Ben bugün vazgeçtim senden...
yolunun ıraklığı değildi sebep, kilometrelerinde üzerine hiç birşey atma.
aynaya bak sadece. o hep kendine bakıpta güzelliğini övdüğün aynana..
O kadar tarumar ki şimdi hücrelerim,
öylesine çökük gözlerle bakıyorum ki hayata...
tarifini bile anlatamam sanırım.
şimdi unutacağımı bilsem çoktan gömerdim seni bir kaç kadehe,
ya da bilsem acı çekmeyeceğimi nice yerlerde aldatır, nice geceler sevişirdim alabildiğine...
Dedim ya;
yolunun ıraklığı deği
sesini duyduğunuz anda avuçlarınız terlemeye kalbiniz deli gibi
çarpmaya
başlıyorsa... Bu aşk değil HOŞLANMAKTIR
Ellerinizi ondan çekemiyor sürekli dokunmak sarılmak
istiyorsanız ..
Bu aşk değil ARZULAMAKTIR
Yanınızda bir tek o olduğu için onu istiyorsanız.... Bu aşk değil
YALNIZLIKTIR
Herkes onunla olmanızı beklediği için onunlaysanız... Bu aşk değil
SADAKATTİR
Size sıcak , yakın davrandığı için onunlaysanız... Bu aşk değil
KENDİNE GÜVENSİZLİKTİR
Üzülmesini isteme
En çok gözlerim özledi seni…
Daha göz bebeklerine bakmadan, içinde kaybolmayı özledi
Ve gözlerimizin sarmaşık misali birbirine kenetlenip öylece kalmayı.
Uçsuz bucaksız uçurumlara sonunu bilmeden beraber atlamayı
En çok gözlerim özledi seni,
Bakışlarına değdiğinde çocuksu bir gülüşle, ürpermeyi özledim en çok,
Derinlerindeki gizli kalmış yanmalarını, sayıklamalarını çözmeyi,
Bir labirentin içinden geçip sana ulaşmayı özledi.
En çok gözlerim özledi seni.
Sancılı bekleyişle
BİR KARDELEN MASALI... Bir varmış bir yokmuş ,uzak ülkelerin birinde, dağların doruklarında güzeller güzeli Dağ Fulyası yaşarmış.Baharın ilk belirtileriyle uzun kar uykusundan uyanır, güneş sıcaklığını iyice hissettirmeye başladığı günlerde tomurcuklanır, yaz boyunca da çiçekleriyle çevresine binbir renkler saçar, kokusu ile, güzelliği ile, güzelliğinden çok o mahçup saf duruşu ile herkesi kendine hayran bırakırmış. Doğa ananın da en sevgili yavrusu, herşeylerden sakınıp gözettiği en nadide çiç
BABAM SEYREDİYOR Ortaokulda okuyan ve kısa bir süre önce annesini kaybeden genç, babasıyla birlikte yaşıyordu.Babasıyla aralarında çok güzel bir dostluk vardı.Genç,okulun futbol takımındaydı.Takımdaydı ama,ufak-tefek yapısı ve tecrübesizliği nedeniyle hocası ona bir türlü maçlarda görev vermiyordu.Bu yüzden,her maçta yedek kulübesinde oturuyordu.Buna rağmen,babası hiçbir maçı kaçırmaz ve hep ayağa kalkıp tezahürat yapardı.Liseye girdiğinde sınıfının en sıska öğrencisiydi gencimiz.Fakat babası on
AFFET BABACIĞIMEvliliğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyor ve onun evde bir fazlalık olduğunu düşünüyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara ulaşıyordu.Yine böyle bir tartışma anında eşi bütün bağları kopardı ve "Ya ben giderim, yada baban bu evde kalmayacak" diyerek rest çekti.Eşini kaybetmeyi göze alamazdı. Babası yüzünden çıkan tartışmalar dışında mutlu bir yuvası sevdiği ve kendini seven bir eşi ve birde çocukları vardı. Eşi için çok
bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı varmış>>>> Kıza bir partide rastlamıştı.. Harika birşeydi. Ogün peşinde o kadar>> delikanlı vardı ki... Partinin sonunda kızı kahveiçmeye davet etti.>> Kız parti boyu dikkatini çekmeyen oğlanın davetineşaşırdı ama tam bir>> kibarlık gösterisi yaparak kabul etti. Hemenköşedeki şirin kafeye>> oturdular.>> Delikanlı öyle heyecanlıydı ki, kalbininçarpmasından konuşamıyordu.>> Onun bu hali kızın da huzurunu kaçırdı...
Bir zamanlar, bütün duyguların üzerinde yaşadığı bir ada varmış: Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm diğerleri, Aşk dahil. Bir gün, adanın batmakta olduğu, duygulara haber verilmiş. Bunun üzerine hepsi adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar.Aşk, adada en sona kalan duygu olmuş çünkü mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş.Ada neredeyse battığı zaman, Aşk yardım istemeye karar vermiş. Zenginlik, çok büyük bir teknenin içinde, geçmekteymiş.Aşk, "Zenginlik, beni de yanına alır mısın?" di
Deprem değil kapitalizm öldürür!Deprem sözcüğünün bu ülkedeki algılanışı hemen herkes için benzer. 17 Ağustos’u bizzat yaşayanlar için de, evlerinde televizyon karşısında izleyenler için de bu sözcük ürkütücü bir ölümü çağrıştırıyor. Hiç kimse oturduğu eve güvenmiyor. Öyle ya bu ülkede Zümrüt apartmanları depremsiz sarsıntısız yıkılıveriyor. Depremlerin artçıları azaldıkça korkularımız da silikleşiyor fakat her yeni sarsıntıda yeniden gün yüzüne çıkıyor. Her depremin ardından benzer konuşmalar y
KEMALİZM İDDİA EDİLDİĞİ VE PASLAŞILDIĞI ÜZERE BİR SOSYALİZM OLMASA DA BİR KAPİTALİZM VEYA BİR LİBERALİZM HİÇ DEĞİLDİR.... KEMALİZM EMPERYALİZME AÇIK VE NET BİR ŞEKİLDE KARŞI DURUR... ONU YIPRATMAYA ÇALIŞANLAR VE DEJENERE ETMEYE ÇALIŞANLAR HEP KAPİTALİSTLER VE LİBERALLER OLMUŞTUR... SANILDIĞI GİBİ VEYA İDDİA EDİLDİĞİ, YAKIŞTIRILDIĞI GİBİ SOSYALİZM KEMALİZMİ YIPRATMADIĞI GİBİ DESTEKLEMİŞ VE KENDİ AMAÇLARINA KARDEŞ EDİNMİŞTİR... YILLARCA BU GERÇEK SALDIRGAN KAPİTALİST VE LİBERALLER TARAFINDAN MENŞ
Basit Yaşayacaksın Basit yasayacaksin. BASİT Mesela susayinca su içecek kadar basit... Dört çıkacak, ikiyi ikiyle çarptığında. Tek düğmesi olacak elindeki cihazin; tek bir düğme, tek bir cümle gibi... Sevince lafı dolandırmadan soylediğin 'seni seviyorum' gibi. Basit bir opücük yetecek sana... Basit, sıcak bir opücük; ve o öpücükle dolacak tüm günlerin, tum düşlerin. O öpücük için yapacaksın hayatının kavgasını, öpücük için yiyeceksin hayatinin dayağını. Kabak çekirdeği verecek sana rakamlarin v
Çiçeklere su vermeyi unutma demiştin Bugün ilk kez papatyalara su vermedim Gözler değil sözler değil Söylenmeyendir yaralayan Kuru dalda kalan son yaprak gibi bekledim Geldiğindeyse mevsim kıştı Kuru bir soğuktu bahar Papatyaları soldurdun sen Gittikçe uzaklaşıyor gözlerin gözlerimden Ya bu gözler senin değil, ya bu dünya yalan Kimin gözleri bu gök ırmaklardan boşalan Beni ağlattın sen Yurtsuz bir gemisin açık denizlerde biliyorum zor İnsanlar soruyor seni benden ağrıma gidiyor Hangi denizler
Güzel yürekli insanlar...Buraya tam olarak ne yazılır bilmiyorum ama yinede elimden geldiğince bişeyler yazmaya çalışacağım.Ne yazılması gerektiği konusunda fikirleriniz varsa benimle paylaşırsanız çok sevinirim.
1902’de doğdum doğduğum şehre dönmedim bir dahageriye dönmeyi sevmemüç yaşımda Halep’te paşa torunluğu ettimon dokuzumda Moskova’da komünist Üniversite öğrenciliğikırk dokuzumda yine Moskova’da Tseka-Parti konukluğuve on dördümden beri şairlik ederimkimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilirben ayrılıklarınkimi insan ezbere sayar yıldızların adınıben hasretlerin… NAZIM HİKMET.