Zıplanacak içerik

tülvent

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

tülvent tarafından postalanan herşey

  1. "Umutlar denizinin ortasında bir adaya doğarız. Yakamızı bırakmayan bir hisle yaşar gideriz. Bir şey eksik. Ama ne? Bir tamamlanmamışlık hissiyle yaşarız" diyor M. Ulusoy. Okul biter, eksik kapanmaz! İş, eş, çocuklar. Ne güzeldir! Nasıl çoğaltırlar insanı! Ama bir durup dinlemeye görelim kendimizi... Boşluğun dolmadığını, dairenin bir türlü tamamlanmadığını anlarız. Hayat boş değildir! Ama hayatta hep bir "boşluk" olduğu doğrudur! Şu derin eksiklik hissiyle kavga etmenin, boşluğun uğultusuna kulak tıkamanın, "sonunda tamam olacak" diye çırpınmanın âlemi yok! Huzur, bu "huzursuz gerçeği" kabullenmekten geçiyor! Sevgili M. Ulusoy ne güzel anlatıyor; "Bu gezegenin misafirleriyiz. Kim misafirlikte rahat rahat oturabilir, hah, tamam oldu işte, diyebilir!"
  2. "Ben aşk kadınıyım, o nedenle bol çocuklu aşkla dolu bir yuva isterim" demiş Deniz Akkaya. Kulağa çok hoş geliyor. Akla gelen sahne de hem romantik, hem sevimli, hem şık, hem özendirici, hem şu, hem bu. Nitekim görüyoruz öyle fotoğrafları. İçimizdeki bütün güzel duyguları harekete geçiren... "Mutluluğun resmi" olarak sunulabilecek... Çocuklardan birinin ayağı babasının ağzında, ötekinin eli annesinin burnunda, arada aksesuvar olarak evin köpeği, "mutluluk yumağı" olunmuş... Fakat ne zaman böyle bir fotoğrafla karşılaşsam, "Allah'ım n'olur gerçek olsun bu" deme ihtiyacı hissetmişimdir. Neden acaba? Neden "Ne güzel!" deyip geçemiyorum, neden gerçekliğinden şüphe ediyorum? Neden "aşk dolu yuva"nın hayal olduğunu düşünüyorum? Yok, merak etmeyin aldatma denilen bayat konuya girecek değilim. Aldatma değil zaten suçlu olan. Daha doğrusu o iş başka; evliliği başka bir sürece sokuyor aldatma. Benim derdim "derdi olmayan evlilikler". Dert yok ama mutluluk da yok. Karşıdan bakınca her şey yolunda görünüyor ama eksik olan bir şey var; "ruh!" Fakat Allah için iki taraf da uğraşıyor! Birbirleri için sürpriz doğum günü partileri falan... Özellikle kadınlar profesyonel organizatör gibi çalışıyor. "Aşk dolu yuva"dan "ses ve görüntü" çıkması gerektiğine inandıklarından mıdır artık... Yoksa can sıkıntısını dağıtmak için mi... Ama yuvanın aşk mı ne dolu olduğunu anlamak için "gözlere" bakarım ben, "ses"e değil. Gözler maalesef "ölü gözü" adeta. "Evcilik oyunu" dönemini geride bırakmış, gerçek evliliğin içine girmiş çiftlerin gözlerine bakın... Bana sorarsanız bunun bir tek nedeni var; "Evlilikle beraber kadının da erkeğin de hayata karşı ateşinin sönmesi". Evliliğin bir "son" olarak öğretilmesinden midir... Sahiden de "hayat"a bir nokta koyuyor iki taraf da. Ve en verimli, en yaratıcı, en enerjik, en istekli, en hevesli olunan yaşlar evliliğe kurban ediliyor. Mesai istiyor evlilik. Bencil ve obur. Boş bırakmıyor, kadını da erkeği de. En uçuk kaçık kişilere bile kurallarını dikte ediyor. İşten güçten, hobilerden, meraklardan çalıyor evlilik. Ha, evli olmasına rağmen bütün bu olumsuzluklardan "sıyıran" yok mu? Çok. Ama dikkat edin hepsinin karşısında "boynu bükük gözü yaşlı bir eş" var. Yahut dayanamamış, terk edip gitmiş... Kısaca, "evlenerek hayatın düzene sokulması" inancına katılmıyorum. O düzen tembelleştiriyor insanı; vazgeçiriyor, heyecanı öldürüyor, "memur" ediyor adamı. "Evlilik ileriki yaşların işi" aslına bakarsanız. İnsanın "güven ve huzur" aradığı yılların... Hayatın sınırlarının zaten daraldığı günlerin... Ama bir yandan da o güven ve huzuru yakalamak için beraber yaşlanmış olmak gerekiyor. Sonuç olarak, gözlerdeki o ölü bakışın nedenini biliyorum ama çözümünü bilmiyorum. P. Suda
  3. ''... yaz biter, sonbahar gelir gibi olur istanbul'a.. serin bir poyraz eser, hafifçe ıslatıp gider. kanlıca'da, emirgan'da, çengelköy'de oturup boğazı seyretmenin zamanı gelir, mehmet rauf'un eylül'ünü okumanın: ''yazın mazi olduğunu hissettiren esef ve hasret ayı'' der üstad, sonbahar için.. sonra eylül geçer, sonbahar gelir. marmara akşam inerken sarıya boyanır, güneş ilahı batmaktadır adaların arkasından, ışığı balıkçıların misinalarında yakamozlanır.. yağmurlar yağar boğaziçi'nin tenha tepelerine, yokuşlardan aşağılara şırıl şırıl sular akar. parklara, korulara giderim, elimde zamansızlığımın piri tanpınar: büyük korularda dallar, üşüyormuş gibi birbirlerine yaslanmak istiyorlar, kuru yapraklar en ufak bir sarsıntıda düşüyor''. bilirim, şairler dertlidir şimdi, geceleri dolunay bulutların arasında gri, içkievlerinin camları buğulu.. sinema girişleri kalabalıklaşır hafiften, okullardan cıvıl cıvıl çocuk sesleri yükselir, kızılcık reçeli yapmanın zamanı gelmiştir.. yalnızlık çökmüştür anadolu kavağı'na, vapurlar simsiyah siluetlerdir koyu mavi kadifede.. istanbul'un en güzel mevsimi dalga dalga yayılmaktadır tüm emareleriyle işte şehre.. gönül adamı eyüp mezarlıklarına tatile gider, ''ölüm asude bahar ülkesidir rinde'' der, ''sonbaharda bir başka güzeldir istanbul mezarlıkları''. haklıdır. oturup aşiyan mezarlığı'nın kenarcığına, düşünürüm hayatı, ölümü.. düşünürüm aşkı, sensizliği.. vurup giderim sonra, bu kadar keder yeter diyerek arnavutköy'e.. adem baba'da nefis bir torik ızgara beni beklemektedir... '' zaman sokaklarda kayboluyordu, 21.06.2011 ''... pazarcılar artık naylon gerer tezgahlarının üzerine. orada toplanan yağmur suları zamansız boşalıverir, elleri poşetlerle dolu insanların üzerine. nevizadedeki masalar birer ikişer içeri taşınmaya başlar. sıraselvilerdeki asfalt hep ıslaktır artık. saatler geceyarısını geçtiğinde asfaltta rengarenk ışıklar yansır. vapurda artık sadece senin gibiler dışarıda oturur, sımsıkı sarılınır çay bardaklarına, sigara avuç içinde yakılır. istanbul yapış yapış yazın gidişiyle birlikte biraz silkelenir yozluğundan. sanki terli bir adamın tecavüzünden kurtulmuşçasına ağlar geceleri. artık geri gelmez bekareti ama her yağmur biraz daha yıkar günahlarını. beşiktaştaki deniz kıyısı ikiz çay bahçelerinde bir çocuk görevlendirilir. oturanları dalgalara karşı uyarsın diye. tarabyaya rutubet iner yeniden. ağır bir gemi kokusu olur yetmiş metrekareden küçük ruhsatsız evlerde. artık sadece uzun lastik çizmeli, yeşil ya da sarı yağmurluklu gerçek balıkçılar vardır sahilde ve galata köprüsünde. beyazıtta sabahın körü kurulan rus pazarı tenhalaşır. deriden örülmüş kazaklar ve heybeler, biraz bile ıslansa tüm meydana salar kokusunu. uzun boylu romen kızların paçaları çamurludur artık, saçları haşarıca dağınık, montlarının yakaları kürklü. herkeste bir şaşkınlık, ince giyenler üşür, tedbirlice olanların ellerinde zor taşınan montlar, omuza atılmış hırkalar. gridir gökyüzü, insanların yüzüne de grilik vurur. hızla yürünür artık yollarda. herkesin aklında hüzün veren bir kayıp hikayesi. bir aşk acısı çekmek ister insan. griyi rakı beyazıyla boğmak. ama tüketmeye o kadar alıştırmıştır ki bizi şehir, hemen aşık olup, acısı hemen çekilmek istenir ki her doğan gün yeni hikayeler yazılacak, yaşanmayan duygu, yaşanmamışlığıyla kalacaktır, ancak şapkalı hanımefendi ve uzun şemsiyelerini baston olarak kullanan beyefendi istanbullular yaşayabilmiştir haliçe kadeh kaldırıp, rakıyı gözyaşları ile beyazlatmanın tadını. onlar yetişmişlerdir istanbulun teselli verdiği günlere. istanbul yıkımların ve küllerinden yeniden doğanların şehridir. sonbahar da onun mevsimi. topkapı yeterince heybetli değildir üzerinde devasa bulutlar gezinmedikçe. toprak ve çimen kokusu duyulmayınca ıhlamur kasrının anlamı yoktur. sehrin silüeti anlam kazanır sonbaharın ezan vakitlerinde. umutsuz aşklar, hazin sonlar şehri istanbul, içten içe demlenir, gecelerin sonbahar sarhoşluğu bundandır. iç çeker istanbul, piyer lotideki selviler, eyüpteki barınakta kayıklar sallanır. madem ki yaz geceleri tepinmişiz üzerinde, hoyratça yarmışız denizini teknelerle, göğünü yırtmışız havai fişeklerle, kusmuşuz boğazına, surlarında sızmış, hisarlarını çinlatmışız kahkahalarla, bu toprağın insanı olmayanların paralarını alabilmek için alaşağı etmişiz kapalı çarşının haysiyetini, yalınayak dalmışız sultanahmetmete, savrulmuşuz oradan oraya bütün bir yaz, sırtımızda bir tek şile bezi gömlekle, şimdi mecburuz derdine ortak olmaya, durulmaya, hiç silmekle uğraşmamalı üzerimize sinen beton grisini, sonbahar sarısını. sonbahar gelince bir nefes almak, derdine dalmak ister, acısını içine atmak ister istanbul, içindeki biziz, alırız acısını, yaza geri vermek üzere. kaçan kurtulur, kalan kısırdöngünün parçası olur. çıkamaz artık,istanbul yedi tepe, dört mevsim, bin zindan, döner durur, döner durur.... t. temcik, 12.10.2004 ''... yalnızlık istanbul limanına yanaşmaz, ilk marinaya girer, korunmaya çalışır, dış yükler altındadır, dayanamaz bunun esaretine, soğuk bir tokat gibidir, suratına çarpar insanın, yorgun yakalar, aslında yalnızlığın yorgunluğudur bu.. bir titreyiş başlar istanbulda, renk solar, göz yaşları daha çok akmaya başlar, ondan nemlidir istanbul sonbaharda. yolları yapraklar değil, buz kaplar, dayanamaz sevişir arabalar.. kışı anlatır sonbahar. çaresizliği anlatır.. nivyorku özendiren gökdelenler içindeki sıcak kıçlarla beraber, açlıktan ve soğuktan ölenleri de barındırır. ben yine yazacağım sözlük başında.. azerbeycan doğalgaz yollamaya devam ederse yine ısınacak kıçım en gökdelendeki kıçlar kadar. ölen ölecek yine. geçerken banka matik içinde uyuyan sokak çocuklarını göreceğim. sttirin diyecek kaba saba bi adamın sesi. bu sefer iftar çadırında göreceğim, ellerinde yarım ekmekle diğer elinde tinerle.. yine ölecekler bir şekilde. katil soğuk, katil açlık sanılacak yine. esen şiddetli rüzgarla beraber sert birşey çarpacak kapıya, açtığımda bir zarfın içinde aşkı bulacağım. diğer aşklardan farklı bir aşk bu. sonbahar aşkı. dondurulmuş yazdan kalan meyveler eriyecek. onlar bile ısıtamayacak bu aşkı. soğuk bir aşk hüzün dolu. sevişemeyeceğim, elini bile tutamayacağım ne diyorsun sen.. 4 şeker atacağım çayımın içine, üşümüyüm diye, inadına daha çok üşüyeceğim. içerken o çayımı, beşiktaş-kadıköy arası vapuru düşleyeceğim. elimi cebime atıp biraz özenerek de aldığım kanyak şişesini bulup, hadi lan yaparsın sen diyerek yolu tutacağım. daha otobüs beklerken sıkılacağım. işte otobüs geldi, içeri girdim, ister istemez bir sürtünme kuvveti, bir sıcaklık oluşacak. soğuğu özleyeceğim. indir beni diyemeyeceğim açık bir kafa boşluğu pencereden nefes almaya çalışırken. insan sonbaharda daha mı çok terliyor ne? 3 durak öncesine yürümüştüm, boş otobüse binmek için. 3 durak sonra bizim evin önü. dayanamayıp inecem. inmesem de atacaklar gibi o otobüsten zaten. git evine otur. mesleğini icra etme mevsimi sonbahar. kimse izin almaz, sonbaharda prag çok güzelmiş diyip kimse 10 günlük iznini kullanmaz. halbuki cidden sonbaharda prag çok güzel. alsam bi bilet gitsem.. ya da gitmesem.. kararsızlık mevsimiymiş sonbahar.. karar veremiyorsun birşeye. otobüse bindiren de indiren de sonbahar.. ya istanbul? sittiret istanbulu. bol dökümlü gömleğin içinde sincap olan o kuş nerede? nerden görmüş de yazıyor tek y li süreya?? diyor ki bir bilen: beşiktaş adalar arasında simit dileniyor martılar. sincaplar da yıldız korusunda, saklanıyorlar.. bir de yüzümü kızartmak için sanki devam ediyor: görmesini bilmektir mühim olan. kadını keskin bıçak, taze kan gibi sıcak. gecesi sümbül kokan, türkçesi bülbül kokan, istanbul, istanbul. sonbahar da ara da bul. '' h.amca, 15.10.2004
  4. tülvent şurada yorum gönderdi yam_yam'nın blog başlığı içinde yam_yam' ca
    Çook güzeldi. Teşekkürler...
  5. "Oğlumla aramız çok iyiydi. Dersleri çok güzeldi. Kız arkadaşını çok seviyordu. Ama onu kaybetmekten çok korkuyordu. Manisa'da yaşadığı için kız arkadaşıyla sık görüşemiyordu. O nedenle üzülüyordu. Bana 'Ya beni bırakırsa, nasıl dayanırım?' diyordu. Aralarında bir tartışma olmuş. Oğlum bir anlık duygusuna yenildi." Türkiye'nin 4'üncü yüz naklinin gerçekleşmesini sağlayan Uşaklı lise öğrencisi Tevfik Yılmaz'ın annesi Emine Hanım'ın açıklamasını okudunuz! Çoğumuz gibi Tevfik de büyüyüp koca adam olduğunda lise çağında yaşadığı ilk aşkını tatlı ya da hüzünlü bir anı olarak hatırlayacaktı. Belki de o çocuksu heyecanla yaptığı çılgınlıklarla dalgasını geçecekti ama olmadı; bir hiç uğruna intihar etti, organları beş kişiye hayat verdi. Girin Google'a 'intihar' yazın karşınıza ilk çıkacak haberlerin başlıkları şunlar olacak: "Liseli gencin aşk intiharı"... "Genç kız, aşkı için babasının beylik tabancasıyla intihar etti" vs... LİSELİ İNTİHARLARI Liseli intiharları herhalde, kredi borcu ve aldatma intiharlarıyla at başı gidiyordur. Ülke olarak hızla modernleşiyoruz ama bu gelişim, aile içi yaşantılarımızı pek değiştirmiyor. Hâlâ kapalı bir toplumuz. Yılmaz Ailesi mutlaka Tevfik'e ellerinden geldiğince destek olmuş, bunalımdan çıkarmaya çalışmışlardır ama yetmemiş! Tevfik, bir psikologla konuşsa o bunalımdan çok rahat çıkardı. Eskiden 'kuşak fakı' TV programlarının en önemli tartışma konularından biriydi, şimdi pek konuşulmuyor. Halbuki internet, gençlerimizle aileleri arasındaki kuşak farkını ışık hızıyla açtı! Madem aileler yeni nesil gençleri çözemiyorlar, öyleyse liselerimizde 'Aşk' dersi okutulsun! Şu aşk meselesi doğru dürüst anlatılsın okullarda gençlerimize. Psikologlar ve uzmanlar, seçmeli derslerde ya da yılda birkaç kere gençlere 'aşkın hallerini' anlatsınlar ve aşk bunalımından çıkış yollarını öğretsinler. Bir ara okullarımızda cinsel eğitimin verilmesi de tartışılıyordu ama olmadı. Cinsel eğitime karşı çıkanlar, bir ara internete girip küçük yaşta doğum oranlarına da baksınlar! M. TEZEL - Sabah
  6. Bence hiç bu şekilde şartlama kendini, sevgili simin-simin... Bu işler hiiiç belli olmaz Sevgiler
  7. tülvent şurada cevap verdi: tülvent başlık Güncel Konular
    5. Dalga Kuvvet Komutanlarını Vurdu Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği tarafından yürütülen 28 Şubat soruşturmasında 5. operasyon dalgası başladı. 4'ü dönemin kuvvet komutanları olmak üzere toplam 6 asker savcılığa çağrıldı. İstanbul ve İzmir'de gerçekleştirilen aramaların yanı sıra gözaltı kararlarının da olduğu belirtilirken, soruşturma kapsamında İzmir'de 1 emekli korgeneralin gözaltına alındığı öğrenildi. Savcılığa çağrılanlar arasında 4'ü emekli orgeneral toplam 6 asker bulunuyor. Emekli Orgeneral Teoman Koman ve Balyoz davası tutuklusu Emekli Orgeneral Çetin Doğan ile emekli Korgeneral Engin Alan'ın da ifadesi alınacak. Emekli Korgeneral Vural Avar, ifade verecek Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği'nin yürüttüğü 28 Şubat soruşturması kapsamında, Emekli Korgeneral Vural Avar'ın Muğla Emniyet Müdürlüğü ekiplerince, ''ifadesine başvurulmak üzere'' Ankara'ya götürüldüğü bildirildi. Muğla Emniyet Müdürlüğü yetkililerinden alınan bilgiye göre, Muğla'nın Datça ilçesindeki bir tatil sitesinde yaşayan Emekli Korgeneral Vural Avar, Muğla Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele ekiplerince, ''ifadesine başvurulmak üzere'' evinden alındı. Avar, Dalaman Havalimanı'ndan uçakla Ankara'ya götürüldü. Polis ekiplerinin Avar'ın evinde her hangi bir arama yapmadığı da öğrenildi. Doğan ve Alan Ankara Adliyesi'nde Özel Yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği tarafından yürütülen 28. Şubat soruşturması çerçevesinde Emekli Orgeneral Çetin Doğan ve Emekli Korgeneraller Engin Alan ile Metin Yavuz Yalçın ifade vermek üzere Ankara Adliyesi'ne getirildi. Özel Yetkili Ankara Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili'nin yürüttüğü 28 Şubat soruşturması çevresinde, Balyoz davasının sanıkları Ankara Adliye'sine getirildi. Dönemin Genelkurmay Harekat Daire Başkanı Emekli Orgeneral Çetin Doğan, MHP'den milletvekili seçilen Emekli Korgeneral Engin Alan ile Emekli Korgeneral Metin Yavuz Yalçın, Silivri Cezaevi'nden alınarak ifade vermek üzere sabah saatlerinde Ankara Adliye'sine getirildi. 3 Balyoz davası sanığının ifadesini soruşturmayı yürüten Savcı Bilgili önderliğindeki Özel Yetkili Ankara Cumhuriyet savcıları alıyor. 28 Mayıs 2012 - ANKA
  8. Hiç dikkat ettiniz mi? Çay ile kahvenin can sıkıntısıyla ilişkileri çok farklı! Çay sıkıntıyı çekilir kılıyor. Üst üste çay içerek tatlı tatlı sıkılmaya devam edebilirsiniz, ama kahve can sıkıntısıyla sanki kavgalı. Keyif seviyor kahve. Ya da sıkılmayı bir yana bırakıp çalışmamızı istiyor. Çalışırken kahvenin eşliğine diyecek yok! İnsan kahveyle kendini, çayla dünyayı seviyor.
  9. 'Her kürtaj bir Uludere'dir' dedi Twitter yıkıldı! Başbakan'ın "yatıp kalkıp Uludere diyorsunuz, Her kürtaj bir Uludere'dir diyorum" sözleri Twitter'da tozu dumana kattı... GAZETECİLER.COM Başbakan Erdoğan'ın kürtaj karşıtı açıklamaları tam gaz devam ederken söz geldi yine Uludere'ye geldi. Partisinin İstanbul'daki kongresinde konuşan Başbakan "yatıp kalkıp Uludere diyorsunuz, Her kürtaj bir Uludere'dir diyorum" dedi. AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları 3. Olağan Kongresi'nde konuşan Başbakan, "kürtaj cinayettir" sözlerini bir adım daha ileri taşıyıp Uludere'ye gönderme yapınca sosyal medyada ilginç yorumlar yapıldı. Twitter, Başbakan'ın sözlerini tiye alan yorumlarla sallanırken gazeteciler de Uludere=Kürtaj açıklamasına kayıtsız kalamadılar... Faruk Mercan Başbakan Erdoğan'dan yılın benzetmesi: "Her kürtaj bir Uludere'dir." Kürtaj vakalarında ciddi düşüş beklemek gerekir... Yıldıray Oğur Galiba Uludere emrini verenler yerine kürtaj emrini verenler görevden alınacak... Kürtaj istihbaratı Predatör'den mi Heron'dan mı? Gündemleri birbirine bağlama denemeleri: Suriye'ye sezaryenle doğum yaptırıyorlar, CHP hep çifte standard and poors... Basbakan p ise q yu ise karistirmadan dogrudan "uludere cinayettir" dese ya... Akpli aristolar devrede: kurtaj cinayettir. Uludere kurtajsa, uludere cinayetttir demis aslinda Basbakan Melih Altınok Her Kurtaj bir uludereyse, yaptiranlar arasindan "ozur mahiyetinde bir durum yok,hem o cocuk da zina sonucuydu zaten" diyen de cikar simdi Allah askina, kurtajin parasini da odedik, uzgun oldugumuzu da ima ettik Ama kimse torun delisi anne agziyla konusmamizi beklemesin bizden.. Kurtuluş Tayiz Başbakan, kürtajı gündeme getirip Uludere'den yırtamayınca yine iyi bağladı: Yatıp kalkıp uludere diyorsunuz, her kürtaj bir uludere'dir! Özgür Mumcu Başbakanın son "her kürtaj bir Uludere'dir" ve kürtajın milleti tarihten silme sinsi planına dahil olduğu açıklaması çok ama çok düşündürücü Balçiçek İlter Her kurtaj bir uludere midir? Biri bana bu cumlenin kullanilmadigini soyleyebilir mi? Lutfen! Cok ihtiyacim var Alacakaranlik kusagi... Ertugrul Mavioglu Bir şey daha öğrendik Başbakan'dan: Uludere katiamı meğer kürtajmış. Yani devlet istenmeyen çocuklarını bombalayarak yok etmiş. İtirafa bak Aslı Aydıntaşbaş "Her kurtaj bir Uludere'dir" ne demek?? Hem kadinlara hem Uludere'deki canlara ayip. Yapmayin, olmayin bu kadar gaddar! Levent Kazak 'her kürtaj bir uludere'dir' demiş rte. yasaklar artık tek tek gündemle harmanlanıp öyle sunulacak sanırım. 'her tiyatro bir poşudur' gibi. İşte Twitter'daki "Kürtaj da Uludere'dir" çıkışana gelen ilk yorumlar... "Her kürtaj bir Uludere'dir" diyorsun da kimse tek seferde 35 çocuk aldırmıyor! 150 gündür Uludere cinayettir demedin,kürtaj cinayettir dedin sonra her kürtaj Uludere'dir dedin."Uludere cinayettir" demek bu kadar mı zor? #YatipkalkipUluderediyecegiz sen de yat kalk kürtaj de, bayrak de, vatan de... hiçbiri umrumzda değil Kürtaj Terör Örgütü (KTÖ) bunu zaman gazatesi tartışıyor, STV düşünüyor, Akit gazetesi kararlaştırdı şu an itibariyle... ''Her Kürtaj bir Uludere'dir'' açıklamasından sonra Sayın Başbakan'ın Kart,Kurt teorisiyle ilgili açıklama yapması bekleniyor... O degil de, kimse medyamizi "her kurtaj bir Uludere'dir" baslikli habere nasil bir resim koymalari gerektigini dusunmek zorunda birakmasin. Demirel 1980'de "Corum'u birak Fatsa'ya bak" derdi. Bu da "Fatsa" ornegi bulamayinca "Uludere'yi birak, kurtaja bak" diyor. Bu benzetmeye gore yani Uludere'de "istenmeyen unsurlara" kurtaj mi yaptiniz? Böylece kürtajın, yanlış istihbarat ile 35 kişinin üstüne F-16 ile füze atmak olduğunu da öğrendik. Amerikalı evenjalistler sevinçten uçacak "Her kürtaj bir Uludere'dir" demiş Başbakan. Haydi öyle diyelim, ee neden kürtajı yapan TSK'ya teşekkür ettin? Erdogan: "Her kurtaj bir Uludere'dir!" ????!...?..? Sayin Basbakanimizin kafasi karisti biraz galiba bu nasil bi baglantidir? başbakan'ın "her kürtaj bir uludere'dir" açıklamasından "uludere cinayettir" dışında bir anlam çıkıyor mu? ben uğraştım ama çıkaramadım... Uludere'ye gidip soylese ya bu cumleyi!!!! Boylesi 100 yilda bir gelir diyenler hakli.Turk saginin zenofobik, mucahit, sizofrenik ve jinekolojik kollari tek bir bedende tecessum etti. Her kurtaj bir Uludere'dir" ne icsemde bunu soyleyebilecek hale gelsem? Yok mu oyle bir icecek peki. Padisahim bilir. peki. Yatiyorsunuz kalkiyorsunuz uludere diyorsunuz diyen RTE biz yatip kalkip uludereyi unutup padisahim cok yasa diyecek kadar aptallasmadik Başbakan: Yatıyorsunuz kalkıyorsunuz Uludere diyorsunuz. Her kürtaj bir Uludere'dir diyorum. Kürtaj??? Bir el atılmadık orası kalmıştı. Uludere'dir yıllar sonra tarih kitaplarına girdiğinde hangi ifadelerle anlatılacak ya da anlatılabilecek mi?Aklım almıyor ağlamak istiyorum. 'her kürtaj bir uludere'dir' dil sürçmesidir canımmm büyütmeyin bu kadar...!!! süt verdik,tablet verdik,daha ne istiyorsunuz?ananız da alın gidin lan!yalnız Uludere'dir e gitmeyin, orada çok acayip şeyler yapıyoruz "her kürtaj bir uludere'dir" sözü, mesela, söylem açısından yeni bir cürete, yeni bir narsizma eşiğine işaret ediyor hünkar ve partisinde..
  10. tülvent şurada galeri fotoğrafı gönderdi: Üye Fotoğraf Galerileri
  11. tülvent şurada galeri fotoğrafı gönderdi: Üye Fotoğraf Galerileri
  12. tülvent şurada galeri fotoğrafı gönderdi: Üye Fotoğraf Galerileri

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.