Gücüm kalmıyor sevgili.. Tükeniyorum.. Tüketiyorsun.. Ben seninle olmak istedikçe sen beni itiyorsun.. Seninle dolu içimi görmüyor ya da görmek istemiyorsun... Sana her yeni gün bir adım daha yaklaşmaya çalıştıkça sen üç adım geri kaçıyorsun... Görmeyi istemediğin yürek öylesine seninle doldu ki acıyor artık. Söylediğin her söz, biraz daha dağlıyor yüreğimi.. "Seni seviyorum" diye haykırmak istedikçe dünyaya susturuyorsun, kapatıyorsun ağzımı. Ama kaybediyorsun sevgili, aslında uzaklaşan kendin
Sevdanın denizlerinde rotasız bir gemiydim.
Sana yolculuğa çıkmadan önce,
Bütün aşklarımı, acılarımı, sevinçlerimi bir kenara koyup,
Azıksız birtek yüreğimle baş koymuştum bu yola.
Yolum uzundu, karmaşıktı ve tehlikeliydi...
Tüm bunları biliyor, bile bile lades dercesine
İstiyordum bu sefere çıkmayı...
Ancak ben sana ulaşmaya çalıştıkça sen kaçıyordun.
Senin yanında olmak, sesini duymak için
Sarfettiğim bu çaba öylesine güzeldi ki...
Bir gün ışığın göründü uzaktan, işte ordaydın!
Arka
Mektup yazdım sana. Veda anlatan satırlarım, bana gülümseyişini hatırlatarak yok oldu kalemimde. Burası karanlık, ruhum gibi... “Nasılsın ?” diye soranlara “eksik” diye cevap veriyorum bu aralar. Kızıl bir mehtap yükseliyor her akşam sahilin üzerinden. Hafif bir rüzgar selam getiriyor sanki senden bana. Bana selam söylüyor musun?
Hayallerim vardı, başarılarım vardı, çöpe atıldı hepsi, sanki önemsiz bir kağıt parçasında yazılmış , okunmamış hikaye gibi. Başaramadıklarım suçum oldu. Mahkum edi
O olmazsa yasayamam." demeyeceksin. Demeyeceksin iste. Yasarsin çünkü. Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kirilirsin. Ve zaten genellikle O daha az sever seni, Senin O'nu sevdiginden. Çok sevmezsen, çok acimazsin. Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsin hem.
Çalistigin binayi, masani, telefonunu, kartvizitini... Hatta elini ayagini bile çok sahiplenmeyeceksin. Senin degillermis gibi davranacaksin. Hem hiçbir seyin olmazsa, kaybetmekten
Son sözümdü, bir alacakaranlık vakti söylenen.
Dinlemedin, dinleyemedin!
Sen de Ben de tükenmiştik... tıkamıştık kulaklarımızı, ne duyabilirdik ki?
Hiç… koca bir hiç!
Umutlar, umutlarımız vardı bizim. Onlar bir pencereden girip öbür pencereden kaçamak yapıyordu, yakalayamadık umutlarımızın cereyanını...
Sen izin vermedin...
Yalvarmıştım Sana, hatırlar mısın?
Hadi hatırla !
Tut, tut onları, hadi sevgilim!
Tutamadın! Bıraktın, üstelik tam da yakalamıştın ensesinden..
U
oynamak hayatın cilveleriyleriyle...yorgun düşen yürekler,kovalamaktan mı yorulur yoksa yakalayamamak mı yorar?
Başalayan herşey dedik ya,belkide başlamamıştır bile kalp çarpıntıları...Kalp öyle bir şeydirki bir defa çarpmaya görsün,ıssız kumsallarda esen hırçın rüzgarlar gibidir...
Ağaçların gövdelerini sarar,yapraklarından damlatır yaşlarını...Fırtınalar koparır bir damla kumsalda.Beyaz tanecikleri birbirine katar adeta.Sahilleri dövdürür kızgın dalgalara...Hani hep hayellerimizde ol
yitik öyküdür, tarihten iki ayrı coğrafyaya damlayan, iki yürekte durmadan kanayan
seyduna ile şahrud
yüreklerinin akarken bıraktığı izi birbirlerinin gözlerinde aradılar, yoktu
iki iklim farkıydılar...
ne zaman gözgöze gelseler yangın çıkmayacak denli uzaktılar
yalnızca aynaların dökülen sırrına yansırdı üçüncü bir kente düşmüş suretleri.
şahrud gökyüzü geliniydi, yüzüne bulut inse donardı masal gözleri
bir solukluk rüzgarda bile kanardı usul usul gelincik bed
Günlerdir nefesim bile boğazımı tıkıyor. Nefes almak ta bazen zor gelirmiş insana.. Sessiz çığlıklarım, gülümseyen gözyaşlarım var. Kırıldım artık, dargınım hayata da..
Herkesi görüp te dokunamamak, kimselere anlatamamak içimden geçenleri.. Soyutlanmış bir zaman diliminde sıkışıp kalmışçasına.. Bunca kalabalığın arasında yalnız, yapayalnız hissetmek kendini.. Herşey o kadar sessizce oluyor ki, sesimin yankısı kırıyor tüm bedenimi.
Ben bu kadar yalnız, bu kadar ıssız değildim...
Bazen
Ateş bir gün suyu görmüş…
yüce dağların ardında…
sevdalanmış onun deli dalgalarına,
hırçın,hırçın kayalara vuruşuna...
Yüreğindeki duruluğu demiş ki suya;
gel "Sevdalım ol" hayatıma anlam veren, mucizem ol...
Su dayanamamış ateşin gözlerindeki sıcaklığa,
"Al " demiş.. "Yüreğim" sana armağan…
Sarılmışlar ateşle su birbirlerine sıkıca..
Kopmamacasına…
Zamanla Su; buhar olmaya, ateş kül olmaya başlamış...
Ya kendisi yok olacakmış, ya Aşkı..!
Baştan alınlarına yazılm
Biliyorum şaşıracaksın
Son sözler gibi gelecek kulağına
Yoo yanılmıyorsun.
Son sözler bunlar.
Bu uzaklığı kaldırmak için ortadan
Sadece bir ufacık his'tik, sen bana ben sana
İki satır lâf, iki mısralık şiirdik
Bir gülücüktük
Bir soru isareti
Oysa daha fazlasını istemek bencillik mi?
Anla artık!
Sözler var ama satırlar yetersiz
Düşünceler var ama sayfalar yetersiz.
Duygular var ama mısralar yetersiz.
Anla artık biliyorum bir sen var, bir de ben
Uzak uzak yerlerde ayr
gittiğin yer bir yağmur damlası kadar yakın
gittiğin yer bir uçurum kadar uzak
herkes yeniden yazgısına kanacak
gittiğin yer kalbimde hep kan kadar sıcak
gittiğin yeri anlamak
gittiğin yeri ağlamak
bir çerçevede yarım bir gülüş
ve yalnız bir fotoğraf bırakarak
yine bahar açacak, güvercinler uçacak
gittiğin yerlerde sana kimler bakacak?
gittiğin yer bir yağmur damlası kadar yakın
gittiğin yer bir uçurum kadar uzak
seni benden zaman, seni ölüm alırdı ancak
Biz aşk bahçemizi küçük tuttuk
seninle
içinde güvensizlik ağaçları,
küstüm otları
kendini saklama çiçekleri
Özlem kirlibir kan gibi yüreklerimizi boğmasın
yalnızlık karanllık bir orman gibi
çökmesin içimize diye
biz aşk bahçemizi küçük tuttuk seninle
Önümüzde dokunuşlardan uzak,
İnsafsız ve çok uzun bir kış var diye
koca bir yaz kendini saklama çiçeklerini
suladık durduk yalnızca
Biz aşk bahçemizi küçük
çok küçük tuttuk seninle...
Cezmi ERSÖZ
Hiçbir şeye yetemediğin anLar vardır.
Yaşadığın her şeyin sabun köpüğü oLduğunu anLadığın,
BaLoncukLar teker teker patLarken,
Her şeyi kaybettiğinin farkında oLup da, hiçbir şey yapamadığın.
BinLerce cevapsız soru içinde, hayata cevapsız kaLdığın,
KimseyLe konuşmak istemeyip, kendine çağrıLarını biLe meşguLe aLdığın.
"Ben güçLüyüm" yaLanını her söyLediğinde aynaya,
Yüzün kızarır böyLe zamanLarda.
Hayat güçLüdür.
Gerçeği biLmek kimseye bir şey kazandırmayacağından,
Herke
Unutmayacağım ve hayata inat ağlayacağım sana….
Seni kalbimde taşıyacağım… yarınlarımda saklayacağım…
Savrulup gittiğinde ömrüm
Son nefesimde seni sayıklayacağım….
Unutmayacağım…. Hayata inat seni….
Yıllar bendeki beni çürütse de …ben kalbimi ayrı tutacağım
Çünkü seni taşıyacağım orada….
Rüzgarlara inat, güneşte bakacağım kalbimdeki sana…
Anılarımıza inat bugünümde hissedeceğim aldığım her nefeste
Sana dokunamadığımda.. kalbinin atışlarını duyacağım kulağımda
Sen benden uzakt
Yalnızca yağmur yağdığında seviyorum bu şehrin insanlarını..
Herkesin yüzü gözü ıslak,
Başları eğik omuzlarının arasında..
Yağmur yağdığında... Herkes..
Benim hep olduğum gibi...
Ceyhun Yılmaz
Daha ne kadar derin yaralara ev sahipliği yapacak kalbim bilemiyorum.
Kokunu özleyeceğim en çok biliyorum.....
Bir tek kokudur geçmeyen zamanla
Her duyulduğunda biraz daha keskinleşen.....
Hala burnumda seni düşündükçe içimi yakan kokun...
Birde gözlerin, güneş açınca deniz rengini alan gözlerin, Sen bilmezsin bakmaya doyamazdım gözlerine,
Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettin
Bu yaşlar utangaç boynumun kolyesi olsun...
Bana sarıldığında vücudumu saran sıcaklığın yer
Neden?
Neden olacak, korkuyorum!
Korkuyor musun?
Evet ya, korkuyorum.
Cunku seni seversem hemen huyun suyun degisecek.
Sende sevdigim seyler farklilasacak.
Simaracaksin. Begenmez olacaksin artik beni.
Cunku ben artik muhtac olmus olacagim sana, senin
gozunde.
Oyle degil mi?
Bilmez misin?
Muhtac olmak acizliktir.
Simdi seni sevdigim icin cezalandiracaksin beni
biliyorum!
Hor goreceksin.
Bekleteceksin.
Aramayacaksin.
Menfaatlerin on plana cikacak.
Sayet menfaatlerinide sevm
Eger mükemmellik;
Senin aramamana karsilik gurur yapip aramamaksa,
Kizdigim anda icimden sana sarilmak gelse de ders vermek icin soguk davranmaksa,
En özledigim anda çok sabirli ve dayanikli oldugumu göstermek istercesine belli etmemekse,
Eski asklarini deli gibi kiskanirken cok anlayisli oldugumu ispatlamak icin susmaksa,
Saatlerce sadece seni düsünüp,sana aglayip biri sordugunda ''Yok canim onu düsünmüyorum'' diyip güçlü görünmeye calismaksa,
Ben mükemmel olmak istemiyorum!!Çünkü seni sa
Seni " sende" bulmadan, karanlığın içinde senin gözlerinle aydınlanmadan ne acılar akıttım damarlarımdan. Yılları hüzünle eleyip yüreğimde ne anarşist sevdalara yataklık etmişim meğer. Sevda cümlelerini bile geçmiş zaman kipiyle kuruyorum artık. Delice sevmişim ve seviliyor zannetmişim ! Meğer seviyorken ayrılıklara hüküm giymişim...
Umuda gülümserken yenik düşmüştüm uçurum gölgelerinde. Sesini yitirmiş rüzgar gibi kilit vurdum dudaklarıma. Zamanı ayrılığın durgun anılarına kurup her sabah
Güzel bir film tadındaydı yaşadıklarımız. Ve bu film üç bölümden oluşuyordu.
Birinci ve ikinci bölümün ardından üçüncü yani son bölümü oynuyoruz
birlikte. Başrol oyuncuları ise sen ve ben.
Defalarca bulup kaybettim seni. Ve artık yorgunum. Seninle bu oyunu daha
fazla sürdüremeyeceğim. Her yaşadığımız anda ben bu anı yaşadım demek
istemiyorum. Çünkü hep aynı şeyleri yaşatıyorsun bana. Önce geliyorsun
hiçbir şey olmamış gibi hayatımın tam ortasında duruyor sonra yine hiçbir
şey olmamı
Canım yanmıyor artık(!). Hayır, senden vazgeçmedim ama yine de kanımı akıtmıyorum gecelere. Gözyaşlarım yıkıyor kirli sokaklarını. Sen farkında değilsin. Yalanlarla tozlanmış üstü örtülü aşklarımızın. Kırık dökük raflarda unutulmuş iki koca kitabız. Sanki hiç okunmamış sayfalarımız. Çok kişi okumayı denemiş belki de ama yazılanları anlamamışlar. Çok kez karalanmış üstümüz. Yanık kokusu üstümüze sinmiş, yakmak istemişler bizi. Yazılanlar seçilmiyor artık, üstü kaplanmış kara bir isle. Unutmak ist
Daha ne kadar yaşayacağım seni,
Biliyor musun?
Daha ne kadar susacağım gözlerinde,
İçimden bir şeyler akıp giderken?
Daha ne kadar yol alacağım
Bilinmeyen çocukluğuna?
Daha kaç kere döneceksin arkanı bana
Uzun bir yol boyunca?
Daha ne kadar öldüreceğim seni,
Biliyor musun?
Bir yolum vardı. Bilmem kaç sapak koydum üstüne? Her yol ayrımında bir rengini bırakıp yüreğimin, öyle adımladım yolumu. Yoruldum, yürürken. Yüreğim renk değiştirirken gün geceye döndü. Güneş benimle yürümüyordu. Payıma hep gece yolculukları düştü bu bahar. İlk zamanlar önümü görebilmek için iyice açtım gözlerimi. Sonra vazgeçtim. Gözümü kapatacak, dümdüz yürüyecektim. Sona yaklaştıkça, kaçmak için çoğalttığım sapaklara bakmadan, dümdüz... Yürüyecektim. Sadece yürüyecektim.
Hangimiz dö