Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

TÜRKLERİN ANAYURDU MU KITASI OLABİLİR Mİ


EXSTREME

Önerilen İletiler

:clover:

hop arkadaslar :clover:

mu muhabbetini fazla degistirmeyelim :D

saygilar

17447[/snapback]

 

O zaman ilk başta mu teorisinin ne olduğunu ve Atatürk'ün bu teori ile ilgili olarak hangi araştırmaları yaptığı konusuna değinelim...

 

 

Cumhuriyetin ilan edilişinden sonra ''Türklerin kökeni'' Atatürk'ün açıklığa kavuşturmak istediği en başta gelen konular arasında yer alıyordu.1930 yılında Türk Tarih Kurumu'nu bu düşüncelerle kurdurdu ve Türklerin kökeninin araştırılması için derhal çalışmalara başlandı,Atatürk ise çalışmaların büyük bir bölümüyle yakından,bizzat ilgilendi.

 

İlk dikkatini çeken Amerika Kıtasındaki yerliler ile,Türkler arasındaki şamanist ritüeller konusundaki kültür benzerliğiydi.Konuyu açığa kavuşturmak için Tahsin Mayatepek'i Meksika'ya elçi olarak atadı.

 

Tahsin Mayapetek Amerika kıtasında elde ettiği bulguları klasörler halinde Atatürk'e yolladı.Bu belgeler hala Türk Dil Kurumu'nun kitaplığında 56 ve 57 numaralı kayıtlarda muhafaza edilir ve söylenenlere göre 4 büyük klasörden fazla bir hacme sahiptir.Raporların ayrıntılı bir çalışmanın sonucu olduğu ve o yıllarda bu çalışmaya büyük bir önem verilmiş oldığu her hallerinden bellidir.

 

Raporların hazırlanışında Amerikalı Arkeolog Willam Nioven'in araştırmalarına konu olmuş belgelerden yararlanılmıştır.

 

Atatürk bir yandan Tahsin Mayapetek'in kendisine yolladığı raporları incelerken bir yandan da James Churchward'ın Mu ve Atlantis Uygarlıkları'nı konu alan 5 kitabını Türkiye'ye getirterek,çok kısa bir sürede 60 kişilik bir çevirmen kadrosu oluşturarak bunları Türkçe'ye çevirtti.Daktiloya çekilmiş bu çeviriler halen Anıtkabir

kitaplığında 1482-1485 nolu kayıtlarda bulunmaktadır.Orjinal kitaplar ise 1301 ve 1302 No'lu kayıtlarda yine Anıtkabir kitaplığında görülebilir.

 

Tahsin Mayapetek'in kendisine yolladığı raporlarda yer alan bilgiler,arkeolog William Niven'in Amerika Kıtasındaki Mu belgelerini içerir.

 

Buna karşılık kendisinin çevirttiği James Churchward'ın kitapları ise yazarın 50

yıllık araştırmasıyla topladığı Orta Asya ve çevresinde olduğunu düşündüğü Mu belgeleridir.Atatürk bu iki ayrı kaynak konusunda birbirleriyle örtüşen noktalar bulur.Özellikle Mayapetek'in kendisine yolladığı metinlerin büyük bölümü Türklerle ilgilidir ve Türklerin kültür Kökenleri hakkında şimdiye kadar üzerinde durulmayan ve o güne kadar savunulmayan tezler içerir.

 

Atatürk yaşamının son diliminde gerçekleştirmiş olduğu bu araştırmasından çıkarttığı sonuçlar hakkında hiçbir açıklama yapmamıştır.Hatta yakın çevresine bile çıkarttığı sonuçlarla ilgili düşüncelerini tam olarak anlatmamıştır.Örneğin tarihçi Cemal Kutay bile Atatürk'ün Türklüğün asıl yapısı hakkında üşüncelerinin kimsenin tahmin edemeyeceği ı söylemekten öteye bir bilgi akramamıştır.Bu konuda başka hiç bir yerde de hiçbir kayıt bulunmamaktadır...

 

Mu kıtası,Türklük ve Atatürk arasındaki bağlantının özeti budur...

17641[/snapback]

Neye ve hangi belgeye dayanarak kesinkes bir açıklama yapmamıştır diyebiliyorsun yada ben istedim böyle oldu demek mi bu yada açıklamayı sana mı yapmadı o nedenle hiç bir açıklama yapmadı diyebiliyorsun.doğrular bu kadar kesin açık ve net mi?o zaman bu tartışmalar neden oluyor neden soruların cevapları havada kalıyor.bütün cevapları biliyorsan neden hepsini bizimle paylaşmıyorsun

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...
  • 3 ay sonra...

Birde şöle bi olay war ki sadece türklerin değil tüm insaoğlunun ordan geldiği...o adanın yeri olarak tarihçiler 3 ihtimal werio 1.pasifikte papua yeni gineye yakın bi ada olarak 2.kıtanın şekli marmara denizini andırdığı için orda da çalışmalar başladı 3. ise ki bu küçük bi ihtimal atlantisin yeri olarak bilinen atlantik okyanusu.

 

Bu kıta yaklaşık 12000 yıl önce derin sulara gömülmüştür.bundan 25000 yıl önce de çok büyük uygarlıktı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

O zaman ilk başta mu teorisinin ne olduğunu ve Atatürk'ün bu teori ile ilgili olarak hangi araştırmaları yaptığı konusuna değinelim...

Cumhuriyetin ilan edilişinden sonra ''Türklerin kökeni'' Atatürk'ün açıklığa kavuşturmak istediği en başta gelen konular arasında yer alıyordu.1930 yılında Türk Tarih Kurumu'nu bu düşüncelerle kurdurdu ve Türklerin kökeninin araştırılması için derhal çalışmalara başlandı,Atatürk ise çalışmaların büyük bir bölümüyle yakından,bizzat ilgilendi.

 

İlk dikkatini çeken Amerika Kıtasındaki yerliler ile,Türkler arasındaki şamanist ritüeller konusundaki kültür benzerliğiydi.Konuyu açığa kavuşturmak için Tahsin Mayatepek'i Meksika'ya elçi olarak atadı.

 

Tahsin Mayapetek Amerika kıtasında elde ettiği bulguları klasörler halinde Atatürk'e yolladı.Bu belgeler hala Türk Dil Kurumu'nun kitaplığında 56 ve 57 numaralı kayıtlarda muhafaza edilir ve söylenenlere göre 4 büyük klasörden fazla bir hacme sahiptir.Raporların ayrıntılı bir çalışmanın sonucu olduğu ve o yıllarda bu çalışmaya büyük bir önem verilmiş oldığu her hallerinden bellidir.

 

Raporların hazırlanışında Amerikalı Arkeolog Willam Nioven'in araştırmalarına konu olmuş belgelerden yararlanılmıştır.

 

Atatürk bir yandan Tahsin Mayapetek'in kendisine yolladığı raporları incelerken bir yandan da James Churchward'ın Mu ve Atlantis Uygarlıkları'nı konu alan 5 kitabını Türkiye'ye getirterek,çok kısa bir sürede 60 kişilik bir çevirmen kadrosu oluşturarak bunları Türkçe'ye çevirtti.Daktiloya çekilmiş bu çeviriler halen Anıtkabir

kitaplığında 1482-1485 nolu kayıtlarda bulunmaktadır.Orjinal kitaplar ise 1301 ve 1302 No'lu kayıtlarda yine Anıtkabir kitaplığında görülebilir.

 

Tahsin Mayapetek'in kendisine yolladığı raporlarda yer alan bilgiler,arkeolog William Niven'in Amerika Kıtasındaki Mu belgelerini içerir.

 

Buna karşılık kendisinin çevirttiği James Churchward'ın kitapları ise yazarın 50

yıllık araştırmasıyla topladığı Orta Asya ve çevresinde olduğunu düşündüğü Mu belgeleridir.Atatürk bu iki ayrı kaynak konusunda birbirleriyle örtüşen noktalar bulur.Özellikle Mayapetek'in kendisine yolladığı metinlerin büyük bölümü Türklerle ilgilidir ve Türklerin kültür Kökenleri hakkında şimdiye kadar üzerinde durulmayan ve o güne kadar savunulmayan tezler içerir.

 

Atatürk yaşamının son diliminde gerçekleştirmiş olduğu bu araştırmasından çıkarttığı sonuçlar hakkında hiçbir açıklama yapmamıştır.Hatta yakın çevresine bile çıkarttığı sonuçlarla ilgili düşüncelerini tam olarak anlatmamıştır.Örneğin tarihçi Cemal Kutay bile Atatürk'ün Türklüğün asıl yapısı hakkında üşüncelerinin kimsenin tahmin edemeyeceği ı söylemekten öteye bir bilgi akramamıştır.Bu konuda başka hiç bir yerde de hiçbir kayıt bulunmamaktadır...

 

Mu kıtası,Türklük ve Atatürk arasındaki bağlantının özeti budur...

17641[/snapback]

 

 

Neye ve hangi belgeye dayanarak kesinkes bir açıklama yapmamıştır diyebiliyorsun yada ben istedim böyle oldu demek mi bu yada açıklamayı sana mı yapmadı o nedenle hiç bir açıklama yapmadı diyebiliyorsun.doğrular bu kadar kesin açık ve net mi?o zaman bu tartışmalar neden oluyor neden soruların cevapları havada kalıyor.bütün cevapları biliyorsan neden hepsini bizimle paylaşmıyorsun

bu konuda atatürk açıklama yapmamıştır. konunun araştırılmasına büyük önem vermiştir fakat net bilgilere ulaşılalamıştır. olay sınır ötesi yayınları sahibi sahtekar ergun candan ın abartmasından kaynaklanmaktadır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 ay sonra...

Cumhuriyet kurulduktan sonra Atatürk mili bilincin uyanması ve şanlı bir Türklük vurgusunun hayata geçmesi adına türklüğün köklerinin efsanevi bir geçmişe sahip lduğun ispatlamak için TDK VE TTK yı kurdu. TDKnın Güneş Dil TEORİSİNE GÖRE tüm dillerin kökeni türkçedir. Hlyle türk tarih tezide tüm ırkların türk ırkından türediğin ispatlamaya çalışır.Tartışmaya bilimlerin yol göstericiiğine inanarak dünyada gelişenEVRENSEL araştırmalara dayanarak kesin biçimde şunu söylemliyizki bu tezlerin kayda değer hiçbir tarafı yoktur. maalaesef tüm dünya o dönem bize bu tezler yüzünden gülmüştür. bugiünde hala bu tartışmalrı yürüterek bugün tarih önünde rezil oluşumuzun. onurumuzla ayaklarımız üstünde duramayışımızn travmasını tarihimile övünerek ya da yapay tarihler türeterek onarmaya çalışıyoruz. işte bundan sebep linçe kanı kutsallaştırmaya. ölüme ve öldürmeye her aN HAZIRIZ

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

doğrusunu söylemek gerekirse başlıkta yazılan bir iki mesaj hariç geriye kalanları okumadım

ama şu mu kıtası bildiğim kadarıyla fantastik kurgu türünde yazan bi türk yazarın kitabında geçen dünya

fantastik kurgu şu yüzüklerin efendisinin türü

nasıl orda orta dünya varsa bizim yazarımızda kendine bi mu dünyası yaratmış

kitabı okumadım ama televizyonda bi röportajı verilmişti ordan biliyorum

yani sadede gelicek olursak mu kıtası bir masaldır :)

internette okuduğunuz herşeye inanmayın arkadaşlar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

arkadaşlar insanlar bu bilimle uğraşıyor geçmiş hakkında hiçbir şey kesin değildir daha 50 yıl öncesi için tartışıyorken siz 12000 sene öncesi için kesin var ve kesin yok diyorsunuz sizin bildikleriniz okuduklarınız kadardır hiçbir şey kesin değildir kendi düşüncelerinizi sona saklayarak belgeleri ortaya atsanız ve daha sonra düşüncelerini söyleseniz nasıl olur herkesin fikri kendine geçmişi takıntı haline getireceğinize geçmişi araştırıp şimdiye baksanız daha iyi olacak espri kültürü iyi olan bozan arkadaşımıza da esprilerini kendi açtığın forumda yaparsın diyorum senin gibi ciddiyetsizlerin amerikanların hiçbir şey yapmadan rahat rahat şans eseri kahraman olan karakterlerini örnek aldıklarını düşünüyorum hayat holywood değil kardeşim sen git kendi forumunu aç laf salatalarını orda yap elbet senin gibiler çıkacaktır bari doğal seleksiyonunuzu hızlandırın böylelikle de halkın sinirini bozmayın ya arkadaşlar sizde böylelerine cevap vererek forumu önemsiz cevap kalabalığı ile doldurmalarına yardımcı oluyorsunuz böylece forumdakilerin okuma istekleri yıkılıyor. kendini güçsüz hisseden ve psikolojisi sizinkiyle farklı olan insanlarla fazla dialoğa girmeyin hanginiz doğruysanız doğa sizi eler ve psikoloji de dahil her konuda güçlü olan ayakta kalır diğerleri cahilliklerinden değil kişiliklerinden bu haldedirler. bilgiye aç olan insan bilgiyi bulur yoksa yaşayamaz............ güçlü olan düşünce kalsın forumda diğerlerine cevap vermeyin bence tabi............

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

bnm teorilerim göre mu kıtasının pasifiğin derinliklerinde olup siyonistler tarafından izlenmektedir.atamızdan sonra mu kıtası için araştırma yaptıran bir kaç büyük daha wardı adolf hitler,we o dönmin rusya bşkanı ve aynı dönemin abd bşkanı ve şu anda da siyonstler tarafndan kıta bulunmuştur.George Bushunda bilindiği üzere mu tarikatındandır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Yeteri kadar konuşmadınız mı sonuçta herkesin bildiği "Atatürk ve Mu Kıtası" (ya da başka bişidi şimdi aklıma gelmiyo) adlı kitaptaki bilgilerle sınırlı ki o da bir varsayımdır en nihayetinde.Ve bu kitaptaki bilgiler hariç başka bir yerden bilgisi olanlar varsa onların paylaşması dileğiyle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 ay sonra...

Atatürk'ü de sırlara, şifrelere

gömmek

 

 

22.gif

 

 

2 Ağustos 2005 tarihli “Yeni Aktüel” dergisinin kapağını boydan boya iki harf kaplamış:

 

“Türklerin Anayurdu Kayıp MU Kıtası mı?” Üst yazı: “Atatürk’ün ulaştığı şifreye göre Türklerin anayurdu Orta Asya değildi!” Alt yazı: “Atatürk hep, Türklerin tarih ve coğrafyasının Orta Asya ile sınırlı kalmadığına inandı. Kayıp MU efsanesi gerçekti.” İki sayfada bir afişcik: Ata’nın bedizi ( Ar.resim), “Türklerin ana yurdu MU.” Yazıdan tümceler: “Atatürk’ün Meksika’ya atadığı diplomat Tahsin Mayatepek’in ABD’li Albay J.Churchward’un o yıllarda yazdığı kitabından söz eden yazanağında( Fr. rapor) aktarma: (…) ‘İlk insanların Pasifik Denizi’nde bulunan ‘MU’ ve büyük kıtanın ikibin beşyüz sene evvel müthiş depremler ve patlamalar neticesinde 24 saatte 64 milyon nüfusu ile denize battığı (…), derin ve 50 sene süren incelemeler mahsulü malumata tesadüf ettim. Eski Türklerin ilk vatan ve kökleri, şimdiye kadar bildiğimiz üzere Orta Asya olmayıp (…) MU Kıtası olduğu ve Orta Asya’ya (…) MU Kıtası’ndan binlerce sene evvel gelip MU’daki yüksek kültür ve medeniyetlerini, dil ve dinlerini yaydıkları anlaşılıyor. Şimali Amerika yerlilerinin Amerika’ya yaydıkları anlaşılıyor. Şimali Amerika yerlilerinin Amerika’ya MU’dan gemilerle geldikleri anlaşılmaktadır. Görülebileceği gibi Atatürk, cumhuriyeti kurarken oluşturmayı amaçladığı ulus devletin fiziksel temellerini arayıp bulmuştu.”

 

Önce “MU”nun ne olduğunu -daha doğrusu ne olmadığını- anımsatalım: ABD’de kimi kişiler, dernekler, tarikatlar gerçek dışı bir acun tasarlar, bu tasarımın ürünlerini 250 milyonluk bir yığın içinde elverişli olanlara satarlar. Bu çok geniş bir pazardır… İşte MU da bu işleyimin ( Ar. Sanayi) en eski ürünlerinden biridir. Bu örnekte Büyük Okyanus’un üçte birini kaplayan anakara imgelenir. Bu anakarada görülmemiş düzeyde bir uygarlık vardır(!) vb. vb…

 

Yazıyı süsleyen bir de düzmece harita var, Churchward 1930 imzalı, sözde MU’da birbirine üçüz gibi benzeyen üç doğal liman(!) yer alıyor; gene buradan yola çıkanlar, a)Etiyopya’ya b)Basra Körfezi’ne, Kızıldeniz’e, c)Uygur ülkesi üzerinden Balkanlar’a, Bask ülkesine, Brötanya’ya, İrlanda’ya ulaşıyor. Doğal ki Uygurlardan onbinlerce yıl önce (-70 000’de). Çünkü saydığımız toplumlar gibi Uygurlar da MU torunları(!)

 

Oysa, sondaki dört ülkeye bir göz atalım: Bunların tümü Hint-Avrupa dilleri dışında kalan, sırasıyla Vinça’da Tartarya’da Altamira’daki yazıtlarla - Brötanya’da yazıt yok- , İrlanda’da Gaelce yazıtlar, Ön-Türkçe olarak dil bilginimiz sayın Kazım Mirşan’ca 35 yıldan bu yana çözülerek okunmuş; çok sayıda yapıtta yayımlanmış. İmdi, “yeryuvarı”nın en değerli, en eski uygarlık alanları günümüzden 75 yıl önce bir ABD’li albay tarafından ele geçiriliyor: Adam, sıraladığım ülkelerin, Uygurların Türk soylu olmalarına razı değil; bütün bunları ne yapıyor: Pasifik’ e bağlıyor.

 

Yukarıdaki dehşetengiz dayatmaları, bu yazı sınırlarının el verdiği ölçüde, bilim kişilerine de başvurarak inceleyelim:

 

“Orta Asya’da Kisilev ve Çernikov tarafından yapılan arkeolojik araştırmalar MÖ 2000’den daha önceki durumu, yani Türk anayurdunu tespitte daha kesin neticeler vermiştir. Buna göre Minusinks bölgesindeki Afanasyevo kültürü (MÖ 2500-1700) ile bilhassa aynı bölgedeki Andronovo kültürü ( MÖ 1700-1200)’nün temsilcileri olup, etraftaki dolikosefal ‘Akdeniz tip’lerinden farklı bulunan ‘brekisefal savaşçı beyaz ırk’ Türk soyunun proto-tipi idi ve Taş Devri’nin ilk çağlarından beri Altaylar-Sayan Dağları’nın güneybatı bölgesinde (aşağı yukarı Minusinsk-Tuva-Abakan Bozkırları) yaşamakta idi”.1

 

Demek ki bir Türk anayurdu var; bu yer Asya’nın tamda içi: “İç Asya”.

 

Bilindiği gibi (Pasifik) Büyük Okyanus’un -sözde MU Anakarası’nın yapay haritada çizildiği yerlerde- su derinliği 2000-6000 m. arasındadır. Demem, ortalama 4000 m.’dir.2 Öyle bir anakara düşünün ki büyüklüğü Avusturalya anakarasının büyüklüğünün iki katı olsun birde 24 saatte okyanusun dibine batsın. Avusturalya anakarasının alanı 7.7 milyon km2’dir, iki katı 15,4 milyon km2 eder. Sözde MU Anakarası’nın çökmesiyle 15,4 x4,2= 65 milyon km3 su bu boşluğa dolacaktır. Bunun anlamı: yeryuvarındaki tüm denizlerin 100’ler dolayında metre alçalması tüm iç denizlerin boşalması türünden “us dışı” bir yer/yaşam kırımıdır…Oysa hiçbir yerbilimci, okyanusbilimci, dirimbilimci ( Fr. biyolojist), coğrafyacı , böylesine bir alt-üst oluşturun, bilimsel yazıdan söz etmemiştir. Böyle bir neni kimseler duymamıştır.

 

Yazar, bundan üç çeyrek yıl önce, ABD’li bir albayın, “bir anakaranın(!) yok olmasını 24 saate sığdırmasına” gözü kapalı atlarken; lisede yerbilim derslerinde öğrendiğimiz, ünlü bilim kişisi A. Wegener’in kuramında bir bütünlük durumunda toplu bulunan anakaraların (Pangaea) ayrışma/oluşmalarının (Laurasia, Gondwana) 95-145, günümüzdeki konumlarına erişmelerinin 225 milyon yıl sürdüğünü biliriz. Yoksa yanlış mı biliriz?!

 

-2000’de Fransa’da Magdalenian, Azilian, Türkiye’de Karain (…) örneği mağara ekinlerinin bulunduğu, Braidwood’un yapıtında belirlenmektedir.3 K.Mirşan’ın bu, ayrıca beriki mağara ekinlerinde bulunan ilk yazıları okuduğunu da yukarıda aktarmıştık. Bu nasıl bir Türk uygarlığını “yok sayma” eylemidir ki bu uygarlık, imgesel bir yokülkeye ( Yun.ütopya) bağlanmaktadır.. bağırış-çağırış bir süreli yayınımızca?...

 

İmgesel mi imgesel kurgu bu denli de kalmaz. Günümüzden 2 bin 500 yıl önce bu sözde anakaradaki kişi sayısı 64 milyonmuş (!) Gene oysa, yeryuvarı kazıbilim, ekinsel( Fr. kültürel) tarihi yazınında Avrasya’nın uygar bölgelerinde yaşayan kişi sayısının çok düşük olduğu belirlenmiştir:

 

“(Urallardan batıda Mİ) -9000, en büyük nüfusa sahip olan Hint-Avrupalılar ve Afrika-Asyalılar için 50 bin rakamı makul bir tahmin olur. Nil-Sahra grupları ve Ural grupları muhtemelen 10 binden azdı.4”

 

Yazar, Atatürk’ün TBMM’de 1922 yılında yaptığı bir konuşmadan Nuh ile ilgili bölümceyi de yazıya eklemiş.

 

Atatürk’ün, Türklerin atası olarak Nuh Ögüs’ten (Ar. Peygamber) bir de oğlu Yafes’ten söz etmesine gelince, bu dinbilimsel bir yazıdan gelmektedir. Din kitaplarındaki bir söylemi aktarmasıdır. MU örneğinin sözde anakaralarla hiç mi hiç ilgisi yoktur.

 

İslam kaynaklarında ayrıntılı şekilde nakledilen İran menşeli Zend-Avesta rivayetleri ile, İsrail meşeli Tevrat rivayetlerinde “Türk” adı aranmış, Nuh’un torunu (Yafes’in oğlu) Türk de(…) “Türk” adını taşıyan ilk kavim gösterilmek istenmiştir’.5

 

Atatürk’ün bu kitapları getirmesi çok doğal, o yıllar da Tüm Türklük/Türkçe’ye ilişkin yabancı yayınlar getirtiyor, inceliyor, çevirtiyor6 yeryüzü Türkbilimcilerini, dilbilimcilerini çevresine topluyor, Dil Tarih Kurultayları düzenliyordu. O’nun bu benzeri olmayan çabalarını, sömürgecilerin tarih yıkıcı eylemleri ile yan yana koymak bu büyük ökeye ( Ar. dahi) olduğu denli, yeryuvarı uygarlığına en eski, en değerli katkılarda bulunmuş bir soyun benliğine yapılan dev ölçekte bir kötülüktür.

 

Yazının dayattığı, “Atatürk’ün Türklerin anayurdunun MU olduğu sonucuna nasıl vardığı; Atatürk’ün kurmayı amaçladığı devletin temellerini nasıl bulduğunu” öğrenmek istemez misiniz? Buyurun ilgili yapıttan7 bir örnekle inceleyelim:

 

“K. Bu ah diye okunan, anavatanın ( sözde MU Anakarası, Mİ) hiyaretik alfabesindeki ilk harftir. Bu, ayrıca hun diye okunan ‘bir’ sayısıdır. Anlamı: Krallar Kralı Kral Ahacı’yı içerecek biçimde genişletilmiştir.”

 

Atatürk, K simgesinin yanına bir x imi koymuş, ah ile hun sözcüklerinin altlarını çizmiş. Topu topu bu... Bir de üç beş “toprağa ışınlarını gönderen güneş” çizimi.. üzerlerine x imi koymuş. Bunlardan ne sonuçlar çıkmaz değil mi (?!)

 

İmdi, benim kitaplığımda bir Daniken kitabı olsa -ki yok- , onun satırlarını çizsem, yanlarına “dikkat” yazsam -ki hiçbir kitabımı çizmem,yanına yazmam-; yazar binlerce bilimsel kitap bulunan kitaplığıma birde Daniken’ e bakıp, “bu kişi Daniken’e inanmıştı.” diyebilir mi? Başka kişilerden, uluslardan sakındığımız kötülükleri, söz konusu Atatürk ve Türk ulusu olunca bol keseden savuranlar var içimizde, ne yazık ki.

 

Türklerin, anayurdu konusunda hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak denli keskin özdeksel (Ar. maddi) kanıtlarla varsıllaşmış kökleri, bilim acunu başta, tüm yeryüzünce bilinirken; 30’lu yıllarda ABD’li albaylarca yazılmış “aldatmaca” tarih sayıklamalarına hiç mi hiç gereksinme yoktur. Ne ki, bugünde kimi ‘Pasifiksel’ çevreler, onların uzantıları, tarihi saptırmak, vatandaşların bilinçlerini yok etmek için, olağan üstü dizgeli ( Fr. sistem) dört dörtlük takiyyeleri, hileleri, gizli-açık düzenleri uygulamaya koyarken; adı geçen yayın, ulusumuza hizmet etmediği bu yazıyı, kuşe kağıtlı, 114 sayfalı, bütünü alacalı, bir bardak su ederine (Ar. Fiyat) satılan (!) bir basın örneği olarak yurda salmaktadır. “Bilimsel yöntemi, bilimsel bilgi, ulusal kimliği, yurt sevgisi, yurttaşlık bilinci, egemen bir azınlıkça köreltilmeye yeltenilen bir topluma da böylesi yazılar yakışır.” dediğinizi duyar gibi oluyorum…

 

Böylelikle, kimi basınımız ne yapıyor görüyoruz: Churchwardların değirmenine su taşıyor; dahası, “Yaşamda en gerçek kılavuz bilimdir.” demiş bir Atatürk’ü bu kirli oyunun içine katmakta bir sakınca görmüyor.

 

ADD’ye, benzeri kuruluşlara, kamusallık (Os. Cumhuriyet) bilim çevrelerine, basın özdenetim kurumlarına (…) çok önemli görevler düşüyor. Öz kimliğimizin yıkımına yol açacak bir tutum, düşünce düşünce özgürlüğüne giren bir edim türü olmasa gerek; dahası, yarım yüzyılı aşkın bir süre giderek patlayan bir biçimde yayılmacı sömürgelerin eylem alanı yapılmış bir Türkiye’de…

 

 

 

 

.................ALINTIDIR........

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

KAYIP KITA ATLANTİS NEREDE?

 

 

 

Globe.gif

 

Araştırmacılar, arkeologlar, jeologlar ve antropologlar ne derse desin, ‘Atlantis’ bir efsane olarak binlerce yıldır, hep gündemde!… Sanırız ki, yayınlarımızın sürdüğü zaman aralığı içinde, Kayıp Kıta Atlantis’in gerçek sırlarına ulaşılamadıkça bu tip haberlerle sık sık karşılaşacağız ve bir bilgi sitesi olan Astro set'te yayınlamaya devam edeceğiz…

 

Daha önce de belirttiğimiz gibi, kayıp kıta yalnız Atlantis değil!. Mu ve Lemurya da gündemde… Gündemde her zaman Atlantis’le ilgili haberler vardır ve bu haberlere meta açıdan değişik bir gözle bakacak olursak şöyle görebilirmiyiz ki; önemli olan sadece bu batık ve kayıp kıtaların yeryüzüne çıkışı değildir. Bu tip sansasyonel olayların gündeme gelişindeki asıl amaç, ‘Mu-Lemurya ve Atlantis Bilgeliğinin’ yeryüzüne tekrar çıkışının gizli müjdesini vermek neden olmasın? …

 

Binlerce yıl önceki, saf, arınmış ve ilk aktığı günlerin tazeliğini taşıyan derin bir bilgelik yeryüzüne çıkmaya hazırlanıyor olabilir…

 

Platon, Atlantis’le ilgili ilk yazdığı eseri ‘Timea’ ve M.Ö. 345 yılında yazdığı ‘Kritias’ adlı eserinde kaynak olarak M.Ö.7 yy’da yaşayan ünlü politikacı, filozof ve tarihçi Solon’u gösterdi. Solon kayıtlara göre M.Ö 590 yılında Mısır’a giderek Mısırlı rahiplerden tradisyonel (geleneklerin aktardığı) bilgiler edindi. Bu bilgiler, Atlantis’de yaşamı ve Mısır uygarlığının kökeninin Mu ve Atlantis’e uzandığını anlatıyordu. Solon’a göre onun doğumundan 9 bin yıl önce çok güçlü bir medeniyet vardı.

 

 

 

Sırrı çözülemeyen Atlantis Efsanesi

 

Tanınmış Yunan gezgin ve tarihçi Herodot, bu günkü Sahra’da yaşamış olan garip bir halktan söz eder ve onların Atlantisli olduğunu söyler. Bu efsanevi ülke zaman zaman yerküremizin, birbirleriyle hiç ilgisi olmayan noktalarına yerleştirilmeye çalışılmıştır. Yunanlı tarihçi gibi günümüz romancılarından Pierre Benoit gibi yazar araştırmacılar, bu ülkenin, Sahra’nın Fas Atlaslarına yakın bölümünde bulunduğunu iddia etmişlerdir. O zamanlardaki Sahra bu günkü gibi çöl değil, aksine yemyeşil ve bereketli bir yerdi. Bu ülke insanlarının torunları tuaregler olmalıdır, zira mavi derileriyle meşhur bu insanların kökenleri saptanamamıştır.

 

Diğer bazılarına göre de Atlantis, Baltık Denizinde veya İzlanda ile Grönland arasında yer almaktadır. Bazen ise Kafkasya’da bulunduğu iddia edilmektedir.Bütün bu tezler içinde en çok rağbet göreni ise Atlantik Okyanusu’nun ortasında yer aldığıyla ilgili olanı.Bu tezden ilk söz eden Platon (Eflatun) olmuştur. Platon, Atlantis’le ilgili ‘Timea’ adlı eserinde bu konuyu çok detaylı ele almıştır. Ama bu tradisyona birbiri ile ilgisi olmayan pek çok uygarlıkta da rastlanmaktadır. Öne sürülen ifadelerin çoğunun birleştiği nokta, bu uygarlığın çok yüksek bir evrim seviyesine erişmiş olduğu. Tip olarak siyah saçlı ve çıkık elmacık kemikli olan Atlantisliler, maddeye hakim olacak güçte sihirli bilgiye sahiptiler. İnanılmaz derecede yüksek bir teknolojileri vardı, başkentleri olan Poseidon ’da altın tapınakları vardı. Tunçtan yapılmış geniş bir sur ile çevriliydi ve bolluk, bereket içindeydiler.

 

Atlantis’in yok oluşuna, işte bu ileri teknoloji ve o doymak bilmez iktidar hırsı neden oldu. Atlantisliler, dikkatsiz davranarak, “negatif güçleri” uyandırdılar ve kim bilir, belki de atomik bir bir tufan sonucunda dalgalar arasında yok olup gittiler. Atlantis, üzerinde yaşayan halk ile birlikte bir gün ve bir gece içinde volkan ateşleri, yer sarsıntıları ve her şeyin yutan suların arasında kayboldular…Atlantik ’de yer alan bu günkü Azor ve Kanarya adaları, her halde Atlantis’in sular üzerinde kalmış olan izleridir ve Tenerif adasındaki Teide Tepesi de Atlantis ’lilerin büyük kutsal dağının en yüksek tepesi olmalıdır.

 

Kayboluşundan 10000-12000 yıl sonra Atlantik Okyanusunda bu efsanevi ülkeye ait kalıntılar bulunmuştur: Aniden okyanusun içinden fışkırmış olan volkanik adalar, Bahama adalarındaki Bimini ’de görülenlere benzer taş döşeli devasa bloklar gibi. Bilmediğimiz efsanevi bilgilerin anahtarına sahip olan bu esrarengiz uygarlık konusunda, ezoterizm, gizemcilik ve okültizmle ilgilenenler, kulakları kirişte yeni haberleri beklemekteler…

 

Meraklı araştırmacıların kulaklarına kar suyu kaçtı mı? Bilmiyoruz ama şimdi de Atlantis’in kalıntılarının İspanya’nın güneyinde olduğu iddia ediliyor. Belki de hepsinde doğruluk payı var. Bir kıta mı yoksa tüm gezegen mi değişime uğradı henüz tam olarak bilemiyoruz ki?

 

Tek bir kıta değilse elbette pek çok yerde kalıntılara rastlamak mümkün. Bu kalıntıların birinden gerçek tarihi belgelere ve kanıtlara ulaşıncaya kadar beklemek zorundayız.

 

Sorular yanıt arıyor… Atlantis efsanesi gerçek mi? Araştırmalar devam ediyor…

 

 

Ünlü Kahin Edgar Cayce ise, ‘Tufan Öncesi Atlantis’ ve İnsanın Kaderi (RM-Yayınları) adlı eserlerinde, Batık Atlantis Kıtası’nın tekrar yeryüzüne çıkacağını, ‘Okumak’ adını verdiği kayıtlardan öğrendiğini belirtmişti. İkinci Dünya Savaşı, A.B.D.’deki ırk mücadelesi, Vietnam Savaşı, Kennedy’nin öldürülmesi ve binlerce kişiyle ilgili kehanetleri hep doğru çıkan Cayce, okumalarına göre; Los Angeles, San Fransisco ve New York’un tamamına yakının yerle bir olacağını, Japonya’nın büyük bir kısmının sulara gömüleceğini, jeolojik hareketlerin Kuzey Avrupa’nın şeklini değiştireceğini, Sovyetlerde komünizmin son bulacağını, Amerika ile yeni bir ittifaka gideceklerini ve Batık Atlantis Kıtası’nın tekrar su yüzüne çıkacağını gördüğünü söyledi.

 

Gerçekleşir mi? Edgar Cayce’nin ikinci bir adı da ‘Uyuyan Kahindir’. Nostradamus’tan sonra dünyanın ikinci büyük kahini olduğu iddia ediliyor. Gerçekleşen olaylar var ama tedbir açısından şimdiden bir şey söylemek pek mümkün değil… En azından böyle bir yeteneğe duyulan saygı adına… Yaşayıp görmek gerek…

 

Cayce’ye göre Atlantis Efsanesi söyle: Atlantisliler İ.Ö. 10500 yılından da önce Mısır’a göçtüler ve Atlantis’in 40 bin yıllık kayıtlarını da aldılar. Platon’a göre ise, adlarına Naakaller denilen Mısırlı rahipler Solon’a Atlantis'in gerçek öyküsünü anlattılar. Cayce, bu kayıtların, Sfenks’in yakınlarında, henüz keşfedilmemiş ve tamamen toprağın içindeki bir piramidin ‘Kayıtlar Salonu’nda bulunacağını söyledi.

 

Cayce’nin okumalarını gerçekleştirdiği 1923-1944 yılları arasındaki 20 yıllık aktif dönem sürecinde, Atlantis ile ilgili geniş bir bilgi birikimi elde edilmiş ve bu bilgiler, Cayce’nin Virginia Beach’de kurmuş olduğu Araştırma ve Aydınlanma Cemiyeti (A.R.E) tarafından arşivlendi. :w00t::w00t::wassat::hug:

 

 

 

 

 

B) .......................................ALINTIDIR.................................... B)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 yıl sonra...

Lemuria (mu) adasının insanları kısa boylu ve esmerdi.İnsanları kahverengi veya siyah cüppeler ve sandaletler giyerlerlerdi.Bu bakımdan ilk türkler ile benzerlik gösterebilirler.Türklerin giydikleri BÖRK burda bahsedilen cüppelere benzetilebilir.Mu halkı teknolojiyle pek ilgilenmiyordu.Hastalarını bitkiler ve doğal yöntemlerle iyileştirebiliyorlardı ve yaşadıkalrı evler piramit şeklindedir.Çindeki beyaz piramitleri türklerin yaptığı iddası burada dikkat çekebilir çünkü mu adası insanalrı çinlilerin egemenliğindeydi.Mu adası insanlarının başlarında kendileini spiritüel boyutlara yükselten Şaman'lar vardır.Bu da eski türklerin ŞAMAN inanışına çok benzemektedir.

Burada yaşayan halkın favori hayvanı kedilere benzeyen evcil kedilerden daha büyük olan bir havyan ve Çakal benzeyen ve yine ondan daha büyük olan 'köpek' lerdir.Buda eski türklerdeki kutsal havan KURT temasına çok benzemektedir.

Ancak Mu'lular yerleşik yaşıyorlardı ve çok iyi meyve ve sebze türleri yetiştiriyorlardı.Bu bakımdan türklerden ayrılabilr çünkü eski türkler yerleşik değil göçebe yaşıyorlardı herkesin bildiği gibi.Ancak MÖ 70.000 yılalrından bahsettiğimiz için o dönemlerde belli bir türk birliği yoktu ve Yerleşik yaşamaları normal sayılabilir.

 

 

(EvET sizin görüşleriniz neler)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...

Tüm yazilanlari okudum.Birkac mantikli yaklasim disinda hemen hepsi bu iddialarin bir kurgu bir fantazi oldugu konusunda hemfikir.

 

Bildigim kadariyla en sürükleyici,en heyecanli kurgu ve fantazi senaryolarinin babasi JULES VERNE'dir.Fezaya seyahatler,yer altina seyahatler hep onun kurgu ve fantazileriydi,bugün ise bunlarin hepsi birer gercek.Bugün bu basliktaki iddialara kurgu veye fantazi diyenler eminim ki Jules Verne'nin döneminde yasamis olsalardi,onun kurgularinda fantazi diyip güleceklerdi.

 

Ilk bakista inanilmaz görünen bircok sey var ki bunlar arastirildiginda gercek oluyor.

 

MU olayi efsane olabilir,kurgu olabilir,sahte bir yazarin oyunu olabilir,yani hersey olabilir,ama Nasrettin Hoca'nin göl mayalamasi ve gülenlere "ya tutarsa "demesi gibi bu iddiada ya gercekse,bundan kim zarar görür?

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 ay sonra...

-http://www.tdkkitaplik.org.tr/tezler.asp-

Buyrun arkdaşlar Atatürk'ün araştırma yapmak için Meksika'ya gönderdiği Tahsin Mayatepek'in Atatürk'e sunduğu raporlar.Türk diliyle Maya dilinin birbirine benzediğini,Mayaların eski Türklerle kültürel olarak benzerliklerini anlatıyor ki bu da teorinin dayanak noktalarından biridir.

 

Son zamanda yapılan araştırmalara göre Mu kıtasının bulunduğu yerin dibinde büyük kubbeler ve geometrik şekilde taşlar bulunuyor.Bilimadamları bu taşlar hakkında ikiye ayrılmış bulunuyor.Bazılar bunların doğal oluşum olduğu bazıları ise Mu kıtasının batmasıyla orda kalan kalıntıların olduğunu düşünüyorlar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.