Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Laiklikte zorlama yoktur ancak kurallar vardır siz kurallara zorlama dersiniz o ayrı... :)

Birşey diyeceğim türban yüzünden okula gidemeyen kızların oranı %1 ama yoksulluk yüzünden okula gidemeyen % 29, evlendirildiği için okula gidemeyen % 9, ailesi istemediği için okula gidemeyen % 10, sınavı kazanamadığı için okula gidemeyen % 24...

 

şimdi sosyal devlet için öncelikli mesele nedir YOKSULLUK, SINAV, EVLENDİRİLME VE AİLENİN GÖNDERMEMESİMİ sosyal yaradır yoksa kurallara uymak istemediği için okula gitmeyen mi?

 

Ve ayrıca laik yapıda inanç propagandası yapılmaz üstelik inanç denilen şey türbanı kafadan çıkarmakla yitirilmez... eğer türbanına bağlı ise pamuk ipliğine bağlıdır hiç çıkartmasın o zaman... :)

Gönderi tarihi:

Şu yazının burada da geçmesini istedim...

Görmeyenler için:

 

Aşağıda bir mektup yer almaktadır. Bu mektup, Jeoloji Biliminin dünya düzeyindeki duayenlerinden Prof. Celal Şengör'ün kendisini YÖK üyeliğine aday gösteren Üniversitelerarası Kurul'un 219 üyesine gönderdiği mektuptur.

 

'Temsilciniz olmamı isteyerek bana verdiğiniz şerefin her türlü sevinç ve tatmin hissinin üzerinde olduğunu belirtmiş, bunun yaşamımda bana verilen en büyük mükafat olduğunu arzetmiştim.

 

Bunu çok zor bir zamanda, uygarlığa karşı yöneltilmiş saldırıların fütursuzca geliştiği bir ortamda cesaret ve haysiyetle yaptınız. Bu saldırıların en son örneği Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisinin ortaklaşa başlattıkları üniversitelerde türban serbestisi atağıdır. Bunu yakından izlemekteyim.

 

Bizim açımızdan, üniversitelere dini bir sembolün girmesinin hukuk cephesinin, kamuoyunda öne çıkartıldığı kadar belirleyici olduğunu sanmıyorum, çünkü hukuk nihayet aksiyomatik bir sistemdir. Baştan kabul edilen aksiyomlara bağlıdır. Bu açıdan hukukun rölativist bir temeli vardır ve bu temel onu bazı durumlarda pek tehlikeli bir tahakküm aracı yapabilir. Bunun en meşhur misalleri Katolik Engizisyon Mahkemeleri olmakla beraber, onu aratmayacak güncel örnekleri, Sovyetler Birliğinden Nazi Almanyasına, Çin Halk Cumhuriyetinden Amerika Birleşik Devletlerine kadar değişen çok geniş bir yelpazede görülmüş, pek çok insanın en feci şartlarda katledilmesine, toplumların sefalet ve felaketine neden olmuştur.

 

Halbuki üniversitede dinin 'şakırdatılması', bizzat üniversite kavramıyla çelişir. Dünyada katolik, protestan veya islami üniversitelerin olması veya üniversitelerin Orta Çağ'da dinsel kurumlardan türemiş olması bu gerçeği değiştiremez.

 

Din, belirli dogmalar çevresinde kurulmuştur ve yanılmaz olduğu iddia edilen bir veya birkaç tanrının vahiyleri olan dogmalarından vaz geçemez. Bilim ise sürekli olarak gerçeği arayan ve gerçekle bağdaşmayan hiçbir şeyi kabul etmeyen bir düşünce sistemidir.

 

Bilim, bitmeyen bir deneme-yanılma süreci içerisinde daima yanlışları eleyerek hakikate asimtotik olarak yaklaşır. Ancak hepinizin bildiği gibi, tek bir ters veri en ihtişamlı teoriyi çöpe atmaya yeterlidir. Dinin pek çok dogması bilimin isbatları karşısında bu şekilde çöpe gitmiştir.

 

Bugün artık ne dünyanın yedi günde yaratıldığına, ne Nuh Tufanına, ne de Havva ile Adem masalına inanmak mümkündür.

 

´Üniversitede yasak olmaz' diyenlerin, üniversitede yanlışlığı isbat edilmiş fikirlerin artık kullanılamayacağını ve öğretilmeye devam edilmelerine izin verilemeyeceğini anlamış olması gerekir. Bu nedenle coğrafya derslerinde düz bir dünya veya fizik derslerinde Aristo fiziği öğretmeye kalkan hocalara izin verilemez.

 

Karşımıza dinin dogmalarını reddeden bilimi öğrenmek için geldiğini iddia ederken, o dogmalara bağlı olma sembolünden inatla vaz geçmeyenlerin bilimsel dürüstlük ve samimiyetine nasıl inanacağız ?

 

Akla açık bir ihanet olan bu davranışın temsilcilerini, aklın ve bilimin geliştiricisi olan üniversitelerimize nasıl alacağız ?

 

Böyle kişilere, öğrettiğimiz bilimi öğrendiklerine itimad ederek nasıl not veya diploma vereceğiz ?

 

Günün birinde öğrendiklerini, aklı ve bilimi ve dolayısıyla insan uygarlığını boğmak için kullanmayacaklarına nasıl güvenebileceğiz ?

 

Bu nedenle üniversite tüm dogmatik inanç sistemlerini işlevine temel yapmayı reddeder. Onları bilimsel olarak inceler, ancak temsilcilerini üyeleri olarak kabul etmez. Militan dogmatiklerin üniversite bünyesine kabul edilmemelerinin nedeni budur.

 

Kimse bize bu açıdan ´ bilimperestlik yapıyorsunuz ' diye bir eleştiri yöneltemez, zira büyük felsefeci Lord Bertrand Russell'ın dediği gibi, insanlığın gerçekten bildiği fakat bilimin bulmuş olmadığı hiçbir şey yoktur.

 

Bir başka deyişle, bilim dışında insanlığın hiçbir bilgi kaynağı yoktur.

 

Türban yasağının kaldırılmasını temelde yalnızca bu nedenle kabul etmemiz mümkün değildir. Bu konuda ne karşımıza çıkarılacak hukuk sistemleri, ne de dünyadan gösterilecek örnekler bizi ikna edebilir (sui-misal, misal olamaz).

 

Bizim düşüncemizin ve faaliyetimizin temeli eleştirel akılcılıktır. Aklı ve eleştiriyi kabul etmeyen hiçbir sistemi üniversite

kapısından içeri alamayız.

 

İcab ederse, ülke yöneticileri akıllarını başlarına alana kadar o kapıları kapatırız. Bu bizim tarihsel geleneklerimizden gelen hakkımız ve hem insanlığa hem de öğrencilerimize karşı görevimizdir.

 

Bu düşüncelerimi muhterem kurulunuza en derin saygılarımla arzederim.'

 

Celal ŞENGÖR

Gönderi tarihi:

Birde üniversitelerimizde yoksul ve zeki öğrencilere ablalık (!) ve abilik (!) yapan bir kısım Fethullahçı çevrenin daha sonra bu çocuklara burs imkanı verdiği, yurtlara yerleştirdiği, dini öğretilerde bulunduğu ve eğer kız öğrenci iseler başlarını kapadıkları taktirde maaş bağlanacağını söylediklerini, örtmeyi kabul edenlere her türlü maddi ve manevi desteği verdiklerini bilmiyor musunuz?

 

Yani bunun adı nedir "MİSYONERLİK" evet din misyonerliği ancak bu yaklaşımda bulunan gençlerin öğrettiği dini öğretinin hurafeden ileri gitmediği, öteki dünya saadeti üzerine kurulu bir vaat... Yani yaratılışın ya da insan olmanın bilimsel bulguları yok... Zaten bu anlayışta bilimsel meraka gerekte yok... Senden istenenleri yerine getir yeter...

 

Peki üniversite nedir? Bilim yapılan merkez değil midir? Bireysel imkanlarla sahip olunamayacak labaratuarlarda, bilim odalarında bilimsel araştırma yapma yerlerinde din misyonerliği yapmanın ne laik yapımızla ne de üniversitelerin varolma amacıyla uyuşamayacağını bilmemek ayıp değil mi?

 

Türban ile üniversitede okumak isteyen kızların pek çoğu sınavı zaten kazanamıyor kazananlara soruyorlar ya okul bitince erkeklerle çalışmak senin inancınla çelişmeyecek mi? CEVAP: inşallah sadece kadınların çalıştığı yerlerde çalışacağız!!!

 

21. YY zihniyeti bu olamaz...

Gönderi tarihi:
Bir hafta önce türban protestoların sırasında “7.4 yetmedi mi?” pankartını açan sevgili kardeşime seslenmek istiyorum bugün… 20 bin insanın acısı ve cenazesi üzerine politika yapmaya kalkan “o güzel insana” bir çift sorum var. Ey mantosu uzun,aklı kısa kardeşim benim. 7.0 yetmedi mi? Senin okuduğun gazeteler yazdı mı bilmiyorum ama Amerika’nın,hani o gavur ve Hıristiyan Amerika Birleşik Devletleri’nin,hani o Siyonistlerle iş birliği yaptığı için her yerde bayrağını yaktınız ABD’nin Los Angeles şehrinde 7.0 büyüklüğünde bir deprem oldu bacım… Neredeyse bizimkine yakın bir deprem. Bizde ayni şiddetteki bir deprem 20 bin kişi ölup 20 bin kişi sakat kalırken,gavur,Hıristiyan ve Siyonist dostu Amerika’da sadece 2 kişi yaralandı güzel ablam. Şimdi türbanlı başını ellerinin arasına alıp düşünüyor musun acaba? Sakarya gibi muhafazakar bir bölgede Allah binlerce Muslumanı öldürerek cezalandırıyorsa eğer,Hıristiyanlara ve Siyonist dostlarına niye kıyak geçiyor?Seks shoplarıyla,***** filmleriyle tüm dünyaya “seks”,”uyuşturucu” ve “günah” ihraç eden bu ülkenin Allah katında ayrıcalığı ne olabilir ki güzel annem? Oysa adım gibi eminim Sakarya’da,Gölcük’te hayatlarını kaybedenlerin çoğu ölmeselerdi eğer sabah ezanı ile birlikte camilerin yolunu tutacaklardı. Üç aylarda oruç tutacak,Ramazan’da devrilmeyen minarelerin ışıklarıyla birlikte senin ağzına adı bile yakışmayan Allah’ın adı ile birlikte oruçlarını açacaklardı. E nooldu şimdi? 7.0 yetmedi mi güzel ninem? Eğer her coğrafya olayını,her doğal afeti bilimin ve aklın süzgecinden geçirmeden böyle yorumlarsan bu ülkenin yarısı her deprem felaketinden

sonra dinsiz olur güzel hala kızım… Fay hattında 10 katlı binalara izin veren şapşal belediyecilik anlayısını,deniz kumundan

inşaat yapan edebiyatçı muteahitleri,depreme dayanıklı konut üretme çabalarını, hırsızları,uğursuzları bir kenara bırakıp her şey ilahi kudretin intikamı olarak açıklarsan bu deprem 10 yıl sonra gene aramızdan binlerce “dinsizi” alır gider güzel amca kızım.. . Beynin var mı bilmiyorum,betonların altında inleyerek can veren 20 bin insanı,kadını,çocuğu ve bebeği bir kalemde günahkar diye silip atan kuş beynini türbanın altında görmek mümkün olamıyor cünkü ama bence bu yazıyı oku ve bütün gece uyumadan düşün. Allah’ın kullarına böyle cezalar verebileceğini hala düşünüyorsan da git Hıristiyan ol…

Çünkü senin bu mantığına göre Allah onları daha çok seviyor. “Gavurlar” hem senden daha zengin,hem de evleri tepelerine yıkılmıyor.

 

Gani MUJDE

 

:clover::clover::clover:

 

Boşuna demiyoruz bilim yapın takip edin diye!

 

Ama hala böyle düşünenler varsa, olmayan beyinleri, bırakın 7.4'ü, 4 büyüklüğündeki depremler sayesinde betonlar altında **********!

Gönderi tarihi:
Birde üniversitelerimizde yoksul ve zeki öğrencilere ablalık (!) ve abilik (!) yapan bir kısım Fethullahçı çevrenin daha sonra bu çocuklara burs imkanı verdiği, yurtlara yerleştirdiği, dini öğretilerde bulunduğu ve eğer kız öğrenci iseler başlarını kapadıkları taktirde maaş bağlanacağını söylediklerini, örtmeyi kabul edenlere her türlü maddi ve manevi desteği verdiklerini bilmiyor musunuz?

 

Yani bunun adı nedir "MİSYONERLİK" evet din misyonerliği ancak bu yaklaşımda bulunan gençlerin öğrettiği dini öğretinin hurafeden ileri gitmediği, öteki dünya saadeti üzerine kurulu bir vaat... Yani yaratılışın ya da insan olmanın bilimsel bulguları yok... Zaten bu anlayışta bilimsel meraka gerekte yok... Senden istenenleri yerine getir yeter...

 

Peki üniversite nedir? Bilim yapılan merkez değil midir? Bireysel imkanlarla sahip olunamayacak labaratuarlarda, bilim odalarında bilimsel araştırma yapma yerlerinde din misyonerliği yapmanın ne laik yapımızla ne de üniversitelerin varolma amacıyla uyuşamayacağını bilmemek ayıp değil mi?

 

Türban ile üniversitede okumak isteyen kızların pek çoğu sınavı zaten kazanamıyor kazananlara soruyorlar ya okul bitince erkeklerle çalışmak senin inancınla çelişmeyecek mi? CEVAP: inşallah sadece kadınların çalıştığı yerlerde çalışacağız!!!

 

21. YY zihniyeti bu olamaz...

 

Bu cümlelerine Sardunyama katılmamak mümkün değil....Ben Fettullaçı kesimin yaptıklarını biraz daha açayım.İlk önce kayıt sırasında daha 1. sınıftayken ailenin kılık kıyafatinden madi durumunu anlayıp ya da başka şeyleri ona göre yaklaşıyolar.Evde genellikle en fazla 4 kişi kalıyo denip bu sayı zaman zaman artıyor.Evin aylık ücretide bundan 3 sene önce 30 ytl idi.Amaç tabikide fakir ama okumak isteyen gençleri kendilerine çekmek...Dahasi bi de o evde olanlar var.Uzun uzun anlatmaya gerek yok hepimiz az çok tahmin ediyoruz...Bunları biliyorum çünkü o evde kalmış,her şeyi anladıktan sonrada çıkmaya çalışmış bir arkadaşım var.

Gönderi tarihi:

Az önce iletinde eklediğin Celal Şengör'ün bir konferansındaydım geçenlere söylediklerini buraya yazsam bir ihtimal bazı saf ve kandırılmış insan artık bu kadar da olamaz derdi herhalde... Sadece söyledikleri içinden tek bir şey ifade edeceğim... "Türkiye bir fay cenneti ve heran deprem riski ile yaşıyoruz, üstelik İstanbul'u bekleyen tehlike söylenenden çok daha büyük yaptığımız son araştırmalarda Marmara Denizinin dibindeki fay hatlarında hareketlilik ve olağan dışılık tespit ettik ve Büyükşehir Belediyesinden destek ve yardım istedik aramalarımıza yanıt vermediler ve deprem ile ilgili hiç bir çalışma yapmadılar, Büyükşehir Belediyesinin deprem komisyonu var ancak 1999 depreminden bu yana bir kez toplanmadılar"

 

Şimdi Allah göstermesin ama olası bir İstanbul depreminde büyük felaketler yaşanacak ama hiç bir çalışma yapmayanlar bu olası felaketi bile hurafelere bağlayacaklar... ellerinde pankart işte budamı yetmedi diye dolaşırlar, cübbeli hoca gibi hey güzel Allah'ım nasıl salladın, nasıl güzel sallarsın diye cenazelerle alay eder, acılara güler ve hatta o acılardan siyaset bile yaparlar... oda yetmez tabi yıkılan her konutun yerine bazı ünlü ve hükümete yakın müteahitler yeni konutlar yapar... demekki neymiş, deprem türban yüzünden oluyormuş... vay beee...

Gönderi tarihi:
Laiklikte zorlama yoktur ancak kurallar vardır siz kurallara zorlama dersiniz o ayrı... :)

Birşey diyeceğim türban yüzünden okula gidemeyen kızların oranı %1 ama yoksulluk yüzünden okula gidemeyen % 29, evlendirildiği için okula gidemeyen % 9, ailesi istemediği için okula gidemeyen % 10, sınavı kazanamadığı için okula gidemeyen % 24...

 

şimdi sosyal devlet için öncelikli mesele nedir YOKSULLUK, SINAV, EVLENDİRİLME VE AİLENİN GÖNDERMEMESİMİ sosyal yaradır yoksa kurallara uymak istemediği için okula gitmeyen mi?

 

Ve ayrıca laik yapıda inanç propagandası yapılmaz üstelik inanç denilen şey türbanı kafadan çıkarmakla yitirilmez... eğer türbanına bağlı ise pamuk ipliğine bağlıdır hiç çıkartmasın o zaman... :)

 

Benim anladigim,laiklik,

inancliliga, ve inancsizliga, esit mesafede demektir,

oylede olmasi gerekir.

Fakirliklede mucadele edimesi gerekir,

ama bunun yaninda, halkin inaclarina karsi savas acilmamasi gerekir.

Dileyen basini ortsun, dileyen basini acsin.

Devletin bir mudahalesi olmasin.

Devlet ancak, aralarinda fiziki catisma olursa, o zaman mudahele etme hakkina saahiptir.

Ve bu mudaheleyide, 1980 12 eylulunde yapmistir.

Yuzde 99 un nasil bir hakki varsa,

yuzde 1 inde o kadar hakki var.

Turkiyede,

Hristiyanlara ozgurluk var,

Yahudilere var.

ama cogunluk musluman oldugu halde,

o cogunluk hic yokmus gibi algilanmasi,

Hangi laiklik kurallarina sigar.?

saygilar.

Evren.

 

o anaların başı nasıl örtülüydü biz biliriz..sizde iyi bilirsiniz..

 

şimdikine türban diyorlar..saç teli bile gözükmesin diye bir sürü iğneyle sağlamlaştırıp güya inanç gösterisi yapıyorlar..

 

inanç kalptedir..akıldadır..gösterişle olmaz..türban takmakla hiç olmaz..

 

Bacak gosterisi yapmak serbest,

sac gosterisi yapmamak laiklige aykiri,

bu ne bicim,

yaklasim?

saygilar.

Gönderi tarihi:

AK Parti, HAMAS gibi 46562.jpg

 

İran Laik Toplumu isimli sivil toplum örgütünün lideri, Erdoğan'ı böyle suçladı;

24.jpg

 

Merkezi Londra’da bulunan İran Laik Toplumu isimli sivil toplum örgütünün lideri Fariborz Pooya, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı, Türkiye’yi Hamas gibi yönetmekle suçladı. Pooya, türbanın Türkiye’de serbest bırakılmaması gerektiğini de söyledi.

 

Pooya, türbanın üniversitelerde serbest bırakılmasının, laiklik açısından büyük tehlikeler doğurabileceğini söyledi.

 

İran’da sol eğilimle başlayan devrimin daha sonra İslamcı bir devrim halini aldığını kaydeden Pooya, siyasal İslam’ın Türkiye’de de etkin olduğunu savundu.

 

Hamas’ın da Filistin’de seçim kazandığına dikkat çeken Fariborz Pooya, “AK Parti Hükümeti’ni Hamas’a mı benzetiyorsunuz" sorusuna, “Kesinlikle. Bazen silahla kazanamadıklarını sandıkla kazanırsın. Hamas, AK Parti ya da İran’daki yönetim, hepsi aynı kökenden geliyor. Hepsi siyasal İslam kökeninden geliyor" dedi.

 

Türkiye’de son dönemde gündemin ana maddesi haline gelen türban tartışmalarını da bu çerçevede gördüğünü belirten Pooya, kamuya hizmet eden memurların kesinlikle türban takmaması ve bütün dini simgelerden uzak durması, üniversitelerde türbanın her şekilde yasaklanması gerektiğini belirtti. Pooya, bunun aksi halinde laikliğin tehlikeye girebileceğini savundu.

..........

Gönderi tarihi:
Benim anladigim,laiklik,

inancliliga, ve inancsizliga, esit mesafede demektir,

oylede olmasi gerekir.

Fakirliklede mucadele edimesi gerekir,

ama bunun yaninda, halkin inaclarina karsi savas acilmamasi gerekir.

Dileyen basini ortsun, dileyen basini acsin.

Devletin bir mudahalesi olmasin.

Devlet ancak, aralarinda fiziki catisma olursa, o zaman mudahele etme hakkina saahiptir.

Ve bu mudaheleyide, 1980 12 eylulunde yapmistir.

Yuzde 99 un nasil bir hakki varsa,

yuzde 1 inde o kadar hakki var.

Turkiyede,

Hristiyanlara ozgurluk var,

Yahudilere var.

ama cogunluk musluman oldugu halde,

o cogunluk hic yokmus gibi algilanmasi,

Hangi laiklik kurallarina sigar.?

saygilar.

Evren.

 

 

 

Bacak gosterisi yapmak serbest,

sac gosterisi yapmamak laiklige aykiri,

bu ne bicim,

yaklasim?

saygilar.

 

vallahi bacak demissin ne bacagi kimin bacagi !!! Ayettin bacagimi ! yoksa laikligin bacagimi!

 

yok Arkadasim Laiklik okadar güzelki Ayetlere ragmen Halkini kötülüklerden korumasini biliyor? bir düsünelim bir Adamin üc karisi var kizkardesimize farzet asik olmus kizkardesimizde ona

eee onu kim koruyacak Ayetlermi yoksa bizim Laiklikmi hani o laik yasada olan Ayetlermi hangisini örnek vererek kizkardesimizi koruyabiliriz?

 

bu durumda ne yapardin Allahin askina söyle hangi Ayete hangi kurala göre korurdun? BACIMIZI

 

 

Efendi Türkler

Gönderi tarihi:

Laikliğin ne olduğu öğrenilemeyecek galiba. Laiklik, %1 de olsa, %99 da olsa devlete ve devlet kurumlarına dini simgeleri sokmamaktır. Evrensel laiklik anlayışı budur. Kaldıki %99 dediğiniz kesimin %99'u, dinini ve onun ayrıntılarını bilmiyor.

 

Devlet kurumları, din yada siyasi simgelerle gösteri yapılacak arenalar değildir. Ne zaman kavranılacak?

Gönderi tarihi:
Laikliğin ne olduğu öğrenilemeyecek galiba. Laiklik, %1 de olsa, %99 da olsa devlete ve devlet kurumlarına dini simgeleri sokmamaktır. Evrensel laiklik anlayışı budur. Kaldıki %99 dediğiniz kesimin %99'u, dinini ve onun ayrıntılarını bilmiyor.

 

Devlet kurumları, din yada siyasi simgelerle gösteri yapılacak arenalar değildir. Ne zaman kavranılacak?

 

Size katılıyorum sevgili maraba...

Hayrıca önümüzdeki süreç türban ile birlikte şunlara gebe..

  • Türban, dindarlığın, ahlakın, namusun simgesi olacaktır. (Öyle de sunulmaktadır.)
  • Türban takmamak dinsizlik, ****** ***** sayılacaktır.
  • Başını kapatmamak büyük bir cesaret isteyecek, gitgide azalacaktır.
  • Başını kapatmayanlar çeşitli yollardan rahatsız edilecektir.
  • Daha sonra da başını örtmek zorunlu olacaktır.
  • Bu gidişi görmemek için ya gerçeklere gözünü kapatmak ya da ******* olmak gerekir.
    Bütün bunlar da demokrasi oyunu oynanarak yapılacaktır.

Peki ya sonra...

Gönderi tarihi:

DİPNOT

 

Türban, dindarlığın, ahlakın, namusun simgesi olacaktır. (Öyle de sunulmaktadır.)

 

zaten öyle !

 

Türban takmamak dinsizlik, ****** ******** sayılacaktır.

 

ayete göre zaten öyle sayılması gerekiyor (inanlar açısından tabi)

 

Başını kapatmamak büyük bir cesaret isteyecek, gitgide azalacaktır.

 

türbanlıların sayısı zaten artmakta bildiğim kadarıyla, çünkü islam dini böyle emrediyor, ama Kur'anı oluyupta kapanmayan bayanlarda var, demekki cesaretli olan cesaretlidir zaten

 

Başını kapatmayanlar çeşitli yollardan rahatsız edilecektir.

 

şu ana kadar başını kapatanlar rahatsız edildi hep, rahatsız edilmek ise bir suçtur, gereği yapılır

 

Daha sonra da başını örtmek zorunlu olacaktır.

 

mümkün değil, demokrasiyi benimsemiş toplumlarda örtme zorunluluğu olamaz ! özellikle Türkiye'de

 

*******

 

Bütün bunlar da demokrasi oyunu oynanarak yapılacaktır.

 

Demokrasi demokrasidir, oyunu olmaz

 

saygılar

Gönderi tarihi:
türbanlıların sayısı zaten artmakta bildiğim kadarıyla, çünkü islam dini böyle emrediyor, ama Kur'anı oluyupta kapanmayan bayanlarda var, demekki cesaretli olan cesaretlidir zaten

 

Bu artışın sadece kuranın emriyle ilgili olduğundan emin misiniz?Bence o kadar da emin olmayın

 

şu ana kadar başını kapatanlar rahatsız edildi hep, rahatsız edilmek ise bir suçtur, gereği yapılır

 

Kanununsuzluğun kanun olduğu bir ülke de değil

 

mümkün değil, demokrasiyi benimsemiş toplumlarda örtme zorunluluğu olamaz ! özellikle Türkiye'de

 

Türkiye de özümsenmiş bir demokrasi anlayışı olduğunu sanmıyorum gürültü de bundan kopuyor zaten.

 

******

 

Demokrasi demokrasidir, oyunu olmaz

 

Bence Türkiye 'de yapılan yukarda bahsettiğim oturmamış demokrasi anlayışını kullanarak ,olanı da yok etmektir.

Gönderi tarihi:

Zamanı mıydı?

Bu soru ne zaman anlamlı olur, biliyor musunuz? İstemeden de olsa gaza, beze, tuza zam yapıldığı zaman... Merak eder, sorarsınız: "Zamanı mıydı?"

 

Ötekiler de cevap verir: "Evet, zam anıydı."

 

Sebebini de öğrenmek isterseniz, söylerler.

 

"Mecburen, mecburiyetten..."

 

 

* * *

Fakat şu günlerde, bazı çevrelerin, sıkça bu soru ile ortaya atılmaları, hiç de masumane sayılmaz.

 

İddialar şu şekilde...

 

(Artık ezberlediniz ama bir defa da biz sıralayalım.)

 

- Ülkenin o kadar sorunu varken, başörtüsünü gündeme getirmenin sırası mıydı?

 

- Bu yapay bir gündem.

 

- Laiklik elden gidiyor mirim.

 

- Şeriat gelecek azizim.

 

- Asıl mesele başörtüsü değil üstadım, rejim değişikliğine hazırlıyorlar ülkeyi.

 

 

* * *

İstanbul Üniversitesi tarafından gönderilen açıklamada şöyle bir cümle de yer alıyordu:

 

"Konuşmasında ülkemizin gerçek gündeminin türban olmadığının altını çizen Rektör Prof. Dr. Mesut Parlak, öncelikli olarak terör, Ermeni sorunu, işsizlik, dış borç gibi birçok önemli sorunlarımızın olduğunu ve bunların daha büyük önem taşıdığını ifade etmiştir."

 

Yani sayın rektör de aynı şeyi söylüyor:

 

"Zamanı mıydı?"

 

 

* * *

Evet hocam, tam zamanıydı?

 

Çünkü onbinlerce kız öğrenciye haksızlık yapılıyordu.

 

Hakkı yenilen öğrenciler üniversite kapısında kalmaktaydı.

 

Peruk takmak gibi trajikomik çözümler aranıyordu.

 

Bazıları okuma hakkından vazgeçmek zorunda hissediyordu kendini.

 

Yaşananları siz daha yakından bilirsiniz.

 

 

* * *

Bu yasak ayıbından kurtulmamız gerekiyordu ama ne zaman olacaktı bu iş?

 

Hükümet göreve gelir gelmez yapsaydı, daha çok tepki çekerdi şüphesiz.

 

Seçimden önce yasağı kaldırmaya çalışsa, "oy almak için" eleştirisi ağır basardı.

 

Görev süresinin sonuna doğru yapsa, bu sefer de "giderayak" diye yüklenilmesi kaçınılmazdı.

 

Değil mi?

 

 

* * *

O halde ne zaman yapılacak?

 

Gelince olmaz...

 

Seçimden önce olmaz...

 

Son dönemlerinde olmaz...

 

Orta dönemde olmaz...

 

Ne zaman niyetlenilse yanlış!

 

Peki doğru cevap hangisi?

 

E şıkkı mı? Hiçbir zaman yani!

 

 

* * *

İşte bu yüzden, her türlü yasağın kalkması ve insanların insan olduğu hatırlanarak, en tabii hakları olan özgürlüklerinin verilmesi için en uygun zaman, karar verildiği zamandır.

 

Ne kadar erken olursa, o kadar iyi.

 

İşte bu yüzden tam zamanıydı mirim, efendim, azizim, üstadım.

 

Yenişafak-Mehmet Şeker

 

 

 

 

 

 

Madem ki, “maddi durumunun elvermemesi”nden (yüzde 6.3), üniversite sınavını kazanamamasından (yüzde 29.8), “evlenip okulu bırakmasından” (yüzde 14.6), “çalışması gerektiği”nden (yüzde 14), “ailesi izin vermediğinden” (yüzde 10.5), “okul hayatından hoşlanmaması”ndan (en hoş cevap şıkkı!) (yüzde 9.8) dolayı kızların çok az bir kısmı “lise sonrası okuma” şansına kavuşuyor, bu durumda başörtüsü yasağından dolayı üniversiteye devam edemeyen, “yüzde 1'lik” denilerek küçümsenen kesimin yolunun üzerindeki yasağın kaldırılmasını istemek çok daha makul değil mi? Madem kızlar açısından durum kötü, oldu olacak bu yüzde 1 de olmasın mı isteniyor nedir.

 

Aynı gazete-Kürşat Bumin

 

 

 

 

 

 

Başörtüsünün farziyyeti (2)

"Amacım yalnızca rabbimin gerçek yolunu Kur'an'dan bulmaktır" diyen bir okurunuz varsa, ciddiye alırsınız değil mi? Ben de, o dinini ciddiye aldığı için onu ciddiye aldım. Bu okur şöyle diyor:

 

"Ayette kapatılacak yerin yaka açığı olduğu söylenir, baştan bahsedilmez. "Arapçada kadınların başlarına örttükleri şeyin özel adı "hımar" değil "mikna" (doğrusu mikne'a SH) ve "nasıyf"tır. Hangi Arapça sözlüğe bakılırsa bakılsın "mikna(çoğulu mekani)" ve "nasıyfın" hanımların başlarını örttükleri kumaşın adı olduğu yazılıdır." Allah eğer "hımar" kelimesi ile başın örtülmesini isteseydi "hımarürres" gibi bir vurgulama ile başörtüsü diyebilirdi"

 

Bunlar, başkalarının kesesinden harcanan yalan-yanlış paketi sevgili okur. Kimin kesesinden almışsanız dolmuşa binmişsiniz. Buna, Kur'an'a uymak yerine Kur'an'ı kendinize uydurma sonucunda düştüğünüz çelişkiler de eklenince, iş içinden çıkılmaz olmuş.

 

Dert şu: Hımar ile başın örtülmesi kastedilseydi, içinde "baş" kelimesi geçerdi!

 

Peki, bu durumda bir önceki cümlede hanımların başlarına örttüğü şeyin adının "mikne'a" ve "nasif" olduğunu nasıl söyleyebiliyorsunuz? Nerede bunların içinde baş?

 

Kişi hiçbir şey bilmese de haddini bilecek. "Hangi sözlüğe bakılırsa bakılsın" iddiası yapacak bir kişinin, asgariden sözlüklere bakması lazım. Baksaydı ne görürdü?

 

Tabi ki, Arapça'da kadınların kullandığı örtü mikna (doğrusu mikne'a) ve nasif'ten ibaret olmadığını. Şöyle ortalama bir Kur'an talebesi olsaydı, sözlükte şunları görürdü:

 

1. Burka' (veya burku'): Bütün yüzü örter. (Erkeğin kullandığına kına' denir).

 

2. Nikab: Bütün yüzü örtmeyip iki gözden birini açarak bağlanan başörtüsüdür.

 

3. Lifâm: Her iki gözü de burun üstünden itibaren açık bırakan başörtüsüdür.

 

4. Lisâm: Burun açıkta kalacak şekilde ağız üstünden örtülen örtüdür.

 

5. Hımar: Yüz hariç başın ve boynun tamamını örten ve Kur'an'da emredilen örtüdür.

 

6. Nasîf: Hımar'ın daha büyüğü, Anadolu'daki "atkı"ya benzer başörtüsüdür.

 

7. Mikne'a: Nasif'ten daha büyük olup bel altına kadar uzanan başörtüsüdür.

 

8. Cilbab: Yüz hariç baştan ayağa her tarafı örten örtüdür.

 

Hımar, lugat olarak tereddütsüz başla ilgilidir. İçki'ye de aklı örttüğü için aynı kökten "hamr" denilmiştir. İkisi arasındaki ortak nokta "baş" ile ilgili olmasıdır. Mesela küfr de "örtmek" demektir. Ama başa veya akla değil, kalbe nisbet edildiği için farklı kökten kullanılmıştır.

 

"Hani bunun içinde baş?" sorusu kasıtlı bir tahrif ve saptırma amacı taşımıyorsa, cehaletin daniskasıdır. Yukarıda Arapçada kullanılan tüm başörtüsü isimleri sıralanmıştır. Hiçbirinin içinde "baş" yoktur. Olmasına gerek de yoktur. Türkçede de bu böyledir: Yazma, yaşmak, atkı, bürgü, bürümcek, çarşaf, çar, yağlık, eşarp, tülbent… Bunların tümü de bacağı değil başı örter ve içinde "baş" geçmez. Hoş Arapçada na'leyn, huffeteyn, cevrabeyn de ayağa giyilirler, ama içinde "ayak" geçmez. "Hani bunun ayağı?" diyerek bunların ayağa giyilmediğini söylemek ne kadar ciddi ise, "Hani bunun başı?" sorusu da o kadar ciddidir.

 

Okurumun cebinden harcadığı "kitabına uyduranlar" takımı ne diyor: "Hımar başı örtmez, göğüsleri örter?"

 

Yani? Yanisi şu: Hımar başörtüsü değil, göğüs örtüsüdür.

 

Peki, aynı mantıkla sormak gerekmez mi: Bir: Nerede bunun içinde göğüs? İki: Sen, örtü ayeti inmeden kadınların göğsü açık gezdiğini söylemiş oluyorsun, haberin var mı?

 

Bir alıntı daha yapalım "tüm maksadım Kur'an'ı anlamak" diyen okurumuzdan: Ayette kapatılacak yerin yaka açığı olduğu geçer. Yani hımarın başı kapatması değil, ayette açıkça yaka dekoltesini örtmesi istenir. (Yaka açığı manasına gelen 'cuub' (doğrusu "cuyub" SH) kelimesi hem bu ayette kapanılacak.."

 

Ey sevgili okur! Kur'an tüm âşıklarına önce haddini bilmeyi öğretir. Çünkü Kur'an haddini bilmezliği "cahiliye" olarak adlandırır ve ebediyen mahkûm eder. Zaten başörtüsü emrini de "haddini bilmezlik çağı" ile "Allah'a kayıtsız şartsız teslim olan insan" anlamındaki "Müslüman" kadına bir kişilik ve kimlik kazandırmak için emreder. Aynı zamanda O'nun "Rabbimin emri başım gözüm üstüne!" deyip demeyeceğini imtihan için emreder.

 

Ceyb; "aralık, açıklık, yırtık, yırtmaç, kesik, kopuk" anlamlarının tamamını kapsar. Başta aynı kökten türetilmiş olan "cep" olmak üzere, "açık yerler, göğüs yırtmacı, yaka açığı, kol açığı, elbise yırtığı", hülasa elbisenin tek parmağın içine gireceği tüm açık yerlerine denir. Hatta Kur'an, Semud kavminin kayaları yararak vadi oymasını da aynı kökten (cabu's-sahr) bir kelimeyle ifade eder. Soruyu zihinden "kesip" attığı için "cevab" da aynı köktendir.

 

Nur 31. ayetin başörtüsünü emreden cümlesi aslında neyi emretmektedir?

 

Açık ve net olarak şunu: Cahiliye döneminde bir aksesuar olarak başın üzerinden sırta atılan örtüyü bütün bir boynu ve gerdanı da kapatacak şekilde mazbutça örtmeyi.

 

Tabiî ki bu emir Allah'ın kitabına uyacaklar içindir. Kitaba uymak yerine kitabına uydurmaya ne gerek var? Yalan yanlış türrehatı yayıp vebale girmeye ne gerek var?

 

Unutmayalım İslam "teslim almak" değil "teslim olmak" manasına gelir. Konu bitmedi, yer bitti. Devamı gelecek yazıya.

 

Sami Hocaoğlu veya Mustafa İslamoğlu-Yenisafak...

 

 

 

Yukarda üç ayrı yazardan üç ayrı yazı alıntıladım...Başörtüsü meselesinde karşı tarafın tezlerinden bazılarına karşılık olacak mahiyette...

Gönderi tarihi:
Madem ki, “maddi durumunun elvermemesi”nden (yüzde 6.3), üniversite sınavını kazanamamasından (yüzde 29.8), “evlenip okulu bırakmasından” (yüzde 14.6), “çalışması gerektiği”nden (yüzde 14), “ailesi izin vermediğinden” (yüzde 10.5), “okul hayatından hoşlanmaması”ndan (en hoş cevap şıkkı!) (yüzde 9.8) dolayı kızların çok az bir kısmı “lise sonrası okuma” şansına kavuşuyor, bu durumda başörtüsü yasağından dolayı üniversiteye devam edemeyen, “yüzde 1'lik” denilerek küçümsenen kesimin yolunun üzerindeki yasağın kaldırılmasını istemek çok daha makul değil mi? Madem kızlar açısından durum kötü, oldu olacak bu yüzde 1 de olmasın mı isteniyor nedir.

 

Aynı gazete-Kürşat Bumin

 

Bu yazar beyefendi acaba geri kalan yüzdeler için ne düşünür?

Yani sözüm ona madem çoğunluğu okutamıyorsunuz bari % 1!inin önünü açın derken devletin asli vazifesi gereği (eğer sosyal hukuk devletiysen tabi) eğitim üç ayağından biridir ve bunu vermek en birinci vazifendir... Ancak bu şahsiyetler dillerinden türbanı ve siyasetlerinden dini çıkartamadıkları için öncelikli meseleleri başlarını örttükleri kızları okullara sokmaktır... Tabi buradaki samimiyetsizliği görmek çok zor değildir...

 

1. Burka' (veya burku'): Bütün yüzü örter. (Erkeğin kullandığına kına' denir).

2. Nikab: Bütün yüzü örtmeyip iki gözden birini açarak bağlanan başörtüsüdür.

3. Lifâm: Her iki gözü de burun üstünden itibaren açık bırakan başörtüsüdür.

4. Lisâm: Burun açıkta kalacak şekilde ağız üstünden örtülen örtüdür.

5. Hımar: Yüz hariç başın ve boynun tamamını örten ve Kur'an'da emredilen örtüdür.

6. Nasîf: Hımar'ın daha büyüğü, Anadolu'daki "atkı"ya benzer başörtüsüdür.

7. Mikne'a: Nasif'ten daha büyük olup bel altına kadar uzanan başörtüsüdür.

8. Cilbab: Yüz hariç baştan ayağa her tarafı örten örtüdür.

 

Demek ki neymiş bütün örtü çeşitleri Arablardan alınmış,

neden?

nasıl?

Ve bu kadar örtünme şeklini bulanlarda Kuran'a rağmen sizlerin deyiminizle kılıfına uydurmuş olmuyorlar mı?

Peki bu örtülerin hangisi kadına ÖZGÜRLÜK VE VİCDANİ VE İRFANİ HÜRRİYET TANIMAKTADIR...

Peki insanları yakaladıkları bu yumuşak karınla "kadınları örtmek dinin emri" dayatması kadınları erkeklerle "eşit" haklaramı getiriyor?

Eşitlik ve özgürlük isteriz diye bağıran kızlar kendi ortamlarında ne kadar eşit ve ne kadar özgür?

 

Eğer bu mantığın doğruluğu konusunda ısrar devam ederse korkarım dünyada dinsiz insan sayısı her geçen gün artacak çünkü insanlar artık 14. YY'da ki gibi algılamıyor, düşünmüyor ve yaşamıyor... Kılıfına uydurmak dedikleri şey modernleşmedir, modernleşmekten başka şeyler anlayanlar zaten kendilerini başka bir yere koymaktalar...

 

 

Okurumun cebinden harcadığı "kitabına uyduranlar" takımı ne diyor: "Hımar başı örtmez, göğüsleri örter?"

Yani? Yanisi şu: Hımar başörtüsü değil, göğüs örtüsüdür.

Nur 31. ayetin başörtüsünü emreden cümlesi aslında neyi emretmektedir?

Açık ve net olarak şunu: Cahiliye döneminde bir aksesuar olarak başın üzerinden sırta atılan örtüyü bütün bir boynu ve gerdanı da kapatacak şekilde mazbutça örtmeyi.

 

 

Arabın hımarı İslam dünyasının beynini örttüğü için ve örtülü beyinden dünya ve evren algılanamadığı için kendilerini hala ortaçağda yaşıyor sanmaya devam etmekteler ve o yüzden kadını örtüler altına saklayan ve sosyal hayatta yer vermeyen bütün İslam ülkeleri geri kalmışlıktan kurtulamıyor...

 

ÖRTMEK YA DA ÖRTMEMEK İŞTE BÜTÜN MESELE BU! AMA NEYİ?

Gönderi tarihi:

İslam dini çağa uyar neden uymasın ama sizde sonuç itibarıyla kökten dinciler gibi düşünüyorsunuz... Ancak bir yerde haklısınız eğer din böyle birşeyse "yani amacı insanın zihnen, vicdanen, ahlaken, düşünsel açıdan, şekilsel açıdan gelişmemesi ise sormayan, araştırmayan, koşulsuz kabullenen insanlar topluluğu oluşturmaksa, bütün dünya kadınlarını Arablaştırmaya çalışmaksa" işte o zaman tartışma bitmiştir...

 

İnsanın tabiatına aykırı bir durum olur bu ve "insana rağmen" yürümez...

Gönderi tarihi:
İslam dini çağa uyar neden uymasın ama sizde sonuç itibarıyla kökten dinciler gibi düşünüyorsunuz

 

Kur'anı mı değiştirelim ? örneğin nur suresinin 31 nci ayetini nasıl değiştirebiliriz ? bir öneriniz var mı ?

 

benim aklıma dünyadaki bütün Kur'anları toplayıp yakıp, yeniden yazmak geliyor ama ne kadar mümkün olur denemek lazım !

 

saygılar

Gönderi tarihi:

Hala inanc özgürlügü diye türbani savunanlara söylemek istedigim tek sey,ya siz inac özgürlügünün anlamini gercekten bilmiyorsunuz yada bunlari bile bile türbani savunuyorsunuz,eger bu ikinci kategoride iseniz o zaman sizinde Laik Cumhuriyetle sorununiz var demektir.Yani sizde Atatütk ilke ve inkilaplarina karsisiniz demektir,bunun baska bir aciklamasi yoktur.Bakin Erdogan birkac gündür Almanya'daydi,Ludwigshafen yangin faciasi Erdogan icin öyle bir firsat yarattiki kendi kendime acaba o Almanyaya gelecek diyemi yangin cikardilar gibi düsünmeye bile basladim,bu nasil bir raslanti idi.Erdogan'i dinlemeye gelenleri telvizyonda izledim.Kimler oldugu üzerinde spkulasyon yapmamada gerek yok cünkü görünüyordular kimler olduklari,iste Almanya veya baska bir Avrupa ülkesinde Türkiye'yi Islam ülkesi diye tanitanlar Erdogan'i izlemeye gelenlerden baskalari degildir.Yangin yerinde acilan bir pankart vardi bilmem hic dikkat ettinizmi;*Dün Yahudiler bugün müslümanlar*diye yaziliydi,adam onca itiraza ragmrn o pankarti indirmedi.Yanginda ölenler Türk vatandaslariydi,yani müslümanda olabilirdiler olmayabilirdilerde,bunu dine yükleyip din siyaseti yaparak müslümanlar diye pankart acmak ancak din savasi verenlere has bir özelliktir aynen türban savasi verenler gibi.O evde eger kasten bir yangin cikarildi ise bu o evde oturanlarin dinleriyle degil bagli olduklari kimlikle ilgilidir.Ama Türkiye'yi Laik degilde Islam ülkesi olarak görmek isteyenlerin nelere basvuracaklarida ortadadir.Aynen Alman bilmem hangi partisine milletvekili olan Türk aday icin Almanyada cikan bir Türk gazetesinde filan pariye müslüman aday denmesi gibi.Bu arada o gazetenin Türkiye gazetesi ile baglantili bir gazete oldugunuda ögrenmis durumdayim.

Türban bir inanc özgürlügü degildir baslibasina bir savas üniformasidir.Türban savasi veren kizlar vekadinlar tarikat ve dinci derneklerin üyeleridirler ve onlara türban militanlarida diyebiliriz.Okumak isteyen türbanli kizlarin üniversiteye girerken türbanlarini cikardiklarini biliyoruz,cünkü üniversite okumak isteyenler icindir orasi bir savas yeri degildir.Eger orayi bir savas yeri olarak görenler varsa onlari kimse inanclari icin savasiyor diye göstermesin bu büyük bir yanilgi olur.Hic kimse türbanliya inacli türbansiza inacsiz deme hakkina sahip degildir,Kurandada böyle birsey yoktur,ayetleri carpitarak,yorumlayarak türbani kimse savunmasin.Anamin örtüsü bacimin örtüsü sloganlari duygu sömürüsüdür,ne anamiz nede bacimiz devletle savasmistir nede kimse onlarin örtüsüne el uzatmistir.Bugüne kadar el uzatilanlarin hepside basini sacini örtmeyenler oruc tutmayanlar,namaz kimayanlar sakali sarigi olmayanlar olmustur.20 yil öncesine kadar bu ülkede türban savasi verilmiyordu,türban savasi pkk ile baslamistir.ve dinle uzaktan yakindan hicbir ilgisi yoktur,baslarini türbanla kapatanlarin dindar olduklarini kimse iddia edemez,cünkü dinde türban yoktur,dinde sac teli diye bir sey yoktur bunlar belirli odaklarin savas malzemeleridir.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
"Şimdi zamanı mıydı?" diye sorulan soruya yanıt veren İslamoğlu'na ise "hiç bir zaman" seçeneğini işaretleyerek yanıt veriyorum.

 

Evet, hiç bir zaman laiklik ilkesinden ödün verilmeyecek. Kimse Arapça lügat paralayıp örtünün ne olduğu, nasıl tanımlandığı, başı mı bacağı mı örtüğü ile ilgilenmiyor. Bu bizi hiç ilgilendirmez.

 

Bizi ilgilendiren, laik devlette dini simgelerin kullanılamayacağıdır. Bu ilkeden ödün vermemizin de hiç oluru yoktur.

 

Biz bu Kuran ayetini tartışmaya açtıysak, işin temelsizliğini vurgulamak için açtık. Yoksa Kuran ayetlerini tartışıp, doğrusu nasılsa onu uygulayalım diyecek olsak, ohoo, el kesmemiz lazım, ayak kesmemiz lazım, çok kadınla nikahı yasallaştırıp tek kadının şahitliğini kabul etmememiz lazım, lazım da lazım...

 

1.si "Şimdi zamanı mıydı" sorusuna cevap veren İslamoğlu değil Mehmet Şeker'dir.

2.si ya birşeyi tartışmaya açmayacaksınız ve bilmiyorsanız susacaksınız veya tartışmaya açtığınız ve bilmediğiniz birşey varsa bilenlerin söylediğine itibar edeceksiniz.

3.sü laik devlette dini simgeler kullanılabilir. İstisna mahiyetinde olan şeyler vardır Gamalı haç gibi.

4.sü buradaki konu üniversitelerdir hatırlatılır.

5.si laiklik'in isteri başörtüsüz veya inançsız (yanlış anlaşılmasız inançsızlıkla başörtüsünü eşit olarak telakki etmiyorum) bir toplum yaratmak veya inancın görünürlüğünü engellemek değildir.

6.sı birşeyi örtmek veya açmak çağdaşlığın alamet-i farikası değildir. 1967'de herhangi bir siyasi parti başörtüsü meselesini kaşımamış, çıkarmamış ama bir akl-ı evvel hocamız başörtülü (türbanlı değil) bir kıza "ya o başörtüsünü çıkar ya da dersi terket" demiştir. Demek ki her zaman uç versiyonlar her taraftan görülebilir yeter ki, biz keyfiyete karşı duralım.

7.si türban kelimesini uyduranlar bizler değiliz. 82 Anayasası döneminde belli bir tip giyimi içine alacak şekilde üniversite kapısını açanlar bu kıyafetin bu hale gelmesine neden olmuşlardır.

8.si toplumu ikiye bölme heva ve hevesinde olanların kimler olduğu sarahate kavuşmuştur.

9.su bir kadının kendi isteğiyle örtünmesi de kendi isteğiyle açılması da özgürlüktür. Siz, birine özgürlük anlayışı içerisinde birine ise taassup, geri kalmışlık içinde bakarsanız hata etmiş olursunuz. Özgürlük anlayışı her ikisinin de hakkını teslim etmektir. Baskı zoruyla kapanan var mıdır.VARDIR. Üniversite'de başörtüsünün serbest bırakılmasıyla bu baskı arasında bir alaka var mıdır?El cevap: HAYIR...Baskı daha çok demokratik bilinci yerleşmemiş bireylerde olabilir, üniversiteye gidenler belki anında olmasa da bu baskıyı ilerleyen safhada aşabilirler kendilerini daha da fazla geliştirerek...

10.su çağın nasıl bir gelişme içerisinde olduğunu kavrayamamak hangi beyinleri örtüyor merak uyandırmaktadır.

11.si toplum başörtülüler ve örtüsüzler olarak ayrılmamaktadır inadına birileri tarafından türbanlılar ve türbansız başörtülüler diye ayırmaya çabalanmaktadır. Ancak bugün bizzat karşı taraf böyle bir ayrım yapılmasını istemektedir ki, bir savunma kapası aralansın kendilerine...

12.si bir kez olsun kendi ülkenizde yaşayan insanlardan bu kadar korkmayın. Sokakta bir başörtülüyle beraber gezebiliyorsanız, bunun üniversitede böyle olabileğini kabul edin...

13.si Toplumu germeyi bırakın...

14.sü en fazla üzerinde durduğum ve foruma ilk katıldığım andan beridir yazdıklarımla inanılmaz bir gayret içerisinde olduğum bu konuyu mahvetmeyin...

15.si bunlar emir değildir, uymayana söyleyecek ve yapılacak birşey yoktur. Kimseyi tekfir de etmiyoruz haberiniz ola...

16.sı bu konuda asla bu kadar basit, klişeleşmiş, sinirli, suçlayıcı cümleler yazmazdım ama beni dahi bu kadar dellendirdiniz ya, alacağınız olsun...

 

Vesselam...

Gönderi tarihi:

Bakış açısı değişir...

 

Ben Kuran'ı değiştirmeye kalkmam aklıma bile gelmez...

 

Benim dinden anladığım şey dinlerin ilkel çağlarda düşünsel gelişimini tamamlamamış, ahlaki gelişimini tamamlamamış, kaosa kapılmış insanları belli bir çizgi üzerinde tutmak ve toplu gelişim sağlamak için gönderilen metodsal yöntem olduğudur...

 

Ve zaten son dinin İslam olması ve bir daha gönderilmeyecek olmasının tek sebebi insanın gelişimini bilimsel, sanatsal, düşünsel açıdan tamamlamaya yakın olmasındandır...

 

O yüzden dinde gönderilen zaman ve mekan iyi değerlendirilmelidir, şartlar göz önünde bulundurulmalıdır, dinde değişmez toplumsal yasalar yoktur, aksi yaratıcı varlığın yarattığı insanı tanımadığını sonucunu doğurur, yani insanın sürekli değişmekte olduğunu, dini zorlaştıranlar ister ona inansınlar ister inanmasınlar sonuçta inancı tabulara hapsederler...

 

Verdiğin ayette ve toplumsal yasaları belirleyen diğer ayetlerde zamanın şartları, mekansal özellikleri, kültürel yapıları göz ardı edilmeden değerlendirilmeli...

 

Böyle yapmazsanız İslamiyet öncesi Arabları gibi tapınılan ve koşulsuz kabullenilen putlaştırılmış ve akılla izahı mümkün olmayan bir inançsal yapı oluşturur...

 

Laik yapının hayatiyet arzeden en güzel taraflarından biride budur, insan kendi içsel algısıyla, bilgisiyle, ilgisiyle, gelişimiyle istediği şekilde inancını ya da inançsızlığını yaşar... Kimseye doğrusu budur diye dayatma imkanı tanımaz... Din devlet işlerinden ayrı tutulduğu için devlet eliyle din baskısı hiç yapılamaz...

Gönderi tarihi:
Verdiğin ayette ve toplumsal yasaları belirleyen diğer ayetlerde zamanın şartları, mekansal özellikleri, kültürel yapıları göz ardı edilmeden değerlendirilmeli...

 

O zaman biz kafamıza göre, şu ayet bizi ilgilendirmez onları ilgilendirir, bu ayet şunlar için değil bizim içindi, o ayetin zamanı geçti, zamanaşımına uğradı artık bir hükmü yok diye didik didik edelim isterseniz.

 

Bu Kur'an gelmiş geçmiş gelecek bütün insanlığa hitap ediyor diye biliyorum ben, yanılıyor muyum size göre ?

 

Allah geçerliliği yok olacak ayetler mi indirmiş Hz. Muhammed'e

 

Ben Kuran'ı değiştirmeye kalkmam aklıma bile gelmez...

 

O zaman nur suresi 31 nci ayet hep geçerli olacak !

 

O zamanda insanlar seks düşkünüydü şimdide seks düşkünü, geçerliliği kalkacak bir durum yok ! (gerçi olsa bile kalkmazda neyse !)

 

 

saygılar

Gönderi tarihi:
1...

 

Ben de maddeleştirerek yanıt vereyim o zaman:

 

1. Şeker, tuz... Farketmez.

 

2. Bilmediğimiz bir konuyu tartışmaya açmadık. "Kadının saçı yabancı erkeklerce görülmeyecektir" şeklinde bir ayet olmadıkça, başın nasıl örtüleceğinin ayetle tanımlanmadığı konusunda haklıyız. Haksız çıkmamız için saçı kapsayan bir ayet göstermelisiniz.

 

3. Laik devlette dini simgeler kesinlikle kullanılamaz.

 

4. Şimdilik üniversiteler. Asıl konu kamu alanıdır.

 

5.Kimse başörtüsüz halk yaratmak istemiyor. Sokakta serbest.

 

6. Başörtüsüne karşılığın çağdaşlıkla ilintisi yok, o ayrı konu. Konu laik devlette dinsel simge kullanılamayacağı.

 

7. Türban kelimesine takılmak gereksiz, başörtüsü olsun, farketmez. Sonuçta baş dini kaygı amacıyla örtülüyor. İsterse çarşaf olsun, ister burka. Hepsinin amacı dinidir.

 

8. Toplumu bölmek isteyenler devlete dini simge sokmak isteyenlerdir. Bütünlükten yana olanlar hiç bir ayrımcı simgeye izin vermeyenlerdir.

 

9. Örtmek örtmemek özgürlüğüne kimse karışmıyor. Laikliğin kaynağı bilimdir, bilimin kaynağı üniversitelerdir. Başörtü savunucuları suyu kaynağından bulandırmaya çalışıyor. Biz de buna karşıyız. Dersten çıkınca özgürdür.

 

10. Bunu karanlık savunucularına sormak gerek.

 

11. Sokakta ayrım yok. Konu laik devlete dini simgenin sokulamayacağı.

 

12. Korku söz konusu değil. Devletimize yönelen herhangi bir tehlikeyi bertaraf etmek için ölüm karşısında gözünü kırpmayacak ben ve bir çok insan varız. Amaç çatışma olmasın, ülkemiz yara almasın.

 

13. Toplumu geren anlamsız türban dayatmasıdır.

 

14. Laiklik ilkesi aleyhinde hiç bir uzlaşma olamaz. Bu ilke yaşamsaldır, olmazsa olmazdır.

 

15. Emirden kastettiğimiz Kuran ayetiydi, inananlar emir telakki ettikleri için konuya onlar açısından baktık, empati yaptık.

 

16 Sizin ve herkesin gerilmesi laikliğin hedefe alınması yüzünden. Laikliğe dokunamayacağınızı anlayın, gerginlik bitsin.

Gönderi tarihi:

Laik devlette dini simgeler kesinlikle kullanılabilir veya kullanılamaz...nedir buradaki soru/n...Laiklik dini simgeleri yasaklar mı yasaklamaz mı? Bu mudur? Evet, bu sorunun anlamı budur. Diyelim ki, türban bir partinin veya bir dinin simgesidir. Laiklik bunu yasaklamak zorundaysa niye sokakta yasak değildir diyorsunuz. Eğer yasaklamak sadece devlette olabilir diyorsanız niye hastanelere başörtülü biri girebilir diyorsunuz...

 

Yasaklamak nerede olabilir. Laik devlet dini simgeyi hangi alanda yasaklar. Her alanda mı, belli alanlarda mı? Soruyu not edin, kısmetse yarın cevap veririz bu yaklaşıma...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.