Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

karçiçeği_m's Blog

  • başlık
    40
  • yorum
    13
  • görüntü
    28.607

DEPREM DEĞİL,KAPİTALİZM ÖLDÜRÜR


Misafir

479 görüntü

Deprem değil kapitalizm öldürür!Deprem sözcüğünün bu ülkedeki algılanışı hemen herkes için benzer. 17 Ağustos’u bizzat yaşayanlar için de, evlerinde televizyon karşısında izleyenler için de bu sözcük ürkütücü bir ölümü çağrıştırıyor. Hiç kimse oturduğu eve güvenmiyor. Öyle ya bu ülkede Zümrüt apartmanları depremsiz sarsıntısız yıkılıveriyor. Depremlerin artçıları azaldıkça korkularımız da silikleşiyor fakat her yeni sarsıntıda yeniden gün yüzüne çıkıyor. Her depremin ardından benzer konuşmalar yükseliyor; deprem uzmanları “deprem öldürmez, evler öldürür; önlem alın; binanızın depreme dayanıklılığını ölçtürün, güçlendirin” diyorlar. Bu, çürük binaların sorumluluğunu; onu yapan müteahhitlere, zayıf binaları onaylayan yöneticilere değil, o evde oturanlara yıkmaktan başka bir anlama gelmiyor. İnsanlar binaların altında can verdikten sonra da durum değişmiyor. Yerel yöneticilere dönük bir yaptırım uygulanamıyor. Sorumlular yargı önüne çıkarılsalar da değişen bir şey yok. 17 Ağustos’un günah keçisi olan Veli Göçer’in yargılanması buna en ibret verici örnek. Üstelik devlete ait binalar depremde en büyük hasara uğruyorlar. Geçtiğimiz yıl Bingöl’deki depremde çocuklara mezar olan yatılı bölge okuu hala akıllarımızda. Herşeye rağmen canımızdır deyip binanızı güçlendirme işine kalkıştığınızda karşınıza astronomik rakamlar çıkıyor. Televizyondan “deprem tavsiyeleri” veren kimi deprem uzmanlarının bilim adamı kisvesi altındaki patronlar, bina güçlendirme şirketlerinin sahipleri olduklarını öğreniyoruz. Neresinden tutsanız elinizde kalan bu düzen tüm kurumlarıyla çürümüş durumda.Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesine bağlı Yığınçal köyünün adını pek çoğumuz ilk kez depremde yıkılması üzerine duyduk. Sadece Türkiye’nin değil yaşamın da kıyısında kalmış Yığınçal sakinleri depreme 2 Temmuz gecesi uykularında yakalandılar. Depremin şiddeti azdı ve kısa sürdü, ancak sonuçları ağır oldu. Geride çoğu çocuk olmak üzere 18 ölü ve 21 yaralı bıraktı. Yığma taştan ve kerpiçten yapılmış evler bu depreme dayanıksızdı ve ufalanan toprak ve taş hiç hava boşluğu bırakmayacak şekilde içerdekilerin üzerine çöktü. Diri diri toprağa gömüldüğümüz Yığınçal’da üzerimize yıkılan toprak değil, aynı zamanda da çürümüş düzendi. Deprem onları köyde yakaladı, ama değişen pek fazla şey yoktu Çünkü 1999’da Türkiye’nin en gelişmiş ve sanayileşmiş bölgesinde üzerimize yıkılanlar toprak değil ama beton bloklardı. Kandilli Rasathanesi yaptığı açıklamada, bu sonucu bölgedeki geleneksel yapı tarzı olan yığma-kerpiç yapılara bağlıyor. Yüzeysel bir bakışla öyleymiş gibi görünebilir. Ama insanları o binalara sokan ağır yaşam koşulları, yoksulluktan başka bir şey değil. Bilgisayar çağını yakaladığı için övünen, Avrupa Birliği standartlarını tutturduklarını gerine gerine ilan eden “devlet büyüklerimiz”, bilgisayar çağı tablosunun hiçbir köşesine yakışmayan bu yığma-taş ve kerpiç evleri bir kalemde sümenaltı ediyor. Muasır medeniyetler seviyesine yükselme hırsıyla, eteğine takılan bu ufak ayrıntıları silkeleyiveriyor.Yığınçal’ın evleri bilimsel ölçülere göre ev sayılmıyormuş!Jeofizik Kurumu Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Ahmet Ercan, Yığınçal’daki depremde yıkılan konutların, bilimsel ölçülere göre “ev sınıfına girmediğini” belirtti. Çamur harcıyla yığma taşlardan yapılmış bu binalar depreme karşı neredeyse hiç dayanıklı değilmiş. Hayatları boyunca adamdan sayılmayan bu insanların başlarını soktukları, sevinçlerini, üzüntülerini yaşadıkları, evim dedikleri bu binaların evden sayılmaması şaşırtıcı değil. Yoksullukla boğuşan bu insanlar için deprem uzmanlarının “evinizi güçlendirin” tavsiyesi ne kadar iğreti. Yaşam her geçen gün daha da ağırlaşıyor. Yıkımdan sağ kurtulanlar, yıkılan veya hasar gören evlerinde bulunan eşyaların başından ayrılmak istemiyorlar. Yiyecek getiren Kızılay, tüm eşyaları toprak altında kalan insanlara bir tabak ve kaşık bile vermeden sıcak yemek dağıtıyor. İşte insana verdikleri değer de böylece ortaya çıkıyor.Yığınçal’daki depremde ölenlerin büyük bir kısmı çocuktu. Hayalleri vardı, dünyayı tanımak, televizyonda gördükleri şehirleri görmek, okumak öğrenmek istiyorlardı. Hayatı tanıyamadılar. Onlar artık yaşamıyorlar. Onları bize tanıtan hayatsa tüm acımasızlığı ile karşımızda. Bu çocukları diri diri mezara gömen doğal bir afet değil; onları öldüren kapitalizm! Deprem uzmanlarının sözlerini şöyle değiştirmek gerekiyor: “Deprem öldürmez, kapitalizm öldürür!” Kapitalizme kurban giden son çocukların isimleri ve yaşları: Gültekin (12), Sergen (6), Ayfet (4), Hacer (5), Aydın (6), Fatma (12), Saliha (10), Oya (8), Ersan (6), Yavuz (18), Kerimen (13), Musa (15). Çocuklarımızı bu düzene kurban vermemek için mücadeleyi yükseltelim! BİRAZ GEÇTE OLSA BU KONUYA DEĞİNMEDEN GEÇMEK İSTEMEDİM.BU BİR ALINTIDIR VE YAZANIN YÜREĞİNE SAĞLIK......

0 Yorum


Önerilen Yorumlar

Gösterilecek hiç bir yorum yok

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.