Şubat' 20 de annemi kaybedeli tam bir yıl oldu.O gün teyzelerim, kuzenlerim babamın evinde toplandık dua okuyoruz.Hepimizin elinde dua kitapları.Benim elimde de annemin 40 yıllık dua kitabı var.Herkes hararetli okurken tam bir sayfayı çeviriyorum ve karşıma o çok bildik dua çıkıyor.Bir yanım kan ağlarken bir yandan da gülme tutuyor beni.Çünkü dua benim meşhur çevirgel duası.
20-21 yaşlarında filanım.Erkek arkadaşımla bir ayrılıp, bir barışıyoruz.Daha bu yıl öğrendim, yükselenim akrepmiş beni
Unutmanın insana verilmiş en güzel hediye olduğunu düşünüyorum. Her yeni güne umutla, heyecanla başlar mıydık öleceğimizi unutmasak ya da belki unutamasak?
Bir düşünün; insanlar cenaze evlerinde, hastanelerde hastalarını beklerken bile sürekli acı içinde olmazlar. Bir afacan çocuk girer odaya ya da hastanede bir bebek doğar. Olur bir şeyler işte, anlık da olsa unutursunuz acınızı. Sonra o anlar daha da çoğalır ve acınız yalnızca belli belirsiz, olmadık zamanlarda hissedilen küçük bir sızı ol
Hani yabancı filmlerde izleriz ya..Cenazelerde merhumun yakınları tek tek kürsüye çıkıp az da olsa, zor da olsa merhum hakkında konuşurlar. Benim her zaman hoşuma gitmiştir bu vedalaşma şekli. Ben şahsen kendi cenazemde bunun yapılmasını istiyorum. Hiç olmazsa bir veda defteri açılmalı. Yoksa insanın birşeyler kursağında kalıyor çünkü...(Bunları yazarken izlediğim bir film geldi aklıma ki mutlaka izlemenizi tavsiye ederim. Son veda(Departures)..Bir japon filmidir, izlediğim en en naif filmdir.)
Ergenliğin en belirgin özelliği İNATLAŞMAKTIR! Ergenliğe giren kişi, var olduğunu ve varlığının ”olanların içinde” bir değeri olduğunu ”hem kendisine hem de başkalarına” ispatlamak adına, KARŞI olunacak bir şeyler bulur. Karşı olunacak bir şey bulmak, ergenlik çağından hiç çıkamamış gibi davranan bireylerle dolu bir toplumda o kadar da güç değildir )) Zira en normal işler bile çatışmaya dönüştürülerek yürür… Az önce senin söylediğin bir fikir, beş dakika sonra sana ”senin kafan sanki buna basmı
Epeyce zamandır penceremde kuşları besliyorum.Tek bir güvercinle başlamıştım, sonra o herhalde arkadaşlarına söyledi ki çoğaldıkça çoğaldılar.Hem artık sadece güvercin de değil.Serçe, karga..aklınıza ne gelirse işte.
Eskiden yalnızca bir pencereme gelirlerdi, şimdi evimin her penceresinde kuş görebilirsiniz..Apartmanımızda benim bu aşkıma karşı çıkan komşularım olduysa da, ben hiç aldırış etmedim.Bir gün bir tanesi kapıya geldi, kapıyı kızım açmıştı.Ben sesleri dinleyip niçin geldiğini anlay
Yeni güne neşe ile açarsınız gözlerinizi
bir gün önce mutsuz kapamış olsanız dahi
umutsuzluğa inat umutla.
güneş girmiştir pencerenizden
kuşlarınız camda cik cik öter
kediniz ayağınızın dibinde kıvrılmış,
bir gözü açık sizi keser uyandınız mı diye
çocuklarınız mışıl mışıl uyuyordur
sevgiyle izlersiniz.
sonra__________
kocaman bir orkestra sahne alır içinizde
karnaval olur içiniz
bahar dolar ciğerlerinize
yaşama sevincini iliklerinize kadar zerkeder.
gün hızla akarken
sahne yavaş y
Dışarıda muhteşem bir hava var..Eve hiç giresi gelmiyor insanın.Dün kızımın okulda dişi tutunca, onu okuldan alıp dişçiye götürdüm.Geri kalan zamanda halledilmesi gereken diğer işlerimizi görüp, birkaç mağaza bakıp, bir de sevdiğimiz kitabevine uğradıktan sonra sahilde aldık soluğu.
(Gerçi kızım benimle yürürken çok sinirleniyor, çünkü ben her gördüğün kuşun, çiçeğin, böceğin resmini çekmek için yürüyüşü ve onun hararetle bana anlattıklarını kesintiye uğratıyorum.. İyi ki profesyonel bir mak
İki gündür kendi çocukluğumla, çocuklarımın imkanlarını kıyaslayıp duruyorum.Benim kasaba çocuğu oluşum, onların şehirde büyümeleri, oyuncaklarımız, oyunlarımız değil kıyasladıklarım..Bilgi ve bilgiye en doğru kaynakları bulup hızla erişmekten bahsediyorum..
Annemin bize sözünü geçirebilmek için, batıl inançları nasıl kullandığı geldi aklıma.Aynı şeyi kendi çocuğuma denediğimde aldığım tepki gerçekten "vay bee" dedirtti bana.
Sizlerde küçükken çıkartır mıydınız acaba o garip sesi? Hani d
Sadece bir rüya idi aslında, ama düşündükçe, gözlerimin önüne geldikçe, ruhumda karmakarışık duygular uyandıran bir rüya. Hani "göğsüme fil oturdu" deriz ya, iki göğsümüzün ortasına. Sanki yarmış biri orayı, içine bir çuval taşı doldurup tekrar dikmiş. O vakit derin derin nefes almaya uğraşırsınız, ama ne mümkün. Çabalarınız beyhudedir, fil göğüs kafesinizin tam da üzerine oturmuştur bir kere…
İşte tam o noktadan, zaman zaman belki geçer diye yumrukladığım yerden, çatlıyor mu, yarılıyor mu,
neredeyim biliyor musun?
yalnış bir dünyada
doğru bir hayat sürmeye çalışmanın kederinde
ve en kederli anımda bile
içimi yaşama sevinciyle dolduran
bir çocuk gülüşünde...
/Melih Çoskun...
Analık nedir Annem?” derdim de anacığıma;
“Ben ol da bil” derdi Mevlânaca..
Ben ol da bil!
“Sen” oldum annem bak!..
“Sen” oldum ve bildim neymiş bu işin yürekcesi..
Hani “Köpekler bile “ana” olmasın” derdin ya hep,
o ızdıraplı yüreğinle, o engin şefkatinle..
Anlamazdık o zaman biz zamâneler..
“Zor kızım, çok zor analık”
derdin ardından derin bir iç çekişle..
Zormuş anam..
Ana olmak “Hiç” ken “Hep” olmakmış meğer..
Çoğalmakmış durmadan..
Dünyaya meydan okum
"Ahvali cihanın sırrını ferzane-i ilahiden sordum; "Ya rüyadır, ya rüzgardır, ya masaldır" dedi... Bizim ömrümüzün ahvalini söyle, acaba ömür nedir? dedim; "Ya şimşektir, veya şem'dir ve ya pervanedir" dedi... Buna gönül veren kimse için ne dersin? dedim; "Ya kördür, ya sarhoştur ya delidir" dedi... "
Ferîdüddîn-i Attâr
http://www.youtube.com/watch?v=eWsC2hbYXm8&feature=player_embedded#!
Kremalı Kek ve Gazoz
Küçük çocuk Tanrı ile buluşmak istedi. Tanrı'nın yaşadığı yere ulaşmak için uzun bir yolculuk yapacağını bildiğinden, çantasının içine kremalı kek ve gazoz şişelerini doldurdu ve yola koyuldu.
Üç blok ilerledikten sonra yaşlıca bir adama rastladı. Adam bankta oturmuş güvercinleri besliyordu. Çocuk yaşlı adamın yanına oturdu ve çantasını açtı. Çantadan içeceğini almak üzere iken adamın da aç olabileceğini düşünerek ona kremalı kekinden verdi.
Adam teşekkürle ka
ACI TORBASI...
Bir adam çok acı çekiyormuş ve her gün Tanrıya dua edip,
Neden ben? Başka herkes çok mutlu görünüyor,
ben neden böyle acı çekiyorum? Diyormuş.
...
Bir gün büyük bir umutsuzlukla Tanrıya dua etmiş:
Bana başka herhangi birinin acısını verebilirsin,
onu kabul etmeye hazırım ama benim acımı al. Artık dayanamıyorum.
O gece güzel bir rüya görmüş güzel ve çok açıklayıcı.
O gece rüyasında Tanrının gökyüzünde görünüp herkese,
Bütün acılarınızı tapınağa getirin, dediğini
Gerçeği Arian'lardan mısın?
Küçük şeylerin Kadir'ini bilmelisin o halde.
Güzel bir çiçek gördüğünde, durup seyredeceksin mesela.
Bu yolda bir Deniz gibi olacaksın.
...
Bazen durgun, bazen dalgalı
Ama balıklara yaşam olacaksın, karşılık aklına gelmeyecek.
Yaşama Sevinc'ini bulmak istiyor musun?
Yeşil yeşil otların üzerine uzanacaksın.
Parmak kadar olmuş Filiz'lere aşık olacaksın durup.
Gülseler bile sana yaşadığını gördüklerinde
Arslanlar gibi Ürk'meden çıkacaksın karşılarına
(Saat 3:23)
Yatağın üzerinde deli bir anne ve kızı..
Gülüyoruz.
Hayır gülmüyoruz:
Gülme krizine giriyoruz!
Neden mi?
Elimizde ki telefonun kamerasıyla ayaklarımızın en estetik görüntüsünü yakalamaya çalışıyoruz..
Ama olmuyor tabi, her bir poza kulp takıyoruz
-"Bunda bileğim kalın çıktı, benim bileklerim kalın değil ki yaa"
-"durrr bunda çok tombul"
-"ama ayaklarımı kapatıyorsun, aaaaa.."
ve içeriden ihtar gecikmiyor
-"o gülüyor benim suçum yok"
-hayır benim suçum yok sen güldürdün!
Dün Pia'yı kaybettik.Hayata tutunabilmesi için ona yetemedim.Onun kendi annesine ihtiyacı vardı çünkü.Oğlum dün ilk kez ölümle yüzleşti.Ölümle ilgili beni çok zora sokan sorular soruyordu.Çok üzüleceğini bildiğim halde ondan saklamamaya karar verdim.Cocuklarımı pembe yalanlarla büyütmek istemiyorum, hayatın getirdiği herşeyi olgunlukla karşılamayı öğrensinler istiyorum.Yaren, Alp ve ben birbirimize sarılıp ağladıktan sonra Pia'yı bahçaye indirdik.Ben ufak bir çukur kazdım,Piayı koyup kapadık.Alp
Geçenlerde şu yandaki gemi resmini gördüğümde sanki mideme bir bıçak saplandı.Çünkü, tıpkı seni son gördüğüm gün pencerenin önünde otururken sana anlattığım gemiye benziyordu.
Rüyamda deniz kenarında demir atmış böyle bir gemi vardı."Biz tatile gidiyoruz, bu gemi götürecek bizi" diyordun."İyi ya biz de gelelim öyleyse" dediğimde "siz sonradan geleceksiniz, biz teyzenlerle gideceğiz" dedin.Rüyamı anlatmam sona erdiğinde "bak işte gidiyorum artık" dedin gülerek.
Hayatın boyunca her sabah sabı
Bir üstat gezinirken, nehir kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir çift görmüş. Öğrencilerine dönüp “insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş. Öğrencilerden biri “çünkü sükûnetimizi kaybederiz” deyince ermiş “ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? o kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız? ” diye tekrar sormuş.
Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış: “iki insan birbirine öfkelen
Bir şeyler anlatmam lazım benim.Aslında bu aralar anlatacak çok bir şeyler var.Şöyle takır takır beynindekileri kağıda dökebilen insanlara hayranım cidden.Benim yazabilmem için şartım şurtum o kadar çok ki.
Bugün Yarenle kitap bakıyorduk, bir de ne görelim; Tuba Ünsal kitap çıkarmış! Yaren; "yuh yani anne görüyor musun bak" diyerek esefle kınadı beni..Çünkü ona göre ben mutlaka bir kitap yazmalıyım, o öyle istiyor yani..Ben kendimde o kapasiteyi görsem bile, hani zaman nerede!
Bir gece uykusuz
Uzun cümleler kuramayacak kadar yorgunum. Kardeşimin tabiriyle "dün motoru yaktım"
Öte yandan babamın yanında yorgunluğumu bu şekilde dile getirsem aynen şöyle der:
-"Tarlaya, tarlayaaaa"
Elbet biliyorum benden çok daha zor şartlarda yaşayan kadınlar olduğunu..
Ama aynı anda hem temizlik yapıp, hem metrelerce perde ütüleyip asıp, yemek yapıp, alışverişe çıkıp, çocuğun okuluna koşup, okuldan döndüklerinde onların dertlerini dinleyip, hoş tutmaya çalışıp, kendi kafanın içindekile
Gerçeklik sadece bir illüzyondur, ancak oldukça inatçıdır.
*Albert Einstein
"Bu öpücük senin alnına kondu
Ayrılıyoruz şimdi
Bazı şeyleri söylememe izin ver..
Sen hatalı değilsin..Sanıyorum
Günlerim hep hayal içinde geçti.
Yine de eğer umut bitmişse
Bir gün veya bir gecede
Gelecekte ve hiçlikte
Bu yüzden mi her şey biter?
Gördüğümüz yada göreceğimiz
Rüya içinde bir rüyaya döner..
Kıyıda dalgaların gürültüsü içinde
Ayakta duruyorum
Parmaklarımın arasında
Altın kum ta
Tanrıdan bir dileğim var bu gece...Lütfen, sadece bugünün hatrına, beynimde yankılanan tüm seslerin serbest kalmasına izin vermesini diliyorum.Hayatım boyunca düğüm çözmeye uğraşacak kadar sabırlı olmadım, baktım olmuyor kestim attım düğümleri.İşte bu yüzden korkuyorum artık kendimden.
Bir insanın yüzünde hem geceyi, hem gündüzü görmek mümkün müdür? Mümkündür mümkündür...
Misal ben;
Sabah bana koşacak çocuklarımı düşündüğümde yüzüm aydınlanıyor, gözlerim ışıl ışıl parlıyor fakat hayat
Buraya bir şeyler yazmak benim için gittikçe zorlaşıyor.Çünkü içimde biriken,üzerime çullanan kasveti yazıya dökerken o kötü enerjiyi daha da güçlendiriyormuşum hissine kapılıyorum.
Kurdeşen döktünüz mü hiç? Kurdeşen döktüğünüzde o bölgeyi ne kadar kaşırsanız kurdeşen o denli güçlenir ve vücudunuza yayılır.Kızımın doğumundan sonra yaşadım ben, tecrübeyle sabit yani.Tek ilacı kaşınan bölgeyi kaşımamak!Yok saymak ve görmezden gelmek!Bunu canımı acıtan herşey için uygulamaya karar verdim.
Hani
Çok sevdiğim bir kardeşim Yabancı Sinema bölümünde "Bay Evet" filminin altına şöle bir yorum yapmış:
"Bu zaman da EVET demek pek doğru gelmiyor bana"
Ne kadar üzücü değil mi,yani zamanın böyle olması,insanların birbirine hiç güven beslememesi,inanmaması...
Peki ya hiç düşündünüz mü kimler bu zamanı bu hale getirdi?
Komşuların birbiriyle selamlaşmadığı apartmanlarda yaşıyoruz gitgide.Her geçen gün biraz daha soğuyoruz çevremize...Robotlaşıyoruz!İçimizdeki insancıl duyguları korkuları