Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Meclis’te sine-i millet tartışması


Meclis’te sine-i millet tartışması  

15 üye oy verdi

  1. 1. CUMHURBAŞKANINI HANGİ MECLİS SEÇMELİ

    • EVET Bu Meclis seçmeli
      4
    • HAYIR Erken Seçim olmalı Yeni Meclis Seçmeli
      23
  2. 2. CUMHURBAŞKANI KİM OLMALI

    • MECLİS İÇİNDEN AKP'den OLMAMALI
      3
    • MECLİS İÇİNDEN AKP'den OLMALI
      4
    • MECLİS DIŞINDAN
      21
  3. 3. TAYYİP ERDOĞANIN CUMHUR BAŞKANLIĞINA ONAY VERİRMİSİNİZ

    • EVET Veriyorum
      3
    • HAYIR Vermiyorum
      24


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

***

Sine-i millet tartışması

 

 

Cumhurbaşkanın kim olacağı tartışmaları hız kazanarak devam ediyor…

 

İçinde bulunduğumuz günlerde Sine-i millet çağrıları artmaya başladı…

 

Peki bu konuda halk ne düşünüyor, bu forumu paylaşan bizler neler düşünüyoruz...

 

Vatandaşın, sivil toplum örgütlerinin yani bizlerin düşüncesin çok önemli olduğunu düşünerek,

 

Aramızda bu koynu tartışalım istedim…

 

Bu konuda görüşlerimizi belirtmeden önce bu konuda tepede neler oluyor anlamak için

 

Birazda olsa fikir verir düşüncesiyle aşağıdaki alıntıları yaptım…

 

İstedim ki,yukarıda ne gibi hesaplar,politik çıkar ve ayak oyunları oynanıyor anlamaya çalışalım..

 

 

Bence Tartışmaların temelinde şu düşünceler oldukça etkili…

 

“- Haremlik selamlığı demokratik bulduğunu söyleyen bir cumhurbaşkanı adayı ile karşı karşıyayız.

 

- Düşünün ki, Anayasa’nın temel ilkelerini değiştirmek isteyen bu kişi Anayasa Mahkemesi üyelerini belirleyecek.

 

Hakim ve savcıları belirleyecek. Üniversite rektörlerini de.

 

- Yani son mevzi olan Çankaya’yı da almak istiyorlar.

 

Bu partinin bir üyesi, kadınlar cehennemliktir diye broşür dağıttı.

 

Bu anlayışın elinde bir cumhurbaşkanlığı olursa ne olur.

 

Yargıtay’ı, hakimleri bu anlayış belirleyecek. Bu 80 yıllık Cumhuriyet’in açıkça kırılma noktasıdır. “

 

 

Yararlı bir tartışma olması düşüncesiyle

 

Tüm forumdaşlara saygı ve sevgiler.

 

*tna

 

 

Meclis’te sine-i millet tartışması

 

Mumcu’dan CHP’ye ‘sine-i millet’ çağrısı

 

Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, CHP’yi cumhurbaşkanını halkın seçmesi konusunda partisiyle birlikte Anayasa teklifi vermeye çağırdı. Mumcu, “AK Parti bu konuda Anayasa değişikliğine gitmiyorsa, sine-i millete gidelim” dedi.

 

Sine-i millet çağrılarına temkinli yaklaşan CHP ise nihai karar için toplumsal desteğin önemine dikkat çekiyor.

 

Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde erken seçim isteyen gruplar, CHP’nin sine-i millete dönmesini istiyor. Böylece iktidarın erken seçime zorlanacağını savunuyorlar

CHP Toplumsal destek istiyor

 

CHP iki yıl önce gündeme getirdiği sine-i millete dönme seçeneğini, AKP’yi erken seçim kararı almaya zorlayacak geniş tabanlı bir toplumsal muhalefetin oluşması durumunda “son koz” olarak kullanmayı planlıyor.

 

Ancak CHP yönetimi “sine-i millet çağrılarına” temkinli yaklaşıyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek “Toplumsal destek olmadan, sadece sine-i millete dönerek erken seçim zorunlu kılınamaz” dedi.

 

CHP Grup Başkanvekili Ali Topuz: Sine-i millete dönüldüğünde otomatik olarak seçim yapılması mecburiyeti yok. AKP yaparsa yapacak. Serinkanlı değerlendirme yaparak sonuç alma ihtimali varsa denemek lazım. Sonuç alınamayacaksa yapmanın faydası yok.

 

CHP Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Selvi: CHP ülkenin kaosa girmemesi için üstüne düşen sorumluluğu yerine getireceğini net şekilde söylüyor. Bu noktada diğer partilerin ve sivil toplum örgütlerinin sadece CHP’ye işi devrederek olayın içinden çıkma kolaylığını seçmemeleri lazım. Sorumluluğu herkes CHP’ye yıkarsa, bu Türkiye’nin hayrına olmaz.

 

CHP Grup Yönetim Kurulu sekreteri Yılmaz Kaya: CHP’yi sine-i millete çağıranlar, seçimlere 1 yıldan az süre kaldığını unutmamalı, buna göre yürürlükteki yasa ve anayasa hükümlerini gözardı etmemeliler. Bizden sinei millete dönmemezi isteyenler, CHP’nin bu meclisi tek başına AKP’ye teslim etmesinin ne tür sonuçlar doğuracağını da bir düşünsünler.

 

ŞAHİN: CHP, Muhalefetteki iktidar

 

Sine-i millet tartışmalarına Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’den tepki geldi. CHP’nin “muhalefetteki iktidar” rolü oynadığını belirten Şahin, “Türkiye’de gerçek demokrasi var. Buna alışsınlar” dedi.

 

Şahin, muhalefetin amacının, Başbakan Erdoğan’a cumhurbaşkanı seçimleri ile ilgili bugünden açıklama yaptırmak, aday olmayacağını ilan ettirmek olduğunu söyledi. “AK parti içinden birkaç aday çıkartıp, sıkıntı yaratmak istiyorlar” diyen Şahin “Ancak biz bu tuzağa düşmeyeceğiz. Sayın Baykal’ın elindeki kağıtları gördük, amacına ulaşamayacak” dedi.

 

Şahin, “Biz cumhuriyeti kuran partiyiz. Ülkeyi de biz yönetiriz, anlayışını artık bir kenara bıraksınlar. Kimseye de talimat vermeye kalkmasınlar” diye konuştu.

AK PARTİ KIZGIN

 

Sine-i millete dönüş çağrıları AK Parti yönetimini ise kızdırdı. Grup Başkanvekili Faruk Çelik, Baykal’ın “TÜSİAD erken seçim istediğini açıklamalı” sözlerine ve bu amaçla düzenlenecek mitinglere sert tepki gösterdi.

 

AK Parti Grup Başkanvekili Faruk Çelik ise tartışmalara “Bu densizliktir, hele bunun için miting yapmak bölücülüktür” sözleriyle katıldı

 

Çelik “Sayın Baykal’ın iş çevrelerine de, ‘Siz de bunu isteyin, zorlayın’ gibi, yüzeysel densiz ve ana muhalefet partisine yakışmayacak davranışlarını gözlüyoruz. Bunların yapmak istedikleri açıktır. Toplumsal saflaşmayı kamplaşmayı körükleme çabasıdır. Bunun adı bölücülüktür.

 

ANAVATAN: CHP Samimi değil

 

Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Süleyman Sarıbaş ise, CHP’nin sine-i millete dönmesine ihtimal vermediklerini, bu nedenle tartışmaları ciddiye almadıklarını söyledi:

 

Sarıbaş, “Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması Deniz Baykal’ın lehinedir, bunu sayın Baykal istemektedir. Sayın Baykal’ın böyle meydanlarda; ‘indireceğiz, çıkartmayacağız, sine-i millet’ gibi sözlerine inanmıyorum” dedi.

MHP: Erken seçim en demokratik yol

 

Basınla sohbet toplantısı düzenleyen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in MHP ile görüşmesinde erken seçim gerektiği yönünde basına yansıyan sözlerini doğruladı.

 

Sine-i millete dönmenin de çare olamayacağını düşünen Bahçeli, cumhurbaşkanlığı seçimini tartışma ortamından uzaklaştırmak amacıyla erken seçime gitmenin en demokratik yol olduğunu savundu.

 

Bahçeli, Başbakan Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adaylığı konusunda ise, “Argoyla, azarlamayla, pazarlama ile cumhurbaşkanı olmak mümkün değildir” dedi.

 

Bahçeli, bu Meclis’ten cumhurbaşkanı seçilirse, genel seçimlerden sonra cumhurbaşkanlığı makamı dahil tüm yanlışları geçmişe dönük olarak düzeltme çabası içinde olacaklarını da kaydetti.

 

Sine-i millet için ilk istifa karar

 

Bağımsız Mersin Milletvekili Ersoy Bulut, sine-i millete dönmeye hazır olduğunu ve 2007 yılı bütçesinin kabulünden sonra da gereğini yapacağını ifade ederek, “Yeni yıla girmeden milletvekilliğinden istifa edeceğim” dedi.

 

Bulut, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, “Türkiye’nin geleceği ve demokratik laik cumhuriyetin geleceği için Cumhurbaşkanlığı seçiminin önemli olduğunu” söyledi.

 

“Şimdi Atatürk’ün emaneti olan laik cumhuriyetimize sahip çıkma zamanıdır” diyen Bulut, 22. Dönem parlamentosunun halkın gerçek iradesini yansıtmadığını, bu nedenle de 11. Cumhurbaşkanını seçmemesi gerektiğini öne sürdü.

 

Bulut, “Uzlaşmadan, dayatarak seçilecek Cumhurbaşkanı kaos yaratır. Bu parlamentonun bugünden sonra yapacağı en hayırlı iş, Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce milletvekili seçimi için karar almasıdır. İktidar partisi AKP’yi, ana muhalefet partisi CHP’yi, Anavatan Partisi ile DYP’yi ve tüm milletvekillerini sağduyulu olmaya davet ediyorum.

 

Eğer bu nedenle sine-i millete dönmek gerekiyorsa, ki bunun en etkili yol olduğuna inanmaktayım, o zaman diyorum ki gelin sine-i millete dönelim. Şahsen ben sine-i millete dönmeye hazırım, bütçenin TBMM’de kabulünden sonra gereğini yapacağım. Demokrasilerde milletten ve sandıktan kaçılmaz.”

 

Bütçe çalışmaları sırasında milletvekili arkadaşlarının sine-i millete dönme konusunu düşünmelerini istediğini belirten Bulut, “Bütçe görüşmesinden sonra çok sayıdaki milletvekili arkadaşımın benim gibi, bu yolu seçeceğine olan inancım tamdır” dedi.

 

AKP’YE DE ÇAĞRIDA BULUNUYORUM

 

Bulut, “Burada AKP’ye de çağrıda bulunuyorum: Gelin bu konuyu böyle çözelim. Bu milletin artık bir kaosa tahammülü yok. Bu ülkeyi, milleti seven insanlar, milletvekilleri olarak milletin arzusuna uymak zorundayız. Millet böyle istiyor. Millet, yeni parlamentonun cumhurbaşkanını seçmesini istiyor. Çoğunluğu temsil etmeyen bir parlamentonun cumhurbaşkanlığı gibi çok önemli bir makamı seçmesini istemiyor” diye konuştu.

Meclis aritmetiği uygun mu?

 

* CHP “sine-i millete dönme” kararı alırsa, bu durumda tüm CHP milletvekilleri topluca istifa edecek.

 

* İstifanın yürürlüğe girmesi için karar yeter sayısından az olmamak üzere basit çoğunluğun oyu yeterli olacak. Karar yeter sayısı ise 138.

 

* Meclis’te ANAP’ın 21, DYP’nin 4, HYP, SHP ve GP’nin ise 1’er milletvekili bulunuyor. Bağımsız 9 milletvekili de dikkate alındığında, istifaların kabulü için gerekli 138 oyun bulunması için 101 AKP’linin de muhalefetle birlikte “kabul oyu” kullanması gerekecek.

 

* Eğer kabul oyları 138’in altında kalırsa, istifa geçersiz sayılacak.

 

***

 

*tna

 

Gönderi tarihi:

 

***

Erken seçim kararı için son 27 gün

 

Erken seçim tartışmaları bütün hızıyla devam ediyor.

 

Benim iddialı biçimde “erken seçim olacak” diye yazmam üzerine siyasi görüşlerine güvendiğim bir dostum aradı.

 

Aramızda şu konuşma geçti:

 

- Erken Seçim kesin olacak demişsin.

 

- Evet

 

- Olmama ihtimali daha ağır basıyor.

 

- Bence öyle değil.

 

- Ama seçim olmazsa zora düşeceksin.

 

- Orası doğru da, ben aklı selimin galip geleceğine inanıyorum.

 

- Siyasette her şey aklı selimle olmaz.

 

- Neden olmasın?

 

- Sen idealist bakıyorsun.

 

- Nasıl bakacağım?

 

- Realite başka.

 

- Nasıl?

 

- Bir kere bakalım seçimi istemeyen sadece AKP mi?

 

- CHP istemez mi?

 

- Parti yöneticileri belki ister de sor bakalım milletvekillerine.

 

- Onlar ne diyor?

 

- Bir şey demiyorlar da, seçime 11 küsur ay var. Kimse rahatını bozmak istemez.

 

- Ne yapalım, olacak o kadar.

 

- Bunun yanı sıra seçim kararı alırlar da.... yapamaya da bilirler.

 

- Neden, Meclis karar alacak..

 

- Seçim kararından kaç gün sonra seçim olur diyorsun?

 

- Yasada 60 gün ama Meclis 45’e çekebiliyor.

 

- Sen öyle san.

 

- Neden?

 

- Çünkü 90 günü hesapla.

 

- Neden?

 

- Bir parti su koyverirse seçim suya düşer.

 

- Nasıl olacak o?

 

- Bak şimdi, Meclis seçim kararı alır. Diyelim ki Şubat’ta.

 

- Eeee

 

- Herkes 45 gün sonra, yani Cumhurbaşkanlığı seçiminden öncesine göre hazırlanmaya başlar.

 

- Sonra ne olur?

 

- Seçime 40 parti katılıyor. Biri gider Yüksek Seçim Kurulu’na, adayları ön seçimle belirleyeceğini söyler.

 

- Söylesin, ne var bunda?

 

- Öyle deme. Önseçim için 45 gün yetmez.

 

- Kaç gün yeter?

 

- 90 gün. Ve hiç kuşkun olmasın Yüksek Seçim Kurulu bu yönde karar alır.

 

- Alabilir mi?

 

- Tabii ki. Bu kurul Türkiye’nin en yetkili kurulu hatta mahkemesi.

 

- Peki ne olur?

 

- Ne olacağı var mı, erken seçim 90 gün sonra olur. o zaman da Cumhurbaşkanı’nı yine bu Meclis seçer.

 

- O zaman Cumhurbaşkanlığı seçimi ertelenir.

 

- O mümkün tabii de, AKP de bir taşla iki kuş vurabilir.

 

- Nasıl?

 

- Seçim istediğini ama kendi dışında nedenlerle bunun yapılamadığını söyler ve Cumhurbaşkanı’nı seçer.

 

- Bu durumda seçim kararı için kaç gün var?

 

- Bugün 17 Aralık (dün) yılbaşına 13 gün var. 10 Nisan’da Cumhurbaşkanı adayları belli olacak. Yani son tarih o.

 

Ona da yılbaşından itibaren 110 gün var. 17 artı 110 127 gün eder. 90’ı çıkar kalır 27 gün.

 

- Demek en geç 14 Ocak’ta karar alınmak zorunda.

 

- Zorunluluk değil de, her türlü olasılığı hesap etme günü diyelim istersen.

 

 

Alıntı: 142.jpg

 

***

 

Anlaşılan o ki... Çok Zorlu bir yeni yıl bizi bekliyor.!

 

Hesap içinde hesap...Dolap içinde dolap dönecek gibi görünüyor...

 

Hadi hayırlısı..

 

*tna

Gönderi tarihi:

CHP Meclisi'i terk edecek mi?

 

Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı olmayı aklına koymuş gibi.

 

Meclis'te bu seçimi gerçekleştirecek çoğunluğa da sahip.

 

Bu seçimi meşru biçimde engellemenin tek yolu CHP'nin Meclis'i terk etmesi gibi görünmekte.

 

Bütün sorun, CHP bu cesareti gösterebilecek mi?

 

 

*18.12.2006E.Kongar

 

CEMAATLEŞME SÜRECİ VE CUMHURBAŞKANLIĞI

 

Türkiye toplumdan topluluğa, cemiyetten cemaate, ulusaldan yerele, vatandaşlıktan müritliğe doğru,

 

tarihin akışına, insanoğlunun uygarlaşmasına ve özgürleşmesine ters bir süreç yaşıyor.

 

Bu garip oluşumun ardındaki belirleyici ögeleri soğukkanlı bir biçimde çözümlemezsek,

 

olayı anlamamız ve tabii sorunu çözmemiz olanaklı olmaz.

 

 

1) Türkiye Cumhuriyeti, endüstrileşmeyi kaçıran Osmanlı İmparatorluğu'nun işgali üzerine

 

bir Kurtuluş Savaşı ile kurulduğu için, bireyi özgürleştiren, toplumu çağdaşlaştıran süreçleri doğal biçimde yaşamadı;

 

Atatürk Devrimleri ile bu süreçleri hızlı bir biçimde özümlemeye çalıştı.

 

Toplum, endüstrileşmenin meyvelerini toplayamadan,

 

Atatürk Devrimleri tam anlamıyla özümlenemeden geçilen çok partili rejim,

 

bu kültürel, hukuksal ve siyasal atılımın toplumsal ve ekonomik sonuçlarının

 

feodal toplumu tam anlamıyla tasfiye etmesini engelledi.

 

Dolayısıyla ortam, geriye gidişe uygun niteliğini sürdürdü.

 

***

 

2) 1950 yılından sonra ivme kazanan, kırsal alanlardan kentlere göç, gecekondulaşma olgusunu yarattı.

 

Kentlerde yaşayan, feodal kültürden tam anlamıyla kopamamış ama kentlileşmeyi de gerçekleştirememiş,

 

endüstri kültürüne eklemlenememiş büyük bir nüfus ortaya çıktı.

 

***

 

3) Kentle, endüstri kültürüyle bütünleşememiş gecekondu nüfusunun sorunlarını çözecek olan,

 

bu nüfusu ulusal bütünlük içinde ele alarak onlara sosyal güvenlik, eğitim, sağlık, konut gibi hizmetleri sağlaması gereken

ve fırsat eşitliğini gerçekleştirmesi beklenen Sosyal Refah Devleti,

 

Küreselleşme aşamasında tüm dünyada terk edilirken, Türkiye'de de zayıflatıldı.

 

İnsanlar "gayri resmi örgütlerin" (günümüzde cemaatlerin ve tarikatların) eline bırakıldı.

 

***

 

4) Çok Partili düzende, demokrasinin altını oyan dinci akımlar, laiklik karşıtı oluşumlar,(kısacası tarikatlar ve cemaatler)

 

demagojik nitelikli, popülizme dayalı, halk dalkavukluğu yapan bir oy avcılığı anlayışı içinde desteklendi, güçlendirildi.

 

Günümüzde iktidara da getirildi.

 

***

 

5) ABD, Büyük Orta Doğu projesi bağlamındaki "Ilımlı İslam Devleti" modeli ile,

 

AB, kendisine ve çıkarlarına karşı oluşan ulusal direnişi kırmak için, din eksenindeki bu cemaatleşmeyi destekledi.

 

***

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu sürecin bir temsilcisi ve bugünkü siyasal lideri olduğu için,

 

kendisi veya işaret edeceği bir kişi Cumhurbaşkanı olmamalıdır;

 

yoksa bu süreç Cumhuriyetin, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti özelliklerini çökertecektir.

 

 

*tna

 

Gönderi tarihi:
Oncelile cumhurbaskani olmak istiyen bu kisi gercekten devlet yasalarini goz onunde bulunduruyor mu?Kisisel bakimdan dini duygularinin agir bastigi bu kisi acaba ne kadar gercekci?

heralde iki turbanli doktorun yaptigini biliyorsunuzdur...

Ya imam hatipler!!!

Yaptiklarini sandiklari butun yenilikler aslinda dini acidan.

Nasil bir inancmiski bir insanin hayatini mahveder!!!

Devlet kadrolasma yolkunda adimlar atiyor,Her yerde turbanlilar yasalari sallamiyor peki bunun nedeni ne EMIR COLASAN'in da dedigi gibi arkalarindaki IKTIDARIN GUCU!!!!Bu guc iyiye ilericilige yonelik degil!!!Bu amacda olan insanlar da cumhurbaskani olmamalidir...

Sevgili la_bohéme. güzel tespitleriniz için teşekkürler. bende inançlı biriyim ama türbanlıları doktor yapan bir kişinin devletin başına geçip devlet kadrolarını dincilerle doldurulmasına gönlüm razı olmaz. mademki laik bir ülkeyiz. dinci bir cumhurbaşkanımız olmamalı. saygılarımla

Gönderi tarihi:

Mümtaz'er Türköne: "Sine-i devlet''

 

Yeni Ulusalcıların tahrikleriyle başlayan "sine-i millet" tartışmaları, gerçekte devletin derinlerinde bulunduğu varsayılan hassasiyetleri hedef alıyor.

Muhalefet milletvekillerinin Meclis çalışmalarını boykot etmeleri anlamına gelen "sine-i millet" sözü, siyaset kurumunun muhalefet ayağının iflas etmesi ve er meydanının zinde güçlere terk edilmesi demek. Böylelikle "sine-i millet"ten dem vuranlar, aslında "sine-i devlet"e yönelmiş oluyorlar.

 

Devlet Bahçeli, gazetecilere, "sine-i millet" tezinin, bir ara rejim çağrısı olduğunu olanca açıklığı ile anlattı. Millet iradesinin sokakta değil, Meclis çatısı altında aranması gerektiği ikazını yapan Bahçeli'nin partisinin Meclis'te temsilcisinin olmadığını hatırlayalım. "Sine-i millet"i kastederek "siyasî istikrarsızlığa ve rejim krizine yol açacak davranışlara girilmemesi"ni vurgulayan MHP lideri, bir bildiği olsa gerek, "Soros devrimleri" olarak bilinen renkli devrimlere atıfta bulunuyor. Ukrayna'da, Gürcistan'da, Kırgızistan'da vuku bulan iktidar değişiklikleri, halk ayaklanması modeli ile gerçekleşmişti. Bu iktidar değişikliklerinin yabancı merkezlerce planlandığı ve "sine-i millet"ten çıktığı izlenimi verildiği ittifakla kabul ediliyor. Bahçeli, bu uyarı ile, Yeni Ulusalcıları yabancı merkezlerin aparatları olarak nitelemiş oluyor. Ara rejimin hiçbir şart altında meşruiyetinin söz konusu olmayacağına işaret eden MHP lideri, "Türkiye'de artık bunlar netleşmelidir. Hiçbir şekilde demokrasi dışında bir dayatmanın, müdahalenin meşruiyeti kalmamıştır, siyasi kültürümüz, toplumsal olgunluğumuz artık bunları aşmalıdır." diyerek, açıkça demokrasi dışı güçlere meydan okuyor.

 

"Sine-i millet" tezinin muhatabı olan CHP'nin lideri Baykal da, Devlet Bahçeli ile benzer hassasiyetleri paylaştığını gösteriyor. "Sine-i millet" tezine, "topyekün muhalefet bu yönde gelişmeden" itibar etmeyeceğini söylüyor. 23 Aralık'ta Menemen'deki "Kubilay'ı anma törenleri"ne de katılmayacağını son anda açıklıyor. Bu yılki törenlerin, "Erdoğan, Köşk'e çıkmasın" mitingine dönüşeceği ve Yeni Ulusalcılar tarafından bir gövde gösterisi şeklinde organize edildiği bildiriliyor.

 

MHP'nin ve CHP'nin tutumları sadece "sine-i millet"e karşı. Yeni cumhurbaşkanı seçimi öncesinde bir erken seçimin yapılmasında iki parti de ısrarlı. Aslında hem MHP hem de CHP, hem hükümeti erken seçime zorluyorlar hem de demokrasi dışından gelecek müdahalelere karşı aynı hükümeti koruma altına alıyorlar.

 

Tablonun özeti: Muhalefet "demokrasi" ile "sine-i devlet" arasında bir tercih yapıyor. CHP mütereddit, ama yine de demokrasiden yana tavır alırken MHP lideri, "sine-i devlet" tezine açıkça meydan okuyor. Şayet "ara rejim arayışı" doğru ise darbeler tarihinde ilk defa partilerimiz demokrasi zeminini korumak üzere ortak bir tutumda birleşmiş olacaklar.

 

Bu tablonun rahatsız edici tarafı, ara rejimin değişmez sahibi sıfatıyla askerleri töhmet altında bırakması. "Sine-i devlet"in ve devlet iktidarının askerler demek olmadığını, Bahçeli'nin "dış merkez" vurgularından fark etmemiz lâzım.

 

"Devlet iktidarı", aslında bir manevî kişilik olarak kendi varlığını sürdürmeye, çıkarını korumaya çalışan, halk ile çeliştiği zaman da kendi hükmünü yürüten bir gücü temsil etmiyor. "Devlet iktidarı", bu ülkede yerleşmiş statükoyu, kurumlaşmış çıkarlar ağını temsil ediyor. Statükodan çıkar sağlayanlar, seçimle gelenlerin temsil ettiği değişim talebine karşı, dokunulmaz gibi görünen devletin saçakları altında kendilerine bir yer bularak, değişimin rüzgarına direnmeye çalışıyorlar. Devlet iktidarı ile devlet bu yüzden birbirinden tamamıyla farklı.

 

"Sine-i millet", yani gerçekte "sine-i devlet" çağrısı, devlet içine çöreklenen bu iktidarın çıkarlarını savunmak ve sürdürmeye çalışmaktan başka bir anlam taşımıyor.

Gönderi tarihi:

Demirel 1966'da neden cumhurbaşkanı olmadı?

 

Neden olmadığının ayrıntılarını merak eden arkadaşlar... Buraya Tıklayabilirler...

 

Yok Hayır tıklamam diyen arkadaşlar da aşağıdakilerle yetinebilirler...

 

 

 

Şimdi bugün Tayyip Erdoğan'ın durumu en çok Demirel'in 1966'daki durumuna benziyor.

Henüz genç bir siyasetçi Erdoğan, partisi de çok genç. AKP büyük ölçüde onun sayesinde var.

Aynı şekilde hükümet de. Hükümetin her yaptığında Erdoğan'ın önemli payı var.

Bu şekilde yönetmeye alışmış bir siyasetçinin Çankaya'ya çıkıp cumhurbaşkanı olmayı istemesi için siyasi hayatının sonunu görüyor olması gerek.

Oysa Erdoğan siyasi hayatının daha çok başında.Tabii öte yandan Cumhurbaşkanlığı fırsatı, ani ölümler olmadıkça 7 yılda bir insanın karşısına çıkıyor.

O bakımdan eğer içinde cumhurbaşkanı olma isteği varsa Erdoğan'ın yedi yıl sonra bugünkü gibi avantajlı bir durumu yakalaması da kolay değil.

Erdoğan açısından tercih pek kolay da değil. Erdoğan'ın Demirel gibi 'Ben arkama bakmam' diyebilen birisi olup olmadığını,

yani bir karar verdikten sonra o kararından ötürü pişmanlık yaşayan biri olup olmadığını bilmiyoruz.

Bu yüzden, Erdoğan'ın kararını merakla bekliyoruz.

 

 

*tna

Gönderi tarihi:

Olay türban ve Erdogan'a indirgenemez,cünkü detaylari ile tartisilmasi gereklidir.Erdogan'in dogru fakat eksik söyledigi bir söz vardir;*Cumhurbaskani halkin herkesimini kucaklamalidir*diye.Erdogan bu cümlenin sonuna bir virgül koyup sunuda söylemeliydi;*Ve,Cumhurbaskani halkin herkesimi tarafindan kucaklanmalidir*Eger bir yanlisim varsa forumdaki arkadaslar beni uyarsinlar lütfen.Halkin yüzde 35 nin oylari ve mesrulugu tartisilabilir bir secim sistemi ile tek basina meclis cogunlugunu elinde tutan bir parti Cumhurbaskani secemez.Halkin oyuna gitmelidir.Eger halk cogunlukla onlardan birini secerse o Cumhurbaskani olur ve buda en mesru ve demokrat olanidir.Bu sartlarda AKP iktidarinin mecliste Cumhurbaskani adayi göstermesi ni ben Türkiye sartlarinda sakincali bulmaktayim.Ankete katilmadim cünkü ankette sorulan sorular benim görüsümü yansitmamaktadir.

saygilarla

Gönderi tarihi:

sinei millet konusu geçmiştede birkaç kez gündeme geldi.olabilirliliği kesinlikle mümkün değil.böyle bir fedekarlığı yapabilecek muhalefet gruplarında 50 tane milletvekili bile çıkmaz.cumhurbaşkanımızda meclis dışından ve ülkemizin, devletimizin,tarihimizin tüm değerlerine sahip cıkacak, tarafsız, politik yaşamın dışından bir kişi olmalı bence

Gönderi tarihi:

TÜRBAN VE ÇANKAYA

12 Eylül 1980 askeri darbesini izleyen yıllarda dinci yazar ve düşünürlerimiz,

açık oturumlarda, panellerde, köşe yazılarında hep bir gerçeği dile getiriyorlardı:

 

"Biz iktidara gelince kadınların başlarını örtmesi için yasa çıkartmayacağız,

halkın baskısı kadınların başlarını örttürecek."

 

* * *

"Halk" dedikleri, tabii erkekler, babalar, ağabeyler, kocalar.

 

Tam bir erkek egemenliği.

 

Tam bir feodal baskı.

 

* * *

Sorun sadece feodalite olsa, pazar ekonomisinin gelişmesiyle aşılır.

 

Sorun sadece köylülük olsa, tarımın makineleşmesiyle çözülür.

 

Sorun sadece gecekondu kültürü olsa, kentlileşmeyle o da halledilir.

 

Hatta sorun sadece din ve mezhep olsa, çağdaşlaşmayla onun bile üstesinden gelinir.

 

Ama sorun siyasal!

 

Yukardaki bütün ögeler, gelenek, görenek, inanç ve din adıyla, siyaset şemsiyesi altında bütünleştiriliyor.

 

Bu nedenle de aşılamıyor.

 

Annelerimizin, anneanne ve babaannelerimizin başörtüsü,

 

türbana, sıkmabaşa, tesettüre dönüştürülüp siyaset sofrasında meze yapılınca sorun çözülemiyor.

 

* * *

"Türban, sıkmabaş, tesettür inancımdır" diyenlere sormak gerek:

 

"Dünyada milyonlarca başı açık Müslüman kadın yaşıyor, onlar dinsiz mi, inançsız mı?"

 

Türbanı, sıkmabaşı, tesettürü, din adına, inanç uğruna savunanlar bu sorunun yanıtını veremiyorlar.

 

Çünkü bu bir inanç sorunu değil, bir siyasal simge sorunu.

 

* * *

Sıkmabaşı, özgürlük uğruna savunanlara sormak gerek:

 

"Kendisini inançlı bir Müslüman olarak tanımlayan kadınların başları açık gezme özgürlüğü yok mu?"

 

Buna da yanıt veremiyorlar, çünkü temelde biliyorlar ki, sorun bir özgürlük ya da inanç sorunu değil, siyasal bir sorun.

 

* * *

Sıkmabaşı, türbanı siyasal bir simge olarak kullanan, inançları siyaseten istismar eden görüş,

 

laikliğin korunması için sıkmabaşın kamu alanında yasaklanması gündeme gelince,

 

dışarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne, içerde Danıştay'a,Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ağzından

 

"Efendi bu senin işin değil, konuyu ulemaya (din bilginlerine) sor" diye eleştiri yöneltiyor.

 

Çankaya'ya böyle bir kişinin çıkması, Anayasa açısından bir sivil darbe değil de nedir?

 

*25 Aralık 2006 Kongarorg

 

* * *

 

inançları siyasal alanda istismar eden bu siyasal görüşün lideri olan Recep Tayyip Erdoğan'ın

 

veya işaret edeceği bir kişinin Çankaya'ya çıkması,

 

Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olma niteliğini zedeleyecektir.

 

* * *

*tna

Gönderi tarihi:
CHP Cumhurbaşkanlığı Konusunda Ne Yapıyor?

 

*25 Aralık 2006 Kongarorg

 

Aslında belki de "Deniz Baykal Cumhurbaşkanlığı konusunda ne yapıyor" diye sormak gerekirdi;

 

çünkü CHP'de parti içi demokrasinin zavallı hali malum.

 

Soruyu nasıl sorarsanız sorun, yanıt "Fazla bir şey yapmıyor" olacaktır.

 

Cumhurbaşkanlığı konusunda TÜSİAD'ın ne diyeceğini soran ve bekleyen Baykal,

 

bu tavrı ile zaten CHP'nin bu konuda herhangi bir belirleyici tutumu olamayacağını açıkça ortaya koymuştur.

 

Aslında AKP'nin TBMM'de sahip olduğu üçte ikiye yakın çoğunluk düşünüldüğünde,

 

CHP'den fazla bir şey istemek de çok gerçekçi değildir.

 

Ama yine de kamuoyu, CHP'den daha kararlı ve daha enerjik bir tutum beklemekte,

 

bunu göremeyince de düş kırıklığına uğramaktadır.

 

 

*tna

Gönderi tarihi:

Hocam demişsiniz CHP ne yapıyor CHP ne Yapda değiirmen taşı gibi yerinde dönmekten başka bir şey yapamayacağı benziyor yukarıda bazı arkadaşlar meclisi terk edecek mi diye sormuşlar ... Terk etse bile sonucu değiştirebilecekler öenmli olan bu değil mi ama sanıyorum ki sonucu değiştiremiyecekler çünkü yeterli çoğunluk var bence bu durumda da CHP sadece sesiz kalmayı yeğliyor gibime geliyor ....

 

saygılarımla

  • 3 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Başbakan Recep Tayip Erdoğan son günlerde dinci-ümmetçi kimliğinden,

milliyetçiliğe doğru bir dönüş sergiliyor.

Bu tutum değişikliği acaba artık AB'den iyice umut kesmesinden ve

Çankaya yolunda milliyetçilerin desteğini almak istemesinden mi kaynaklanıyor?

Daha da önemlisi bu değişiklik, yapısal bir siyaset değişikliğini mi yoksa konjonktürel bir manevrayı mı yansıtıyor?

Malum, kendileri tayıyyecilikleri ile maruftur da...

* * *

 

inançları siyasal alanda istismar eden bu siyasal görüşün lideri olan Recep Tayyip Erdoğan'ın

 

veya işaret edeceği bir kişinin Çankaya'ya çıkması,

 

Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olma niteliğini zedeleyecektir.

* * *

*tna

 

 

Gönderi tarihi:

Recep Tayyip Erdoğan'ın bu ülke insanının büyük çoğunluğuna hitap etmediğini düşünüyorum. Hitap ettikleri kesim belli ve oy potansiyelleride belli, ancak kendisinin çok iyi yaptığı bir şeye temas etmişsin sayın gecekuşu... takiyyecilik... şimdi bu milliyetçi görüşüde kendisine ters, zira kendisi meclise girdiği ilk günden bu yana pek milli duruş sergilememişti. Ama yakında iki seçim var ve erken seçime gitmeyi düşünmemelerinin sebebi bence Çankaya'yı ıskalamak istememeleri. Eğer bu seçimi yaparlarsa ve kendisi ya da partisinden biri Çankaya'ya çıkarsa ardınan erken seçimede giderler.

 

Aslında kendisinin ne yapacağını, nasıl bir tutum sergileyeceğini önceden kestirmek mümkün değil çünkü her olaya farklı tepki veriyor ve bir söylediği diğerini tutmuyor. Bugün söylediğini yarın inkar edebiliyor... o bakımdan ben başka sürprizlerlede karşılaşabiliriz diyede düşünüyorum...

 

Çankaya'yı bir kaptı kaçtıya getirmeye çalışmak pek onurlu ve milletine güvendiğini gösteren bir tutum değil. Eğer siz kendinize ve partinize inanıyorsanız, eğer samimi iseniz o zaman seçime gitmekten çekinmezsiniz.

 

Türkiye'nin aydın siyasetçilere ihtiyacı var, yasakçı zihniyetlere değil. Demokrasiyi özümsemiş, yenilikçi, gelişimci, entelektüel birikimli, kültürel zenginliği olan, Türkiye'yi çağdaşlaştıracak liderlere ihtiyacı var. Türkiye'nin artık bilinçlenmeye ihtiyacı var.

 

Meclisin şuanki üyelerinin sinei millete döneceklerini sanmıyorum olursada bunun ne sonuç vereceğini bilmiyorum, bildiğim Çankaya'nın liderinin Cumhuriyetin kurucusunun ilke ve inkılaplarını benimsemiş olması gerektiği...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.