Misafir RA_dya Gönderi tarihi: 18 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 18 Ağustos , 2007 SAHNE SANDIM DÜNYAYI Aklımın olmazlarından darmadağın ettim geceyi, Kaçtığım aşka yakalandım sonunda. Bulduğum an yitirdiğim sözcükler gibiyim, Sesimden kaçıyorum ele veriyorum kendimi Serserinin biriyim... Gecenin bir vakti yürüyüp gidiyorum içimden, Yazımın her zaman ağlayan bir imi, Yüzümün yarım kalan gülüşleri resmeder bir hali var... Önümde hep iki yol, Birini yürüsem geç kalıyorum birine. Kırgınım, mızıkçının biriyim Hep ucu ucuna yetişmeyim sevmelere... Başı boş bir rüzgar gibi gelip geçiyorum nesneden, Gizli bir özneyim adımı çağırmıyor kimse... Hep bir ayrılığı soyunup giyiniyorum, Hep yarım kalıyor nota, Hep aynı şarkıyı söyleyip, aynı yerde detone olan biriyim... Bezginim, kaldırmaz aldanışları artık yüreğim... İnceldiği yerden bir düğüm daha atabilirim, Delinin biriyim ,asfaltın ortasına yatabilirim... Bir düğüm daha atabilirim, Dönüp baktığımda ipteki düğüm sayısıdır yaşamalar bilirim...alıntı Bıçaklarımı bileye verdim sizi bekliyom Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 22 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 22 Ağustos , 2007 anıcığım topicçiğim ben geldim vefasızın.. ..nassınız efendim..iyisinizdir umarım..ben her daim duacıyım, sağlınızaa..iştee ölee.. ----merhum kaparken gözlerini sordular..nedir son sözleriniz..?.. ----hadi be oradan aptal..son sözler yaşamında yeterince doğru söz söyleyememiş ahmaklar içindir...! --- Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 25 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 25 Ağustos , 2007 Kendi Çığlığında yüzüme çarpılmış kapılar gibi şimdilerde hayat.. yemek üç gün öncesinden ekmekler se bayat.. dün üç kafadar yine sorguladık... neyiz ..neredeyiz.. ve neden bu vasat olamayışımızdaki inatt başı kekilmiş..belliki dişi.. geçenlerde bir güvercine yem verdim..eskiden olsa yerdim.. hatta arkadaş bile olduk.. hergün geliyor artık..ona bir isim bile taktım.. ayşegül.. acep yavruları varmı..onlarda ilerde birer ayşegül olacakmı.. ve atacak mı onlara yem..birisi..ötekisi..şusuu güzeli çirkinlik..masumu suçlu niye hep cezbeder ki.. bu güvercin niye bana geldi ki.. üstelikte hep açken.. hem kendi hem ben.. zeminin kaypaklığıyla yoğrulmuş gönül kaypaklıkları arasında.. ellerimle saçlarımı geriye attım.. sevişme öncesinin hırçınlığı vardı ruhumda.. bilmem ne otelinin 12 numaralı odasında.. son bira şişesinide bırakmıştım.. terkedilmiş o köhne rıhtımda.. farelerin bile çoktan terkettiği dümeni kırık gemim.. ağlaşıyordu rıhtımda duran kaptanına.. hiçlik deryasında..bir **** gibiydi.. son sigaramıda güvertesine attım.. son bi nefes çektikten sonra..yansın istedim.. yanmamak suçtu şimdilerde.. benim dünyamda.. yok olmaktansa karanlıkta.. boğulmaktansa.. kendi çığlığında.. --fgr(2006) Alıntı
Misafir redblack Gönderi tarihi: 28 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 28 Ağustos , 2007 Çok eskinin gizlerini ne sen bilebilirsin, ne de ben. Bu gizemli kelimeyi ne sen okuyabilirsin, ne de ben. Senin ve benim söylentilerimiz perdenin öbür tarafındadır. İndiğinde perde ne sen kalırsın ne de ben. Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2007 sessiz bir serüvenin son durağında... kara kışları kıskandıran soğukluğumla.. heyyulalı bakışların çook uzağında.. yakmalı belkide çıplak ayağımı.. cehennemin en sıcağında.. en inançlının yanında dip olmuş günahkarlığımla.. kuşanmak ister gibi ıssızlığı..gönüllü yalnızlığı.. geride kalmış aklım, önde giden ayaklarımla.. kalakalmışlığı "ben" min ortada.. bir çocuk edasında.. cıncıkla sıyrılmalı belki etim.. en masumlarca.. kamçılanmış bedenime.. gözlerimde ışıldayan asi küheylana.. saçlarımı okşayan ellere.. dur demeli belkide.. "hal" imin en beterinde... düşünüldüğü yerde en ırak olan "ben" ime.. görmenin verdiği dışa vurumcu dilime. kuşatılmış ve son isteğim sorulurken en azılı haramilerce.. arkana bakmadan dönüp gitmek.. tercihin olmalı bence.. Alıntı
Misafir RA_dya Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2007 yine vampirella gibi gezinmekteyim figgaroo Kızılderili'nin Doğa Anlayışı 1871 yılında doğan "Tatanga Mani" ya da Yürüyen Boğa adlı, yaşamı boyunca doğayı anlamaya çalışan Stoney kızılderilisi, yaşlılığında Kanada hükümeti tarafından Kızılderili halkının temsilcisi olarak bir dünya turuna çıkarılır. 87 yaşında, Londra'da yaptığı bir konuşmada, Kızılderililerin Yüce Ruh'la ve onun yarattığı doğa ile olan ilişkisini şu şekilde dile getirir: "Biliyorsunuz, dağlar her zaman taş binalardan daha güzeldir. Şehirde yaşamak, yapay bir varoluştur. Orada birçok insan, ayaklarının altında gerçek toprağı hiç hissedemiyor, saksıdakiler dışında bitkilerin büyüyüşünü göremiyor ya da caddelerin ışıklarından geceleyin yıldızlarla süslenen büyüleyici gökyüzünü görebilecek kadar uzaklaşamıyor. İnsanlar Yüce Ruh'un yarattığı sahnelerden uzakta yaşadığında, onun kanunlarını da kolayca unutuyorlar. Biz her şeyin yaratıcısı ve yöneticisi olan Yüce Ruh'la iyi geçiniyorduk. Siz beyazlar bizim vahşi olduğumuzu sandınız. Bizim dostlarımızı anlamadınız, anlamaya çalışmadınız. Biz güneşe, aya ya da rüzgara övgüler düzerken, siz bizim putlara taptığımızı söylediniz. Hiç anlamadan, yalnızca bizim tapınma şeklimiz sizinkinden farklı diye, bizi kayıp ruhlar olarak nitelediniz. Biz Yüce Ruh'un eserlerini her şeyde görürdük, güneşte, ayda, ağaçlarda, rüzgârda ve dağlarda. Bazen bunlar aracılığıyla ona yaklaşırdık. Bu çok mu kötüydü? Bence biz Yüce Varlığa, bize putperest diyen beyazların çoğundan daha güçlü bir imanla, gerçek bir inançla bağlıyız. Doğaya ve doğanın yöneticisine yakın yaşayan Kızılderililer karanlıkta değildir. Ağaçların konuştuğunu bilir miydiniz? Evet, konuşurlar. Birbirleriyle konuşurlar, kulak verirseniz sizinle de konuşacaklardır. Asıl sorun, beyazların dinlememesidir. Kızılderilileri dinlemeyi hiç bir zaman öğrenemediler, bu yüzden doğadaki başka sesleri dinleyeceklerini de hiç sanmıyorum. Oysa ben ağaçlardan çok şey öğrendim, bazen hava, bazen hayvanlar, bazen de Yüce ruh hakkında." ayyyy kızılderili olasım geldi sende düşün bence kesme biçme eylemlerine de yabancı değiller.kelle kesmek yerine bol bol kafa derisi yüzersin Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 * Say Ki...* Benim yalnızlığım sende hep kalabalık kalacak... Ben “yok”luk kararını çok oldu verdim bir “şeyler” in… Kızıl akşamlara kalemimi kıralı uzun oldu… İçimde birikenin ne olduğunu görmen çok zor… Hiç bir “şey” bekleme benden… Gelmedim… Gülümsemedim say… Yazmadım… Dökmedim ruhumdaki uzaklar hevesimi dizeler yoluyla ruhuna… Üflemedim en bilinmedik iklimleri tenine… Çiçekler toplamadım ayak basılmamış topraklardan avuçlarına… Dalıp dalıp gitmedim hiç bir su birikintisine… An’lık şiirler dokumadım sayfalara… Hala sorsan uzun,nefessiz bir yoldadır aklım… Ki, bir uzansam,en uzak istasyonlara dokunabilecekken… Çekilmedim… Çekinmedim… Buradayım… En olunması gereken yerde… Yağmurun denizle dans ettiği… Salkım saçak söğütlerin gövdelerine yaslanıp kitaplar okuduğum yerde… Yanıldığım,yaralandığım,belki de yenilendiğim… Bir sokak kemancısının notaları altındayım… Bazen öyle kırılmalar iliklenir ki dudaklarıma, Meyve suları bile içilmez olur,tortulanır… Dibine çöker… İçinde kalır… “İçimde kalır…” “Bulanır…” “Mavi” karışmış karlı o uzak yollardan geliyorum ben… Tepkiliyim ruhumu bunca yalnızlığa sürükleyen gördüklerime,biriktirdiklerime karşı… Hep tuhaf,bilinmez bir yalnızlık gizliymiş bütün kalplerde meğer… Yalnızlık var olduğundan bu yana, “bunca ve onca kalabalıkmış” yeryüzünde meğer… “Sen anlarsın” diyorlar… Verecek ne cevabım,ne de cevapsızlığım yok!... Suskunum… Anlayışsızım… Arada en olmaz yerde kulaklarıma çalınınca o şarkı, içimde tarifi mümkün olmayan kompozisyonlar birikiyor… Girişi var, gelişimi yarım... Sonucu ise çoğu kez ben de bulamıyorum… Aramıyorum da… Islak,yağmurlu karışımlarda çöl iklimine dönüşüyor aklım… Ellerimde,gözlerimde birikmiş, bütün kalabalık ortamlardan toplanmış eşsiz bir yalnızlık senfonisi şimdilerdeki… Yokluk gibi bişey… Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 14 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 14 Eylül , 2007 anıcığım topicçiğim..ben geldim vefasızın.. --dün ailemin oturduğu o bahçeli evin damına çıkmıştım..yıldızlı gökyüzü..gülümseyen bir ay..rüzgarda hışıltılı yaprak sesleri..sonra yere baktım..iki çekimselliğin ayartıcılığı..sema-nın coşkun ayyuka çıkartıcılığı..kulağa bir yıldız oldurulma fısıltısı..yerinse dipsel çekiciliği..dip olmanın gücü, düşememek.. döner iken dervan sen aynı.. bülbülün güle sevdası aynı.. koşarım koşarım, soluksuzum.. dizde sızı.. kalpte sızı.. göz yaşı.. hep aynı.. Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 18 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 18 Eylül , 2007 topicçik selam..rahatsız olma..hatta ben yokmuşum gibi davran..bir şeyler zırvalayıp çıkıcam... --- değer vermek değersizleştirirde..vayy anam vayyy... senden sonra bir iguana beslemeyi düşündüm biliyomusun..duvardaki sineklere dilinin hangi açılardan açılacağını..girdiği ortamlarda renksel şekilliliği..hatta kreşe bile göndermeyi düşündüm..çatlarcasına göbeğim gülmekten..belki ağlardımda patlarcasına kafam..göz göze gelme sevdasına hamağımın ipinde hareketsiz dururken iguanam..ve bakarken gözleri farklı istikametlere..acaba göz gözede gelebilirmiydik olasılıklığı..mukadderat.. demek bir "deli" olduğumu düşünüyorsun..buna sevindim...ama üzüldümde "deli" olduğumu şimdi anlamış olmana..bir hayale tapınanı gördün mü sen öncesinde..malesef sonrasında da göremiceksin..ama bir delinin hayali..o nu görünceye kadardır..göründüğünde bitersin..kaçmak saklamaktır kusuru..gerçek çıktığında ortaya tüm çıplaklığıyla şunu haykırır.."kraliçe çıplakk" soluksuz sevişgenliğiyle ateş yılı doğmuşluğum..yüzü maskeli yeryüzü tanrıçalarınca bir kargaşa ve ellerinde mum ışığıyla karartılar arasında şu çığırtıları.." bizi ver et..bizi var et..bizi var et..".....kaliteli tanrıça, kaliteli adaklarla var olur..sunak kanalında akıltılan kan..cilalamıştır bir Artemis in egolarını ve kahkahaları yankılanırken boşlukta, sallanır her adanmaya tanık olmuş o kaygan sütünlar..görevim tamamlanmışmıdır..olabilmişmiyimdir bir posa, tanrıça eliyle..öyle ise gün benim günümdür..şimdi çıkmalıyım şehrimin en yüksek tepesine..ulumalıyım..hemde beklemeden dolunay.. sevdim sende kaçışı "hayalet"..dayanamazdım gerçekliğine..acı gelirdin.. Alıntı
Φ KesKiNkAleM Gönderi tarihi: 21 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 21 Eylül , 2007 Seveceğini umarım beni dinlendiriyor. Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 24 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 24 Eylül , 2007 Ben hep çabuk çekilen tetiğe yaşadım Yemin ettim Yüreğimdeki ve bedenimdeki bütün yaralar adına yüzünün kuyusuna düştüğüm kuytuda Sana olanca aydınlığım ve karanlığımla baktım aşktan yorgun düştü dinim dağıldı kehribarım gül ve buğday yetiştiren Ömrüm adına yemin ederim ki: Ben seçmedim bu ölümü Kaçmasan vurmayacaktım MURATHAN MUNGAN Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 24 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 24 Eylül , 2007 Ben hep çabuk çekilen tetiğe yaşadım Yemin ettim Yüreğimdeki ve bedenimdeki bütün yaralar adına yüzünün kuyusuna düştüğüm kuytuda Sana olanca aydınlığım ve karanlığımla baktım aşktan yorgun düştü dinim dağıldı kehribarım gül ve buğday yetiştiren Ömrüm adına yemin ederim ki: Ben seçmedim bu ölümü Kaçmasan vurmayacaktım MURATHAN MUNGAN sağol.. Alıntı
Misafir RA_dya Gönderi tarihi: 27 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 27 Eylül , 2007 GÜZDE UNUTULMUŞ Saat yedi buçuğuydu güzün Ve ben bekliyordum Kimi beklediğim önemli degil. Günler, saatler, dakikalar Bıktılar benle olmaktan Çekip gittiler azar azar Kaldım ortada, tek başıma Kala kala kumla kaldım Günlerin kumuyla, suyla Bir haftanın artıklarıyla kaldım Vurulmuş ve hüzünlü Ne var, dediler bana Paris’in yaprakları Kimi bekliyorsun? Kaç kez burun kıvırdılar bana Önce ışık, çekip giden Sonra kediler, köpekler, jandarmalar Kalakaldım tek başıma Yalnız bir at gibi Otların üstünde ne gece, ne gündüz Sadece kışın tuzu Öyle kimsesiz kaldım ki Öyle bomboş Yapraklar ağladılar bana Sonra, tıpkı bir gözyaşı gibi Düştüler son yapraklar Ne önceleri, ne de sonra Hiç böyle yalnız kalmamıştım Bu kadar Ve kimi beklerken olmuştu Hiç mi hiç hatırlamam. Saçma ama bu böyle Bir çırpıda oldu bunlar Apansız bir yalnızlık Belirip yolda kaybolan Ve ansızın kendi gölgesi gibi Sonsuz bayrağına doğru koşan. Çekip gittim, durmadım Bu çılgın sokağın kıyısından Usul usul, basarak ayak uçlarıma Sanki geceden kaçıyor gibiydim Ya da karanlık, kükreyen taşlardan Bu anlattıklarım hiçbir şey değil Ama başıma geldi bütün bunlar Birini beklerken, bilmediğim Bir zamanlar. PABLO NERUDA (Türkçeye çeviren: Hilmi Yavuz) Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 28 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 28 Eylül , 2007 topicçik.. ..nasılsın.. Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 28 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 28 Eylül , 2007 nede güzel sölersin..üzülme George kardeşim..yoksa bu şarkıyı nasıl sölerdin.. Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 29 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 29 Eylül , 2007 .........."WHY".......... Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 bulup bulup yitirmekmiş..düşsel bir oyuncağı.. Alıntı
Φ BlackCADY Gönderi tarihi: 5 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 5 Ekim , 2007 merhaba hayatında başarılar ve aydınlık yarınlar diliyorum. bu güzel ülkenin güzel düşünen insanları azınlıktasınız biliyorum. ama iyiki varsınız. Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 6 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 6 Ekim , 2007 teşekkür ederim black.. ***** evet hafta sonu..ve şimdi dinlenme zamanı..bu topiği açacak olan arkadaşlarımada bi klip hediye ediyorum..iyi hafta sonlarıı..kendinize iyi bakın.. Alıntı
Φ KesKiNkAleM Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2007 arkadaşım şarkı için teşekkür ederim umarım iyisindir iyi bayramlar diliyorum Alıntı
Φ ayşegül Gönderi tarihi: 12 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 12 Ekim , 2007 Bayramın kutlu olsun Figgaro dostum... Alıntı
Φ ErdalAktas Gönderi tarihi: 14 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 14 Ekim , 2007 bulup bulup yitirmekmiş..düşsel bir oyuncağı.. iyi bayramlar..figgaro arkadaş Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.