Bu krizde esas sebep süt fiyatlarındaki dengesiz düşüşler nedeniyle üreticilerin damızlık hayvanlarını kestirmek zorunda kalmasıdır. Bu durum ilerledikçe et ve süt üretiminde ciddi sıkıntıların yaşanmasına neden olmuştur. Süt fiyatlarında fiyat istikrarı ve pazar güvencesi sağlanamadığı takdirde hayvancılığın ayakta kalabilmesi mümkün değildir. Yem fiyatları artarken süt fiyatları düşen, bir kilo sütle bir kilo yem bile alamayan üretici nasıl olup da işletmesindeki hayvan sayısını artıracaktır? 2008 yılında karşılaştığımızbu sorun sonucu, o yıl 150 binden fazla damızlık süt hayvanı kasaba gitmiş, bunun büyük bir kısmı da son 6 ayda kesime sevk edilmiştir ve bu rakamın 2009 yılında 200 binleri bulmuştur. Mevcut hayvan varlığı korunsa bile 2013 yılında 164 bin ton et açığı olacağını, üretimin talebi karşılamayacağını görülmektedir.
Yani kırmızı ette kriz yoktur, kriz hayvancılıktadır. Hayvancılıkta gümbür gümbür gelen sorunlara zamanında önlem alınmış olsaydı bu kriz yaşanmazdı. Bu durumdan bir ders çıkarılmalı, sektörde sorunlara yönelik çözümler acil olarak hayata geçirilmelidir. Sığır dışındaki manda, koyun ve keçi gibi alternatif kırmızı et kaynaklarında gerek hayvan sayısı gerekse et üretimi bakımından ciddi azalmalar yaşanmakta, bu durum kırmızı et ihtiyacının bu kaynaklarla karşılanmasının önünü tıkamaktadır. Kısır olmayan ve çok ciddi bir hastalığı olmayan dişi hayvanların kesilmesi mutlaka önlenmeli bu konuda yasal mevzuat çıkarılmalıdır.
Kırmızı et fiyat artışları yaşanan belli bir sürecin sonucudur ve bu durum ithalatla değil, üretimi artırıcı politikalarla çözülebilir. Hayvancılık kan kaybederken çözüm önermeyenler şimdi ithalatta çözüm arıyorlar. İthalat yapılmayacağına dair Bakanlık tarafından üst düzeyde önceden verilen sözler tutulmalıdır.
Fiyat yükselişleri onlardan kaynaklanmadığı halde faturayı üreticilerimiz ödemeye başlamıştır. İthalat kararıyla birlikte üretici fiyatları 15 TL’nin altına düştü. Bu yanlış teşhis ile mevcut üretici üretmekten vazgeçecek ve hayvancılığımız tamamen yok olacaktır.