Φ melonss Gönderi tarihi: 20 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 20 Temmuz , 2007 Bazen Dün Oluyor İnsan ...bazen dün oluyor insan zamana gömdüklerini çıkarıyor istemeden, istemeden kutularını açıyorsun yaşanmışların... Ve yollar odalar sığdırıyorsun gözlerine ama için acımıyor tozlu geçmişine yüreğinle dokunurken... Yüzünü aynalara asmak yerine bugüne arşivliyorsun, yeniden anmak için yaşamaya devam ediyorsun.. melons 20 07 2007 Alıntı
Φ melonss Gönderi tarihi: 20 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 20 Temmuz , 2007 Bekleyeceğim Yokluğunda Kuşların kanatlarındaki renkler dökülürdü Bir tufan olurdu göz yaşlarım. Sonra Bütün ışıklarını söndürürdü umut. Zifiri bir karanlığa bürünürdü dünya. Beynime işlediğim hayalin Yavaş,yavaş silinirdi karanlıkta. İsyan ederdim. İsyan ederdim kayboluşuna. İsyan ederdim ama Çığlıklarımı kimseye duyuramazdım. Koskoca evrende Bir başıma kalırdım. Bir yıldızlar, Bir de ben... Uyumazdım. Biliyorsun. Su gibiydim kirlenmiş atmosferinde dünyanın. Yağmurların tufan olduğu bu iklimde Su olarak anlamsızdım. Ama bazen, Dudakların kuruduğu çöllerde İki hurma ağacının arasından sızarak Gün yüzüne çıkardım. Bazen sel olup Ne bulduysam yüreğime bindirip Bilinmeyen denizlere doğru yola çıkardım. Bazen... ................ Ve bir gün Sen geldin. Öyle bir sıcak öyle bir yakıcı geldin ki; Buharlaştım. Yok oldum. Şimdi ne sen varsın,ne de sıcaklığın. Ne de Bana,beni geri veriyorsun. Ne de Geride bıraktığın bu kül yığını Ne haldedir diye dönüp bakıyorsun. Şimdi Her şey anlamsız. Ne bu kentin zifiri karanlığı ne de su olmak Getirmiyor bana Benden alıp götürdüğün aydınlığı. Hatırlarsan adım Anıl demiştin. Öldürdün ya beni. Gönül sarayımı yıkarken,içindeki an larıda anıla öldürdün Şimdi sen. Simdi sen iki kişinin katili Artık,ne desem faydasız Yoksun. Faydasız artık geri dönmeyeceksin. Hani, Belki deyip yollarına çıkmak, Faydasız. Umut edip geleceğine inanmak Faydasız . Gecelerce için,için ağlamak Faydasız. Isınmak için hayaline sokulmak Faydasız. .......... İnan sana küsmedim. Anlamsız gidişine Bir şey demeyeceğim. Bir gün dönersin diye kapıyı kapatmayıp, Merdiven eşiğinde Hep seni, Hep seni bekleyeceğim. ......melons..... artık gelme istemiyorum yeni sevdalar biriktirdim kendime ve tek tek harcıyorum cocuk misali Alıntı
Φ melonss Gönderi tarihi: 20 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 20 Temmuz , 2007 Ben & Sen Ben; Hep ilkbaharlarda mutlu olurum, Sen; İlkbaharlarda dönersin çünkü geri, Ben; Mevsimden saymam diğerlerini, Sen; İlkbaharlarda seversin çünkü beni... ...........melons.......... Alıntı
Φ melonss Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2007 Evliydin neden diye başlayan her sözümde hiç bir hata göremedim kendimde seni yalnız seni sevmek görülmeye değerse hatam buydu işte... sevdim seni sadece her nefes alışımda: hissetmek istedim seni duymak istedim teninin kokusunu sarılmak istedim sadece: seni hissedip benimsin diyebilmek için özledim seni çok özledim ...? içimdeki sevgiyi büyütüp sende özlersin diye kahrettim geceleri ki sensiz bir anlamı olmadığı için oysaki gök yüzündeki güzelim yıldızları fark etmedim ,ay'ın güzelliğini... sen de beni seversin diye, her şeyim sendin sen olacaktın ama anladım ki asıl gerçeği sen bana değil başkasına aittin... çünkü sen ... evliydin benim değildin melons......... beni anlayan beni dinleyen beni tek mutlu eden insan için ......... seni seviyorum canım ama bu sevgi bambaska bir sevgi sen anlarsın sadece baskası değil ...... Alıntı
Φ melonss Gönderi tarihi: 21 Ağustos , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 21 Ağustos , 2007 seni seviyorum .. hiç bir yokluk sen gibi acı vermemişti bana ... ahdi cık gel biryerlerden ey sevgili içim acıyor canım yanaıyor .. ne gözlerin var gözlerimde ne ellerin ellerimde. nede dudakların dudaklarımda nerdesin bebeğim gela rtık ... seni cok özledim seni cok seviyorummmmmmmmm ........melons..... Alıntı
Φ melonss Gönderi tarihi: 14 Eylül , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 14 Eylül , 2007 Sana Aşık Olmak İçimden kopup gelen bir korkuydu sana aşık olmak. Dalgalarına kapılıp sürüklenmek bir sal gibi ufka doğru. Bu yüzden gecelere gizlerdim gözlerinin eşsiz ışıltısını. Geceleri dizelere gizlerdim sonra. Saçlarından yola çıkardım sessizce. Uzun ve yorucu bir yolculuk olurdu parmaklarıma. Yumuşak dokunuşlarda alevlenirdi dudakların. Dudakların İzmir Dudakların İstanbul Dudakların içimi ısıtan bir masaldı annemden dinlediğim. Bütün bir gün seni seyredebilirdim. Gözlerin gözlerimde yankılanırdı. Gözlerim sessiz çığlıklarla gözbebeklerine koşardı. Kaybolurdum. Her defasında çekip çıkarırdın beni acının derinleştirdiği dipsiz kuyulardan. Beni "SENİNleştirirdin". Dudakların ateş,dudakların volkan gibi yakardı. Ruhum yükselmek isterken ölüme, her defasında beni çeker alırdın. Dudakların alırdı beni,gözlerin alırdı. Benliğim olurdun. Yüreğim olurdun. Gökyüzünden bir parçaydın sen. En güzel maviden kesip almıştım seni. O günden beri sonsuzmuş gibi meydan okuyup her kıyamete, dilek yerine seni tutmuştum yıldız geçişlerinde. Her seni dilediğimde daha çok senin olmuştum. Uzaklardan,nehirlerden bir şarkı mırıldanıyor yalnızlık... Soğuk gecelerden biri Soğuk ve sensizlik dolu Saçların,ellerin yok yanımda Sensiz ölüm gibiyim... Gözlerinin dokunduğu her yer acıyor bebeğim. Biliyorsun sensin silemediğim aklımın en uzak köşelerinden. Sen gittin ve mutluluk ta kalktı tedavülden. İçimde öldüğün günden beri Geceler uzun Geceler, sonsuz düşler Ayrılan ve bir daha hiç birleşmeyen eller Bir gece "küçük bir hikayeyle biten" Ölümsüz sandığımız sevişmeler Gecelerden biri Bir son daha istiyor Tanrılar uzaklardan bir son daha Kurban aranıyor sonsuzluğa... Gökyüzünden bir yıldız kayıyor Dere kıyısındaki taşlar parıldıyor Ve her gece bir yıldız Bir ayrılık Bir yıldız Bir ayrılık Kaçamadım sensizliğimden, bu son dansın olsun bensiz... Ve Bu son şiirim olsun sensiz... ..............melons........... Alıntı
Misafir birce Gönderi tarihi: 14 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 14 Eylül , 2007 Halen sonucu bekliyorum ben melonss Selamlar Alıntı
Misafir birce Gönderi tarihi: 7 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 7 Aralık , 2007 Az önce okudugum dogru ise melons.. GÜNBATIMI / Ocak 2008 Alıntı
Φ melonss Gönderi tarihi: 16 Ocak , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 16 Ocak , 2008 Aynanız Ağlıyor mu? Duru bir sudan daha derindi ayna. Binlerce demir parçasının ateşte eritilip bir bütün demir parçası elde edildiği gibi onu da kim bilir kaç kum tanesinden elde etmişler, içine kim bilir daha neler katmışlardı. İlk halini hatırlıyor, kendini göremiyordu... Yeni doğmuş bir çocuk gibi şuursuzdu. Bir yanı siyah giyindiği gün içi gibi her yeri ışıldıyordu. Hele altın rengindeki çerçeveye sahip olduğu gün tacını giymiş kral gibi gülümsüyordu. Beyaz bir duvara asıldı. Artık sırtını dayadığı duvara bir çivi ile bağlanarak onunla dost olmuştu. Yaşamın bir penceresi olmuştu. Her şeyi olduğu gibi gerçek, tarafsız ve yorumsuz yansıtan bir pencere. Ağlayanla ağlıyor, gülenle gülüyordu. Görmek istediği gibi bakanlar oluyordu aynaya. Onlara görmek istediklerini göstermenin, içinde açtığı yarayı anlayabilmek çok zordu. Maskeli yüzlerin maskesiyle karşılaşmak, yüreklerindeki acımasızlığın riyanın vefasızlığın yüzlerine akseden yönleriyle karşılaşmak kolay değildi. Özellikle geceleri, son ışık da terk edip gittiğinde, ayna sessiz sessiz ağlıyordu. Bazen kendi gözyaşlarını siliyor, bazen de yakalanıyordu. Neyse ki sıcaklık farkından oluştuğunu düşünerek siliyorlardı üstündeki damla damla yaşları. Oysa ayna ağlıyordu. Kimi zaman yalnız başına kaldığında, bir gün dilinin çözülüp kendisine bakanlarla konuşacaklarını karşısında birine söyler gibi kendi kendine konuşuyordu: "Siz insanlar ne tuhafsınız. Olduğunuz başka, olmak istediğiniz başka. Aradığınız başka, bulduğunuzu sandığınız daha başka. Dört bucakta aradığınız huzurun yanı başınızda olduğunu inatla görmek istemeyen garip varlıklar. Bir gün ellerinizi şakaklarına dayayıp karşıma geçseniz... Düşünseniz... Kendi gözlerinizin içine baksanız derin derin. Her şeyin çaresini bulacaksınız. Huzurun, başarının, dostluğun, sadakatin, samimiyetin ta kendisini... Sorun da içinizde, çözüm de... Maskeyi yırtmanın yolu da bu... Bir kalem alıp elinize kendinizi çizseniz yüzünüzü nasıl çizersiniz. Masum çocukluğunuzun kaybolan hüznüyle mi? Ya benim halim?... Sizi her saniye görmek istediğiniz şekille resmetmek zorundayım. En zoru da; olmak istediğinizi anlamakta çekiyorum. Nelerinizi görmüyorum ki... Benden ayrı olduğunuzda yaptıklarınızı bile okuyorum yüzlerinizde. Bazen uyarmak istediğim oluyor sizi, olduğunuz gibi gösteriyorum. "Şimdi kötü görünüyorum" diyorsunuz. Yine de kötü olduğunuzu kabullenmiyorsunuz. Sizin üzdüklerinizi unutup, sizi üzmekten korkarak eski halime çekiniyorum. Az da olsa gözlerinizin içinin güldüğü oluyor. Bazen ilahi bir lütuf gibi samimice gözlerinizin yaşardığında sizi, ne çok seviyorum. Gerçek hayatta yaptıklarınızı romanlarda, hikayelerde, filmlerde bir başkasının yaptığını gördüğünüzde; sanki onları siz yapmamışçasına mağdur olandan yana olup sizi temsil edene kızıyorsunuz. Ne büyük çelişki?. Ben aynalığımdan utanıyorum. Ama siz... Kendinize böyle yabancı olmasanız... Biraz olsun ruhunuzu dinleseniz karşımda. Kendinizi sorgulasanız... İçinizden birinin dediği gibi Suçlarınız yüzünüzde görünseydi biz aynaları satın almazdınız' Yüzünüzde maske var. Yaşlanınca maskeyi bir parça çıkarıyorsunuz. Bu kez de, aynalar yalan söylüyor diye yalancılıkla suçluyorsunuz. Görmeyi bilseniz, görmek isteseniz, her biriniz bir ayna. Ama siyah gözlüklerle gizliyorsunuz gözlerinizi. Cenazelerde ağlamadığınız bilinmesin, dışarıda nereye baktığınız fark edilmesin diye. Merhametin yokluğu, kıskançlığın hakimiyeti belli olmasın diye. Yalan söyleyen dudaklarınızı boyalarla kapatıyor, kirlenen yüzünüzü fondötenlerle kremlerle örtüyorsunuz. İmrenilecek halinizde yok değil. Siz, yanlışlarınızı bana göre çok kısa hayatınızda kolayca taşırken, ben doğruluğu sonsuza yakın taşımak zorundayım. Fanilik bazen, ne güzel diyorum. Bir tırtılın kelebeğe dönüştükten sonraki ömrü, gül bahçesinde de geçse en fazla bir gün.. Sizlerin de atmış, yetmiş, nihayet yüz yıl... Bu süreler içinde yer, içer çoğalır; dilediğiniz gibi yaşarsınız. Her gün üzerime konan karasinekler bile 3 gün yaşar. Oysa ben büyüyemem, çoğalamam. Sekiz bin yıl önce Çatalhöyük'te var olan en eski atam bile sizin elinizde. Rahat bırakmamışsınız... Sizin toprak olma hakkınız var. Biz aynaların kuma dönüşme hakkımız yok nedense?" Ayna böyle söylüyor, kırılgan bir yürekle hayata tutunmaya çalışan insanlar gibi, beyaz duvara ufacık bir çiviyle tutunuyordu. Duvar bir gün "yeter" dedi. Çivinin prangasını çözdü. Ayna yere düştü. Kırıldı. Şimdi ayna bir köşede özellikle geceleri, son ışık da terk edip gittiğinde, sessiz sessiz ağlıyor. Her şeye rağmen kendi doğrularıyla var olmanın mutluluk gözyaşları bir yandan; eğilenlerin, bükülenlerin açması haline yönelik hüzün bulutları diğer yandan. Sahi sizin de aynanız var mı? Aynanız ağlıyor mu? Alıntı
Φ melonss Gönderi tarihi: 16 Ocak , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 16 Ocak , 2008 Nasıl Olsa Sen Yoksun Bıraksınlar rüzgar delice essin, Nasıl olsa sen yoksun peri kızı. Güneş ister erken ister geç batsın, Nasıl olsa sen yoksun peri kızı bundan böyle. Amaan boş ver ne param olsun ne de pulum, Kırılmış kanadım kolum, Dikenli de olsa çamurlu da olsa yolum, Nasıl olsa sen yoksun peri kızı bundan böyle Sen yoksun ya hayatımda şarkılardan bana ne! Her şey seninle güzeldi, şiirler de öyle, Zaten umut yoktu zorladım şansımı bile bile, Nasıl olsa sen yoksun peri kızı bundan böyle. Alıntı
Φ melonss Gönderi tarihi: 16 Ocak , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 16 Ocak , 2008 Nasıl Seviyorum Kokun hasretimin özlemin ızdırabı gibi sardı. Tahammülüm de yok seni görmemeye Ne güzel sevmişim. Seni gülüşünü Bakışını Nefes alışın kadar yakın olmayı özlüyorum. Ya da gözlerine bakmayı özlüyorum..... Ne güzel seviyorum. Avuçlarındaki falını Sırma saçlarını Sesini duymayı Adımı söylemeni sevdiğim kadar seviyorum seni Sana olan amansız sevdayı seviyorum. Seni özlemeyi seviyorum. Adını dağa haykıracak kadar, Sana özenle seçilmiş kelimelerden şiir yazacak kadar seviyorum. Seni sevmeyi seviyorum. Elinle yanağımı okşaman kadar Gözlerine bakarken sevdiğimi görmeni Ya da söylememi bıkmadan sevdiğimi söyleyecek kadar seviyorum seni. Martının suya dokunması , Turnanın hasretlere uçması, Minik serçe yüreğinin heyecanı Çocuk kalbinde oyunlar Sevmekle başlayan umutlar kadar seviyorum seni Seni seviyorum sevebildiğim kadar. Özleyebildiğim kadar Rüyalarımda kalbine dokunmak Ateşe vermek aşksız günleri Suya vermek sevgisiz dünü Aşık olmak gelecek gün gibi Doğacak güneşi beklemek gibi seviyorum seni. Mehtap seyretmeyi beraberce Sonbaharda yürümek Ve bir bardak demli çay gibi Bir sigarayı efkarında kürek çekmek misali Bin nefesin alınışı kadar yürekli ve devamlı seviyorum seni. Seni seviyorum yaşamak adına Gece uyumak ve güne uyanmak gibi seviyorum. Seni özlemek ve hasret duymak gibi seviyorum. Yanında olduğumda duyduğum özlem kadar seviyorum. Gözlerine vurulduğum ölmeyi istediğim kadar çok seviyorum Alıntı
Φ melonss Gönderi tarihi: 16 Ocak , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 16 Ocak , 2008 Ne Görüyorsun Gözlerimin içine bak Ne görüyorsun? Göz yaşımı , mutluluk mu? Yüzüme bak ne görüyorsun? Acımı , gülücük mü ? Kalbime bak ne görüyorsun? ! Hasret mi ,paramparça bir kalp mi ? Yoksa içi senle dolu bir yürek mi ? En iyisi ben söyleyeyim; Gözlerimde gözyaşı yüzümde acı, Kalbimde biraz hasret ve sen varsın . Alıntı
Φ melonss Gönderi tarihi: 16 Ocak , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 16 Ocak , 2008 Acılara Ben Kefilim Gözlerinin hasretinde yüregim bosluklarda sesini arıyor...Yankılansa sesin odama ve gözlerin geceme yıldız misali düşse yeter bana..Baska bir sey istemiyorum....Bir tek gülüsün tüm acılarıma iyi gelecek kadar güzel..Ve seninle yasayacagımız güzel günler tüm hayatıma bedel..Bos duvarlara ismini söylüyorum ve seni yıldızlara soruyorum acaba neler yaptı diye...Vurulmusum sana ,gözlerine yanıyorum bir alev topu giibi..Hasretin sanki volkan gibi kösebaslarinda patlıyor..Sensiz düsüncelere dalsam her fikrim kör kursunlara ispat ediyor...Gözlerinden mahrum gecelerim katrana boyanıyor ...Ucurtmalarimi senden haber alır mi diye omuzlarımdan kaldırdım..Yüregimi göcmen kuslarla sana yolladim..Bos gelmeyeceklerdi biliyorum...Yüregini ve gözlerini bırakacaklardı avuclarıma... Acıların yarınlarda müjde kokan ciceklerdi..Düsünsene karların altındaki citlenbikleri...Aylarca toprakla kar arasında kalırlar..Ama içlerinde hicbir zaman umutsuzluguna yenilmezler.Yaprakları hazani andırsa da icindeki umutlarını sererler dudaklarına..Bahar oldu mu nazlı bir gelin gibi günesin koynuna girerler.. Tüm umutlarını günesle sevda kokan yüreklere sererler...Aynı o misal sende hicbirseye yenilmeyeceksin..Yarınlarını bahar addedip icindeki sevgi yapraklarını yüregime sunacaksin..Her yapragıda ölümüne sevdanin naif durusunu, yalnızlıga karsi dik baslılıgını ve acılara karsı metanetini görecegim..Gördükce sımsıkı saracagım seni..Bırakmayacagim seni acıların kollarına ...Bu kadar kolay pes etmeyecektik fani yaralarımıza...İyilesmesi yılları sürecek acılarına ben her gün nefesimle merhem olacagim..Yavas yavas iyileseceksin...her güneste sana umutları bırakacagim ve gözlerin dünden daha iyi parlıyorsa o zaman daha cok saracagim iyilesmen icin...Tüm acılarina ben kefilim..Yeter ki sen mutluluklara gülümse. melons....... Alıntı
Φ melonss Gönderi tarihi: 16 Ocak , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 16 Ocak , 2008 Bitmez Sorunların İçinde Cevapsız Bırakırsın Beni Yasadıklarım nedir? Kendi gönül sarayında saklı tuttuğun hislerin nedir? Nedir benden böylesine sakladığın, kaçırdığın? Yasayıp da yaşatmak istemediğin? Acıların, tecrübelerin, geçmişin mi seni mahzun bırakan? Aşk mı yoksa sevda mı, sevgi (?) mı? Seni benden alıp götüren benim dışıma bırakan nedir? Nedendir sana ulaşamayışım? Seni yasarken seni yaşatamayışım nedendir? Niçin askımı paylaşamıyorum seninle? Beni, bizi böylesine paylaşmazlıklara götüren, nedir? Birbirini tamamlayacak ama birbirinden kopuk duran ikimizin suskunluğuna sebep nedir? Susmalarında mı bulmamı istiyorsun seni? Kendini bunca kaçırışın neden? Korkuyor musun benden? Yasadıkların mi beni sana yakın etmeyen? Ya ben o yasadıklarından farklıysam? Ya ben zaten seninsem? Sevemez miyim gönlümce seni? Senin kendini bana bunca hapsedişin neden? Yasamamı istemezken, yasadıklarımı onaylamazken neden olumu istemezsin benden, bilmem? Neden sevmeme izin vermiyorsun? Sevilmekten, almaktan bunca kaçısın neden? Niçin ben senken bensiz kalmak istersin? Niçin "sevdim", "seviyorum", "seveceğim" derken susturuşun beni? Askımı, sevdamı neden anlamazsın? Yoksa sen inanmaz misin aşka? Yoksa seven olmadı mı seni hiç? Yoksa sen sevmek nedir bilmiyor musun? Sen yıllarca koşup da yetişemediğim bir meltem misin? Islanmak, yıkanıp arınmak icin yetişmeye çalışıp da kaçırdığım bir sonbahar yağmuru musun? Sen O musun? Ben Sen miyim? Ben sensem neden sen ben değilsin? Neden ben olmaktan kaçıveriyorsun? Bir şeyleri almak, vermek değil midir? Almalarımızla kurtarıyorsak karsımızdakini bu vermek değil midir özde? Yoksa sen kor musun? Aşkın gözünü kor ettiği asığı bile görmeyen misin? Çölde rastladığım bir serap mısın sen, ardından koşup da ulaşamadığım? Sen aşk mısın? Aşksan, neden yoksun? Elimden tutup da beni yürümeye çağıran sen...Simdi hiç kimselerin olmadığı kurak ve ıpıssız bir yerde beni oksuz bir çocuk gibi bırakmıyor musun? Ağlıyorsan gözyaşlarını silmeme neden engel oluyorsun?Nedendir böyle sonsuz susuşun? Her şeyi içine gömmene sebep nedir? Niçin yasamayı bırakıp da anlamaya çalışırsın beni? Niçin bir kez olsun "GEL" demezsin? Niçin tek bir kez bile olsun "NİÇİN" demezsin? NİÇİN?" Ölümü Özlemeyen Aşkı Anlayamaz! Alıntı
Φ melonss Gönderi tarihi: 16 Ocak , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 16 Ocak , 2008 Bulamayacaksın Artık Yağmalanmış bir şehir gibi sessizliğe bürünecek anıların...Karakışın koynunda kuruyacak baharın...İsminle başlayan tüm şiirlerim yanacak bir bir...Koynunda ihanetinin akrepleri kol gezecek...Ve sen uykularda kaçıncı rüyanı görürken ben toprakta çürürken yine sana ağlar olacağım.... Kanatları parçalanmış bir serce düşecek avuçlarına...Bensiz geçen günlerinde gözyaşların karışacak nehirlere....Gözyaşların bile fayda etmeyecek Cehennemin ateşine...Gece olup ıssızlığına büründüğünde beni arayacaksın....Tavan arasında sana gülümseyen yıldızları anlatan bu adamı arayacaksın...Duvarlara bakıp bakıp gözlerimi bulamayacaksın...Denizlerin dalga dalga acıyı taşıyacak sahillerine.... Ben senin uğruna canımı vermişken sen benim ismimi unutacaksın belki de....Sensiz yaşayamam derken bile bana inanmamıştın.Hangi yitik mevsimlerde acar artık baharların.....Hangi güneşte kurur ihanetinle dökülen gözyaşların.....Tüm şiirlerim yanacak ihanetinde...Beni düşünürken bir gece aklına düşecek sana yazdığım şiirlerin satırları.....Ağır gelecek yokluklumum.....Yıllanmış şaraplar kesmeyecek sarhoşluğunu.....Bir Maltepe paketi daha bitecek durgunluğunda....Arayacaksın beni sokak basında....Bulamayacaksın artık..... Sorgusuz sualsiz beni sırtımdan bıçaklığın anlar gözlerine düşecek perde perde....Güneşli sabahlarda ihanetin gölgelerinde üşüyeceksin...Üşüyen ellerini ısıtacak bir el arayacaksın....Kaldırımlarda gezerken düştüğünde seni kaldıracak bir adam bulamayacaksın....Kursuna dizdiğin düşlerimi arayacaksın perdesiz anılarında....Baharın koynunda karakışı yaşayacaksın.....Günden güne bir tomurcuk gibi kuruyacaksın...Ve ağlarken gözyaşlarını silecek bu adamı arayacaksın...Ama bulamayacaksın artık.... Firari sevdalarda adın unutulacak.Martılara anlattığım gözlerin bir bir kaybolacak...Gökyüzünde gülüşlerini çizdiğim yıldızlar sönecek....İntihar kokan çiçeklerin eriyecek avuçlarında....Öldürdüğün bu adamın vicdanı çıkacak sokak başında.....Ve günden güne solarken yeniden yeşermek için bir dal arayacaksın...Ama bulamayacaksın artık... Ben gözlerine ölmüşüm..Mezarıma adımı bile yazmadılar..Gelirde onu da silersin diye. Alıntı
Φ melonss Gönderi tarihi: 16 Ocak , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 16 Ocak , 2008 Gece Hayret ki bu ıssız yerde kendime yakın, kendim gibi Biriyle karşılaştım.ay.yalnız gezintiye çıkmış bu gece ay.yalnızdı o da benim gibi Almamıştı benim gibi diğer yıldızları yanına demek ki diğer yıldızlar onun için de soluk,ve diğer yıldızları umursamıyorum.o da tek bir yıldızı düşlüyor.benim seni düşündüğüm,benim seni düşlediğim gibi.meğer ne kadar da ortak yönümüz varmış bizim.yol boyunca o kendin den ben senden bahsettim.anlıyormuşçasına dinliyordu sağ olsun beni.fakat beni kimse anlayamazsın sensizliğin ne demek olduğunu kimse anlayamaz.benim olan yalnızlığıma kendi yalnızlığını ekliyor.saat olmuş 11,30.muhteşem ikiliyi oynuyoruz kalan saatlere,boş sokaklara… ....melons... Alıntı
Φ melonss Gönderi tarihi: 16 Ocak , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 16 Ocak , 2008 gidersem; sürgün olurum hüznün gölgelerine puslanır düşlerim. gedersem; yaşanmamışlıklar kalır elimde, geri dönmelerime kiiitlenirim. gedersem; güneş çeker elini gündüzlerimden, boynu bükülür, yarım kalır gülümsemelerim. akşam olmuşum, yapraklarım dökülüyor, usul usul adım sonbahar….. Alıntı
Φ melonss Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2008 Aşk Çiçeği Bir gün tutar bir caneriği çiçeğini sunar bahara. Bür tutam serinlik, bir yürekte buğulanan sıcaklık . Ve konar gözlere bir öpücük gibi kuşların bahar sevinci. Okşar bir annenin parmakları gibi usulca saçlarımızı seher yeli. Bir tutam gün ışığı dolar içimize, bir tutam sevinç çığlığı. Ne zaman bahar gelse sevinci yaşar kırlar, dağlar, ovalar, denizler, dağlı çocuklar umudu kucaklar bir yanımızda; bir yanımız da kuşlar, ağaçlar, çiçekler, kelebekler, cerenler sevinci yaşar. Aydınlık gelir dört bir tarafa, gürül gürül akar dereler. Bir dağ pınarı gibi hayat kaynar kanımızda, yüreğimizde tomurcuk tomurcuk aşk fışkırır. Alıp götürür duygularımızı dağların ötesine serin serin esen rüzgarlar... Bu dağların sevda türküsüsün sen, denizlerin mavisi, bulutların beyazı. Ne zaman bahar gelse, yağmur yağmur çiçek açar sesin gökyüzünde. Ben sonbaharın yorgun, yanık türküsüyüm oysa, sarıya çalar rengim, rüzgarlar estikçe savurur yapraklarımı uzak diyarlara. Sen gülüşünde baharın ilk sevincini, gözlerinde göğün uçuk mavisini taşıyorsun. Yaşamak bir su gibi berrak yüzünün aydınlığında, bir köy türküsü gibi hilesiz ve içli. Ben seni ozanca sevdim türkübakışlım, sular gibi temiz, bir rüzgar gülü gibi hilesiz. Mehtabın güzelliği, yıldızların ışıltısısın sen karlı dağlarda, rüzğarların soluğu, güneşin dostluğusun. Umut, aşk ve alın terisin akalınlarda. Toprağa ekilen tohum, bahara söylenen türküdür dilin. Ceylan gözlerin sevinci, dudakların ıslığısın türkülü ırmaklarda. Acılar içinde de olsa yaşamı çılgınca sevdim. Çılgınca sevdim dağları, denizleri, kuşları, ormanları, umudu, sevinci, güneşi, çocukları. En çok da seni sevdim aşkçiçeğim. Kar türküleri kederlidir gülüm, kar türküleri acılı. Gidersen kar yağar istasyonlara Bir gülü büyütmek kadar zor ve güzel, seni düşlemek dağların ötesinde. Seni dağlı bir çiçek gibi göğsümüm üstünde, namusumun akında taşıdım hep. Bu sevdayı alıp gitme benden, alıp gitme buralardan, gözleri türkülü kuşum . İçimdeki baharı öldürüp gitme. Kimsiz, kimsesiz kalır yüreğim. Körpe bir dal gibi koparma sevinçlerimi yüreğimden. Gitme figan düşer denizlere sular çekilir yağmur yağmaz vahalardan kirpiklerime bir rüzgar hıçkırır tenhada, bir dal kırılır boynunu büker sabah kervanları kelebekler ölür gitme bir yıldız küser göğüne, içini çeker bir çocuk şaşırır yönünü rüzgarlar bütün pınarların suyu çekilir solar nazlı çiçekleri kalbimin, üzülürüm gitme öksüz kalır içimdeki imge dağları saçlarını öpen seher yeli, çoban yıldızı bir daha turnalar geçmez, bülbüller ötmez çiçekler açmaz bahçemde ah be gülüm gitme içimdeki bütün vagonlar devrilir bir kar yağar istasyonlara, üşürüm gitme bütün ormanlar ateşe verilir kuşlarda gider bu kent de, ölürüm gitme kal menevşeler açsın dağlarda sevince dönüşsün gökyüzü iki çığlık arasında bırakma beni ah gülüm yokluğuna alışamam yokluğun ölüm ,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,, melonss... Alıntı
Φ melonss Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2008 Aşkımın Tarifi Sana nasıl anlatsam bilmiyorum. Ama bildiğim tek ama tek şey seni delicesine çok sevdiğim. Seninle öyle bütünleştim ki ayrılmak değil kopamıyorum senden. Ne seni bırakabiliyorum; ne de kendimi hiçe sayıyorum. Bunların ikisini de yapamıyorum. Çünkü artık düşünemiyorum. Kafama, benliğime o kadar yerleşmişsin ki; seni oradan çıkartmak olanaksız. Belki kendimi küçük düşürüyorum ama sevgide küçük düşme söz konusu olsa bile seve seve senin için her adımı atarım. Seni o kadar çok sevdim ki artık aşkım senden bile öte. Seni sevdiğimi dağlara, taşlara kısacası her yere; bütün kainata haykırmak istiyorum Seni Seviyorum!! Bu kelime topluluklarını defalarca senin için ama yalnız senin için tekrarlayabilirim. Biliyor musun; seni sevdiğimden beri artık çevremdeki her şey gözüme daha güzel daha hoş ve de daha ümit verici gelmeye başladı çünkü onlar bana seni hatırlatıyor... Dağlar gibi sende içimde çok büyük tutunulması zor bir yerdesin. Tepeler gibi sende içimde ulaşılması zorsun. Zirveye sadece bir kişi çıkar senin yaşamında; işte o da ben olmak istiyorum zirvede tek ben; BEN VE SEN... Su gibi berraksın ama içimdekileri de alıp götürüyorsun,yol gibi senin de sonun yok; yani seni sevmenin sonu yok... Bu böyle nereye kadar sürer bilemem tabi. Bunu ben belirleyemem; ama şunu bil ki seninle ölüme bile varım..! Sensiz geçen bir gün değil bir salise bile düşünemez oldum. Sen benim; benliğim, varlığım, hayatım, geleceğim, çılgınlığım, sevincim, mükemmelim, sevdiceğim kısacası her şeyim her şeyimsin... Sensiz bir hayatın oksijensiz yaşamdan farkı yoktur. Aldığım nefes içtiğim su yürüdüğüm yol her şeyde sen ve senden izler var. Seni seviyorum ,Seni seviyorum,Seni seviyorum,Seni seviyorum,Seni seviyorum... .............................................melons............................. ..... Alıntı
Φ melonss Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2008 Bekliyorum Bir söğüt ağacının koyu gölgesinde oturuyorum..Elimde sigaram,gözüm ufka takılmış..Dalgın ama ürkek bakışlarım dümdüz bir çizgi..Aklımdan o çok eski şarkının nağmeleri geçiyor.. İçimden sessizce mırıldanıyorum sözlerini..Kapatıyorum gözlerimi..Bir süre sonra,buz mavisi dumanlar arasından belirginleşmeye başlıyor vücudu..Sonra,yüzü çıkıyor ortaya, dudaklarında gözlerim.. Hiç kıpırdamıyor dudakları..Ama onu anlıyorum..Ve kıpırdatmadan dudaklarımı,konusuyorum hayaliyle..Sönmek üzere sigaram,küllere karışmış..Atıyor elimden,bir başkasını yakıyorum.. "Hoşgeldin hayallerimdeki buz mavisi bakışlı..Hoşgeldin umidimin aynası..Hoşgeldin.. Demek özledin beni..Ah,bilemezsin,o yalnız ve uğursuz geceleri aydınlatan tek şeydi düşüncen..Ben de özledim seni..Bazen sımsıkı sarıldim yastığıma kapatıp gözlerimi..Bazen birkaç damla gözyaşı oldun yanaklarımda..Bazen öfkeli rüzgara acıp bağrımı,öyle hissettim seni..Sesimi duymak heyecanlandırdı mı seni?Ne diyorsun,ya ben nasıl ulaştım telefonun tuşlarına?Ellerim titrerken nasıl tek tek buldum sana ait numaraları..Icim nasıl titredi heyecandan,kalbim yerinden çıkarcasına nasıl attı,bilemezsin..Bir de duyunca sesini uzaklardan,nasıl kayboldum gözlerinde,farkında mısın?Yaptığımız ayıp mı,delilik mi,diyorsun.. Mutluluk ayıpsa varım en büyüğüne ayıpların..Sevmek delilikse,çılgınlıksa umutları taşımak içimizde,ben deliyim,en az senin kadar..Hatta öylesine kaybetmişim ki kendimi,yüreğimdeki tüm anıları yakar atarım bir tarafa..Ne kendimden korkarım,ne de geçmişimden..Gelecek mi?Seninle olduktan sonra,daha ne isterim..Demek gizemli prensinim düşlerinde..Demek yanına gelmemi istiyorsun güneşli bir günde..Iyi de sen nasıl emin olabiliyorsun bozulmayacağına bu gizemin?Ya sen atılmazsan kollarıma,sarılırken sana titremezsen heyecandan,bir buse alırken utangaç dudaklarından eriyip gitmezsen dudaklarımda..Ya sen düşlerimdeki gibi ateş değil,korkularımdaki gibi buz olup yağarsan gönlüme.. Korkuyorum hayallerimdeki buz mavisi umudum..Seni yaşayamamaktan,seni tadamamaktan yüreğimle, seni alamamaktan geçmişinin dikenli yollarından,seninle umutları paylaşamamaktan öylesine korkuyorum ki..Gün geceye dönüyor,ışık gibisin..Aydınlığına kavuşamamaktan korkuyorum.. Bir gün,evet bir gün geleceğim yanına..Ellerimin sıcaklıgını bırakıp sana,eğer istersen bir ömür kalacak yanında,istemezsen sevgimi emanet edip rüyalarına,arkama bile bakmadan, göstermeden hüznü gözlerimde,ansızın eskime döneceğim.Kalbimin çok özel bir köşesinde anıtlaşmış aşklara dair sen,ve ben seni hep sevecegim.." Açıyorum gözlerimi,hayali yok şimdi..Beklemeye başlıyorum,beklemeye değecek her duyguyu beklediğim gibi.. Alıntı
Φ melonss Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2008 Bir Tek Seni Unutmam Şimdi sen gideceksin ve ben arkandan bakakalacağım. Dur diyemeyeceğim, sesim çıkmayacak. Susuşlarımda saklı kalacak duygularım ne kötü... Söz geçiremeyeceğim göz yaşlarıma akacak. Saklayacağım görmeyesin diye, beceremeyeceğim. "Ağlama" diyeceksin bana, seni dinlemeyeceğim. İçimde biriken ne varsa gözlerimden taşacak dışarı. Dokunmak isteyeceksin, başımı geri çekeceğim öfkeyle. Kızgınım gidişine çünkü, öfkem bir dağ gibi büyük. Ne varsa hayata dair alıp götürüyorsun benden farkında değilsin. Ya da farkındasın ama değilmiş gibi davranıyorsun. Sen kendi yolunu çiziyorsun şimdi ve doğru bildiğini yapıyorsun. Bense binlerce yanlışın ortasında tek başımayım. Oysa beklediğim sevgiliydin sen. Yorgun dünlerden damıtılmış, kimliksiz sevdalardan süzülmüş aşkımın tek sahibi. Sanki seni aramıştım yıllarca da , ararken aşk niyetine yabancı kollarda uyumuştum. Bu yüzden kimse kandırmadı beni, dindirmedi aşka susamışlığımı. Hep eksikti hep yarım. Ne yazık ki "Bu kez tamam" dediğimde de yarım kaldığımı görüyorum. Belki de sevmeyi beceremiyorum ben. Öyle ya, deli sevdalar bana göre değil belki de. Dümdüz, heyecansız, içimdeki kuşlar kanat çırpmadan ve tutkuyu kanımda hissetmeden yaşamalıyım aşkı. Buna aşk denirse tabii.. Bu yarım kalmışlık duygusu yok olur mu o zaman? Peki sen biliyor musun bu acıya katlanmaların ilacını? Bu yürek sancısını ne dindirecek? Bu geceler nasıl geçecek? Söyle yar, içimi kor gibi yakan bu ateş nasıl sönecek? Acelen var biliyorum. Gideceksin, yaşanmamış zamanları da beraberinde götüreceksin. Bunu hiç istemiyorum. Ne berbat bir duygu bu.. İstemediğim bir şeyi yaşıyorum ve buna engel olamıyorum. Benden bağımsız gelişiyor her şey. Çarpmanın etkisiz elemanı gibiyim. Ya da bir savaş filminin daha ilk karesinde atılan ilk kurşunla düşüp ölen ve bir daha da hiç görünmeyen figüran... Haydi git, bu yol senin yolun. Dilediğince özgür at adımlarını. Kendin için iyi olanı yapıyorsun ya ne önemi var gerisinin. Yaşadığımız kısa günlerin anısına sığınır, atlatmaya çalışırım bu acıyı. Sensiz olmaktan daha kötü ne olabilir bu hayatta ki? Bir insanın başına en kötü şey gelmişse başka hiçbir şeyden korkmuyor. Bir tek seni kaybetmekten korkuyordum, onu da yaşadım zaten. Haydi git, merak etme yaşayacağım. Sensiz olsam da bu sevdayı yaşatacağım. ........................melons........................ Alıntı
Φ melonss Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2008 Çiçeğin Yağmura Aşkı Erişilmez bir uçurumun kıyısında, senden başka kimsenin farkında olmadığı bembeyaz bir çiçektim ben. Sen ise, dört mevsim özlemini çektiğim yağmur. Üstüme yağışını severdim, yapraklarımdan aşağı akışını, her damlanı içime çekişimi severdim. Bedenimde seni hissedişimi. Her damlan alıp götürürdü beni adını bilmediğim, tanımadığım yerlere... Sen yağınca susuzluğum dinerdi, biterdi kimsesizliğim, dağılırdı ürpertilerim. Serin bir meltem değip geçerdi yapraklarıma. Dünyalar benim olurdu, uçardım sevinçten. Günlerime, gecelerime; hiç kimsenin bilmediği, fark etmediği sıcak bir sevgi dolardı. Sıcak bir sevgi dolardı yüreğime. Her çocuğa gülümserdim; her kuşa, her kelebeğe, her arıya gülümserdim... Erişilmez bir uçurum kıyısında rüzgarlara ağıt yakan, yalnız ve boynu bükük, bembeyaz bir çiçektim ben. Sen, bakışlarında sevdalar gizleyen, sevdalandığım, gözleri menekşe rengi küçücük bir kızdın.. Adına Seher demiştim, adına sevda, adına umut. Sevdam, umudum her şeyimdin. Günüm, günaydınım, günaydınlığım seninle başlardı. Tek sevenim, tek sevdiğimdin. Yağmurumdun sen; kurak günlere, ayaz gecelere inat. Hiç bitmeyen bir umut, özlem ve hazla beklerdim seni. Gelmediğin zaman boynumu büküp, kapar gözlerimi seni beklerdim. Özlemin umudum olurdu, umudum özlemin. Beklerdim, beklerdim bıkmadan, usanmadan... Çünkü seni seçmiştim ben, sevdam, arkadaşım olarak. Sevdanı yüreğime nakış nakış işlemek için. İşlemeliydim ki, fırtınalar, boranlar içinde bile olsa kardelenler gibi açmasını öğrenmeliydim... Umudumun bitip tükendiği anlar da oldu elbette zaman zaman. Seni beklerken, bekleyişin işkenceye dönüştüğü zamanlar da olurdu. Günlerin yıllara döndüğü zamanlar olurdu. Ama hiç şikayet etmedim, şikayet etmedi yüreğim. Çünkü seni delicesine seviyordum ve bu sevgimle mutluydum. Özlemine zor da olsa katlanıyordum bir umutla. Sen beyaz bulutlarla gelirdin, bembeyaz gelinlikler içinde. Hayran hayran bakardım sana. Sen gelince ardından gökkuşağı gelirdi. Gökkuşağına dönüşürdün rengarenk. Her renginde umutlarım vardı, hayallerim vardı. Canlı, cansız tüm varlıklar kıskanırdı güzelliğini... Sen, hayatıma kattığım canım, gözbebeğimdin. Ben de senin cançiçeğindim. Gözlerime dolan bulut, üzerime yağan yağmurdun sen. Toprağa saçtığım umudumdun. Havaydın, hayattın, suydun, sevgime bandığım gülaydınlığımdın, günaydınımdın... Yıllar sonra şimdi yine bekliyorum seni, bir umutla. Ama artık azalan hatta tükenen bir umutla... Ömrümün bütün dilimlerine kar yağıyor şimdi. Kar da beyaz ama ben yine de direniyorum. Çıkıp gelmeni, üzerime yağmanı bekliyorum. Bir zemheri mevsimiydi ayazda bırakıp gitmiştin hayallerimi. Bak yine zemheri. Dağlara kar yağıyor ama sen yoksun. Sen yoksun, acılara özlem yağıyor... Bak, kar yağıyor üstüme, iliklerime dek üşüyorum. Yine de yüreğimde ateşler yakıyorum. Dönersen ellerini ısıtırsın diye... Unutmuşum, içimdeki umutların beyazlığını... Unutmuşum mavi, yeşil, al renkleri... Ne zaman bir yağmur sesi duysam, ne zaman bir su sesi, içimde sevgiler kanar, pınarlar kanar benimle. Sonra sen gelir dökülürsün içime, sen gelir dökülürsün gözlerime, kirpiklerim dökülür yollara. Gülaydınlığın doğar üstüme. İşte o zaman dağ dağ özlem kesilirim, bulut bulut, hüzün hüzün.. Gel... Gel ki, sarı papatyalar açsın, kır gülleri, kır menekşeleri, kırkkanatlılar açsın. Yol alsın umuda nazlı cerenler, ceylanlar, karda boranda yolunu yitirenler. Gel can gelsin solmuş anılara. Boşalsın sicim sicim gözyaşları, ırmak olsun susuz kalmışlara; kardeş olsun dostluklara, yüreğimdeki merhamete... Gel... Gel ki, sevginle anlam bulsun duygular, gözlerimden toprağa düşen damlalar.... Gelmeni istiyorum biten umutları, yiten sevdaları diriltmen için, solan yaprakları yeşertmen için. Tüm ümitlerin tükendiği anda çıkıp gelmeni, üzerime yağmanı bekliyorum. Bu sitemdir sanma. Bil ki, gelmezsen solup gideceğim, bitip tükeneceğim. Bir daha bir daha hiç bir mevsim açmayacağım çiçeklerimi, gülümsemeyeceğim gül yüzlü çocuklara, gül desenli baharlara, kırlara, ceylanlara... Gel!... ..............................melons........................... Alıntı
Φ melonss Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2008 Dört Duvar, İki Gün ve Sen Sabah seni yine rüyamda görmüş olmanın sevinciyle uyandım.Rüyamın etkisiyle evin içinde dolaştım bir süre; ne yapacağını bilmeyen bir serçe misali. Her zamanki gibi detayları hatırlamak için uğraştım saatlerce. Ne olmuştu o asır gibi gelen ama bilimsel açıklamasında 5-6 saniye olduğu söylenen rüyada. Bir bulmacanın bir yapbozun parçalarını birleştirircesine ayrıntıları inceledim. Ortaya yine binbir çeşit anlama gelecek şeyler çıkmıştı. Korku, endişe, sevinç, mutluluk tam bir kozmopolitik yapı ama ayrıntılardan ziyade senin o rüyada olman yetiyordu bana. Kendime ancak yüzüme çarpan soğuk su ile geldim. Akabinde evde hayalet gibi dolaşıyordum. Aynada kendimi seyrettim uzun uzun. Ayna bir oyun mu oynuyordu bana yoksa aynadaki akis gerçekten ben miydim? Bir hortlağa benzemiş çökmüş yüz benim miydi? İki gündür evden hiç çıkmadığımı hatırladım. Stajım vardı, işlerim vardı ben ise evdeydim. İki gün kocaman iki günü düşünerek geçirdim özellikle seni ve bizi. Dört duvar arasında , iki gün, dört duvar sen ve ben... Yavaş yavaş hatırladım o iki günü. Birkaç kere kapı çalmıştı ama açmamıştım oysa annemler elektrikçi, sucu, doğalgazcı bilumum fatura sayarın geleceğini onlara kapıyı açmam gerektiğini gittiklerinin son dakikasına kadar tekrarlamıştı. O kadar ısrar etmişlerdi ki “ sende gel herkes çok özlemiş seni görmek istiyor ” benim ise ağzımdan çıkan üç kelime. Stajım var gelemem... ama şimdi evdeydim hem de iki gündür. Sahi ev telefonunun neden hiç sesi soluğu çıkmamıştı , ya bir an olsun hiç susmayan, her çalışında beni yerimden fırlatan cep telefonuna ne olmuştu? Aslında belki yüzlerce kez çalmıştı ama beklediğim melodi bir türlü çalmıyordu. Herkes aradı; senelerdir beni aramayan teyze çocukları bile aradı “niye gelmedin” diye, bir sen aramadın... Belki de ilk kez soğuk Kenya gecelerini özlediğimi fark ettim. O ismi her anıldığında içimde binbir nefret uyanan Kenya’yı özlemiştim, o iki sene boyunca daha önce hiç yaşamadığım acıları, ihanetleri, nefreti bana yaşatan Kenya’yı özlemiştim. O soğuk şehirler arası yolculuğu özlemiştim, ucunda annem babam kokanı değil ismini bile hep farklı telaffuz ettiğim Konya’ya olanını. Neydi bu kadar nefretin sebebi., bir şehirden neden nefret edilirdi ve neden sonradan nefret edilen bu şehre özlem doğardı: üniversiteye girmek iki seneyi almıştı. Binbir çeşit planlar yaparak en sonun da herkesin kaçtığı o kadim şehre ben gitmiştim kararlıydım kaçmayacaktım. O şehrin sokaklarında bir toz bulutuydu yaşamak. Namus metre ile alınır fazilet kilo ile satılırdı. Sabahları yalan girerdi pencerelerden güneşten önce. Dev arenalara benzeyen sokakları kan ve zulum kokardı. Gece olunca duvarlar utanırdı duvarlığından, eller ve ayaklar bütün gece öğrenci evlerinde yıkanmayı bekleyen kirli bulaşıklar gibi beklerdi sabahı. Bir semtinde amonyak içki kokuları diğer bir semtinde parfüm kokuları karışırdı havaya. Daha ilk aylardan başladı nefret ve ihanet. İlklerin değeri çoktur; ilk korku, ilk yürüyüş, ilk ağlayış, ilk isyan, ilk nefret, ilk öç alma isteği, ilk ihanet ve daha sayamadığım bir sürü ilki yaşattı o şehir bana. Sadece kin , nefret değil sevgiyi de, tecrübeleri de, mutluluğu da yaşattı ama sanki zamanla yapılan her zamanki pazarlıkla almak istiyordu görünmez bir güç elimden her şeyi. İlk Kenya da kapanmıştım eve. Haftalarca bir hayalet misali dört duvar, dört gün, dört ay, dört asır ve ben. Sonra alınan reformlar yeni kurallar yeni bir ben ve yeni bir yaşam. Bunların hemen akabininde karşımdaki sen. Her şeye baştan başlamak seninle. Belki de benzer yazgılara sahip iki kişinin buluştuğu bir kavşakta buluştuk. Kadere pek inanmam bilirsin ama belki de uzun zamandır yürekten demediğim bir söz “ belki de kader buluşturdu bizi”. Üç ay; Mayısı Nisana bağlayan bir gecede beraberdik Haziranı Temmuza bağlayan bir gecede ayrı düşüyorduk. Bu yeni kurduğum yaşamdaki ilklerden biriydi; ilk ayrılış. İşte o gün yüreğime bir sancı saplandı, ilklerin önemi. Kafamda bin bir çeşit endişeyle yolladım seni Kenya’nın o soğuk ve şehirler arası terminalinden senin sıcak şehrine. Çok değil bir saat sonra bende yolcuydum ama daha o zaman bir acı belirdi içimde; sensiz geçen bir saat. Senle başladığım yeni bir yaşam bu yaşamda seni en tepeye oturtmam ve bunu yürekten yapıp sana da göstermem. Belki de sana kısa gelen üç aylık zaman sonunda bile bana acı çektiren sensiz bir saat. İlk mola yerinde senden gelen o sıcak ses; benden bir saat önce burada oluşun. Şehre duyduğum özlem sendendi , nefret ise hala içimde gizli... Yangının deliren avuçlarında mavi bir sıçrayıştı ayrılık, bağırmak ne ki sahibini arıyordu yürek. Kurmalı bir saati andıran hayatın ilerleyen tik taklarında geliyordum kendime. Beklediğim istediğim çok fazla şeyler miydi? Yapılması imkansız mıydı? Oysa senle yapılan saatlercelik sohbetlerde edilen cümleler hep ortaktı, istekler beklentiler hep aynıydı, korkular benzerdi. Peki ama neden pratiği farklıydı. Sevgi fedakarlıktı, ilgiydi ve bunları yaşama uygulamaktı. Başka bir şimdi yoktu. Saatler 12:48’i takvimde boş bir zamanı gösteriyordu sanki y. Zaman ne çabuk akıyordu randevusuna geç kalmış misali. Ne kadar dolu yaşamıştık beraber geçen günleri ve senin hit sözcüğün “anlatsam sana anlatamadıklarımı dökebilsem içimi ” peki ne zaman anlatacaktın, beklenen neydi. Neden kendi kendimizle yaptığımız savaşı hep başkaları kazanıyordu? Neden..? Bunların hepsini şu iki güne sığdırmak zordu Beraber geçen zamanın ayrıntılarını iki güne sığdırmak zordu.... Ayrılık saatiyle içimdeki fırtınanın büyümesi çok kısa bir zaman almıştı bu iki günde hep yaptığım dindirmeye çalışmak oldu bu hırçın fırtınayı... Bütün bunları düşünürken kendimi dışarıda buldum hayret iki günün sonunda dışarıdaydım. Artık bedenimin kontrolünü kaybetmiş olmalıydım, kim dayana bilirdi ki bu iki günlük ev hapsine. Bazen iç güdülerimin bedenimi yönetmeye başladığını hissetim. Keşke hep iç güdülerimi dinleye bilsem, mantığı bir kenara bırakıp keşke hep duygularımın peşinden gidebilsem , o keskin bıçağın üzerinde koşabilsem özgürce, o sırat köprüsüne benzer uçurum kenarında oynaya bilsem delice, bağırabilsem seni bir çocuk neşesiyle. Peki ama nerdesin?... İyi geliyor açık hava. Canlandığını hissediyorum hücrelerimin. Güneş şimdilerde ısıtmıyor eskisi kadar. Heykeldeyim Bursa’nın merkezinde. İnsanlar bir telaştır gidiyor, herkes kaptırmış kendini bir şeylere. Vitrinlerin yalancı çekiciliğine bırakıyorum kendimi. Birden sen düşüyorsun aklıma yarın 4 ağustos yani doğum günün, burada olsaydın vitrindeki şu güzel saati alırdım sana. Nerdeyse doğum gününü unutacak kadar seni düşünmüştüm iki gün boyunca. Ne garip değil mi? Hava kararmaya başlıyor yavaş yavaş. Eve dönme vakti yaklaştı gecenin karanlığından kaçma vakti geliyor sensiz geçen her saniye ile birlikte. Eve gitmeden önce bir kitap evine giriyorum çok değil kısa bir süre sonra elimde bir kitapla dışarıda buluyorum kendimi. Benim için zaten hep anlamadığım bir ayin olmuştur kitap almak. Bu geceyi de kitap okuyarak devireceğim, tıpkı bir önceki gibi daha önceki gece gibi. Kendimi kötü hissettiğim her zaman olduğu gibi evime gidip kitaplarıma sığınacağım. Eve doğru yürüyorum ağır adımlarla, insan selinin içinde. Birden yanımda olman duygusu çöküyor içime. Son zamanlarda bu o kadar çok oluyor ki. Kafamda sen ile eve yollanıyorum. Ben bunlarla uğraşırken galiba o benden habersiz , bak aramadı hiç, sormadı. Peki yürekte hissediyor ama neden uygulamıyor? Düşündükçe sinirlenerek kendime eve varıyorum. Ev tam takır ıpıssız. Duvarlar sanki üstüme üstüme geliyor. Kendime gelmek için bir kahve yapıyorum. Tam kahvemi almış yeni aldığım kitabımı okumaya başlamışken kapı çalınıyor. Önce açmayı düşünmüyorum tıpkı diğer sefer çalınanlar gibi ama kapının arkasındaki, her kimse karar vermiş içeri girmeye. Öyle ısrarlı çalıyor ki dayanamıyorum kalkıp yerimden istemeye istemeye kapıya yöneliyorum. Arkadaşlar merak etmişler kaç gündür haber almayınca . onlarda artık biliyor bu sahneyi elimde kahvem kitap dört duvar ve ben. Bilmedikleri ise kafamdaki düşünce sen. Hazırlan hadi çıkıyoruz diyorlar. Kabul ediyorum çaresizce itiraz edecek hali bulamıyorum kendimde. Tamam diyorum ama önce yapmam gereken bir şey var Telefona sarılıyorum seni arıyorum ve uzaktan soğuk bir ses geliyor Efendim... ...............melons........ Alıntı
Φ melonss Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2008 Hoşçakal Soldum bir gül gibi susuz kalmış çöl gibi derdimle kederimle çağlamışım su gibi ömrümce görmedim senin gibi güzeli hep koşturdum kazanmak için seni... Bu dizeler yetmez güzelliğine ellerine saçlarına kıyamam dokunmaya senin için ne yapayım bilmem başucunda beklemeye bile razıyım yeter ki yanında olayım yakın olayım derken uzaklaşmak gibi geliyor kaybetmek korkusu sarmış bedenimi bu düşünceyle sana yaklaşmak beni korkutuyor ama yapacak bir şey yok elime konan kuş artık uçuyor yavaş yavaş bensiz diyarlara uçacak ve bir daha dönmeyecek avucuma bıraktığı son yazıyla hoşçakal .. ........ölesine bir sevda...melons.... Alıntı
Φ melonss Gönderi tarihi: 28 Temmuz , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 28 Temmuz , 2008 Başladığım Ve sonunu yazamadığım Bütün hikayelerde buldum seni Bir kadındı yalnızlık sen yokken Kıskanırdı beni herkesten... Kıskanç bir kadın gibiydi işte Yaralıydı, yaralardı beni Öyle hırçın sen gibi Zor olmadı bu yüzden ‘Sensiz yaşayamam’ larım yalan oldu Yüzün gibi yalnızlıklarda kayboldum Pişmanlıklar yatağında her sabah uyanmaktan iyiydi Doğan güneşle beraber aynaya yansımandan iyiydi Şükrettim bu yüzden Hatta sevdim dişi yalnızlığımı Sevdim çünkü benden daha dişiydi... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.