Yoksulluk ve yoksunluk aynı şeyler değil. Yoksulluk giderilebilir birşey ama yoksunluk ebedi olabilir...!
Aynaya baktığımda yüzümde korkunç bir olgunluk, sonsuz bir durgunluk, anlamlı bir bakış görüyorum artık. Ne kadar çok biriktirmişim meğer... Çok eskiden yılda bir kaç kez boşaltırdım tavanaralarımda kalanları, biriken tozlanan örümcek ağı bağlayan duygularımı... Şimdi hissizim... Morfin yutmuş gibi... Halsizim...
Geçenlerde hiç tanımadığım ve beni ilk kez gören biri "gözlerinizde k
Liberaller ve bir kısım tatlı su solcuları Akp için özgürlükler partisi diye söz ediyorlar.
Bizde Akp'nin hangi konularda özgürlük getirdiğini ve yasaklarını sıralayalım ve bu sözün bir sağlamasını yapalım dedik.
Akp'nin yasakları;
Bir çok sahil şeridinde, şehir merkezlerindeki restoranlara içki servisi ve satışı yasaklandı.
http://www.birgun.net/actuels_index.php?news_code=1360487152&year=2013&month=02&day=10
Kapalı alanlarda türün mamülleri yasaklandı.
Çalış
Sesleniş / Uğur Mumcu
Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık. Babamız,
sırtında yük taşı*********** getirirdi aşımızı, ekmeğimizi.
Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken
bizler bir mum ışığında bitirdik kitaplarımızı.
Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini
yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya.
Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık.
Vurulduk ey halkım, unutma bizi...
Yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler
takıldı. İşke
Hayli zaman oldu
Ne kadar uzaklaştık birbirimizden
Artık adını anmayı unutuyorum zaman zaman
Herşeye rağmen içimde kanayan bir yer var hala
Acısına alıştığım
Hatta garip bir zevk alır olduğum acı!
Seni özledim
En çok gözlerini
Sonra kokunu
Gözlerimi kapatıp, nefesime çekmeyi isterdim
Ellerimle keşfetmeyi
Seni...
Oysa ne çok korkuyorum
İçimi görmenden
Aklımı okumandan
Gardımı indirmiş sayılmamda
Kendimi savunacak değilim!
Masum bir hayal işte
Çocukça
ve oldukça aptalc
EN HUMANİST YAZARLARIN İNANILMAZ MÜCADELESİ ve PKK YA KARŞI ÇIKANA FAŞİZT DİYEN ZİHNİYET
BÖLÜM -1
Şimdi sıkı durun, şeklen de olsa, bir hümanist yazar gibi tanım yapıyorum, tanım yok diyen gammaz vicdansızdır. Biliyorsunuzki son bir kaç gündür bu polimiklerle uğraşmaktayım beni anlamayan zihniyet beni sildi gitti umurumda bile olmadı ama bu şekilde bir araştırma yapmak zamanının geldiğini gördüm , yaptığım bu araştırmayı ve bu yazdığım bu yazıyı siz sevgili dostlarımla paylaşmak istedim...
Bir dokunsan bin ahh işitirsin halimden, fakat ben ahh edemez oldum...
Bir dokunuyorum bin ahh işitiyorum herkesten...
Gülümsüyorum,
Bu aralar olura olmaza, kendime ve herkese gülümsüyorum...
Bu iyi birşey mi dersin?
( Büyükler derlerdi ki, "Allah çekemeyeceği derdi yüklemez kuluna" öyle mi acaba? )
Oysa bütün ölümler acı, bütün kayıplar derin, bütün ihanetler can yakıcı...
Oysa, her yeni gün, her yeni yıl takvimlerimizin eksilen sayfaları... İlk günden, ilk andan ve ilk gözya
yalancı cennetin
hayalet melekleri
kürtaj ettiler bütün dinleri
kutsanan ile kutsal olan
karışır birbirine
ruhsuzdur tapınak şövalyeleri
kral çıplak onüçüncü fi tarihinden
yüreksiz doğdu el öpüp, etek tutan
mezun oldu, şarlatan akademisinden
sardunyam
sibel ....
Sakın bir daha bilir deme tarihi Tuncay
Tuncay bilseydi tarihi, talihi düşer miydi hapse
Bakın bize kıssadan bir hisse:
Kanuni ki Muhteşem Süleyman
Avradı ki Haseki Hürrem Sultan
Kızı Mihri-mâh yani ay ve güneş anlamında, varmış bir çirkin, devşirme köleye
Adı Rüstem Paşa, sanı yükselmiş Kubbe Vezirliği’ne
Onu anarken ahali, Rüstem’den önce
“Mekri” (hileci) ya da “ İrtişâ’ ” (rüşveti) eklermiş
Üstüne çirkin mi çirkin, bir de kaba imiş
Tarih yazanlar bile şaşırmış bu olaya
Amma kafalay
Türkiye: Sonun başlangıcı
18 Mayıs 1919 tarihli The New York Times gazetesi, “Türkiye: Sonun Başlangıcı” başlığı altında “Türkler’e Anadolu’da küçük bir bölge bırakılabileceğini” yazıyordu.
İzmir’in işgali, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) tarih boyunca Türkler’e hangi gözle baktığının da bir göstergesi ve dahası “tarihi bir belgesi” oldu.18 Mayıs 1919 tarihli The New York Times gazetesi, “Türkiye: Sonun Başlangıcı” başlığı altında “Türkler’e Anadolu’da küçük bir bölge bırakılabile
SUSSSSSSS MA...
Sustuk sustuk sustuk...
Geldik bu güne...
Susstuk sustuk sustuk...
Şimdi sıra bizde...
Acıyı bal eylemek bile, yasak...
Aşkını haykırmak:Vatan, namus, ahde vefa yasak...
Acıdan sökülse yüreğin, dara çekilsen, işkencede kalsan...
Sökülüp atılırken bir bir değerlerin, kırılırken gururun, yıkılırken onurun...
Bir, “Aaahhh” yasak...
Hep bir ağızdan aynı koro bağırıyor:
“Sus hırçınlık yapma, sus”...
Beyimiz Amerikan bursuyla semirdi, yeni dünyayı keşfetti, tarihin beşiği A
Bir şeyin basitliğine dem vuracaksak ondan böyle bahsederiz . Sebildir gözümüzde su.
Nereye baksak ulaşılabilirdir. Özellikle bizim ülkemizde nereye dönseniz onunla karşılaşırsınız değil mi? Çok rahat bulunur olduğu için en az onu önemseriz. Çeşmelerimizi açtığımız anda avuçlarımızdadır çünkü. En az onu önemseriz ama en çok ona ihtiyacımız olduğunu her zaman unuturuz.
Bu birazda şey gibidir hani burnunun ucundakini görmez ya insan. Öyle.
Size biraz HES’lerden bahsetmek istiyorum bugü
olduğu gibi kabul edersen sana sunulanları
hayat güllük, aşk gülistanlık, dünya halleri
doğuştan kusurluysan eğer,
bir türlü oturmuyorsa yerine taşlar
ağırıyorsa başın
fedakarlığının sınırı yok sanıyorsan
tükenmeyecek gibi geliyorsa sabrın
olmalı diyorsan,
daha iyisi
daha güzeli
ortalama olamıyorsan eğer
uçlarını seviyorsan duyguların
bıçak sırtında, çıplak ayaklarınla
dişlerini sıkıp, geçmesini istiyorsan zamanın
her defasında duvarlara toslayıp
açılan dil yaralarını, onarmak içi
Sondan Bir Önceki Eyalet Kosova
Bülent Esinoğlu
Yugoslavya’yı beş parçaya bölen Batı emperyalizmi bölmeye devam ediyor. Aslında Amerika için bölünmüş Yugoslavya’nın en önemli parçası Kosova’dır.
Çünkü, Rusya’yı, Avrupa’yı ve Kuzey Afrika’yı kontrol edecek Amerikan üssü buradadır.
Bağımsızlığını ilan eden Kosova aslında bir Amerikan eyaletidir. Burada Türkler ve Müslümanlar çok zor şarlar altında yaşamaktadır. Amerikanlaşma ve Arnavutlaşma operasyonuna tabi tutulmuşlardır.
Ame
Hayalleri mi de alıp götürdün giderken, keşke onları alabilseydim senden...
Ben, bu devrin aşığı olamadım, ayak oyunlarına, ayak uyduramadım, ne çok açık kapı bırakmışım meğer, içimde çalınmadık elmas, yakut, inci ve mercan bırakmamışlar...
Kalbim bomboş derler ya, işte öyle... Ama bildiğin gibi değil, içimde değer kalmadı... Öyle boş... Bomboş...
Şimdi öğreniyorum, hayatın acı gerçeklerini... Dostun bile gerçekte dost olmadığını, kardeşin bile kardeş...
Bir anda ters esince rüzgâr, de
Dalgınmışım
Yorgunmuşum
Kırgınmışım
Kızgınmışım
Deliymişim
Huysuzmuşum
Evet dalar giderim çoğu zaman, baktığım boşluğu görmeyecek, yanımda konuşulanları duymayacak, anlatılanları anlamayacak kadar üstelik...
Dalıp dalıp gitmelerimin, yolda karşılaştığımın yanından kör gibi geçmelerimin nedeni bu arsız ruhum...
Ne düşünüyorsun bu kadar diyorlar, çoğu kez altında başka manalar arayarak!
Oysa aklım nerelerde!
Şimdi ben buradayken, böylece duruyorken, dünya dönüyorken işkenc
SATILIK VATANDAŞ...
Keşke böyle olmasaydı...
Büyük bir ihtimalle, eğer bir SATILIK VATANDAŞsanız bu metni sonuna kadar okuyamayacaksınız.
Çünkü daha yazının başlığını görür görmez SİZDEN söz edildiğini anlayacaksınız...
Size tavsiyem; metni sonuna kadar okumanız ve pişman olmanız,aklınızın başınıza gelmesi,tövbe etmeniz (Dua edelimde yanında bulgur,kömür gibi maddi çıkar olmayan ve sadece kelimlerden oluşan bu yazı bir iki kişiyi doğru yola yöneltsin...kimbilir belki işe yarar)...
Bir kaç gündür bunu düşünüyorum.
Yani sarılmayı.
Dünyanın en güzel, en içten şeyidir aslında ve ne az yer kaplar hayatlarımızda.
Sevdiğiniz bir insana ya da bir hayvana sarıldığınızda, bir kaç saniye gözlerinizi kapadığınızda bir enerji dalgasının iki beden arasında nasıl dolaştığını hissedersiniz.
O an, dünya yavaşlar, zaman yavaşlar, garip bir huzur kaplar içimizi.
Fakat, gittikçe birbirinden uzaklaşan, araya türlü mesafeler koyan insanlık, çeşitli bahanelerle, sarılmayı ihmal eder olduk.
Benimki bir düşünce sadece, biz sanattan nasıl bu kadar uzaklaştık? Her birimizde aynı eksikliği görüyorum. Başta kendimde olmak üzere. Bir dünya klasiğimiz yok mesela, bir dünya klasik müzik piyanistimiz var Fazıl Say. Ama onuda dövmediğimiz kaldı. Bizim toplum olarak bu saldırgan yanımızın altında yatan en önemli neden sanat yoksunluğudur.
Çünkü sanat insanı meşgul eder, eğitir ve olgunlaştırır. Kaslarından daha çok beynin çalışır. Daha çok düşünür daha az konuşursun. Hayata dair soruların
Herkese selam ve sevgiler değerli dostlar,
Geçen hafta ,fethullah gülen'e ait bir gazetenin genel yayın yönetmeni Bakırköy’de bir soru sormuştu sizce Gülen, bir din otoritesi değil mi diye..Ben de " o, bir din otoritesi değildir, olsa olsa siyasi bir otoritedir”.
Din de otorite olmaz bu otoritelik Yahudilik ve Hıristiyanlıkta geçerlidir. Çünkü Allah adına kimse insanlar için bir yetkili, aracı ve otorite olamaz. İslam dininde buradan da şu noktaya varalım: laiklik ve sekülerlik iki fark
Sen,
Evet sen değerli vatandaşım, yurttaşım, aynı topraklar üzerinde yaşayıp, aynı havayı soluduğum, aynı yemeklerden tadıp, aynı korkularla uyuduğum, sana soruyorum... Senin önceliğin ne?
Çok para kazanmak mı?
Çok güzel olmak mı?
Çok yakışıklı olmak mı?
Çok mutlu olmak mı?
Çok yükseklere çıkmak mı?
En pahalı giysileri giymek, en pahalı restoranlarda yemek, en pahalı ve havalı arabalara binmek mi bütün amacın? Evlenmek mi, çocuklarını büyütmek mi, emekli
Aylardan Kasım...
Kasımpatı kokarken sokaklar, önünden geçtiğim her ağaç dökülen yapraklarıyla selamlarken beni ve birlikte gezindiğim sonbaharı... İçime anlatılmaz duygular çörekleniyor. Adına ne hüzün diyebilirim bunun, ne sevinç... Öyle karmaşık, öyle içsel...
Biraz ağlamaklı, biraz hayranlıkla bakıyorum sarıya çalan doğaya... Öylesi sana ait hissederken kendimi, senden koparılıp atılmış bir yaprak gibiyim şimdi... İçim parçalanıyor... Dudaklarımdan çıkmak için sıraya giriyor ke
Uzun bir süredir, kendimi tarihi eser gibi hissediyorum...
"sen gittğinden beri yani"
Hani şu vakıflar müdürlüğüne bağlı olup, yıkılması ya da onarılması mümkün olmayan ve kendiliğinden tarihe karışana kadar göya saklanan antika yapılar gibiyim...
Aynalara küsmüş... Duygusal komaya girmiş... Aşkla mumyalanmış iç organları bağışlanmış...
Şiirler çok acıtıyor atmaya çabalayan kalbimi, elim ne vakit yazmaya gitse bundandır uzak duruşum şairliğimden... Anlamsızım artık bütün bildikl
Medeniyet ve uygarlık; bir takım toplumların gurupların kişilerin zenginliği refahı ve yüksek teknolojisi demek değildir.
Hiçbir insan ve hiçbir ülke, diğer bir insanın ve dünyanın sefalet, korku, açlık, hastalık, savaş baskı altında yaşadığı bir dünyada, onunla aynı mekanı paylaştığı ve yaşadığı sürece; ne medeni sayılır ne de uygar.
Uygarlık; topluluğu oluşturan varlıkların düşüncelerinde, yaşamlarında bir biri ile ilişkilerinde ve ürettikleri değerleri paylaşımlarında ve kullanma amaç
İnsanlardaki ruhi ve ahlâki kirlenmeye bağlı olarak, insanlığın her kıymeti gittikçe infisaha uğruyor, her nimet kirlenip kokuşup bozuluyor. Her değer tefessüh ediyor. Hava, su, toprak, gıda; çevre, zaman, mekan; cemiyet, müzik ve lisan... Ufkumuzu bir dud-i muannid sarmış sanki... Kara, uğursuz inatçı bir sis... Göklerimizin mavi ve dinlendirici berraklığını örten, dağılmaya hiç niyeti yokmuş gibi gözüken bir inatçı duman altında yaşıyoruz.
Atmosferdeki bin bir çeşit atık gazlar, şehirlerin