Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Töre

 

Kara yazmalı kadınların,

Mühür vurulmuş dudaklarında türküydü töre.

Herkesin bildiği,

Kimsenin söylemediği.

Oy gülüm havar,

Sana biçilen töre,

Ölüm gelir göz göre göre...

 

Güneşin kavurduğu ak alınlarda,

Kara, kapkara çizgiydi töre,

Kimsenin görmediği.

Görüp te söylemediği.

Oy gülüm havar,

Sana biçilen töre,

Ölüm gelir göz göre göre...

 

Bir anlık mutluluğa , hoyratlığa,

Ölümüne zılgıtlarla biçilen ömürdü töre.

Kimsenin yaşamadığı.

Oy gülüm havar,

Sana biçilen töre,

Ölüm gelir göz göre göre...

 

Bir ananın gözünde yaştı akmayan,

Babanın boğazında düğüm,çözülmeyen töre.

Kör bir elde hançerdi töre,vurduğunu görmeyen,

Kanı renginden utandırandı töre,

Nehirleri karaya boyayan.

Uğultusunun türkü diye bir ağızdan söylendiği töre.

Oy gülüm havar,

Sana biçilen töre,

Ölüm gelir göz göre göre...

Murat Özden Uluç

Gönderi tarihi:

sevdiğimin parmağına geçirilen töre lanetine isyan ediyorum,bağırıyorum ama çığlığımı kimler duyuyor ki..

lanet olsun törelerinize..

lanet olsun evlat sevginize..

evladını töre dıye zorla evlendiren babaya..

canlı canlı mezara gömdüğünüz sevdiğim için lanet olsun size..

sevgiyemi ağlanmalı,sevdiğinin haline mi -_-

Gönderi tarihi:

Bakışın Ölüm Çağırır

 

Seni seviyorum demeye hakkın yok senin.

Törelerin acı.

Her bakışın ölüm çağırır.

Her çığlığın bir bedeldir.

Bakışın

Kaçışın,

Yürek yakışın.

Her kalkışın bir kardelendir.

Seni seviyorum demeye hakkın yok senin.

Ellerin uzak.ellerin tutuklu,

Ellerin törelerine kurban,

Boynun bükük vurulmaya hazır.

Ahlak,

Aşiret,

Namus meselesi yani,

Saklanışın, tedirginliğin bundan.

Yürek yakan garipliğin,

Her yolculuğun bir yitiriliştir.

Seni seviyorum demeye hakkın yok senin.

Gözlerin hüzünlü.

Bakışın ölüm çağırır.

Adımların ceylan avında,

Özlemin acı,

Hasretin acı.

Her kavuşman ölüme yakın.

Sevmelerin acı.

Ölüm kokuyor törelerin hala

Seni seviyorum demeye hakkın yok senin.

 

 

Nusret Ateş

Gönderi tarihi:

Töre

 

Hayallerimin dışındaydın

Oysa yazılı kaderimi

Sen yüzünden sildikçe

Kaderim kaderinden kaçamadı

Törelerin tutsağında

Bağlandık

Çözülsekde

Meryem Aslan

Gönderi tarihi:

kızıl;ne garip değilmi kara yazmalı kadınları,havarlı mavarlı türküleri,ağalı paşalı dizileri,töreli möreli arkası yarınları,ekranlarda

 

tekrar tekrar gözümüze sokanlar ertesi gün ise sabah programlarında ahlak bekçisi sunucuları ile "türk gelenek ve görenekleri"

 

"türk aile yapısına falan feşmekan...." şeklinde "kafakol" girişip gece televoleleriyle,geceliği bilmemkaç

 

dolarlarıyla;gece "liberal" , gündüzse "muhafazakar" geçinip nasılda ikiseksen yerlere alıyor bizleri...

 

 

şiirler kifayetsizmi kalıyor ne...

Gönderi tarihi:
şiirler kifayetsizmi kalıyor ne...

evet kifayetsiz kalıyor..

acımı anlatmaya herşey kıfayetsız kalıyor...

Gönderi tarihi:

Hadi Şiir İçelim!

 

(Bu şiir, töreler uğruna aşkları kurban edenleredir!)

 

 

Yine

Bir kez daha

Galipsin,

Bir kez daha

Aşkı

Kurban ettik

Sana,

Kutlayalım

Bu gece

Hadi şiir içelim;

Şerefimizin

Şerefine! ..

 

 

 

Sebahat Mayda Yavuz

Gönderi tarihi:
Hadi Şiir İçelim!

 

(Bu şiir, töreler uğruna aşkları kurban edenleredir!)

Yine

Bir kez daha

Galipsin,

Bir kez daha

Aşkı

Kurban ettik

Sana,

Kutlayalım

Bu gece

Hadi şiir içelim;

Şerefimizin

Şerefine! ..

 

 

 

Sebahat Mayda Yavuz

 

ne güzel anlatmış...

insanların hala bu tür ne idüğü belirsiz bence saçma sapan uygulamalara GELENEK DİYE TÖRE diye sahip çıkması,kendi canlarını gözgöre göre elalem ne der diye kurban etmelerinin hiç bir gerekçesi olamaz..

namus ve şeref bunları uygulamakla olmuyor... :excl: bunun adı olsa olsa korkaklıktır,zavallılıktır..

Gönderi tarihi:
ne güzel anlatmış...

insanların hala bu tür ne idüğü belirsiz bence saçma sapan uygulamalara GELENEK DİYE TÖRE diye sahip çıkması,kendi canlarını gözgöre göre elalem ne der diye kurban etmelerinin hiç bir gerekçesi olamaz..

namus ve şeref bunları uygulamakla olmuyor... :excl: bunun adı olsa olsa korkaklıktır,zavallılıktır..

malesef,ama onların içine öyle işlemiş ki;çocuğunu kurban edebılıyor -_-

Gönderi tarihi:

kalabalığın ortasında avazın çıktığı kadar bağırdığın halde

sesini duyan, duyupta gelen kimse olmuyor

önümüzde kalın duvarlar var üstelik tel örgülerle çevrili...

ne sana gelebilmenin yolu var, ne o duvarı yıkabilmenin...

şimdi isyanımı kime söyleyim

adına töre dediğiniz acizliğinizde sizemi acıyayım?

kutsal kitaplar gibi tavizsiz kabullendiğiniz tabularınızın

birgün tam tepenize yıkılacağını haykırıyorum

duyuyor musunuz?

yoksa kulaklarınızı mı tıkıyor sunuz?

aynada kendi yüzünüze bakmaya var mısınız?

amca çocuklarını bir yastıkta koyun koyuna yatıranlar

siz buna töre diyorsunuz ya...

biz sadece kardeşi kardeşe kırdırmak diyoruz...

 

bir insan için en kötü şey çaresizliktir, böyle bir durumda karşınıza dikilip töreden, sevgiden, aile bağından sözedenler asla ne kendi iç seslerini duyarlar ne sizin çaresizliğinizi görürler... Töre varya o töre işte o herşeyin üzerindedir. Bir kere karar verilmiştir aile meclisi bütün köprüleri yıkmıştır ve kalem kırılmıştır... Yazıklar olsun...

Gönderi tarihi:

Sevgili sedelina yazıyı okuduğumda ilk olarak bu şarkı dolandı dilime senin adına çok üzgün olduğumu bilmeni istiyorum umarım hakkında hayırlı olan neyse o olsun arkadaşım. sevgiler bu şarkı bu düzene gelsin. :clover:

 

Yazıklar olsun, yazıklar olsun

Kaderin böylesine, yazıklar olsun

Herşey karanlık, nerde insanlık

Kula kulluk edene yazıklar olsun.

 

Batsın bu dünya, bitsin bu rüya

Ağlatıp da gülene, yazıklar olsun

Dolmamış çileler, yaşanmamış dertler

Hasret çeken gönül, benim mi olsun..

 

Ben ne yaptım, kader sana

Mahkum etti, beni bana

Her nefeste, bin sitem var

Şikayetim yaradana, şikayetim yaradana.

 

Şaşıran sen mi yoksa benmiyim bilemedim

Öyle bir dert verdin ki, kendime gelemedim

Çıkmaz bir sokaktayım, yolumu bulamadım

 

Ben mi yarattım, ben mi yarattım

Derdi ızdırabı, ben mi yarattım

Günah zevk olmuşsa, vefa yorulmuşsa

Düzen bozulmuşsa, ben mi yarattım.

 

Batsın bu dünya, bitsin bu rüya

Aşksız geçen ömrüme, yazıklar olsun

Dolmamış çileler, yaşanmamış dertler

Hasret çeken gönül, benim mi olsun.

 

Gönderi tarihi:
Sevgili sedelina yazıyı okuduğumda ilk olarak bu şarkı dolandı dilime senin adına çok üzgün olduğumu bilmeni istiyorum umarım hakkında hayırlı olan neyse o olsun arkadaşım. sevgiler bu şarkı bu düzene gelsin. :clover:

 

Yazıklar olsun, yazıklar olsun

Kaderin böylesine, yazıklar olsun

Herşey karanlık, nerde insanlık

Kula kulluk edene yazıklar olsun.

 

Batsın bu dünya, bitsin bu rüya

Ağlatıp da gülene, yazıklar olsun

Dolmamış çileler, yaşanmamış dertler

Hasret çeken gönül, benim mi olsun..

 

Ben ne yaptım, kader sana

Mahkum etti, beni bana

Her nefeste, bin sitem var

Şikayetim yaradana, şikayetim yaradana.

 

Şaşıran sen mi yoksa benmiyim bilemedim

Öyle bir dert verdin ki, kendime gelemedim

Çıkmaz bir sokaktayım, yolumu bulamadım

 

Ben mi yarattım, ben mi yarattım

Derdi ızdırabı, ben mi yarattım

Günah zevk olmuşsa, vefa yorulmuşsa

Düzen bozulmuşsa, ben mi yarattım.

 

Batsın bu dünya, bitsin bu rüya

Aşksız geçen ömrüme, yazıklar olsun

Dolmamış çileler, yaşanmamış dertler

Hasret çeken gönül, benim mi olsun.

 

:(

Gönderi tarihi:

FEDA OLDUNMU HİÇ...? -_-

 

Hiç bir insanı unutmak, bir insandan vaz geçmek,

Bir insanı hayatından sonsuza kadar çıkartmak zorunda kaldın mı?

Hani ölmüş gibi, hani uzatsan da elini tutamayacağını bilmek gibi, Her an kapından içeri gülümseyerek gireceğini bekleyip ama aslında Hiç gelmeyeceğini bilmen gibi.

 

Ne zor şey değil mi ölmediğini bilmek, Ama ölmüş gibi ulaşılmaz olması artık o insanın sana, Ne kadar katlanılmaz bir gerçek değilmi, sen hala bu kadar sevgili iken?

Özlemek, bu kadar özlemek, etini kemiğini yakarcasına özlemek.

Çok kötü değil mi?

 

Bu kadar özleyip onu görememek, ona dokunamamak onu işitememek, Artık sonunun "Pi" li hali değil mi?

Biliyorsun değil mi? Ne kadar umutsuz bir arayıştır o, Kalabalık caddelerde geçen binlerce yüze bakmak.

Belki bir kez daha görebilmek için o yüzü, Belki biraz önce geçti bu kaldırımdan diye düşünmek, Belki şu an arkamda yürüyen insanların içinde bir yerde demek, Belki şu an üzerimdedir gözleri diye paranoyalar yaşamak ne zordur değil mi?

 

Ne kadar eritir insanı farketmeden.

Sen de biliyorsun değil mi bunları?

Bir sinema koltuğunda sende iki kişi gibi oturdunmu hiç?

Hiç iki kişi gibi zevk aldınmı bir konserden yalnız başına.

Güzel bir kafe keşfettiğinde,

Güzel bir film seyrettiğinde,

Güzel bir şarkı dinlediğinde, güzellikleri oranında eksik kaldıklarını hissettinmi,

Paylaşamadığın için onunla.

 

Hiç iki kişilik beyninle yarım insan olabildinmi?

Baktığında aynada yüzünün yarısını gördüğün oldumu hiç?

Sana hayatındaki en büyük yoksunluğu yaşatandan Nefret edemediğin oldumu hiç?

Gözünün içine baka baka kolunu bacağını kesen bir insanın yüzüne Sevgi dolu bir gülümseme ile bakabildiğin zamanlar oldumu hiç?

Hayatta inandığın bütün değerleri alt üst eden birisine aşk şiirleri yazabildinmi?

Onu içinde korumanın seni yok etmek olduğu zamanlara... Feda oldun mu hiç???

 

Gönderi tarihi:
FEDA OLDUNMU HİÇ...? -_-

 

Hiç bir insanı unutmak, bir insandan vaz geçmek,

Bir insanı hayatından sonsuza kadar çıkartmak zorunda kaldın mı?

Hani ölmüş gibi, hani uzatsan da elini tutamayacağını bilmek gibi, Her an kapından içeri gülümseyerek gireceğini bekleyip ama aslında Hiç gelmeyeceğini bilmen gibi.

 

Ne zor şey değil mi ölmediğini bilmek, Ama ölmüş gibi ulaşılmaz olması artık o insanın sana, Ne kadar katlanılmaz bir gerçek değilmi, sen hala bu kadar sevgili iken?

Özlemek, bu kadar özlemek, etini kemiğini yakarcasına özlemek.

Çok kötü değil mi?

 

Bu kadar özleyip onu görememek, ona dokunamamak onu işitememek, Artık sonunun "Pi" li hali değil mi?

Biliyorsun değil mi? Ne kadar umutsuz bir arayıştır o, Kalabalık caddelerde geçen binlerce yüze bakmak.

Belki bir kez daha görebilmek için o yüzü, Belki biraz önce geçti bu kaldırımdan diye düşünmek, Belki şu an arkamda yürüyen insanların içinde bir yerde demek, Belki şu an üzerimdedir gözleri diye paranoyalar yaşamak ne zordur değil mi?

 

Ne kadar eritir insanı farketmeden.

Sen de biliyorsun değil mi bunları?

Bir sinema koltuğunda sende iki kişi gibi oturdunmu hiç?

Hiç iki kişi gibi zevk aldınmı bir konserden yalnız başına.

Güzel bir kafe keşfettiğinde,

Güzel bir film seyrettiğinde,

Güzel bir şarkı dinlediğinde, güzellikleri oranında eksik kaldıklarını hissettinmi,

Paylaşamadığın için onunla.

 

Hiç iki kişilik beyninle yarım insan olabildinmi?

Baktığında aynada yüzünün yarısını gördüğün oldumu hiç?

Sana hayatındaki en büyük yoksunluğu yaşatandan Nefret edemediğin oldumu hiç?

Gözünün içine baka baka kolunu bacağını kesen bir insanın yüzüne Sevgi dolu bir gülümseme ile bakabildiğin zamanlar oldumu hiç?

Hayatta inandığın bütün değerleri alt üst eden birisine aşk şiirleri yazabildinmi?

Onu içinde korumanın seni yok etmek olduğu zamanlara... Feda oldun mu hiç???

 

 

 

sardunyam çok beğendim ve neler hissettim.... :clover::clover::clover:

 

ama olmazki arkadaşım bu buraya konmazki sedelina yı düşünmezmisin hiç... :crying:

Gönderi tarihi:

o bu acıyla büyüyecek bütün acılarla büyüdüğümüz gibi... akan kanı durdurmak için bazen kül basarız üzerine... işte öyle gibi... bu acıyı yaşamadan ondan kurtulamaz ki... ama kurtulacak illaki kurtulacak...

Gönderi tarihi:

sezen aksu nun şarkısını armağan edıyorum size.

bır sevgili

nasıl değiştirir dünyanın gerçeğini

Gönderi tarihi:

Eksik hayatlar... Hiç aşık olamayanlar, aşık olabilenlere göre bir çok şeyi eksik yaşarlar. Ama bence en dokunaklısı, hayatı algılama biçiminin değişebileceği gerçeğini fark etmeden yaşayıp gitmeleridir.

 

Öncelikler sıralamasının alt üst olabileceğini hiç bilememek bir eksikliktir. Dehşetli bir korkuyu ve dehşetli bir korkusuzluğu yan yana hiç yaşamamış olmak da öyledir ama, ölümün bile korkutucu olmayabileceği gerçeğini farkına varamamak, asıl o epeyce yoksullaştırır hayatı...

 

Aslında aşık olamayanların “eksik yaşama” listesi hayli zengindir ama benim en fazla ilgimi çeken, “bekleme”nin, onların hayatında bütünüyle farklı bir anlam taşımasıdır. Hiç aşık olmamış biri, ‘beklemek’ nedir bilmez çünkü! Kaygı içinde beklemenin büyüsünü hiç tatmamıştır. En küçük bir gecikmenin yaratabileceği iç fırtınaların gücünden habersizdir ve yaklaşmakta olan kederleri hissederek, ama büyülenmiş gibi kıpırdamadan beklememiştir hiç... Bütün ihtimalleri abartarak beklemenin yarattığı duygu karmaşasını da bilemez tabii...

 

En sözüne sadık, en dakika aşığı bile beklerken nasıl endişe duyulabileceğini, bekleyişin arkasındaki sonsuz haz ihtimalinin, korkuların, umut ve umutsuzlukların saklı olmasının ne demek olduğunu hiç anlayamaz, aşık olamayanlar.

 

Ama, aşık olan bekler... Ve beklerken o da beklemeyen insanları anlamaz hiç, tıpkı, beklemeyenlerin onun gerginliğini anlamadıkları gibi.

 

Aşık olan için beklemek, onun gerçeğidir, bekleyişinin dışındaki her şey onun gerçeğiyle çelişir. Çevresiyle ilişkisi kesilir, sesler usulca uzaklaşmaya başlar, bekleyişiyle arasına girebilecek her şeyden kaçınır. Bekleyişinin tadını çıkarabilmek için dış dünyayla bütün ilişkisini koparır.

 

Peki hangisi daha çekici gelir size?

 

Bekleme böyle kaygılı ve ağır yaşansa bile, ardından, bütün düğümleri çözebilecek tutkulu bir beden tarafından kurtarılma ihtimali mi daha çekici, yoksa, hayatın bu cömert bağışını reddederek, aşksız ama kaygısız ve beklemesiz yaşamak mı?

 

Hiç aşık olmamak; hiç beklememek, hiç aşk acısı çekmemek demek.

 

*Winnicott’a göre aşk ilişkisinde bekletenler, aşık olmayanlardır. “Ben bazen beklemeyen kişiyi oynamak isterim” diyor Winnicott. “Başka bir yerde oyalanmayı, geç gelmeyi denerim; ama her zaman yenilirim bu oyunda; ne yaparsam yapayım, boşuna.. Tam zamanında, hatta saatinden önce, orada olurum. Aşığın kaçınılmaz kimliği budur”.

 

“Bekletmek her iktidarın sürekli ayrıcalığı, insanlığın bin yıllık eğlencesi diyor Evelyne Bachellier.

 

Ama bekletmenin de bazı riskleri vardır bence, öyle uzun uzun beklerken neyi ve neden beklediğinizi çözümleyip, kendinizi bu sapmadan kurtarma ihtimaliniz her zaman mevcuttur, tıpkı şu hazin hikayede olduğu gibi.

 

“Bir zamanlar yüksek görevli bir bürokrat bir yosmaya tutkunmuş. Kadın, ‘yüz gece boyunca bahçemde, penceremin altında bir tabureye oturup beni beklersen, senin olurum, demiş. Doksan dokuz gece sessiz sedasız beklemiş yüksek görevli, ama doksan dokuzuncu gecenin sonunda oturduğu yerden kalkmış, taburesini koltuğunun altına alıp gitmiş.”

 

Atilla İlhan’ın dediği gibi, “İnsan sevdiğini bırakmaz, sevmek bırakır insanı” bazen!

 

Hem de tam beklerken ve de tam o gelecekken.

 

Roland Barthes.”Bir Aşk Söyleminden Parçalar”

 

 

 

Gönderi tarihi:

Sen kırk yılda bir gibisin. Sen içimdeki çocuğun sessiz çığlığı, Sen içimdeki yaşlı adamın yalnızlığındaki görünmeyen yüzsün. Hiç yazılmamış ve belkide hiç yazılmayacak alınyazımsın, Ve hiç yaşayamayacağım ikinci hayatımsın.Sen ilksin... İlk aşık olduğum, ilk çıktığım, ilk üzüldüğüm değilsin Ama sadece ilksin.İlk değil geceler boyu düşünmem ve dalmam boş tavana Ama sadece ilksin.Kimsin? Nerden geldin ve nereye gidiyorsun bilmiyorum,Ama biliyorum 'Gideceksin'. Yüzüne baktığım zaman gördüklerimi bağırmak istiyorum Ama korkuyorum bir daha görememekten.Ve susuyorum...Bu ben değilim aslında Korkan, susan. Kimbilir belkide bu senin hayat boyu üzerinde çalıştığın, Usta hareketlerle şekil verdiğin, Ruhunun bir kısmını üzerine üflediğin, Ve bana verdiğin bir sanat eseri.Sen en az ortak özelliği olanımsın, Sen en küçüğüsün hayatımın Ve en büyüğü kalbimin. Kalabalıkta ki yalnızlığım, Gürültünün ortasındaki sessizliğim, Unutmadığım birkaç isimden biri, Ve sen ilk sustuğumsun. Sen, hep hayalini kurduğum Kimselerin ve benim de bilmediğim o yerde Denize bakan ağaçların arasındaki ahşap evimin önünde Yakamozu seyreden kişisin Sen ilk yazdığım değil İlk sakladığım şiirsin. Sen bu kokuşmuş dünyada yıllardır aradığım ve geç bulduğum Masum çocuk yüzüsün. Uzağımdaki yakınım, yakınımdaki uzağımsın. En yakınında olmak istediğim ama en uzağında olmam gerekensin. Ve sen hayatımın ilk ikibuçuğusun...

Gönderi tarihi:

Gözü kör, dili taş duvar

Konuşmaz istasyonlar

Trenler çığlık çığlık

Ayrılık katar katar

 

Bir bahar akşamıydı

Beni burda koydun yar

Söz verip de almadın

Sarı ayva kızıl nar

 

Yemin ettin bin kere

Kutsal kitap üstüne

Ben ölemedim bi türlü

Vurgun vurgun üstüne

 

Tutamadın ahdını

Düğün bayram ettiler

Baban yazdı bahtımı

Bizi kurban seçtiler

 

Ben başka yastıktayım

Sen ele kuşak çözdün

Ne ben mahremim ne sen

Kavlimizi sen bozdun

 

Bahtiyar ol gözüm yok

Rabbim verir sabrını

Bu hesap böyle bitsin

Helal ettim hakkımı

 

Ben başka yastıktayım

Sen ele kuşak çözdün

Ne ben mahremim ne sen

Kavlimizi sen bozdun

 

Bahtiyar ol gözüm yok

Rabbim verir sabrını

Bu hesap böyle bitsin

Helal ettim hakkımı..

 

Sezen Aksu

Gönderi tarihi:

İki bıçak seç kendine

Biri yaralamak için

Biri öldürmek

Pusu kur gözleri

Karanlık gölgesine

Biri sevmek için

Biri ihanet

İki yürek seç kendine

Biri yaşamak için

Biri gizlenmek

Bir korkak, bir kaçak, bir firar

Kaç kişisin sen sevdiğim, çocuk

İçimdeki bıçak bir kere daha dönüyor

Olduğu yerde

Kalırsan sel basar yataklarımı

Gidersen uçurum çiçekleri açar kalbimde

Kimi zamanlar olur sevgilim

İki bıçak bile yetmez bir tek ölüme

.

Murathan Mungan

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.