Zıplanacak içerik
Blog gönderen: Admin - Şurada: Genel
  • Başlık

    62
  • Yorum

    173
  • Görüntü

    215.260

Bu blog hakkında

Neden Patates? Neden Blog???

Bu blogdaki başlıklar

YouTube'da Aile dizisinden bir klibe denk geldim ve aşağıdakileri duydum: "Beni denemiş haspam neymiş bak ne kadar da çok seviyormuşum onu Öyle bir zehir ki bu çok sevmek bütün kötülüğü çok severek yapıyoruz birbirimize  Öyle miktar belirtmeden sadece dümdüz sevemiyoruz ha ya çok seveceğiz her şeyden çok seveceğiz ya da kanımızla canımızla nefret edeceğiz aileden böyle gördük çünkü Sonra büyüdük yalnız sevilen yalnız çocuklar olduk" Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Kendinle barışık olmak İç Benliğinle Bağlantı Kurmak Çevrenizle barışık olmak Önceliği Kendinize vermek Bakış Açınızı Değiştirmek Sınırlarınızı Belirlemek Doğayla Barışık olmak Şu and iyi bir yerde olsanız bile bulunduğun durumu yeniden analiz etmek ve kabul etmek Günlük hayatın gürültüsünü kulak ardı etmek ...      Sistemler oluşturmak Meditasyon yapmak Restoratif yoga yapmak Doğada zaman geçirmek Günlük tutmak ve duygularınızı se
Anna Caterina Antonacci "Habanera" from Carmen Atomic Fireballs - Caviar & Chitlins Bob Schneider - 40 Dogs (like Romeo and Juliet) Volver (Estrella Morente) Rigoletto La Dona e mobile   Jean-Pierre Ponnelle'nin klasik fimlerden Verdi'nin trajedisinin gösterimi...   Kothbiro - Ayub Ogada - The Constant Gardener   Africa Calling - Ayub Ogada - Kenya  
Kendi kendimi önüme koyduğumda karşıma çıkan o kendi görüntümdeki eksikleri çok iyi görme, hep farklı düşüncelere kaymama neden oluyor. Bunlar bazen farklı benleri ortaya çıkardıkları gibi bazan farklı benlerin isteklerinide önüme koyuyorlar. Öylesine bir gündü, önümdeki bankın arkasında bir kız bir erkek çocuğu orta yaşlı bir adamla oynuyorlardı. Çocuklardan birisi bana doğru koşarken diğer çocuk bağırıyordu 'Baba beni yakalayamaz, baba beni yakalayamaz' diye. Sonra baba, onlarca hayvan ta
Denklem veya formül böyle kurulmuş. Denklemi kuran bilinmiyor! Denklemi kuranı görende bilinmiyor! Yaşamın her basamağında karşınıza çıkan aşk yaşamınız üzerinde etkilimi-etkisizmi onuda kendi kendinize sormanız gerekirken ağlamaktan veya ağlamaya itilmekten bir türlü düşünemiyorsunuz. Gittikçe daralan tünelde kendi içinizde karşılık bekleyen sorular dururken kendi dışınıza angaje olup böylece devam ederek ölmeyi beklediğiniz söyleniyor ve bunu çok akıllı birisi söylemişti diye
Vancouver - Kanada Kış Olimpiyatları açılışını seyrederken Kanada'nın o zengin kültürel yapısını yansıtması beni o kadar etkiledi ki kendi içimde birçok parçaya ve farklılığa büründüm ve anlamaya çalıştım. Nedir bu kültürel zenginlik, nasıl onere edilir ve yaşatılmaya çalışılır? Kim bu zenginliği anlayabilir veya onore eder? Nasıl bir insandır? Hoşgören, anlamaya çalışan, onore eden, yaşatan ve saygın bir bakış açısı ile onu kabul eden??? Her Wetsuweten insanı ayağını yere vurduğu
Hani o uzun süre hayalini kurduğunuz veya her an size onu hatırlatan anların peşine takıldığınız 'O' vardır ya işte o gerçekleşmeye başladı. 9 Aya sığan bu öyküyü kendi bütçem ve içimdeki o kendime sakladığım yönüm ile 21 güne sığıdırmaya çalışacağımı söylediğim arkadaşlarım, benim hayalime ortak olmak için kabul ettikleri bu maceraya, hala nasıl olacağını bilmedikleri ve benim hayallerimde çizdiğim resimlerden gördükleri manzaralara kapılarak, benim peşimden gelmeyi kabul ettikleri bir şey
Öylesine bir bardan ötekine, önemi olmadan ve önceliğini düşünmeden dolaşırken birden bir ses duydum, durdum ama birden kayboldu... Kendi kendime, acaba, benmi kurguladım o sesi diye düşündüm... Ama bütün dikkatim kullaklarıma kaymıştı. Kaymakta ne kelime, herşeyi unutmuş iki kulak olmuştum... Duyamıyordum yada unutmuştum artık ve kendi içinde kaybolduğum an, Geri dönüş yolculuğunun zolaştığı an, ezgiyi gene duydum ve bu sefer yakaladım ve bir dahada bırakmadım... Ö
Ne kadar geniş olabiliriz veya olmalıyız? Olayları basitemi indirgemeliyiz veya olduğundan daha kompleks halemi getirmeliyiz? Nasıl karşılamalıyız? Nasıl düşünmeliyiz? Neden? Niçin? sorularına ihtiyacımız var mı? veya ihtiyacımız varsa nasıl bir ayar vermeliyiz veya kendi içindeki dengeyi nasıl yakalamalıyız? Uzun mu olmalı? yoksa kısa mı? Sahip mi çıkmalıyız? yoksa öylesine görmemezlikten mi gelmeliyiz? dikkat ederseniz soru işaretleri çoğaldıkça çoğalıyor..! Öylesine söylenmiş, öylesine y
Bazen kendi ötesinden, berisinden, bir yerlerden kalkıp gelen o garip düşüncelerin içinde, rafting örneğinde olduğu gibi kayalara ve kendinden oluşan o azgın dalgaların arasında kaybolup giden suyun yolunu ararken bulduğu patika yolları ararken, geri dönüşlerimi kendime hatırlatıp, o kırılgan insana, hep bekle daha iyi olacak, diye hatırlatıp duruyordum. Neden böyle yaptın, açıklarmısın! dediklerinde aklıma gelen ilk şey şu oluyor: Kendimi herzaman kendime bile açıklayamazken, kendimi
Öylece otorup kendi kendinize baktığınızda gördüğünüz ilk şey kendi ruhunuzun çıkmazı ise sizde başa dönmenin zorluğunu yaşayanlardansınız demektir. Başa, ama taaa en başa dönmekten bahsediyorum. Unutmayın en başa dönmek veya dönmeye karar vermek öyle kolay bir şey değil... Öncelikle bu iki kişilik bir karar ve bunu yapabilmek yürek ister. Karar vermek ve onu uygulamak iki ayrı şeydir... Herşeyin sonlandığı, çıkış yolunuzun kalmadığı, artık bitti dediğiniz anda, en başa dönelim dediniz; ve
Bu aralar sinemanın klasiklerini izlemek istiyorum... Nereden başlasam diye bir baktım... Bir de ne göreyim... Binlerce film var..! Bir yerinden başlamak du... Ve büyük yardımcım devreye girdi, seçti benim için ilk seyredeceklerimi... (not: hepsini seyretmiştim ama olsun hatırlamak istiyorum ) Bakalım başlıyoruz ilk on film: 1 CITIZEN KANE 2 THE GODFATHER 3 CASABLANCA 4 RAGING BULL 5 SINGIN' IN THE RAIN 6 GONE WITH THE WIND 7 LAWRENCE OF AR
Herhangi bir şeye başlarken önkoşul öne sürmeden başlamanın ne kadar zor bir şey olduğunu hiç düşündünüzmü? Önkoşulsuz ama gerçekten önkoşulsuz başlamak. Koşulları kimin koyduğu veya ne kadar zor olduğundan bahsetmiyorum, önkoşulsuz başlamaktan bahsediyorum. Sevginin tam olarak koşullarının kendine özgü olduğunu anlamak uzun sürmedi. Anladığımda sevginin ne kadar saf ve temiz bir duygudan oluştuğunu anladım ve şimdiye kadar gördüğüm ve izlediğim sevgilerin birçoğunun karekter tatm
Mutluluk İçin Biraz da Şanslı Doğmalısınız... Aile (Geniş ve Mutlu Bir Aile - sizinle ilgilenen ve sevgiyi karşılıksız sağlayan bir aile) Anne (Sevgi dolu, güçlü, kendine özgü ayakları üstünde duran bir anne) Baba (Sevgi dolu, güçlü, kendine özgü ayakları üstünde duran bir baba) Kardeşler (Sevgiden başka gösterecekleri hiç bir şey olmayan kardeşler) Babaanne, Anneanne, Dede (Karşılıksız sevginin kaynağı olacak ve sizinle ilgilenecek dede ve nineler) Yaşadığınız yer
Her 10 Kasımda küçüklüğümü hatırlarım... Okula gitmek için can atardım neden olduğunu bilmediğim ve anlayamadığım bir gündü... Daha sonraları okumaya başladım ve anlama yolunda yol almaya başladım. Okudukça aydınlandım, anladıkça daha da anlama isteği ile Mustama Kemal Atatürkü öğrenmeye başladım. Bu bana yeni kapılar açtı... Ben MKA kendinden öğrenmek istedim... Bana öğretilenlerle değil... Ona onun gözünden bakmak, ona onun sesinden seslenmek, ona onun ayakaları ile ulaşmak, ona onun aklı
Aşığıdaki soruların yanıtlarını arıyorum ve düşüncelerinizi eklemenizi istiyorum   (Biz bu topraklarda yaşayan bütün bireyler anlamına geliyor): Biz ne kadar çalışkanız? Biz ne kadar akıllıyız? Biz ne kadar bilgiliyiz? Biz güvenilirmiyiz? Biz adilmiyiz? Biz terbiyelimiyiz? Biz ne kadar yalancıyız? Biz saygılımıyız? Biz ne kadar hoşgörülüyüz? Biz toplum hayatını biliyormuyuz? Biz farklı ırklara nasıl bakıyoruz
"Caresiz kaldiginizda bilin ki tek care yine kendinizsiniz...!" "Ilerlediginiz yolda hic bir zorlukla karsilasmiyorsaniz,bilinki o yol asla sizi dogruya ulastirmaz...!" "Ayakta olmek diz ustu yasamaktan daha cok onur vericidir...!" "Akilli olanlar sebepler konusunda tartisirlar.Ama nihai karari sonucta surekli aptallar verir...!" "Kelimelerin gucunu bilmiyorsan insanlarin kuvvetini asla tahmin bile edemezsin...!" "Hayatta en aci sey ;Insanoglunun yasam surecindeki kacirm
Başka kombinasyonu yokmudur acaba diye merak etmedim de değil... Bazan yaşamaktan çok ona anlam yüklemeyi ve olayı tam bir PowerPoint Şiir şovuna dönüştürmeyi seviyoruz. Öylesine alışmışız ki bu şovlara her zaman elimizin altında, e-posta kutumuzda bir tane duruyor. Bir açıyorsunuz karşınızda aşkın en yalın, yaşanacak en güzel hali, belkide anlatılabilecek en güzeli diyebilirim... Peki sonra ne oluyor. PowerPointle yapılmış bu aşk, kendi programının ekranından dışarı çıkamıyo

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.