Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2007 Sayin Keskinkalem,Atatürk ve arkadaslari icin eskiyadir diye fetva veren seyhülislam ve yakin mesai arkadasi yarim din SAYGILARLA hala falanın filanın anladıgı dini anlatıyorsun farkındamısın.( dogru olup olmadıgı bile belli degil ve çogu kendi tarihi zamanından degerlendirilmelidir.) siz dogru olan dini anlatında katkınız olsun. yani İslam ortadan kalkmıyacagına göre 'dogru dini' algılayışı anlatınız. kişiler üzerinden öne geçmeye çalışmayın, nihayetinde bu din kişilerin üstünde. selamlar. Alıntı
Φ KesKiNkAleM Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2007 Allah'ın dini, Allah'ın dini ; herkes kafasına göre bir Allah dini oluşturmuş ama kim neye göre konuşuyor. Allah'ın dini herkesin zihni melekelerine bırakılacak bir şey olsaydı peygamberlik müessesi havada kalırdı. Allah'ın dinini 'laik' olanlar çok iyi anlıyor ama sözde 'şeriatçiler' ya da 'dindarlar' anlayamıyor. bu akıl yürütmeyi kim kabul eder ki. Allah'ın dininden bahsederken bari delilleriyle konuşunda bizi 'cahil'ligimizden kurtarın. Böyle bir çaba daha gerçekci olur. Ayetlerden ben örnek verdim ve neyi sormak istiyorsanız alıntı yaparak sorun. daha ayrıntılı sorun mesela. Kim dini kendi kişisel çıkarlarına alet ediyor daha iyi tartışırız ve şunu unutmayın sadece din degil, her düşünce çıkarlara alet edinilebilir. Bunu kabul etmiyorsanız sadece dinlerin çıkarlara alet edildigine inanıyorsanız, konuşacak başka bir şey yoktur. laiklikde cumhuriyetde Atatürkde sözde kalan vatan edebiyatıda bayrak edebiyatıda vb. vb. tüm bunlarda çıkarlara alet edilebilinir. selametle. Kuran'ın kendisi O'nun ayetlerini kendi emelleri için kullananlara delildir. Her türlü düşünce çarpıtılabilir kullanılabilir ama din en başta. Neden mi dersin, çünkü din duyguya dayalıdır, dindarlar duyguludur, Allah'ın adını kullananlar da bunu çok iyi bilirler. Nedense tarikatler ve aşiretler hep para ile döner, ekonomik sıkıntı çekmezler. Ve din böyleleri için en kolay ve en etkili çıkar kapısıdır. Bir müslümanın yaşam şekli onun aynasıdır. Müslümanın kalbi bütün insanlığı kucaklar ve vatan millet konularında hassastır. Yalan, iftira, haram, elindeki gücü kötüye kullanma, yetim hakkı yeme, kul hakkı yeme, gizli ve açık bölücülük yapma müslümanın kitabında yazmaz. Zaten Allah'tan korkan bunları yapmaz. Eğer bu özellikleri taşıyorsa o tehlikeli bir aldatıcıdır. Farkında olanlar dışında bir kısım insan onların dilindeki salavata aldanır. Diğer söylediğiniz kollanılması müsait olan ilkelerde de yöntem aynıdır, bu fikirlerin özü bellidir kim aksini söylüyor ve uyguluyorsa o yalancıdır. Kim savunduğu ilkeye bağlılık gösteriyor ve hayatında uyguluyorsa o doğrudur. Görüntü ve uygulama arasında ki farkı ve şaibeli yaşamlarda ayrınlıları fark edebilmek erdemdir. MÂİDE SÛRESİ(42) Onlar, yalanı çok dinleyen, haramı çok yiyenlerdir. Eğer sana gelirlerse ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz çevir. Onlardan yüz çevirecek olursan sana asla hiçbir zarar veremezler. Eğer hükmedecek olursan aralarında adaletle hükmet. Çünkü Allah, âdil davrananları sever. MÂİDE SÛRESİ(41) Ey Peygamber! Kalpten inanmadıkları halde ağızlarıyla "İnandık" diyenler (münafıklar) ile Yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar, yalan uydurmak için dinlerler, sana gelmeyen bir topluluk hesabına dinlerler. Kelimelerin (ifade içindeki) yerlerini bildikten sonra yerlerini değiştirir ve şöyle derler: "Eğer size şu hüküm verilirse onu tutun. O verilmezse sakının." Allah kimin azaba uğramasını istemişse artık sen onun için asla Allah'a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah'ın kalplerini temizlemeyi istemediği kimselerdir.Onlara dünyada bir rüsvaylık, ahirette ise yine onlara büyük bir azap vardır. BAKARA SÛRESİ (10) Kalplerinde münafıklıktan kaynaklanan bir hastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını artırmıştır. Söyledikleri yalana karşılık da onlara elem dolu bir azap vardır. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ (167) İki topluluğun (ordunun) karşılaştığı günde başınıza gelen musibet Allah'ın izniyledir. Bu da mü'minleri ortaya çıkarması ve münafıklık yapanları belli etmesi içindi.Onlara (münafıklara), "Gelin, Allah yolunda savaşın veya savunmaya geçin" denildi de onlar, "Eğer savaşmayı bilseydik, arkanızdan gelirdik" dediler. Onlar o gün, imandan çok küfre yakın idiler. Ağızlarıyla kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. Oysa Allah, içlerinde gizledikleri şeyi çok iyi bilmektedir. NİSÂ SÛRESİ(142) münafıklar, Allah'ı aldatmaya çalışırlar. Allah da onların bu çabalarını başlarına geçirir. Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah'ı pek az anarlar. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2007 Diğer söylediğiniz kollanılması müsait olan ilkelerde de yöntem aynıdır, bu fikirlerin özü bellidir kim aksini söylüyor ve uyguluyorsa o yalancıdır. Kim savunduğu ilkeye bağlılık gösteriyor ve hayatında uyguluyorsa o doğrudur. Görüntü ve uygulama arasında ki farkı ve şaibeli yaşamlarda ayrınlıları fark edebilmek erdemdir. b][/size][/font] yani hayatda herşey çıkar için kullanılabilir diyoruz ve bunda anlaşıyoruz. buna Atatürkde başta olmak üzere laiklik, cumhuriyet, demokrasi yani herşey girebilir. bu ve benzeri fikirlerin bazı çıkarlara hizmet ettigini söyleyen kimseler olunca, birileri gibi 'şeriatcı' 'bölücü' 'gerici' 'liboş' vb. gibi adlandırmalar demek her zaman dogruyu ifede etmiyor demektir. yıllardır Atatürkün adı kullanılarak nasıl birilerinin hakkı olmadıgı makamlarda olmasını istemiyorsak, aynısını din söz konusu oluncada yapmalıyız. Ben mesela bahsettiginiz söz tarikatlerin bile belli bir İslam anlayışından insanları uzaklaştırmak için oldugunu düşünüyorum ve çogunu reddediyorum. yok öyle ne oldugu belli olmayan bir laiklik anlayışı üstünden milleti korkutup çıkarları üleşmek. alıntıladıgınız ayetlerin, neden alıntılandıgını anlayamadım. munafıklardan bahseden ayetleri iyi oturtamamış olmalısın ki, çok alaksız kaçmış. ayetlerin üstüne yada hemen altına söylemek istediklerini yazarsan daha anlaşılır olur....genelde böyle yaparlar. Alıntı
Φ KesKiNkAleM Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2007 Yok yok öyle değil tam alakalı oldu, ******************************. o yüzden artık sana anlatma derdine son veriyorum, bu boşa kürek sallamak oluyor. ya bişey sorucam sen ne bekliyordun Allah kitabında Akp ile ilgili ayet mi istiyorsun? kimler ne yapıyor ne yapmıyor ortada. görmesini bilmek yeterli. Atatürk ve onun ilkeleri ile büyük çaplı sorununuz olduğu aşikar tek karşı atağı burdan yapmaya çalışıyorsunuz ama olmuyor tabi. birde Akp savunucusu olsanız ne olacak bilmem ki? bir hikaye. İzmir kurtulmuş, çok tatlı bir yorgunluk, Ankara'ya hareket edecekler... Trene binerler ve kompartımana çekilirler. Ertesi gün, yaveri, Atatürkâün kompartımanının kapısını çalar. Atatürk, yorgun, bitkin bir halde kravatını yıkamaktadır. Yaveri: "Paşam bu ne hal, hiç uyumadınız herhalde; niye böylesiniz", der. "Çocuk, kompartımanıma yastıkla battaniye koymayı unutmuşsunuz, kolumu yastık yaptım ağrıdı, setremi yastık yaptım üşüdüm, uyumadım kalktım", der. Yaveri: "Aman Paşam! Birimize haber vereydiniz; hemen size bir yastıkla battaniye getirirdik", der. Ve bir ülke kurtarmaktan dönen komutan tarihi bir cevap verir: "Geç fark ettim, hepiniz en az benim kadar yorgundunuz, hiç birinize kıyamadım. Önemli olan benim uyumam değil; milletimin rahat uyuması". ATAMIZ SAYESİNDE NE KADAR RAHAT UYUYORUZ Kİ; HALA UYANAMADIK ? Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2007 Yok yok öyle değil tam alakalı oldu, ama *********** ********* **********.o yüzden artık sana anlatma derdine son veriyorum, bu boşa kürek sallamak oluyor. ya bişey sorucam sen ne bekliyordun Allah kitabında Akp ile ilgili ayet mi istiyorsun? kimler ne yapıyor ne yapmıyor ortada. görmesini bilmek yeterli. Atatürk ve onun ilkeleri ile büyük çaplı sorununuz olduğu aşikar tek karşı atağı burdan yapmaya çalışıyorsunuz ama olmuyor tabi. birde Akp savunucusu olsanız ne olacak bilmem ki? bir hikaye. İzmir kurtulmuş, çok tatlı bir yorgunluk, Ankara'ya hareket edecekler... Trene binerler ve kompartımana çekilirler. Ertesi gün, yaveri, Atatürkâün kompartımanının kapısını çalar. Atatürk, yorgun, bitkin bir halde kravatını yıkamaktadır. Yaveri: "Paşam bu ne hal, hiç uyumadınız herhalde; niye böylesiniz", der. "Çocuk, kompartımanıma yastıkla battaniye koymayı unutmuşsunuz, kolumu yastık yaptım ağrıdı, setremi yastık yaptım üşüdüm, uyumadım kalktım", der. Yaveri: "Aman Paşam! Birimize haber vereydiniz; hemen size bir yastıkla battaniye getirirdik", der. Ve bir ülke kurtarmaktan dönen komutan tarihi bir cevap verir: "Geç fark ettim, hepiniz en az benim kadar yorgundunuz, hiç birinize kıyamadım. Önemli olan benim uyumam değil; milletimin rahat uyuması". ATAMIZ SAYESİNDE NE KADAR RAHAT UYUYORUZ Kİ; HALA UYANAMADIK ? alıntıladıgın ayetlerin alakası yok dostum, kusura bakma. ya da ben anlamadım say ve yeniden açıklama yap zahmet olmassa. artı bu işin akp ne alakası var, şimdi bunu anlamadım; yukarıdan bak iletileri ve konunun neden buraya geldigine tekrar karar ver. akp ile ilgili ayetmiş; komik olmayın ve sulandırmayın, söz konusu bahis Din Atatürk degil sözde Atatürkçüler ama hadi bunu geçelim ve istersen laikligi tartışabiliriz mesela ; dostum laiklik sadece Türkiyede yok ya da temsili demokrasinin yetip yetmedigini de tartışabilir ve bunlar ülkemizden yerine göre bagımsız tartışmalar olur. kişiler üzerinden degil fikirler üzerinden tartışabiliriz. ama yeterliligin konusunda şüphelerim var genelde ezberde olan ve bildik şeyleri söylüyorsunuz. (son birkaç iletilerdeki sorunu akp'ye dayamanızdan belli)(özür). "Geç fark ettim, hepiniz en az benim kadar yorgundunuz,'' Atatürkün fark ettigini siz fark edememişsiniz malesef ve hep böyle. selamlar. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2007 Islam dinini Allahin adini kullanarak kan dökenlerin,saygilarla söyleyin bu anlamda Allah adına kan dökenleri ''devletin'' doguda pkk karşı kurup, sessiz kaldıgı 'hizbullah' mı bu ülkede hangi cemaatden bahsediyorsun, açık ol selamlar. Alıntı
Φ reel adalet Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2007 Halkın bir çoğu muhalefeti, görüşlerinde samimi bulmayıp bilakis önlerinin açılması için R. Tayyib Erdoğanın Cumhurbaşkanlığına ara gazı ile göndermeyi amaçladığını sanmaktadırlar. Ne derece doğru bunu zamanla görecez. Hele bakalım ne olacak? Alıntı
Φ KesKiNkAleM Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2007 alıntıladıgın ayetlerin alakası yok dostum, kusura bakma. ya da ben anlamadım say ve yeniden açıklama yap zahmet olmassa. artı bu işin akp ne alakası var, şimdi bunu anlamadım; yukarıdan bak iletileri ve konunun neden buraya geldigine tekrar karar ver. akp ile ilgili ayetmiş; komik olmayın ve sulandırmayın, söz konusu bahis Din Atatürk degil sözde Atatürkçüler ama hadi bunu geçelim ve istersen laikligi tartışabiliriz mesela ; dostum laiklik sadece Türkiyede yok ya da temsili demokrasinin yetip yetmedigini de tartışabilir ve bunlar ülkemizden yerine göre bagımsız tartışmalar olur. kişiler üzerinden degil fikirler üzerinden tartışabiliriz. ama yeterliligin konusunda şüphelerim var genelde ezberde olan ve bildik şeyleri söylüyorsunuz. (son birkaç iletilerdeki sorunu akp'ye dayamanızdan belli)(özür). "Geç fark ettim, hepiniz en az benim kadar yorgundunuz,'' Atatürkün fark ettigini siz fark edememişsiniz malesef ve hep böyle. selamlar. Arkadaşım söz konusu olan din olunca ne oluyor? Dinle alay eden mi var, "Akp ile ilgili ayet mi arıyorsun" demekle dinle alaymı ediliyor? yoksa din sizin için bir tabu mu? yani inancınızı onu tabulaştırarak mı yaşıyorsunuz yoksa aklınızı kullanarak mı? Ben sizin ilk şıkka göre yaşadığınızı tahmin ediyorum. Çünkü görünen o ki sizde hayatının merkezine dini koyanlardansınız. Hayal ettiğiniz ülke dinle yönetilen bir ülke. şimdi bütün bunlara karşı geleceksiniz ama burada görünen budur. Bu ülkeyi tarikatler yönetemez, yönetemeyecek. bundan sonra ki yorumunu tahmin ediyorum, Türkiye'yi tarikatler mi yönetiyor? diyeceksin şimdi den söyleyim biz farkındayız, siz farkında mısınız? Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2007 bir hikaye. İzmir kurtulmuş, çok tatlı bir yorgunluk, Ankara'ya hareket edecekler... Trene binerler ve kompartımana çekilirler. Ertesi gün, yaveri, Atatürkâ��ün kompartımanının kapısını çalar. Atatürk, yorgun, bitkin bir halde kravatını yıkamaktadır. Yaveri: "Paşam bu ne hal, hiç uyumadınız herhalde; niye böylesiniz", der. "Çocuk, kompartımanıma yastıkla battaniye koymayı unutmuşsunuz, kolumu yastık yaptım ağrıdı, setremi yastık yaptım üşüdüm, uyumadım kalktım", der. Yaveri: "Aman Paşam! Birimize haber vereydiniz; hemen size bir yastıkla battaniye getirirdik", der. Ve bir ülke kurtarmaktan dönen komutan tarihi bir cevap verir: "Geç fark ettim, hepiniz en az benim kadar yorgundunuz, hiç birinize kıyamadım. Önemli olan benim uyumam değil; milletimin rahat uyuması". ATAMIZ SAYESİNDE NE KADAR RAHAT UYUYORUZ Kİ; HALA UYANAMADIK ? uyurken büyürüz belki... Alıntı
Φ enes.34 Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2007 Arkadaşım söz konusu olan din olunca ne oluyor? Dinle alay eden mi var, "Akp ile ilgili ayet mi arıyorsun" demekle dinle alaymı ediliyor? yoksa din sizin için bir tabu mu? yani inancınızı onu tabulaştırarak mı yaşıyorsunuz yoksa aklınızı kullanarak mı? Ben sizin ilk şıkka göre yaşadığınızı tahmin ediyorum. Çünkü görünen o ki sizde hayatının merkezine dini koyanlardansınız. Hayal ettiğiniz ülke dinle yönetilen bir ülke. şimdi bütün bunlara karşı geleceksiniz ama burada görünen budur. Bu ülkeyi tarikatler yönetemez, yönetemeyecek. bundan sonra ki yorumunu tahmin ediyorum, Türkiye'yi tarikatler mi yönetiyor? diyeceksin şimdi den söyleyim biz farkındayız, siz farkında mısınız? kusura bakma böyle absürt bir soru beklemiyordum da ondan. din benim için tabu olsaydı 'dini konular' bölümünde iletilerim olmazdı. bana şu kilişe ''inancınızı onu tabulaştırarak mı yaşıyorsunuz'' gibi şeyler söylemeyin lütfen. sadece sizin gibi inanmıyorum bu kadar basit ve bunun tabu oldugunu nerden anladınız. bana akıl kullanılarak dini nasıl yaşayacagımı anlatırmısınız, inanın ögrenmek için soruyorum, belki yanlış düşünüyor olabilirm. hayal ettigim ülkenin dinle yönetilmesine dair yazdıklarımdan tek bir akıntı yapın, bende sizden özür dileyeyim. söyleyecek bir şeyi olmayanların ruh haline bürünmeyin lütfen. siz İslam ahlakından azda olsa bilgi sahibi olsaydınız, kişilerin söylediklerine bakardınız ve hiç tanımadıgınız insanlar hakkında bunu tek kaynak edinirdiniz. ama sizdeki tek tip anlayış ve yaşayış o kadar içselleşmişki her din diyeni aynı degerlendriyor ve insanların kalbinin içindekileri bildiginizi iddia ediyorsunuz. siz ve gibiler ne laik ne de seküler olabilirler ; tamamen hayata yansımanız duygusalıkdan başka bir şey degil ve çogu dindar insan sizden çok daha 'akılcıdır' özür dilerim. siz parmaga degil işaret ettigine bakın. eger daha düzeyli fikirler yazmak isterseniz buradayım. hadi selametle. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2007 Burak ile Levent Onun adı Burak... Kendisine medyada rastlamışsınızdır. Ya bir trafik kazasının kahramanı olarak, ya babasına borç verirken, ya da milyon dolarlık işlere imza atarken... 28 yaşında... Bilkent Üniversitesi'nde okurken, Londra'ya burslu olarak yollandı ve ekonomi eğitimi yaptı. Askerlik görevini henüz yapmadı... Tecilli!.. 1988 Mayıs'ında bir trafik kazasında TRT İstanbul Radyosu Sanatçısı Sevim Tanürek'in ölümüne neden oldu. Şişli'de kırmızı ışıkta durmadı. Kazadan hemen sonra belediye arazözlerinin caddeyi baştan aşağıya yıkayarak 35 metrelik fren izini tamamen sildikleri, olayın cezai yönünün azaltılması için Burak'a kazadan sonra üç ay öncesine tarihli ehliyet verildiği, Sevim Tanürek'in yakınlarının azarlandığı, tanıkların hepsinin tehdit edilip korkutulduğu iddia edildi. Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi, Burak için "kusursuzdur" raporu düzenledi. Ölen Sevim Tanürek 8/8 kusurlu bulundu!. Burak hapisten kurtuldu. Kusursuz raporunu veren dairenin Başkanı Eyüp Bey ise, daha sonra Türkiye Deniz İşletmeleri Genel Müdür Yardımcılığına atandı. 2001 yılında evlendi. Babası, oğlunun düğününde takılan 174 adet Cumhuriyet Altını'nı mal varlığındaki artışın nedeni olarak açıkladı. Ayrıca, babası 2001 yılında verdiği mal beyanında oğlu Burak'a 220 bin ABD Doları ve 55 bin Alman Markı borcu olduğunu açıkladı. Üniversiteden yeni mezun, o zaman 22 yaşındaki oğluna... Babası Ülker Grubu ürünlerinin dağıtımını yapan şirketteki hisselerini 1.2 trilyon liraya satana kadar, şirket yönetimini Burak sürdürdü. Ve Burak geçtiğimiz günlerde bir kez daha gündemdeydi. Gıda sektöründeki hisseler satılınca, hemen şirketler kurup denizcilik sektörüne girdi. Yüzde 50 ortağı olduğu MB Denizcilik adlı şirket, 95 metre uzunluğunda Safran 1 adında bir kuru yük gemisi aldı. Gemiyi satan Hasan Doğan, satış fiyatının 2 milyon 325 bin dolar olduğunu söyledi. Burak, gemiyi ortağı ile birlikte 500 bin doları peşin 36 ay taksitle satın aldı. Ayda 72 bin YTL ödeyecekler. Gemiyi satan Hasan Bey ise, 705 milyon dolara İstanbul'daki İETT Garajı arazisinin sahibi olan Dubai Şeyhi El Maktum'un küçük ortağı oldu. Ayrıca, Hasan Bey'in ablası Remzi Gür ile evli. Remzi Bey, Burak'ı ve kardeşlerini burslu olarak yurtdışında okutuyor, babasının yakın arkadaşı, tatillerini onun yazlığında geçiriyorlar. ********* Onun adı Levent... 35 yaşında... Gazetelere, televizyonlara hiç çıkmaz. Ücretli bir çalışan. Aylık maaşından başka bir geliri yok. İş Bankası Fon Yönetimi Bölümü'nde çalışıyor. Kolay para kazanmıyor. Risk alıyor, işvereni adına verdiği kararlardan dolayı stres oluyor, terliyor. Ülkenin en iyi üniversitelerinden ODTÜ'nün iktisat bölümünden mezun... Eylül 2004'te kendi gibi ODTÜ mezunu olan Evren ile evlendi. Çankaya Köşkü'nde sessiz sedasız, sade bir düğün yapıldı. Ne trafik kilitlendi ne de yabancı devlet başkanları şahit oldu. Davetliler arasında Köşk'ten bazı personel ve şoförler de vardı. Takı takma merasimi yapılmadı. Gelinin gelinliği Versace gibi yabancı marka değildi, Ankara Olgunlaşma Enstitüsü'nde dikilmişti. Vergisini milletin ödediği diğer şatafatlı düğünlerin aksine, babası, düğün nedeniyle Çankaya Köşkü'nde o saatlerde tüketilen elektriğin bedelini cebinden ödedi. Nikahı kıyan Çankaya Belediye Başkanı, çiftten "Laik Cumhuriyete sadık evlatlar" yetiştirmelerini diledi. İstanbul'da 1 milyar 200 milyon liraya ev kiraladılar. Çalışıyorlar. Büyük ihtimalle ev geçindirirken zorlanıyorlardır. Çünkü, Ocak ayında bir erkek çocukları oldu. Bu sevindirici olay da sessiz sedasız gerçekleşti, muhabir, kameraman falan izlemedi. Levent, arada bir anne-babasını ziyaret için Ankara'ya geliyor. Koruma istemiyor ve havaalanından taksiye binerek Çankaya Köşkü'ne ulaşıyor. Ancak, şatafatlı ana kapı yerine, köşke ziyaretçilerin alındığı 5 numaralı kapıdan giriyor. Nizamiyeden yürüyerek konuta çıkarken, her seferinde Cumhurbaşkanlığı korumalarını şaşırtıyor. Birinin adı Burak, diğerinin Levent... BURAK, TAYYIP ERDOGAN'IN LEVENT ISE CUMHURBASKANIMIZ SAYIN NECDET SEZER'IN OGLU... Alıntı
Φ egzorsist Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2007 çok güzel bir yazı çok basit ama bir o kadar da anlamlı. japonyada yada dünyanın başka yerlerinde okuyoruz, görüyoruz.. insanlar vadettiklerini yerine getiremedikleri için intahar ediyorlar. tasvip ettiğim bir şey değil fakat o insanlarda bizim gibi insanlar. her ne şekilde olursa olsun insanın canına kıyması bana göre yanlış olsada, o insanlar ne kadar onurlu insanlar ki canından vazgeçebilyorlar. bizim ülkemizde ise bebek katillerine SAYIN deniliyor.. Alıntı
Φ siyahx Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 Bütün sorunlar çözüldü şimdi sıra aileleremi geldi Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 Bence aileler kisilerin aynasidir.Kimin ne oldugunu bilmekte yarar vardir insanlar karsilastirma yapabilirler böylece. saygilarla Alıntı
Φ KesKiNkAleM Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2007 Bütün sorunlar çözüldü şimdi sıra aileleremi geldi Ailelere gelmemiş aileler sorunun bir parçası arkadaşım. Hiç mi dikkatinizi çekmiyor aradaki fark. Bu değirmenin suyu nereden geliyor? Alıntı
Φ tan_vakti Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2007 CUMHURBAŞKANI YEMİNİ Cumhurbaşkanı, görevine başlarken Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde aşağıdaki şekilde andiçer : Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve Milletin bölünmez bütünlüğünü, Milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, Milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim. Yukarıda'ki yemine nerdeyse aykırı olan başbakan erdoğan bu yemini ederse ne kadar samimi olacak???? Alıntı
Φ siyahx Gönderi tarihi: 7 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 7 Nisan , 2007 CUMHURBAŞKANI YEMİNİ Cumhurbaşkanı, görevine başlarken Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde aşağıdaki şekilde andiçer : Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve Milletin bölünmez bütünlüğünü, Milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, Milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim. Yukarıda'ki yemine nerdeyse aykırı olan başbakan erdoğan bu yemini ederse ne kadar samimi olacak???? Bugüne kadarki kaç tane cumhurbaşkanı bu sıfatlara uyuyordu acaba onu merak ettim. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 7 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 7 Nisan , 2007 Sadece bir örnekte kafidir. Sayin Ahmet Necdet Sezer,durusuyla Atatürkcü tavriyla hukukculuguyla Türkiye Cumhuriyetinin Atatürk,Ismet Inönü den sonra gelen en Demokrat Cumhurbaskanidir,Ahmet Necdet Sezer ideolojileri ugruna Türkiyeyi paylasanlarla isbirligi yapmamistir. saygilarla Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 7 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 7 Nisan , 2007 mevcut cumhurbaşkanı tarafsızlıgını tamamen yitirmiş olarak görevini bitirecek. mevcut parlamentoda sayın Sezer'i seçen çok az milletvekili bulunmasına ragmen, demokratik tavır geregi istifa etmesi bile gerekmedi. Ve kimsede bu temsiliyeti sorun yapmadı ve belki yapılmasıda gerekirdi. hükümetlerin aldıgı kararları bu derecede etkileyecek bir makamın halkın oyu ile direk seçilmesi gerekir. ya da tamamen sembolik bir 'nostaljiye' dönüştürülmesi lazım. selamlar. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 7 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 7 Nisan , 2007 Cumhurbaskani demokratik ve cogunlugun oylari ile yönetimde olan iktidarin tercihiyle ve tarafsiz olarak secildi,gidiside tarafsiz olacak.Tayyip Erdogan rejimi Cumhurbaskaninin demokratik ve hukuk anlayisini Laik durusunu hazmedemedigi icin onunla aynen diger Atatürkcü kurumlar gibi catismaktadir.Cumhurbaskaninin istifa etmesini gerektirecek hicbir demokratik nedendeyoktu,eger,hükümetin degismesi Cumhurbaskanininda degismesini gerektiriyorsa öyle bir demokrasi felsefesi zaten olamaz.Cumhurbaskanlari hükümetlerin degil milletin yani Cumhur'un baskanidir. Cumhurbaskanlari,ülkedeki rejimi yikmaya calisanlarin degil o rejime gönül vermis cogunlugun Cumhurbaskanlaridirlar.Ama maalesef rejimi yikmaya calisanlarda o rejimde koruma altindadirlar,buda ayri bir talihsizlik Türkiye icin. saygilarla Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2007 Cumhurbaskanlari hükümetlerin degil milletin yani Cumhur'un baskanidir. o zaman yapılacak en uygun siyaset, AK partinin geçici olarak birini o makama ataması ve hemen ardından anayasal bir degişiklikle Cumhurbaşkanının direk millet tarafından seçilmesini saglamaktır. ya milletin iradesine baş vurulmalı ya da tamamen sembolik bir hale sokulmalı ve tüm yetkileri elinden alınmalı bu makamın. bütün bu zırva tartışmalarda bundan sonra yaşanmaz. selamlar. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2007 o zaman yapılacak en uygun siyaset, AK partinin geçici olarak birini o makama ataması ve hemen ardından anayasal bir degişiklikle Cumhurbaşkanının direk millet tarafından seçilmesini saglamaktır.ya milletin iradesine baş vurulmalı ya da tamamen sembolik bir hale sokulmalı ve tüm yetkileri elinden alınmalı bu makamın. bütün bu zırva tartışmalarda bundan sonra yaşanmaz. selamlar. Sizler icin zaten hersey zirva Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2007 çok güzel bir yazı çok basit ama bir o kadar da anlamlı. japonyada yada dünyanın başka yerlerinde okuyoruz, görüyoruz.. insanlar vadettiklerini yerine getiremedikleri için intahar ediyorlar. tasvip ettiğim bir şey değil fakat o insanlarda bizim gibi insanlar. her ne şekilde olursa olsun insanın canına kıyması bana göre yanlış olsada, o insanlar ne kadar onurlu insanlar ki canından vazgeçebilyorlar. bizim ülkemizde ise bebek katillerine SAYIN deniliyor.. Evet arkadasim iran devrimi,,bu ismarlama bir devrimdir,.paket halinde Hümeyniyle beraber paketle Fransa tarafindan gönderilmistir,.EGER BU PAKETI ALIP JAPONYA KABUL ETSEYDI birak kabulü,,zaten onurlu toplumlar her baskiya ragmen kabul etmezler,., sirf bize bu paket halinde nasil gelebilir.,.biz kendimizi bu kadar saf diyemi tanittik diye Topluca intihar ederlerdi herhalde,.,. nede olsa kücük insanlarin ülkesi kendileri kücük ama onurlari büyük zamaninda bize ticaret icin elcilerini göndermislerdi bizlerde korkmustuk bunlar her delikten girer diye hakikattende girmedikleri delik yok boylarindan büyük buluslar Onur bir baskadir benim Memleketimde Bak bizede ilimli Müslümanliga Aday göstermisler,.,!!! TEPKILER daha bekliyoruz., Saygilar yamyam frankfurt Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 8 Nisan , 2007 Başbakan Recep Tayyip Erdoğan televizyonlardan yine ulusa seslendi ve pespembe bir tablo çizdi. Şimdi de ulus Erdoğan'a sesleniyor, bakalım neler diyor: "- Sayın Başbakan! AKP iktidara geldiğinde teslim aldığı Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi'nin borç stoku 150 katrilyon lira idi. Siz dört yıl içerisinde Hazine'nin borcunu 101 katrilyon lira artırdınız, 2006 yılı sonu itibariyle borç 251 katrilyon liraya çıkıverdi..Yani siz 92 milyar dolar olan iç borcu 2006 yılı sonunda 88 milyar dolar daha çoğaltarak 180 milyar dolara yükselttiniz! İşte övündüğünüz budur? Siz akıllısınız da biz aptal mıyız?" "- Sayın Başbakan! Partiniz iktidar koltuğuna oturduğunda güzel Türkiye'mizin toplam dış borcu 171 milyar dolardı. Siz milletin sandığa gömdüğü iktidar partilerini, 'Böyle borç olur mu, ülkeyi batırdınız' diye yerden yere vurdunuz, 'Şimdi bizi görün bakalım!' dediniz. Ve ulus sizi gördü.. 171 milyar dolar dış borcu 150 milyar dolara mı indirdiniz? Yoksa 100, hatta 75 milyar dolara falan mı indirdiniz de televizyonlara çıkıp, 'Çok iyi şeyler yaptık, gururluyuz!' diyorsunuz. Şayet öyle yaptıysanız teşekkür ediyor, ellerinizden öpüyoruz. İyi de o seslendiğiniz ulus var ya O da dolardan, rakamdan, hazineden, aktiften, pasiften, bilançodan anlıyor, emin olun.. Yani meydan boş değil. Ve sizin 171 milyar dolar dış borçla teslim aldığınız Türkiye'yi, 2006 yılı sonu itibariyle 131 milyar dolar daha borçlandırarak tam 302 milyar dolar dış borcun altına soktuğunuzu biliyor.. Oysa her şeyi sattınız. Sattığınız Tüpraş'ların, Telekom'ların paraları nerede? İç piyasadan topladığınız 92 milyar doları ve yüksek faizle dünkü müstevlilerden borçlandığınız 131 milyar doları ne yaptınız Sayın Başbakan? İktidar olduğunuzda Türkiye'nin iç ve dış borç toplamı 263 milyar dolardı, 4 yıl sonra bu borç, 481 milyar dolara çıktı.. Nereye gitti milletin milli müesseselerini satarak elde ettiğiniz milyar dolarlar iç ve dışardan topladığınız tam 223 milyar dolar? Çünkü işsizlik azalmadı, çoğaldı. Hırsızlık, kapkaç, cinayet eksilmedi, katlandı.. İşte siz bununla övünüyorsunuz. Siz akıllısınız biz ***** mıyız?" "- Sayın Başbakan! Partiniz iktidara geldiğinde ülkenin dış ticaret açığı 15.6 milyar dolardı. 2006 yılını kapattığımızda gördük ki bu açık tam 52 milyar dolara çıkmış. İhracat arttı diyorsunuz amma o seslendiğiniz ulus bu artışın çoğunun 'ithalata bağlı artış'olduğunu biliyor artık. İktidarı devraldığınızda ülkenin ihracatının ithalata bağımlılığı yüzde 62 idi. Yani yüz liralık ithalat yapabilmemiz için 62 liralık ithalat bize yetiyordu. Devri iktidarınızda Türkiye'nin 100 liralık ihracat yapabilmesi için 67 liralık ithalat yapması gerekiyor. Velhasıl, sattığımız 100 liralık her malın, 67 lirası zâten bizim değil yabancı ülkelerin... Sadece bunlar mı? Elbette ki hayır.. Daha Kıbrıs'tan bahsetmedik. O çok övündüğünüz Avrupa Birliği üyelik sürecinden, hani 50. yıl kutlamalarına bile davet edilmediğiniz AB'nin aşağılamaları ve gayri milli, dinime musallat olan taleplerinden hiç bahsetmedik. Moraran kırmızı çizgilerden, Mehmetçiğin başına çuval geçirilince, 'Büyük devletler özür dilemez' dediğini de hatırlatmadık.. Evet siz övünüyorsunuz.. Ama biliniz ki biz utanıyor, acı çekiyoruz.. Endişe duyuyoruz.. Sayın Başbakan.. Lütfen Sayın Başbakan, bizimle dalga geçmeyin.. Yarın o çok övündüğünüz konulara belki yine değiniriz.. Kızmıyorsunuz değil mi? Çünkü kızınca kötü laflar ediyorsunuz.. Bizi üslubunuzla da utandırıyorsunuz.." Hasan Demir'den alıntı... Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2007 Sizler icin zaten hersey zirva neden öyle diyorsun sevgili politika. en iyisi, ya millet seçmeli ya da tamamen sembolik hale getirmeli. bu şekilde ileride hiç olmazsa gündem oluşturmaz.( bu çift başlık da bitmiş olur) Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.