Φ AÇA Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2007 güzel şiirin için teşekkürler Alıntı
Misafir kleo Gönderi tarihi: 27 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 27 Ağustos , 2007 teşekürün için teşekkür ederim........ Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 27 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 27 Ağustos , 2007 Becayiş Su uyuyor dalgın şehrin ışıkları kapatmıyor gözlerini bir o yana bir bu yana ritminden bozuk sallanan başım iki kollarımın arasında maziden usanmış ikbale açım ukdesi içimde selam almaz mıh gibi oturur durur kalkmaz yar uyuyor dalgın şehrin ışıkları karşı duruyor sevdama kırılmış aynalar gibi bin parça sokaklara dağılıyorum göz damarlarıma batıyor ışık her parça ayrı bir yaraya aşık sualsizim aklım karışık ille de seni düşünüyorum soruyor dalgın şehrin ışıkları aynı gök kubbenin altında ayrık hayatları birleştirmeye kimin gücü yetecek kalbin dayandığı kadar yarın vardır sonrasında hep tekrar hesaplı hesapsız ardınca atılan adımlar aldırma içine kilitli bütün kapılar dışardan gelirsin girersin anahtarın var Alıntı
Misafir kleo Gönderi tarihi: 28 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 28 Ağustos , 2007 sardunyam güzel ve anlamlı şiir için teşekkür ederim natalia çok hoş Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 28 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 28 Ağustos , 2007 Bişey değil Kleocum... Alıntı
Misafir kleo Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2007 Bişey değil Kleocum... Alıntı
Φ zeyynepp Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2007 Sevgisiz insan, bir gün şans eseri bir çiçek bahçesinde bulmuş kendini, bahçedeki çiçekleri hiç düşünmeden ilerlemiş bir süre. Bir düzlüğün ortasında mola vermiş bir ara. Etrafına bakmış bir süre, hiç bir çiçek bir şey ifade etmemiş ona. Sonradan yıkılan bir ağaç görmüş ve onun yanında bir papatya. Papatya kendinden emin, o köşede yıkılan ağacın yanında çıkan rüzgara göğüs geriyormuş. Papatya o kadar güzelmiş ki...Sevgisiz insan sevgiyi tanımış. Buna şaşırmış. Alışamamış, ne yapması gerektiğini bilememiş. Pek tabii bildiğini sanmış... Papatyayı sevmiş, okşamış, rüzgar ona zarar vermesin diye araya girmiş oturmuş... Papatya bir süre tekrar dikleşmiş. Papatyanın zarar görmesinden öylesine korkuyormuş ki, böylesi bir güzelliğin sonsuza dek sürmesini, o kadar çok istiyormuş ki... Papatyanın, ellerine dokunduğu her an, onu hissettiği her an kendini dünyanın en mutlu insanı hissediyormuş... Sevgiyi öğrenen adam, gerek papatyayı korumak için gerekse ona olan doyumsuzluğundan dolayı papatyayı koparmayı ve yanına almayı istemiş. Onu bu bahçeden koparmak ona çok doğru gelmiş çünkü, onu yanında hep koruyabilecek, sevebilecekmiş. Papatyayı hiç düşünmeden çekmiş, koparmaya çalışmış, papatya buna direnmiş, direnmiş. Seven adam anlayamamış bu direnci, daha da güçle yüklenmiş papatyaya. Aklı o zaman neredeymiş, kim bilir... Papatya gün geçtikçe solmuş, solmuş... Adamın gölgesi onu öyle bir kapıyormuş ki, soluk almasını engelliyormuş. İşin garibi adam bunu görsede anlayamıyormuş, papatya soldukça üzerine daha çok titriyor, iyice kapıyormuş güneşini. Sevmeyi yanlış öğrenen adam, en sonunda dayanamamış ve papatyayı tüm gücüyle kendine çekmiş. Tüm dünyaya ne mutlu.. Ve o salak adama ne mutlu ki, papatya herşeye rağmen direnebilmiş gücü kalmasa da. Ama bu direniş o kadar büyük bir güç gerektirmiş ki, o herşeyden çok sevdiği papatya boynu bükük kalmış... Seven adam işte o noktada her şeyi görmüş ve anlamış, yaptığının acısı ona öyle bir koymuş ki, sendeleyip yere düşmüş. Hayatında tanımadığı acıyı çekmiş adam. Hayatta kendini ilk defa haksız, ilk defa bencil, ilk defa küçük hissetmiş. Ağlamak para etmezmiş, üzülmekte. Güneş de hemen fayda etmezmiş papatyaya. Sevmiş adam, bir çiçeğe nasıl davranması gerektiğini görmüş gözündeki perdeler kalkınca... Ağlayarak çiçeğin yanında durmuş, rüzgara karşı kendini siper etmiş yine ama çiçeği ne koparmaya çalışmış bir daha, ne de üzerinde gölge etmeye... Papatya, tekrar mutlu bir şekilde bütün asilliğiyle ve gücüyle dimdik ayakta durana kadar bekleyecekmiş öylece, yakınında olacakmış çünkü, çiçeğin ona ihtiyacı olacağı bir zaman olursa o da o anda çiçeğinin, papatyasının yanında olacakmış. Seven adam, papatya onu bir daha hiç sevmese bile, onu sonsuza dek sevecekmiş, çiçek isterse uzakta, çiçek isterse yakında... Çünkü seven adam için değerli olan tek şey varmış, o da çayırda tek başına ayakta durmaya çalışan eşi benzeri olmayan güzellikteki o tek papatya. Alıntı
Misafir kleo Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2007 Sevgisiz insan, bir gün şans eseri bir çiçek bahçesinde bulmuş kendini, bahçedeki çiçekleri hiç düşünmeden ilerlemiş bir süre. Bir düzlüğün ortasında mola vermiş bir ara. Etrafına bakmış bir süre, hiç bir çiçek bir şey ifade etmemiş ona. Sonradan yıkılan bir ağaç görmüş ve onun yanında bir papatya. Papatya kendinden emin, o köşede yıkılan ağacın yanında çıkan rüzgara göğüs geriyormuş. Papatya o kadar güzelmiş ki...Sevgisiz insan sevgiyi tanımış. Buna şaşırmış. Alışamamış, ne yapması gerektiğini bilememiş. Pek tabii bildiğini sanmış... Papatyayı sevmiş, okşamış, rüzgar ona zarar vermesin diye araya girmiş oturmuş... Papatya bir süre tekrar dikleşmiş. Papatyanın zarar görmesinden öylesine korkuyormuş ki, böylesi bir güzelliğin sonsuza dek sürmesini, o kadar çok istiyormuş ki... Papatyanın, ellerine dokunduğu her an, onu hissettiği her an kendini dünyanın en mutlu insanı hissediyormuş... Sevgiyi öğrenen adam, gerek papatyayı korumak için gerekse ona olan doyumsuzluğundan dolayı papatyayı koparmayı ve yanına almayı istemiş. Onu bu bahçeden koparmak ona çok doğru gelmiş çünkü, onu yanında hep koruyabilecek, sevebilecekmiş. Papatyayı hiç düşünmeden çekmiş, koparmaya çalışmış, papatya buna direnmiş, direnmiş. Seven adam anlayamamış bu direnci, daha da güçle yüklenmiş papatyaya. Aklı o zaman neredeymiş, kim bilir... Papatya gün geçtikçe solmuş, solmuş... Adamın gölgesi onu öyle bir kapıyormuş ki, soluk almasını engelliyormuş. İşin garibi adam bunu görsede anlayamıyormuş, papatya soldukça üzerine daha çok titriyor, iyice kapıyormuş güneşini. Sevmeyi yanlış öğrenen adam, en sonunda dayanamamış ve papatyayı tüm gücüyle kendine çekmiş. Tüm dünyaya ne mutlu.. Ve o salak adama ne mutlu ki, papatya herşeye rağmen direnebilmiş gücü kalmasa da. Ama bu direniş o kadar büyük bir güç gerektirmiş ki, o herşeyden çok sevdiği papatya boynu bükük kalmış... Seven adam işte o noktada her şeyi görmüş ve anlamış, yaptığının acısı ona öyle bir koymuş ki, sendeleyip yere düşmüş. Hayatında tanımadığı acıyı çekmiş adam. Hayatta kendini ilk defa haksız, ilk defa bencil, ilk defa küçük hissetmiş. Ağlamak para etmezmiş, üzülmekte. Güneş de hemen fayda etmezmiş papatyaya. Sevmiş adam, bir çiçeğe nasıl davranması gerektiğini görmüş gözündeki perdeler kalkınca... Ağlayarak çiçeğin yanında durmuş, rüzgara karşı kendini siper etmiş yine ama çiçeği ne koparmaya çalışmış bir daha, ne de üzerinde gölge etmeye... Papatya, tekrar mutlu bir şekilde bütün asilliğiyle ve gücüyle dimdik ayakta durana kadar bekleyecekmiş öylece, yakınında olacakmış çünkü, çiçeğin ona ihtiyacı olacağı bir zaman olursa o da o anda çiçeğinin, papatyasının yanında olacakmış. Seven adam, papatya onu bir daha hiç sevmese bile, onu sonsuza dek sevecekmiş, çiçek isterse uzakta, çiçek isterse yakında... Çünkü seven adam için değerli olan tek şey varmış, o da çayırda tek başına ayakta durmaya çalışan eşi benzeri olmayan güzellikteki o tek papatya. zeynep nedense çok fena dokundu bana.... hikaye çok güzel ya....... Alıntı
Φ zeyynepp Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2007 zeynep nedense çok fena dokundu bana.... hikaye çok güzel ya....... canım kleo beğendiğine sevindim ilk okuduğum zaman bende etlilenmiştim....sevgiyi yanlış bi şekilde kullanmak nelere yol açıyo Alıntı
Misafir kleo Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2007 canım kleo beğendiğine sevindim ilk okuduğum zaman bende etlilenmiştim....sevgiyi yanlış bi şekilde kullanmak nelere yol açıyo kimsenin yanlış anlamaması ve anlaşılmaması dileğiyle zeynepcim Alıntı
Φ zeyynepp Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2007 kimsenin yanlış anlamaması ve anlaşılmaması dileğiyle zeynepcim evet haklısın kleo inş arkadaşım Alıntı
Misafir kleo Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2007 teşekkür ederim redblack...... çok severim sertap'ı Alıntı
Misafir RA_dya Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2007 sen ancak öğlende gelirsin.tünayyyyydınnn Ne görüyorsunuz? Harp sırasında kocam New Mexiko'daki Mojave çölüne gönderilmişti. O, çölde tatbikata katılırken yanında olabilmek için ben de çölün yolunu tuttum. Kendimi cehennemin kucağına atmıştım. Ortalık yanıyordu. Küçük bir kulübede oturuyordum ve yanında olmak için tehlikeye atılarak geldiğim kocamı unutmuş, can derdine düşmüştüm. Etrafımdaki Meksikalılar ve yerliler, tek kelime İngilizce bilmediğinden, kimseyle konuşamıyordum. Sıcak rüzgar, bir taraftan bedenimi kavuruyor, diğer taraftan yediğim yemeği de, ağzımı burnumu da kumla dolduruyordu. Canıma yetmişti. Kağıda kaleme sarılıp babama bir mektup yazdım. "Gelin, beni buradan alın" dedim. "Burada yaşamaktansa hapishanede yaşamayı tercih ederim." Babamı beklerken cevabı geldi. Sadece iki satır yazmıştı: "İki adam hapishane penceresinden dışarıya baktı. Biri çamuru gördü, diğeri yıldızları." Bu iki satırı okuyunca utancımdan kıpkırmızı kesildim. Ben hep çamuru görmüştüm. Halbuki yıldızlar da vardı. Derhal yerlilerle dost oldum. Kilimlerine, çanak ve çömleklerine olan hayranlığımı belirttim. Turistlere para ile vermeye yanaşmadıkları kıymetli eşyalarından bana hediyeler verdiler. Kaktüsleri, yukka ve erguvan ağaçlarını inceledim. Kır köpeklerini tanıdım. Çöl gurubunu seyrettim. Çöl, yüzlerce yıl önce deniz dibi olduğundan kumun içinde deniz hayvanlarının kabuklarını aradım. Ne değişmişti de, dün nefret ettiğim çöle bugün bağlanmıştım? Çöl mü değişmişti? Hayır. O yine kavuruyordu. Yerliler mi değişmisti? Hayır. Onlar, yine İngilizce bilmiyorlardı... Sadece ben değişmiştim. Pencereden kafamı uzatmış ve yıldızları görmüştüm. Thelma Thompson Alıntı
Misafir kleo Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2007 hikaye çok güzel radya; bazen bakış açısını, gözlükleri veya mekanı değiştirmek yaşama olan bağlılığımızı arttırıyor.......ama mutluluk hep bizim elimizde Alıntı
Φ zeyynepp Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2007 Küçük derelerdir büyük nehirleri oluşturan Küçük mutluluklar, küçük, küçücük derelerdir Büyük nehri ararken üzerinden atladığın Arkana dönüp de bakmadığın Küçük mutluluklar; Çıtır çıtır Kızılay simitidir, çayın yanında Aniden radyoda karşına çıkan şarkı Kar yağınca tatil olan okul Başarılı bir rejimin birinci günü Sokakta sevebildiğin kedi Yürüyen güvercinin kafası Tenekedeki fesleğen Kurumuş çamaşırlar, bir kış ikindisi Geri gelen elektrik Hamdi'nin hikayeleri Annenin yemeği Tamir ettiğin alet Yeşil t-shirtün, yatarken giydiğin Bir dostun başarısı, neler çektiğini bildiğin Elini sımsıkı tutan minik el Dudağında ıslık yürüdüğün yol Birden çıktığın yolculuk Sana açılan kapılar Sana kapıyı açanlar Hoş gelenler Hoş buldukların Yalnız kalabilmek - dilediğinde Kavuşabilmek - özlediğinde * * * * Gerisini ve milyonlarca satırı boş bırakıyorum kendi küçük mutluluklarını yazman bundan da küçücük bir mutluluk duyman dileğiyle) kleo Alıntı
Misafir kleo Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2007 Küçük derelerdir büyük nehirleri oluşturanKüçük mutluluklar, küçük, küçücük derelerdir Büyük nehri ararken üzerinden atladığın Arkana dönüp de bakmadığın Küçük mutluluklar; Çıtır çıtır Kızılay simitidir, çayın yanında Aniden radyoda karşına çıkan şarkı Kar yağınca tatil olan okul Başarılı bir rejimin birinci günü Sokakta sevebildiğin kedi Yürüyen güvercinin kafası Tenekedeki fesleğen Kurumuş çamaşırlar, bir kış ikindisi Geri gelen elektrik Hamdi'nin hikayeleri Annenin yemeği Tamir ettiğin alet Yeşil t-shirtün, yatarken giydiğin Bir dostun başarısı, neler çektiğini bildiğin Elini sımsıkı tutan minik el Dudağında ıslık yürüdüğün yol Birden çıktığın yolculuk Sana açılan kapılar Sana kapıyı açanlar Hoş gelenler Hoş buldukların Yalnız kalabilmek - dilediğinde Kavuşabilmek - özlediğinde * * * * Gerisini ve milyonlarca satırı boş bırakıyorum kendi küçük mutluluklarını yazman bundan da küçücük bir mutluluk duyman dileğiyle) kleo zeynep çok teşekkür edim.. Alıntı
Φ zeyynepp Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2007 zeynep çok teşekkür edim.. bişey değil canım Alıntı
Misafir RA_dya Gönderi tarihi: 6 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 6 Eylül , 2007 Beni ne kadar üzdüğünü tarif edemem Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2007 Kararlıydı kadın ve hüzünlü birazda Alıp yanına yaşamsal duygularını Hayatın bulandırdığı çamura basa basa Gidecekti… Yorgundu kadın Yüzünde acı bir tebessüm İstemediği bir yoldan istemediği bir şekilde Ve istenmediği bir yere kendini kabullendirmeye çalıştığı için Birazda kırgındı dünlerine Onu terk ettiler diye Attı ilk adımını o hayallerini barındırdığı adanın mermer taşlı eşiğinden Dönüp arkasına bakmadı Çünkü Her şeyini orada bıraktı Kendini yatağında bıraktı ruhunu buğulu pencere camında Son bir derin nefes aldı Attı kendini sokaklara… İnerken merdivenlerden Duvarları kokladı Tırabzanlara son kez dokundu elleriyle değil yüreğiyle Çıktı dışarı Ve son kez çekti hayatı kokan o havayı ciğerlerine Yaktı bu kez Gülümseme değil hüzün doldurdu gözlerine Yürürken anılarına basa basa caddelerde Ağladı Kimseler duymadı… Çevresinde, bu içten güzelline karışmış Hüzün ve buruk bir ifadeye bürünmüş kadına bakan insanlar Laf atanlar süzenler konuşanlar Kadın durgundu Kulakları sağır Hava soğuktu elleri bakır Yüreği nasır Aldırmadan kimseye ilerliyordu yolunda Bu şehrin ondan götürdüklerine isyan edercesine İçinde büyük bir yalanı göğüslercesine… Karadı hava soğuk arttı Tren çok kalabalıktı O an ne düşündü acaba Artık gidiyordu Karışmıştı bile yorgun kalabalığa Yüreği odasında anıları buğulu penceresinde Kalbi terk edip gittiği şehirde… Kararlıydı kadın ve hüzünlü birazda O yabancı kalabalığa karıştığını fark etti bir an Tren hareket etti Gözleri doldu bir an Karalıydı kadın ve hüzünlü birazda Hayatın bulandırdığı çamura basa basa Kapadı ağzını o şehrin kokusundan nefret edercesine Ardına bakmadan bir daha Terk etti tüm geçmişini… Kararlıydı artık kadın ve hüzünlü birazda Alıp yanına yaşamsal duyguları Hayatın bulandırdığı çamura basa basa Ardında bıraktıklarını düşünmeden bile bir dakika Sonsuz bir bilinmeyene doğru Gitti kadın Hiç inanmak istemeden ardında bıraktığı kimsesizliğine… Alıntı
Φ gloria Gönderi tarihi: 18 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 18 Eylül , 2007 Bugün bu forumda özlediğim herkese benden bir şiir Bu da Kleocuğuma; neredesin yawwwww, özledim seni Seni Saklayacağım Seni saklayacağım inan Yazdıklarımda, çizdiklerimde, Şarkılarımda, sözlerimde. Sen kalacaksın kimse bilmeyecek Ve kimseler görmiyecek seni, Yaşayacaksın gözlerimde. Sen göreceksin, duyacaksın Parıldayan bir sevi sıcaklığı, Uyuyacak, uyanacaksın. Bakacaksın, benzemiyor Gelen günler geçenlere, Dalacaksın. Bir seviyi anlamak Bir yaşam harcamaktır, Harcayacaksın. Seni yaşayacağım, anlatılmaz, Yaşayacağım gözlerimde; Gözlerimde saklayacağım. Bir gün, tam anlatmaya... Bakacaksın, Gözlerimi kapayacağım... Anlayacaksın. Özdemir Asaf Alıntı
Φ egzorsist Gönderi tarihi: 21 Eylül , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 21 Eylül , 2007 sen yoksun belki ama bu sana Ozledim sesini ne olur konus Bir gul actir zamanlarin otesinden Karanliklar icindeyim, kapkarayim bugun gel Gok mavisinden, deniz mavisinden Bana bir sarki soyle Icimde bir sey kimildiyor Gozlerim kan canagi, yorgunum, uykusuzum Bir baksana ne haldeyim deli divane Yaraliyim, caresizim umutsuzum Bana bir sarki soyle Yagmur ol yag usme, gunes ol isit Dokul karanligima isiklar gibi Al beni, en uzaklara gotur Sesin aksin icimde bir pinar gibi Bana bir sarki soyle Butun renkleri kat birbirine Buram buram bir turuncu getir gecen yazdan Bir tuy gibi, bir bahar dali gibi Hafiften, inceden, guzelden, en beyazdan Bana bir sarki soyle Bazan kar nasil hazin yagar bilirsin Kursuni bir gokyuzunden aglamakli Iste oyleyim, kapkarayim bu gun gel En huzunlu sesinle, en dokunakli Bana bir sarki soyle Alıntı
Φ Gece Yağmuru Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2007 Hayırlı Bayramlar... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.