Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:
Verdiğiniz örnekle, katakuta'nın/forsa'nın faraziye sorusu aynı değil.

 

Hava'nın olması uçabilmenin "olmazsa olmaz şartı"dır. Hava olmadan uçulamaz.

 

"Ahiret olmmaması" ise "dinin, olmazsa olmaz şartı" değildir. Ahiret inancı olmayan dinler de vardır. Budizm, Hinduizm ve diğer Doğu dinleri.

 

Saygılar.

Konu "İslam ve Müslüman,Ahiret" dolayısı ile Budizm,Hinduizm değil sorulan da Ahiret te vad edilen ödül olmaz ise "Müslüman" yine inanırmı idi. Şimdi buradan hareketle İlahi dinler de (Yahudi,Hıristiyan,Müslüman) Ahiret inancı var ve olmadığını da kimse ispat edemez ya inanırsın veya inanmazsın kimse de kimsenin inancına karışamaz fakat Ahiret olmaz ise inananlar acaba yine aynı ödüllendirilecek gibi inanırmı idi soru sormak abesle iştigal dir ve inanmayanların kafa karışıklığını gösterir sebebi de İlahi "Vahiy" Dinlerde Ahiret inancı vardır mükafat da vardır şimdi var olan bir şeyi yokmuş gibi gösterip birde bunun üzerine kendi kişisel düşüncesini ekleyip inananları sorgulamak veya inanç larının samimi olup olmadığını mantık tan yoksun bir soru üzerine oturtmak kişiye haklılık kazandırmaz bilakis kendi inançsızlığının bir kafa karışıklığını gösterir.Şimdi bir inanan şöyle de diye bilir ve kimse de niye böyle söyledin demez zannedersem "İnananlar Ahiret olmazsada" yine de ödüllendirilecek gibi İbadet eder ve samimiyetle davalarında sebat gösterirler değilmi ama verilen cevap "FARAZA" olduğundan bir kıymeti olmaz nedeni de "faraza bir soruya faraza bir cevap olur" Ahiret inancı İlahi dinlerde vardır özellikle "Müslüman lıkta" aksini de kimse ispat edemez.Sorulan soru ya cevaplar çoğaltılabilir ama buradan hasbelkader bir önerim var lütfen "Tutarlı sorular" sorun çünki var olan bir şey üzerine sanki yokmuş gibi kurgu olmaz teşekkür.

 

''Dinibütün cennet ehli adayı''arkadaşlar istisna olanlar hariç sürekli bu soru saçma

bu mantıksız filan diye topu taça atmakta buluyorlar çareyi..arkadaşımın biri burada

sorulan soruyu ''hava olmasaydı kuşlar uçabilirmiydi '' sorusuna filan benzetmiş,bunda

samimi olduğunu zannetmiyorum bu kadar akli yetileri hezeyana uğratılmış,muhakeme yeteneğinden yoksun

insanlar olabileceğine inanmıyorum çünkü...

Sn.Katakuta da gayet sabır ve iyi niyetiyle

diğer arkadaşa konuyu izah etmeye çalışıyor bence hiç gerek yok tabiiki.Sadece topikteki soruyu cevaplayınız arkadaşlar,

yok eğer cevaplayacak cesareti kendinizde bulamıyorsanız bu topiğe bişeyler yazmak,

kör ve dengesizce bir savunmaya geçip komik durumlara düşmeye gerek yok derim ben.

Sevgilerle..

Sayın LUCAS.

Eleştirileriniz ve uyarılarınız için teşekkür eder saygılar sunarım.Çok bir bilimsel vede araştırıcı cevabınız beni memnun etti.Kuşlar Hava olmasa uçabilirmi sorusunu soraraktan aklı yetilerimin hezeyanını önlemek için bu sorudan vaz geçeceğimi size iletir önerilerinizi beklerim ama buradan hareketle sizin engin bilginizden yararlanmak için bir veya bir kaç soruya cevap vermenizi isterim. Benim sorduğum "Kuşlar Gök olmaz ise uçabilirmi" sorusu görünen bilinen bir şey üzerine "Kuş ve Gök ve uçmak" malumaliniz hepsi meydanda vede sorduğum soruda bilinen görünen bir şey üzerine böyle olduğu halde soru şaçma olarak algılanıyor vede (Aklı yetisi.muhakeme yeteneği) den yoksunmuş gibi ithama maruz kalınıyor. Şimdi desemki Haşa Ahiret olmasa da inanan insan aynen nasıl inanıyor ise öyle devam eder acaba ne dersiniz ben derimki nacizane yazdığınız yazıları bir daha kontrol edin siz maçı tatil ediyorsunuz bilginiz olmadığı bir konuda cevap bekliyor "kendi kafanıza göre kurgu yapıp" birde ispat ve deliliniz olmadığı halde (Ahiret hakkında) soru sorup cevap bekliyorsunuz benim verdiğim cevabı da "Kuş,Gök,Uçmak" hem görünen hem bilinen olduğu halde yeriyor üstelik zannedersem anlayamıyorsunuz Hava ve gök olmaz ise Kuş nasıl uçar sizin algılamanıza göre nasıl olmaz ise Ahiret te ödül de vardır sorulan soru olmaz ise olduğunda garip olur nasıl Hava,Kuş,Gök varsa Ahiret te vardır ödül de

yok eğer miş mış değil ben inanmıyorum denirse o kişi ve kişlerin sorunudur birde öbür yazdıklarınıza cevap vermeği kendime zahmet olarak görüyorum biraz okuyup biraz da muhakeme yeteneğininizi geliştirmenizi hasbelkader öneriyorum teşekkür.

  • Cevaplar 240
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:

Sn. Sarıgöl dikkatle okursanız gerekli cevapları bulabileceğinizi zannediyorum; şimdi sizin verdiğiniz örneği baz alarak düşünecek olursak;

KUŞ-UÇMAK öznesi ve fiili gökyüzünün varlığı durumunda sözkonusudur;Tabi ki bununla birlikte

birçok doğa kanunu kuşun uçmasına olanak sağlar.Buraya kadar sanırım anlaşılmayan birşey yok...

Şimdi bu bağlamda eğer insanlarda öldükten sonra dünyada yaşadıkları yaptıklarıyla

ilgili bir ÖDÜL yada CEZA alacakları inancı olmasaydı;başka deyişle ödülün

iştah kabartıcılığı ve cezanın da korkutuculuğu insan kişiliğine küçük yaşlardan

itibaren empoze edilmemiş olsaydı insanoğlu yine de kendi iradesiyle iyi niyet,dürüstlük,

onur vb.değerleri kendi içinde yaratabilecekmiydi yada kurana bukadar bağlı bir hayat

yaşama yolunu seçecekmiydi,ibadetlerini atlamamak için kulağı gece gündüz

ezanda olabilecekmiydi.

Gönderi tarihi:

Kuranda ahiret olmasa idi inanırmıydınız ?

 

İnanırdım...

 

Belli ki bu cevabı vereceğimi zaten biliyor tüm "Tanrı'ya İnanmayan" arkadaşlar...

 

Lakin ben zaten dine "Ahiret" var diye inanmıyorum ki?

 

Ahiret, Cennet, Cehennem beni ilgilendirmiyor...

 

"Sen İsteyene Cenneti Ver, Bana seni gerek seni..."

demiş Yunus Emre...

Aynen katılıyorum...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:
Kuranda ahiret olmasa idi inanırmıydınız ?

 

İnanırdım...

 

Belli ki bu cevabı vereceğimi zaten biliyor tüm "Tanrı'ya İnanmayan" arkadaşlar...

 

Lakin ben zaten dine "Ahiret" var diye inanmıyorum ki?

 

Ahiret, Cennet, Cehennem beni ilgilendirmiyor...

 

"Sen İsteyene Cenneti Ver, Bana seni gerek seni..."

demiş Yunus Emre...

Aynen katılıyorum...

 

Saygılarımla...

 

Dogru, bu düşüncede Tanrıya ulaşım düşüncesidir...

 

cennete, cehenneme de inanmak, ödül ya da ceza da bir ulaşım düşüncesidir, ve bunlar anlaşılır şeylerdir..adam tanrıya inanıyor olabilir lakin kendi dogru Tanrı'sına ulaşmakta bu düşünceler vasıta olabilir....

ne demek bu şimdi, şu ;

herkes bir degildir, bu soruyu soran ve bunun gibi diger soruları soran arkadaşlar tek tipci algılayışın dayanılmaz hafifligiyle düşünüyorlar, yani en azından şuur altinda..

saygılar

Gönderi tarihi:
Kuranda ahiret olmasa idi inanırmıydınız ?

 

İnanırdım...

 

Belli ki bu cevabı vereceğimi zaten biliyor tüm "Tanrı'ya İnanmayan" arkadaşlar...

 

Lakin ben zaten dine "Ahiret" var diye inanmıyorum ki?

 

Ahiret, Cennet, Cehennem beni ilgilendirmiyor...

 

"Sen İsteyene Cenneti Ver, Bana seni gerek seni..."

demiş Yunus Emre...

Aynen katılıyorum...

 

Saygılarımla...

 

:clover::clover::clover: saygılar arkadaşım

Gönderi tarihi:
Kuranda ahiret olmasa idi inanırmıydınız ?

 

İnanırdım...

 

Belli ki bu cevabı vereceğimi zaten biliyor tüm "Tanrı'ya İnanmayan" arkadaşlar...

 

Lakin ben zaten dine "Ahiret" var diye inanmıyorum ki?

 

Ahiret, Cennet, Cehennem beni ilgilendirmiyor...

 

"Sen İsteyene Cenneti Ver, Bana seni gerek seni..."

demiş Yunus Emre...

Aynen katılıyorum...

b]

 

Benden de :clover:

 

Doğru tahmin etmişsin, senden bu cevabı almayı bekliyorduk.

Zira Vahdet-i Vücut inancında ahiret inancı yoktur, üzerinde durulmaz.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:

Vahdeti vücud bir tasavvuf terimidir ve ana teması Allah'tan başka varlık olmadığına, mevcud olan tek varlığın Allah olduğuna, var gibi gözüken ne varsa Allah'ın parçaları olduğuna inanmaktır.

''Lâ ilâhe illallah'' demeyi terk edip ''la mevcude illallah'' diyerek bu amentüyü ikrar ederler lakin ;

Allah'tan başka mevcud, varlık olmadığına inanmayı gerektirecek ne bir ayet, ne bir hadis vardır.

Allah'ın isimlerinden bahsettiği, bütün varlıkları yok saymak, her nasılsa varlık olmayan şeylerin yaşadığını ve öldüğünü söylemek, meleklere iman ettim demek fakat onlar varlık değildir, Allah'ın parçalarıdır diyerek her parçayı ilah saymak, cennete ve cehenneme iman ettim demek, sonra onların varlık olmadığını, Allah'ın parçaları olduğunu söylemek, önünde secde edilen putun bile Allah'ın bir parçası olduğu bu sebeple zahirde tapılan put olsa da aslında o secdenin Allah'a yapıldığı gibi garip inançlar oluşturmak için hangi delillere dayanırlar merak konusudur.

O'ndan başka varlık olmasa, bu sözün de söylenememesi gerekirdi.

Bu tasavvuf ekolünün kurucusu Muhyiddin Arabidir,bu yola giren büyük zatlara pek rastlanmaz, çok sınırlı bir tasuvvufi düşünce oldugu muhakkakdır.

Ne sahabeler, ne mezhep imamları, ne de asırlarına yön vermiş, İmam Gazalî, İmam Rabbanî, Abdulkadir Geylânî gibi mümtaz zâtlar böyle bir yolda gitmişlerdir.(tasavvufun ana kitaplarından sayılan ''Kuşeyri Risalesi''de ve benzer temel kitaplarda da bu düşünceye ait, çagrıştıracak temalar bulunmaz) Onlar bütün gayretlerini nübüvvet vazifesi dediğimiz, insanları irşat etme, ikaz etme, hakkı sevdirme, bâtıldan nefret ettirmede merkezleştirmişlerdir. Bu kutsî vazife ise cezbe halinde degil uyanıklık hâlinde icra edilebilir ancak..

Arabî de “Bizim mertebemize çıkmayan kitabımızı okumasın.” buyurmakla, meşrebinin hususî kaldığını beyan etmiş bulunuyor, fazlada iddia sahibi degildir aslında Arabi.

 

saygılar

Gönderi tarihi:
Vahdeti vücud bir tasavvuf terimidir ve ana teması Allah'tan başka varlık olmadığına, mevcud olan tek varlığın Allah olduğuna, var gibi gözüken ne varsa Allah'ın parçaları olduğuna inanmaktır.

''Lâ ilâhe illallah'' demeyi terk edip ''la mevcude illallah'' diyerek bu amentüyü ikrar ederler lakin ;

Allah'tan başka mevcud, varlık olmadığına inanmayı gerektirecek ne bir ayet, ne bir hadis vardır.

Allah'ın isimlerinden bahsettiği, bütün varlıkları yok saymak, her nasılsa varlık olmayan şeylerin yaşadığını ve öldüğünü söylemek, meleklere iman ettim demek fakat onlar varlık değildir, Allah'ın parçalarıdır diyerek her parçayı ilah saymak, cennete ve cehenneme iman ettim demek, sonra onların varlık olmadığını, Allah'ın parçaları olduğunu söylemek, önünde secde edilen putun bile Allah'ın bir parçası olduğu bu sebeple zahirde tapılan put olsa da aslında o secdenin Allah'a yapıldığı gibi garip inançlar oluşturmak için hangi delillere dayanırlar merak konusudur.

 

:clover:

 

Teşekkürler.

 

Umarım sayın boşig de okur ve kendisini itham etmediğimizi, sadece bir tespitte bulunduğumuzu anlar.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
Benden de :clover:

 

Doğru tahmin etmişsin, senden bu cevabı almayı bekliyorduk.

Zira Vahdet-i Vücut inancında ahiret inancı yoktur, üzerinde durulmaz.

 

Saygılar.

Ahiret inancı üzerinde şu yüzden durulmuyor;

 

Herşeyden önce Tanrı Aşkı önemlidir çünkü.

Herşeyin özünde O'na olan aşk vardır.

Mecnun Leyla'yı bu yüzden sever mesela, Leyla'da Tanrı'yı görür...

Kerem ile Aslı gerdek gecelerinde Allah'a olan aşkları yüzünden yanıp tutuşmuşlardır, kül olmuşlardır...

Yunus Allah aşkı için tekkeyi terk etmiştir...

vs...

vs...

vs...

 

Yani Cennet ve Cehennem, Ahiret falan hep nitelemedir...

Varlığın tek amacı Tanrı'ya ulaşmaktır, Hakk'ta Hakk olmaktır...

Hz. Muhammed "Miraç"ta Hakk'ta Hakk olmuş, ancak Kulluğunu ve haddini bilmiştir...

Şeytan Adem'in yaratılması ile miraç'ını yaşamış, ancak Kulluğunu bilememiştir...

Musa miraç'ı yaşadığını anlayamamış, o yüzden hep Tanrı'yı görmeyi istemiştir...

İsa göğe çıkmış ve Hakk'ta Hakk olmuştur...

vs...

vs...

vs...

 

Yani Ahiret falan kimsenin Tanrı'ya ulaşıp ulaşamaması ile ilgilidir...

Tanrı'ya ulaşırsanız, bu sizin cennetinizdir...

Ulaşamazsanız, bu sizin cehenneminizdir...

 

O yüzden İmanın tek derdi "Allah" ulaşmaktır...

Yani "Öz"ü bilmektir...

Hakikati görebilmektir...

Herşeyin özünde Tanrı'nın olduğunu anlayabilmektir...

 

Sayın BrainSlapper, size çok teşekkür ederim... Zira sanırım, bu sefer ilk defa gerçekten anladınız beni... Sağolun...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:

Sayın BrainSlapper, size çok teşekkür ederim... Zira sanırım, bu sefer ilk defa gerçekten anladınız beni... Sağolun...

 

İlk defa anladınız derseniz, beni üzersiniz. Sizin inancınızı anlıyorum. Anlamadığım tek şey bu inancınızı İslami inanç olarak sunmaya çalışmanız. Buna gerek yok, ihtiyaç da yok, baskı da yok. İçinizde acaba inkara mı gidiyorum diye bir korku hissetmenize de gerek yok. Benim nazarımda sizin inancınız, İslami inanç külliyatından daha makbuldür. Zira, Vahdet-i Vucut inancını taşınyanlar, inancın "kendilerine" yönelik kısmı ile ilgilenirler, başkalarını "yola getirmeye" çalışmazlar. İnanca ceza-ödül çerçevesinde bakmazlar.

 

Vahdet-i Vücut inancından dolayı galeyana/dolduruşa gelmiş ve bu nedenle savaşa gitmiş, yağmaya katılmış, başka insanlara şu veya bu gerekçe ile zulmetmiş bir kişi yoktur tarihte, benim bildiğim kadarıyla.

 

İsterdim ki Mevlana'nın, Yunus Emre'nin inancı yayılsın Türkiye'de, Muhammed'in, Gazali'nin değil.

 

Bugün Türkiye'de mevlevilik bile "sünnileştirilmekte", "vahabileştirilmekte", deforme edilmektedir. Bizim sahip çıkamadığımız (esasen sünnilik nedeniyle sahip çıkmadığımız, sahip çıkmak istemediğimiz desek daha doğru olur) böyle bir adama başkaları sahip çıkmaktadır. ABD'de Türkiye'dekinden daha çok taraftarı ve seveni vardır (Mevlana türbesini ziyaret ettiğimde, oradaki manzara şaşırtıcıydı: belki benim ziyaretime rastlamıştı, bilemiyorum. Orada 1 Türk varsa, 10 tane yabancı vardı ve çoğunluğu da Amerikalıydı.) Wikipedia'a göre ABD'de en çok okunan "şairler" listesindedir. UNESCO 2007 yılını Mevlana yılı ilan etmiş, adına hatıra madalyalar bastırmış, Mevlana'yı bütün dünyanın ortak mirası olan en büyük filozof ve humanistlerinden biri olarak ilan etmiştir.

 

İyi insana, insanlığa hizmeti dokunan veya okunacak insana, dini, ırkı ne olursa olsun, herkes sahip çıkar.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
Kuranda ahiret olmasa idi inanırmıydınız ?

 

İnanırdım...

 

Belli ki bu cevabı vereceğimi zaten biliyor tüm "Tanrı'ya İnanmayan" arkadaşlar...

 

Lakin ben zaten dine "Ahiret" var diye inanmıyorum ki?

 

Ahiret, Cennet, Cehennem beni ilgilendirmiyor...

 

"Sen İsteyene Cenneti Ver, Bana seni gerek seni..."

demiş Yunus Emre...

Aynen katılıyorum...

 

Saygılarımla...

 

Saygılar sn.Boşig...

Gönderi tarihi:

Topik daşlara selam.

Ahiret olmasa inananlar yinede aynı hassasiyetle inanırmı idi den "Vahdeti vucud" a gelmiş bulunuyoruz. Bu arada Sunni,vehhabi ile

karşılaştırma yapıp humanizma yı da ekleyip islam a (Müslüman) gönderme yapmak ta işin cabası. İşin ilginç yanı Sunni lik inancının

Vahabi lik ile özdeşleştirilmesi.Şimdi aşağıya bir alıntı ekleyeceğim gelecek olan cevaplara görede yanıt yazacağım teşekkür.

VAHDET-İ VÜCUD NEDİR ?

Vahdeti vücud bir tasavvuf terimidir ve onun felsefesi Allah'tan başka varlık olmadığına, mevcud olan tek varlığın Allah olduğuna, var gibi gözüken ne varsa Allah'ın parçaları olduğuna inanmaktır. Bu ina-nış tasavvufun amentüsünün ilk şartıdır. Bu felsefe-nin künhüne vakıf olan mutasavvıflar Lâ ilâhe illallah demeyi terk edip la mevcude illallah diyerek bu amentüyü ikrar ederler.

Allah'tan başka mevcud, varlık olmadığına i-nanmayı gerektirecek ne bir ayet, ne bir hadis var-dır. Allah'ın isimlerinden bahsettiği, bütün varlıkları yok saymak, her nasılsa -inançlarına göre- varlık ol-mayan şeylerin yaşadığını ve öldüğünü söylemek, me-leklere iman ettim demek fakat onlar varlık değildir, Allah'ın parçalarıdır diyerek her parçayı ilah say-mak, cennete ve cehenneme iman ettim demek, sonra onların varlık olmadığını, Allah'ın parçaları olduğunu söylemek, önünde secde edilen putun bile Allah'ın bir parçası olduğu bu sebeple zahirde tapılan put olsa da aslında o secdenin Allah'a yapıldığı gibi saçma ve delilsiz zırvaları uyduranların asıl gayesi İslam dinini tahrif etmek ve müntesiplerini yoldan çıkarmaktır. İşte bu inanışa göre bir tasavvuf şeyhi Allah'ın bir parçası olduğu gibi yolda duran taş, ağaçtaki kuş, kovalanan kedi ve kovalayan kufuryok ve o köpeği vuran bir zabıta eri dahi (haşa) onlara göre Allah'ın parça-sıdır ve dolayısıyla onlara Allah demek doğru bir sözdür. İsmi tasavvufçular tarafından veliler listesi-ne alınan müşriklerin "Ben Allah'ım" demeleri ve benzeri sözleri sarfetmeleri bu sapık inanışlarından kaynaklanmaktadır. Bu sapkın söylem ve inanışlar üzerinde tevhid ehli olanlar için te'vil edecek yol aramaya ve hatta düşünmeye bile gerek yoktur. Çün-kü bir Müslüman kabul veya red etmek için Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) in böyle bir şeyi öğretip öğretmediğine bakması yeterlidir. Hiç akletmezler ki durum onların dediği gibi olsa, inanan kimdir, inanılan kim ? Yaratan kimdir, yaratılan kim ? Hüküm koyan kimdir, mükellef kim, mükafat ve ceza veren kimdir, ödüllendirilen veya cezalandırılan kim ? Ateşe koyan kimdir, ateşte yanan kim ?

İşte vahdeti vücut gibi bir zırvayı ortaya atan kafirler İslam ümmetini yüzyıllarca oyalayacak bir işi başarmışlar ve maalesef gözlerinden yaş gelesiye, karınları ağrıyasıya halimize gülmekteler.

Birilerinin aslında küfür olduğunu bildikleri, fa-kat o bunu söylemişse bir hikmeti vardır kabilinden te'vil etmeye çalıştığı, bu cümleler nasıl söylenmişse kastedilen mana odur, çünkü inanç öyledir. Sizin tap-tığınız benim ayağımın altında diyen adam toprağı kastetmiştir, çünkü ona göre çiğnenen, işenen, o top-rak Allah'tır (haşa) . Böyle olunca birinin çıkıp ben Allah'ım demesi onlara göre gayet tabi bir durum-dur, sırf o değil onlara göre kafir biri dahi bu sözü söylese doğru söylemiş olur çünkü o da Allah'tan bir parçadır! Bu cümleleri vecde, aşka gelince, kendinden geçince söylemenin sebebi nedir derseniz, can pazarı bu kolay değil. Müslümanlar bu sözden pek hoşlan-mazlar ve insanın başına kötü şeyler gelebilir. Nite-kim tarih bu müşriklerin nasıl taşkınlık ettiğini ve nasıl öldürüldüklerini zaptetmiştir.

 

alıntıdır..

Gönderi tarihi:
İlk defa anladınız derseniz, beni üzersiniz.

Hım... O zaman Özür dilerim sizden, Çünkü;

Bugün Türkiye'de mevlevilik bile "sünnileştirilmekte", "vahabileştirilmekte", deforme edilmektedir.

Bu söylediğinize kelimesi kelimesine katılıyorum... Benim ailem sünnidir ancak ben bir mezhebe ait göremiyorum kendimi. Çünkü "Mezheplerin", hani uydurma bir tanımlaması vardır: "Dinleri kolaylaştırmak için ortaya çıkmışlardır...". Mezhepler tamamen siyasi olaylar ve olgular sonucunda ortaya çıkmıştır. Avrupa'da Hıristiyanlığın Siyasallaşması ve Kurumsallaşmasının "İslamiyetteki" versiyonudur... O tanımlama çok mantıksız... Mesela şöyle düşünün; İmam Cafer es-Sadık, İmam-ı Azam Ebu Hanifi'nin üvey babası, Hanifi diyor ki; Cafer es-Sadık olmasaydı ben İmam-ı Azam olamazdım"... Ama İmam-ı Azam'ın fikirleri "Hak Mezhep" olarak kabul ediliyor, Cafer es-Sadık'ın fikirleri (Şiilik-Caferilik/Caferiyye) Hak mezhep olamıyor, mantıksızlık burada... "Karagöz ile Hacivat Neden öldürüldü?" filmini izleyin mesela, İlk Müslüman-Türklerin anlayışları çok güzel verilmiştir. O zamanda mezhepçilik yok... Ama ne zaman Sünnilik siyasal bir ivme kazanıyor, tüm diğer anlayışlar yadsınıyor... Ahmed Yesevi Türklerin Atası kabul edilirken, Sünni Osmanlı zamanla bunu görmezden geliyor, Mevlana "Karamanoğullarının" (Selçuklu/Konya) Atası diye görmezden geliniyor vs vs vs... Yani bugün gördüğümüz "Sünnilik" bence Arapçılığın ve Siyasallaşmış bir mevhumun yansımasıdır... Öz kaybedilmiştir...

Sizin inancınızı anlıyorum. Anlamadığım tek şey bu inancınızı İslami inanç olarak sunmaya çalışmanız. Buna gerek yok, ihtiyaç da yok, baskı da yok. İçinizde acaba inkara mı gidiyorum diye bir korku hissetmenize de gerek yok.

Ben inkarda olmadığımı çok iyi biliyorum Sayın BrainSlapper... Zaten biliyorsunuzdur; Vahdet-i Vücut'a yönelen bir insan, diğer insanların inançlarına karışmaz, kendi inancına da karıştırtmaz... Kendi içinde yaşar ne yaşarsa... Ben özel bir kasıtla yada niyetle "Savunduğum İslamdır" demiyorum... Ben sadece Kur'an-da da görmüyorum bunları; İncil, Tevrat yada Budizm, Osiris inancı, Gök-Tanrı inancı... Bana pekte farklı gelmiyorlar... Zaten sizde söylüyorsunuz İslam, Hıristiyanlık, Yahudilik Mısır/Osiris inancından sirayet etmiş... Hz. Musa, Osiris rahiplerince yetiştirilmiş... Ancak bunu söylemem; sizde kazandığı gibi bir anlam ifade etmiyor bende... Sonra mesela Bumin Kağan "Gök-Tanrı"cı ama ülkesinde Budizm'in benimsenmesi için bir olumsuz taraf görmüyor, birbirinden pekte farklı görmüyor bu iki inancı ama tabi danışmanlar bunu kabul etmiyorlar yinede... Sonra bu inançlar ortak ve en önemli noktalarını birleştirebiliyorlar ve bu özellikle Anadolu coğrafyasında oluyor; Çünkü tüm inançlar aynı gerçeğe yönelmiş ve farklı farklı ifade etmişler bana göre, bu yüzden kaynaşabiliyorlar kolayca, yani yüzlerce yıl ayrı kalsalar bile birbirlerini tanıyabiliyor o inançlar... Mevlana o yüzden diyor aslında "Ne olursan ol gel" diye... Yani aslında kendime özel olarak "İslam" dememin nedeni, kelime adından kaynaklı "Tanrı'ya Olan Teslimiyet ve Aşk...". Bunu anlattım zamanında aslında; bu isim beni niteliyor, beni anlamlandırıyor... Hz. Muhammed'in de "Tanrı'ya Aşık" kimselerden olduğunu düşünüyorum ve biliyorum... Onu ve Tanrı'yı en iyi anlatan kimselerden birisi de "Mevlana"dır bana göre... En kabataslak niçin "Müslümanım" dediğimi umarım anlatabilmişimdir... Diğer Müslümanların "İslam" dendiğinde ne anladıklarını bilemem...

Vahdet-i Vücut inancından dolayı galeyana/dolduruşa gelmiş ve bu nedenle savaşa gitmiş, yağmaya katılmış, başka insanlara şu veya bu gerekçe ile zulmetmiş bir kişi yoktur tarihte, benim bildiğim kadarıyla.

Yanılmıyorsunuz... "Vahdet-i Vücut" adı ile olan bir savaş'ın yapıldığını bende bilmiyorum...

İsterdim ki Mevlana'nın, Yunus Emre'nin inancı yayılsın Türkiye'de, Muhammed'in, Gazali'nin değil.

Gazali konusunda çok haklısınız; "Yönetimin Sorgulanamaz olması" ve "Teslimiyetçi-İradesiz Kader" (o anlamını tartıştığımız kader) anlayışını yayan "Gazali"dir... İlim ondan sonra durmuştur zaten... Halk yöneticilere "Tanrı'nın Gölgesi" gözü ile bakmaya başlamışlardır... Ama Hz. Muhammed konusunda biliyorsunuz ki farklı düşünüyoruz... :unsure:

Bizim sahip çıkamadığımız (esasen sünnilik nedeniyle sahip çıkmadığımız, sahip çıkmak istemediğimiz desek daha doğru olur) böyle bir adama başkaları sahip çıkmaktadır. ABD'de Türkiye'dekinden daha çok taraftarı ve seveni vardır (Mevlana türbesini ziyaret ettiğimde, oradaki manzara şaşırtıcıydı: belki benim ziyaretime rastlamıştı, bilemiyorum. Orada 1 Türk varsa, 10 tane yabancı vardı ve çoğunluğu da Amerikalıydı.) Wikipedia'a göre ABD'de en çok okunan "şairler" listesindedir. UNESCO 2007 yılını Mevlana yılı ilan etmiş, adına hatıra madalyalar bastırmış, Mevlana'yı bütün dünyanın ortak mirası olan en büyük filozof ve humanistlerinden biri olarak ilan etmiştir.

Haklısınız...

 

Yanılmışım; beni ilk defa anlamamışsınız, daha önce de anlamışsınız...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:

Ne yazık ki enes.34'ünde İslam'ı ve Tasavvuf'u anladığını düşünmüyorum...

 

Tasavvuf bir İslam düşünce ve pratigidir, bir çok düşünüş içinde...

Muhyiddin Arabi'de kendi anladıgı açıdan yorumlamıştır ve geneli kapsamaz.

Tasavvuf Arabi'den çok önceleri oluşmuş bir İslami yorum ve pratik biçimidir.

 

İlk tasavvufi kaynaklar ( ki genel kabul görmüşlerdir), '' Masiva ( Allah Taala'nın dışında herşey) ile kalbi rabıtayı kesmek ve her an Allah'ın huzurundaymış gibi davranmak'' şeklinde tanımlanmıştır ve ilk devir zatların yaşantısı da bize bunu göstermektedir.

Tasavvuf İslami ilimler arasında ''çok yönlülük açısından'' müstesna bir yere sahiptir.

Tasavvuf ilk çıkış anlamında 'tepkisel' bir harekettir. Tarihi arka planı mevcuttur. Tabi bu demek degil ki tarihde kalmalıdır. Hayır.

Serbest düşünceye açık bütün ilimlerde oldugu gibi tasavvufta zaman zaman çeşitli tesirlerle aşırılıklar ve sapmalar yanında anlaşılması güç meselelerin ortaya çıktıgı bir gerçekdir. Buna mukabil tarih içinde bir tepki olarak tasavvufa redçi yaklaşımlarda vuku bulmuştur müslümanların arasında. Ne ilki ne ikincisi kabul görmemiştir. Tasavvufda bizim kültürümüzdür müslümanlar olarak.

Lakin her düşüncenin ayagının kaydıgı ya da saptırıldıgı yerde biz asıllara gider ve bozulmamış kaynaklardan bu düşünceleri tartarız, aleni olarak Kur'an ve Sünnetin (sahih) dışına çıkan düşünüş ve yaşayışlar kabul edilmezler. Aksi durumda kendilerini ispatlamak durumundadırlar, egerki İslami ön takısını ad olarak kendilerine seçiyorlarsa...

İlk devir tassavvufi düşünüşde etki olan bazı zatlar ; Hasan Basri, Ferkadüs-Senci, Cüneyd, İbrahim b. Ethem, Fudayl B. İyaz, Serriyus Sakati, Bişr Hafii ve daha pek çok alim zat.

 

saygılar.

Gönderi tarihi:
Vahdet-i Vucut inancını taşınyanlar, inancın "kendilerine" yönelik kısmı ile ilgilenirler, başkalarını "yola getirmeye" çalışmazlar. İnanca ceza-ödül çerçevesinde bakmazlar.

 

Vahdet-i Vücut inancından dolayı galeyana/dolduruşa gelmiş ve bu nedenle savaşa gitmiş, yağmaya katılmış, başka insanlara şu veya bu gerekçe ile zulmetmiş bir kişi yoktur tarihte, benim bildiğim kadarıyla.

 

İsterdim ki Mevlana'nın, Yunus Emre'nin inancı yayılsın Türkiye'de, Muhammed'in, Gazali'nin değil.[/b]

 

Bizim sahip çıkamadığımız (esasen sünnilik nedeniyle sahip çıkmadığımız, sahip çıkmak istemediğimiz desek daha doğru olur) böyle bir adama başkaları sahip çıkmaktadır. ABD'de Türkiye'dekinden daha çok taraftarı ve seveni vardır.İyi insana, insanlığa hizmeti dokunan veya okunacak insana, dini, ırkı ne olursa olsun, herkes sahip çıkar.

 

Saygılar.

 

Tasavvuf anlayışı içinde Vahdet-i Vucut inancına sahip çok az düşünce bulursunuz. Arabinin tasavvufu felsefi bir tasavvufdur ve İslamın öncülleriyle pekde alakası yoktur. İslamdan neşet etmiş olmasına ragmen geniş kabul görmemiştir. Geniş kabulü bırakalım, bu felsefede İslamın temellerini göremez ya da çok bulanıkdır. Vahdet-i Vucut inancından dolayı savaşa, galyana gitmiş katılmış kimse yoktur yargısıda ne acaip bir yargıdır...

 

Mevlananın tasavvuf anlayışının temeli aşk, sevgi, sema, vecd, cezbe ve istigrag gibi yogun mistik hallerdir. Fakat amel, takva, vera ve ahlak gibi hususlar ilk tassavvuf düşünürlerinde çok daha fazla öneme sahiptir. Mevlana, vecde gelen ve coşan çok daha mistik bir tecrübedir. İlk düşünürler ise daha çok müteşerridirler. Saf kişisel tecrübeleri geniş kabul seviyesine çıkaramayız bu gerçek.

 

Mevlana, yunus vb. İslam kültürünün kaynagından beslenmiş insanlardır. Muhammede tabi olmuş insanların muhammedden ayrı düşünülmesi ne garip bir çelişkidir aslında. Anayolu bırakıp tali yolları yuceltme gibi bişi olsa gerek. İslam kültürü bunlar gibi daha pek çok yıldız yetiştirmiştir ve zamanlarında kutub olmuş bu zatların hepsini tek bir kaynak ve örnek hayat vermektedir ve bundan ayrı adları bile anılmazdı yoksa.

 

İşte o yıldızlardan biri de İmam Gazali'dir. Allah hepsine rahmet etsin.

Gazali ki zamanında bir çok düşünüşe istikamet vermiş ve hala da vermekde olan bir alimdir. Her insan gibi onunda yanılgı ve hataları olabilir. Lakin oyle böyle degil Gazali deyim yerindeyse zamanında fırtınalar estirmiş bir bilge kişidir. Yetkin bir fıkıhçı olması bir yana kelamcılara ders verecek yetkinde bir kelamcı, felsefecileri ürkütecek kadar filozof ve bütün bu bilgi birikimi tasavvufi alanda harmanlayan bir mutasavvufdur. Zamanında tasavvufa yeni bir istikamet vermiş nadir şahsiyetlerden biridir aynı zamanda. Bir çok tasavvufcu tasavvufu şeriate yaklaştırmak isterken Gazali şeriati tasavvufa yaklaştırmak gibi zor ve meşakkatli yolu seçmiştir ve bu yüzden hayata imzası degerindeki ''Dİn ilimlerin ihyası'' adlı kitabı bir çok fıkıh ve kelamcı tarafından tenkide tabi tutulmuştur. Gazali herşeyden önce tam bir hakikat aşıgı bir alimdir, yıllarca durmadan ve bıkmadan ve makam-mevki tanımadan bu yolculugunu devam ettirmiştir. Aradıgı ''hakikati'' tasavvufda bulmuş olmasına ragmen ne şeriattan, ne selef akidesinden ayrılmış nede kelam ve felsefi düşünüşün gereksizliginden bahsetmiştir.

 

Hadi şimdi herşeyi bir kenara bırakalım ve kabulde etmeyelim lakin yigidi öldürüp hakkını teslim etmek gerek....yani Gazali o kadar da basit bir adam degil bilakis hayata ve İslama çok yönlü bakabilmiş mümtaz bir şahsiyettir. Bu vesileyle tekrar Allah rahmet etsin ve onu onurlandırsın demek istiyorum.

saygılar

Gönderi tarihi:
Topik daşlara selam.

Ahiret olmasa inananlar yinede aynı hassasiyetle inanırmı idi den "Vahdeti vucud" a gelmiş bulunuyoruz. Bu arada Sunni,vehhabi ile

karşılaştırma yapıp humanizma yı da ekleyip islam a (Müslüman) gönderme yapmak ta işin cabası. İşin ilginç yanı Sunni lik inancının

Vahabi lik ile özdeşleştirilmesi.Şimdi aşağıya bir alıntı ekleyeceğim gelecek olan cevaplara görede yanıt yazacağım teşekkür.

VAHDET-İ VÜCUD NEDİR ?

Vahdeti vücud bir tasavvuf terimidir ve onun felsefesi Allah'tan başka varlık olmadığına, mevcud olan tek varlığın Allah olduğuna, var gibi gözüken ne varsa Allah'ın parçaları olduğuna inanmaktır. Bu ina-nış tasavvufun amentüsünün ilk şartıdır. Bu felsefe-nin künhüne vakıf olan mutasavvıflar Lâ ilâhe illallah demeyi terk edip la mevcude illallah diyerek bu amentüyü ikrar ederler.

Allah'tan başka mevcud, varlık olmadığına i-nanmayı gerektirecek ne bir ayet, ne bir hadis var-dır. Allah'ın isimlerinden bahsettiği, bütün varlıkları yok saymak, her nasılsa -inançlarına göre- varlık ol-mayan şeylerin yaşadığını ve öldüğünü söylemek, me-leklere iman ettim demek fakat onlar varlık değildir, Allah'ın parçalarıdır diyerek her parçayı ilah say-mak, cennete ve cehenneme iman ettim demek, sonra onların varlık olmadığını, Allah'ın parçaları olduğunu söylemek, önünde secde edilen putun bile Allah'ın bir parçası olduğu bu sebeple zahirde tapılan put olsa da aslında o secdenin Allah'a yapıldığı gibi saçma ve delilsiz zırvaları uyduranların asıl gayesi İslam dinini tahrif etmek ve müntesiplerini yoldan çıkarmaktır. İşte bu inanışa göre bir tasavvuf şeyhi Allah'ın bir parçası olduğu gibi yolda duran taş, ağaçtaki kuş, kovalanan kedi ve kovalayan kufuryok ve o köpeği vuran bir zabıta eri dahi (haşa) onlara göre Allah'ın parça-sıdır ve dolayısıyla onlara Allah demek doğru bir sözdür. İsmi tasavvufçular tarafından veliler listesi-ne alınan müşriklerin "Ben Allah'ım" demeleri ve benzeri sözleri sarfetmeleri bu sapık inanışlarından kaynaklanmaktadır. Bu sapkın söylem ve inanışlar üzerinde tevhid ehli olanlar için te'vil edecek yol aramaya ve hatta düşünmeye bile gerek yoktur. Çün-kü bir Müslüman kabul veya red etmek için Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) in böyle bir şeyi öğretip öğretmediğine bakması yeterlidir. Hiç akletmezler ki durum onların dediği gibi olsa, inanan kimdir, inanılan kim ? Yaratan kimdir, yaratılan kim ? Hüküm koyan kimdir, mükellef kim, mükafat ve ceza veren kimdir, ödüllendirilen veya cezalandırılan kim ? Ateşe koyan kimdir, ateşte yanan kim ?

İşte vahdeti vücut gibi bir zırvayı ortaya atan kafirler İslam ümmetini yüzyıllarca oyalayacak bir işi başarmışlar ve maalesef gözlerinden yaş gelesiye, karınları ağrıyasıya halimize gülmekteler.

Birilerinin aslında küfür olduğunu bildikleri, fa-kat o bunu söylemişse bir hikmeti vardır kabilinden te'vil etmeye çalıştığı, bu cümleler nasıl söylenmişse kastedilen mana odur, çünkü inanç öyledir. Sizin tap-tığınız benim ayağımın altında diyen adam toprağı kastetmiştir, çünkü ona göre çiğnenen, işenen, o top-rak Allah'tır (haşa) . Böyle olunca birinin çıkıp ben Allah'ım demesi onlara göre gayet tabi bir durum-dur, sırf o değil onlara göre kafir biri dahi bu sözü söylese doğru söylemiş olur çünkü o da Allah'tan bir parçadır! Bu cümleleri vecde, aşka gelince, kendinden geçince söylemenin sebebi nedir derseniz, can pazarı bu kolay değil. Müslümanlar bu sözden pek hoşlan-mazlar ve insanın başına kötü şeyler gelebilir. Nite-kim tarih bu müşriklerin nasıl taşkınlık ettiğini ve nasıl öldürüldüklerini zaptetmiştir.

 

alıntıdır..

 

Satin sarigöl,sizi tebrik ediyorum.Gerçek islam budur ve vahdeti vucudun esamesi bile okunmaz.

 

Zuhruf Ama onlar, kullarından bir kısmını, O'nun bir parçası kıldılar. Gerçekten insan apaçık bir nankördür

Gönderi tarihi:

ŞURA SURESİ.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

1.Ha. Mim.

2.Ayn. Sin. Kaf.

3.Güçlü ve hakim Allah sana ve senden öncekilere işte böyle vahyetmektedir.

4.Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. O yücedir, büyüktür.

5.Gökler neredeyse üstlerinden çatlayacaklar. Melekler Rablerini hamd ile tesbih ederler ve yerde olanlar için mağfiret dilerler. İyi bilin ki Allah, çok bağışlayıcı, çok merhamet edici olandır.

6.O'ndan başka dostlar edinenlere gelince Allah onları kollamaktadır. Sen onların üzerine vekil değilsin.

7.İşte biz sana böyle Arapça bir Kur'an vahyettik ki şehirlerin anası (Mekke halkı)nı ve etrafında olanları uyarasın. Hakkında hiçbir şüphe olmayan toplanış günü konusunda uyarıda bulunasın. (O gün) bir grup cennette bir grup da alevli ateştedir.

8.Allah dileseydi onları bir tek ümmet yapardı. Ancak dilediğini rahmetine sokar. Zalimlere gelince onların ne bir dostları ne de bir yardımcıları vardır.

9.Yoksa onlar O'ndan başka dostlar mı edindiler? Oysa Allah, (gerçek) dost işte O'dur; ölüleri O diriltir. O her şeye güç yetirendir.

10.Hakkında ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyin hükmü Allah'a aittir. "İşte benim Rabbim olan Allah budur. Ben O'na güvendim ve O'na gönülden yönelirim."

11.O göklerin ve yerin yaratıcısıdır. Size kendi nefislerinizden eşler; hayvanlardan da çiftler varetti. Sizi bu tarzda türeti(p çoğaltı)yor. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O duyandır, görendir.

12.Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Dilediğine rızkı genişletir ve daraltır. O her şeyi bilendir.

13.O: "Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin" diye dinden Nuh'a buyurduğunu, sana vahyettiğimizi ve İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya buyurduğumuzu sizin için de bir şeriat kıldı. Müşrikleri kendisine çağırdığın şey onlara ağır geldi. Allah dilediğini kendine seçer ve gönülden yöneleni kendine iletir.

14.Onlar ancak kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki kinden dolayı ayrılığa düştüler. Eğer Rabbin tarafından, belirli bir süreye kadar geçmiş (verilmiş) bir söz olmasaydı aralarında hüküm verilmiş olurdu. Onlardan sonra kitaba mirasçı kılınanlar da onun (peygamberin) hakkında gocundurucu bir tereddüt içindedirler.

15.İşte bundan dolayı (onları tevhid inancına) çağır ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların arzularına uyma ve de ki: "Ben Allah'ın indirdiği her kitaba inandım ve aranızda adaletli davranmakla emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim yaptıklarımız bize sizin yaptıklarınız sizedir. Bizimle sizin aranızda bir tartışma yoktur. Allah aralarımızı birleştirir. Dönüş de O'nadır."

Gönderi tarihi:
İlk defa anladınız derseniz, beni üzersiniz. Sizin inancınızı anlıyorum. Anlamadığım tek şey bu inancınızı İslami inanç olarak sunmaya çalışmanız. Buna gerek yok, ihtiyaç da yok, baskı da yok. İçinizde acaba inkara mı gidiyorum diye bir korku hissetmenize de gerek yok. Benim nazarımda sizin inancınız, İslami inanç külliyatından daha makbuldür. Zira, Vahdet-i Vucut inancını taşınyanlar, inancın "kendilerine" yönelik kısmı ile ilgilenirler, başkalarını "yola getirmeye" çalışmazlar. İnanca ceza-ödül çerçevesinde bakmazlar.

 

Vahdet-i Vücut inancından dolayı galeyana/dolduruşa gelmiş ve bu nedenle savaşa gitmiş, yağmaya katılmış, başka insanlara şu veya bu gerekçe ile zulmetmiş bir kişi yoktur tarihte, benim bildiğim kadarıyla.

 

İsterdim ki Mevlana'nın, Yunus Emre'nin inancı yayılsın Türkiye'de, Muhammed'in, Gazali'nin değil.

 

Bugün Türkiye'de mevlevilik bile "sünnileştirilmekte", "vahabileştirilmekte", deforme edilmektedir. Bizim sahip çıkamadığımız (esasen sünnilik nedeniyle sahip çıkmadığımız, sahip çıkmak istemediğimiz desek daha doğru olur) böyle bir adama başkaları sahip çıkmaktadır. ABD'de Türkiye'dekinden daha çok taraftarı ve seveni vardır (Mevlana türbesini ziyaret ettiğimde, oradaki manzara şaşırtıcıydı: belki benim ziyaretime rastlamıştı, bilemiyorum. Orada 1 Türk varsa, 10 tane yabancı vardı ve çoğunluğu da Amerikalıydı.) Wikipedia'a göre ABD'de en çok okunan "şairler" listesindedir. UNESCO 2007 yılını Mevlana yılı ilan etmiş, adına hatıra madalyalar bastırmış, Mevlana'yı bütün dünyanın ortak mirası olan en büyük filozof ve humanistlerinden biri olarak ilan etmiştir.

 

İyi insana, insanlığa hizmeti dokunan veya okunacak insana, dini, ırkı ne olursa olsun, herkes sahip çıkar.

 

Saygılar.

 

Sevgili BrainSlapper,

 

Mevlana ile yunus emreyi aynı kefeye koymak bence doğru değil

 

 

Anadolu tasavvufu iki ana kola ayrılır. Birincisi, egemen sınıfa seslenen tarikatlar, ikincisi de halka ve ezilen sınıflara seslenen tarikatlar. Mevlana, birinci grubun içinde, bunların da birincisidir. Mevlevilik, Osmanlı Devleti'nin başından sonuna kadar yönetici sınıfın, sarayın ve ulemanın tarikatı olmuştur. Mevleviliğin en önemli özelliği, iktidarda kim varsa onun tarafını tutmasıdır. İlginçtir, bu özelliği Mevleviliğin Cumhuriyet'in kurulmasından sonra en çok hoşgörülen tarikat olmasını sağlamıştır.

 

Bir vatan düşünün, isgalci güçler hızla yayılıyor, vatanı karış karış ele geçiriyor. Moğollar gibi bir güç Anadoluya giriyor, Erzurum, Erzincan, kayseri, Konyayı talan ediyor. Mevlana da oturmus, bu sırada halka, mulayim olmayi, bagışlayıcı olmayı, göründüğün gibi olmayı, olduğun gibi görünmeyi, insanın içinin geniş olmasını öğutlüyor.

 

Eger Mevlana madem o kadar insancıl , genis sevgi sahibi ,idi ise, türk saflarında Moğollara karş mücadele eden oğlu Alaattin çelebi'nin cenaze namazını halkın aşırı ısrarına rağmen niye kılmadı diye sormadan edemiyor insan.

 

Bu nasil (sozde) "gel gel, ister kafir, ol, ister putperest, yüz kere tövbeni bozmuş olsan da gel" felsefesidir böyle? Adam işgalcilere karşı carpışıp şehit olmuş kendi öz oğlunun cenazesine gitmemiş. Hani nerde genişlik, nerde sevgi felsefesi?

 

 

Adam işbirlikci . Moğol katillerinin ücretli adamı.. O oğlanlarıyla sefa sürerken, Moğollar milleti kesiyor.. Herifin umurunda mı sagı-solu?

Gönderi tarihi:
Topik daşlara selam.

Ahiret olmasa inananlar yinede aynı hassasiyetle inanırmı idi den "Vahdeti vucud" a gelmiş bulunuyoruz. Bu arada Sunni,vehhabi ile

karşılaştırma yapıp humanizma yı da ekleyip islam a (Müslüman) gönderme yapmak ta işin cabası. İşin ilginç yanı Sunni lik inancının

Vahabi lik ile özdeşleştirilmesi.Şimdi aşağıya bir alıntı ekleyeceğim gelecek olan cevaplara görede yanıt yazacağım teşekkür.

VAHDET-İ VÜCUD NEDİR ?

Vahdeti vücud bir tasavvuf terimidir ve onun felsefesi Allah'tan başka varlık olmadığına, mevcud olan tek varlığın Allah olduğuna, var gibi gözüken ne varsa Allah'ın parçaları olduğuna inanmaktır. Bu ina-nış tasavvufun amentüsünün ilk şartıdır. Bu felsefe-nin künhüne vakıf olan mutasavvıflar Lâ ilâhe illallah demeyi terk edip la mevcude illallah diyerek bu amentüyü ikrar ederler.

Allah'tan başka mevcud, varlık olmadığına i-nanmayı gerektirecek ne bir ayet, ne bir hadis var-dır. Allah'ın isimlerinden bahsettiği, bütün varlıkları yok saymak, her nasılsa -inançlarına göre- varlık ol-mayan şeylerin yaşadığını ve öldüğünü söylemek, me-leklere iman ettim demek fakat onlar varlık değildir, Allah'ın parçalarıdır diyerek her parçayı ilah say-mak, cennete ve cehenneme iman ettim demek, sonra onların varlık olmadığını, Allah'ın parçaları olduğunu söylemek, önünde secde edilen putun bile Allah'ın bir parçası olduğu bu sebeple zahirde tapılan put olsa da aslında o secdenin Allah'a yapıldığı gibi saçma ve delilsiz zırvaları uyduranların asıl gayesi İslam dinini tahrif etmek ve müntesiplerini yoldan çıkarmaktır. İşte bu inanışa göre bir tasavvuf şeyhi Allah'ın bir parçası olduğu gibi yolda duran taş, ağaçtaki kuş, kovalanan kedi ve kovalayan kufuryok ve o köpeği vuran bir zabıta eri dahi (haşa) onlara göre Allah'ın parça-sıdır ve dolayısıyla onlara Allah demek doğru bir sözdür. İsmi tasavvufçular tarafından veliler listesi-ne alınan müşriklerin "Ben Allah'ım" demeleri ve benzeri sözleri sarfetmeleri bu sapık inanışlarından kaynaklanmaktadır. Bu sapkın söylem ve inanışlar üzerinde tevhid ehli olanlar için te'vil edecek yol aramaya ve hatta düşünmeye bile gerek yoktur. Çün-kü bir Müslüman kabul veya red etmek için Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) in böyle bir şeyi öğretip öğretmediğine bakması yeterlidir. Hiç akletmezler ki durum onların dediği gibi olsa, inanan kimdir, inanılan kim ? Yaratan kimdir, yaratılan kim ? Hüküm koyan kimdir, mükellef kim, mükafat ve ceza veren kimdir, ödüllendirilen veya cezalandırılan kim ? Ateşe koyan kimdir, ateşte yanan kim ?

İşte vahdeti vücut gibi bir zırvayı ortaya atan kafirler İslam ümmetini yüzyıllarca oyalayacak bir işi başarmışlar ve maalesef gözlerinden yaş gelesiye, karınları ağrıyasıya halimize gülmekteler.

Birilerinin aslında küfür olduğunu bildikleri, fa-kat o bunu söylemişse bir hikmeti vardır kabilinden te'vil etmeye çalıştığı, bu cümleler nasıl söylenmişse kastedilen mana odur, çünkü inanç öyledir. Sizin tap-tığınız benim ayağımın altında diyen adam toprağı kastetmiştir, çünkü ona göre çiğnenen, işenen, o top-rak Allah'tır (haşa) . Böyle olunca birinin çıkıp ben Allah'ım demesi onlara göre gayet tabi bir durum-dur, sırf o değil onlara göre kafir biri dahi bu sözü söylese doğru söylemiş olur çünkü o da Allah'tan bir parçadır! Bu cümleleri vecde, aşka gelince, kendinden geçince söylemenin sebebi nedir derseniz, can pazarı bu kolay değil. Müslümanlar bu sözden pek hoşlan-mazlar ve insanın başına kötü şeyler gelebilir. Nite-kim tarih bu müşriklerin nasıl taşkınlık ettiğini ve nasıl öldürüldüklerini zaptetmiştir.

 

alıntıdır..

 

:clover: Benden de tebrik. Zira İslam'daki inanç budur.

 

Vahdet-i Vücut (Madde/yaratılanlar yoktur, sadece allah vardır, gördüğünüz herşey allahtır, allah'ın parçasıdır) anlayışı İslam ile taban tabana zıttır. Vahdet-i Vücut anlayışının yaşayan dinler içinde en yakın olduğu inanç Budizm'dir. Budistler madde yok demezler, ancak herşey/doğa yaratıcıdır derlerve doğaya, cansıza da canlıya da inanılmaz bir saygı duyarlar, aynen Vahdet-i Vücutçular gibi. Ahlak, iyilik, kötülük anlayışları nerdeyse birebirdir.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
Tasavvuf bir İslam düşünce ve pratigidir, bir çok düşünüş içinde...

Muhyiddin Arabi'de kendi anladıgı açıdan yorumlamıştır ve geneli kapsamaz.

Tasavvuf Arabi'den çok önceleri oluşmuş bir İslami yorum ve pratik biçimidir.

 

Hımm...

 

Yani; Yunus Emre, Mevlana, Ahmed Yesevi, Akşemseddin, Nasırüddin Hoca, Veysel Karani, Muhiyiddin Arabi, Nur'ul Arabi falan hep İslam dışı yani?

 

İlginç bir yaklaşım doğrusu...

 

Hakkaten gayet iyi biliyor muşsunuz, ne diyim...

 

Zaten "İnanç" dediğimiz şey de bireyseldir... Siz, Tanrı'nın varlığını kendinizden başkasına kanıtlayamazsınız...

Muhiyiddin Arabi'de bu yüzden belki "Bireysel" olarak yorumlamıştr hı?

Bu nu mu düşünemediniz?

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:

Yani; Yunus Emre, Mevlana, Ahmed Yesevi, Akşemseddin, Nasırüddin Hoca, Veysel Karani, Muhiyiddin Arabi, Nur'ul Arabi falan hep İslam dışı yani?...

 

Sayın boşig, ne mutlu ki o insanlar İslam dışı...

 

İslam dışı olmaları, üzülünecek bir durum değil, aksine sevinilecek bir durum.

Bahsettiğin adamların dünyada herhangi bir inasana kötülüklerinin dokunduğuna ilişkin tek bir kayıt yok. (Akşemseddin hakkında yeterli bilgim yok. Onun hakkında iddiada bulunmayayım. )

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:

Müslümanlar zamane yatlı oldu

Helal yenmez, haram kıymetli oldu

Fakirler miskinlikten çekti elin

Gönüller yıkıben heybetli oldu

 

Peygamber yerine geçen hocalar

Bu halkın başına zahmetli oldu

Yunus gel aşık isen tevbe eyle

Nasuh'a tevbe ucu kutlu oldu

 

Yunus Emre..

Gönderi tarihi:
Müslümanlar zamane yatlı oldu

Helal yenmez, haram kıymetli oldu

Fakirler miskinlikten çekti elin

Gönüller yıkıben heybetli oldu

 

Peygamber yerine geçen hocalar

Bu halkın başına zahmetli oldu

Yunus gel aşık isen tevbe eyle

Nasuh'a tevbe ucu kutlu oldu

 

Yunus Emre..

 

Kaç yaşında yazmış?

"Nen cenneti neyleyim" dediği zamandan önce mi sonra mı?

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
Kaç yaşında yazmış?

"Nen cenneti neyleyim" dediği zamandan önce mi sonra mı?

 

Saygılar.

 

Yunus Emre nin sadece bu şiiri değil hemen hemen bütün şiirlerinde ilahi aşk betimlenir..

Tema ilahi aşktır..

Bu gerçeği sen değil dünyanın bütün edebiyatçıarı gelse yine değiştiremez..

"Cenneti neylerim...

Bana seni gerek seni.." derken Alahın zatınını kasteder..

Öncedende bahsetmiştik gerçek aşk gerçek kulluk cennet ve cehennemi düşünmeden yapılan kuluktur..

Ama şu yazılanları gayet normal karşılıyorum..

Mevlanadan Yunusa kadar hepsini ateist yaptınız helal olsun..

Kimler kaldı ...?

Peygamber ve Ashab-ı kiram kaldı ha gayret..:)

 

Saygılar..

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.