milyon yıl öncesinden) evrimsel yönden herhangi bir bağlantının olmadığı canlılarla yüksek denebilecek oranlarda (örneğin nematod solucanlarıyla %60) genom benzerliğinin olmasıdır. Bu konuda kangurulardan tutun da ahtapotlara kadar pek çok örnekler verilebilir. Evrimci öngörülerini doğru kabul edersek bütün bu canlıları maymunsulardan sonra insanların evrimsel yönden maymunlardan sonra en yakın akrabaları kabul etmemiz gerekecektir. Ayrıntılı bilgi isteyen okuyucularımız insanın evrimi bölü-mündeki yazıları göz atabilirler. Canlılar arasındaki yapısal benzerlikler tüm canlıların aynı malzemeden (karbon temelli en element ve bileşiklerinden) var edilmiş olmaları nedeniyledir. Tüm evren (varsa diğer canlılar) bu elementlerden oluşmuştur. Bunun başka bir yolu yoktur. Kimi canlılar arasındaki anatomik benzerlikler (örneğin organ benzerlikleri) benzerlikler oranını artırabilir. İnsan maymun genom benzerliği dış görünüş benzerliği kadar benzer organlara sahip olmamız nedeniyledir. Bir evrimci benzerliklerin evrime kanıt olduğunu ısrarla vurgular. Böylesine basit bir gerçeği evrime kanıt olarak göstermek ancak olayları tek yönlü bakma alışkanlığında olan evrimci mantığıyla mümkün olabilir. Fakat öyle durumlar vardır ki hiç bir benzerlik olmadığı halde evrimsel bir bağın kurulması gerekir. Bu gerçekte benzerliklerin evrime kanıt olduğu varsayımını temelden çürütür. Çünkü yaşamın temelleri olması gereken prokaryot ve ökaryot hücreler arasında en küçük bir benzerlik dahi yoktur.(Prokaryot ökaryot hücreler bölümüne bakınız) Genom benzerlikleri üzerine yapılan araştırmalar evrim teorisini rahatlıkla alt üst edebilecek sonuçlara ulaşmıştır. (ilgili konulara bakınız) Tersinim teorisinin bu öngörüsü bilimsel gerçeklerle birebir uyuşur. Devamı var.
  11. Yusufçuk ve Evrim Evrim teorisi savunucuları nedense yusufçuk böceğini diğer böceklere göre daha az evrimleşmiş yani ilkel ve basit bulurlar. Fakat gerçek hiçte evrim savunucularının iddia ettikleri gibi değildir. Bu böceklerde diğerleri gibi mükemmel olarak yaratılmışlardır. Bu mükemmel ve harika canlıyı ilkel ve basit olarak nitelemek derin bir cehaletin ya da kara bir taassubun sonucu olmalıdır. Yusufçuk hiçte ilkel bir canlıya benzemiyor. Evrimcilerce ilkel olarak tanımlanmasının tek nedeni 300 milyon yıllık fosillerinin bulunmuş olmasıdır. Üç yüz milyon yıllık fosil yusufçuklar ile günümüzde yaşayanlar arasında evrimsel yönden herhangi bir yapı farkı olmadığı gibi bu böcekler de diğer canlılar gibi eksiksiz ve mükemmel yapılıdırlar. Yusufçuk adını, yüz güzelliği ve rengârenk kaftanı ile meşhur Yusuf peygamberden aldığı iddia edilir. Bu güzelliğinin insanlar üzerinde bıraktığı derin etkidendir. Yusufçuk (Anisoptera), odonata takımına ait, kanatlarını dinlenmeleri sırasında yanlara açık olarak yatay tutmalarıyla kızböceklerinden ayrılan bir alttakımdır. Yusufçuk böceklerine Türkçede kız böceği, helikopter böceği de denildiği gibi gövdeleri ince olan türlere iğnecik de denir. Büyük birleşik gözleri, güçlü saydam kanatları, göz alıcı renkleri ve uzunca vücutlarıyla ile tanınırlar. Vücutları kuvvetli yapıda ve hiçbir zaman düz değildir. Hareketleri daha hızlı ve devamlıdır. Bağırsak (trake) solunumu yaparlar. Göller ve durgun sularda sıkça bulunurlar. Yusufçuklar genelde sivrisinekler, tatarcıkları ve arılar, kelebekler gibi diğer küçük böcekler ile beslenirler. Çoğu zaman göllerin, akarsuların ve su birikintilerinin olduğu bölgelerde görülürler, çünkü nemf diye adlandırılan larvaları suda doğarlar. İnsanları normal şartlarda ısırmaz ya da sokmazlar fakat karınlarından tutulduğu takdirde kurtulmak için ısırmayı denerler. Sivrisinekler gibi bazı zararlı canlıları yiyerek popülâsyonlarını dengede tutmaları bakımından oldukça önemlidirler. Bu nedenle Kuzey Amerika'da birçok yerde yusufçuklar sivrisinek avcıları olarak adlandırılırlar. Yusufçuklar genelde güneşli havalarda uçmayı tercih ederler. Görme duyuları çok gelişmiştir. Birbirlerine birleşmiş olan petekgözleri yaklaşık 1000 ayrı gözden oluşur. Kanatları gövdelerinin üst kısımlarında bulunur ve genelde saydam iki çift kanatları olur. Bilinen 500 dolayında alt türü bulunur ve en çok tropik iklimde yaşarlar. Kimilerinin uçuş hızı saate 95 kilometreyi bulabilir. Ayrıca Yusufçuk böceklerinin dişileri çiftleştikten sonra erkek yusufçuk böceğinin kafası ile beslenir. Bu yüzden tüm erkek yusufçuk böcekleri sadece 1 defa çiftleşebilirler. Yusufçuklar kanatlarını kendi üzerlerine katlayamazlar ve uçma kaslarının kanatları hareket ettirme şekli diğer böceklerinkinden farklıdır. İlkel ve basit olarak nitelenen bu özellikler gerçekte bir tasarım harikasıdır. Yusufçukların vücudu, metalle kaplanmış izlenimi veren halkalı bir yapıya sahiptir. Buz mavisinden bordoya kadar çeşitli renklerdeki gövdelerin üzerlerinde çaprazlama yerleştirilmiş iki çift kanat bulunur. Bu yapı sayesinde yusufçuklar, çok iyi bir manevra yeteneğine sahiptirler. Uçuşu hangi hızda ve hangi yönde olursa olsun, aniden durup ters yönde uçmaya başlayabilir veya havada sabit durup avına saldırmak için uygun bir pozisyon bekleyebilir. Bu durumda iken olduğu yerde kıvrak bir dönüş yaparak avına yönelebilir. Yusufçuk çok kısa bir zamanda, böcekler için şaşırtıcı sayılabilecek bir hıza; saatte 40 km'ye ulaşır, bu hızla avına çarpar. Çarpmanın şoku çok şiddetlidir. Yusufçukların zırhları hem çok sağlam hem de çok esnektir. Zırhların esnek yapısı çarpmadan doğan enerjiyi emerek böceği rahatlatır, ama aynı şeyi avı için söylemek mümkün değildir. Yusufçuğun avı, çarpmanın yarattığı şok ile ya tamamen sersemler ya da ölür. Çarpışma sonrasında ise yusufçuğun en etkili silahları olan arka bacakları devreye girer. Uçuş sırasında arkaya doğru kıvrık olan bacaklar, hızla öne açılarak sersemlemiş olan avı havada yakalar. Artık sıra çelikten farksız olan alt çeneye gelmiştir. Av kısa sürede parçalanarak yenir. Bu nedenle yusufçuklar böcekler içinde av konusunda en usta olanlardan biridir. Çok yüksek hızlarda uçarken ani manevralar yapabilen yusufçukların görme yeteneği de kusursuzdur. Yusufçukların gözü, dünyanın en iyi böcek gözü olarak kabul edilir. Her birinde 30.000 kadar ayrı mercek bulunan bir çift göze sahiptirler. İki yarım küreye benzeyen ve başının yarısı kadar yer kaplayan gözler, böceğe çok geniş bir görüş sahası sağlar. Yusufçuk gözleri sayesinde neredeyse arkasında olup bitenleri bile gözleyebilir. Elimizdeki en eski yusufçuk fosilleri ile bugün yaşayan örnekleri arasında hiçbir fark yoktur. Üç yüz milyon yıllık yusufçuk fosillerinin günümüzde yaşayanlarından farksız mükemmel yapılı olmaları (eğer evrim gerçek ise) en azından yüz milyon yıl geriden evrimleşmeye başlaması gerektiğini düşündürür. Diğer ifade ile henüz kanatları bileşik gözleri oluşmamış muhtemelen basit gözlü, kanatsız kurtçuklar halindeki ilkel yusufçukların, ara formatlarının fosilleri bulunmalıdır. Bulunmalıdır ama bir tane bile yoktur. Yusufçukların ataları olabilecek yarı evrimleşmiş yarı evrimleşmemiş hiç bir canlının fosilini de rastlanmamıştır. Devamı var.
  12. Bilim Yaratılış Kitabına Eleştiriler-2 Canlı yaşamın ortak bir geçmişe sahip olduğu ve tüm canlıların zaman içinde değişime uğradıkları görüşlerini ortaya süren evrim kavramı günümüzde sayısız bilimsel gözlemle doğrulanmış ve tüm saygın bilimsel çevrelerce benimsenmiştir cümlesine ise evrim kavramı dışında tamamen katılıyoruz. Canlı yaşamın ortak bir geçmişe sahip olduğu (zaten bunun başka bir yolu ve alternatifi yoktur) ve tüm canlıların zaman içinde değişime uğradıkları doğrudur. Fakat canlılardaki bu değişimi evrim olarak nitelemek tamamen yanlıştır. Tek taraflı bir değerlendirmenin (taassubun) sonucudur. Her şeyden önce evrim kuramı entropi, kalıtım gibi temel kanunlarla bozmanın kolay yapmanın zor olduğu ve benzeri doğal ilkelere terstir. Zaman içinde var oluştaki tüm düzen ve sistemlerde olduğu gibi canlılardaki değişim doğrudur fakat evrim değil, tersinim yönündedir. Tersinim teorisinin öngördüğü tersinimsel değişimler ise evrim öngörülerinin tam tersine entropi, kalıtım gibi temel kanunlarla; bozmanın kolay, yapmanın zor olduğu ilkeleriyle birebir uyuşur, hiç birisiyle çelişmez. Yazarlarımız bilimden, bilimle oluşan teknolojik gelişimlerden uzun, uzun bahsederler (gerçekte bahsettikleri evrimle uzaktan yakından ilgisi olmadığı halde) sonuçta evrimin bilimsel bir veri ya da olgu olduğu sonucuna ulaşırlar. Tanınmış genetikçi ve evrimci Theodolsius Dobzhansky’nin evrimin ışığı olmadan biyolojide hiçbir şey anlamlı değildir sözü onların temel düsturlarından biri olmuştur. Diğer ifade ile henüz kanıtlanmadığından şüpheli durumdaki bir teori biyoloji ilmini aydınlatan ışık, bir inanç durumuna getirilivermiştir. Bu inanç taassup değilse hangisi taassup olabilir? Theodolsius Dobzhansky’nin bu sözünün yanımızda (tarafsızlığını yitirmiş bir evrimci olması nedeniyle) herhangi bir bilimsel değerinin olmadığını belirtelim. Tabi ki isteyen istediğini inanabilir. İnanç başka, bilim başkadır. Önemli olan bilimle inancı karıştırmamaktır. Bunun içinde tam bir tarafsızlık şarttır. Devamı var.
  13. tersinim şurada cevap verdi: tersinim başlık Bilim Felsefesi
    Tanrı Yanılgı mı?-2 Sayın yazarımız söz konusu eserinde doğal olarak (eğer bir Var Edicinin varlığını en baştan inkar ederseniz otomatikman ateist-darwinci olursunuz. Bundan kurtuluşunuz yoktur.) ateist-Darwinci olduğundan onu ve getirdiği teoriyi öven, teoriyi bilimin ortaya koyduğu tek gerçek gibi gösteren cümleler kurmuş, evrimin propagandasını yapmaktan çekinmemiş. Bu durum onun bilimsel tarafsızlığı konusunda oluşan şüphelerimizi bir kat daha güçlendirip koyulaştırdı. Sayın yazar kaşınmış ama Darwin ve getirdiği teori hakkında oldukça geniş kapsamlı yazı dizilerimiz var. Yeterince cevap verdik. Onun için bu konuya girmeyeceğim. İsteyen bu konudaki yazılarımızı bakabilir. Sayın yazarımız Tanrı varsayımının varoluşla ilgili bilimsel bir hipotez olduğuna, bununda diğerleri gibi kuşkucu bir bakış açısıyla analiz edilmesi gerektiğini ileri sürer. Varoluşta Bir Yaratıcı İradenin var olduğu (yaratılışçılık) varsayımı elbette ki bilimsel bir varsayımdır. Bu varsayıma Tersinim Teorisini de ekleyebiliriz. Tersinim teorisi dinsel objelerden mümkün olduğu kadar uzak durarak temel aldığı bilimsel kanıtlarla evrim teorisini can evinden vurur, yaşamsal damarlarını kökünden keser. Tersinim teorisi, evrim teorisi gibi uzun süreçlere ihtiyaç duymadığından materyalizmin bilimsel temeli olarak kabul edilen deney ve gözlemlerle sınanma şartını kolaylıkla yerine getirir. Evrim teorisi öngörüleri ise on milyonlarca sene gibi çok uzun süreçlere ihtiyaç duyar. Bu nedenle gözlem ve deneylerle birebir sınanması mümkün değildir. Evrim teorisi savunucularının kanıt diye ortaya koyabildikleri kimi temelsiz, hayal ürünü, genelde saçma, şöyle oldu böyle oldu edebiyatına dayalı varsayımlarla; yaşam süreclerinin sonuçları olan, evrim öngörülerine uygun yorumlanmaya çalışılan, gerektiğinde sahtekarlıklara, aldatmacalara başvurulmaktan çekinilmeyen fosillerdir. Evrim diye savunulan olgu gözlem ve deneylerle birebir gözlemlenemeyen, sadece uzun süreçler sonunda oluştuğu varsayılan canlılardaki pozitif yöndeki değişimler ve bu değişimleri gösterdikleri iddia edilen yaşamsal izler olmalıdır. Canlıların zaman içinde değişime uğradıkları doğrudur ama bu değişim tersinim teorisinin temel varsayıma uygun olarak tersinim yönündedir. Tersinim olayının doğruluğu konusunda her gün kolayca gözlemlediğimiz binlerce örnek ve kanıt vardır ama canlıların zaman içinde evrimleştiği konusunda gözlem ve deneylerle sınanabilen tek bir olgu dahi yoktur. Sayın yazarımızda dahil tüm evrimcilere duyurulur. Şöyle oldu böyle edebiyatına kaçmadan, kanıtlara dayanarak evrimin doğruluğunu göstersinler. Tersinim olayının doğruluğu konusunda ise isteyenlere kanıtlara, akıl ve mantık çıkarımlarına uygun binlerce örnek gösterebiliriz. Sonuçta şunları yazabiliriz. Evrim, tersinim gibi yaratılış teorisi de Konusuyla ilgili diğer varsayımlar gibi bilimsel yöntemlerle ve tam bir tarafsızlıkla analiz edilebilir ve edilmelidir. Biz buna ne karşı çıkarız, ne de gereksizliğini yazarız. Nedeni ise varoluşun rastlantılarla oluştuğunu savunan materyalist-ateist görüşün; akla, mantığa, bilime uyan bir tane bile kanıtı olmadığı halde Varoluşta Bir İradenin Var Olduğu tezini savunan varsayımın binlerce, on binlerce, milyonlarca ve hatta milyarlarca kanıtının olmasıdır. Varoluşta Bir İradenin var olduğunu savunan teori; karşıtı tüm teorilerle bilimsel platformlarda tam bir tarafsızlıkla kıyaslanıp analiz edilmeyi, tartışılmayı; bilim adına, gerçekleri bulma adına sevinerek kabul eder. Çünkü korkacağı, çekineceği hiç bir şey yoktur. Tüm var oluş bir parça akıl, mantık, izan sahiplerine hep bir ağızdan Bir Var Edici İradenin Var olduğunu haykırır. Eğer siz en baştan iki cevaplı bir sorunun cevaplarından birini arayıp sormadan; kanıtlarını görmeden gerçek (doğru) kabul ederseniz diğer cevabı yanlış kabul etmek zorunda kalırsınız. Bilimsel bulguları doğru zannettiklerinizin doğrultusunda yorumlarsanız bilimsel tarafsızlığınızı yitirirsiniz. Bu gün Darwinciler dolaysıyla ateistler (meşhur bir darwincinin ifade ve itiraf ettiği gibi) Bir Yaratıcı İradenin varlığını kabul etmektense en saçma, en bilim dışı varsayımları doğru kabul etme eğiliminde ve mantığındadırlar. İşte sorunun özü buradadır. Devamı var.
  14. Soru-3 Tersinim Teorisi bilimsel midir? Cevap-3 Tersinim teorisi tüm doğal kanun ve ilkeleri temel aldığından ve hiç biriyle çelişmediğinden tamamen bilimseldir. Tersinim teorisinin tüm varsayımları materyalist bilim anlayışının öngördüğü gözlem ve deneylerle sınanma şartına tamamen uyar. Ayrıca tersinim teorisinin kendine özel bir bilim anlayışı vardır. (İlgili makalemize bakınz) Soru-4 Tersinimin düzen ve sistemlere etkisi değişken midir? Cevap-4 Tersinim düzen ve sistemlerin ayrıntılılığına, hassaslığına; korunma, savunma, çevreye uyum mekanizmalarının olup olmadığına, bu mekanizmaların işlerliğine, iç ve dış etkenlerin çeşitliliğine ve gücüne ve zamana bağlı olarak değişir. Devam edeceğiz.
  15. Tersinim Teorisi-2 İnsanoğlu var edildiği ve düşünmeye başladığı ilk anlardan itibaren yaratılışı merak etmiştir. Bu merak önce; ben neden, nasıl, niçin var edildim şeklinde kendine yönelikti, bu nedenle kişiseldi. Fakat daha sonra; var oluşun bütünlüğü yavaş yavaş keşfedilmeye başlanınca bu soru; biz nasıl, neden, niçin var edildik şekline dönüşüp evrenselleşmiş; bu konuda çok ve çeşitli varsayımlar üretilmiştir. Neden, niçin, nasıl var edildim sorusunun yanıtı insan hayatını yönlendiren en önemli olgudur. İnsanlar bu soruya verdikleri yanıtın paralelinde hayatlarına yön verirler. Eğer bir hayvan olsaydık yaratılma nedenimiz bizlere eksiksiz verilecek bizde buna uygun yaşayıp gidecek, herhangi bir arayış içinde olmayacaktık. Kısımsal bir iradeyle sınırlı da olsa hayatımızı yön verebilme özgürlüğü bizleri diğer canlılardan ayırır, bizleri insan yapar. Fakat gerçekleri arayıp bulmak her zaman yanılmaya, aldanmaya meyilli olan bizler için son derece zordur. Tek bir gerçeğe birbirinin zıddı pek çok yanıtlar verilmesinin en büyük nedeni budur. İnsanların binmeyenlere karşı büyük bir merakı vardır. Bu merak en güçlü meziyetlerin temelini teşkil eder. Bilinmeyen her şey insanların ilgisini çeker. Bu nedenle gerçeği arayıp bulmaya çalışırlar. Bu merak ediş, önceleri sadece kendisi ve çevresiyle sınırlıdır. Kendisi ve çevresiyle ilgili bilgiler çoğaldıkça var oluşun bütünlüğünü fark etmeye başlar. Bu bütünlüğün içinde sahip olduğu bilgi yok denecek kadar azdır. Bunun nedeni de bilgi kaynaklarıyla bilgileri depolayan beyin arasındaki vasıtaların az ve yetersiz oluşudur. Bir bakıma insanoğlu duyuların sınırları içinde, duyularının izin verdiği kadar etrafını algılar, bu algılamalar sonucunda bilgi sahibi olur. = = = Varoluş sorusunun sadece varoluş bir Yaratıcının eseridir ya da değildir şeklinde birbirine zıt iki cevabı vardır. Var oluşun bütünlüğünü ve bütünlüğün bazı kurallar ve yasalar çerçevesinde oluşmuş bir düzenlilik içerdiğini az ya da çok fark eden insanoğlu: -Kurallar ve yasalarla oluşmuş gözlemlediğim şu düzenlilik muhakkak ki bir bilginin ve bu bilgiyi yönlendirip şekillendiren, oluşuma çeviren güç sahibi bir iradenin eseridir. Yapıcı bir iradenin olmadığı rastlantısal oluşumlarda düzenlilik oluşamaz. Rastlantısal oluşumlar tam bir düzensizlik ortamıdır. Bu nedenle var oluş bir Var Edicinin eseri olmalıdır demiş; var oluşu mutlak güç, mutlak irade ve mutlak bilgi sahibi bir Var Edicinin eseri olduğu kanısına varmış, daha sonra bu kanı güçlü bir inanca dönüşmüş, insan hayatını en çok etkileyen din olgusunun temelini oluşturmuştur. Fakat ilk dönemlerde insanlar var oluşun bütünselliğini yeterince fark edemediklerinden bu inanç parçalanmaya müsaitti. Bu parça parça oluş insanların Yaratıcıyı, sıfatların bir bütün olarak var edilişlerinde kendilerine verilmiş olmasına rağmen yeterince anlamalarına, algılamalarına engel olmuştur. Bu nedenlerle Yaratıcı teklikten çokluğa doğrudur. Şüphesiz ki tevhidi zaman içinde bozmamız Yaratıcı tarafından yol gösterici ve ikaz ediciler gönderilmesinin en büyük nedenidir. Tevhidin bozulduğu dönemlerde insanlarından bir kısmına göre gökleri gök tanrısı, yerleri yer tanrısı, denizleri deniz tanrısı idare etmekteydi. Buna benzer pek çok yaratıcı yani tanrılar vardı. İnsanların bir kısmı evreni dolduran milyarlarca yıldızdan bazılarını Yaratıcı sandılar. Kimileri için Yaratıcı dünyayı aydınlatıp ısıtan güneşti. Kimilerine göre ateşti. Kimilerine göre geceleyin gökyüzünü süsleyen erişilmez uzaklıklardaki yıldızlardı. Devamı var.
  16. Sayın gecekuşu Yanıtınız için teşekkür ederiz. Tersinim teorisi sekiz ciltte ifade buluyor ve bu sitede yeni başladık. Lütfen yazılarımızı takip ediniz. Tersinim herhangi bir teoriye yada ideolojiye karşıt olmak ya da desteklemek için ortaya atılmamıştır. Tersinim HERŞEYDEN ÖNCE ÖNCE KANIT SONRA SONUÇ İLKESİNİ kendine temel alır.BU NEDENLE TAMAMEN BİLİMSELDİR. Gerçekliği şüpheli bir teoriyi ya da ideolojiyi (ÖRNEĞİN EVRİMİ) inkar edilemez gerçek kabul edip BUNA UYGUN KANITLAR ARAMAZ. KANITLARI İNKAR EDİLEMEZ GERÇEK KABUL EDİLEN TEORİ YA DA İDEOLOJİYE UYGUN OLARAK değiştirmez, eğip bükmez. SAHTEKARLIKLAR YAPMAZ.. Tersinim teorisini bilimsel yörüngesinden çıkarıp DİNSEL bir yörüngeye sokma çabaları boşunadır. Tersinimi DİNSEL bir yörüngeye sokma çabaları yerine ÖNE SÜRDÜĞÜ VARSAYIMLARI BİLİMLSEL YÖNTEMLERLE ÇÜRÜTMEYE ÇALIŞSANIZ DAHA AKILCI HAREKET ETMİŞ OLURSUNUZ. Saygılar.
  17. Canlılığı öylesine BASİTE indirgemişsiniz ki her şey EVRİM MANTIĞINA uygun olarak OLU OLUVERMİŞ. Bir kitabı madeye (basite) indirgediğinizde onu selüloz-mürekkep biraz da tutkaldan, iplikten ibaret basit bir oluşum olarak tarif edebilirsiniz..AMA BU TARİF GERÇEKTE KİTABI TARİF ETMEZ. BİR KİTAPTA MADDE İLE İFADE BULAN FAKAT MADDE OLMAYAN BİR CEVHER VARDIR. O CEVHERDE selülozla, mürekkeple, tutkalla, iplikle (madde ile) ifade bulan FAKAT MADDE OLMAYAN AMA VARLIĞI RET VE İNKARDA EDİLEMEYEN BİR ANLAMLAR BÜTÜNLÜĞÜDÜR. İşte biz buna CAN (RUH) DİYORUZ. Bir leş tüm maddiyatıyla eksiksiz gözünüzün önünde olsa bile biz O MADDE YIĞINTISINA CANLI olarak niteleyemeyiz. BİR KİTAP KENDİNE KENDİNE OLUŞUYORSA CANLILIKTA OLUŞABİLİR.
  18. İnciller ve Kuran'da peygamber efendimizin nübüvvetiyle ilgili pek çok müjde ayetleri vardır. Bunlardan bir kaçını alıyoruz. Fetret döneminde akıllarıyla Allah’ı (c.c.) arayıp bulabilenler kemale erip yükselmiş, bulamayanlar ise herhangi bir sorumluluk altında kalmamışlardır. Cenab-ı Hakkın varlığını akıl ve ilim dışı saymak ne büyük gaflettir. Hz. isa (a.s.v) kendisine verilen incil’in çeşitli yerlerinde: -Ben Baba’ya yalvaracağım ve O size başka bir Paraklit’i, hakikat ruhunu verecektir, ta ki daima sizinle beraber olsun. Fakat benim ismimle Baba’nın göndereceği Paraklit, Ruhulkudüs, o size her şeyi öğretecek ve size söylediğim her şeyi hatırınıza getirecektir. (Burada Ruhulkudüs ile Cebrail (a.s) kastedilmiştir ama Onun peygamberler dışında insanlarla konuşması, onlara bir şeyler öğretmesi mümkün değildir. Bu nedenle bu kelime sonradan incil’e ilave edilmiştir.) Baba’da size göndereceğim Paraklit, Baba’dan çıkan hakikat ruhu geldiği zaman benim içinde şahadet edecektir. Benim gitmem sizin için daha hayırlıdır. Çünkü gitmezsem Paraklit gelmez. Fakat gidersem Onu size gönderirim. Ve O geldiği zaman günah için, kurtuluş ve hüküm için dünyayı cevap veremez duruma getirecektir. O hakikat ruhu gelince size her hakikate yol gösterecek, zira kendiliğinden söylemeyecektir; fakat her ne işitirse söyleyecek ve gelecek şeyleri sizlere bildirecektir. Ona gelen Rahmandandır. O Beni şereflendirip kutlu kılacaktır. Çünkü getirdiklerimden alacak ve size bildirecektir…. Yuhanna incilindeki bu metinlerde adı geçen Paraklit incilin Arâmîce aslında Muhamada yani Muhammed’dir (a.s.v). Allah (c.c.) yüz yirmi dört bin peygamberden yüz otuz beşini resul yapmış yani kitap vermiştir. Bu kitapların kimisinde o kitap sahibi peygamberden sonra gelecek peygamberi müjdeleyen kısımlarda bulunur, gelecek peygamberin sıfatları bildirilirdi. Tevrat ve incillerde bulunan bazı pasajlar Ahir zaman peygamberi olan peygamberimiz Hz. Muhammed’in (a.s.v) geleceğini ve sıfatlarını bildirmiştir. isa’dan sonra 415 yılında toplanan iznik konsilinde yüze yakın incil yok sayılıp iptal edilmiştir. Bunların arasında bulunan Barnabas incili Hz Muhammed’in (a.s.v) geleceğini açıkça bildiriyordu. Bu gün Barnabas incilinin orjinal tek nüshası Avusturya’da bir müzede bulunmaktadır. Hz. Muhammed’in (a.s.v) isim ve sıfatları Tevrat ve incil’de yazılıydı. Ehl-i kitap olan Hıristiyan ve Yahudi bilginleri bu hususta tam bilgiye sahip bulunmaktaydılar. Bu gerçek Kuran-ı Kerim’de: “-O kimseler ki Resule, Ümmi Peygambere tabi olurlar. O peygamber hakkındaki bilgileri, yanlarındaki Tevrat’ta ve incil’de yazılı bulurlar. O, onlara iyiliği emir, kötülükten de men eder. Onlara temiz olanları helâl, pis olanları haram kılar. Ve onların ağır yüklerini ve üzerlerindeki bağları kaldırır. Artık o kimseler ki Ona iman ederler. Ona saygı gösterir, yar-dımda bulunurlar. Onunla indirilmiş Nur’a tabi oluverirler. işte kurtuluşa erenler onlardır.” (A’raf 157 -Kendilerine kitap verdiklerimiz Onu oğullarını bildikleri gibi bilirler. Onlardan bir grup hiç şüphe yok ki bilir oldukları halde hakkı gizlerler.” (Bakara 146) “Hatırla o zamanı ki Allah peygamberlerine: -Size kitap ve hikmet verdim. Sonra yanınızdakini tasdik edici bir Resul gelecektir. Ona kesin olarak iman ve her halde yardım edeceksiniz diye ahit ve misak aldıktan sonra onlara: -ikrâr ettiniz ve bunun üzerine olan sözümü kabul eylediniz mi? Diye sordu. Onlarda: -Ya Rabbi! ikrar ve kabul ettik dediler. Bunun üzerine yüce Allah: -Öyle ise şahit olunuz. Bende şahitlerdenim.” (Al-i imran 81)
  19. NİÇİN SİYER İLMİ? Bismillahirrahmanirrahim Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla! O Allah ki eşi ve şeriki yoktur. Din gününün sahibidir. Yerdekilerin, göktekilerin ve ikisi arasındakilerin sahibi O’dur. Onun her şeye gücü yeter. Yalnız O’na ibadet eder, yalnız O’ndan yardım dileriz. Şanı yüce Allah (cc) insanı yarattı. Doğru yolu bilsinler diye peygamberler gönderdi. Yüz yirmi dört bin peygamberin yalnız yüz otuz beşine kitaplar verdi. Peygamberlerden kimini bize bildirdi, kimini bildirmedi. Siyer ilmi peygamberlerin hayatını anlatan ilim demektir. İnsanlar inandıkları, rehber edindikleri peygamberlerini yüceltmek istemişler, her kavim peygamberini ululamaya çalışmış; onlara olmadık sıfatlar yakıştırarak hayatlarına israiliyat dediğimiz hurafeler karıştırmışlardır. Fakat bir peygamber vardır ki onun hayatı bir Güneş gibi apaçıktır. O ahirzaman peygamberi Hz. Muhammed(a.s)tir. Onun hayatı Kuran-ı Azimüşşanın en doğru tefsir edilerek yaşanmış şeklidir. O yaşam ki Allah’ın sevgilisi olduğu halde dünya nimetlerini bir kenara itivermesi; inananlar kolayca örnek alıp, taklit edebilsinler diye son derece sade ve gösterişsiz bir hayatı tercih etmesinin sonucudur. Düşününüz ki dünya nimetlerinin en iyilerini, en güzellerini sahip olma şansı olduğu halde O bunlara itibar etmemiş, hayatı boyunca üç gün üst üste karnı tok olduğu halde yatıp uyumamıştır. Karnını taş bağlayıp, açlığını yatıştırmaya çalışanlardan biri de Odur. Henüz anne karnındayken babasını kaybedip yetim kaldı. Beş yaşındayken annesini kaybetti. Hem yetim hem öksüz kaldı. Hz. Fatıma dışındaki evlatlarıyla iki hanımını kendi elleriyle kabre koydu. En büyük acı olan evlat acısını defalarca tattı. O Allah’ın Resulü ve Habibi olduğu halde acılarla terbiye edildi. O hayatını maddiyatla değil de manevi güzelliklerle bezemiş; gelmiş, geçmiş en büyük insan, Allah’ın kulu ve resulüdür. Hayatının bir güneş gibi apaçık olması, israiliyet türü hiç bir hurafenin karışmaması biz Müslümanlar için bulunmaz bir nimettir. Bulunmaz bir nimettir çünkü Onun yaşayışını taklit ederek ulaştığı yüksek makamların şeref ve mükâfatlarından bir nebzecikte olsa pay alabiliriz. En zengininden en fakirine kadar hiç bir Müslüman'ın onu taklit etmekten alıkoyan haklı bir gerekçesi olamaz. Biz Onun hayatında sevgi, şefkat, merhamet, alçak gönüllük, sabır, af, cesaret, yiğitlik gibi insani meziyetlerin en güzel örneklerini görürüz. Bir bakıma onun hayatının öğrenirken asr-ı saadet dönemini birlikte yaşarız. Onun ashabından, kapı dibi komşularından biri oluruz. Onunla birlikte dertlenip kederlenir, onunla birlikte acılar çeker, onunla birlikte seviniriz. Güzel yüzünü görür, tatlı sesini dinleriz. Bedir’de, Uhut’ta onunla birlikte savaşırız. Onunla birlikte gazalara çıkarız. Bir bakıma bizzat kendisi tarafından müjdelenmiş olan Onu görmeden sevenlere vaat edilen en yüksek, en üstün makamlara ulaşma şansımız olur. Onu öğrenelim ve Onun gibi yaşamaya çalışalım. Hüdai ÇAKMAK
  20. tersinim şurada bir başlık gönderdi: Din Felsefesi
    DAYANAKLAR Kur’an-ı Kerim: Adiyat – Ahzap - Al-i-İmran – Ahkaf – Ankebut - A’raf – Bakara –Casiye - Cin - Cum’a – Duhan – Hicr - En’am – Enbiya – Enfal –Fatır – Fecr – Fetih - Furkan – Fussilet – İbrahim – İsra - Hac – Hadid –Hakka – Haşr – Hicr – Hucurat – Hud – İsra – Kalem – Kamer – Kehf – Kasas – Lokman – Maide – Mearic – Meryem – Müddesir - Mû’minûn –Mu’min- Mürselat – Mümtehine – Nahl – Naziat –Necm - Neml – Nisa – Nuh – Nur – Rahman – Rum – Sad –Saff – Saffat – Sebe – Secde – Şuara – Tahrim – Tevbe – Tur –Taha –Yasin –Yunus –Yusuf – Zariyat - Zuhruf Kuran-ı Kerim Meal ve Tefsirleri Sahih Hadisler Dört İncil = = = FAYDALANDIĞIMIZ ESERLER Abdullah Aydemir=İslami kaynaklara göre peygamberler Ahmet b.Hanbel=Müsned Ahmet Cevdet Paşa= Kısas-ı Enbiya Belâzuri=Ensabu’l Eşraf Beyhaki=Delailin Nübüvve Beyhaki=Sünen Bünyamin Ateş= Peygamberler tarihi Buhari=Sahih Büyük İslam Tarihi (Kurul) Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi Ebul Ferec ibn.Cevzi=El Vefa Ebul Fida=Elbidaye vennihaye Ebu Nuaym=Delailün Nübüvve Diyarbekri=Hamis Halebi=İnsanüluyun İbn.Abdulberr=İstiab İbn. Esir=Kâmil İbn. Haldun=Tarih İbn.İshak-İbn. Hişam= Sîre İbn.Kayyım=Zadülmead İbn. Kesir= Kuran tefsiri İbn. Sa’d=Tabakat İbn. Seyyid=Uyûnul Eser İmam-ı Gazali= İhya Kastalani=Mevahibülledüniyye Maurice Bucaille=Müsbet ilim yönünden Tevrat, İnciller ve Kuran Muhammet Hamdi Yazır=Hak dini, Kuran dili M.Asım Köksal=İslam Tarihi M.Asım Köksal=Peygamberler tarihi Müslim=Sahih Taberi=Tarih Yakubi=Tarih Zehebi=Tarih-ül İslam = = = Gönlünün Allah ve Peygamber sevgisiyle dolu, dolu olduğunu iyi bildiğim ve bu konu da pek çok kişiyle birlikte şahadette bulunabileceğim dünyalar güzeli, Cennetmekan pek sevgili anneciğime ithaf olunur. Lütfen onun ve ahrete intikal etmiş diğer Müslüman kardeşlerimizin ruhlarına bir FATİHA okuyunuz.
  21. tersinim şurada cevap verdi: tersinim başlık Din Felsefesi
    NİÇİN CAHİLİYE DÖNEMİ? Cahiliye dönemini yazmaya karar verdiğimiz ve bu konuda bilgiler toplamaya başladığımızda ziyaretimize gelen bir dostumuz: -Niçin cahiliye dönemi? Diye sormuştu. Bizde ona: -İnen nurun gücünü, yüceliğini ve büyüklüğünü anlamak için, içinden çıktığı ortam karanlığının kesafetini bilmek gerekir diye cevap vermiştik. Hz. Muhammed’in (a.s.) hayatını araştırdığımız sıralarda; gelmiş geçmiş ve gelecek En Büyük İnsana, özellikle batılı müsteşriklerce insafsızca saldırıldığını görmüş ve çok üzülmüştük. Bu kişiler yaşadıkları dönemlerde geçerli olan yasalar, kurallar, âdetler, gelenek ve görenekler çerçevesinde fakat Onun yaşadığı dönem şartlarını göz önüne almadan Hz. Muhammed’i (a.s.v) değerlendiriyorlar, bu değerlendirme sonuçlarına göre yargılıyorlar ve O Mübarek İnsanı haksız bir biçimde suçluyorlardı. Fakat yaşanan devirlerdeki farklıklar, o devirlerde yapılan aynı davranışları bile daha değişik şekillerde yorumlamayı gerektirmekteydi. Bir dönemde gayet normal ve önemsiz karşılanan davranış ve tutumlar, bir başka dönemlerde çok önemli olabiliyordu. Dolaysıyla bir kişinin hayatı inceleniyorsa her şeyden önce o kişinin yaşadığı devrin sosyal, ekonomik ve siyasal durumlarını; âdetlerini, gelenek ve göreneklerini çok iyi bilmek gerekiyordu. Hayatı incelenen kişinin hayatının yorumu ancak bu bilgiler doğru tartılıp, değerlendirildikten, irdeledikten sonra mümkün olabilecekti. Bu konuda incelediğimiz bazı eserler bizde; sanki Arap ırkını hor ve hakir görmek, küçük düşürmek için her şeyin yapıldığı, en küçük bir fırsatın dahi kaçırılmağı; âdet, gelenek ve göreneklere göre oluşan davranışları olumsuz yönde yorumlayarak mübalağaya kaçıldığı, olumlu yönlerinin görmezlikten, bilmezlikten gelinerek ilim kurallarına uymayan kasıtlı davranışlar içine girildiği, insafsız denebilecek bir şekilde eleştirildiği gibi bir yargının oluşmasına neden oldu. Sanki bu eser sahipleri Arap ırkını hor ve hakir görerek, içinden çıkıp olan gelmiş, geçmiş ve gelecek En Büyük İnsanı hor ve hakir görme, küçük düşürme gayretleri içindeydiler. Biz bu konuda tamamen objektif davranmaya çalıştık. Bilim kuralları dışına çıkmamaya özen gösterdik. Cahiliye Dönemi ismini verdiğimiz bu ikinci kitabımızda da Kuran-ı Kerim, İnciller ve ve sahih hadisler dayanaklarımız oldu. Aralardaki boşlukları muteber bildiğimiz kitaplardan derlediğimiz bilgilerle doldurduk. Objektif ve doğru bilgilerle hazırladığımızı inandığımız bu kitabımızın Cahiliye Dönemini doyurucu ve doğru bir şekilde anlatıp, tanıtan bir eser olması için elimizden gelen her şeyi yaptık. Gerçekleri ört bas ederek peygamberimizi koruma gibi bir gayret içinde bulunmadık. Peygamberimiz o kadar büyük ve Mübarek Bir Kişidir ki hiçbir faninin korumasına ihtiyacı yoktur. Doğru bilgilere ulaşıldıkça Onun büyüklüğü ve yüceliği daha iyi anlaşılacaktır. Bu konuda en ufak bir şüphemiz dahi yoktur. Rabbimin bu çalışmamızı da hayırlara tebdil etmesini can-ı gönülden dilerim. Hüdai ÇAKMAK
  22. tersinim şurada bir başlık gönderdi: Din Felsefesi
    KAYNAKLAR Kuran-ı Kerim ve tefsirleri Sahih Hadisler İnciller = = = FAYDALANDIĞIMIZ ESERLER Abdullah Aydemir=İslami kaynaklara göre peygamberler Ahmet b.Hanbel=Müsned Ahmet Cevdet Paşa= Kısas-ı Enbiya Belâzuri=Ensabu’l Eşraf Beyhaki=Delailin Nübüvve Beyhaki=Sünen Bünyamin Ateş= Peygamberler tarihi Buhari=Sahih Büyük İslam Tarihi (Kurul) Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi Ebul Ferec ibn.Cevzi=El Vefa Ebul Fida=Elbidaye vennihaye Ebu Nuaym=Delailün Nübüvve Diyarbekri=Hamis Halebi=İnsanüluyun İbn.Abdulberr=İstiab İbn. Esir=Kâmil İbn. Haldun=Tarih İbn.İshak-İbn. Hişam= Sîre İbn.Kayyım=Zadülmead İbn. Kesir= Kuran tefsiri İbn. Sa’d=Tabakat İbn. Seyyid=Uyûnul Eser İmam-ı Gazali= İhya Kastalani=Mevahibülledüniyye Maurice Bucaille=Müsbet ilim yönünden Tevrat, İnciller ve Kuran Muhammet Hamdi Yazır=Hak dini, Kuran dili M.Asım Köksal=İslam Tarihi M.Asım Köksal=Peygamberler tarihi Müslim=Sahih Taberi=Tarih Yakubi=Tarih Zehebi=Tarih-ül İslam = = = Gönlünün Allah ve Peygamber sevgisiyle dolu, dolu olduğunu iyi bildiğim ve bu konu da pek çok kişiyle birlikte şahadette bulunabileceğim dünyalar güzeli, Cennetmekan pek sevgili anneciğime ithaf olunur. Lütfen onun ve ahrete intikal etmiş diğer Müslüman kardeşlerimizin ruhlarına bir FATİHA okuyunuz.
  23. 001- Ümmülmüminin Hz Hatice bint-i Huveylid (r.anha) Peygamberimiz Hz. Muhammed’e (a.s.v) ilk iman eden insan sevgili eşi Hz. Hatice (r.anha) validemizdir. Hz. Hatice’nin (r.anha) soyu peygamberimizin soyu ile Kusayy b. Kilab’da birleşmektedir. Hz. Hatice (r.anha) cahiliye döneminde Tahire diye anılırdı. Kureyş kadınları içinde soyca en üstün şerefçe en büyük servetçe en zengin olanı idi. İşini çok iyi bilir ve sıkı tutardı. Kendisi akıllı, uyanık ve ince ruhlu, ince düşünceli, mübârek bir kadın idi. Cebrail (a.s) Hira dağında gelip Alak suresinin ilk üç ayetini getirdikten sonra peygamberimiz çok korkmuş bir halde evine dönmüştü. Her zaman olduğu gibi kendisini sevgili eşi Hatice (r.anha) karşıladı. Peygamberimiz Onu görünce: -Ey Hatice! Uykuda gördüğüm ve sana anlattığım şeyi yüce Rabbim bana Cebrail’i (a.s.) göndererek açıkladı buyurup yüce Allah (c.c) tarafından gelenleri ve Cebrail’den (a.s.) işittiklerini haber verdi. Hz. Hatice R.anha): -Ey Muhammed! Müjdeler olsun. Vallahi Allah Senin hakkında hayırdan başka bir şey yapmaz. Sana Allah’tan gelen hak ve gerçektir. Sen muhakkak Allah’ın resulüsün dedi ve Ona inanan ilk insan olma şerefine ulaştı. Peygamberimiz Ona Cebrail’den (r.anha) öğrendiği gibi abdest almayı ve namaz kılmayı öğretti. Hz. Hatice (.anha) peygamberimize peygamberlik geldiği Pazartesi gününün sonuna doğru herkesten önce iman etmek ve namaz kılmak şerefine eren, Allah (c.c.) tarafından Cennet’te inciden bir köşkle müjdelenen mutlu Cennet Hatunu idi. Aynı zamanda O Allah’ın (c.c.) selamına da nail oldu. Peygamberimiz sırtında olan nübüvvet görevini taşımakta güçlük çektiği, kavmi tarafından yalanlandığı, ret olunduğu, türlü eziyetlere, işkencelere maruz kaldığı dönemlerde üzüntü içinde evine döndüğü zaman yüce Allah (c.c.) Resulünün üzüntüsünü Hz. Hatice’nin (a.anha) teselli ve teskin edici sözleriyle hafifletir, Onu Onunla güçlendirir, vazifesini Onunla kolaylaştırırdı. Peygamberimiz onun hakkında: -Halk beni inkârla karşıladığı zaman O bana inandı. Halk ben yalanladığı zaman O beni tasdik etti. Halk beni mahrum ettiği zaman O Bana malına ortak etti. Kadınlar bana evlattan mahrum ettiği zaman Allah (c.c.) bana ondan evlatlar nasip etti. Kendi zamanında kadınların en hayırlısı imran’ın kızı Meryem idi. Bu ümmet kadınlarının en hayırlısı da Hatice’dir. Cennet kadınlarının üstünü Hatice bint-i Hüveylid, Fatıma bint-i Resulallah, Meryem bint-i imran ve firavunu zevcesi Asiye bint-i Müzahim’dir buyurmuştur. Hz. Hatice (r.anha) nübüvvetin onuncu yılında, ramazan ayının başlarında vefat etti. Vefat ettiği zaman altmış beş yaşında idi. Hz. Hatice (r.anha) Hacun kabristanına defnedildi. Gömüleceği zaman peygamberimiz kabrinin içine girdi. Resulallah’a peygamberlik verildiği sıralarda ailesi, korumasına aldığı Hz. Ali b. Ebu Talib (k.v) ve evlatlık edindiği Zeyd b. Harise (r.anha) ile birlikte yedi kişi idi. En büyük kızı Hz. Zeynep (r.anha) henüz on yaşında olduğu halde Ebul As ile evlendirilmişti. Bu yüzden evde değildi. Allah (c.c.) ondan razı olsun.
  24. ASHAB-I KiRAM (R.ANHÜMA) (Yazım müslüman oluş sıralarına göre düzenlenmiştir. Aradığınız ashabın sıra numarasını alfabetik listeden bulunuz.) (HiCRETE KADAR - ALFABETiK SIRAYA GÖRE) Müslüman Oluş Sıra No: 178-Abbas b. Ubade b. Nadle el Ensarî (r.anh) 207-Abbad b. Kays el Ensarî (r.anh) 230-Abdullah b. Amr b. Haram el Ensarî (r.anh) 044-Abdullah b. Cahş (r.anh) 189-Abdullah b. Cübeyr el Ensarî (r.anh) 089-Abdullah b. Huzafe (r.anh) 104-Abdullah b.Hübeyb (r.anh) 141-Abdullah b.Haris (r.anh) 148-Abdullah b.Mahreme (r.anh) 022-Abdullah b.Maz’un (r.anh) 030-Abdullah b.Mes’ud (r.anh) 202-Abdullah b.Revaha (r.anh) 084-Abdullah b.Süfyan (r.anh) 149-Abdullah b.Süheyl (r.anh) 228-Abdullah b.Üneys el Ensarî (r.anh) 113-Abdullah b. Yâsir (r.anh) 016-Abdurrahman b. avf (r.anh) 105-Abdurrahman b.Hübeyb (r.anh) 227-Abs b.Amir el Ensari (r.anh) 086-Adiyy b Nadle (r.anh) 057-Âkil b. Ebi Bükeyr (r.anh) 226-Amr b.Ganeme (Aneme) el Ensarî (r.anh) 237-Amr b.Haris el Ensarî (r.anh) 163-Amr b.Tüfeyl el Ezdî (r.anh) 034-Âmir b.Ebi Vakkas (r.anh) 051-Âmir b. Füheyre (r.anh) 043-Âmir b.Rebia (r.anh) 155-Amire bint-i Sa’diy (r.anha) 112-Ammar b.Yasir (r.anh) 122-Amr b.Abese (r.anh) 133-Amr b.Cehm (r.anh) 151-Amr b. Ebi Serh (r.anh) 226-Amr b.Ganeme (r.anh) 199-Amr b.Gaziyye el Ensarî (r.anh) 101-Amr b.Haris (r.anh) 080-Amr b.Osman (r.anh) 010-Amr b.Said (r.anh) 068-Amr b.Ümeyye (r.anh) 099-Amre (Umeyre) Bint-i Sâdi (r.anha) 169-Avf b.Haris (r.anh) 039-Ayyaş b.Ebi Rebia (r.anh) 209-Berâ b.Ma’rur el Ensarî (r.anh) 072-Bereke Bint-i Yesar (r.anha) 203-Beşir b. Sa’d el Ensarî (r.anh) 006-Bilal-i Habeşî (Bilal b.Rebah) (r.anh.) 210-Bişr b. Berâ el Ensarî (r.anh) 143-Bişr b.Haris (r.anh) 247-Büreyde b.Husayb b.Abdullah (r.anh) 173-Cabir b.Abdullah (r.anh) 231-Cabir b.Abdullah el ensarî (r.anh) 138-Cabir b.Süfyan (r.anh) 218-Cebbar b.Sahr el Ensarî (r.anh) 074-Cehm b.Kays (r.anh) 109-Cuayl b. Süraka (r.anh) 139-Cünade b. Süfyan (r.anh) 216-Dahhâk b. Harise el Ensarî (r.anh) 161-Dımad b. Salebe el Ezdî (r.anh) 045-Ebu Ahmed Abd b. Cahş (r.anh) 231-Ebu Abdullah Cabir b. Abdullah (r.anh) 218-Ebu Abdullah Cebbar b. Sahr el Ensarî (r.anh) 220-Ebu Abdullah Kâb b.Malik el ensarî (r.anh) 187-Ebu Abdullah Sa’d b.Hayseme el Ensarî (r.anh) 236-Ebu Abdurrahman Muaz b. Cebel el Ensarî (r.anh) 185-Ebu Burde Hani b.Niyar (r.anh) 230-Ebu Cabir Abdullah b.Amr b. Haram (r.anh) 191-Ebu Eyüp el Ensarî (r.anh) 008-Ebu Fükeyhe (r.anh) 208-Ebu Halid Haris b.Kays el Ensarî (r.anh) 053-Ebu Huzeyfe b.Utbe b.Rebia (r.anh) 092-Ebu Kays b.Haris (r.anh) 245-Ebu Mabed Eksem b. Cevn (Abdüluzza) (r.anh) 023-Ebu Muaviye Ubeyde b. Haris (r.anh) 118-Ebu Musa el Eş’arî (r.anh) 121-Ebu Rafi (r.anh) 240-Ebu Sabit Sa’d b.Ubade el Ensarî (r.anh) 106-Ebu Sebre b. Ebi Ruhm (r.anh) 018-Ebu Seleme Abdullah b. Abdülesed (r.anh) 235-Ebu Şubas Hadîc b. Selâme el Ensarî (r.anh) 197-Ebu Talha Zeyd b.Sehl el ensarî (r.anh) 017-Ebu Ubeyde (b. Cerrah) Âmir b.Abdullah (r.anh). 228-Ebu Yahya Abdullah b.Üneys (r.anh) 123-Ebu Zerr’el’Gıfarî (r.anh) 223-Ebul Yeser Kâ’b b. Amr el Ensarî (r.anh) 179-Ebul Heysem Malik b.Teyyihan (r.anh) 222-Ebul Münzir Yezid b.Amr (Amir)(r.anh) 238-Ebul Velid Rifâa b. Amr el ensarî (r.anh) 070-Ebürrum b.Umeyr (r.anh) 056-Erkam b.Ebil’Erkam (r.anh) 168-Es’ad b. Zürare (r.anh) 032-Esmâ bint-i Ebu Bekir (r.anha) 040-Esma bint-i Selâme (r.anha) 047-Esma Bint-i Ümeys (r.anha) 067-Esved b. Nevfel (r.anh) 196-Evs b. Sabit el Ensarî (r.anh) 038-Fatıma bint-i Alkama (r.anha) 160-Fatıma bint-i Esed b. Haşim (r.anha) 026-Fatıma bint-i Hattab (r.anha) 154-Fatıma bint-i Mücellel (MuhacceL) (r.anha) 011-Fatıma bint-i Safvan (r.anha) 205-Ferve b. Amr el Ensarî (r.anh) 073-Firas b.Nadr (r.anh) 064-Fükeyhe Bint-i Yesar (r.anha) 033-Habbab b. Erett (r.anh) 235-Hadîc b. Selâme el Ensarî (r.anh) 229-Halid b.Amr (r.anh) 058-Halid b. Ebi Bükeyr (r.anh) 206-Halid b. Kays el Ensarî (r.anh) 009-Halid b. Said (r.anh) 066-Halid b. Hizam (r.anh) 007-Hâmâme Hatun (r.anha) 201-Harice b. Zeyd el Ensarî (r.anh) 153-Haris b. Abd Kays (r.anh) 142-Haris b. Haris (r.anh) 078-Haris b. Halid (r.anh) 208-Haris b.Ksays el Ensarî (r.anh) 075-Harmele bint-i Abd (r.anha) 137-Haris b. Hatıb (r.anh) 095-Hasene Hatun (r.anha) 082-Haşim b. Ebi Huzeyfe (r.anh) 052-Hatıp b. Amr (r.anh) 061-Hatıp b. Haris (r.anh) 063-Hattab b. Haris (r.anh) 083-Hebbar b. Süfyan (r.anh) 091-Hişam b. As (r.anh) 041-Huneys b.Huzafe (r.anh) 134-Hüzeyme b. Cehm (r.anh) 119-Hz. Abbas b. Abdülmuttalip (r.anh) 003-Hz. Ali b. Ebu Talip (k.v) 046-Hz. Cafer b. Ebu Talip (r.anh) 005-Hz. Ebu Bekir Abdullah Atik b. Ebi Kuhafe (r.anh) 158-Hz. Erva bint-i Abdülmuttalip (r.anha) 028-Hz. Fatımatüzzehra bint-i Resulullah (r.anha) 157-Hz. Hamza b. Abdülmuttalip (r.anh) 001-Hz. Hatice bint-i Hüveylid (r.anha) 013-Hz. Osman b. Affan (r.anh) 159-Hz. Ömer b. Hattab (r.anh) 002-Hz. Rukayye bint-i Resulullah (r.anha) 097-Hz. Sevde Bint-i Zem’â (r.anha) 131-Hz. Ümmü Habibe Remle Bint-i Ebu Süfyan (r.anha) 019-Hz. Ümmü Seleme Hind Bint-i Ebi Ümeyye (r.anha) 027-Hz.Ümmü Külsüm Bint-i Resulullah (r.anha) 024-Hz. Zeyneb bint-i Huzeyme (r.anha) 100-ibn Ümmü Mektum b. Kays (r.anh) 059-iyas b. Ebi Bükeyr (r.anh) 166-iyas b. Muaz (r.anha) 167-iyas b. Muaz (r.anh) 152-iyaz b. Züheyr (r.anh) 220-Kâb b Malik el ensarî (r.anha) 071-Kays b. Abdullah (r.anh) 198-Kays b. Ebi Sa’saa el Ensarî (r.anh) 090-Kays b.Huzafe (r.anh) 021-Kudâme b. Maz’un (r.anh) 171-Kutbe b Amir (r.anh) 043-Leyla Bint-i Ebi Hasme (r.anha) 128-Lübeyne Hatun (r.anha) 136-Muhammed b.Hatıb (r.anh) 093-Mahmiye b. Cez’ (r.anh) 213-Makıl b. Münzir el Ensarî (r.anh) 179-Malik b. Teyyihan el Ensarî (r.anh) 098-Malik b. Zem’a (r.anh) 085-Mamer b Abdullah (r.anh) 048-Mamer b Haris (r.anh) 190-Ma’n b. Adiyy (r.anh) 049-Muttalib b. Ezher (r.Anh) 248-Mes’ud b. Huneyde (r.anh) 036-Mes’ud b. Rebi (Rebia) (r.anh) 088-Mes’ud b. Süveyd (r.anh) 215-Mes’ud b. Yezid el Ensarî (r.anh) 164-Meysere b. Mesruk (r.anh) 108-Mıkdad b. Amr (Esved) (r.anh) 076-Muaykıb b. Ebi Fatıma (r.anh) 135-Muattıp b Avf (r.anh) 192-Muavviz b. Haris el Ensarî (r.anh) 232-Muaz b. Amr b. Cemuh el ensarî (r.anh) 236-Muaz b. Cebel el ensarî (r.anh) 175-Muaz b. Haris el Ensarî (r.anh) 136-Muhammed b. Hatıb (r.anh) 193-Muhriz b. Nadle (r.anh) 116-Mus’ab b. Umeyr (r.anh) 049-Muattib b. Ezher (r.anh) 241-Münzir b. Amr el Ensarî (r.anh) 126 ve 127-Nehdiye Hatun ve kızı (r.anhüma) 060-Nuaym (Nahham) b. Abdullah (r.anh) 147-Numan b. Adiyy (r.anh) 186-Nüheyr b. Heysem el ensarî (r.anh) 102-Osman b. Abd. Ganm (r.anh) 020-Osman b. Maz’un (r.anh) 140-Osman b. Rebia (r.anh) 170-Rafi b. Malik (r.anh) 050-Remle bint-i Avf (r.anh) 079-Reyta Bint-i Haris (r.anha) 188-Rifaa b. Abdülmünzir el Ensarî (r.anh) 238-Rifaa b. Amr el Ensarî (r.anh) 233-Sabit b.Cız’ (Salebe) el Ensarî (r.anh) 150-Sa'd b. Havle (r.anh) 015-Sa’d b. Ebi Vakkas (r.anh) 103-Sa’d (Said) b. Abd. Kays (r.anh) 182-Sa’d b. Muaz (r.anh) 200-Sa'd b. Rebi (r.anh) 240-Sa'd b. Ubade el Ensarî (r.anh) 065-Saib b. Osman (r.anh) 145-Saib b. Haris (r.anh) 144-Said b. Haris (r.anh) 025-Said b. Zeyd (r.anh) 225-Salebe b. Ganeme(Aneme) el ensarî (r.anh) 037-Salit b Amr (r.anh) 224-Sayfî b. Sevad el Ensarî (r.anh) 195-Sehl b.Atik el Ensarî (r.anh) 054-Sehle Bint-i Süheyl b. Amr (r.anha) 096-Sekran b. Amr (r.anh) 081-Seleme b. Hişam (r.anh) 183-Seleme b. Selame (r.anh) 211-Sinan b. Sayfi el Ensarî (r.anh) 094-Süfyan b. Mamer (r.anh) 115-Süheyb b. Sinan (Süheyb-i Rumi) (r.anh) 029-Süheyl b. Beyza (r.anh) 221-Süleym b. Amr (Amir) el Ensarî (r.anh) 111-Sümeyye Bint-i Huyyat (Hubat) (Hubbat) (r.anha) 246-Süraka b. Malik b. Cu’şum el Müdlicî (r.anh) 132-Süveybit b. Sa’d (r.anh) 165-Süveybit b. Samıt (r.anh) 117-Şemmas b. Osman b. Þerid (r.anh) 077-Şurahbil b. Hasane (r.anh) 014-Talha b. Ubeydullah (r.anh) 163-Tüfeyl b. Amr el Ezdî (r.anh) 219-Tüfeyl b. Malik el Ensarî (r.anh) 212-Tüfeyl b. Numan el Ensarî (r.anh) 129-Tuleyb b. Umeyr (r.anh) 176-Ubade b. Samit el Ensarî (r.anh) 172-Ukbe b. Amir (r.anh) 239-Ukbe b. Vehb (r.anh) 194-Umare b. Hazm el Ensarî (r.anh) 035-Umeyr b. Ebi Vakkas (r.anh) 146-Umeyr (imran) b. Riab (r.anh) 234-Umeyr b.Haris (r.anh) 087-Urve b. Üsase (r.anh) 114-Utbe b. Gazvan (r.anh) 031-Utbe b. Mes’ud (r.anh) 180-Uveym b. Saide el Ensarî (r.anh) 234-Umeyr b. Haris el Ensarî (r.anh) 136-Ümeyne (Hümeyne) bint-i Halef (r.anha) 062-Ümmü Cemil Fatıma Bint-i Mücellel (r.anha) 156-Ümmülhayr Selma Bint-i Sahr (r.anha) 107-Ümmü Külsüm Bint-i Süheyl b.Amr (r.anha) 244-Ümmü Mabed Atike Bint-i Halid (r.anha) 243-Ümmü Meni’ Esma el Ensarî (r.anha) 125-Ümmü Übeys Hatun (r.anha) 242-Ümmü Ümare Nesibe el Ensarî (r.anha) 120-Ümmülfadl Lübabetülkübra Bint-i Haris (r.anha) 181-Üseyd b. Hudayr el Ensarî (r.anh) 055-Vakıd b.Abdullah (r.anh) 110-Yasir b. Amir (r.anh) 222-Yezid b. Amr (Amir) el Ensarî (r.anh) 217-Yezid b. Haram el Ensarî (r.anh) 214-Yezid b.Münzir el Ensari (r.anh) 177-Yezid b. Salebe el Ensarî (r.anh) 069-Yezid b. Zem’a (r.anh) 174-Zekvan b. Abd Kays (r.anh) 004-Zeyd b. Harise (r.anh) 124-Zinnure Hatun (r.anha) 204-Ziyad b. Lebid el Ensarî (r.anh) 012-Zübeyr b. Avvam (r.anh) 184-Züheyr b. Rafi’ el Ensarî (r.anh)
  25. ÖNSÖZ Bismillahirrahmanirrahim. Rahman ve Rahim olan Allah’ın (c.c) adıyla, Şahadet ederiz ki O’nun eşi, şeriki yoktur. Yerlerin, göklerin, ikisi arasındakilerin ve din gününün sahibidir. Her şeye gücü yeter. Yalnız O’na ibadet eder, yalnız ondan yardım dileriz. Yine şahadet ederiz ki Muhammed (a.s) O’nun kulu ve resulüdür. O Muhammed (a.s) ki Habibullah’tır, Resul-ü Kibriya’dır, Hatem-i Enbiya’dır. Cahiliye dönemi insanlarının ufuklarını aydınlatan, yollarını gösteren Allah (c.c) tarafından gönderilmiş bir Nurdur. Bu nurlu yola davet kolay olmadı. Peygamber efendimiz bu kutlu yolda pek çok eziyetlere, işkencelere, zorluklara maruz kaldı. insanların bir kısmı tasdik ederken, bir kısmı tarafından da şiddetle ret ve inkâr edildi. Tasdik edenler O mübarek insanın yoldaşı, arkadaşı, yardımcısı olma şerefine ulaştılar. O’nun ve getirdiği din için işkencelere uğradılar, acılar çektiler, mallarını saçarcasına harcadılar, yurtlarını terk ettiler, gerektiğinde canlarını verdiler. O insanlara bu gün rahmet ve minnetle andığımız Ashab-ı Kiram adı verildi. Peygamberimiz gibi bu mübarek insanları rahmet ve minnetle anmak, en azından unutmamak boynumuzun borcudur. Bu kitabımızda nübüvvetin verilişinden hicrete kadarki dönemde tespit edebildiğimiz ilk Müslümanları erkek, kadın, çocuk, yaşlı, genç, köle, efendi, siyah, beyaz, zengin, fakir, ırk, dil, cins ayırımı yapmadan Müslüman oluş sıralarına dikkate alarak yazmaya, kısa da olsa hayatları hakkında bilgiler vermeye, bu mübarek insanları tanıtmaya çalıştık. Unuttuklarımız ya da okuduğumuz kaynaklarda geçmediği için isimlerini bilmediklerimiz varsa onları da bu mübarek zümreye katar, rahmet ve şükranla anmayı bir borç biliriz. Peygamberimizle birlikte bu mübarek insanları da hayırla anmanın rahmet ve berekete vesile olacağı umuduyla; gelmiş geçmiş tüm peygamberlere, hassaten peygamberimiz Hz. Muhammed’e (a.s) ve O’nun ashabına, din âlimlerimize ve bu yolda canlarını vermiş aziz şehitlerimize bir kez daha rahmet, minnet ve şükranla anar, salat-ü selamlarımızı göndeririz. İnayet Allah’tandır Haziran 2006 Hüdai ÇAKMAK

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.