Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2007 Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2007 aslan34 diğer sayfaları okursan, tutarsızlıkları görürsün aynı sayfaları aynı iletileri yazdığım için şikayet ediliyorum sen sayfaları oku takıldığın yerleri bize sor, biz cevaplayalım aman aman sana bişi demedim tarafsız braine söyledim aman sakın üstüne alma lütfen Alıntı
Φ LluVia Gönderi tarihi: 13 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 13 Mart , 2007 Herkesin bir Miraç'ı vardır. Asıl sınav budur, imtihan budur... Herkesin bir imtihanı vardır... "Hakk'tır var olan" mı diyecek, yoksa "Var olan Hakk değil Ben'im" mi diyecek? Hepsi bundan ibaret... Cennet yada Cehennem bundan ibaret... Sadece niteleme... Yunus demiş; Cennet cennet dedikleri, bir kaç köşk bir kaç huri. Sen isteyene onu ver, bana seni gerek seni... Saygılarımla... Yani sınavın içinde sınav vardır. Alıntı
Misafir ipek Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2007 ARKADAŞLAR KAZA VE KADER 203 Allahû Teâla (cc)'nın ilmi, dilemesi ve yaratması sözkonusu olmadan kâinatta hiçbir olay meydana gelmez."Kader"; vücûda gelecek şeyleri ve o şeyleri ne zaman, nerede, ne gibi evsaf ve hususiyetlerle meydana geleceğini Allahû Teâla (cc)'nın tahdid ve takdir etmesidir.(160) Takdir buyurduğu şeyleri, zamanı gelince birer birer icad etmesine de "Kaza" denir. Dolayısıyla "Kader"; Allahû Teâla (cc)'nın ilim ve irade sıfatına, "Kaza" da; tekvin sıfatına dayanır. Esasen Allahû Teâla (cc)'ya iman eden bir kimsenin; kaza ve kadere inanmaması düşünülemez 205 Kur'an-ı Kerim'de: "Bununla beraber işledikleri bütün işler defterlerde (kayıtlı) dır. Küçük ve büyük hepsi (Levh-i Mahfuzda) yazılıdır."(162) hükmü beyan buyurulmuştur. Kâinatta meydana gelmiş ve gelecek olan herşey; Allahû Teâla (cc)'nın ilmi ve iradesiyle yakından alâkalıdır. Dolayısıyle hepsi levh-i mahfuzda kayıtlıdır. Sonuç olarak Allahû Teâla (cc)'nın dilediği ve hükmettiği olur; dilemediği kat'iyyen olmaz Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2007 ARKADAŞLAR KAZA VE KADER 203 Allahû Teâla (cc)'nın ilmi, dilemesi ve yaratması sözkonusu olmadan kâinatta hiçbir olay meydana gelmez."Kader"; vücûda gelecek şeyleri ve o şeyleri ne zaman, nerede, ne gibi evsaf ve hususiyetlerle meydana geleceğini Allahû Teâla (cc)'nın tahdid ve takdir etmesidir.(160) Takdir buyurduğu şeyleri, zamanı gelince birer birer icad etmesine de "Kaza" denir. Dolayısıyla "Kader"; Allahû Teâla (cc)'nın ilim ve irade sıfatına, "Kaza" da; tekvin sıfatına dayanır. Esasen Allahû Teâla (cc)'ya iman eden bir kimsenin; kaza ve kadere inanmaması düşünülemez 205 Kur'an-ı Kerim'de: "Bununla beraber işledikleri bütün işler defterlerde (kayıtlı) dır. Küçük ve büyük hepsi (Levh-i Mahfuzda) yazılıdır."(162) hükmü beyan buyurulmuştur. Kâinatta meydana gelmiş ve gelecek olan herşey; Allahû Teâla (cc)'nın ilmi ve iradesiyle yakından alâkalıdır. Dolayısıyle hepsi levh-i mahfuzda kayıtlıdır. Sonuç olarak Allahû Teâla (cc)'nın dilediği ve hükmettiği olur; dilemediği kat'iyyen olmaz Sevgili TARAFSIZ'ın seveceği ifadeler Ben de seviyorum bu tanı mı "Allah'ın dilemesi ve yaratması sözkonusu olmadan kâinatta hiçbir olay meydana gelmez" dedikten sonra, imtihan olayının anlamsızlığını söylemeye gerek var mı bilemiyorum. "Allah'ın dilemesi ve yaratması sözkonusu olmadan kâinatta hiçbir olay meydana gelmez" zihniyetinden hareketle, insanların bazı eylemlerini değerlendirelim bakalım, karşımıza ne komiklikler çıkacak Katil: Ben böyle bişey yapmak istedmedim, ama Allah öyle yapmamı diledi, bende suç yok. Ben, benim için Allah'ın dilediği faaiyeti yapıyorum. Tecavüzcü: Ben böyle bişey yapmak istedmedim, ama Allah öyle yapmamı diledi, bende suç yok. Ben, benim için Allah'ın dilediği faaiyeti yapıyorum. Dolandırıcı: Ben böyle bişey yapmak istedmedim, ama Allah öyle yapmamı diledi, bende suç yok. Ben, benim için Allah'ın dilediği faaiyeti yapıyorum. Kapkaççı: Ben böyle bişey yapmak istedmedim, ama Allah öyle yapmamı diledi, bende suç yok. Ben, benim için Allah'ın dilediği faaiyeti yapıyorum. Adolf Hitler: Ben böyle bişey yapmak istedmedim, ama Allah öyle yapmamı diledi, bende suç yok. Ben, benim için Allah'ın dilediği faaiyeti yapıyorum. Stalin: Ben böyle bişey yapmak istedmedim, ama Allah öyle yapmamı diledi, bende suç yok. Ben, benim için Allah'ın dilediği faaiyeti yapıyorum. vs. vs. KADER inancı ile İMTAHAN olgusunun 180 derece zıt şeyler olduğunu gherkesin anlaması dileğiyle... Saygılar. Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2007 KADER inancı ile İMTAHAN olgusunun 180 derece zıt şeyler olduğunu gherkesin anlaması dileğiyle... Kader ve Kaza, imtihan olayı bu kadar çıkmazda olmasına rağmen, hala destekler nitelikte mümin yazıları görmek çok düşündürücü, ya bizi çok sevdikleri için bizi destekliyorlar, yada inat yapıyorlar diye düşünüyorum, çözemedim birtürlü anlamadığımız birşeyde yok ! herşey açık ve seçik ! Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2007 Yine başa dönmüşüz anlaşılan... Kur'an daki "Kader" tanımının karşılığı, sizin söylediğiniz değildir Sayın İpek. "Kader"in bu anlama geldiğini belirten tek bir ayet dahi gösteremezsiniz. Tanrı'nın "vücûda gelecek şeyleri ve o şeyleri ne zaman, nerede, ne gibi evsaf ve hususiyetlerle meydana geleceğini Allahû Teâla (cc)'nın tahdid ve takdir etmesi"nin karşılığı "Kader" değil. Ayrıca bu tanımlamada belirtilenler, öyle dışarıdan ve maddeden ayrı bir Tanrı'ca yapılmaz. Kaldı ki Tanrı maddeden ayrı değildir. Neyse... Şöyle bir örnekle sorayım: Bir adam var ve karşısındaki adama bir tokat atıp öldürüyor. 1- Adam zaten ölecekti, vuran adam onun sadece sebebi oldu. 2- Adamı, tokatı atan adam öldürdü. Alıntı
Misafir ipek Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2007 Şöyle bir örnekle sorayım: Bir adam var ve karşısındaki adama bir tokat atıp öldürüyor. 1- Adam zaten ölecekti, vuran adam onun sadece sebebi oldu. 2- Adamı, tokatı atan adam öldürdü. boşig arkadaşım sizce bu olay kaza mı kadermi saygılar Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2007 boşig arkadaşım sizce bu olay kaza mı kadermi saygılar İşte bunu anlatmaya çalışıyorum hep. Bu "Kader" ya da "Kaza" değildir. Kader hep "Ölçü" anlamında kullanılmış. Türevleri de öyle. Mikdar, İktidar, Mukadder... Bunların hepsini verdim ben burada... Mesela "Kader"in en temel özelliği değiştiremememiz değil mi? "Doğa Yasaları"nı değiştirebiliyor musunuz? Doğa'nın ölçülerini aşabiliyor musunuz? İnsanın "Kanatsız" olması insanın "Kader"idir. Uçakla yada planör ile uçmamız, belli bir kanuna bağlıdır. Rüzgar, Hız, Eğim... Bunları değiştiremezsiniz... Yağmur bile belli bir yasa dahilinde yağar. Belli bir kanunu vardır. Belli bir yoğunlukta olmadan yağmur yağmaz. Mesela Füzyon diyelim ki hep aynı şekilde oluyor güneş'te... Bunun oluşunu değiştiremezsiniz. Dünya'da bir füzyon yapacak olsanız, aynı yasaları ve kuralları uygulamalısınız. Kısaca "Değiştiremediğiniz Kader" bundan başka bir şey değildir. Şöyle açıklayayım: Füzyon'un belirli şartlarda olabilecek olması: Kader. Bir füzyon reaksiyonunun başlaması: Kaza. Saygılarımla... Alıntı
Misafir ipek Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2007 boşig arkadaşım şimdi size başka yerden alıntı yapıyorum saygılar Kader Yüce Allah'ın, ezelden ebede kadar olacak bütün şeylerin zaman ve yerini, özellik ve niteliklerini, ezeli ilmiyle bilip sınırlaması ve takdir etmesi, demektir. Allah'ın ilim ve irade sıfatlarıyla ilgili bir kavram olan kader, evreni, evrendeki tüm varlık ve olayları belli bir nizam ve ölçüye göre düzenleyen ilahi kanunu ifade eder. Kaza Cenab-ı Hakk'ın ezelde irade ettiği ve takdir buyurduğu şeylerin zamanı gelince, her birisini ezeli ilim, irade ve takdirine uygun biçimde meydana getirmesi ve yaratmasıdır. Kaza Allah'ın tekvin sıfatı ile ilgili bir kavramdır. Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 Kader Yüce Allah'ın, ezelden ebede kadar olacak bütün şeylerin zaman ve yerini, özellik ve niteliklerini, ezeli ilmiyle bilip sınırlaması ve takdir etmesi, demektir. Allah'ın ilim ve irade sıfatlarıyla ilgili bir kavram olan kader, evreni, evrendeki tüm varlık ve olayları belli bir nizam ve ölçüye göre düzenleyen ilahi kanunu ifade eder. doğru Kader hep "Ölçü" anlamında kullanılmış. Türevleri de öyle. Mikdar, İktidar, Mukadder... doğru Tengeriin boşig, ben sana daha öncede açıkladım, kaderin tek bir anlamı yok Kur'andaki kader senin dediğin gibi, burası tamam ama sen kaderin diğer anlamınıda yok ediyorsun halk dilinde kader ipek'in dediği gibidir senin dediğin anlamda doğrudur, sözlük anlamına göre ama genel olarak, kader deyince herkes ipek'in tanımlaması haliyle anlar saygılar Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 ama genel olarak, kader deyince herkes ipek'in tanımlaması haliyle anlar Sanırım haklısınız... Tanımlamanın doğruluğu ya da yanlışlığı açısından değil... Bilmem kaç yüz yıllık kavramın anlamını ben değiştiremem. Alıntı
Φ M-E-R-T Gönderi tarihi: 26 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 26 Haziran , 2007 kaza ve kader nedir? kaza ve kader ecel dir insanın anlına yazılan yazgıda sonuç ne olursa olsun ecell dir Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 26 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 26 Haziran , 2007 kaza ve kader ecel dir insanın anlına yazılan yazgıda sonuç ne olursa olsun ecell dir Söylediğiniz örnekteki "Kader" şu şekildedir: Her yaşayan organizma, sonuçta ölecektir. Bu kaçınılmazdır öyle değil mi? İşte bu yaşayan canlılar için belirli bir ölçüdür. Yani Kaderdir, Miktardır. Kimsenin ne zaman öleceği, ne şekilde öleceği falan değildir Kader olan. Bir kimsenin ölümünün gerçekleşmesi de Kaza'dır... Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 26 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 26 Haziran , 2007 "İNSAN": İmtihan olan tek "YARATILAN VARLIK" ve İrade.Nefs. Şimdi "İmtihan'da olan İnsan'ın" hür iradesi ile talep ettikleri yani yaptıkları (her iki anlamda'da günah ve sevap) "KADER" değilmidir ve "KAZA'DA" bir kader değilmidir... "AN". Alıntı
Φ M-E-R-T Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2007 kaza ve kader nedir? kaza ve kader farklı ecel se ab ayrıdır ecel hayatın sonu kader ve kaza hayatın içinden kaza yaparsak yaşama olanağıda var kader de kaybetme kazanma olayı var ama ecel e çözüm yok Alıntı
Φ sürgünsevdalı Gönderi tarihi: 6 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 6 Eylül , 2007 kaza ve kader nedir? bence insanların işine geleni allah a işine gelmeyenide insanlara yüklediği bi tür olaylar zinciri.yapılan iyi bişeyse allah tarafından yapılmıştır derler yok kötüyse insan yapmıştır derler.işte öyle.içinden çıkılmaz bi hal yani Alıntı
Φ Alem-i Sır Gönderi tarihi: 1 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 1 Kasım , 2007 kaza ve kader nedir? Selâmlar!.."baharrr" Evet, (Kaza ve kader) çok şey bunlar. Anlamları acı ve ağır olan bunlar, aslında anlatmayla bitmezler! KADER İLE KAZA! Şu Âlem-i Dünyada Kaderde var kazada! Her şey kaderde varsa! O muhakkak gelir başa! Kader ile gelen kaza Gelmez o hiçbir naza! Kader ile kazada İkisi bir anlamda Kaza zaten olmasa Kederde olmazdı ya! Kaza kederi getirir Keder acıyı verir Acı ise çok şeydir Bazen ömrü bitirir! Kaderde varsa kaza! Yazılıdır o başa! Ağlanıp sızlanmak boşa! Gözden akan o yaşa! Dileyelim gönülden; Kazada ki kederi Görmeyelim hiç birini Ansızın başa geleni! Hayat memat meselesini! Alem-i Sır Diler daim mutluluk vereni! * * * Naz: İsteksiz gibi görünerek yalvartmak amacıyla yapılan davranış memat is. (mema:t) Ar. Ölüm: "Hayat memat meselesi." Alıntı
Φ virs Gönderi tarihi: 1 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 1 Kasım , 2007 Sevgili TARAFSIZ'ın seveceği ifadeler Ben de seviyorum bu tanı mı "Allah'ın dilemesi ve yaratması sözkonusu olmadan kâinatta hiçbir olay meydana gelmez" dedikten sonra, imtihan olayının anlamsızlığını söylemeye gerek var mı bilemiyorum. "Allah'ın dilemesi ve yaratması sözkonusu olmadan kâinatta hiçbir olay meydana gelmez" zihniyetinden hareketle, insanların bazı eylemlerini değerlendirelim bakalım, karşımıza ne komiklikler çıkacak Katil: Ben böyle bişey yapmak istedmedim, ama Allah öyle yapmamı diledi, bende suç yok. Ben, benim için Allah'ın dilediği faaiyeti yapıyorum. Tecavüzcü: Ben böyle bişey yapmak istedmedim, ama Allah öyle yapmamı diledi, bende suç yok. Ben, benim için Allah'ın dilediği faaiyeti yapıyorum. Dolandırıcı: Ben böyle bişey yapmak istedmedim, ama Allah öyle yapmamı diledi, bende suç yok. Ben, benim için Allah'ın dilediği faaiyeti yapıyorum. Kapkaççı: Ben böyle bişey yapmak istedmedim, ama Allah öyle yapmamı diledi, bende suç yok. Ben, benim için Allah'ın dilediği faaiyeti yapıyorum. Adolf Hitler: Ben böyle bişey yapmak istedmedim, ama Allah öyle yapmamı diledi, bende suç yok. Ben, benim için Allah'ın dilediği faaiyeti yapıyorum. Stalin: Ben böyle bişey yapmak istedmedim, ama Allah öyle yapmamı diledi, bende suç yok. Ben, benim için Allah'ın dilediği faaiyeti yapıyorum. vs. vs. KADER inancı ile İMTAHAN olgusunun 180 derece zıt şeyler olduğunu gherkesin anlaması dileğiyle... Saygılar. Bu yazının sahibi hem samimi değil, hem de Türkçe bilmiyor... Bu iki hususu değinmek isterim. - Yazı sahibi niçin samimi değil? Her insan vicdanen bilir ki kendisinde iki ayrı hareket, iki ayrı fiil söz konusu. Bir kısmı ihtiyari, yani kendi isteğiyle, iradesiyle ortaya çıkıyor. Diğer kısmı ise ısdırarî; yani tamamen onun arzusu, iradesi dışında cereyan ediyor. Meselâ; konuşması, susması, oturması, kalkması birinci gruba; kalbinin çarpması, boyunun uzaması, saçının ağarması da ikinci gruba giren fiillerden. İşte o birinci grup fiillerde istemek bizden, yaratmak ise Allah'tan. İşte yazı sahibi bu iki fiili bir sayma gafleti içinde... Ama, işin asıl önemli yanı, bu iddiasına kendisi de inanmıyor... İşlediği günahlarda kaderin onu zorladığını iddia ederken samimi değil!... Evine giren hırsızı mahkemeye verirken kaderi unutuyor. ?Bu adam,? diyor, ?benim evime girdi, şuyumu çaldı, buyumu gasp etti.? Hırsızın: Ben masumum. Benim kaderimde soymak, bu zatın kaderinde de soyulmak varmış, şeklindeki müdafaasına kızıyor, köpürüyor, çıldıracak hale geliyor!.. İmtihana giren bir aday dilediği salonda imtihan olamaz. İmtihanı istediği saatte başlatamaz. Soruların puanlamasını kendi tayin edemez. Bütün bunlar, onu imtihan eden amirin tayini ve tespiti iledir. Fakat, imtihan başladıktan sonra, cevapları dilediği gibi verir... İmtihan süresince kendisine müdahale edilmez. Seçme hakkı vardır. Cevapları istediği gibi verir. Aksi halde buna imtihan denmez. Bu Dünyadaki İmtihan ile kaderi nasıl karıştırıyorsunuz ? Daha nasıl izah edelim ? Ne kadar az düşünüyorsunuz? Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 1 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 1 Kasım , 2007 İmtihana giren bir aday dilediği salonda imtihan olamaz. İmtihanı istediği saatte başlatamaz. Soruların puanlamasını kendi tayin edemez.... Metafor yaparak yanıt vermiş olmazsınız, yeni sorulara ortam hazırlarsınız. Dinlerin en büyük yutturmacası metafor yapmaktır. Sınav metaforu yapacaksak iyi o zaman: Hiç bir imtihana aday olmayan kimse sokulmaz. Hiç bir sınava sokaktan adam çevirip "gel bakayım seni imtihan edeceğim" denip kimse alınmaz. Başvurulur, sınava girme talebi yapılır. Hele hele sokaktan çevirdiğiniz Abuzittin'i "sen ne diye utanmadan bir de üniversiteye girecem diye geldin, bi şey bildiğin yok, yürrüü!" deyip cezaevine atmazsınız! Bu metafor işinden vazgeçin, bu yolla bir yere varamazsınız. Din mantıksızlıklar yumağıdır. Mantığı uyuşturmanın en etkili aracıdır ve zaten varlığını mantığı uyuşturabilmesine borçludur. Kullandığı en etkili uyuşturucu da metafordur. Metaforları ise mantığını zaten kullanmak istemeyenlere yutturabilirsiniz. İstemeden sınava sokulan adam metaforunu aşmak için dinin bulduğu dâhiyâne! çözüm "kâlu belâ" meselesidir. Bu mantıksızlığı iyiden derinleştiren mantık, iyiden yerleştirilmeye çalışılır ki, mantıksızlığın çukurunda artık insanlarda mantık diye bir şey hiç kalmasın: "Ne zamandan beri müslümansın?" Cevap: "Kâlu belâ'dan beri!.." Metafora devam: Abuzittin: "Ne sınavı ne üniversitesi beyim? Ben ahana şu köşede muhallebi satıyorum. Orta ikiden terkim" Sınav görevlisi: "Yürü sen bilmezsin. Biz sana lise diploması verip sonra sana unutturduk. Yürüüü, o kadar hapishane yaptı devlet. Boş mu kalsın? Gardiyanlara boşuna maaş verecek kadar enayi bu devlet mi demek istiyorsun? Seni devlet düşmanı. Bir de devlete hakaret ediyor! Seni devletsiz anayasasız seni! Hüoop Selami, al şunu sınava, nasılsa kazanamaz. Hapishane müdürü Hamdi'ye de selam söyle, karavanayı artırsın. Ben şu öbür sokaktan üç kişi daha bulup geleyim de hapishanenin kadrosu tamam olsun. Ha bir de lise müdürü Memduh'a bi telefon aç, beş tane isim yeri boş diploma hazırlasın. Bunların hepsi lise bitirmediklerini iddia ediyolar!" Böyle devlet en karanlık ütopyalarda bile yokken yeryüzünde dinin bu iddiasına inananlar var, hayret! Alıntı
Φ virs Gönderi tarihi: 1 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 1 Kasım , 2007 Yeni sorulara muhakkak ki ortam hazırlancak. Çünkü din bir bütündür. Bir parçasını ayrı tuttuğunuz zaman diğer kısmı tam olarak nasıl anlayabilirsiniz_? Mesela Peygamberlere İman ile Meleklere imanı ele alalım.. Biz Vahyin Cebrail ile Peygamberlere indirildiğini biliriz. Hadi bu ikisine de inandı ama Allaha inanmadı o zaman peygambere vahyi gönderen meleğe de inanmayacak doğal olarak peygambere de inanmayacak. Çünkü onlar bizi yaratan Allah'tır diyor. Oysa inanmayanlar bile ona Muhammed-ül Emin derdi. Malını emanet ederdi. Böyle birine peygamberlik indirildiğinde niye yalanladılar. Oysa hayatında bir kez bile yalnına rastlamadıklarını onlar itiraf etmiyorlar mıydı? Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 2 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 2 Kasım , 2007 Bu yazının sahibi hem samimi değil, hem de Türkçe bilmiyor... Bu iki hususu değinmek isterim.. İşte yazı sahibi bu iki fiili bir sayma gafleti içinde... Ama, işin asıl önemli yanı, bu iddiasına kendisi de inanmıyor... İşlediği günahlarda kaderin onu zorladığını iddia ederken samimi değil!... . O yazının sahibi yazdığı herşeyde samimidir. O yazının sahibi, öncelikle kendini ikna etmeden buraya yazı yazmaz. O yazının sahibinin amacı, müslümanlara gol atıp kaçmak değildir. O yazının sahibi samimi olmasa, senden kaçabilir, ama kendinden kaçamaz. Öncelikle ikna etmesi gereken kişinin kendisi olduğunu bilerek yazı yazar. Ayrıca O yazının sahibinin dil bilgisi iyidir, Türkçe'yi bilir. İddianızın arkasını doldurun. * Kader inancı ile imtahan inancı 180 derece birbirine zıt şeylerdir. Kader varsa, imtahan olmaz. İmtahan varsa, kader olamaz. Bu çelişki İslam'ın çeşitli kültürklerin harmanlanmasıyla oluşturulmuş bir hurafeler koleksiyonu olmasından kaynaklanır. * İnsanın kontrolü altındaki ve kontrolü altında olmayan olaylar arasındaki ayrımı o yazının sahibi iyi bilir. İslam'ın imtihan kapsamına soktuğu eylemler, insanın kotrol edebildiği eylemler olduğu için, o yazının sahibi, istem dışı eylemlerden yazısında hiç bahsetmemiştir. Çünkü konu dışıdır. * O yazının sahibinin verdiği örnekler, senin inancındaki çelişkileri göstermek için verilmiştir. İşlediği günahlara kılıf bulmak amacıyla değil. O kılıfı ben değil, senin kader inancın verir o insanlara. Kader varsa, her suçlu kaderimmiş deme hakkına kavuşur. Sınav mınav kalmaz. Zira sonuçlar bellidir. Sonucu belli olan sınava ancak tiyatro denir. Saygılar. Alıntı
Misafir hayhak Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 kaza ve kader nedir? ufff yaa bir dunya yazı okudumda kusra bakmayın ne kadar ılgınc gorusler ve kotu dusunceler var ve bunları hem ateıstlerden hemde ınanclı arkadaslardan okuduguma sasırdım bır tek braın slapterın bır yorumu vardı Kader inancı ile imtahan inancı 180 derece birbirine zıt şeylerdir. bir tek mantıklı bır reddedıs olarak bunu gordum, bıde allahında cok umrundaydı sankı dunya vs., belkı allahın sızın varlıgınızdan haberı bıle yoktur Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 4 Kasım , 2007 bır tek braın slapterın bır yorumu vardıKader inancı ile imtahan inancı 180 derece birbirine zıt şeylerdir. bir tek mantıklı bır reddedıs olarak bunu gordum, Niye böyle düşündün hayhak, bu paradoksu aşmak çok kolay. Nasıl biz elli yıl sonra ay ve güneşin hangi gün hangi saatte tutulacağını biliyorsak, Allah da sonsuz ilmiyle her olacağı önceden biliyor. Biz öyle dediğimiz için ay ve güneş tutulmadığı gibi, Allah yazdı diye de bir şey olmaz. Olacağı için yazmıştır. İşte kader budur der, işin içinden çıkarız. Yani inanmak istiyorsak eğer kadere, tabii ki... Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Niye böyle düşündün hayhak, bu paradoksu aşmak çok kolay. Nasıl biz elli yıl sonra ay ve güneşin hangi gün hangi saatte tutulacağını biliyorsak, Allah da sonsuz ilmiyle her olacağı önceden biliyor. Biz öyle dediğimiz için ay ve güneş tutulmadığı gibi, Allah yazdı diye de bir şey olmaz. Olacağı için yazmıştır. İşte kader budur der, işin içinden çıkarız. Yani inanmak istiyorsak eğer kadere, tabii ki... İnsan'a ne olacağını veya İnsanın ne yapacağının "NEDEN'İ" nedir. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2007 İnsan'a ne olacağını veya İnsanın ne yapacağının "NEDEN'İ" nedir. Ne olacağımızı veya ne yapacağımızı, konumumuzu belirleyen ve tüm geçmişimizi ören nedensellik örüntüsü belirler. Bu anlamda bir bir tayfun girdabının önünde sürüklenen bir toz tanesi kadar çaresiz ve iradesiz sayılabiliriz. Tamamen nedenselliğin ve onun içindeki kat kat nedenselliklerimizin içinde kısılmış durumdayızdır. Bu örüntünün ne kadar karmaşık olduğunu kavramaktan bile uzağız ve bu anlayış, binyıllar boyunca kader olarak adlandırıldı. Tüm dinler bu konuda iki ana mezhep üretti. İslam'a da bu ayrım Mutezile ve Cebriye olarak yansıdı. Modern determinizmin ise kader ve irade diye bir sorunu yoktur. Nedensellik ne kadar güçlü ve karşı konulmaz biçimde belirleyici olsa da, değişimin anahtarını kendi içinde barındırmakta ve hiç bir durumsal (statüko) değişmeden kalamamaktadır. Kimsenin aynı nehirde asla iki kez yıkanamadığı bu dinamik örüntü içerisinde, özellikle "başlangıç durumuna hassas bağlılılk" gösteren sistemlerde küçük bir etken, akışı tamamen farklı bir kanala yönlendirebilir ve tamamen farklı bir durumsal oluşabilir. Determinizm, durumsal kavramını da yeniden yorumlamış ve dinamik nedensellik örüntüsü içinde asla değişmez durumsallar olamayacağını, anlık statik görünümün tamamen aldatıcı ve içinde ağır da olsa bir dinamizm içeren dinamik bir süreç olduğunu söylemiştir. En ağır işleyen süreçler sonuçta en belirleyici olabilir. Kütleçekimi evrenin en zayıf, fakat en kapsamlı ve belirleyici kuvvetidir. Masanızdaki bardakla yanında duran kalemlik arasındaki kütleçekim kuvveti yok denecek değil, yok bile denilemeyecek kadar azdır. Fakat tüm evreni birarada tutan kütleçekimdir. Bilinç ise nedenselliğin akışına yön verme yetisine sahip tek güçtür. Çözümlenmesi ve nedenselliğinin açıklanması en birincil öneme sahip olan sorun da bilincin kaynağıdır. Tanrının bilincinin maddeye yansıdığı teorisi çözüm değildir, tanrı bilincinin kaynağı gösterilmeden bu bir çözüm olamaz. Tanrı tanımlamasının bir kaynağı var olabilir, bu olasıdır. Fakat bilimin amacı tanrıyı bulmak değil, bilinci önce taklid etmek, sonra yapay olarak yaratmak ve nihayet açıklamaktır. Amacına ulaşıp ulaşamayacağı sorunu bu ana sorundan tamamen bağımsızdır, amacımıza ulaşacağımızı varsayarız. Ulaşamazsak bunun bize bir zararı olmaz. Tarihte nice insan onurlu bir yaşam sürmeyi amaçladı fakat bir geminin küreklerinin birinin başında forsa olarak küreklere asılması için kırbaçlanırken, ya da bir tapınağın sunağında tanrıların gazabını dindirmek için, ya da bir firavunun cesedinin konulması için inşa edilen bir piramite dev bir taş blokunu taşırken onun altında kalarak hayatının bahar çağında yaşama veda ettiler. Hiç bir suçları yoktu, nedensellik o an orada bulunmalarını ve ölmelerini sonuç vermişti. Nedensellik orada durmadı. Moleküllerine ayrışıp nedensellik akışına tekrar katıldılar. Nefesimden havaya karışan bir karbondioksit molekülünün dili olsa da akıl almaz serüvenini bir anlatabilse! Bu korkunç derecede akıl almaz bir serüven olurdu. Kim bilir hangi dev yıldızın süpernova patlamasıyla uzaya saçtığı sayısız karbon atomundan biri ile hangi yıldızın uzaya saçtığı kozmik gaz ve toz bulutunun içindeki bir oksijen atomunun birleşmesiyle oluştu. Bu atomlar hangi kozmik devasa gaz bulutunun içinde saklanmışlardı ve hangi sıcak kozmik plazma bulutu içinde sentezlenmişlerdi! İkisi nefesimdeki bir karbondioksit molekülünde buluşmadan önce ne yapılara katılıp çıktılar, hangi molekülleri oluşturdular... Nedensellik akıl almaz derecede karmaşıktır. Kendisini değil, ne derece akıl almaz olduğunu kavramak dahi imkansızdır. Fakat iğneyle kuyu kazarak bile olsa geldiğimiz nokta azımsanamaz. Şu an bilinci taklit etme aşamasındayız. Bilgisayar programları içinde henüz yapay değil ama, "gömülü" veya "saklı zeka"yı bellekleyebiliyoruz. Bunu görmek için bir bilgisayar savaş oyununda bot bir oyuncu tarafından pusuya düşürülerek öldürülün. Bu bilinçsiz botun bunu nasıl yapıp canlı kanlı bilincinizi nasıl yanıltabildiğine hayret edin. Ya da sinsi bir worm programının bilgisayarınızın içine yerleşip neler yapabildiğini bir araştırın. Bu henüz ilk adımlar. Bilinç bu evrenin içinde en göze çarpmayan en zayıf güçtür. Muazzam kozmik kuvvetler içinde lafı bile edilmez. Bir gama veya nova patlaması o kadar muazzam bir güçtür ki, hayal bile edemeyiz. Fakat evrenin en gizil gücü bilinçtir. Tüm ama tüm çabamız, milyarlarca ışık yılı uzaklıktaki bir galaksiden gelen ışınım tayfını yörüngeye yerleştirdiğimiz bir teleskop ile inceliyorsak bile, bu çabamızın nihai tek amacı bilinç sorununu çözmektir. Burada var olmamızın nedeni de, tüm amacımız da budur. Bu sorunu ne yapıp edip çözeceğiz. Dediğim gibi, varlığımızın hem nedeni, hem amacı bu! Ve biliyoruz ki tüm gizler, farkına vardığımız fakat henüz derinine inemediğimiz kuantum boyutlarda gizli. Nanoteknolojiyi geliştirip bu boyutlara mutlaka ineceğiz. Vaktimiz de çok fazla. Üstelik varlık sadece evrenimizle sınırlı değil. Bu devasa ve boyutları akıl kapasitesinin üzerindeki evrende işleyen nedensellik, bir dişli sisteminin sadece tek bir küçük dişlisi olabilir. Yine de bunu kavramaktan çok fazla aciz değiliz. Ne kadar devasa olsa bile tekdüze bir evren bu. Milyarlarca ışık yılı uzaktaki bir galaksinin milyarlarca yıldızından birinin bir gezegeni eminiz tıpkı gezegenimiz gibi. Kayalar orada da var, elementler de. Aklımızın hiç almadığı ve kavrayamadığımız tek şey evrenimizin gazoz içindeki kabarcıklardan biri olabileceği. Bunu sadece hayal ediyoruz, hiç bir kanıtımız yok. Fakat nedensellik bunun böyle olduğunu kulağımıza fısıldıyor. Ben bu fısıltıyı duyabiliyorum. Neredeyse "sizin tanrı dediğiniz şey determinizmdir" diye haykırasım geliyor ama yeni bir tanrı icat etmemek için bunu yapmıyorum. Belki Hallaç Mansur gibi öldürülmem ama, sadece amacım yeni bir tanrı yaratmak olmadığı için haykırmıyorum. Hatta bunu hiç söylememeliydim. Neyse söyledim, içimde kalmasın. Geri silmeyeceğim... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.