Misafir taurusmutis Gönderi tarihi: 5 Aralık , 2006 Gönderi tarihi: 5 Aralık , 2006 Kadın hakları ve kadınların erkeklerle eşitliği konusunda geçen asırdan itibaren batı ülkelerinde ve toplumlarında yoğun mücadelelerin verildiği ve özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere' nin bu mücadelelerin en şiddetlilerini yaşadığı bilinmektedir. Ülkemizde, gerek Osmanlı İmparatorluğu ve gerek Cumhuriyet döneminde kadınlarımızın kendi hakları konusunda, batı ülkelerindekine benzer şekilde mücadele ettiklerini söylemek mümkün değildir. Ama biz kadınlara birçok batı ülkesinden daha evvel bu hak Atatürk tarafından verilmiş ve hatta adeta sunulmuştur. Cumhuriyet Dönemi ve Kadın Hakları teokratik bir devlet yapısının ve kadın haklarının kısıtlı olduğu bir toplum düzeninin olduğu Osmanlı İmparatorluğu' ndan, kadın-erkek eşitliğinin kabul edildiği modern Türkiye Cumhuriyeti' ne geçiş, bir çok devrimler ile mümkün olabilmiştir. Bu devrimler içinde, kadınların erkekler ile eşit toplumsal varlıklar olarak toplum içinde yerlerini almaları bir uygarlık aşamasıdır ve Atatürk Devrimleri' nin en önde gelenlerinden birisidir. 1926 yılında Büyük Millet Meclisi tarafından kabulle yürürlüğe giren ve Türk kadınlarını "şeriat" zincirinden kurtaran Medeni Kanun ile, Türk kadınına bin yıl evvel kaybettiği hakların iade edilmesinin temeli oluşmuştur. Artık kadın güçlenmeye, kişiliğini bulmaya başlamış ve erkeğinin yanında sosyal faaliyetlere katılmaya hazırdır. Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Haklarının Verilmesi Medeni Kanun ile erkeklerle eşit haklara sahip olan Türk kadınına, 3. TBMM tarafından 3 Nisan 1930' da kabul edilen bir yasa ile belediye seçimlerine katılma hakkı tanınmıştır. 1931 yılında da Türk kadını ilk kez tıp dünyasında varlığını göstermiş ve ilk kadın cerrahımız çalışmaya başlamıştır. 4 Mayıs 1931' de ilk toplantısını yapan IV. TBMM tarafından 26 EKim 1932' de kabul edilen bir yasa ile Türk kadınına muhtar, köy ihtiyar kurulu üyeliğine seçilme ve seçme hakkı tanınmış; ertesi yıl da, 8 Ekim 1934' de kabul edilen ve 5 Aralık 1934'de yürürlüğe giren bir başka yasa ile kadın-erkek eşitliği alanında bütün haklar, "Kadınlara Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkı" nın tanınmasıyla verilmiş oluyordu. Atatürk' ün Kadın Hakları Konusundaki Görüşleri ve Gerçekleştirdikleri, bugün dünya aydınlarının ve Birleşmiş Milletler Teşkilatı 'nın yaymaya çalıştığı kadın hakları ile ilgili görüşler, Atatürk tarafından çok önceleri dile getirilmiş ve çoğunlukla da uygulama alanına sokulmuştur. Atatürk, Cumhuriyet' in ilanından dokuz ay önce Şubat 1923 'de şöyle demiştir: "Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun, bir organı faaliyette bulunurken, diğer bir organı işlemezse, o sosyal toplum felçlidir." Atatürk, çağdaş bir düşüncenin ürünü olan bu sözleriyle kadının toplumdaki yerini belirlemiştir. Atatürk' ün Türk kadınına beslediği sevgi ve saygı, Kurtuluş Savaşı' ndaki gözlemleri ile iyice perçinleşmiştir. 1923 yılında Konya' da yaptığı bir konuşmada, bu hissiyatını büyük bir içtenlikle dile getirir. "Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar emek verdim, diyemez. Erkeklerden kurduğumuz ordumuzun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. Çift süren, tarlayı eken, kağnısı ve kucağındaki yavrusu ile yağmur demeyip, kış demeyip cephenin ihtiyaçlarını taşıyan hep onlar, hep o yüce, o fedakar, o ilahi Anadolu kadını olmuştur. Bundan ötürü hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı, şükranla ve minnetle sonsuza kadar aziz ve kutsal bilelim." Atatürk 30 Mart 1923' de Vakit Gazetesi' nde yayınlanan bir beyanatında; "İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?" Türkler tarih boyunca, babaerkil denilen aile yapısını gönüllerine yerleştirememişler ve benimseyememişlerdir. İşte Atatürk, milletin geçmişindeki ve özünde var olan fakat özlem haline getirilmiş bir hakkı, bir duyguyu devlet varlığına geçiren devrimci olmuştur. "Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın" diyerek, yaptıklarının gerekçesini az, öz ve muhteşem bir ifade ile belirtmiştir. Kadınların giysileri de Atatürk' ün üzerinde çok önemle durduğu bir başka konu olmuştur. Bu konuda Atatürk, 1 Eylül 1925' de İkdam Gazetesi' nde yayınlanan bir beyanatında şöyle dedi: "Bazı yerlerde kadınlar görüyorum ki, başında bir bez, peştemal veya buna benzer birşeyler asararak yüzünü, gözünü gizler ve yanından geçen erkeklere karşı arkasını çevirir veya yere oturarak yumulur. Bu tavrın manası neye delalet eder? Medeni bir millet anası, bir millet kızı için bu garip şekiller, bu vahşi vaziyet nedir? Bu hal milleti çok gülünç gösterir ve derhal düzeltilmesi lazımdır". 1925 yılında İnebolu gezisinde Atatürk, örtünen kadınlarla ilgili şunları söyledi: "Onlar yüzlerini cihana göstersinler ve gözleri ile cihanı dikkatle görebilsinler. Bunda korkulacak hiçbir şey yoktur. Önemli olarak şunu ihtar edeyim ki, bu halin muhafazasında inat ve taassup, hepimizi en az kurbanlık koyun olmak istidadından kurtaramaz.." 31 Temmuz 1932' de Türkiye güzeli Keriman Halis' in, Belçika' da yapılan yarışmada dünya güzeli seçilmesi üzerine Atatürk O'na "Ece" ünvanını verir ve Türk kadınına şöyle seslenir: "Şunu ilave edeyim ki! Türk ırkının dünyanın en güzel ırkı olduğunu tarihten bildiğim için, Türk kızlarından birisinin dünya güzeli seçilmiş olmasını çok tabii buldum. Fakat Türk gençlerine bu münasebetle şunu hatırlatmayı da lüzumlu görürüm: Övünç duyduğumuz tabii güzelliğinizi fenni tarzda muhafaza etmesini biliniz ve bu yolda uyanık olunuz ve bu gelişmelerin aralıksız gerçekleşmesini ihmal etmeyiniz. Bununla beraber, asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey, analarınızın ve atalarınızın oldukları gibi, yüksek kültürde ve yüksek faziletle dünya birinciliğini elde tutmaktır." Atatürk, 18 Nisan 1935' de kendisinin himayesinde İstanbul' da toplanan ve aralarında ünlü nükleer fizikçi Madam Eve Curie' nin de bulunduğu, dünyanın dört bir yanından gelen kadınların katıldığı "Milletlerarası İlk Kadın Kongresi" delegelerine şöyle seslenir: "Türk kadınının dünya kadınlığına elini vererek, dünyanın barış ve güveni için çalışacağına emin olabilirsiniz." Ulu önder, Türk kadınlarının hiçbir alanda erkeklerden ve Avrupalı kadınlardan geri kalmayacakları yolundaki inancını da şu sözleriyle belirtmiştir: "Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan biçim ve kılıkta başarıdan çok, ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip, donanmaktır. Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak şekilde ışıkla, bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardanım." Türk toplumunun gelişip yükselmesinde aile yapısının önemine inanan Atatürk, şöyle demektedir: "Bu millet esas terbiyesini aileden almaktadır. Türk milleti öyle analara sahiptir ki her bir devrin büyük adamlarını bu analar yetiştirmiştir. Türk kadını daha büyük nesiller yetiştirmeye kabiliyetlidir." Türk kadını, yüzyıllardır özlemini çektiği haklarına sahip olmada; en azimli, inançlı ve güçlü desteği Atatürk' ten almış ve çağdaş ülke kadınlarının önüne geçmiştir. Örneğin; İtalya' da kadınlar ancak 1948 yılında seçimlere girebilmişler. Japon kadınları ise seçim haklarını ancak 1950 yılında alabilmiştir. Medeni Kanun' ları aldığımız İsviçre' de ise, kadınlar haklarını 1971 yılına kadar alamazken, çağdaşlamada örnek aldığımız İsveç ve Danimarka gibi ülkelerde de durum farklı değilken, Türk kadınına 1935 yılında seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Bu vesile ile bakın Atatürk nasıl seslenir: "Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasi hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lazım gelecektir. Türk kadını, evdeki medeni mevkiini selahiyetle işgal etmiş, iş hayatının her safhasında muvaffakiyetler göstermiştir. Siyasi hayatla, Belediye seçimleriyle tecrübe kazanan Türk kadını bu sefer de milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Medeni memleketlerin birçoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu selahiyet ve lihakatle kullancaktır." Atatürk hayatta iken yapılan son seçim olan, 1935 yılı seçimlerinde ilk kez seçilme hakkını da kullanan Türk kadını, TBMM' ne onsekiz kadın milletvekili ile girmiştir. Bu onsekiz Türk kadının yüce meclisin çalışmalarına ne ölçüde katkıda bulundukları ve kararlarında ne denli etkili oldukları meclis tutanakları ile sabittir. Ayrıca kişisel tutumları da övünç vesilesi ve geleceğe olan inançları kuvvetlendirici mahiyette olmuştur. Atatürk' ün, çağı ve değişeni değil, değişecek zamanı milletine göstermesi, kadın hakları ve kadın-erkek eşitliği konularında, "BM İnsan Hakları Evrensel Bildirisi", "İnsan Hakları Sözleşmesi" gibi konular, daha insanlık tarihinin ufkunda bile görünmemişken Türk Kadınına, haklarını vermesinin değeri daha iyi anlaşılır. Bağımsızlık mücadelesi yapan ülkeler nasıl Atatürk' ü örnek bir lider almışlarsa, kadın hakları uğruna uğraş ve savaş verenler de, onu bir devrimci olarak aynı şekilde örnek almak durumundadırlar. Çünkü bütün insanlık tarihi boyunca, tarihin hiçbir döneminde, hiçbir lider kadın hakları konusunda Atatürk kadar önsezili ve öngörüşlü olmamış, onun kadar uğraş ve savaş vermemiştir. Ne mutlu bir Atatürk yetiştiren Türk kadınına, ne mutlu O'na sahip olan Türk milletine... Amiral (e) Çetinkaya APATAY Atatürk Türkiye'sinin Türk Kadını'na Kazancı Kitap Ticaret A.Ş. 1996 Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 5 Aralık , 2006 Gönderi tarihi: 5 Aralık , 2006 Ne mutlu bir Atatürk yetiştiren Türk kadınına, ne mutlu O'na sahip olan Türk milletine... Amiral (e) Çetinkaya APATAY Atatürk Türkiye'sinin Türk Kadını'na Kazancı Kitap Ticaret A.Ş. 1996 Teşekkürler taurus yararlı bir paylaşımdı... güncel konulara alıp herkesin gözü önünde olmasını düşünmen belkide doğru bir yaklaşım... Ama bir taraftanda keşke M.K.Atatürk bölümüne yazılsaydı diye düşünüyorum.. Belkide forum yönetimi orada olmasını ama buradan da ulaşılabilmesini sağlıyabilir... Tekrar teşekkürler... *tna Alıntı
Φ kaan_bebeto Gönderi tarihi: 5 Aralık , 2006 Gönderi tarihi: 5 Aralık , 2006 Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın. mustafa kemal ATATÜRK Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 5 Aralık , 2006 Gönderi tarihi: 5 Aralık , 2006 Ama biz kadınlara birçok batı ülkesinden daha evvel bu hak Atatürk tarafından verilmiş ve hatta adeta sunulmuştur. Cumhuriyet tarihiyle ilgili anlatı, bunun Atatürk'ün bir lutfu oldugunu vurgularsa da, dönemin birinci el kaynakları bunun hiçte tepeden inme gerçekleşmedigini, tersine, yine Osmanlı dönemine baglandıgını, yani başlangıcı II. Meşrutiyet yıllarına dayanan Türk Kadınlar Birligi'nin yaklaşık olarak 10 yıllık mücadelesinin sonucu oldugunu söylüyor.....Gene Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının dünyadaki pek çok gelişmiş ülkeden önce verildigi iddiası, bir efsane olarak bugüne kadar yaşamış, hatta bir iftihar beratı olarak gögüslerde taşınmıştır kimileri tarafından....Yeni Zelanda'dan Rusya'ya kadar tam 28 ülke kadınlara seçme ve seçilme hakkını Türkiye'den önce tanımıştır.( bu ülkelere muz cumhuriyetleri de dahildir).Bu meselenin gelişmeyle bir alakası yoktur.Sakat olan mantık da bu zaten.Bu meseleyi gelişme, çagdaşlaşma gibi gösterenler yanılıyorlar....İsviçre kadınlarına seçme ve seçilme hakkını tam 1970 de vermiştir.Fransa,İtalya bile bizden sonra vermiştir...( belkide bu iş o zamanlar bir Anglo-Amerikan dayatmasıydı )....İsviçreli Oscar Leimgruber'in Ali Fuad Başgil'e nedeni ni şöyle anlatmış o zamanlar özetle ; '' - Mesele , ne mantık, ne adalet, ne de gericilik ve ilericilik meselesi degil ; Sırf bir içtimai fayda meselesidir.Bir iş, cemiyetin bazı kimseleri tarafından yapılıyorsa, o işe herkesin el atmasında bir fayda yoktur.....Cemiyet bundan ne kazanır ne kaybeder......Politikanın girmemesi lazım gelen üç yer ; aile yuvası, mektep sırası ve asker ocagıdır.....İsviçrenin devlet hayatı öteden beri yatagını bulmuş bir nehir gibi sakin akmaktadır....Bunun sagından solundan gedik açmak, bu nehrin berrak suyunu bulandırmaktır.'''..........Alıntılar Mustafa Armagan;'' Küller Altında Yakın Tarih''dendir......saygılar. Alıntı
Misafir taurusmutis Gönderi tarihi: 5 Aralık , 2006 Gönderi tarihi: 5 Aralık , 2006 Teşekkürler taurus yararlı bir paylaşımdı... güncel konulara alıp herkesin gözü önünde olmasını düşünmen belkide doğru bir yaklaşım... Ama bir taraftanda keşke M.K.Atatürk bölümüne yazılsaydı diye düşünüyorum.. Belkide forum yönetimi orada olmasını ama buradan da ulaşılabilmesini sağlıyabilir... Tekrar teşekkürler... *tna Sevgili gecekuşu; Bugünün 5 aralık Dünya Kadın Hakları Günü olması sebebiyle koydum yazıyı.Bu bölümde olmasının sebebi bu,ama seninki de uygulanabilir bir düşünce.Teşekkür ederim.. Sevgiler.. Alıntı
Misafir gelincik Gönderi tarihi: 6 Aralık , 2006 Gönderi tarihi: 6 Aralık , 2006 5 ARALIK DÜNYA KADINLAR GÜNÜ Türkiye’de hala kadınların yüzde 40’ı görücü usulüyle evlenirken, yüzde 20’si nikahsız yaşıyor, 100 kadından 2’si yükseköğrenim görüyor. Türkiye'de 8 milyon kadın okuma-yazma bilmiyor, eğitim gören 100 kadından ise sadece 2 tanesi yükseköğrenim görüyor. Kadınların yüzde 55’inin doğum kontrolünü uygularken, Yüzde 64’ü hamilelik döneminde doktor yüzü görmüyor, yüzde 65’i eve gelen konuğa görünmüyor, ki bu özellikle kırsal kesimde çok yaygın. Anne olmak için ülkemizde yılda 2 bin 500 kadın yaşamını yitiriyor. Berdel, başlık parası, töre ve namus cinayetleri, dayak, baskı ve gelenekler kadını hedef almaya devam ediyor. Yani 21. yüzyılda Türkiye’de hala kadının adı yok. DÜNYA KADIN HAKLARI GÜNÜ KUTLU OLSUN 1979’da kabul edilen ve Türkiye’nin de taraf olduğu BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (Kadın Hakları Sözleşmesi) taraf devletlerin kadınlarla erkekler arasında eşitliği sağlama ve kadınlara yönelik ayrımcılığı yasaklama konusundaki yükümlülüklerini ayrıntıyla ortaya koyar. Taraf devletlerden “herhangi bir kişi, örgüt ya da kuruluş tarafından kadınlara karşı uygulanan ayrımcılığı ortadan kaldırmak için gereken tüm önlemleri alma”larını (2. Madde) açık bir ifadeyle talep eder. Devlet ayrımcı uygulamalara ve suiistimallere karşı koruma sağlamakta ya da bu tür ihlalleri işleyenleri adalet önüne çıkarmakta ve mağdurlara tazminat sağlamakta yetersiz kalırsa, yasal yükümlülüklerini de ihlal etmiş olur. Türkiye Ekim 2002’de, Kadın Hakları Sözleşmesi Ek İhtiyari Protokolü‘nü onayladı. Bu Protokol Kadın Hakları Sözleşmesi’nde güvence altına alınan hakları ihlal edilen kadınlara, doğrudan uluslararası düzeyde giderim talebinde bulunma yolu sunmaktadır Bu konuda Türkiye medeni kanunda birçok değişiklikler yapmış olmak la birlikte 1 Nisanda yürürlüğe giren TCK'da töre cinayetleri ceza artırım nedeni olarak sayılırken, namus cinayetleri bu kapsama alınmamıştır. Bazı mahkemelerin reformları uygulamaya başladığı görülmekle birlikte, mahkemelere tanınan takdir yetkisi, ev içi şiddetin faillerine yersiz bir hoşgörüye izin vermeye devam etmektedir. Bu gibi davalardaki cezalarda, gelenek, görenek ya da namusa yönelik saldırıların “ağır tahrik” olduğunu ve faillerin çoğunlukla genç olan yaşını dikkate almayı sürdüren yargıçlar tarafından, takdir yetkisi kullanılarak hala indirime gidilmektedir. Aileler bu nedenle, bu tür suçları işlemeleri için çoğunlukla gençleri kullanmaktadır. DÜNYA KADIN HAKLARI GÜNÜ KUTLU OLSUN Tahminlere göre tüm dünyada üç kadından biri yaşam süresi içinde dövülmekte, cinsel ilişkiye zorlanmakta ve diğer yollarla taciz edilmektedir. Tacizi yapan kişi genellikle kendi ailesinden biri ya da tanıdığı bir kişidir. Öldürülen kadınların yüzde 40 ile 70’i yakın ilişki içinde olduğu partneri tarafından öldürülmektedir. Türkiye’de yapılan bir dizi küçük ölçekli araştırma, kadınlara yönelik şiddet oranlarının aynı, hatta daha bile fazla olabileceğine işaret etmektedir. Türkiye’de aile mensuplarının kadınlara uyguladığı şiddet, sözlü ve psikolojik şiddet yoluyla kadınları ekonomik ihtiyaçlarından yoksun bırakmaktan dayağa, cinsel şiddete ve cinayetlere kadar geniş bir yelpaze içinde yer almaktadır. Bir çok şiddet eylemi, “töre cinayetleri”, küçük yaşta evlilik, berdel ve beşik kertmesi de dahil zorla evlendirme gibi geleneksel uygulamalardan kaynaklanmaktadır. İntihar etmiş gibi görünen bazı kadınlar aslında aile mensupları tarafından öldürülmüş ya da intihar etmeye mecbur bırakılmıştır. Erkekler de aile içi şiddete maruz kalabilir, ama kurbanların çok büyük çoğunluğu kadınlardır. Ceza yargılaması sisteminin her seviyesinde yetkililer kadınların tecavüz, cinsel taciz ya da aile içi diğer şiddet fiilleriyle ilgili şikayetlerini derhal ya da özenle ele almakta yetersiz kalmaktadır. Polis, kadınların şiddet sonucu ölümleri de dahil olmak üzere aile içi şiddeti önleme ve soruşturma konusunda isteksizdir. Polisin insan hakları ihlalleri konusundaki kendi kötü sicili, ev içi şiddet kurbanlarını polisten yardım istemekten soğutmaktadır. Savcılar ev içi şiddetle ilgili konularda soruşturma açmayı ya da ailesinin ya da topluluğun tehdidi altındaki kadınlarla ilgili koruyucu önlemler almayı reddetmektedir. Polis ve mahkemeler, koruma emirleri de dahil olmak üzere hakkında mahkeme kararı verilmiş erkeklerin bu kararlara uymalarını sağlamamaktadır. Faillere ceza verildiği zaman bile bir çok mahkeme hala kurbanın “ağır tahriki” ya da sudan bahanelerle gereksiz ceza indirimine gitmektedir DÜNYA KADIN HAKLARI GÜNÜ KUTLU OLSUN Kadınlara yönelik ayrımcılık doğumda başlar. Bazı bölgelerde aileler yeni doğan kızlarını takas eder ve genç kızları küçük yaşta evlenmeye zorlarlar. Eğitim alanında erkek çocuklara oranla daha az kız okula gider ya da yüksek öğrenime devam eder. Yetişkin yaşamında kadınlar evde, çevrelerinde ve iş yerlerinde ayrımcı muameleyle karşılaşırlar. Evlerinde ve çevrelerinde karşılaştıkları fiziksel şiddet sonucu travma geçirebilir, ağır yaralanabilir ya da ölebilirler. Kızların zorla evlendirilmesi kadınların toplumdaki eşitsiz konumunu pekiştirir, hayat tercihlerini azaltır ve onları şiddete karşı zayıf hale getirir. Erken hamilelik, hem annenin hem de çocuğun sağlığında olumsuz etkilere neden olur. Vakaların çok büyük bır kısmında küçük yaşta evliliği kızın ailesi ayarlamaktadır. Ailenin geliri ve eğitim düzeyi ne kadar düşük olursa, kızın küçük yaşta evliliğe zorlanması olasılığı da o kadar yüksek olur. Kızlara eğitim olanağının sağlanması, erken evliliği sona erdirmenin en etkili yollarından biridir. Ve bu türk yasalarındaki 17 yaşını doldurmuş olmak kuralınada aykırıdır. Kız çocuklarının eğitimden yoksun bırakılması, diğer şeylerin yanı sıra bir ekonomik ayrımcılık biçimi de oluşturur. Kız çocuklarının potansiyellerini, politika da dahil olmak üzere tüm istihdam alanlarında gerçekleştirmeleri olasılığı daha düşüktür. Erkekler daha yüksek ücret alır: kadınların ücretleri erkeklerinkinin yüzde 20 ile 50’si arasındadır. Erkekler tüm mülklerin yüzde 92’sine ve gayri safi milli hasılanın yaklaşık yüzde 84’üne sahiptir. Kadınlar siyasal yaşamda az temsil edilmektedir. 2002 seçimlerinden sonra seçilen 550 meclis üyesinden yalnızca 24’ü kadındır. Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği’nin (KA-DER) siyasi partilere yönelik, 2004’teki yerel yönetim seçimlerinde kadın adaylar gösterme çağrısı çok az karşılık görmüştür. 2004’te seçilen yerel yönetim temsilcilerinin yalnızca yüzde biri kadındır ve ulusal hükümette yalnızca bir kadın bakanlık konumuna sahiptir. Başka nedenlerin yanı sıra siyasi adaylardan istenen yüksek ücretler de bir çok potansiyel kadın adayı caydırmaktadır. DÜNYA KADIN HAKLARI GÜNÜ KUTLU OLSUN. Kadın hakları sadece seçme ve seçilme haklarından ibaret değildir.Bu hakları kanunlara yazmakta yeterli değildir.Asıl önemli olan bunları uygulayabilecek akıllı idareciler eğitim ve kültür düzeyi yüksek nesiller yetiştirebilmektir. Alıntı
Φ obelix Gönderi tarihi: 6 Aralık , 2006 Gönderi tarihi: 6 Aralık , 2006 atarük türk kadınları için: “kadınlarımız hayatta tembel ve aylak yaşadıklarını, bilim ve irfan ile ilişkilerinin bulunmadığını, uygar yaşantı ve sosyal yaşantı ile ilgili olmadıklarını, kadınlarımızın her şeyden yoksun kaldıklarını onların türk erkekleri tarafından hayattan, dünyadan, insanlıktan uzak tutulduğunu söyleyenler vardır. fakat gerçek hal böyle midir? şüphesiz ki türk kadınını bu şekilde görmek, türk kadınını görmemektir. yabancıların ve bizi düşman gözü ile görenlerin tanımladıkları ve tanıttıkları kadınlar, bu vatanın asil kadını, anadolu’nun asil türk kadını değildir. öyle kadınlar bizim asil yaşantımızda ve asil memleketimizde yoktur. işte ilk düzeltilecek yanlışlık ve ilk ilan edilecek gerçek buradadır. dış görünüşlerine bakarak düşmanlarımız diyorlar ki, türkiye uygarlaşmış bir ulus olamaz, çünkü türkiye halkı iki parçadan meydana gelmiştir. kadın ve erkek diye iki kısma ayrılmıştır. halbuki bir sosyal toplum aynı amaca bütün kadın ve erkekleriyle yürümezse, yükselmesine fenni bir imkan ve bilimsel bir ihtimal yoktur… bizim sosyal kurumumuzun başarısızlık nedeni, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ihmaldir. insanlar dünyaya kaderleri kadar yaşamak üzere gelmişlerdir. yaşamak demek, çalışma demektir. o halde b,r sosyal toplum, bir organik çalışmada bulunursa, diğer bir organ tembelleşirse o sosyal kurum felç olmuştur. o halde bizim sosyal toplumumuz için bilim ve fen lazımsa, bunları aynı derecede hem erkek ve hem de kadınlarımızın elde etmeleri lazımdır. “ulusumuz, kuvvetli bir ulus olmaya karar vermiştir. bugünün gereklerinden biri de kadınlarımızın her hususta yükselmelerini sağlamaktır. o halde kadınlarımız bilgin olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğrenim kademelerinden geçeceklerdir. sonra kadınlar sosyal yaşantı içinde erkeklerle birlikte yürüyerek birbirlerinin yardımcısı ve desteği olacaktır.” diyerek onların ülkemiz için önemlerini bir nebze olsun vurgulamıştır. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 3 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 3 Ocak , 2007 Atatürk'ün Türk kadini ile gerceklestirdigi devrimi,Osmanlinin son zamanlarinda sözüm ona Batililasmak anlaminda verilmis olan ama kadina calisma disinda hicbir hak vermeyen yasalarla karistirma egiliminde olanlar kndilerini ne kadarda saklamaya calissalar Atatürk ve Cumhuriyet karsiti olduklarini örtemiyorlar.Osmanlinin kadin haklari ile Atatürk devrimlerini lütfen iyice inceleyin.ve aradaki farki itiraf etmekten kacinmayin.Türkiye'nin provakatör gazetecilerinden olan Nazli Ilicakta Atatürk devrimlerini kücümser tarzda yayinlari ile meshurdur.Ama Nazli hanimin kim oldugunu cok sükürki artik herkes bilmektedir.Bilemiyorum Atatürk'ü bu kadar degersiz görmekle birileri acaba ne kazanmaktadirlar.Surasi bir gercektirki Atatürk din tacirlerine hicbir firsat verilmemesinden yana idi.Saniyorum ki Atatürk düsmanligida bu din tacirlerine kazanc saglamaktadir. saygilarla Alıntı
» iLyAdA Gönderi tarihi: 4 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 4 Ocak , 2007 KONYA BAROSU 5 ARALIK KADIN HAKLARI GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI Tarihte seçme ve seçilme hakkı ilk defa feodalizmin yıkılmasıyla birlikte mülk sahibi erkeklere tanınan bir vatandaşlık hakkı olarak karşımıza çıkmaktadır. Fransız ihtilalinden sonra mülk sahibi olmayan erkeklere de oy hakkı tanındı. Bunu beyaz ırktan gelmeyen siyah erkeklere tanınan oy hakkı izledi. Ancak kadınların seçme ve seçilme hakkını elde edebilmeleri için uzun yıllar mücadele etmeleri gerekti. Türkiye'de ise 5 Aralık 1934'te kadınlar genel seçimlere katılma, milletvekili seçme ve seçilme hakkını kazandılar. Türkiye'de kadınların siyasal haklarının tanınması ile ilgili iki yanlış düşünce söz konusudur. Bunlardan ilki kadınların siyasal alanda mücadele etmedikleri bu hakkın onlara tepeden verildiğini iddia eden görüştür. İkinci görüş ise birincinin uzantısı olarak devam eden ve Türkiye'de kadınlara siyasal hakları tepeden verildiği için bu haklarını kullanmadıklarını ya da kullanamadıklarını ifade eden görüştür. Seçimlerde kadın adayların desteklenmesi son derece olumlu bir tavır olmasına rağmen ister istemez "hangi kadın adaylar?" sorusu da gündeme gelmektedir. Kadın adayların tamamına eşit mesafede durma ve adaylarda kadın olmak dışında hiçbir koşul aramamakta yanlış bir tutumdur. Türkiye'de yaşayan kadınların sorunları olan yoksulluk, aile içi şiddet, sığınma evleri, siyasal yaşam ve kanunlardaki ayrımcılık gibi konulara değinmeyen partilerin ve kadın sorularından bihaber kadın adayların desteklenmesi kadın sorunlarına karşı duyarsız erkek tipi tavır takınacak kadın vekilleri meclise taşır. Evet kadın haklarıyla ilgili talepler çok... Dünyanın birçok yerinde de bunların en azından bir kısmının karşılanması yolunda gelişmeler oldu. Fakat bunların her ülkedeki çözümün anahtarı kadınların siyasetteki ağırlıklarının yeterli düzeye ulaşmasıdır. Çünkü her konuda olduğu gibi kadın konularında da sorunların çoğunun çözüm yeri parlamentodur. Orada da o soranları en iyi bilip anlatabilecek olanlar, elbette kadınlardır. 5 Aralık 1934 tarihinde seçme seçilme hakkını elde ettik etmesine ya aradan geçen 72 yıllık sürede seçme seçilmenin seçilme bölümünde hiçbir gelişme göze çarpmıyor. Kadınlar TBMM'de %4.4 yerel yönetimlerde ise yüzde l oranında temsil ediliyorlar. Toplumun yarısını biz teşkil ediyoruz. Sayımıza ve birde temsil oranlarımıza bakın. Var olan kimi olanaklarımızda sessiz sedasız elimizden alınmak isteniyor. Kadınlar iş yaşamına girmek için yıllardır mücadele veriyorlar. Batıda pozitif ayrımcılık olarak kotanın bile az bulunduğu kadınların yarı yarıya temsilinin konuşulduğu şu günlerde var olan olanaklarımızın sessizce elimizden alınmaya çalışılması da çok düşündürücüdür. Önümüzde genel seçim süreci yaşanacak tır,bu nedenle yeterli donanımlı ve kadın ve insan sorunlarına duyarlı kadınlarımızı siyasal platforma davet ediyor ve kilit noktalardaki insanlarımızı da kadınlarımıza gerekli önemi vermelerini istiyoruz. Tüm kadınlarımızın 5 Aralık Dünya Kadın Haklan Gününü kutlar, sahip olduğumuz haklarımızı gerektiği gibi kullanabilme yönünde var güçleriyle çalışmalarını dilerim. 05.12.2006 Konya Barosu Kadın Hakları Komisyonu Alıntı
Φ jeune Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2007 kadınlar olmaksızın devrım,devrımler olmaksızın kadının kurtulusu dusunulemez Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.