Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

ÇOK ŞEY BORÇLUYUZ........ÖTESİ YOK


suheda

Önerilen İletiler

Bir Astsubaydan....

 

 

 

 

......ili kırsalında teröristlerin dur ihtarına ateşle karşılık vermesi sonucu çıkan çatışmada güvenlik görevlisi şehit oldu.

 

Ya da .....ilinde devriye görevini yerine getiren aracına açılan ateş sonucu..güvenlik görevlisi şehit oldu..

Ya da ......ili kırsalında teröristlerce döşenen mayının patlaması sonucu asker yaralandı..

 

Bu nasıl başlar biliyor musunuz?

 

 

Hava o kadar sıcaktır ki beyninizdeki sıvının buharlaşıp uçtuğunu düşünürsünüz. Oluştuğu anda kuruyup giden ter damlacıklarından geriye kalan tuzlar yüzünüzün ve hatta elbisenizin her yanını kaplamıştır.

 

Avucunuzun içindeki ter, yüzünüzdeki gibi kolay kurumadığı için elinizdeki tüfeğinizin metal kısmı avucunuzun içinde vıcık, vıcık oynar.

Ter ile ıslanan çeliğin kokusu avucunuzun içine ve elinizi sürdüğünüz her yere siner.

Önünüzde yürüyen adamın, ayağının kuru toprakla her temas edişinde çıkan toz, ağzınızın kupkuru olmasına ve zor nefes almanıza sebep olur.

Sırt çantanızın askı kayışları yüzünden omuzlarınızı hissetmezsiniz.

Kült ağrıları ancak çantayı sırtınızdan çıkardığınızda fark edersiniz.

Bastığınız her taş parçası, her çalı ve bir ayağınızın kaplayabildiği her yeryüzü parçasından çıkan sesi duyarsınız.

 

Yürüdüğünüz yerdeki her Ağustos böceğinin sesini, dallardaki kuşları, yüzünüzün etrafında ürkütücü devriye uçuşları yapan arıların kanat seslerini, ağzınıza ve yüzünüze ya da herhangi bir yerinizdeki küçük yaraların üzerine konmaya çalışan sineklerin vızıltılarını, ayağınızı bastığınız yerden havalanan yeşil çekirgenin küçücük cüssesine rağmen çıkardığı tok kanat sesini en ince ayrıntısına kadar duyarsınız.

 

Sonra, kendi teçhizatınızın ve önünüzdeki arkadaşınızın ve arkanızdaki arkadaşınızın teçhizatlarının çıkardığı düzensiz seslerin her birini ayrı ayrı duyarsınız.

 

Ve aynı anda önünüzdeki arkadaşınızın nefes alışlarını duyarsınız, öksürmesini ve hapşırmasını da duyarsınız.

Telsizinizden çıkan seslerin ve cızırtıların her biri ayrı ayrı katılır bu senfoniye.

Ter ve tozun birleşmesinden oluşan kaygan çamur, postalın çindeki tüm ayağınızı kaplamıştır, çoraplar önce su toplayıp sonra patlayan yerlere adeta bir deri gibi yapışmıştır.

En çok yapmak istediğiniz şey ayaklarınızı yıkayıp,çoraplarınızı değiştirmektir. Ama bu çok büyük bir lükstür o anda.

 

Çünkü...

 

Çünkü hangi çalının dibinde, hangi kayanın arkasında sizi beklediğini bilmediğiniz ihaneti arayıp bulmanız ve yok etmeniz gerekmektedir.

 

Bütün masumların hayatı ve huzuru size emanet diye,öğretmenler bayrak direğine asılmasın diye, kundaktaki bebekler kurşunlanmasın diye, binlerce yıllık emanete halel gelmesin diye kahpeliği ve ihaneti yok etmeniz gerekmektedir.

Çünkü bunun için bayrağın, silahın, namusun ve şerefin üzerine yemin etmişsinizdir.

Çünkü önemli olan ayağınız değil, ülkeniz, bayrağınız ve onurunuzdur.

İşte bu yüzden lükstür ayak yıkamak, çorap değiştirmek.İşte bu yüzden senfoniye dönüşmüştür bütün o düzensiz sesler güruhu.Sonra!..

Sonra birden tüm sesler kesilir, bıçağın dalı kestiği gibi,makasın kâğıdı, pensenin bir hoparlör kablosunu kestiği gibi... Bir anda...

 

Kuşların sesleri, arıların ve sineklerin vızıltıları,çekirgenin kanat sesleri hepsi bir anda biter.

 

Gözlerinizi açtığınızda önünüzdeki arkadaşınızı değil,gökyüzünü görürsünüz, yere düşmüş olduğunuzu anlamanız birkaç saniye sürer.

 

Tek hissettiğiniz kesif bir barut ve yanık et kokusudur,yüzünüzün toprak parçalarıyla kaplandığını fark edersiniz, temizlemek için çalışmazsınız.

Arkadaşlarınızın bağırarak koşuşturduğunu görür ama kulağınızdaki çınlama ve uğultudan seslerini duyamazsınız. Sesleri yavaş yavaş duymaya başladığınızda ayağa kalkmaya çalışırsınız ama başaramazsınız.

 

Yine birkaç saniye sonra arkadaşlarınızın sesleri arasında"mayın"kelimesini ayırt eder ve kalkmaya çalıştığınızda ayağınızdaki yoğun ağrıyı fark edersiniz.

 

Ayağınız yoktur ama yine de ağrıdığını hissedersiniz.

 

Ne olduğunu anlamak için baktığınızda ise parçalanmış pantolonunuzun ve kopmuş ayağınızın farkına varırsınız. İşte her şey o anda başlar.

Avazınız çıktığı kadar bağırırsınız. Sonra, nefesinizbiter. Sonra, yeniden nefes alırsınız ve yeniden bağırmaya başlarsınız.Sonra yine nefesiniz biter ve yeniden, yeniden ve yine...

 

Yanınıza ilk gelen arkadaşınız size, "fazla bir şey yok,sadece küçük bir yara" gibi telkinlerde bulunur. Ama siz arkadaşınız konuşurken de, helikopterle hastaneye götürülürken de artık bir ayağınızın olmadığını biliyorsunuzdur. Hep bir soru çınlar kafanızın içinde "neden ben, neden ben, neden ben ?"

Hastanede geçen aylar, tedavi ve terapilerde geçen yıllar sonunda, diz kapağınızın on iki santim altından takılı olan ve her akşam yatarken veya banyoya girerken çıkarıp kenara koyduğunuz takma bacak artık bir uzvunuz olmuştur.

Ama bunun önemi yoktur çünkü bu fedakârlığınız sayesinde vatan var olacaktır. Sizin bir bacağınızın ne önemi vardır ki!

 

Artık koşamayacak olmanızın, yazın herkes gibi havuza,denize giremeyecek olmanızın da hiç önemi yoktur. Vatan sağ olsun yeter.

 

Sonra birilerinin, sizin ödediğiniz vergilerle Fransız televizyonlarında, uğruna yarım kaldığınız vatan hudutlarını hiçe sayan programlara finans sağladığını okursunuz. Aynı dillerin bundan pişmanlık duymadıklarını söylediklerini de okursunuz.

 

Pamuk'ları, ****'leri, okursunuz, Bizans çocuğuyum diyenleri duyar, Ali Kemallere tanık olursunuz, "koçlar gibi satanları"görürsünüz. .

 

Türk Bayraklarının yakıldığını, görürsünüz. Başlarına çuvallar geçirilip aşağılanarak elleri arkalarından bağlanan Türkaskerlerini görürsünüz.

 

Bu aşağılanmaya cevap verecek tankların motor seslerini,helikopterlerin kanat seslerini, piyadelerin intikam yeminlerini duymayı beklersiniz ama duyamazsınız.

Onun yerine hainlerin cesetlerinin üstüne örtülen çaputlara"bayrak"diyenleri görürsünüz, "uçaklarını çek", "valiyi çek" diyenbaşkanları ve karşılarında kekeleyen riyaseti görürsünüz.

 

Bu da yetmez Türk askerlerinin kendi mahkemeleriniz tarafından,"çete"diye suçlandığını, yargılandığını görürsünüz.

Yok, yok bu da yetmez. Askere, polise, öğretmene ateş eden, yol kesip soygun yapan, köy yakan, okul yıkan, mayın döşeyen teröristlerin sadece "ben bir şey yapmadım" demelerinin esas kabul edilip,"suçsuz" sıfatıyla serbest bırakıldığını görürsünüz.

Susanları, konuşması gerektiği halde susanları görürsünüz,konuşanlar her konuştuğunda, kekeleyenler her kekelediğinde ve susanlar her sustuğunda siz yeniden vurulursunuz, yeniden ölürsünüz her defasında..

Gövdenizden o toprağa akan kan, bu defa içinize akar,inandıklarınıza,uğrunda savaşarak kendi kanınızı akıtmak pahasına tertemiz tuttuğunuz değerlerinize akar.

 

Sizin kaya arkalarında, çalı diplerinde aradığınız ihanet gelir aklınıza, o mayınları yerleştiren eller gelir.

Sorgulamaya başlarsınız: "Biz bu ihaneti doğru yerde mi aradık,kuyruğunda dolaştığımız yılanın başı, hep gözümüzün önünde miydi yoksa?"diye sorarsınız kendinize.

 

Onlara verilen maaş'ın sizin vergilerinizden ödendiğini,içinize sindiremezsiniz, uykularınız kaçar, neden bu vatanı sizin kadar sevmediklerini düşünürsünüz.

 

Bu vatan onların da vatanı değil mi?Onlar da, tıpkı benim gibi namusun ve şerefin üstüne yemin etmedi mi?diye sorarsınız kendi kendinize.

Sinirlenirsiniz, üzülürsünüz, on beş yaşında bir askeri okul öğrencisi iken her adımda söylediğiniz, beyninize ve yüreğinize nakşettiğiniz sözler gelir aklınıza": VATAN, SANA CANIM FEDA"

 

Geri kalan tüm hayatınızın ilk beş dakikası, böyle başlayacak işte ve hayatınız böyle devam edecektir. Son nefesinize kadar savaşacaksınız ihanetle, her şeye ve herkese rağmen, bu yolda ölene ya da bu ihaneti bitirene kadar.

 

Siz diyorum, çünkü bu vatan için bedel ödeyen insanların neler yaşadığını, neler hissettiğini, size rağmen ve sizin için neler yaptıklarını, neler yapabileceklerini bilin istiyorum. Okuduğunuz ya da televizyonda duyduğunuzdan daha fazladır yaşananlar.

 

Yani aslında gazetelerin iç sayfalarındaki, minicik karelerde okuduğunuz; "...ili kırsalında teröristlerce döşenen mayının patlaması sonucu, bir güvenlik görevlisi yaralandı!" haberi aslında o kadar da kısa değildir.

 

Sizin, daha okuduğunuz gazetenin arka sayfasına geçerken unuttuğunuz, falanca mankenin otel odası maceralarına, ya da uyuşturucu komasından ölen oğluna "şehit" deyip Türk bayrağı "örten kadının haberine ayırdığınızdan daha uzun zaman ayırmadığınız bu küçük haber, birileri için bir ömür boyu sürecek ve asla unutulmayacaktır.

 

Ve siz unuttuktan sonra da başka birileri, "ne için?"dendiğinde "vatan için" diyecekleri fedakârlıklarını size rağmen yapmaya devam edeceklerdir.

Sizin uyuşmuşluğunuza, duyarsızlığınıza rağmen, sizin rahatlığınıza, sizin vicdanlarınıza rağmen bu kahramanca fedakârlıklar ve bu ilk beş dakikalar yaşanmaya devam edecektir.

 

Asla unutmayınız başınızın üstündeki egemenlik örtüsünün

payandası kopan bacaklar, bedeli ise size rağmen bu vatan için akan

kanlar, feda edilen canlar, sıcak yuvalarını, babalarının yüzlerini unutan küçücük çocuklarını düşünmeden vakfedilen hayatlardır.

 

Ne kadarını anlayabilirsiniz veya anlamak sizin umurunuzda mı bilmiyorum, ama birileri bunları yaşadı, birileri hala yaşıyor ve emin olun yaşlı dünya döndükçe, Türk vatanı ve Türk Bayrağı için birileri daha tüm bunları yaşayacak.

Gördüğünüz gibi size bir hayli uzak bir yaşam biçimi bu.Masalarda oturup "aydınca" sohbetler etmeye hiç benzemiyor değilmi?

 

Bir an için bile olsa kendinizi onların yerine koyasınız diye "siz"diyerek yazdım, sizin onlardan biri olamayacağınızı biliyorum.

 

"Siz" kim misiniz?

 

Siz kendinizi çok iyi biliyorsunuz!

 

Biz de, biz de sizi çok iyi biliyoruz."Siz" de bilin ki biz asla unutmayacağız.

 

 

"VARLIĞIM TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN"

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bu vatan hep unutlulmaya mahkum kahramanlar sayesinde ayakta kalmıştır. M.K.Atatürk bu vatanı kurtaranların görünen yüzü idi. O beyindi ve bu adı unutulmuş kahraman yumrukları idare etti. Ve yüce önder bunu çok iyi biliyordu. Atatürk bu vatanı kurtaranın nasıl bir kudret olduğunu nasıl bir asil kan olduğunu her sözünde ifade edecek kadar mütevazi idi. o asla bu büyük kahramanlığı tek başına sahiplenmedi. Yapabilirdi yapmadı. Peki ondan sonra ne oldu? Her gelen birşeyler uğruna bu kahramanları unutturmadı mı? Arkadaşım çok güzel yüzümüze çarpmışsın yaşananları. Unutulanları unutturulanları yüzümüze çarpmışsın haklısın. Ama biz bu vatanı, bu vatanın kahraman evlatlarını hiç unutmadık. Hep içimiz acıdı. Sadece ne oldu biliyor musun arkadaşım. Bu millet avutuldu. Hep gereksiz gündemler yaratıldı. Bir yerde şehit verdik gazi olduk üstüne saçma sapan haberlerle ortamı karıştırdılar. Bizde ayran budalası gibi baktık. O mayına bizde bastık. sadece acısını kahramanlarımız çekti. Biz bacağımızın acısı olmadığı için yüreğimizin acısını çabuk unuttuk. Biz çok yanlış yaptık. Bu vatan bizlereden çok o kahramanlarındır.

saygılar sonsuz saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

O kahramanlarki,tek yürektiler,Iman doluydu gögüsleri,tek bir amaclari vardi,MustafaKemal'in yaktigi bagimsizlik atesini kanlarinin son damlasina kadar söndürmeden devam ettirmek.Hacisi hocasi yaslisi ihtiyari,eli silah tutani tutamiyani,kadinli erkekli bir sahlanisti bu.Mukaddes Vatan topraklarini Türk'ün elinden almak isteyenlere Türk'e hayat hakkini cok görenlere unutamiyacaklari dersi verebilmek icindi bu sahlanis.Babialideki Ingilizciler,Amerikancilara ragmen bir sahlanisti,Öyle bir sahlaniski sadece düsman korkmamisti bu sahlanistan,örümceklenmis beyinleri kuytulara kaciran,Allah'in adini kullanip insanlarin beyinlerini kendi cikarlari ugruna celmeye calisanlari sindiren bir sahlanisti.

Ve bu sahlanisin üzerinden yillar gecti,bu sahlanisla bagimsizligini kazanan alnini ve gögsünü gururla geren Türk ulusu yine bagimli oldu.Atatürk hayatta iken baslatilan kalkinma hamleleri birer birer yok edildi.Ülke borc batagina sokuldu,Ülkeyi yönetenler dün Türkiye'yi parcalamaya calisan uluslara Türk'ü muhtac ettiler.O uluslardan alinan kredilerle dogmamis Türk cocuklari borclandirilirken borc alanlar kendi cikarlari ugruna bu kredileri birilerine peskec cektiler.Biz Atatürk'cüyüz diye Atatürk'ün resimleri önünde poz verenler refah getirecegiz diye halktan oy toplayip o halki aclik sinirlarina getirdiler.Atatürk zamaninda Atatürk'ü koruma kanunu yoktu.Nekadar acidirki,Türkiye Cumhuriyetini kuran,kurmak icin her fedakarlikta bulunan,bütün hayatini Türk ve Türkiye icin adayan o ulu önder simdilerde Atatürk'ü koruma kanunu ile korunmaktadir.Ve ne acidirki birilerinin keyfi icin onun adinin anilmasini onun Türk ulusuna biraktigi milli bayramlardan rahatsiz olanlarin oldugu bir ülke durumuna getirildi Türkiye.O bayramlarki Türk'ün gururunun eseridir.Obayramlarki her yil Türk ulusunun kendisine hayat hakki tanimayanlardan vura vura aldigi hayat hakkini onlara haykirdigi günlerdir.Bunlardan rahatsiz olanlanlarin ben Türklüklerinden süphe ederim.

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hastanede geçen aylar, tedavi ve terapilerde geçen yıllar sonunda, diz kapağınızın on iki santim altından takılı olan ve her akşam yatarken veya banyoya girerken çıkarıp kenara koyduğunuz takma bacak artık bir uzvunuz olmuştur.

Ama bunun önemi yoktur çünkü bu fedakârlığınız sayesinde vatan var olacaktır. Sizin bir bacağınızın ne önemi vardır ki!

 

Artık koşamayacak olmanızın, yazın herkes gibi havuza,denize giremeyecek olmanızın da hiç önemi yoktur. Vatan sağ olsun yeter.

 

Sonra birilerinin, sizin ödediğiniz vergilerle Fransız televizyonlarında, uğruna yarım kaldığınız vatan hudutlarını hiçe sayan programlara finans sağladığını okursunuz. Aynı dillerin bundan pişmanlık duymadıklarını söylediklerini de okursunuz.

 

Pamuk'ları, ****'leri, okursunuz, Bizans çocuğuyum diyenleri duyar, Ali Kemallere tanık olursunuz, "koçlar gibi satanları"görürsünüz. .

 

Türk Bayraklarının yakıldığını, görürsünüz. Başlarına çuvallar geçirilip aşağılanarak elleri arkalarından bağlanan Türkaskerlerini görürsünüz.

 

Bu aşağılanmaya cevap verecek tankların motor seslerini,helikopterlerin kanat seslerini, piyadelerin intikam yeminlerini duymayı beklersiniz ama duyamazsınız.

Onun yerine hainlerin cesetlerinin üstüne örtülen çaputlara"bayrak"diyenleri görürsünüz, "uçaklarını çek", "valiyi çek" diyenbaşkanları ve karşılarında kekeleyen riyaseti görürsünüz.

 

Bu da yetmez Türk askerlerinin kendi mahkemeleriniz tarafından,"çete"diye suçlandığını, yargılandığını görürsünüz.

Yok, yok bu da yetmez. Askere, polise, öğretmene ateş eden, yol kesip soygun yapan, köy yakan, okul yıkan, mayın döşeyen teröristlerin sadece "ben bir şey yapmadım" demelerinin esas kabul edilip,"suçsuz" sıfatıyla serbest bırakıldığını görürsünüz.

Susanları, konuşması gerektiği halde susanları görürsünüz,konuşanlar her konuştuğunda, kekeleyenler her kekelediğinde ve susanlar her sustuğunda siz yeniden vurulursunuz, yeniden ölürsünüz her defasında..

Gövdenizden o toprağa akan kan, bu defa içinize akar,inandıklarınıza,uğrunda savaşarak kendi kanınızı akıtmak pahasına tertemiz tuttuğunuz değerlerinize akar.

 

Sizin kaya arkalarında, çalı diplerinde aradığınız ihanet gelir aklınıza, o mayınları yerleştiren eller gelir.

Sorgulamaya başlarsınız: "Biz bu ihaneti doğru yerde mi aradık,kuyruğunda dolaştığımız yılanın başı, hep gözümüzün önünde miydi yoksa?"diye sorarsınız kendinize.

 

Onlara verilen maaş'ın sizin vergilerinizden ödendiğini,içinize sindiremezsiniz, uykularınız kaçar, neden bu vatanı sizin kadar sevmediklerini düşünürsünüz.

 

Bu vatan onların da vatanı değil mi?Onlar da, tıpkı benim gibi namusun ve şerefin üstüne yemin etmedi mi?diye sorarsınız kendi kendinize.

Sinirlenirsiniz, üzülürsünüz, on beş yaşında bir askeri okul öğrencisi iken her adımda söylediğiniz, beyninize ve yüreğinize nakşettiğiniz sözler gelir aklınıza": VATAN, SANA CANIM FEDA"

 

Geri kalan tüm hayatınızın ilk beş dakikası, böyle başlayacak işte ve hayatınız böyle devam edecektir. Son nefesinize kadar savaşacaksınız ihanetle, her şeye ve herkese rağmen, bu yolda ölene ya da bu ihaneti bitirene kadar.

 

Yazıda beni en çok etkileyen kısım.......

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sonra aynı vatanın evlatları olduğunu söyleyenler "kendi ülkelerinde başka bayraklarla" sokaklarda dolaşır adına özgürlük derler, ab'den fonlarla beslenen bir kısım örgütler "insan hakları" adı altında beyin yıkamaya ve devletine karşı kışkırtmaya çalışır ve birileri buna dayanışma der... Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan belediye başkanları teroristleri devletin ambulansı ile devletin arazisinde, ihanet ettiği topraklara törenle gömer birileri buna hoşgörü der... 20 yıldan fazla olmuştur bir avuç hain çökertilememiştir her gün yeni bir şehit haberi almayı kanıksarsınız, artık olağan olmuştur asker ölmek için var gibidir. ama dünyanın başka hiç bir yerinde böyle ölmez başka bir askerler. Kıbrıs'ta iki farklı milleti birleştirmeye çalışanlar aynı milletin insanlarını kendi planları için ayrıştırır, ödenek ayırır, temas halindedir, Kürt halkının arkasındadır ama Irak'ta ki Türkmenleri görmezden gelirler... Anlamakta zorlanırsınız... Siyasi oyunlara alet edilirsiniz tv'de konuşurken kükreyen birilerini alkışa tutarak vicdanınızı rahatlatırsınız... onlar sadece konuşur oysa siz anlamazsınız...

 

Her Türk asker doğar doğrudur da, her Türk askeri hain kurşunlarla ölmek için mi doğar? Daha ne kadar asker ölmeli, kolu bacağı kopmalı, sakat kalmalı, hayattan ayrılmalı... Ezilen Kürt halkı uydurmasını çıkartan ve onları maşa olarak kullananlar pkk'nın arkasına saklanarak bir bölünmeye sürüklüyor ve kazanı sürekli kaynatıyorlar... -_-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

yazının sahibi araya bir şey sokuşturmuş "Türk askerlerinin kendi mahkemelerimiz tarafından "çete" diye yargılandığını görürsünüz" diyerek

 

güzel bir gazi astsubayımız düşüncelerini güzelce ifade etmiş.

 

bende ergani jandarma komandoda, yedek subay olarak görev yapmış ve türkiye gündemini takip eden okuyan biri olarak başka şeyler sorayım.

 

Bir devlet, daha doğrusu hiçbir devlet. Terör yüzünden yıkılmaz, zayıfta düşmez aslında. Dünya tarihinde örneğide yoktur. Terör devletleri ilk doğduğu zaman çok yıpratır, bir virüsün kana karışması gibi. Ancak bir süre sonra vucut antikor üreterek mikroba bağışıklık kazanır. onla savaşmayı öğrenir. Daha doğrusu insiyatif artık mikropta değil vucuttadır.

 

Devleti günden güne zayıf düşürmeye başlayan şey ise. Terörün öbür yanıdır. Yani Terörün ülke ve devlet yapısında yarattığı gizli tahribat. nedir peki bu. Devlet gitgide hukuk devleti olmaktan uzaklaşır. Kendisine merkezkaç kuvvetler oluşturur. Yani teröre karşı savaşması için devletin denetiminden görece daha uzak aktörler çıkar ortaya. Ve %99 oranla bir süre sonra bu aktörler Terörün kendisi kadar devlet için problem olmaya başlar.

 

Bunun ülkemizdeki akla gelen en yakın örnekleri nelerdir. Mesela Kontr-Hizbullah P K K terörüne karşı savaşması için kuruluşu desteklenen bu örgüt. Bir süre sonra Terör örgütü bozguna uğratılıp, lideride yakalandıktan sonra. Başlı başına devletin rejimini tehdit eden bir tehlikeye dönüşmüştür. Bu örgütün yarattığı şiddet ve terör bozguna uğramadan önce P K K nın yarattığı şiddet ve terörü aratmayan ve hatta öldürme yöntemelri açısından P K K eylemlerinden daha çok iz bırakan eylemlere girişmiştir ( diri diri gömme , domuz bağı vs) .

 

Terör ortamında bölgenin yerel aktörleri palazlandırılır, devletten imtiyaz görürler. açık olalım mesela bir adam aşiret reisidir. ve karanlık işler yapmaktadır. Uyuşturucu , silah ticareti gibi. Devlet terör örgütüne karşı devlete destek vermesi karşılığında bu adamın yaptığı işleri görmezden gelir. Tabi bir süre sonra bu palazlanana aktörde terör gibi devletin başına bela olur.

 

ve dahada tehlikelisi. Terörle savaşan devlet birimleri bir yerden sonra kendilerini ne yaparlarsa yapsınlar dokunulmaz olarak görürler. Sadece terörle mücadeleye yardımcı olsunlar diye. Polis teşkilatından Özel Harekat Timleri kurulur, kendilerini diğer polis birimlerine oranla daha serbestlik ve daha az kontrol altında olma imtiyazı verilir. Ve bir süre sonra bakarsınızki. Terörün en önemli finans kaynağından birisi olan uyuşturucu ticaretinin aktörlerinden birisi. sizin teröre karşı savaşması için oraya gönderdiğiniz özel harekat timleri arasından çıkar. Siz bunları yargılar cezaevine gönderirsiniz. Ama propaganda başlar. "Devlet teröristelere kurşun sıkanları yargılıyor" Var mıdır dünyada daha ağır bir suç. Düşmanla işbirliğinden , herhangi bir kültürde, herhangi bir dinde. Belediyede çalışan bir çaycının aldığı maaşla geçinen ve yılın 5-6 ayını dağda operasyonda tüketen bir subay vardır. birde eline teröristle savaşsın diye verilen silahı kendi cebini doldurmak için kullanan. Cüzdanında taşıdığı devletin kimliğini kişisel çıkarları için kullanan.

 

Bir örgüt hücre evine operasyon düzenlersiniz. Ve operasyonda polislerin askerlerin kullandığı zırhları delen mermiler vardır teröristlerin elinde. şehit olur devletin savaşçıları. evi ele geçirirsiniz. içeriden, ülkede sadece ordunun elinde olan. hatta ordu depolarında kayıtlı olan silahlar çıkar, terörirstlerin ellerinde. Bu basına yansır. Ama kimse bundan üç ay sonra, bir ilde ordu deposundaki silahları dışarıya satan subayların yargılandığı çete davasıyla, teröristlerin üstünden çıkan ordu adına kayıtlı silahların bağını kurmaz onun yerine yine slogan atılır "devlet kendi askerini çete diye yargılıyor"

 

Memlekette hangi çeteye, hangi suç örgütüne operasyon düzenlense ekseriyetle mutlaka bir emniyetçi bazende bir subay çıkar çete üyeleri arasında. Elbette devlet kendi kimliğini taşıyarak böyle işlere bulaşan adama cezasını verir. ama bunun adını devletin "terörle savaşanları cezalandırdığı" şeklinde koyarsak hizmet ettiğimiz nokta açık olur.

 

Bir kimsenin devlete hizmeti ne olmuş olursa olsun. Bu hizmet ona çete kurup kişisel çıkar elde etme hakkı vermez. Bir kimse devlet için ne yapmış olursa olsun, devletin kimliğini kullanarak mafyacılık oynama hakkı vermez. Hiç bir devlet hizmetinin ödülü haraç kesmekte değildir. Zira o ne yapmış olursa olsun bu hizmeti tek başına yapmamıştır. Bu toplumun, milletin ortak mücadelesidir. onun sıktığı her kurşun. bu ülkenin bir çalışan kişisinin belkide boğazından çocuğunun okul parasından kısarak ödediği vergilerle alınmaktadır. Onun giydiği üniforma bile bu milletin ürettiği ortak değerle alınmıştır. Bir devlet görevlisi, bu kimliğiyle suç işlerse şüphesizki bu sıradan bir vatandaşın işlediği suçtan daha ağırdır bana göre.

 

Kısacası, devleti asıl zayıflatan ve dağıtan nokta, ne terör ne savaştır. Asıl tehlike savaş ve terör anlarında devletin kendi içindekilerin bunu kişisel çıkar veyahut kazanım için kullanma girişimleridir.

 

Ki ülkemiz bu konuda çok ama çok tecrübelidir. Bu ülke ellerinde Ordu malı silahlarla askere kurşun sıkan Hizbullah militanlarını unutmadı.

 

Bu ülkede geçmişte devletin kimliğini taşıyan bir adam. emekli olduktan sonra. "Cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak ve bu teşekkülü yönetmek" yani mafya örgütü kurmak ve bunu yönetmek suçunu işliyor ve bu suçu yüzünden mahkemede yargılanıp 6 yıl hapis cezası alıyor. Ve sonra birileri bu adam için kahramandır diyor. Neden geçmişte teröristlerle savaştı diye.

 

Bir adam Hollandada elinde 2 kilo eroinle yakalanıyor. Sorgusunda avrupadaki bütün mit ajanlarının adreslerini deşifre diyor. onun yüzünden mitin avrupadaki ajanlarının hemen hemen hepsi sınır dışı ediliyor. ve bu adama bu gün birileri kahraman diyor.

 

kim kahraman. 800 ytl maaşla 10 yıldır hakkaride çatışmalara katılan uzman çavuş mu? yoksa devletin verdiği kimlikle, uyuşturucu satan , çete kurup haraç kesen lüks hayat yaşayan bu adamlarmı ? Öyle ya, o garibim uzman çavuşun hayatını anlatan dizi çeksen kim izleyecek. onun yerine öbürünün afişini yap. giydir takım elbiseyi fotoğrafını çek, ver yanına bir bayanıda büyük aşk diye. fondada artistlik bir müzik al sana kahraman mafya.

 

Devlet olmanın gereği, ülke koşulları ve yakın tehlikeler ne olursa olsun. hakimiyeti önce kendi organları ve kişileri üzerinde tam ve mutlak olarak sağlamaktan geçer. Ki bundan söylenmiştir "Ya devlet başa, ya kuzgun leşe" lafı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.