Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Araştırmacı67

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    25
  • Katılım

  • Son Ziyaret

En Son Profil Ziyaretçileri

1.395 profil görüntüsü

Araştırmacı67 - Başarıları

Çırak

Çırak (3/14)

  • İlk İleti
  • Ortak Nadir
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. Sn.haksöz, Sizin göstermiş olduğunuz meallerde bir sürü yanlışlar ve çeviri hataları vardır. Yanı bazı ayetleri sorunlu gibi yapan bu hatalı meal ve yorumlardır Bunların doğru meallerini aşağıya alıyorum. Çelişkiler İddiasına cevaplar. 1-KUR’AN DA DİĞER DİNLERE VE İNANÇLARA SAYGI ! ولا تسبوا الذين يدعون من دون الله الخ Enam-108: Allah'tan başkasına tapanlara (ve putlarına,kutsal değrlerine,inançlarına) sövmeyin/hakaret edip saygısızlık yapmayın; sonra onlar da haddi aşarak ve bilgisizce Allah'a/kutsal değer ve inançlarınıza söverler…..’’şeklindedir. (Bu ayetin hükmü gereğince hiçbir kimse başkasının dinine,inancına,meşrebine,mezhebine, düşüncesine ve kutsal değerlerine asla sövemez,saygısızlık yapamaz ve hakaret edemez.Bu tür tutum ve davranışlar tamamen yasaklanmıştır…) Cevap: Bakalım Bakara-171.ayetin doğru mealinde iddia ettikleriniz var mı? 1-Bakara-171.ayetin doğru meali şöyledir. Bakara-171:Böylece,(hakikatleri) inkar edenlerin durumu, ancak başkasının haykırışını işiten ama onu yalnız bir ses ve çağrı şeklinde algılayan kimselerin durumuna benzer. Onlar (manen) sağırdırlar (gerçekleri dinlemezler). Dilsizdirler (gerçekleri söylemezler), kördürler (gerçekleri görmeye çalışmazlar); Çünkü ( anlayıp kavramak için) akıllarını kullanmazlar.''şeklindedir. (Bu ayetlerde bazı insanların körü körüne eskiye bağlanmaları, yeni ortaya konmuş fikirlere kulak vermemeleri eleştirilmiş, bu konuda doğru olanın, akılcı olarak hareket edilmesi olduğu söylenmiştir. Peki bunun neresinde sövmek veya hakaret vardır? -------------------------------- 2-A’RAF-179.Açıklamalı doğru meali! A’raf-179: Gerçek şu ki,biz akletme ve düşünme yetenekleri olup da (hakkı) kavramaya, gözleri olup da (hakkı) görmeye, kulakları olup da (hakkı) duymaya çalışmayan,(iradelerini yanlış yolda kullanan) cin ve insanlardan (bu tür davranışları nedeniyle) cehennemlik olan birçok kimseyi de (aklını kullanan kimseler gibi yeryüzünde) yaydık/onlara da yaşama imkanı verdik. İşte onlar (düşünüp akıllarını kullanmadıklarından dolayı adeta) sürü gibi (düşünmez ve akletmez) olurlar. Hatta onlardan yolca daha da ŞAŞKINDIRLAR. İşte onlardır gerçeklerden habersiz olanlar. . اللام في قوله تعالى "لجهنم" هي لام العاقبة (التحرير والتنوير ) م .. ولقد ذرأنا لجهنم كثيرا من الجن والذرء : البث . وتقدم في سورة الأنعام تفسير فتح القدير ) ) وهو الذي ذرأكم في الأرض أي بثكم فيها كما تبث الحبوب لتنبت 3-Furkan-44.ayetin doğru meali! Furkan-44: Yoksa sen onların (o putperestlerin) çoğunun (gerçekleri) dinleyeceklerini yahut akıllarını kullanacaklarını mı sanıyorsun? Onlar (düşünüp akıllarını kullanmadıklarından adeta) sürü gibi (düşünmez ve akletmez) olurlar. Hatta onlardan yolca daha da şaşkındırlar. ------------------------------------- 4-Tevbe-28.ayetin doğru meali! Tevbe-28: Ey inananlar! Doğrusu o (saldırgan) putperestler, kötü (niyetli) insanlardır,Bu nedenle,onlar (şirke dayalı hac ibadetlerini gerçekleştirmek amacıyla) bu seneden sonra Mescidi Harama yaklaşmasınlar. Eğer (onlarla ticaretinizin kesilmesi sebebiyle) yoksulluktan,ekonomik krizden endişe ediyorsanız,( unutmayın ki gün gelir,)Allah dilerse sizi lutfuyla bolluğa kavuşturur: Zira Allah her (çareyi) bilendir, onu hikmetle (icra) edendir.‘’şeklindedir. Zira bu ayete ( رجس )’’rics’’pislik ifadesi değil,o putperestlerin kötü niyetlerini ifade eden (نجس ) ‘’neces’’ kelimesi geçiyor. Yani mevcut meallerde bulunan‘’…pisliktirler…’’ şeklindeki çeviri tamamen yanlıştır.. ----- (Bu ayet, Rasulüllah’ın katıldığı Hacc-ı Ekber’in kapanış beyannamesindeki maddelerden bir tanesidir ve belirli muhataplara yönelik bir kesin uyarıdır. Burada konu edilen “müşrikler”, Rasülüllah ile yaptıkları sözleşmeleri, barış antlaşmalarını bozup Müslümanları sinsice ve arkadan vurmak isteyen kimselerdir. Yaptıkları iş ve eylemleri çirkin olan da; bir daha Mescid-i Haram’a sokulmayacak olan da bunlar olup başka yerde yaşayan müşrik, Yahudi, Hıristiyan, Mecusi ve ateistler değildir. Hele hele o günlerden seneler, asırlar sonra dünyaya gelmiş ve gelecek Müslüman olmayanlar hiç değildir. Ayetin yer aldığı pasajı iyi anlamak gerekmektedir. Pasajda bu konu gayet açık ve nettir. (alıntı) Aşağıdaki Arapça tefsir metinlerinde de ( نجس) ‘’neces’’in anlamı, manevi olup bununla bir kısım putperestlerin kötü niyet ve düşüncelerine vurgu yapılmıştır deniliyor.Yani bunların şahıslarına hiçbir hakaret yoktur. Çünkü kötü niyetli olanlara içiniz/niyetiniz kötüdür,hatta zalime zalimsin,hırsıza hırsızsın, caniye canisin diyebiliriz. İşte bu da böyle. Aşağıdaki Arapça lügatında da (فلانٌ نَجَسٌ :أي خبيث فاجر ) ‘’fulanun necesun,ey habisun,facirun ‘’ yani ‘’falan kişinin niyet ve düşüncesi kötüdür/ manevi kötülük kast edilir. . Bkz: معنى نجس في معجم المعاني الجامع - معجم عربي ‘’Mu’cemul meani,el camii’’ Lügat kitabı. 2- نجس أي خبث باطنهم ‘’NECESUN,EY HABİSUN BATINUHUM’’ İÇLERİ/Yani niyetleri kötüdür. a ) التحرير والتنوير » ) وقد أنيط وصف النجاسة بهم بصفة الإشراك فعلمنا أنها نجاسة معنوية نفسانية وليست نحاسة ذاتية فلانٌ نَجَسٌ : خبيث فاجر { إِنَّمَا الْمُشْرِكُونَ نَجَسٌ ) معنى نجس في معجم المعاني الجامع - معجم عربى a) » تفسير البيضاوي» يا أيها الذين آمنوا إنما المشركون نجس لخبث باطنهم’’ وجملة القول أن لفظ النجس في القرآن جاء بالمعنى اللغوي المعروف عند العرب لا بالمعنى العرفي عند الفقهاء ، وكانت العرب تصف بعض الناس بالنجس ، وتريد به الخبث المعنوي كالشر والأذى c) (تفسير المنار ) Bakara-65-66.ayetlerin açıklamalı doğru mealleri. Bakara-65-66: İçinizden cumartesi günü azgınlık edip de,bu yüzünden’’kendilerine aşağılanmış olarak (ruhen) maymunlar (gibi) olun!‘’ dediklerimizi elbette bildiniz.Bunu,çağdaşlarına ve sonradan geleceklere bir ceza örneği ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlara öğüt olsun diye yaptık.'' (Mücahid gibi diğer bir kısım alimlere göre,bunlar cismen değil,aşırı dünya hırsı ve tutkusu yüzünden ruhen maymunlar gibi oldular. (bk. Taberî, İbn Aşur, ilgili ayetin tefsiri). Ayrıca Müfessir Ata'nın da dediği gibi bunlar şekil ve surat olarak değil,aşırı dünya hırsı ve tuıkusu yüzünden karakter,iştah ve doyumsuzluk açısından aç gözlü maymunlar gibi oldular.) ، قد روي عن مجاهد الذي تلقى التفسير عن ترجمان القرآن ابن عباس أن المراد بمسخهم قردة وخنازير مسخ قلوبهم، فصاروا في نزواتهم، واستيلاء الشهوات على نفوسهم وعبثهم بكل مقدرات القيم الخلقية كالقردة، كما صاروا في قذارات نفوسهم، وتطلبهم للقذر من المكاسب كالخنازير إذا يطلبون القذارات يأكلونها، وتنمو أجسامهم عليها. وقد قال ابن كثير في تفسيره ما نصه عن مجاهد: فقلنا لهم كونوا قردة خاسئين فقال: مسخت قلوبهم، ولم يمسخوا قردة، وإنما هم مثل ضربه الله تعالى: كمثل الحمار يحمل أسفارا وهذا سند جيد عن مجاهد وهو قول غريب (الجزء الأول من تفسير ابن كثير ص 105 طبع التجارية). وعندي أنه لا غرابة، وإن كان الأكثرون يستغربونه، وإنه قد وردت أحاديث قد تفيد هذا، فقد روي عن ابن مسعود أنه قال: "سألنا رسول الله -صلى الله عليه وسلم- عن القردة والخنازير أهي من نسل اليهود; فقال -صلى الله عليه وسلم-: "إن الله لم يلعن قوما قط فمسخهم فكان لهم نسل، ولكن هذا خلق كان فلما غضب الله تعالى على اليهود فمسخهم جعلهم مثلهم". [ ص: 2267 ] وإنه قد يستفاد من الحديث أن المثلية في النفوس لا في الأجساد، وهذا هو الذي نميل إليه، واللفظ يحتمله ولذا نختاره. (زهرة التفاسير) وقوله : ( كونوا قردة خاسئين ) قال ابن أبي حاتم : حدثنا أبي ، حدثنا أبو حذيفة ، حدثنا شبل ، عن ابن أبي نجيح ، عن مجاهد : ( فقلنا لهم كونوا قردة خاسئين ) قال : مسخت قلوبهم ، ولم يمسخوا قردة ، وإنما هو مثل ضربه الله ( كمثل الحمار يحمل أسفارا ) [ الجمعة : 5 ] . ورواه ابن جرير ، عن المثنى ، عن أبي حذيفة . وعن محمد بن عمرو الباهلي ، عن أبي عاصم ، عن عيسى ، عن ابن أبي نجيح ، عن مجاهد ، به . وهذا سند جيد عن مجاهد ، وقول غريب خلاف الظاهر من السياق في هذا المقام وفي غيره ( تفسير ابن كثير ( 65 - سورة البقرة )'' En doğrusunu Allah bilir'' Maide-60.ayetin doğru meali ! Maide-60-De ki: Allah katında bir karşılık olarak bundan daha kötüsünü bildireyim mi? İşte (her türlü melanet ve azgınlıkları sebebiyle) Allah’ın dışladığı (rahmetinden mahrum bıraktığı) ve kendilerine gazap ettiği ve kendilerinden (ruhen) maymunlar ve domuzlar (gibi) yaptığı ve tağuta tapan/kulluk ve kölelik eden kimselerdir.İşte bunlar mevkice daha fena ve doğru yoldan daha çok sapmış kimselerdir. Maide-60: Allah (şayet kötülük ve azgınlıkları sebebiyle) kimi dışlar/rahmetinden mahrum bırakır ve ona gazap ederse. !!! Kimlerden maymunlar, domuzlar ve tağuta/şeytani güçlere tapanlar (gibi) yaparsa,!!! İşte onlar yerleri en fena olanlar,doğru yoldan büsbütün sapanlar onlardır.” Ayetin arapça orjınal metnine uygun yapılan bu doğru meallere baktığımızda,Böyle bir olayın hiç gerçekleşmediğini,ayette geçen ”….dışlar ve ona gazap ederse,!!! ve kimlerden maymunlar domuzlar ve tağuta tapanlar (gibi) kılarsa, !!! ”ifadeleriyle anlaşılmaktadır.”EDERSE VE KILARSA .!!!” Bu ifadeler şartlı ifadelerdir.Yaptı veya yapıyor anlamına gelmez.! Bu ifadelerle Allah bunları yapmaya kadir olduğunu, şayet isterse yapabileceğini bildirmektedir. Yani böyle bir şey yapmış değildir. ------------ Cuma-5: Ayrıca Kuran’da ilmi ile amel etmeyenlerin, başkalarına nasihat verip kendi nefsini unutanların (bu tutum ve davranışları) Kitap yüklü merkeplerin (taşıdıkları kitaplardan yararlanmama) durumuna benzetilir. (Cuma suresi 5. ayet) A’raf-176: Biz eğer dileseydik,(iradesine müdahale edip inkara saplanmasını engellemek suretiyle) onu mesajlarımızla yüceltir üstün kılardık; fakat o hep (bu dileğimizin önünde engel olan) dünyaya sarıldı ve azgınlaşıp yalnızca kendi arzu ve heveslerinin peşinden gitti.Bu bakımdan böyle kimsenin durumu (kötü tutum ve davranışları) bir köpeğin durumu gibidir.Öyle ki,onun üzerine korkutarak varsan da dilini sarkıtıp solur,kendi haline bıraksan da. (İşte yalnızca dünyaya sarılan,arzu ve heveslerinin peşinden giden bu tip azgın insanı söz konusu olumsuz durumdan vazgeçirmeye çalışsan da vazgeçmez, onu kendi halinde bıraksan da hidayet olmaz.) Bizim ayetlerimizi yalanlamaya kalkan (ve dünyaya sarılıp yalnızca arzu ve heveslerinin peşinden giden azgın) topluluğun hali işte böyledir.Öyleyse bu kıssayı onlara anlat ki düşünsünler. اي ولو لزم العمل با لايات ولم ينسلخ منها لرفعناه بها وذلك ان مشئية الله تا بعة للزموه الايات الا تري الي قوله ( ولكنه اخلده الي الارض ) تفسير الكشاف) ) وهذا الذي آتاه الله آياته، يحتمل أن المراد به شخص معين، قد كان منه ما ذكره الله، فقص الله قصته تنبيها للعباد. ويحتمل أن المراد بذلك أنه اسم جنس، وأنه شامل لكل من آتاه الله آياته فانسلخ منها. ه إلى منازل الأبرار من العلماء . بها بسبب تلك الآيات وملازمتها بها لو شئنا لرفعناه أي: ولو لزمها لرفعناه وهو من قبيل نزع الخف قبل الوصول إلى الماء والمصير إلى المجاز قبل أوانه والمعنى : إن هذا الكافر إن زجرته لم ينزجر ، وإن تركته لم يهتد ، فالحالتان عنده سواء ، كحالتي الكل İnsan davranışlarını anlamının bir yolu da hayvan davranışlarını incelemektir. İnsanlar, bazı olumsuz davranışları ya da kişilik özelliklerini hayvan davranışlarına benzeterek anlatmaya çalışırlar. İnsanlığın bu etkili ifade biçimi, Yüce Allah tarafından Kuran’da da kullanılmıştır. Bazı insanların (ruhen) maymun karakterine çevrildiğini açıklayan ayetleri, aşağılık kompleksi, üstünlük isteği ve cimrilik özelliği, insan davranışlarının eşeğe benzetildiği ayetleri, anlayışsızlık, bilgi davranış uyumsuzluğu ve iletişimde ölçüsüzlük, insan davranışının köpeğe benzetildiği ayeti ise, insanın doyumsuzluğu ve buna bağlı ortaya çıkan sıkıntı olarak ele alacağız. Allah Kuran’da,helal haram gözetmeyen, verilmiş nimetleri hak ve eşitçe paylaşmayan, bölüşmeyen zihniyeti eleştirmiştir. Mal düşkünlerini, mülkü mezara götürecekmiş gibi davrananları, para ile güç devşirip hegemonya kuranları, para ile üstünlük taslayanları, para ve malla övünenleri, para ile kendini değerli zannedenleri, paraya kul olanları; Aç gözlü aşağılık maymunlara ve domuzlara benzetir. ( Bakara 65, A’raf 166, Maide 60. ayetler) Kuran’da ki tüm yasaklar insanların nefislerine hâkim olması için ruhî bir terbiyedir. İlgili ayetlerde bahsedilen kişiler. hırs, tamah ve açgözlülükleri yüzünden bir türlü yola gelmediler. Mal mülk hırsı karakterlerini bozdu. Akılları tutuldu, vicdanları paslandı, yürekleri karardı. Verdikleri sözle çeliştiler. İşlerine gelmeyince şeriatlarını (hukuklarını) çiğneyebildiler. Arzu ve iştahlarına gem vuramayan böylesi tipler “maymun iştahlı” olmaları yüzünden perişan oldular. Çünkü tıpkı bir maymun gibi davranıyorlardı. Hiçbir şeyde sebatları yoktu. Şeriatı (hukuku) çıkarları uğruna ilk çiğneyen yine kendileri oluyordu. Görüldüğü üzere maymunluk, domuzluk ve tağutluk dünya malına dalmak, doymak nedir bilmeyip fazlası gelse yine istemek, günah, saldırganlık, haram yiyicilik ve eli bağlı olmak (cimrilik) ile ilgilidir. Böylesi açgözlü, muhteris tiplere de “aşağılık maymunlar ve domuzlar” denmiştir.Bu ifade de hakaret değil bilakis etkili bir ifade biçimi vardır. Kuran, herhangi bir makam sahibine veya zenginlere kulluk eden, her denilene çanak tutma özelliği sergileyen karakterleri; Dilini sarkıtarak soluyan köpeklere benzetir.(Araf suresi 176 ) Hz. Peygamber; mal, servet, çevre, nüfuz sahibi olan şımarık Mekkeli müşriklere; mülk Allah’ındır! Yani tabiattaki her şey tüm insanların ortak malıdır. Sadece size emeğinizin karşılığı olan bir pay vardır (Nisa suresi 32), gerisini ihtiyaç sahipleri ile paylaşıp bölüşmelisiniz diyor. Allah, Fussilet suresi 10. ayette de şöyle buyurmaktadır. Fussilet-10: Orada (yerde) onun üstünden kökleri yerin derinliklerine kadar giden dağlar var etti, onda bereketler yarattı ve isteyip arayanlar için EŞİT OLMAK ÜZERE oradaki rızıkları dört günde/mevsimde yetiştirilmek üzere takdir etti. Ayrıca söz konusu ayete ‘’فمثله كمثل الكلب ‘’… herhangi bir makam sahibine veya zenginlere kulluk eden, her denilene çanak tutma özelliği sergileyen bazı insanların bu menfi karakterleri; ‘’köpeğin ki gibidir‘’ deniliyor.O,köpeğe benziyor,denilmiyor.Eğer ‘’هو كا لكلب‘’ huve kelkelbi ‘’şeklinde olsaydı,o zaman söz konusu şahsın kendisi köpeğe benzetilirdi.Ama ayet öyle değildir.Şahsın kendisi değil,onun negatif tutum ve davranışlarında bir benzetilme yapılmıştır..2-Köpekler niye sık nefes alır.? Çoğu memeli gibi köpekler de bazı fiziksel fonksiyonlar sayesinde vücut ısılarını kontrol edebilme yeteneğine sahiptirler. Termoregülasyon olarak adlandırılan bu yetenek sayesinde köpekler değişik iklim ve hava şartlarına uyum sağlayabilirler.Çoğu memeli terleme yoluyla vucut ısısını dengeler.Ancak köpek derisinde ter bezleri olmadığı için onlar sık nefes alarak ısıyı dengelerler...Bu şekilde daha çok oksijen solur ve buharlaşmayı,haliyle serinlemeyi çabuklaştırır.Evet köpeklerde insanlarda olduğu gibi ter bezleri bulunmamakta, dolayısıyla vücuttaki sıvı fazlası ve toksinler bu yolla atılmamaktadır.Köpekler bunu ağız yoluyla gerçekleştirmektedirler.Bu nedenle her zaman daha sık nefes alıp vererek vücut ısılarını dengelerler ve bir nevi terleme işlevlerini yerine getirirler.. İşte köpeklerdeki bu durumun nedeni bilimsel olarak yirminci yüzyıldan önce bilinmiyordu. .Kur’an,hidayet ve doğru yoldan yüz çeviren, dünyaya saplanıp nefsinin hevasına uyup azmış kimsenin misalini köpeklerin sık dillerini sarkıtıp nefes aldıklarınkine benzetmiştir...!!! Özetle,burada da belli bir şahıs söz konusu olmadığından bu meçhul kişinin azgınlık,kötü tutum ve davranışları diğer canlı türlerinin davranışlarına benzetilmesinde hiçbir hakaret söz konusu değildir. Zira burada belli bir kişi veya belli bir guruba vurgu yapılmış değildir ki bir hakaret olsun.çünkü burada isimi belirtilmeyen birinin azgınlıkları, kötü tutum ve davranışları diğer bazı canlılarınkine benzetilmiştir, bu şekilde ise hakaret yoktur. Ayrıca kur’an da ne merkep,ne domuz ve ne de köpek için pis hayvanlar ifadesi de geçmiyor. Sadece bunların etleri insan sağlığına zararlı olduğundan etlerinin tüketilmesi yasaklanmıştır. Yani bu tür hayvanlara bile bir hakaret yoktur,insana nasıl bir hakaret olur? İşte kur’an, kişinin veya toplumun inanç ve eylemlerine bakmaksızın bütün insanları değerli ve saygın bir varlık olarak görüyor. İsra-70: Gerçekten biz insanoğlunu /tüm insanları değerli ve saygın kıldık…’’deniliyor.devamı gelecek. Saygılarımla. ----------------------
  2. Uydurma,yalan,iftira ve batıl rivayetlerden bir örnek !!!, 1: Muhammed: Allah bana“"Sen olmasaydın alemleri yaratmazdım habibim. " dedi Bu vb.rivayetler hz.peygambere bir udurma,yalan ve iftira olup,kur’an’ı kerimin verdiği mesajlara da aykırıdır.Aşağıdaki Arapça kaynaklarında da geçtiği gibi gerek hadisleri araştıran alimlere göre,gerekse ( اللجنة الدائمة ) adındaki ''Fetva Kurulu’’ kararına göre bu vb.rivayetler hadis olmayıp,tamamen batıl,yalan,iftira ve uydurmalardan ibarettir. قد رويت أحاديث باطلة وموضوعة بهذا المعنى ، فمن ذلك : (لو لاك ما خلقت الأفلاك) ذكره الشوكاني في "الفوائد المجموعة في الأحاديث الموضوعة" (ص 326) وقال : قال الصغاني : موضوع اهـ قال الألباني في "السلسلة الضعيفة" (282) : موضوع اهـ وسئل شيخ الإسلام ابن تيمية رحمه الله : هل الحديث الذى يذكره بعض الناس : لولاك ما خلق الله عرشاً ولا كرسياً ولا أرضاً ولا سماء ولا شمسا ولا قمرا ولا غير ذلك صحيح هو أم لا فأجاب : ليس هذا حديثا عن النبى صلى الله تعالى عليه وسلم لا صحيحا ولا ضعيفا ، ولم ينقله احد من أهل العلم بالحديث عن النبى صلى الله تعالى عليه وسلم ، بل ولا يعرف عن الصحابة بل هو كلام لا يُدْرَى قائله اهـ. مجموع الفتاوى (11/86-96) . وسئلت اللجنة الدائمة : هل يقال : إن الله خلق السماوات والأرض لأجل خلق النبي صلى الله عليه وسلم وما معنى لولاك لما خلق الأفلاك هل هذا حديث أصلا ؟ فأجابت اللجنة : الحديث المذكور فهو مكذوب على النبي صلى الله عليه وسلم لا أساس له من الصحة اهـ . فتاوى اللجنة الدائمة (1/312) . Kaynaklar: 1- Bkz: ("الفوائد المجموعة في الأحاديث الموضوعة" (ص 326) ‘’İmam eş-Şevkani’nin eseri.’’ ‘’ ‘’ 2- Bkz: ( "السلسلة الضعيفة" (282) ‘’İmam Elbani.’’ ‘’ ‘’ 3- Bkz: ( مجموع الفتاوى (11/86) ‘’İbni Teymiyye ‘’ ‘’ ‘’ 4- Bkz: (312 /فتاوي اللجنة الدائمة – 1 ) Ayrıca yüce Allah tarafından hz.Muhammed bu şekilde muhatap alınmış olsaydı,bu bir vahiy olup,kur’an da da olması gerekirdi.Çünkü yüce Allah ancak vahiy yoluyla ona hitap edebilir.Peki niye böyle bir ayet kur’an da yoktur? İşte görüyoruz ki,hadis adı altında neler uydurulmuş ve hz.peygamberin asla söylemediği şeyler ona nasıl isnat edilmiştir.! -------------------------- 2-Ahzab-56.ayetin doğru meali şöyledir. Ahzab-56: Şüphesiz Allah ve O'nun melekleri (kur’an’ı tebliğ etme hususunda) Peygamber'i desteklerler; ey iman edenler, siz de onu destekleyin ve tam bir teslimiyetle (onun tebliğ ettiklerine) teslim olun! ‘’şeklindedir. ويكون معنى الآية حينئذٍ كالتالي: إنّ الله وملائكته يقدّمون عنايتهم وصلتهم وعطاءهم ومحبّتهم ورحمتهم للنبيّ، فهلمّوا أيها الناس ويا من تؤمنون بالله ورسوله لكي تقدّموا أنتم أيضاً كل عناية وصلة وعطاء ومحبة للنبي وارفعوا دعوته (الموقع الرسمي للشيخ حيدر حب الله ) Saygılar.
  3. Nebe-31-34.ayetlerin doğru mealleri şöyledir. 31-Şüphesiz (kadın erkek kötülüklerden) sakınanlar için ödül vardır. 32-Bağçalar ve üzüm bağları. 33-Ve hepsi bir seviye tomurcuklar (gül ve çiçek bahçeleri); 34-Ve dolu dolu kadehlerde sunulan içecekler. ''şeklindedir. (الله اعلم) // Saygılar.
  4. Nisa-6.ayetin açıklamalı doğru meali şöyledir. Nisa-6: Yetimleri deneyin. Evlenme çağına (büluğa) erdiklerinde, eğer reşit olduklarını/ aklen olgunlaştıklarını görürseniz, mallarını kendilerine verin. Büyüyecekler (ve mallarını geri alacaklar) diye, israf (aşırılık) ederek ve aceleye getirerek mallarını yemeyin. (yetimle ilgilenip emek veren) kim zengin ise, (yetim malından yemeğe) tenezzül etmesin/imtina etsin. Kim de yoksul ise, örfe uygun bir biçimde (yetime sunmuş olduğunuz hizmet ve emeğin karşılığı kadar) yesin. Mallarını kendilerine geri verdiğiniz zaman da yanlarında şahit bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter. وللوصي أن يعمل في مال اليتيم وما يأكل منه بقدر عمالته Bu ayet, yetimin malını artırmak-değerlendirmek için ticaret yapan VASİ-VELİ her kimse, örfe uygun emeğin karşılğını/yani ücretini alabilir.Fakat bu VASİ-VALİ muhtaç değilse,buna tenezul etmemsi tavsiye edilmiştir. Ama VASİ-VELİ yoksul ise,örfe uygun emeğin karşılığını alabilir’’mesaıjını vermektedir. Nisa-6.ayete geçen ( فليستعفف) ‘’felyesta’fif’’ kelimesinin anlamı ‘’o kimse emeğin karşılığına tenezzül etmesin,bundan imtina etsin’’şeklindedir. Yani bazı mealciler ( يستعفف ) ‘’yesta’fif ‘’kipini’’Türkçeleştirmek suretiyle yanlış bir anlama sokmuşlardır.Halbu ki Arapça da ( استعفاف ) ‘’iffetli’’ olmak değil,belki ‘’imtina olmak, tenezzül etmemek ‘’anlamındadır. Herhalde mesele anlaşılmıştır. Yani bu vasi-veli,emeğinin karşılığını,ücretini örfe uygun şekilde alabildikleri için ‘’ kesin şekilde yemeyin, haramdır dememiştir.!!! Arapça lügatlarında bunun anlamı böyledir. (معنى عفاف في معجم المعاني الجامع ) :العفاف الامْتِنَاعُ ، الانْكِفَاءُ عَمَّا لاَ يَحِلُّ وَلاَ يَجْمُلُ قَوْلاً أَوْ فِعْلاًا İşte görüldüğü üzere doğru mealde anlaşılmayan bir durum yok,bu ve daha nice ayetleri sorunlu yapan ise hatalı meal ve yorumlardır. Saygılar.
  5. HZ:AİŞE’NİN EVLİLİK YAŞI ? Hz. Ebû Bekir’in kızı Aişe ile Hz. Muhammed’in bu nikâhı, Bazı Hadisçiler ve sapık düşünceler ile farklı yönlere çekilmiştir. Cübeyr ile Aişe arasındaki sözün “Sahih” kaynaklardan nakledilmesi, bize bazı gerçekleri de göz önüne getirirken, Başta “Hadis Âlimi” olarak görülen İmam BUHÂRÎ’ nin (H.194-256/M.S.810-869) Peygamberimizin vefatından 200 sene sonra kaleme aldığı hadislerinin ve Tırmızî’nin hadislerinin ne kadar yanlışlıklarla dolu olduğunu ve “Sahih” olmadığını ortaya çıkarıyor. Şöyle ki; Hz. Ebû Bekir’in kızı Aişe’yi Mut’ım’in oğlu Cübeyr ile söz kesmesi, Müslümanlığı seçmeden önce olduysa, Bu Hz. Aişe’nin Hz. Muhammed’in Peygamberliğinin “Vahy” edildiği (M.S.610) yılından önce olması gerekir. Diyelim ki Hadisçilerin Hz. Aişe den rivayetleri; “Ben altı yaşında iken sözlendim.. ”demesi, doğru olsun.O zaman bahsedilen söz kesilmesi Hz.Muhammed ile değil, Mut’ım’in oğlu Cübeyr iledir.Onlarda yaşının küçük olmasından dolayı belirli bir olgunluğa erişmesini beklemişler ve bu sırada da tabiî ki hz.Ebû Bekir müslümanlığı seçerek,Mut’ım’in ailesinin amaçlarına ulaşamamasına neden olmuştur. En düşük ihtimal ile hz.Aişe’nin 6 yaşındaki bu söz kesilme olayı, (M.S.610) yılına tekâbül eder.Buna göre Hz. Muhammed ile Hz. Aişe’nin sözlenmesi, M.S.621-622 yıllarında olması gerekir. Tabii ki Kıyılan nikâhta M.S.624 yılında olunca, Hz.Aişe’nin Nikâh akdinin yapıldığı yaş; 20 dir. Bu konuda başta araştırmacı yazarlardan Ömer Rıza DOĞRUL (Asrısaadet’in Büyük Kadınları; ‘Hz. Âişe’ bahsi sayfa: 29-65) somut deliller ileri sürerken, Prof. Dr. Rıza SAVAŞ, Prof. Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK, Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI ve Prof. Dr. Abdulaziz BAYINDIR ile birçok günümüz İlahiyatçıların yanı sıra, Mısır-Kahire de bulunan Araştırmaları ile ünlü Tarih Prof. Muhammed Ebu Zehra da, aynı görüş ve Hz. Aişe’nin yaşının büyük olduğuna dair benzer tezleri savunmaktadır. Ayrıca kaynaklarda hz.peygamber ve hz.Aişe'nin yaşlarıyla açıklama şöyle geçer. 1-Hz.Muhammed’in doğumu 571.Miladi, 2-610 yılında,40 yaşında iken peygamber olmuştur, 3-Hz.Aişe’nin doğumu da Bi’seten/yani hz.Muhammed’in peygamberliğinden beş-altı sene öncedir. 4-Hz.Muhammed’in Medine’ye hicreti 622 yılında olmuş ve hicretten 2 yıl sonra da (yani 624) hz.Aişe ile evlenmiştir.Bunu hesapladığımızda hz.Aişen’in evlilik yaşı şöyle oluyor. 604 miladi hz.Aişe’nin doğum tarihi: 610 miladi bi’setin/nübevvetin başlangıcı: 622.Hicretin gerçekleşmesi: 624 Hz.peygamberin hz.Aişe ile evlilik tarihi: Buna göre: Miladi : 624 - 604 = 20 ( yani hz.Aişe 19 -20 yaşlarında evlenmiştir.) Saygılarımla.
  6. TALAK-4.AYETLE İLGİLİ GÖSTERMİŞ OLDUĞUNUZ MEAL HATALIDIR ! Talak-4.ayetin doğru meali şöyledir. Talak-4: Kadınlarınızdan âdetten kesilmiş olanlar ile adet görmeyenler hakkında tereddüt ederseniz onların bekleme süresi üç aydır. Hamile olanların bekleme süreleri ise doğum yapmalarıyla sona erer. Kim Allah'a saygı duyarsa Allah ona işinde bir kolaylık verir.’’ şeklindedir.’’ Çünkü kadınlardan adet görmeyenler de vardır,işte ayet buna vurgu yapmıştır.Ayrıca ‘’HENÜZ’’ifadesi bu ayette asla yoktur. Çünkü Arapçada ‘’HENÜZ VEYA HALA’’ ifadelerinin karşılığı ( مَا زِلْت) ‘’ma zalet’’ kelimesidir. Peki bu ayetin neresinde böyle bir ifade var? Vakabilmeniz için Ayetin Arapça metnini de aşağıya aldım. وَاللَّائِي يَئِسْنَ مِنَ الْمَحِيضِ مِن نِّسَائِكُمْ إِنِ ارْتَبْتُمْ فَعِدَّتُهُنَّ ثَلَاثَةُ أَشْهُرٍ وَاللَّائِي لَمْ يَحِضْنَ وَأُوْلَاتُ الْأَحْمَالِ أَجَلُهُنَّ أَن يَضَعْنَ حَمْلَهُنَّ وَمَن يَتَّقِ اللَّهَ يَجْعَل لَّهُ مِنْ أَمْرِهِ يُسْرًا ﴿٤﴾ Burada böyle bir ifade varsa gösterin, demek ayete çeviri ve yorum hatası vardır. İşte kur’an’ı sorunlu gibi yapan da bu çeviri hatası ve yorumlardır.Zaten ayetin ilk cümlesinde (من نسائكم ) ‘’min nisaiküm’’ geçiyor.Arapça da ergenlik çağına gelmeyenlere ( نساء) ‘’ NİSA’’ denilmez,ama burada kur’an ( من نسائكم) ‘’min nisaiküm’’demiş,ki NİSA’, yaşı büyük olup ergenlik çağına gelmiş kadınlara denir.!!! Demek ki,yapmış olduğunuz yorumun geçerli bir dayanağı ve anlamı yoktur...!!! Saygılar.
  7. Değerli kardeşim, Bütün kaynaklar,yani Yahudilik, Hıristiyanlık, islami kaynaklar ve bütün tarihçilere göre hz.İbrahim’in oğlu hz.İsmail kur’an dan binlerce sene önce yaşamıştır.Kur’an ise,1400 sene önce yüce Allah tarafından indirilmiştir,peki kur’an’ın inişinden ve varlığından binlerce sene önce yaşamış olan bir insan kur’an’ı nasıl yazmış olabilir.Bunu diyen o arkadaşına ne denmeli...? Buna inanılır mı? Bi araştırın bakalım,kur’an ne zaman inmiş ve hz.İsmail de ne zaman yaşamıştır.??? Saygılarımla.
  8. beymen66 kardeşim, ‘’o zamanda insanlar aynen bugun milletin sana söyleyeceklerini hz muhammede söyleyeceklerinden ki buna müslümanlarda dahildir bu ayet inmiştir ve hep evlatlıklarıyla evlenmenin hayalini kuran müminler güçlük yaşamasın hayatları kolaylayşın ve yaşam standartları artsın diye bu ayet inmiştir…’’ (diyorsunuz) 1-Değerli kardeşim,buna itırazım yok,zaten ayet bunun için inmiştir. Benim anlatmak istediğim Zeyd hz. Peygamberin gerçek evlatlığı değildi,çünkü Zeyd’in hz.peygambere evlatlığı olabilmesi için hiçbir koşul gerçekleşmemişti. Bu nedenle kur’an burada gerçek evlatlığı ifade eden (تبني )‘’tebenni’’ kelimesini değil, gerçek evlatlığı çağrıştırmayan ( ادعياء) ‘’ed’iya’’ifadesini kullanmıştır. Ama yine ayetin mesajı genel olup,ister gerçek evlatlık olsun,ister gerçek olmasın,bu evlattan boşanan kadınla evlenebileceğine dair hüküm belirtmiştir. Yani Zeyd gerçek anlamda hz.peygamberin evlatlığı değildi,geleneksel rivayetlerin anlattıkları yanlıştır diyorum. --------------------------- ‘’(şimdi hz muhammet mecbur kalmıştır çünki nikahı göklerde kıyılmıştır ve sadece müminlere örnek teşkil etmesi sebebiyle evlenmiştir diye sacmalıyacak arkadaşlar sacmalayın.yüce her seye gücü kudreti yeten allah bunu bir ayetle direk olarak yazabilirdi evlatlıklarının esleriyle evlenmek müslümanlara helaldir diye ‘’ (diyorsunuz) 2- Bir kere göklerde nikahı kıyılmıştır iddiasını yapmak veya böyle bir söz söylemek kur’an’a da aykırıdır. Çünkü yüce Allah ne göktedir,ne de birilerinin nikah memurluğunu yapar.Böyle bir inanış ise insanın imanını zedeler. Ayrıca kur’anda‘’Onu sana nikahladık’’diye şeklinde bir ifade de yoktur… Ahzab-37.ayete (زَوَّجْنَاكَهَا ) ‘’zevvecnekeha’’…Seni ona eş yaptık’’şeklindeidir,Seni ona nikahladık değil, yani nikahı kıyan Allah değildir,nikahı kıyan dul Zeyneb’in ailesidir. Bu ifadeyle yüce Allah’’ bu yapılan evliliğe onay ve imkan verdiğini belirtiyor’’. Çünkü nikahı kıyan haşa Allah olsaydı Arapça ayetinin de şöyle olması gerekirdi. (انكخناكها ) ‘’enkehnakeha’’Seni ona nikahladık’’şeklinde olması lazımdı.Ama ayet böyle değildir.Bu nedenle nikahı kıyan ailesidir,buna onay veren ve olanak tanıyan ise yüce Allah’tır. --------------------------- ‘’bu yüzden o zamanda yaşayıp görmemekle beraber şu rivayet kurandda yazan ayetlerin manasından dolayı daha yatkın geliyor akla.hz muhammed bir gün evlatlığını görmek için evine gider ama evlatlığı evde değildir eşide ev haliyle acık olup peygamberimiz onu görüp etkilenmiştir. (diyorsunuz) 3- Bu anlattığınız ve inanmaya çalıştığınız rivayetin de uydurma ve yalandan başka bir şey değildir.Çünkü,bu uyduruma rivayetinden hareket edersek,sanki o güne kadar hz.peygamber Zeyneb’i hiç görmemiş ve o gün görünce onadan etkilenmiştir. Oysa bir araştırın Zeyneb hz.peygamberin halasının kızı değil midi? bir aile gibi hep birlikte yaşamamış mıydı? hz.peygamberin halasının kızı Zeynep ve ailesi istemediği halde,israr ederek onu Zeyd ile evlendiren hz.peygamber değil miydi? Neden Zeynep ve ailesi Zeyd’i istemedikleri halde (azatlı bir köle olmasından dolayı,) hz.peygamber ısrarla Zeyneb’i onunla evlendiriyor? Halbuki o zaman hz.peygamber Zeyneb’i kendine istetseydi hiç tereddütsuz seve seve ona verirlerdi,niye o zaman bunu yapmadı? Yani bütün bunlara rağmen hz.peygamber kendi eliyle evlendirdiği halasının kızını yeni mi görüyordu ki, ondan yeni etkilenmiş olsun.? Bunun mantığı izahı var mı? Bari olayları, gördüğünüz rivayetleri akıl ve mantık çerçevesinde değerlendirin ve ondan sonra kararınızı veri İşte Hz. Resul Zeyd'in evine girdi, Zeynep'i gördü beğendi...iddiası tamamen uydurma ve yanlıştır, çünkü Hz Resul bir eve gireceği zaman önce selam verirdi - cevap gelmezse toplam 3 kere, yine cevap veren olmazsa eve girmez geri dönerdi, sahabi Hz Resul'un daha çok selamına muhatap olmak için 3 selamını da bekler sonuncuda selamı alıp eve buyur ederlerdi... - Kızı Fatıma'nın evine bile böyle girerdi. Uygunsuz ortamda olan aile evine Hz Resul'un destursuz fütursuzca girişi imkansızdır.Ayrıca bakire iken ,kendi akrabası olduğu için her anında kendisini gördüğü ve hicap ayeti de inmediği için evlilik öncesi yıllarca yanında gördüğü Zeynep'i beğenmeyip,-genç- bakire iken kendisini cezbetmeyen,kendi eli ile bizzat evlendirdiği halasının kızına -Haşa- evlendirince mi ilgi duydu Hz Resul...Bu i-ftira-ddianın mantıklı bir yanı var mıdır ? Zeyd , daha evlatlıkların eşleri ile ilgili hüküm ayeti inmeden, Hz Resul'e gelip, "Boşayayım,siz evlenin" nasıl desin.? Hangi erkek bunu yapar? Biraz mantıklı düşünmeniz gerekmez mi? İnsanın kendi namus,haysiyet ve onuruna aykırı böyle bir şey söyleyebilir mi ? Hangi erkek boşanmış eşini başkasına teklif eder? Kısaca iftira baştan sona mantık hataları ve yalanlarla dolu...! Ayrıca ben neden böyle bir yorumda bulunmuşum ? Çünkü, -Ben yüce Allah’ın kur’an da kullandığı kelime olan ( ادعياء) ‘’ed’iya’’ ifadesinden bunun böyle olduğunu anlıyorum. Acizane ben Arapça eğitimini gören ve Rabbime şükürler olsun Arapçaya vakıf olan biriyim.Arapçada gerçek evlatlık (تبني ) ‘’tebenni’’ kelimesiyle ifade edilir, ( ادعياء) ‘’ed’iya’’) ise,iddia edilen,iddia ile çağrılan vs.anlamlara gelir.Mesela: Bu kelimenin Arapça çekimini yapalım, ادعي – يدعي – ادعاء (iddea,yeddei,iddia,) gelir. ) bunlar,‘’mazi,muzari ve masdar’’ kipleridir. Anlamları ise şöyle olur: İddea/iddia etti, -- Yeddei/iddia eder veya edecek, --- İddia/ iddia etmek. .hz.peygamber Zeyd ile ne zaman tanışıyor? -Zeyd hz.Hatice tarafından hz.peygamberin velayetine verilirken yaşı 21 ve hz.peygamberin yaşı da 25.idi. Yani hz.peygamber Zeyd’i kendi evinde büyütmemiş,onu emzirtmemiş ve onu küçüklüğünde kendi evinde himaye etmemiştir,neredeyse ikisi de yaşıt sayılırdı.Ama evlatlık edinmek ise küçük yaştan başlıyor,21.yaşına geldikten sonra değil.Bu nedenle hz.Zeyd’i hz. peygamberin evlatlığı değil,kendini hz.peygamberin hizmetine ve onun davasına adamış biri olarak görebiliriz..Çünkü evlatlık edinme koşullarının hiçbiri yerine getirilmiş değildir. İşte bu yaştan sonra Zeyd hz.peygamberin hanei saadetinde kalmayı tercih ettiğinde ona bu gözle bakılıyordu, ama onların hz.Zeyd’e bu gözle bakmaları veya onu hz.peygamberin evlatlığı saymaları,onu hz.peygamberin gerçek evlatlığı yapamaz, çünkü evlatlık koşullarının hiçbiri gerçekleşmiş değildir.Ayrıca bu konuda olduğu gibi bir çok konuda da uydurma rivayetlerin etkisi altında insanlar kalmıştır.İşte bundan dolayı görüyoruz ki,yüce Allah’ın kelami olan kur’an’ı kerim bile maalesef bu uydurma rivayetlerle yorumlanmaya çalışılmıştır.Oysa kur’anın ayetlerini açıklayan yine ayetlerdir. Ayrıca bugün elimizde bulunan Kütübi-Sitte dediğimiz hadis kitaplarında hz.peygambere ait olmayan,akıl,mantık ve bilimle çelişen ve hatta kur’an’a aykırı olan nice uydurma rivayetler bulunmaktadır. Çünkü hz.Peygamberin hadisleri zamanında ve onun gözetiminde yazılıp kayıt altına alınmadı,hatta hz.peygamber kur’an dan başka kendi sözlerinin yazılmasına bile müsaade etmezdi.Bu Kütübi-Sitte ise,hz.peygamberin vefatından 200-250 sene sonra yazılmaya başlanmıştır.O da kayıtlı belgelerden değil,çünkü o zamana kadar hadisler derlenmiyor ve kitap haline getirilmiyordu, işte bu yüzden hadisler arasına nice yalan uydurma rivayetler de girmiştir.bu dediğiniz rivayet/söylenti de bunlardan sadece bir tanesidir.Ama dinimizi bu tür uydurma rivayetlerden değil,aslı,orjinali korunmuş olan sadece kur’an’ı kerimden öğrenmeliyiz. Fakat Mevcut mealleri kur’an’ın Arapça orijinal metniyle karşılaştırdığımızda maalesef yine bir sürü meal hatasıyla karşılaşıyoruz. Oysa Allah’ın kelami olan kur’an’ı kerim bu geleneksel tefsir ve meallerde bulunan bu tür hatalardan tamamen beridir. Kur’an da hiçbir sorun olmamsına rağmen,sorunlu gibi yapan işte bu tür hatalı meal ve uydurma rivayetlerine dayalı yorumlardır. -Son olarak şunu sormak istiyorum,hangi hukuk,din,örf,adet ve geleneğe göre evlatlık edinme zamanı 21 yaşından sonra başlıyor? Peki buna göre biri kendi yaşıtı sayılan başka bir insanı evlat edinebilir mi? İşte Zeyd,hz.peygamberin evinde ve himayesinde büyümemiş,21 yaşında bir adam iken hz. peygamberle yeni tanışmıştır,bu yaştan sonra nasıl onun evlatlığı olabilir? Zaten bu nedenle kur’an’ı kerim de buna (تبني ) ‘’tebenni’’ değil, ( ادعياء) ‘’edi’ya’’ ifadesini kullanmıştır. Haydi siz, yaşıtınız olan birini kendinize evlat edinin bakalım,eğer siz kendi yaşatınız olan birini evlatlık edinebilirseniz, bunu hz.peygamber için de söyleyebilirsiniz !!! Halbuki hz.peygamber Zeyd’le tanışınca onun yaşı 25, Zeyd’in yaşı da 21 idi. Ayrıca o zaman ikisinin yaşını sağlam kaynaklardan da öğrenebilirsiniz. Saygılarımla.
  9. ------------------ KUR’AN DA MATEMATİK HATASI ASLA YOKTUR! Kur’an’ın öngördüğü miras paylaşımında hiçbir hata söz konusu değildir, belki paylaşma yönteminiz yanlıştır.Çünkü paylar aşağıdaki kurala göre yapılır. Örneğin, ölen kişi bir eş, anne, baba ve üç kız bırakıyor, arkasında da bıraktığı tereke de 120 lira olsun. Önce eşe,(1/8), Kalanın ( 1/6 ) anneye, (1/6 ) babaya, ( 2/3 ) kızlara, elde kalan = 000 şeklinde paylaşılır. Bu durumda miras paylaşımı şöyle yapılır. 120 liradan ilk önce en az pay alan, asil mirasçı ve akraba olmayanın (eşin) payı verilecek,daha sonra GERİYE KALAN ne ise,asil varisler olan çocuklar ile,anne,babaya oranları verilecektir.Çünkü varisler iki katagoride değerlendirilir, birinci gurup akraba ve asil varis olanlar,(çocuklar ile anne, baba gibi) ikinci ise, akraba,mal sahibi ve asil varis olmayan eşlerdir.(çünkü eş boşanmışsa varis olamaz).Bu nedenle önce asil varis ve akraba olmayan ve daha az alan eşin payı verildikten sonra, bu defa geriye kalan tereke ne ise, asil varis ve mal sahipleri olanlara (yani anne,baba ve çocuklara) payları verilir. İşte buna göre mirasın paylaşımı şöyle yapılır. 1- Eş,( 120 liranın 1/8,i) olan 15.000 lirayı alıyor. (120-15 = 105 lira kalır.) 2-Kalan terikeden (105) liradan annesi (1/6) olan 17.5 lirayı,Babası, (1/6) olan 17.5 lirayı, alır. Buna göre: ( 105-35 = 70 lira kalır.. 3-Çocuklar da kalan (105) liranın (2/3,si olan 70 lirayı alıyorlar. Böylece herkes kendi payına düşeni aldıktan sonra elde = 0 kalır. İşte paylaşma yöntemi bu şekildedir. Yani kur’an’ın miras hukukunda hiçbir hata yoktur, hatanın sebebi ise, hesaplamanın yanlış bir yöntemle yapılmasıdır. الخ وهذا يواقق قول ابن عباس وعلي ومن وافقهما Saygılarımla.
  10. ------------------------ ZEYD,HZ.PEYGAMBERİN EVLATLIĞI MIYDI ? Zeyd bin Harise’nin hz.peygamberle evlatlık iddiası sadece bir kuruntudur,bunun hz.peygamberle bir evlatlığı söz konusu olmamıştır.İşte aşağıdaki gerekçelerle bunun ispatı.! a) Zeyd,gerçekten hz.peygamberin evlatlığı mıdı ? b ) Evlatlık olabilmesinin koşulları yerinde midi ? c) Hz.peygamber ile Zeyd arasındaki yaş buna müsait midi.? d) Zeyd,hz peygamberin kucağında veya evinde mı büyüdü.? Bu sorulara doğru yanıt verildiği zaman görülecektir ki,Zeyd’in hz.peygambere olan evlatlık iddiası sadece bir kuruntuydu. Bunun izahını yapalım: Hz.Zeyd,islamiyeten önce köle olarak hz.Hatice’nin eline geçiyor,dul ve kırk yaşında olan hz.Hatice 25 yaşında olan hz.Muhammed’le evleniyor.O zaman Hatice’nin kölesi olan Zeyd'in yaşı 21 iken Hz.peygamberin de yaşı 25 idi. Yani Zeyd hz.peygamberle çocukluk dönemini hiç geçirmemiş ve onun evinde de büyümemiştir. Peki 25 yaşındaki bir adam,21 yaşındaki bir adamı nasıl evlatlık edinir.? İkisi de neredeyse yaşıt sayılırlar. Böyle bir evlatlığın hukuki,ahlaki ve dini bir izahı var mı?. Evlatlık edinmek küçük yaştan başlıyor.21 yaşından sonra evlatlık olabilir mi?.Birinin başkasına evlatlık olabilmesi için küçük yaştan beri onun himayesinde yetişip büyümesi gerekir. Halbuki Zeyd için böyle bir durum söz konusu değildir. Çünkü,Hz.Muhammed’in doğum tarihi 571,Zeyd’in doğum tarihi ise,575 miladı.Peki bu yaştan sonra bir evlatlıktan nasıl söz edilebilir? 21 yaşında olan Zeyd bir bebek veya çucuk muydu.? Hz.peygamber ona süt mü emzirtmiş.? Onu kendi evinde mi büyütmüş ki evlatlığı olsun.? İşte bunların hiç biri gerçekleşmiş değildir. Bu nedenle Kur’an da da ifade edildiği gibi bu sadece bir iddia idi. kur’an buna ”ادعياء ”ed’iya’’ evlatlığı iddia edilen, böyle çağırılan’’diye şeklinde bir ifadeyi kullanmıştır.Yani kur’an,”تبني ” tebenni, ”gerçek evlatlıktan hiç söz etmemiştir. Özetle, Bu evlatlık kuru bir iddiaden ibarettir. Bu evlatlık için hiçbir koşul gerçekleşmiş değildir.Ve dolayısıyla Zeyd hz. peygamberin evlatlığı sayılmadığından ondan boşanmış ve dul kalmış olan Zeynep ile hz.peygamberin evliliğinde etik olmayan hiçbir durum söz konusu değildir. AHZAB-37.AYETİN AÇIKLAMALI DOĞRU MEALİ ŞÖYLEDİR. 37: Hani Allah’ın kendisine (islam nimetini) lütfettiği ve senin de kendisine iyilik ettiğin (hürriyetine kavuşturduğun) kimseye ‘’Eşini yanında tut,(sakın boşama !) ve bu hususta Allah’tan sakın’’ diyordun. Allah’ın ortaya çıkaracağı bir durumu (Zeyd’le Zeynep arasındaki geçimsizlik ve Zeyd’in boşama talebi) içinde saklıyor ve (duyulması halinde bu geçimsizliği daha da alevlendirebilecekleri hususunda bazı münafık) insanlardan korkuyordun. Halbuki (her konuda) Allah,kendisinden korkmana daha layıktır. Zeyd,eşiyle ilişkisini kestiğinde,biz seni ona eş kıldık ki,EVLATLIKLARI İDDİA EDİLENLERİN eşleriyle ilişkisini kesince,(boşayınca) onlarla evlenmelerinde müminler üzerine bir güçlük olmasın.Allah’ın emri ise her zaman gerçekleşir.’’ şeklindedir. . في ازواج ادعيائهم الخ ” Fi ezavaci ed’iyaihim…’’ evlatlıkları iddia edilenler…’’ Aşağıdaki tefsir metinlerine göre de hz.peygamberin içinde sakladığı şey Zeyd’in kendi eşiyle olan geçimsizlik ve boşama talebi idi. Bunun dışında hiçbir şey değildi.Hz.peygamberin onların bu durumunu içinde saklıyor, kimseye söylemiyordu,çünkü müşrikler,münafıklar bu durumu duysaydılar,bunu alevlendirerek boşanmaları için ellerinden geleni yaparlardı ve sonunda bakınız Muhammed kendi eliyle evlendirdiği karı kaco mutlu olamadı diye aleyhte propaganda yaparlardı. Bkz : زاد المسير ) ) والثالث : إيثارة لطلاقها، قاله قتادة، وابن جريج، ومقاتل ) قوله تعالي وتخفي في نفسك ما الله مبديه: إشارة لطلاقها ، قاله ابن جريج (تفسير الماوردي ) Bkz ) Özetle,Zeyd hz.peygamberin evlatlığı değildi ki, bu evlilik dine,hukuka,örfe veya ahlaka aykırı bir davranış olsun !!! Saygılarımla.
  11. Suheyla, 11 Mar 2010 - 18:02 tarihinde , dedi ki (Islam dinini elestirmekle insanlari elestirmek bir degildir. Biri "din" digeri insan. Eger bir arkadas Islam dinini inceleyip ve kadinlari "taşlama" ile oldurmelerini vahşi bulup, kucuk yastaki bebekleri 50 yaştan uzeri erkeklere, Muhammedin sunneti diye, verip evlendirmelerini "çirkin" bulurlarsa, bu Islam dininin bozuklugudur. Onu elestirmekle insaniyetini takip eder. Ikincisi, Kurandaki kutsallik "ogretilmis" bir dusunce idir. Gerçekle alakasi yoktur. Nitekim, oturup içindekilerini okuyunca, Kuran'daki sozlerin, - kutsallik bir yana - insaniyete karsi dolu sozlerdir. örnek: Kuran'da diger dinlere "saygi" varmi? örnek: Yabanci ulkelere gidip , orada sana camii yapmana musade verirler. Istedigin ibadeti yapmak ozgurlugun var, yabanci ulkelerde. Aynisini, yabancilar gelip Malatya, Bingol, Konya'ya gip bir kilise yapabilirlermi? Niye saygi yok diger dinlere? örnek: Diger dinler bir yana, Muslumanlar aralarinda degisik mezheplere bile saygi goztermezler. Niye Alevilere saygi gosterilmez? ) (alıntı.) ------------------------------------------------------------------ CEVAP: 1-İslam dininin temel kayanğı kur’an’ı kerimdir.Peygamberler dahil,dini bir kural ve hüküm koyamazlar.Dini hüküm ve kuraları koyan sadece evrenin yaratcısı olan Allah’tır. Peki islam dininni temel kaynağı olan kur’an’ı kerim de ‘’recm’’ denilen taşlama var mı? Zina ve fuhuş yapanın kur’an daki cezası nedir,bilir misiniz? 2-Kur’an’ı kerimin küçük yaştaki bebeklerin evlendirilebileceğine dair bir hükmü veya onayı var mı? varsa gösterir misiniz? 3-İslam dinini ve onun kitabı olan kur’an’ı kerimi (müslüman olsa bile) bilmeyenlerin söyledikleri yanlışları islam dinine hangi mantıkla mal ediyorsunuz? Eğer islam dini hakkında bir iddiade bulunur veya yorum yaparsanız,direk kur’an’a baş vurmalısınız. Eğer söz konusu hüküm kur’an da varsa tamam, yoksa ne diye cahil insanları referans gösteriyorsunuz? Evet,tekrar diyorum bu iddialarınızın dayanağını kur’an dan göstermek durumdasınız? 4-Kur’an da diğer dinlere saygı var mı? şeklindeki sorunuzun da bir anlamı yok.Çünkü kur’an’ı kerim müminlere başkalarının inançlarına asla sövmemeleri/hakaret etmemeleri emreder ve ve bunu kesin bir dille yasaklar. KUR’AN DA DİĞER DİNLERE VE İNANÇLARA SAYGI ! Enam-108:Allah'tan başkasına tapanlara (ve putlarına,kutsal değrlerine,inançlarına) sövmeyin /hakaret edip sagısızlık yapmayınn; sonra onlar da haddi aşarak ve bilgisizce Allah'a/kutsal değer ve inançlarınaza söverler…..’’ deniliyor. (Bu ayetin hükmü gereğince hiçbir kimse başkasının dinine,inancına,meşrebine,mezhebine, düşüncesine ve kutsal değerlerine asla sövemez,saygısızlık yapamaz ve hakaret edemez.Bu tür tutum ve davranışlar tamamen yasaklanmıştır…) 5-Kur’an’ı kerim camiye ne kadar saygı gösteriyor ve önem veriyorsa,kiliselere,sinagöklere vb.ibadet hanelere de aynı önemi saygı ve önemi veriyor. KUR’AN DA MABETLERİN ÖNEM VE SAYGINLIĞI ! Hac-40: Onlar,başka değil,sırf «Rabbimiz Allah'tır» dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah, bir kısım insanları (kötülüklerini) diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi,elbette içlerinde Allah'ın ismi anılan manastırlar, kiliseler,havralar ve mescidler yıkılır giderdi.Ve Allah kendi (dini)ne yardım edenlere elbette yardım edecektir Şüphesiz ki Allah (her şeyi hükmü altında tutacak kadar) güçlüdür,her şeye galiptir.''deniliyor. İşte burada ‘’Manıstırlar,Kiliseler ,Havralar,Mescitler vb.’’ aynı saygınlıkta ve birlikte zikredilmiştir. Kur’an bunlara bu sagınlığı ve önemi vermişse,bir müslüman bunun tersini yapamaz,yaparsa inandığı kur’an’a ve islam dinine aykırı davranmış olur. 5-İnsanın inancı ne olursa olsun kur’an’ı kerimde yüce Allah bütün insanlara değer vermektedir. Bunun istisnaisi yoktur. KUR’AN’A GÖRE HER İNSAN DEĞERLİ VE SAYGINDIR. İSRA-70: Gerçek şu ki,Biz insanoğlunu/bütün insanları üstün ve saygıdeğer kılmışızdır…’’ İşte insanların inançlarına bakılmaksızın her insan değerli ve saygın bir varlıktır. 6-Kur’an’ı kerimi ve islam dinini doğru öğrenmiş olan hiçbir müslüman ne kilisenin,ne de başka bir dinin Mabetlerinin yapılmasına asla karşı çıkamaz,nerede bir dinin mensupları varsa,orada kendilerine ait mabet yapma hakkına saiptirler,dinen,hukuken ve vicdanen kimse olamaz.!!! Saygılarımla.
  12. KUR’AN APAÇIK MI,AÇIKLAYICI MI ? (26:2) Şuara-1 vb.ayetlerin mevcut mealleri hatalıdır. İşte doğru meal şöyledir 1-Tâ. Sîn. Mîm. 2-Şunlar açıklayıcı kitabın âyetleridir.’’şeklindedir. İşte aşağıdaki tefsir metinlerinde de ayetin anlamı // açıklayıcı…’’ yani hakkı batıldan,doğruyu yanlıştan ayıran, ilahi mesajları açıklayan ayetlerdir…’’şeklindedir. (تفسير الجلالين ) تلك أي: هذه الآيات آيات الكتاب القرآن والإضافة بمعنى من المبين المظهر الحق من الباطل) (تفسير فتح القدير) والمراد بالكتاب هنا القرآن ، والمبين : المبين المظهر والإشارة بقوله : تلك آيات الكتاب المبين إلى السورة) ------------------------ (3:7) Ali İmran-3.ayetin mevcut meallerin bir çoğunda yine bir hata söz konusudur. Ali İmran-7.ayetin doğru meali şöyledir. 7-O ki,Kitab'ı sana indirdi; ondan bir kısmı muhkem (hüküm ihtiva eden, mânası açık ve yorum götürmez) âyetlerdir ki,bunlar Kitab'ın anasıdır. (Hüküm ihtiva etmeyen) Diğer bir kısmı ise müteşâbih (birbirine benzer çeşitli mânâlar taşıyan ve yorum isteyen) ayetlerdir.gönüllerinde eğrilik olanlar ise,fitne çıkarmak ve kendilerine göre yorumlamak için onun müteşabih (benzer) âyetlerinin ardına düşerler.Onun tevilini ise ancak Allah bilir, bir de ilimde derinleşmiş olanlar. Bunlar,"Ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır."derler.Fakat bunu aklı selim sahiplerinden başkası gereğince düşünemez.’’ şeklindedir. Bu nedenle, a) Meallerdeki apaçık ifadesi yerine //açıklayıcı // ifadesi doğrudur. ‘’Onun tevilini ilimde derinleşmiş olanlar da bilebilir..’’ c) Surelerin başındaki (Elif Lâm Râ- Tâ. Sîn. Mîm vb.) gibi ‘’hurufu mukatta’a’’söz konusu surede okunacak mesajlara farklı harflarla insanların dikkatlerini çekmek içindir. Yani var gibi görülen sorunların tek sebebi meallerdeki çeviri hatasıdır. Kur’an’ın Arapçasında ise hiçbir sorun yoktur !!! Saygılarımla.
  13. Sn TAKLAMAKAN,diyorsunuz ki, ''Yorumuma katılmamak sizin tercihiniz. Ortada bir Matematik yanlışı var. Ve bu Kuranda. Kim yaptı bu yanlışı. Muhammed ve ekibi mi , Allah mı, Sorum bu. Üç kız evlata mirasın 2/3'ü, ana ve babanın her birine 1/6, karısına 1/8 kalacaktır.Bu durumda: (2/3)+(1/6)+(1/6)+(1/8 )= 27/24 = 1,125 bulunur. Oysa ki sonucun 1 çıkması gerekirdi. Bu açık bir şekilde hatadır.’’(sizden alıntı) Kur’an’ın öngördüğü miras paylaşımında hiçbir hata söz konusu değildir.Ama paylaşma yönteminiz yanlıştır.Çünkü payların hesaplanması avl yöntemiyle değil,aşağıdaki yönteme göre yapılmalıdır. Örneğin,ölen kişi bir eş, anne, baba ve üç kız bırakıyor, arkasında da bıraktığı tereke 120.000 lira olsun. Önce eşe,(1/8), Kalanın ( 1/6 ) anneye, (1/6 ) babaya, ( 2/3 ) kızlara verilir, elde kalan = 000 şeklinde olur. Bunun detaylı açıklamsı da şöyledir. 120.000 liradan ilk önce en az pay alan,asil mirasçı ve akraba olmayanın (eşin) payı verilecek,daha sonra arta KALAN ne ise,asil varisler olan çocuklar ile,anne,babaya oranları verilecektir.Çünkü varisler iki gurupta değerlendirilir, birinci gurup akraba,mal sahibi ve asil varis olanlardır (çocuklar ile anne,baba gibi).İkinci ise, akraba ve asil varis olmayan eştir (çünkü eş asil varis olmadığından boşanmışsa varis olamaz).Bu nedenle önce asil varis olmayan ve daha az pay alan eşin payı verildikten sonra,bu defa arta kalan tereke ne ise,asil mal sahipleri olan varislerin payları verilcektir. (yani anne,baba ve çocukların payları) İşte buna göre mirasın paylaşımı şöyle yapılır. 1- Eş,(120.000 liranın 1/8,i) olan 15.000 lirayı alıyor. (120.000-15.00 = 105.000 lira kalır.) 2-Kalan terekeden (105.000 liradan) annesine (1/6) olan 17.500 lira,babasına da (1/6) olan 17.500.lira verilir.Buna göre: 105.000-35.000 = 70.000 lira kalır.. 3-Çocuklar da kalan (105.000) liranın (2/3,si olan 70.000 lirayı alıyorlar. Böylece herkes kendi payına düşeni aldıktan sonra elde = 000 kalır. Yani kur’an’ın miras hukukunda hiçbir hata yoktur,hatanın sebebi ise, hesaplamanın yanlış bir yöntemle yapılmasıdır. Saygılarımla.
  14. Sn.yakup, '' yedi gök içinde (arasında güneş, ay ) var dünya göğü, güneş göğü şeklinde ....'' (diyorsunuz) Göstermiş olduğunuz İlgili ayetin meali yanlıştır,doğrusu şöyledir. NUH-15-16.AYETİNLERİN DOĞRU MEALLERİ ŞÖYLEDİR! NUH-15:(Araştırma gözüyle) Bakmıyor musunuz! Allah yedi semayı/manyetik mekan kuşaklarını nasıl birbiriyle uyumlu yaratmıştır. NUH-16: Ve semaları/evreni yaratırken onlarla birlikte ayı bir nür (yansıtıcı),güneşi de ışık ve enerji kaynağı yapmıştır.''şeklindedir. (- قال قطرب : فيهنّ بمعنى معهنّ ، أي : خلق القمر والشمس مع خلق السموات ، كما في قول امرىء القيس Bu nedenle '' yedi gök içinde (arasında güneş, ay ) var dünya göğü, güneş göğü'' şeklindeki yorumunuz mesnetsiz olup,gerçekle bir ilgisi yoktur. İşte güneş,ay yedinci gökte değil,böyle bir ifade kur'an'a değil,belki çevirisi hatalı olan meallere dayanır.Kur'an'a göre Dünya,ay ve güneş aynı semade/uzayın manyetik kuşağındadır.Çünkü dünya güneşin bir uydusu,ay da dünyanın uydusudur ve böylece dünya,ay ve güneş aynı manyetik kuşakta/semada bulunurlar.İşte buna birinci sema denir. 1.Sema, Güneş sistemi ile birlikte temsil ettiğimiz uzay mekanı (yani birici sema,gök). Yaklaşık olarak 6.5 trilyon km’dir., Ayrıca birinci Semadan söz etmişken diğer semalara da bir göz atalım, 2-Galaksimizin temsil ettiği uzay mekanı ( ikinci sema,gök).Bunun kutru ise,30-100 bin ışık yılıdır. 3-Galaksi gurubumuzun temsil ettiği uzay mekanı (üçüncü sema,gök).Bu üçüncü sema galeksi gurubumuzun seması 2 milyon ışık yılı... 4-Galaksi guruplarının ortaklaşa temsil ettiği evrenin merkez radio manyetik mekanı. (dördüncü sema,gök) Evrenin iç çekirdeği sayılan galaksiler guruplarının toplu mekanı dördüncü sema 100 milyon ışık yılı çapındadır. 5-Kuasarların temsil ettiği evren mekanı (beşinci sema,gök).1 milyon ışık yılı mesafede. 6-Kaçan yıldızların temsil ettiği genleşen evren mekanı ( altıncı sema,gök). 20-100 milyar ışık yılı mesafededir. 7-Bunun dışındaki evrenin sınırsız sonsuzluklarını temsil eden evren mekanı (yedinci sema,gök). Bu semalardan birinden diğerine intikal,hem hız yetersizliği yüzünden hem de manyetik gerilimleri aşaması yönünden imkansızdır.Bu semalara intikal için ışık hızını aşmak,maddi hüviyeti terk etmek gerekir. (alıntıdır) Yani Kur’an yedi kattan değil,yedi farklı manyetik mekan kuşaklarından söz ediyor.(الله اعلم) Saygılarımla.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.