Φ suheda Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2008 İnsanın DNA şifresini çözerek bilim tarihine geçen Francis Collins, “Laboratuvarda çalışırken Tanrı’nın varlığını hissettim” dedi Dünyanın en büyük genetik uzmanlarından biri olarak gösterilen ve sekiz yıl önce çalışma arkadaşı Craig Venter’le birlikte insan DNA’sının şifresini çözerek büyük şöhret yakalayan Dr. Francis Collins, “imana geldi.” Venter, bilim dünyasında büyük ses getiren buluşlarının ardından çalışmalarını ilerleterek, laboratuvarda “yapay canlı” üretmeye çalışırken, Collins ise yeni kitabıyla bilim ve din arasında yeni bir tartışma yaratacak gibi gözüküyor. Eylül’de piyasaya çıkaracağı “Tanrı’nın Dili” adlı kitabıyla ilgili İngiliz The Times gazetesine konuşan 56 yaşındaki Collins, 30 yıl öncesine kadar ateist olduğunu ancak artık Tanrı’ya inandığını söyleyerek, “Tanrı’nın var olduğuna dair rasyonel bir temel var ve bilimsel gelişmeler insanı Tanrı’ya daha da yaklaştırıyor” dedi. Amerikalı bilim adamı artık mucizelere ve meleklere inandığını belirterek, “Laboratuvarda çalışırken Tanrı’yı hissettim. Kesinlikle bizden daha büyük bir güç var ve ben ona inanıyorum. DNA’nın şifresini çözmek beni Tanrı’ya biraz daha yakınlaştırdı. Hastalıktan kırılan insanlar gördüm. Bilim onlardan umudunu kesmişti. Ama mucizevi olarak hayata döndüklerini gördüm. Bu da Tanrı’nın işidir” diye konuştu. İnsan genini çözmenin de kendisine Tanrı’nın eserini görme fırsatı verdiğini söyleyen Collins, “Önemli bir buluş yaptığınızda o bilimsel coşku anını yaşarsınız, çünkü onu araştırmış ve keşfetmişsinizdir. Keşfettiğim şey öyle bir şeydi ki, bu bilgiye daha önce hiçbir insan sahip olamamıştı. Fakat Tanrı onu her zaman biliyordu” dedi. TARİHE GEÇTİLER İnsan vücudunun genetik kodları olan DNA’nın şifresini çözen iki bilim adamı, bu çalışmalarıyla bilim tarihine geçmişlerdi. DNA’nın dizilimi ve kodlarının çözülmesi dönemin ABD Başkanı Bill Clinton ve İngiltere Başbakanı Tony Blair’in eş zamanlı açıklamalarıyla dünyaya duyurulmuştu. alıntı vatan gazetesi
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2008 İnsanın DNA şifresini çözerek bilim tarihine geçen Francis Collins, “Laboratuvarda çalışırken Tanrı’nın varlığını hissettim” dedi Hislerimizi kanıt olarak kullanabiliriz demekki. Ben de aşk ilahı Eros'un varlığını hissediyorum. Ayrıca Horus'un "herşeyi gören" gözü ile beni izlediği hissediyorum. Trafik kazası geçirdiğimde de ölüler diyarının ilahı Hades'in soluğunu ensemde hissetmiştim. Bu hislerimi kanıt olarak kullanarak, benim inandıklarım dışındaki ilahların, buna islam ilahı da dahil, sahte olduğunu söyleyebilirim. Saygılar.
Misafir YARASA Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2008 İnsanın DNA şifresini çözerek bilim tarihine geçen Francis Collins, ?Laboratuvarda çalışırken Tanrı?nın varlığını hissettim? dedi Bilim adamının açıklamasına bak! Laboratuvarda hissetmişmişmiş Hislerinin dışında tek dayanağı ne? "Hastalıktan kırılan insanlar gördüm. Bilim onlardan umudunu kesmişti. Ama mucizevi olarak hayata döndüklerini gördüm. Bu da Tanrı?nın işidir" Sen böyle dersen şu ana kadar yaptığın bilimin ne anlamı kaldı be? Çeşitli hastalıklar keşfedilmeden önce de insanlar o hastalıklardan ölmekteydi ve bilim umudunu kestiği için olsa olsa Allahın işiydi değil mi? Ama o hastalıklar bilimsel olarak keşfedilip tedavi edilince ne oldu? Senin gibi konuşan ve bilim adamı (!) denilen adamlar film adamı oldu! Tıpkı senin gibi! Böylesine komik yazıları buraya taşıyıp dinin itibarını düşürmektesiniz arkadaşlar. Dininize hıyanet etmeyin.
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2008 Dünyanın en büyük genetik uzmanlarından biri olarak gösterilen ve sekiz yıl önce çalışma arkadaşı Craig Venter?le birlikte insan DNA?sının şifresini çözerek büyük şöhret yakalayan Dr. Francis Collins, ?imana geldi.? Bir bilim adamının tanrıya inanmasında yada hissetmesinde bir sakınca yoktur sakınca dinlere inanmasındadır dinlere inanan bir bilimadamı, adem ile havvanın ilk insan olduğunu, dünyaya başka bir mekandan melekler şeytan vs. gönderdiğini, peygamberleri elçi olarak tayin ettiğini vs. vs. vs. gibi bilim dışı hayallere inanmış olacaktırki bu bilime tamamen ters bir durumdur ! saygılar
Misafir YARASA Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2008 Bir bilim adamının tanrıya inanmasında yada hissetmesinde bir sakınca yoktursakınca dinlere inanmasındadır Bu size göredir. İş bilim ile dini karşılaştırmak olunca, dine inanmak ile tanrıya inanmak açısından hiç de bir fark yoktur.
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2008 İş bilim ile dini karşılaştırmak olunca, dine inanmak ile tanrıya inanmak açısından hiç de bir fark yoktur. bu size göredir saygılar
Φ halkalıyıldız Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2008 Bu size göredir. İş bilim ile dini karşılaştırmak olunca, dine inanmak ile tanrıya inanmak açısından hiç de bir fark yoktur. Sana katılmıyorum, değerli arkadaşım. Bilim adamı tanrıya inanıyorsa bundan, dinleri(ve de içindeki *******)benimsediği sonucu çıkmaz. Eğer sadece tanrıya inanıyor ve dinlere karşıysa, bunun bilim açısından bir sakıncası olduğunu düşünmüyorum. Sevgiler
Misafir YARASA Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2008 Sana katılmıyorum, değerli arkadaşım.Bilim adamı tanrıya inanıyorsa bundan, dinleri(ve de içindeki *******)benimsediği sonucu çıkmaz. Eğer sadece tanrıya inanıyor ve dinlere karşıysa, bunun bilim açısından bir sakıncası olduğunu düşünmüyorum. Tanrıya (doğal olmayan, doğaüstü, olağanüstü, görünmez, hissedilemez, el değmez, yaratıcı bir güce; yani metafizik bir güce) inanan bir bilim adamının ürettiği bilim, metafizik güç ile bilimsel gerçekler çakıştığında bocalar, bocalamak zorundadır. Dİn dediğiniz şey, ulaşılmaz yaratıcı gücün insanlar üzerindeki tapınma etkisinden başka bir şey değildir! Bu durumda dinlere inanmayıp metafizik bir tanrıya inanmak, (çakışan yollarda) bilimsel açıdan hiç bir fark yaratmaz! Ancak, cümlelerimde dikkat ettiğim gibi, icraa edilen bilim din ile ya da metaizik bir güç ile çakışmıyor ise hiç bir sorun çıkmaz. Bu da doğaldır. Benim aklım almıyor. Ben biyoloji bilimini icraa edeceğim, DNA şifresini çözeceğim,i canlı yaratmaya çalışacağım ve üstüne üstlük başarılı olacağım, tııkandığım yerde tanrıya topu atacağım... Ne farkı kaldı dini görüşlerden????
Misafir YARASA Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2008 bu size göredir Bu bana göre değildir. Felsefeye göredir. Dini konular, bilimsel veriler ve akıl yürütme yardımı ile eleştirilir. Sizin de yaptığınız budur. Bilimsel veriler ve akıl yürütmenin yetmediği yerde din ortaya çıkar. Herhangi bir dine inanan arkadaşın yaptığı da budur. Dinin ortaya çıkmasındaki neden tanrının ortaya çıkmasındaki neden ile aynıdır: bilimsel veri ve akıl yürütmenin yetersiz kaldığı nokta... Böyle bir noktadan sonra yaratıcıya inanmak, dine inanmakla eş değerdir. Aynı şekilde, bu noktadan sonra bilime ve insana güvenmemek de... Gelelim bu işin sakıncasına: Biliminizi 20-30 yıl icraa edersiniz, tıkandığınız yerde eleştirdiğiniz insanlar gibi topu metafizik (olmayan) güçlere havale edersiniz. Tabi icraa ederken sorun yok. Ne zaman tıkanırsınız o zaman yardıma koşar uçan spagettti canavarları. Tıpkı diğer dinlerdeki gibi... Bilim yapın! Yapamıyorsanız takip edin!!!
Misafir maraba Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2008 Sana katılmıyorum, değerli arkadaşım. Bilim adamı tanrıya inanıyorsa bundan, dinleri(ve de içindeki *******)benimsediği sonucu çıkmaz. Eğer sadece tanrıya inanıyor ve dinlere karşıysa, bunun bilim açısından bir sakıncası olduğunu düşünmüyorum. Sevgiler Ben de sana katılmıyorum değerli halkalıyıldız. Bilim açısından sakıncası olmaz olurmu? Bilim demek maddenin tanımı demektir. Madde dışında bilim düşünülemez. Madde dışında ki tanımlamalar, metafizik (hayali) tanımlamalardır. Hayali tanımlamaları olan bir birisinin, madde ile madde ötesini örtüştürmeye çalışma çabası deneysel olamayacağı için bilim olamaz. Çözümleyemediği maddesel gerçekleri soyuta ataması metafizik çabadır. Metafizik ise bilimle temelden çelişir. Böyle birisinin metafizikçilerden farkı yoktur. Bir metafizikçi için, dindeki can alan (Azrail) uydurmasının can veren (Allah) le ne farkı var? İkiside görünmeyen bilim ötesi metafizik tanımlar değilmidir? Bilim adamının madde dışı olgulara inanması, maddeye inancına terstir, çelişkidir. Zira uğraşlarının tamamı madde ve maddenin deneylenebilir enerjisidir. Çoğu zaman çözemedikleri maddesel olguları soyuta atayan öğreticiler, inandıklarını da öğrencilerine empoze etmekten hiç geri kalmazlar. Tutarsızdırlar. İşte tanrıya inanan bilim adamının sakıncalılığı bu nedenlerden dolayıdır. Selamlar.
Φ ftoyd Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2008 Ben de sana katılmıyorum değerli halkalıyıldız. Bilim açısından sakıncası olmaz olurmu? Bilim demek maddenin tanımı demektir. Madde dışında bilim düşünülemez. Madde dışında ki tanımlamalar, metafizik (hayali) tanımlamalardır. Hayali tanımlamaları olan bir birisinin, madde ile madde ötesini örtüştürmeye çalışma çabası deneysel olamayacağı için bilim olamaz. Çözümleyemediği maddesel gerçekleri soyuta ataması metafizik çabadır. Metafizik ise bilimle temelden çelişir. Böyle birisinin metafizikçilerden farkı yoktur. Bir metafizikçi için, dindeki can alan (Azrail) uydurmasının can veren (Allah) le ne farkı var? İkiside görünmeyen bilim ötesi metafizik tanımlar değilmidir? Bilim adamının madde dışı olgulara inanması, maddeye inancına terstir, çelişkidir. Zira uğraşlarının tamamı madde ve maddenin deneylenebilir enerjisidir. Çoğu zaman çözemedikleri maddesel olguları soyuta atayan öğreticiler, inandıklarını da öğrencilerine empoze etmekten hiç geri kalmazlar. Tutarsızdırlar. İşte tanrıya inanan bilim adamının sakıncalılığı bu nedenlerden dolayıdır. Selamlar. Tabi,ne çelişki ama,ne sakınca,tüh tüh,madde dışına inanan illa ve illa maddeyle uğraşmayı bırakır,bırakmalı değil mi?kaybolur gider metafizikte..aman inanınca illa bilim hayatı bitiverir bak..Maddeye iman etsin önemi yok,yeterki madde olsun,görsün ,dokunsun,madde ,evir çevir kurcalasın yeter ki!! Hele hele hissetmek,nasılda önemsiz algılar değil mi?Adam hissetmiş,biz hissediyoruz,o bu falanca hissetmiş,aman efendim akıl oyunları(filmi de güzeldi),o da neymiş,git tedavi ol..yok yok insanın sıkışıncaki halleri ,olay insanı aşıvermişte bak inancı gelesi tutmuş.yok yok,hissetmişmiş,hah hismiş, -niye, -e ben hissetmiyorum, -ama ben hissediyorum, -yok yok,ben hissetmiyorum, -iyi de işte hissediyorum,var diyorum, -olmaz,ben hissetmiyorum,yalan söylüyor kendini kandırıyorsun, -ya kardeşim,bak feci hissediyorum,bak var işte,hem de benim dışımda olaylarla, -eyvah doktor çağıralım.. -ya ciddi mi,dikkat et dinsiz olsun,ruhumu daha güzel kavrar,bilimsel ya,ruhta neymiş,ay dur,bütün hafızamı yoklasın bakalım,ben niye böyleyim,
Φ ftoyd Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2008 Hislerimizi kanıt olarak kullanabiliriz demekki. Ben de aşk ilahı Eros'un varlığını hissediyorum. Ayrıca Horus'un "herşeyi gören" gözü ile beni izlediği hissediyorum. Trafik kazası geçirdiğimde de ölüler diyarının ilahı Hades'in soluğunu ensemde hissetmiştim. Bu hislerimi kanıt olarak kullanarak, benim inandıklarım dışındaki ilahların, buna islam ilahı da dahil, sahte olduğunu söyleyebilirim. Saygılar. Bizde seni ateist bilirdik,bak bir de değil çok tanrın varmış,dikkat et Eros un dünyanı felç,Horus un öbür dünyanı felç etmesin,Hades in hissettirmekten ötesini gerçekleştirdiği gün öğrenmemen ve daha önce gerçek ilahını bulman dileğiyle..
Φ Artropod Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2008 İnsanın DNA şifresini çözerek bilim tarihine geçen Francis Collins, “Laboratuvarda çalışırken Tanrı’nın varlığını hissettim” dedi Bu tür haberler hem bilim hem de inanç dünyasını çok yakından ilgilendirdiği için doğal olarak her zaman ilgi çekicidir. Bu haber ise bilim tarihine geçmiş bir beyefendinin ağzından yazılmış olduğuna göre kendini tutamayıp dışavuracak kadar olağanüstü birşeyler hissetmiş olmalı,diye düşündürdü bana.Ama etraflıca düşününce nedense(!) Collins'in bu sözlerinin nasıl bir yankı uyandıracağını öngörmemiş olmasının imkansız olduğuna kanaat getirdim. Collins hissetmek sözcüğünün hiçbir bilimsel değeri olmadığını bilmiyor mu?Bal gibi biliyor.Öyleyse,duruma başka açıdan bakılabilir: Eylül’de piyasaya çıkaracağı “Tanrı’nın Dili” adlı kitabıyla ilgili İngiliz The Times gazetesine konuşan 56 yaşındaki Collins, 30 yıl öncesine kadar ateist olduğunu ancak artık Tanrı’ya inandığını söyleyerek, “Tanrı’nın var olduğuna dair rasyonel bir temel var ve bilimsel gelişmeler insanı Tanrı’ya daha da yaklaştırıyor” dedi. Collins,Tanrı kelimesini kullanırken hiç sanmıyorum ki kastettiği Tanrı Hıristiyan anlayışındaki Tanrı'dan farklı birşey olsun.Çünkü ateist bie ailede doğduğunu farzetsek dahi çevrede ve okul ortamında algıladığı ve edindiği Tanrı kavramı mutlaka Hıristiyan Tanrısı idi.Ayrıca çok iyi biliyor ki,kitabını okuyacak kişilerin de Tanrı deyince şüphesiz anlayacakları şey,bir türlü tam tanımlayamadıkları bu Tanrı'dır. İnsan genini çözmenin de kendisine Tanrı’nın eserini görme fırsatı verdiğini söyleyen Collins, “Önemli bir buluş yaptığınızda o bilimsel coşku anını yaşarsınız, çünkü onu araştırmış ve keşfetmişsinizdir. Keşfettiğim şey öyle bir şeydi ki, bu bilgiye daha önce hiçbir insan sahip olamamıştı. Fakat Tanrı onu her zaman biliyordu” dedi. Benim bu sözlerden çıkardığım şey,üstün çalışmalarından dolayı,Tanrı'nın bu beyefendiye kendisini hissettirdiği psikolojisidir.Yani bir ayrıcalıklılığın insanı Tanrı'yı hissetmeye götüreceği.Ama bu beyefendi yine bal gibi bilmektedir ki bu durumun da bilim dünyasında hiçbir anlamı ve değeri yoktur. Ayrıca postalanan yazıda Collins'in 30 yıl öncesine kadar ateist olduğunu ancak artık Tanrı'ya inandığını söylediği yazılmış.''İmana geldi.'' diye de eklenmiş.Yani 30 yıl sonra değil,30 yıl önceden ateistliği bıraktığı yazılmış.Bu durumda zaten araştırmaların sonucu gelmeden,çoktan ''imana gelmiş''.Herhalde yazıda küçük bir karışıklık olmuş. Arkadaşlar,şuna çok dikkat etmeliyiz ki dünya gerçek anlamda inanan-inanmayan değil,hıristiyan olan-hıristiyan olmayan ayrımına gitmektedir.Bu tür spekülasyonların da arkasında Vatikan denen devletin bir parmağı olduğunu aklımızın bir köşesinde tutmalıyız.Batı ''Biz çok bilimsel düşünürüz,ayrıyeten da laiklik bizim için temeldir.'' naraları atarken,Papalık devir törenlerinde bunların devlet başkanlarının nasıl ip gibi sıraya dizildiklerini unutmayalım.Fazla imandan kuduran Bush'un Irak'a saldırırken Tanrı'ya inanan-inanmayan değil,Bush'un tanrısının işine gelen-gelmeyen ayrımı gözettiğini bilerek okuyalım fikirleri. Tanrı'nın aklı konusu tartışmalıdır,lakin insanın gerektiğinde çok zeki bir varlık olduğu şüphesizdir.
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2008 Bir bilim adamının tanrıya inanmasında yada hissetmesinde bir sakınca yoktur sakınca dinlere inanmasındadır dinlere inanan bir bilimadamı, adem ile havvanın ilk insan olduğunu, dünyaya başka bir mekandan melekler şeytan vs. gönderdiğini, peygamberleri elçi olarak tayin ettiğini vs. vs. vs. gibi bilim dışı hayallere inanmış olacaktırki bu bilime tamamen ters bir durumdur ! Sana katılmıyorum, değerli arkadaşım. Bilim adamı tanrıya inanıyorsa bundan, dinleri(ve de içindeki *******)benimsediği sonucu çıkmaz. Eğer sadece tanrıya inanıyor ve dinlere karşıysa, bunun bilim açısından bir sakıncası olduğunu düşünmüyorum. Ben bir veya birçok ilah olduğuna inanmıyorum. Ancak yukarıdaki tartışmada sevgili TARAFSIZ ve halkalıyıldız'a hak vermek durumundayım. Zira, din olmadığı zaman, sevgili YARASA'nın şu önermesi geçersizleşir. Tanrıya (doğal olmayan, doğaüstü, olağanüstü, görünmez, hissedilemez, el değmez, yaratıcı bir güce; yani metafizik bir güce) inanan bir bilim adamının ürettiği bilim, metafizik güç ile bilimsel gerçekler çakıştığında bocalar, bocalamak zorundadır. Sadece Tanrı'nın varlığına inanılması ve varlığının hissedilmesi bilime bir zarar vermez. Dinlere inanılması zarar verir. Zira, sadece Tanrı'ya inanıldığında, bilimsel verilerle karşılaştırılabilecek, karşılaştırma sonunda da bilimsel verilerle çelişebilecek "metafizik kaynaklı veriler" yoktur ortada. Bu nedenle, bilimsel gerçekler ancak dinlerin sunduğu "değişmeyen doğrular" ile çelişebilir. Dolayısıyla, dinlere inanmak ile, bir ilahın veya çok ilahın olduğuna inanmak farklı şeylerdir. Dinlerde "değişmeyen doğrular" varken, inanılan veya hissedilen Tanrı veya ilahlar hakkında herhangi bir veri yoktur. Onlardan gelmiş değişmeyen doğrular yoktur. Bu nedenle, çözemediği şeylere cevap olarak "Tanrı öyle yaratmış" deme tembelliğine girmedikçe, bir bilim adamının Tanrı'ya inanmasında yada hissetmesinde bir sakınca yoktur. Sakınca dinlere inanmasındadır. Saygılar.
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2008 Bizde seni ateist bilirdik,bak bir de değil çok tanrın varmış,dikkat et Eros un dünyanı felç,Horus un öbür dünyanı felç etmesin,Hades in hissettirmekten ötesini gerçekleştirdiği gün öğrenmemen ve daha önce gerçek ilahını bulman dileğiyle.. Sevgili ftoyd, Bir ifadedeki yanlışlığı göstermek için, başka bir yanlış ifadeyi örnek verebilirsiniz. Benim yaptığım odur. Vurgulamak istediğim şey, şudur: hissetmek kanıt değildir. Saygılar.
Φ halkalıyıldız Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2008 Sadece Tanrı'nın varlığına inanılması ve varlığının hissedilmesi bilime bir zarar vermez. Dinlere inanılması zarar verir. Zira, sadece Tanrı'ya inanıldığında, bilimsel verilerle karşılaştırılabilecek, karşılaştırma sonunda da bilimsel verilerle çelişebilecek "metafizik kaynaklı veriler" yoktur ortada. Bu nedenle, bilimsel gerçekler ancak dinlerin sunduğu "değişmeyen doğrular" ile çelişebilir. Dolayısıyla, dinlere inanmak ile, bir ilahın veya çok ilahın olduğuna inanmak farklı şeylerdir. Dinlerde "değişmeyen doğrular" varken, inanılan veya hissedilen Tanrı veya ilahlar hakkında herhangi bir veri yoktur. Onlardan gelmiş değişmeyen doğrular yoktur. Bu nedenle, çözemediği şeylere cevap olarak "Tanrı öyle yaratmış" deme tembelliğine girmedikçe, bir bilim adamının Tanrı'ya inanmasında yada hissetmesinde bir sakınca yoktur. Sakınca dinlere inanmasındadır. Hay ellerine sağlık BrainSlapper, Düşündüklerimi o kadar güzel anlatmışsın ki! Bu da bir yetenek işte... Benim böyle bir sorunum var. Söylemek istediklerimi toparlayıp yazılı olarak anlatamama sorunu. Salt bu yüzden çoğu zaman yazmıyorum forumda. Sağolsunlar, çoğu zaman demirefe ile BrainSlapper (bir de kulakları çınlasın, unutamadığım sevgili evrensel) çoğu zaman aklımdan geçenleri gayet güzel ve anlaşılır bir biçimde anlatıyorlar. Tabi diğer arkadaşlarımız da....
Misafir YARASA Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2008 Zira, din olmadığı zaman, sevgili YARASA'nın şu önermesi geçersizleşir.[/b] Sevgili Brainslapper ve Halkalıyıldız, bir bilim adamının ürettiği bilim, metafizik güç ile bilimsel gerçekler çakıştığında bocalar, bocalamak zorundadır. Şeklinde bir öneride bulundum. Ve arkasından şunu eklemiştim: cümlelerimde dikkat ettiğim gibi, icraa edilen bilim din ile ya da metaizik bir güç ile çakışmıyor ise hiç bir sorun çıkmaz. Bu durumda şunu düşünmemiz gerekir. Eğer bir bilim adamının yaptığı bilimsel çalışma elle tutulur gözle görülür konuları içeriyorsa pekala bu bilim adamının tanrıya (hatta herhangi bir dine) inanması yaptığı çalışmalar ile çakışmaz ve bir sorun yaratmaz. Nitekim inançlı bir çok bilim adamı vardır ki insanlığa bir çok katkıda bulunmuştur. Bilgisayarlar ile ilgili bir çalışma yaparken tanrının varlığı ya da yokluğu konusu yapılan çalışmayı etkilemez. En fazla, “Allah razı olsun”, “Allah yardım etti yaptım” gibisinden cümleler duyabiliriz ki çalışmanın niteliğini etkilemez. Bu kısmı da beni hiç ilgilendirmez. Neye inanıyorsa inansın… Öte yandan, daha derin bilimsel konularda, örneğin evrim, örneğin dünyanın oluşumu, büyük patlama veya büyük patlama öncesi gibi konularda eğer bilim adamı bir yaratıcıya inanıyorsa sonuç baştan bellidir. Kendini kandıracağı gibi, yukarıda örnek olduğu gibi, tüm insanları kandırır. Bu yüzden bocalar, bocalamak zorundadır! Açıklayamadığı olaylar karşısında “Tanrıyı hissettim” der ve çıkar işin içinden! Tıpkı örneğimizde olduğu gibi… Ama diğer taraftan adama sorarlar: Çeşitli hastalıklar keşfedilmeden önce de insanlar o hastalıklardan ölmekteydi ve bilim umudunu kestiği için olsa olsa Allahın işiydi değil mi? Ama o hastalıklar bilimsel olarak keşfedilip tedavi edilince ne oldu? Senin gibi konuşan ve bilim adamı (!) denilen adamlar film adamı oldu! Tıpkı senin gibi! Gelelim Din ve Tanrı kavramlarındaki çelişkiye… İnsanlar bir yaratıcı, tanrı kavramını, açıklayamadıkları ve korktukları olaylar karşısında yaratmışlardır. Peşinden bu üstün varlığa tapınma gereksinimi duymuşlardır. Onun kötü güçlerinden korunmak için, onun gücünden yararlanmak için, kendini garantiye almak için, sadakat gösterilerinde bulunmuştur. Bunun adı da din olmuştur. Bu nedenle din ile tanrı kavramlarını öyle fazla ayırmaya çalışmayın bence. Bunlar bir bütündür. Hatta, işin kötü tarafı, bu gelenek bugün hala devam etmektedir. Bilime inanan ve dinin hurafelerden oluştuğuna inanan insanlarımız, bilimin açıklayamadığı konular söz konusu olduğunda yine aynı davranışta bulunmakta ve “dine inanmıyorum ama bir yaratıcı vardır” demektedir. Bunun nedeni de bellidir: henüz bilimin açıklayamadığı, çözemediği olgular… Bu gelenekten vazgeçelim derim… Sonuç olarak: Bilim demek maddenin tanımı demektir. Madde dışında bilim düşünülemez. Madde dışında ki tanımlamalar, metafizik (hayali) tanımlamalardır. Hayali tanımlamaları olan bir birisinin, madde ile madde ötesini örtüştürmeye çalışma çabası deneysel olamayacağı için bilim olamaz. Çözümleyemediği maddesel gerçekleri soyuta ataması metafizik çabadır. Metafizik ise bilimle temelden çelişir. Böyle birisinin metafizikçilerden farkı yoktur. Bilim adamının madde dışı olgulara inanması, maddeye inancına terstir, çelişkidir. Sadece Tanrı'nın varlığına inanılması ve varlığının hissedilmesi bilime bir zarar vermez. Eğer konular çakışıyorsa zarar verir sevgili BrainSlapper… Zira, sadece Tanrı'ya inanıldığında, bilimsel verilerle karşılaştırılabilecek, karşılaştırma sonunda da bilimsel verilerle çelişebilecek "metafizik kaynaklı veriler" yoktur ortada. Bu nedenle, bilimsel gerçekler ancak dinlerin sunduğu "değişmeyen doğrular" ile çelişebilir. Sadece tanrıya yani yaratıcıya inanıldığında maddenin kaynağını, ilk oluşumunu araştırmaya gerek yoktur. Tanrı yaratmıştır. Yıldızların nasıl oluştuğunu araştırmaya gerek yoktur. Tanrı yaratmıştır. Dünyanın yaşı önemsizdir. Tanrı yaratmıştır. Canlıların kökeni önemsizdir. Tanrı yaratmıştır. İşte size en büyük sorunlar. Metafizik kaynaklı veri yoktur diyorsun ama, ortadaki en büyük “metafizik kaynaklı veri” Tanrının kendisi olmuş oluyor. E adam inanıyor ne yapsın? İspatlamayabilir ama hisseder… Adam hissetmiş işte. DNA’yı çözmüş, olsa olsa tanrının işidir demiş. Adam ne yapsın bundan sonra? İşte son buldu bilimsel araştırma. Daha büyük çelişki olabilir mi??? Dinlerin değişmez doğruları… Zaten bunların amacı yaratıcıyı daim kılmak değil midir Sevgili BrainSlapper? Bu arada sen de demişsin ki: Bu nedenle, çözemediği şeylere cevap olarak "Tanrı öyle yaratmış" deme tembelliğine girmedikçe, bir bilim adamının Tanrı'ya inanmasında yada hissetmesinde bir sakınca yoktur. İşte o tembellik gelmiş bile. Adam çalışmış çalışmış çalışmış 30 sene sonra hissetmiş… Ahanda Tanrı var o yarattı demiş. Bu tembellik değil de nedir? Ayrıca, dini bütün bir müslüman bilim adamı da o tembelliğe girmediği sürece pekala bilim yapabilir (Sayın Ftoyd bunu iyi oku, yazdıklarının cevabı budur). Ama mümkünmüdür? Bir noktadan sonra Tanrıya ulaşmamak? Çünkü o adam eninde sonunda bir açıklayamadığı ve hayrete düştüğü bir noktaya ulaşacaktır. O noktada kendini tutamaz ve imanına iman katar... (O tembelliğe girmediği için başlarda imanını karıştırmayabilir). Eee? Öyleyse dine inanmak ya da tanrıya inanmak, özel bazı konular çakıştığında bilime zarar verir…Saygılar
Φ ftoyd Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2008 Sevgili ftoyd, Bir ifadedeki yanlışlığı göstermek için, başka bir yanlış ifadeyi örnek verebilirsiniz. Benim yaptığım odur. Vurgulamak istediğim şey, şudur: hissetmek kanıt değildir. Saygılar. Açıklama yapmak zorunda hissetmenize üzüldüm,ben zaten yazdıklarınızdan açıklama yaptığınız şeyi gayet net anlıyorum,yazdıklarım çok ciddi geldiyse ve sanki gerçekten çok tanrılı bir dine sahip olduğunuzu sandığımı sandıysanız üzülürüm.. Saygılar..
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2008 Sadece tanrıya yani yaratıcıya inanıldığında maddenin kaynağını, ilk oluşumunu araştırmaya gerek yoktur. Tanrı yaratmıştır. Yıldızların nasıl oluştuğunu araştırmaya gerek yoktur. Tanrı yaratmıştır. Dünyanın yaşı önemsizdir. Tanrı yaratmıştır. Canlıların kökeni önemsizdir. Tanrı yaratmıştır. İşte size en büyük sorunlar. Yukarıdaki sorulara verdiğiniz cevapların hepsi "mecut dinlerin cevapları"dır. Bir Müslüman veya Hristiyan'ın ilah inancı dışındaki bütün inançlarını çıkardığınızda karşınızda bulacağınız ilah ile, TARAFSIZ ve halkalıyıldız'ın hissttiği ilah aynı değildir. Zira Müslüman ve Hristiyan'ın ilahı bir şekilde tanımlanmıştır. TARAFSIZ'ı uzun süredir tanırım. O nedenle düşüncelerini, burada ifade ettiklerinden daha fazla tanıma imkanım oldu. Belki onun düşüncelerine ilişkin elimde daha fazla bilgi olduğu için, onun söylemek istediği şeyin ne olduğunu daha fazla anlama imkanına sahibim. TARAFSIZ'ın "ilah inancı" demiyelim, "Tanrı olabileceğine dair hissi" tembelliğe iten, topu taca atan bir his değildir. Ayrıca bu his'in sadece bir his olduğunu, herhangi bir şekilde gerçeklik değeri taşımadığını, sadece kendisini bağladığını sürekli tekrar eder. Onun bu hissi, "Tanrı varsa, nasıldır, mahiyeti nedir, niteliği nedir, tek midir, çok mudur, evreni nasıl yaratmıştır, neden yaratmıştır, neye yaratmıştır, kendisini kim yaratmıiştır" gibi sorular sormasına engel olmaz. Bu soruları sormak günah değildir. Zira Tanrı kaynaklı bir doğru-yanlış, iyi-kötü, günah-sevap tanımı yoktur. Ayrıca sürekli tekrarladığı gibi, onunki sadece bir histir. Bilimsel olarak Tanrı'nın olmadığı kanıtlansa buna üzülmez. Metafizik kaynaklı veri yoktur diyorsun ama, ortadaki en büyük “metafizik kaynaklı veri” Tanrının kendisi olmuş oluyor. Haklısın. Ancak hakkında hiçbir bilgi olmayan, var olup olmadığı bile kanıtlanamayan bir ilah kavramı bilim açısından etkisiz elemandır. Saygılar.
Φ patika06 Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2008 bilim Yaratıcıyı destekliyor, bilim adamını tebrik ederim kaç yıllık ateist yaptığı bilimsel çalışmalar onu Yaratıcıya çıkarmış..
Φ halkalıyıldız Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2008 Peki, bu bilimadamı "tanrıyı hissettikten" sonra bütün çalışmalarını bir tarafa mı bırakmıştır, Nasıl olsa tanrının yarattığını anladım, hissettim, gerisi beni ilgilendirmiyor, ben artık bilimden elimi ayağımı çekeyim mi demiştir. Buna bakmak lazım. Yok eğer, hala bilimsel araştırmalarına devam ediyorsa sorun yok demektir.
Misafir maraba Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2008 Ben bir veya birçok ilah olduğuna inanmıyorum. Ancak yukarıdaki tartışmada sevgili TARAFSIZ ve halkalıyıldız'a hak vermek durumundayım. Zira, din olmadığı zaman, sevgili YARASA'nın şu önermesi geçersizleşir. Sadece Tanrı'nın varlığına inanılması ve varlığının hissedilmesi bilime bir zarar vermez. Dinlere inanılması zarar verir. Zira, sadece Tanrı'ya inanıldığında, bilimsel verilerle karşılaştırılabilecek, karşılaştırma sonunda da bilimsel verilerle çelişebilecek "metafizik kaynaklı veriler" yoktur ortada. Bu nedenle, bilimsel gerçekler ancak dinlerin sunduğu "değişmeyen doğrular" ile çelişebilir. Dolayısıyla, dinlere inanmak ile, bir ilahın veya çok ilahın olduğuna inanmak farklı şeylerdir. Dinlerde "değişmeyen doğrular" varken, inanılan veya hissedilen Tanrı veya ilahlar hakkında herhangi bir veri yoktur. Onlardan gelmiş değişmeyen doğrular yoktur. Bu nedenle, çözemediği şeylere cevap olarak "Tanrı öyle yaratmış" deme tembelliğine girmedikçe, bir bilim adamının Tanrı'ya inanmasında yada hissetmesinde bir sakınca yoktur. Sakınca dinlere inanmasındadır. Saygılar. Brain slapper’in çelişkileri: Brain Slapper’in yukarıdaki yazısı dikkatle incelendiğinde birçok çelişki ortaya çıkmakta. Zira; Şüpheyle yaklaştığı tanrı mefhumunun da dinlerce (metafizik) yaratıldığını bildiği halde, maddeyi yaratan (!) “ruh”u metafizik tanımlama olarak görmüyor. “Bu nedenle, bilimsel gerçekler ancak dinlerin sunduğu "değişmeyen doğrular" ile çelişebilir.” Cümlesi irdelendiğinde “tanrı, yaratıcı” mefhumunu sanki dinler (metafizik felsefe) değil de bilim felsefesinin oluşturduğunu ima etmeye çalışıyor. Diğer yönden de sanki “tanrı yaratıcı” mefhumunun dini dışladığımızda bilimin değişmez doğrusu olabileceğini söylemeye çalışıyor. Sanırım kendisinin de şüpheyle yaklaştığı, sembolik olarak inanılan bir tanrının, bilim adamının inanç yedeğinde durmasının ne esprisini izah edemiyor. "Tanrı öyle yaratmış" deme tembelliğine girmedikçe, Diyerek, bilim adamı olmanın ve hatta insan olmanın etik anlayışına ters düşecek bir görüş oluşturuyor. Zira bu cümlesiyle de insanların teorisi ile pratiğinin uyuşmayabileceğini, bir başka şekliyle de çift karakterli olabileceği imasını vermeye çalışıyor. Halbuki çift görüşlü bir insanın objektif olamayacağını, bilimsel olabilmenin de objektiflikle mümkün olabileceğini pek ala biliyor. "Dolayısıyla, dinlere inanmak ile, bir ilahın veya çok ilahın olduğuna inanmak farklı şeylerdir." Cümlesinde ne demeye çalıştığı belli olmadığı gibi, görüşünü haklı olarak sorgulayan “ftyod”e verdiği cevapta yine çelişkiye düşüyor. “Bir ifadedeki yanlışlığı göstermek için, başka bir yanlış ifadeyi örnek verebilirsiniz. Benim yaptığım odur. Vurgulamak istediğim şey, şudur: hissetmek kanıt değildir.”
Misafir maraba Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2008 Peki, bu bilimadamı "tanrıyı hissettikten" sonra bütün çalışmalarını bir tarafa mı bırakmıştır, Nasıl olsa tanrının yarattığını anladım, hissettim, gerisi beni ilgilendirmiyor, ben artık bilimden elimi ayağımı çekeyim mi demiştir. Buna bakmak lazım. Yok eğer, hala bilimsel araştırmalarına devam ediyorsa sorun yok demektir. Evet sorun var demektir. Buna şöyle de diyebiliriz; Nasıl olsa sorun çıkmıyor, üniversitelerde temel bilimlere ayrılan saatlerin yarısını da yaratılış, yaratan konusuna ayırabiliriz. Bu konular da işlenmeli. Nasıl olsa sorun çıkmayacak. Belki bir yere varılabilir. Bilim adamında sorun çıkmaz ve hatta faydası bile varsa, derslerde neden sorun olsun? Nasıl olsa tembelliğe düşülmez olasılığı da var. Neredeyse birazdan, siyasetin üniversitelerdeki türban meselesine geleceğiz.
Misafir YARASA Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2008 Bir Müslüman veya Hristiyan'ın ilah inancı dışındaki bütün inançlarını çıkardığınızda karşınızda bulacağınız ilah ile, TARAFSIZ ve halkalıyıldız'ın hissettiği ilah aynı değildir. Zira Müslüman ve Hristiyan'ın ilahı bir şekilde tanımlanmıştır. Adına her ne dersek diyelim, nasıl tanımlarsak tanımlayalım. Metafizik bir gücün varlığını kabul etmek bizi aynı noktaya götürecektir. Ayrılınan nokta, bu gücün yorumu ve ona tapınma sürecinde ortaya çıkar. Bu nedenle, başlangıç noktasında ne yaparsanız yapın, yaratıcıdan bahsettiğiniz anda diğer bütün dinler ile ortak yola girmiş olursunuz. Dediğim gibi, farklılıklar daha sonra ortaya çıkar ki biz de o kısmı ile ilgilenmiyoruz. TARAFSIZ'ı uzun süredir tanırım. Mühim olan TARAFSIZ'ın ya da halkalıyıldız'ın tanımladığı tanrı değil ki? Mühim olan her hangi bir biçimde "yaratıcıya inanmak"tır. Bu durumda kimsenin tanrısının farkı benim için önemli değil. Mühim olan o yüce metafizik gücün ortaya çıkması. Ancak hakkında hiçbir bilgi olmayan, var olup olmadığı bile kanıtlanamayan bir ilah kavramı bilim açısından etkisiz elemandır. Sevgili BrainSlapper, "var olup olmadığı bile kanıtlanamayan bir ilah kavramı" etkisiz eleman değildir. Bugün zaten bunun sıkıntılarını çekmiyor muyuz? Asıl etkili eleman "varlığı kanıtlanamayan bir yaratıcı"dır. Çünkü, aynı şekilde yokluğunu da kanıtlayamamaktayız. Bilim açısından öyle etkilidir ki, yukarıdaki örnekte gördüğümüz gibi, 30 yıl boyunca çalışan bir insan, tüm çalışmasını (artık para için mi yoksa korkudan mı bilemem) bir anda satmaktadır. Bu tanrı hıristiyanın da olabilir, müslümanın da olabilir, halkalıyıldız'ın ya da TARAFSIZ'ın da olabilir. Bütün çalışma bir anda hooop uçanspagettinin ellerinde. Sen buna etkisiz eleman mı diyorsun? Bir de bu açıklamanın toplumsal boyutunu düşün! Bilimciler DNA yı araştırdı ve tanrıya ulaştı! HY için bulunmaz değerde malzemeler üretti işte Din kavramı ne kadar tehlikeliyse, din kavramını oluşturan tanrı kavramı da tehlikelidir! Saygılar...
Misafir YARASA Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2008 Peki, bu bilimadamı "tanrıyı hissettikten" sonra bütün çalışmalarını bir tarafa mı bırakmıştır, Bunu bilemeyiz, para için de yapmış olabilir, korkudan da, şan şöhret için de... Ama bana soarsan bırakması herkes için hayırlı olur. Çünkü, iki ay sonra HY sitelerinde bu adamın referansını çok görürsünüz, göreceksiniz. O zaman da bilim diyenlerin başına yeni işler çıkmış olur. Otur ayıkla pirincin taşını Bunun da neresi tehlikesiz onu anlamıyorum. Yok eğer, hala bilimsel araştırmalarına devam ediyorsa sorun yok demektir. Sorun var demektir sevgili halkalıyıldız! Bulacağı her yeni verilerde Tanrı kavramını ortaya atacak, o atmasa bile bunu bilenler yukarıdaki yazıyı kullanacak, herkes kendi dinine pay çıkaracak! Vatikan bir taraftan, müslümanlar bir taraftan... Bu adam en başta kendini, sonra herkesi kandırmış, hatta başkalaırını kandırmak isteyenlere de iyi malzeme vermiştir!!! Saygılar...
Önerilen İletiler