Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Necip Fazıl Kısakürek


bahara_dair

Önerilen İletiler

HAYATI

Maraş'lı bir soydan gelen Necip Fazıl'ın çocukluğu, mahkeme reisliğinden emekli büyük babasının İstanbul Çemberlitaş'taki konağında geçti.İlk ve orta öğrenimini Amerikan ve Fransız kolejleri ile Bahriye Mektebi'nde

(Askeri Deniz Lisesi) tamamladı.

 

Lisedeki hocaları arasında dönemin

ünlülerinden Yahya Kemal, Ahmet Hamdi(Akseki) , İbrahim Aşki gibi isimler vardı.

 

İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitirdikten (1924) sonra gönderildiği Fransa'da Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümünde okudu.

 

Paris'te geçen bohem günlerinden sonra, Türkiye'ye dönüşünde Hollanda, Osmanlı ve İş Bankalarında müfettiş ve muhasebe müdürü olarak çalıştı.

 

Bir Fransız okulu, Robert Kolej, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Ankara Devlet Konservatuarı, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde

hocalık yaptı(1939-43) .Sonraki yıllarında fikir ve sanat çalışmaları dışında başka bir işle meşgul olmadı.

 

Şairliğe ilk adımını 12 yaşında iken, annesinin arzusuyla başladı ve ilk şiirleri Yeni Mecmua'da yayımlandı.Milli Mecmua ve Yeni Hayat dergilerinde çıkan şiirleriyle kendinden söz ettirdikten sonra, Paris dönüşü

yayımladığı Örümcek Ağı ve Kaldırımlar adlı şiir kitapları onu çok genç yaşta çağdaşı şairlerin en önüne çıkararak edebiyat çevrelerinde büyük bir hayranlık ve heyecan uyandırdı.

 

Henüz otuz yaşına basmadan çıkardığı

yeni şiir kitabı Ben ve Ötesi (1932) ile en az öncekilerkadar takdir toplamayı sürdürdü.

 

Şöhretinin zirvesinde iken felsefi arayışlarını sürdürüp içinde yeni bir dönemin doğum sancısını hisseden Necip Fazıl için 1934 yılı gerçekten de hayatının yeni bir dönemine başlangıç olur.Bohem hayatını en koyu rengiyle yaşadığı günlerde Beyoğlu Ağa Camii'nde vaaz vermekte olan Abdülhakim Arvasi ile tanışır ve bir daha ondan kopamaz.Necip Fazıl'ın hemen tümünde üstün bir ahlak felsefesinin savunulduğu tiyatro eserlerini birbiri ardına edebiyatımıza kazandırması bu döneme rastlar.

 

Tohum, Para, Bir Adam Yaratmak gibi piyesleri büyük ilgi görür.Bu eserlerden Bir Adam Yaratmak, Türk tiyatrosunun en güçlü oyunlarındandır.

 

Necip Fazıl'ın şairliği ve oyun yazarlığı kadar önemli yönü, çıkardığı dergilerle düşünce hayatımıza kattığı zenginlik ve bu dergilerde çıkan yazılarla sürdürdüğü mücadeledir.Haftalık Ağaç dergisi(1936,17 sayı)

dönemin ünlü edebiyatçılarının toplandığı bir okul olmuştur.

 

Büyük Doğu dergisinde çıkan yazılarıyla İsmet Paşa ve tek parti (CHP) yönetimine şiddetli bir muhalefet sürdürmesi sonucu hakkında açılan çok sayıda davada

yüzlerce yıl hapsi istendi,163. maddeye aykırı bulunan yazıları ve kimi zaman da bulunan bahanelerle birkaç yılda bir hapse mahkum oldu.

 

Cinnet Mustatili adlı eserinde hapishane anıları yer alır.Sık sık kapatılan ve çeşitli bahanelerle toplatılan Büyük Doğu'nun çıkmadığı sürelerde günlük fıkra ve çeşitli yazılarını Yeni İstanbul, Son Posta, Babıalide Sabah, Bugün, Milli Gazete, Hergün ve Tercüman gazetelerinde yayımlandı.

 

Büyük Doğu'da çıkan yazılarında kendi imzası dışında Adıdeğmez, Mürid, Ahmet Abdülbaki gibi

müstear isimler kullandı.1962 yılından itibaren de hemen hemen tüm Anadolu şehirlerinde verdiği konferaslarla büyük ilgi topladı.Başta İdeolocya Örgüsü

(1959) olmak üzere düşünce eserleriyle kültür hayatımıza verdiği büyük hizmet, diğer tüm yönlerini bile geride bırakacak üstünlüktedir.

 

1980'de Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü'nü, 'İman ve İslam Atlası' adlı eseriyle fikir dalında Milli Kültür Vakfı Armağanı'nı (1981) , Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü'nü (1982) almıştır.Ayrıca Türk Edebiyatı Vakfı'nca 1980'de verilen beratla 'Sultan-üş Şuara' (Şairlerin Sultanı) ünvanını kazanmıştır.

 

 

ESERLERİ

Şiir:

Örümcek Ağı (1925) , Kaldırımlar (1928) , Ben ve Ötesi (1932) , Sonsuzluk Kervanı (1955) , Çile (1962) , Şiirlerim (1969) , Esselâm (1973) , Çile (1974) , Bu Yağmur.

 

Oyun:

Tohum (1935) , Bir Adam Yaratmak (1938) , Künye (1940) , Sabır Taşı (1940) , Para (1942) , Nami Diğer Parmaksız Salih (1949) , Reis Bey (1964) , Ahşap Konak (1964) , Siyah Pelerinli Adam (1964) , Ulu Hakan Abdülhamit (1965) , Yunus Emre (1969) .

 

Roman:

Aynadaki Yalan (1980) , Kafa Kağıdı (1984-Milliyet Gazetesinde Tevrika) .

 

Öykü:

Birkaç Hikâye Birkaç Tahlil (1932) , Ruh Burkuntularından Hikâyeler (1964) , Hikâyelerim (1970) .

 

Anı:

Cinnet Mustatili (1955) , Hac (1973) , O ve Ben (1974) , Bâbıâli (1975) .

 

 

Anneme Mektup

 

 

Ben bu gurbet ile düştüm düşeli,

Her gün biraz daha süzülmekteyim.

Her gece, içinde mermer döşeli,

Bir soğuk yatakta büzülmekteyim.

Böylece bir lâhza kaldığım zaman,

Geceyi koynuma aldığım zaman,

Gözlerim kapanıp daldığım zaman,

Yeniden yollara düzülmekteyim.

Son günüm yaklaştı görünesiye,

Kalmadı bir adım yol ileriye;

Yüzünü görmeden ölürsem diye,

Üzülmekteyim ben, üzülmekteyim

 

 

Olmaz Mı

 

 

Yön yön sarılmışım ne yana baksam;

Sarılan olur da saran olmaz mı?

Kim bu yüzü çizen sanatkâr ressam;

Geçip de aynaya, soran olmaz mı?

 

Bir parçacığım ben, bütüne hasret;

Zaman döne dursun, o güne hasret;

Ruhumsa zamanın üstüne hasret;

Ebediyet boyu bir an... Olmaz mı?

 

 

Zindandan Mehmet'e Mektup

 

 

Zindan iki hece Mehmetim lafta!

Baba katiliyle baban bir safta!

Birde geri adam boynunda yafta...

Halimi düşünüp yanma Mehmed' im!

Kavuşmak mı? ... Belki... Daha ölmedim!

 

Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,

Kırmızı tuğlalar altı köşeli.

Bu yolda tutuktur hapse düşeli...

Git vegel... yüz adım... Bin yıllık konak.

Ne ayak dayanır buna, ne tırnak

 

Bir alem ki, gökler boru içinde!

Akıl almazların zoru içinde.

Üstüste sorular soru içinde:

Düşün mü, konuş mu sus mu unut mu, , ?

Buradan insan mı çıkar, tabut mu?

 

Bir idamlık Ali vardı, asıldı

Kaydını düştüler, mühür basıldı.

Geçti gitti, Bir kaç günlük fasıldı.

Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;

bahçeye diktiği üç beş karanfil...

 

Müdür bey dert dinler bu gün 'maruzat'!

Çatık kaş... Hükümet dedikleri zat...

Beni Allah tutmuş kim eder azat?

Anlamaz; yazısız, pulsuz dilekçem...

Anlamaz ruhuma geçti bilekçem!

 

Saat beş dedi mi, Bir yırtıcı zil;

Sayım var, Maltada hizaya dizil!

Tek yekün içinde yazıl ve çizil!

İnsanlar zindanda birer kemiyet

Urbalarla kemik, Mintanlarla et.

 

Somurtuş ki bıçak, Nara ki tokat;

Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...

Yalnız seccademin yüzünde şevkat;

Beni kimsecikler okşamaz madem;

Öp beni anlımdan, Sen öp seccadem!

 

Çaycı, getir ilaç kokulu çaydan!

Dakika düşelim senelik paydan!

Zindanda dakika farksızdır aydan.

Karıştır çayını zaman erisin;

Köpük köpük, Duman duman erisin!

 

Peykeler duvara mıhlı peykeler;

Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,

gömülmüş duvara, baş baş gölgeler

Duvar katil duvar, yolumu biçtin!

kanla dolu sünger... beynimi içtin!

 

sükut... kıvrım kıvrım uzaklık uzar;

Tek nokta seçemez Dünyadan nazar.

Yerinde mi acep ölü ve mezar

yer yüzü boşaldı, habersiz miyiz?

Güneşe göç varda kalan biz miyiz?

 

Ses demir, su demir ve ekmek demir...

İstersen demirde muhali kemir,

Ne gelirki elde kader bu emir...

Garip pencerecik, küçük, daracık;

Dünya ya kapalı, Allah'a açık.

 

Dua dua, eller karıncalanmış;

Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.

gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...

Bir soluk, Bir tütsü Bir uçan buğu

İplik ki incecik, örer boşluğu.

 

Ana rahmi zahir şu bizim koğuş;

Karanlığındanur, yeniden doğuş...

Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!

Sen bir devsin yükü ağırdır devin!

Kalk ayağa dim dik doğrul ve sevin!

 

Mehmed'im sevinin başlar yüksekte!

Ölsekte sevinin, eve dönsek de!

Sanma bu teker kalır tümsekte!

Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!

Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Geceler

 

Hasret bir rüzgar, kapi kapi aralar gecer

Gördügüm her güzel sey, beni yaralar gecer..

 

(1976)

 

:clover:

 

Hasret

 

Hasretim, her tümsegin, her catinin ardinda

Kelimenin üstünde, cümlelerin altinda..

 

(1973)

 

:clover:

 

Yakinlik

 

Neye yaklassam, sonu uzaklik ve kirginlik

Anla ki, yok Allah`tan baskasiyla yakinlik..

 

 

(1977)

 

:clover:

 

Beklenen

 

Ne hasta bekler sabahi

Ne kanli sahidi mezar

Ne de seytan, bir günahi

Seni bekledigim kadar.

 

Gecti, istemem gelmeni

Yoklugunda buldum seni

Birak vemimde gölgeni

Gelmen artik neye yarar?

 

:clover:

 

BENDEDİR

 

Ne azap ne sitem yalinizliktan

Kime ne; asilmaz duvar bendedir...

Süslenmis gemiler gecer aciktan

Sanirim, gittigi, diyar bendedir.

 

Yaram var... Havanlar dövemez merhem,

Yüküm var... Bulamaz pazarlar dirhem,

Ne cikar, bir yola düsmemis gölgem,

Yollar ki, Allaha cikar, bendedir.

 

:clover:

 

GURBET

 

Dagda dolasirken yakma kandili,

Fersiz gözlerimi daglama gurbet!

Ne söylemez, akan sularin dili,

Sessizlik icinde caglama gurbet!

 

Titrek parmaginla tutup tigini.

Alnima isleme kirisigini

Duvarda, emerek mum isigini,

Bir veremli rengi baglama gurbet

 

Gül büyütenlere mahsus hevesle,

Renk dertlerimi gözümde besle!

Yalniz, annem gibi, o ilik sesle,

Icimde dövünüp aglama gurbet

 

:clover:

 

Yattigim Kaya

 

Bu aksam o kadar durgun ki sular

Gömül benim gibi kedere diyor

Icimde maziden kalma duygular

Agla geri gelmez günlere diyor.

 

Ey gönül, gidenlerden ümidini kes

Kacan bir hayale benziyor herkes

Sanki kulagima garipten bir ses

Bulusmalar kaldi mahsere diyor.

 

Enginden engine kosarken rüzgar

Bende bir yolculuk heyecani var

Yattigim kayaya carpan dalgalar

Cikiver bir sonsuz sefere diyor.

 

:clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 ay sonra...
Geceler

 

Hasret bir rüzgar, kapi kapi aralar gecer

Gördügüm her güzel sey, beni yaralar gecer..

 

(1976)

 

:clover:

 

 

:clover:

1896[/snapback]

 

 

 

 

Selam arkadaslar,

 

ben Türkiye´den uzakta yasadigim icin Türk edebiyatiyla ve Türk yazarlari/sairleri ne uzaktan ,ne de yakindan hic alakam olmadi.

 

Yavas yavas ilgim artmaya basladi ve burda Necip Faili´i tanitmissininz, cok hosuma gitti.

siirleri!!!!

 

 

Tesekkürler!

 

...devami ni bekliorum;o)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 6 ay sonra...

ÇİLE.. (19731 Hit)

 

Gaiblerde bir ses geldi: Bu adam,

Gezdirsin boşluğu ense kökünde!

Ve uçtu tepemden birdenbire dam;

Gök devrildi, künde üstüne künde...

 

Pencereye koştum: Kızıl kıyamet!

Dediklerin çıktı, ihtiyar bacı!

Sonsuzluk, elinde bir mavi tülbent,

Ok çekti yukardan, üstüme avcı

 

Ateşten zehrini tattım bu okun,

Bir anda kül etti can elmasımı.

Sanki burnum, değdi burnuna (yok)un,

Kustum, öz ağzımdan kafatasımı

 

Bir bardak su gibi çalkalandı dünya;

Söndü istikamet, yıkıldı boşluk.

Al sana hakikat, al sana rüya!

İşte akıllılık, işte sarhoşluk!

 

Ensemin örsünde bir demir balyoz,

Kapandım yatağa son çare diye.

Bir kanlı şafakta, bana çil horoz,

Yepyeni bir dünya etti hediye

 

Bu nasıl bir dünya, hikayesi zor;

Makâni bir satıh, zamanı vehim.

Bütün bir kainat muşamba dekor,

Bütün bir insanlık yalana teslim.

 

Nesin sen, hakikat olsan da çekil!

Yetiş körlük, yetiş, takma gözde cam!

Otursun yerine bende her şekil;

Vatanım, sevgilim, dostum ve hocam!

 

Aylarca gezindim, yıkık ve şaşkın,

Benliğim bir kazan ve aklım kepçe,

Deliler köyünden bir menzil aşkın,

Her fikir içimde bir çift kelepçe.

 

Niçin küçülüyor eşya uzakta?

Gözsüz görüyorum rüyada, nasıl?

Zamanın raksı ne bir yuvarlakta?

Sonum varmış, onu ögrensem asıl?

 

Bir fikir ki sıcak yarad kezzap,

Bir fikir ki, beyin zarında sülük.

Selam sana haşmetli azap;

Yandıkça gelişen tılsımlı kütük.

 

Yalvardım: Gösterin bilmeceme yol!

Ey yedinci gök, esrarını aç!

Annemin duası, düş de perde ol!

Bir asâ kes bana, ihtiyar ağaç!

 

Uyku, katillerin bile çeşmesi;

Yorgan, Allahsıza kadar sığınak.

Teselli pınarı, sabır memesi;

Size şerbet, bana kum dolu çanak.

 

Bu mu, rüyalarda içtiğim cinnet,

Sırrını ararken patlayan gülle?

Yeşil asmalarda depreniş, şehvet;

Karınca sarayı, kupkuru kelle...

 

Akrep nokta nokta ruhumu sokmus,

Mevsimden mevsime girdim böylece.

Gördüm ki, ateşte, cımbızda yokmuş,

Fikir çilesinden büyük işkence.

 

Evet, her şey bende bir gizli düğüm;

Ne ölüm terleri döktüm, nelerden!

Dibi yok göklerden yeter ürktüğüm,

Yetişir çektiğim mesafelerden!

 

Ufuk bir tilkidir, kaçak ve kurnaz;

Yollar bir yumaktır, uzun ve dolaşık.

Her gece rüyamı yazan sihirbaz,

Tutuyor önümde bir mavi ışık.

 

Büyücü, büyücü ne bana hıncın?

Bu kükürtlü duman, nedir inimde?

Camdan keskin, kıldan ince kılıcın,

Bir zehir kıymak gibi, beynimde.

 

Lugat, bir isim ver bana halimden;

Herkesin bildiği dilden bir isim!

Eski esvaplarım, tutun elimden;

Aynalar söyleyin bana, ben kimim?

 

Söyleyin, söyleyin, ben miyim yoksa,

Arzı boynuzunda taşıyan öküz?

Belâ mimarının seçtiği arsa;

Hayattan mühacir; eşyadan öksüz?

 

Ben ki, toz kanatıi bir kelebeğim,

Minicik gövdeme yüklü Kafdağı,

Bir zerrecigim ki, Arş'a gebeyim,

Dev sancılarımın budur kaynağı!

 

Ne yalanlarda var, ne hakikatta,

Gözümü yumdukça gördüğüm nakış.

Boşuna gezmişim, yok tabiatta,

İçimdeki kadar iniş ve çıkış.

 

Gece bir hendeğe düşercesine,

Birden kucağına düştüm gerçeğin.

Sanki erdim çetin bilmecesine,

Hem geçmis zamanın, hem geleceğin.

 

Açıl susam, açıl! Açıldı kapı;

Atlas sedirinde mavera dede.

Yandı sırça saray, ilahi yapı,

Binbir avizeyle uçsuz maddede.

 

Atomlarda cümbüş, donanma, şenlik;

Ve çevre çevre nur, çevre çevre nur.

Içiçe mimari, içiçe benlik;

Bildim seni ey Rab, bilinmez bilinmez meşhur!

 

Nizam köpürüyor, med vakti deniz;

Nizam köpürüyor, ta çenemde su.

Suda bir gizli yol, pırılıtılı iz;

Suda ezel fikri, ebed duygusu.

 

Kaçır beni ahenk, al beni birlik;

Artık barınamam gölge varlıkta.

Ver cüceye, onun olsun şairlik,

Şimdi gözüm, büyük sanatkarlıkta.

 

Öteler öteler, gayemin malı;

Mesafe ekinim, zaman madenim.

Gökte saman yolu benim olmalı;

Dipsizlik gölünde, inciler benim.

 

Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök!

Heybem hayat dolu, deste ve yumak.

Sen, bütün dalların birleştiği kök;

Biricik meselem, Sonsuza varmak...

 

 

bu şiiri çok hoşuma gider tavsiye ederim mutlaka oku

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Necip Fazıl Kısakürek türk edebiyatının gelmiş geçmiş en büyük şairlerindendir.Lise yıllarımda tanıdım usta şairimizi.Hayatını öğrendim.Yazdıklarını okudukça her dizeden ayrı bir tad alıyordum ve alıyorumda...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Destan

 

Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!

 

Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak:

Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden,

Çatırdılar geliyor karanlık kubbemizden,

Çekiyor tebeşirle yekun hattını afet;

Alevler içinde ev, üst katında ziyafet!

Durum diye bir laf var, buyrunuz size durum;

Bu toprak çirkef oldu, bu gökyüzü bodurum!

Bir şey koptu benden, şey, her şeyi tutan bir şey,

Benim adım bay Necip, babamınki Fazıl Bey;

Utanırdı burnunu göstermekten sütninem,

Kızımın gösterdiği, kefen bezine mahrem.

Ey tepetaklak ehram, başı üstünde bina;

Evde cinayet, tramvay arabasında zina!

Bir kitap sarayının bin dolusu iskambil;

Barajlar yıkan şarap, sebil üstüne sebil!

Ve ferman, kumardaki dört kıralın buyruğu;

Başkentler haritası, yerde sarhoş kusmuğu!

Geçenler geçti seni, uçtu pabucun dama,

Çatla Sodom-Gomore, patla Bizans ve Roma!

Öttür yem borusunu öttür, öttür, borazan!

Bitpazarında sattık, kalkamaz artık kazan!

Allahın on pulunu bakleye dursun on kul;

Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.

Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa;

Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa!

Kubur faresi hayat, meselesiz, gerçeksiz;

Heykel destek üstünde, benim ruhum desteksiz.

Siyaset kavas, ilim köle, sanat ihtilaç;

Serbest, verem ve sıtma; mahpus, gümrükte ilaç.

Bülbüllere emir var: Lisan öğren vakvaktan;

Bahset tarih, balığın tırmandığı kavaktan!

Bak, arslan hakikate, ispinoz kafesinde;

Tartılan vatana bak, dalkavuk kafesinde!

Mezarda kan terliyor babamın iskeleti?

Ne yaptık, ne yaptılar mukaddes emaneti?

Ah, küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap;

Bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkılap.

 

Necip Fazıl Kısakürek

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BEKLENEN

 

Ne hasta bekler sabahı,

Ne taze ölüyü mezar.

Ne de şeytan, bir günahı,

Seni beklediğim kadar.

 

Geçti istemem gelmeni,

Yokluğunda buldum seni;

Bırak vehmimde gölgeni,

Gelme, artık neye yarar?

 

Necip Fazıl Kısakürek

 

:clover:

 

KALDIRIMLAR

 

Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;

Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.

Yolumun karanlığa saplanan noktasında,

Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

 

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;

Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.

İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık.

Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

 

İçimde damla damla bir korku birikiyor;

Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...

Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;

Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler.

 

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;

Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.

Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;

Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

 

Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;

Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!

Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;

Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

 

Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;

İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.

Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;

Yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler.

 

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;

Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!

Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;

Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

 

Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;

Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.

Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir kuyuya,

Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi..

 

( En sevdiğim şiirlerinden biri )

 

:clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sakarya Türküsü

 

 

 

İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;

Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.

 

Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;

Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.

 

Herşey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;

Oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir.

 

Akışta demetlenmiş, büyük-küçük kâinat;

Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!

 

Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,

Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;

 

Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.

Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?

 

Rabb’im isterse, sular büklüm büklüm burulur,

Sırtına Sakarya'nın, Türk tarihi vurulur.

 

Eyvah eyvah, Sakarya’m, sana mı düştü bu yük?

Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava büyük! ..

 

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!

Bin bir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

 

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal;

Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal.

 

Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;

Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan;

 

Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu an;

Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!

 

Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;

Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?

 

Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;

Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?

 

Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?

Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!

 

Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;

Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

 

Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,

Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

 

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;

Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.

 

Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;

Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?

 

Kafdağı’nı assalar, belki çeker de bir kıl!

Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!

 

Sakarya, saf çocuğu, masum Anadolu'nun,

Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!

 

Sen ve ben, gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız;

Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!

 

Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;

Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!

 

Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;

Sen kıvrıl, ben gideyim, son Peygamber kılavuz!

 

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;

Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya! ..

 

Necip Fazıl Kısakürek

 

 

Rabbim mekanını cenet eylesin...

 

bu şiiri dinlesemde okusamda gözleim hep nemlenir...

 

böyle bi sayfayı açtıgı için arkadaşıma minnetdarım...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

veda

 

 

elimde,sukütun nabzını dinle

dinlede gönlümü alıver gitsin

saclarımdan tutup, kor gözlerinle

 

yaşlı gözlerime dalıver gitsin

yürü, gölgen seni ugurlamakta

küçülüp küçülüp kaybalan ırakta

yolu tam dönerken arkana bakta

köşde bir lahza kalıver gitsin

ümidim yılların seline düştü

saçının en titrek teline düştü

kuru bir yaprak gibi eline düştü

istersen rüzgara salıvere gitsin

 

 

n.f. kisakürek

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 6 ay sonra...

Şairler sultanı veya Üstad Necip Fazıl Kısakürek...

Şiir de birçok kimseler tarafından Türk şiiri'nin tek ismi olarak söylerler... Üstad'ın şiirleri gerçeten de mükemmeldir. fakat bu mükemmelliği ideolojilerine kurban etmek isteyen var! Aynı Nazım Hikmet'de olduğu gibi üstad da yaşadıkları dönemlerde bası insanlar tarafından ideoloji kurbanı olarak seçilmişlerdir. Şairlerin hepsinde kompleks vardır. hangisine sorsanız en büyük benim der. Necip Fazıl'da bu kibirlilik oldukça fazladır. Bunu fırsat bilen bir takım insanlar üstadı kullanmışlardır. Hatırlıyacaksınız Başbakanımız Necip Fazıl'ın bir şiirini okuduğunu için Hapishaneye girdi. Bir lise öğrencisi Nazım Hikmet'in şiirini okuduğu için yargılandı. Bunlar gündeme en çabuk gelen olaylar oldu. Bunlar yukarıda bahsettiğim bir takım insanların ideoloji sebeplerinden dolayı kabullenemediği bizim olan değerlere verdikleri cezalardır. Necip Fazıl'ın ölüm yıl dönümünde Eyüp mezarlığına ziyaretine gittim. Gitmez olaydım! Bir islami örgüt (İBDA-C) Slogonlar atarak eylem yapmaya başladılar. Yani ideoloji kurbanı ettiler! Arkadaşlar yazarlarımız, şairlerimiz bizimdir. Onların ideolojileri değil, yazdıkları gerekir. Belki bana sorarsınız ben şimdiden cevap vereyim. "Neden ideolojik şiirler yazdılar o zaman ?" Arkadaşlar bu sorunun cevabını çok kısa olarak kestirip atiyim. Çünkü yazmak zorundaydılar. Yazma sebeplerini yaşadıkları dönemleri okuyarak çok iyi şekilde anlayabilirsiniz. Bu dünya ya artık Yahya Kemal, Mehmet Akif, Nazım Hikmet, Necip Fazıl gelmez. Onların bizlere bıraktığı en büyük emanet yazı ve şiirleridir. Bizlere düşen en büyük görev o büyük insanları tanıtmak, unutturmamaktır.

Ve Necip Fazıl şiirlerinin yazılı olduğu şu sayfaya, o kişilere inat Nazım Hikmet'in güzel bir sözüyle nokta koyalım. "En güzel günlerimiz henüz yaşamadıklarımız." En güzel günlerinizi yaşamanız dileğiyle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

En iyi şairlerimizden biridir...

 

Üstad ile ilgili ne desem az...

 

 

GECEYE ŞİİR

 

 

 

Kalbim bir çiçektir, gündüzler ölgün;

 

Gelin, gelin, onu açın geceler!

 

Beni yadedermiş gibi, bütün gün

 

Ötün kulağımda, çın çın geceler!

 

 

 

Geceler çekmeyin benim için hüzün,

 

Gelin siz, ruhumu tenimden süzün;

 

Bırakın naşımı yerde gündüzün,

 

Gölgemi alın da kaçın geceler!

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Üstad bana göre ülkemizin yetiştirdiği en büyük şair,şairlerin şahı,bütün şiirlerini ayrı bir keyfle okurum.

 

 

Ve Gelir

 

Bu yurda her bela içinden gelir;

'Hep'leri hep, hiçin hiçinden gelir.

Gelemez bir ithal malidir akil,

Kaf dağından, Cinden, Macinden gelir.

Dünküne eş, bu gün küfür yobazı;

Bütün derdi festen, lap cinden gelir.

'Allah vardır! ' dersin; sorarlar: Niçin?

Sonra tokat, puta 'niçin' den gelir.

Benim nur mayama pislik atanlar,

Şeytan, senin büyük elcinden gelir!

Biricik selamet yolu tarihte,

'Sormayın, görmeyin, geçin! ' den gelir.

Genç Osman’ı lif lif yolan o güruh,

***** devşirmenin **********inden gelir.

Bir gün bu gidişle çatlarsa yürek,

Dile vurdukları perçinden gelir...

 

Necip Fazıl Kısakürek

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

En sevdiğim şiirlerinden biri....

 

YATTIGIM KAYA

 

Bu aksam o kadar durgunki sular

Gomul benim gibi kedere diyor

Icimde maziden kalma duygular

Agla geri gelmez gunlere diyor

 

Hey gonul gidenden umidini kes

Kacan bir hayale benziyor herkes

Sanki kulagima gaibten bir ses

Bulusmalar kaldi mahsere diyor

 

Enginden engine eserken ruzgar

Bende bir yolculuk heyecani var

Yattigim kayaya carpan dalgalar

Cikiver bir sonsuz sefere diyor.

 

Necip Fazıl KISAKÜREK

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

UTANSIN

 

Tohum saç, bitmezse toprak utansın!

Hedefe varmayan mızrak utansın!

 

Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!

Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!

 

Eski çınar şimdi noel ağacı;

Dallarda iğreti yaprak utansın!

 

Ustada kalırsa bu öksüz yapı,

Onu sürdürmeyen çırak utansın!

 

Ölümden ilerde varış dediğin,

Geride ne varsa bırak utansın!

 

Ey binbir tanede solmayan tek renk;

Bayraklaşamıyorsan bayrak utansın!

 

Necip Fazıl KISAKÜREK

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BAŞIBOŞ

 

 

 

Vatanımda sular akar, başıboş;

 

Herkes, birbirini kakar, başıboş.

 

 

 

Bozkırlardan topal bir tren geçer;

 

Çocuk, merkep, öküz bakar, başıboş.

 

 

 

Yanmaz da yürekler, güneşe atsan;

 

Bir kibrit, bir orman yakar, başıboş.

 

 

 

Tarih, kutuplara kaçmış bir fener,

 

Buz denizlerinde çakar başıboş.

 

 

 

Yirmi dokuz harfte sözde aydınlar,

 

Yafta yazar, isim takar, başıboş.

 

 

 

Allah'ım sen acı bu saf millete!

 

Akşam yatar, sabah kalkar, başıboş...

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

AYNALAR

 

Aynalar, bakmayın yüzüme dik dik;

İste yakalandık, kelepçelendik!

Çıktınız umulmaz anda karsıma,

Başımın tokmağı indi başıma.

 

Suratımda her suç bir ayrı imza,

Benmişim kendime en büyük ceza!

Ey dipsiz berraklık, ulvi mahkeme!

Acı, hapsettiğin sefil gölgeme!

 

Nur topu günlerin kanına girdim.

Kutsi emaneti yedim, bitirdim.

Doğmaz güneşlere bağlandı vade;

Dişlerinde, köpek nefsin, irade.

 

Günah, gunah, hasad yerinde demet;

Merhamet, sucumdan aşkın merhamet!

Olur mu, dünyaya indirsem kepenk:

Gözyaşı döksem, Nuh tufanına denk?

 

Çıkamam, aynalar, aynalar zindan.

Bakamam, aynada, aynada vicdan;

Beni beklemeyin, o bir hevesti;

Gelemem, aynalar yolumu kesti.

 

NECİP FAZIL KISAKÜREK

 

 

Ölünün Odası

 

Bir oda, yerde bir mum, perdeler indirilmiş;

Yerde çıplak bir gömlek, korkusundan dirilmiş.

Süt beyaz duvarlarda çivilerin gölgesi;

Artık ne bir çıtırdı, nede bir ayak sesi....

Yatıyor yatağında, dimdik, upuzun, ölü;

Üstü boynuna kadar bir çarşafla örtülü.

Bezin üstünde ayak parmaklarının izi;

Mum alevinden sarı, baygın ve donuk benzi.

Son nefesle göğsü boş, eli boş uzanmış yana;

Gözleri renkli bir cam, mıhlı ahzap tavana.

Sarkık dudaklarının ucunda bir iz var;

Küçük bir çizgi, küçük, titreyen bir an kadar.

Sarkık dudaklarında sılı titrek bir an;

Belliki birden bire gitmis çarpınamadan.

Bu benim kendi ölüm, bu benim kendi ölüm..

Bana geldiği zaman, böyle gelecek ölüm....

 

Necip Fazıl Kısakürek

 

:clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 ay sonra...

INANMAZ

"Ticaretin tum ziyan !"diye bir ses ruyada,

Mezarina birlikte girecek seyi kazan!

Seni gozleyen esya,bit pazari dunyada,

Patiska kefen,curuk tenesir,isli kazan!

 

Minarede"Olu var!"diye bir aci sala...

Er kisi niyetine saf saf namaz...Ne ala!

Boyledir de olume kimse inanmaz hala!..

Ne tabutu tasiyan,ne de topragi kazan..

 

 

AKIL

Akil,akil olsaydi ismi gonul olurdu;

Gonul gonlu bulsaydi,bozkirlar gul olurdu..(1980)

 

GUZEL SEY

Olum guzel sey,budur perde ardindan haber..

Hic guzel olmasaydi,olur muydu,peygamber?..

 

INSAN

Insan,bir mesut zalim,insan bir magrur cahil;

Tekne kirik,su azgin ve kayiplarda sahil...(1980)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

MUHASEBE

 

Ben artık ne şairim, ne fıkra muharriri!

Sadece beyni zonklayanlardan biri!

 

Bakmayın tozduğuma meşhur Babialide!

Bulmuşum rahatımı ben bir tesellide.

 

Fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası!

Bir vicdanın, bilemem, kaçtır hava parası?

 

Evet, kafam çatlıyor, güya ulvi hastalık;

Bendedir, duymadığı dertlerle kalabalık.

 

Büyük meydana düştüm, uçtu fildişi kulem;

Milyonlarca ayağın altında kaldı kellem.

 

Üstün çile, dev gibi geldi çattı birden! Tos!!

Sen cüce sanatkarlık, sana büsbütün paydos!

 

Cemiyet, ah cemiyet, yok edilen ruhiyle;

Ve cemiyet, cemiyet, yok edilen güruhiyle...

 

Çok var ki, bu hınç bende fikirdir, fikirse hınç!

Genç adam, al silahı; iman tılsımlı kılınç!

 

İşte bütün meselem, her meselenın başı,

Ben bir genç arıyorum, gençlikle köprübaşı!

 

Tırnağı en yırtıcı hayvanın pencesinden,

Daha keskin eliyle, başını ensesinden,

 

Ayırıp o genç adam, uzansa yatağına;

Yerleştirse başını, iki diz kapağına;

 

Soruverse: Ben neyim ve bu hal neyin nesi?

Yetiş, yetiş, hey sonsuz varlık muhasebesi!

 

Dışımda bir dünya var, zıpzıp gibi küçülen,

İçimde homurtular, inanma diye gülen...

 

İnanmıyorum, bana öğretilen tarihe!

Sebep ne, mezardansa bu hayatı tercihe?

 

Üç katlı ahşap evin her katı ayrı alem!

Üst kat: Elinde tespih, ağlıyor babaannem,

 

Orta kat: (Mavs) oynayan annem ve aşıkları,

Alt kat: Kızkardeşimin (Tamtam) da çığlıkları;

 

Bir kurtlu peynir gibi, ortasından kestiğim;

Buyrun ve maktaından seyredin, işte evim!

 

Bu ne hazin ağaçtır, bütün ufkumu tutmuş!

Koku iffet, dalları taklit, meyvesi fuhuş...

 

Rahminde cemiyetin, ben doğum sancısıyım!

Mukaddes emanetin dönmez davacısıyım!

 

Zamanı kokutanlar mürteci diyor bana;

Yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana.

 

Zaman, korkunç daire; ilk ve son nokta nerde?

Bazı geriden gelen, yüzbin devir ilerde!

 

Yeter senden çektiğim, ey tersi dönmüş ahmak!

Bir saman kağıdından, bütün iş kopya almak;

 

Ve sonra kelimeler; kutlu, mutlu, ulusal.

Mavalları bastırdı devrim isimli masal.

 

Yeni çirkine mahkum, eskisi güzellerin;

Allah kuluna hakim, kulları heykellerin!

 

Buluştururlar bizi, elbet bir gün hesapta;

Lafını çok dinledik, şimdi iş inkilapta!

 

Bekleyin, görecektir, duranlar yürüyeni!

Sabredin, gelecektir, solmaz, pörsümez Yeni!

 

Karayel, bir kıvılcım; simsiyah oldu ocak!

Gün doğmakta, anneler ne zaman doğuracak?

 

NECİP FAZIL KISAKÜREK

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

Anneme Mektup

 

Ben bu gurbet ile düştüm düşeli,

Her gün biraz daha süzülmekteyim.

Her gece, içinde mermer döşeli,

Bir soğuk yatakta büzülmekteyim.

Böylece bir lâhza kaldığım zaman,

Geceyi koynuma aldığım zaman,

Gözlerim kapanıp daldığım zaman,

Yeniden yollara düzülmekteyim.

Son günüm yaklaştı görünesiye,

Kalmadı bir adım yol ileriye;

Yüzünü görmeden ölürsem diye,

Üzülmekteyim ben, üzülmekteyim

 

Necip Fazıl Kısakürek

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

YOLCULUK

 

Yolculuk, her zaman düşündüm onu;

İçimde bu azgın davet ne demek?

Oraya, nerdeyse güneşin sonu,

Uçmak, kayıp gitmek, kaçıp dönmemek.

 

Altımdan kaydırdı bir el minderi;

Herkes yatağında, ben ayaktayım.

Bir gece, rüyada gördüğüm yeri,

Gözlerim yumulu, aramaktayım.

 

Beni çağırmakta yabancı dostlar;

Bu dostlar ne güzel, dilsiz ve adsız.

Eski evde, şimdi bir başka ev var:

Avlusu karanlık, suları tadsız.

 

Her akşam, aynı yer, aynı saatte,

Güneşten eşyama düşen bir çubuk;

Yangın varmış gibi yukarı katta,

Arkamdan gel diyor, sessiz ve çabuk!

 

Başım, artık onu taşımak ne zor!

Başım, günden güne kayıtsız bana.

Dalında bir yaprak gibi dönüyor,

Acı rüzgarların çektiği yana...

 

NECİP FAZIL KISAKÜREK

 

 

AKIL

Akıl akıl olsaydı adı gönül olurdu

Gönül gönlü bulsaydı bozkırlar gül olurdu..

 

NECİP FAZIL KISAKÜREK

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 9 ay sonra...

Çile

 

Gâiblerden bir ses geldi: Bu adam,

Gezdirsin boşluğu ense kökünde!

Ve uçtu tepemden birdenbire dam;

Gök devrildi, künde üstüne künde...

 

Pencereye koştum: Kızıl kıyamet!

Dediklerin çıktı, ihtiyar bacı!

Sonsuzluk, elinde bir mavi tülbent,

Ok çekti yukardan, üstüme avcı.

 

Ateşten zehrini tattım bu okun.

Bir anda kül etti can elmasımı.

Sanki burnum, değdi burnuna (yok) un,

Kustum, öz ağzımdan kafatasımı.

 

Bir bardak su gibi çalkandı dünya;

Söndü istikamet, yıkıldı boşluk.

Al sana hakikat, al sana rüya!

İşte akıllılık, işte sarhoşluk!

 

Ensemin örsünde bir demir balyoz,

Kapandım yatağa son çare diye.

Bir kanlı şafakta, bana çil horoz,

Yepyeni bir dünya etti hediye.

 

Bu nasıl bir dünya hikâyesi zor;

Mekânı bir satıh, zamanı vehim.

Bütün bir kâinat muşamba dekor,

Bütün bir insanlık yalana teslim.

 

Nesin sen, hakikat olsan da çekil!

Yetiş körlük, yetiş, takma gözde cam!

Otursun yerine bende her şekil;

Vatanım, sevgilim, dostum ve hocam!

 

Aylarca gezindim, yıkık ve şaşkın,

Benliğim bir kazan ve aklım kepçe.

Deliler köyünden bir menzil aşkın,

Her fikir içimde bir çift kelepçe.

 

Niçin küçülüyor eşya uzakta?

Gözsüz görüyorum rüyada, nasıl?

Zamanın raksı ne, bir yuvarlakta?

Sonum varmış, onu öğrensem asıl?

 

Bir fikir ki, sıcak yarada kezzap,

Bir fikir ki, beyin zarında sülük.

Selâm, selâm sana haşmetli azap;

Yandıkça gelişen tılsımlı kütük.

 

Yalvardım: Gösterin bilmeceme yol!

Ey yedinci kat gök, esrarını aç!

Annemin duası, düş de perde ol!

Bir asâ kes bana, ihtiyar ağaç!

 

Uyku, kaatillerin bile çeşmesi;

Yorgan, Allahsıza kadar sığınak.

Teselli pınarı, sabır memesi;

Size şerbet, bana kum dolu çanak.

 

Bu mu, rüyalarda içtiğim cinnet,

Sırrını ararken patlayan gülle?

Yeşil asmalarda depreniş, şehvet;

Karınca sarayı, kupkuru kelle...

 

Akrep, nokta nokta ruhumu sokmuş,

Mevsimden mevsime girdim böylece.

Gördüm ki, ateşte, cımbızda yokmuş,

Fikir çilesinden büyük işkence.

 

Evet, her şey bende bir gizli düğüm;

Ne ölüm terleri döktüm, nelerden!

Dibi yok göklerden yeter ürktüğüm,

Yetişir çektiğim mesafelerden!

 

Ufuk bir tilkidir, kaçak ve kurnaz;

Yollar bir yumaktır, uzun, dolaşık.

Her gece rüyamı yazan sihirbaz,

Tutuyor önümde bir mavi ışık.

 

Büyücü, büyücü ne bana hıncın?

Bu kükürtlü duman, nedir inimde?

Camdan keskin, kıldan ince kılıcın,

Bir zehirli kıymık gibi, beynimde.

 

Lûgat, bir isim ver bana halimden;

Herkesin bildiği dilden bir isim!

Eski esvaplarım, tutun elimden;

Aynalar, söyleyin bana, ben kimim?

 

Söyleyin, söyleyin, ben miyim yoksa,

Arzı boynuzunda taşıyan öküz?

Belâ mimarının seçtiği arsa;

Hayattan muhacir, eşyadan öksüz?

 

Ben ki, toz kanatlı bir kelebeğim,

Minicik gövdeme yüklü Kafdağı,

Bir zerreciğim ki, Arş'a gebeyim,

Dev sancılarımın budur kaynağı!

 

Ne yalanlarda var, ne hakikatta,

Gözümü yumdukça gördüğüm nakış.

Boşuna gezmişim, yok tabiatta,

İçimdeki kadar iniş ve çıkış.

 

Gece bir hendeğe düşercesine,

Birden kucağına düştüm gerçeğin.

Sanki erdim çetin bilmecesine,

Hem geçmiş zamanın, hem geleceğin.

 

Açıl susam açıl! Açıldı kapı;

Atlas sedirinde mâverâ dede.

Yandı sırça saray, ilâhî yapı,

Binbir âvizeyle uçsuz maddede.

 

Atomlarda cümbüş, donanma, şenlik;

Ve çevre çevre nur, çevre çevre nur.

İçiçe mimarî, içiçe benlik;

Bildim seni ey Rab, bilinmez meşhur!

 

Nizam köpürüyor, med vakti deniz;

Nizam köpürüyor, ta çenemde su.

Suda bir gizli yol, pırıltılı iz;

Suda ezel fikri, ebed duygusu.

 

Kaçır beni âhenk, al beni birlik;

Artık barınamam gölge varlıkta.

Ver cüceye, onun olsun şairlik,

Şimdi gözüm, büyük sanatkârlıkta.

 

Öteler öteler, gayemin malı;

Mesafe ekinim, zaman madenim.

Gökte saman yolu benim olmalı;

Dipsizlik gölünde, inciler benim.

 

Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök!

Heybem hayat dolu, deste ve yumak.

Sen, bütün dalların birleştiği kök;

Biricik meselem, Sonsuza varmak...

(1939)

 

Necip Fazıl Kısakürek

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 yıl sonra...

KARACAAHMET

 

Deryada sonsuzluğu zikretmeye ne zahmet!

Al sana, derya gibi sonsuz Karacaahmet!

 

Göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde;

Ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde?

 

Mezar, mezar, zıtların kenetlendiği nokta;

Mezar, mezar, varlığa yol veren geçit, yokta...

 

Onda sırların sırrı: Bulmak için kaybetmek.

Parmakların saydığı ne varsa hep tüketmek.

 

Varmak o iklime ki, uğramaz ihtiyarlık;

Ebedi gençliğin taht kurduğu yer, mezarlık.

 

Ebedi gençlik ölüm, desem kimse inanmaz;

Taş ihtiyarlar, servi çürür, ölüm yıpranmaz.

 

Karacaahmet bana neler söylüyor, neler!

Diyor ki, viran olmaz tek bucak, viraneler,

 

Zaman deli gömleği, onu yırtan da ölüm;

Ölümde yekpare an, ne kesiklik, ne bölüm...

 

Hep olmadan hiç olmaz, hiçin ötesinde hep;

Bu mu dersin, taşlarda donmuş sukuta sebep?

 

Kavuklu, başörtülü, fesli, başacık taşlar;

Taşlara yaslanmış da küflü kemikten başlar,

 

Kum dolu gözleriyle süzüyor insanları;

Süzüyor, sahi diye toprağa basanları.

 

Onlar ki, her nefeste habersiz öldüğünden,

Gülüp oynamaktalar, gelir gibi düğünden.

 

Onlar ki, sıfırlarda rakamları bulmuşlar,

Fikirden kurtularak, ölümden kurtulmuşlar.

 

Söyle Karacaahmet, bu ne acıklı talih!

Taşlarına kapanmış, ağlıyor koca tarih!

 

Necip Fazıl Kısakürek

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 5 ay sonra...
090526011844190540c.jpg

 

 

Çile’nın şairi 105 yaşında

 

‘Kaldırımlar’ ile şiirin doruklarından birini resmeden büyük şair,

 

105 yıl önce bugün doğmuştu. Necip Fazıl Kısakürek, şiir ve düşünceleriyle hala yaşıyor.

TÜRK şiirinin büyük ustası105 yıl önce bugün, yani 26 Mayıs 1904’te doğmuştu.

 

Şairane hayatı, dizeleri kadar hayranlıkla izlenmiş, karizması, düşünceleri ve ifadedeki kıvraklığı da, kitleler üzerinde en

 

az şiirleri kadar etkili olmuştur.

 

Şu günlerde yurdun dört bir yanında anma toplantıları tertip edilen Necip Fazıl’ı, 25 Mayıs 1983’te ebediyete uğurlamıştık.

 

Reddettiği ilk dönem şiirleri ile hala çok okunan şair, Türk şiirinin zirvesi olarak hala dimdik ayaktadır.

 

Büyük şairi, 105. doğum gününde Türk edebiyatının önemli isimlerine, şairlere, akademisyenlere

 

ve fikir mirasını yaşatmaya çalışan, bunu eserlerinin yayımını sürdürerek yapan oğlu Mehmet Kısakürek’e sorduk.

 

HECENİN ŞEHİRLİSİ

 

RASİM ÖZDENÖREN: Üstad, günümüzde de sevilerek okunuyor, mirası sürdürülüyor.

 

Ancak onun şiiri ve düşüncesinin değeri ile, söylediklerinin günümüze etkisi farklı şeyler.

 

Fikriyatı ıslam çizgisine yakınlığı itibariyle, takdir görüyor.

 

Şiiri de öyle. Ancak şiir günümüzde onun gibi mi yazılmalı, düşünceleri bire bir günümüz meselelerine uyarlanmalı mı ?

 

Bunlar farklı şeyler. Türk şiirinde ilk kez onun dizeleri hece veznine şehirli özellik kazandırdı.

 

DİZELERİ HALA YAŞIYOR

 

AHMET OKTAY: Necip Fazıl, Türk şiirinin en önemli isimlerinden biriydi. Şiiri hala sevilerek okunuyor.

 

Düşünceleri de onun çizgisine yakın çevreler tarafından elbette sürdürülüyordur.

 

Günümüzdeki dergilere dikkat edersek yeni kuşak şairlerin onun gibi şiir yazmadığını görüyoruz.

 

Ancak, kendisinin sağlığında reddettiği şiirlerinin bile günümüzde yeni kuşaklar tarafından sevilerek okunması,

 

onun şair olarak gücünü kanıtlıyor.

 

DAHA ÇOK OKUNUYOR

 

HAYDAR ERGÜLEN: Necip Fazıl’ın öneminin giderek artığına tanık oluyoruz.

 

Çünkü onun bohem dönemlerinde yazdığı şiirler daima okunurken daha sonra ‘üstad’ olarak nitelendirildiği yıllar,

 

sadece onun ideolojisine inananlarca benimsenmişti.

 

Nazım Hikmet de öyleydi. Yıllarca kendi fikrinde olanlarca okundu. Şimdi ise bu anlayış aşılıyor.

 

İki şairin bütün şiirleri geniş kitlelerce kabul görülüyor ve okunuyor.

 

Bu bağlamda bu iki büyük ve bilge şairin kader birliğinden de söz edilebilir.

 

Artık günümüzde bu şairlerin kadri kıymeti daha çok biliniyor.

 

MAVERANIN ŞAİRİ

 

BEŞİR AYVAZOĞLU: Şüphesiz Necip Fazıl, Türk şiirinin ve düşüncesinin dönüm noktalarından,

 

yol ayrımlarından biridir. Onsuz bir Türk şiiri düşünmek mümkün değildir.

 

O, şiirin maverayla ilişkisini kuran en büyük isimdir. Halen en çok okunan şairlerimizin başında gelmektedir.

 

ŞAİRLERİN SULTANI

 

TURAN KARATAŞ: Hafızamı yokladığımda, dilime en kolay ve hemencecik geliveren dizeler Necip Fazıl’a ait.

 

Demek ki bir neslin şiiri tanımasında, sevmesinde ve estetize olmasında Necip Fazıl’ın büyük emeği geçmiş.

 

Bugün öğrencilerimin okuduğu şiir kitaplarının başında ‘Çile’ var.

 

Yani Üstad’ın eserinin kıymetinde bir eksilme yok; demek ki ona láyık görülen ‘Şairler Sultanı’ unvanı boşuna değilmiş.

 

Kim ne derse desin, Cumhuriyet Sonrası Türk şiirinden iki isim sorulsa biri mutlaka Necip Fazıl’dır.

 

Ama birinci, ama ikinci.

 

 

İKTİDAR SAHİPLERİ’ İLGİSİZ

 

MEHMET KISAKÜREK: Necip Fazıl’ın ideali, merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a ve bugünün iktidar makamının

 

siyasi aktörlerine kadar, Cumhuriyet sonrası yetişen bütün nesilleri yönlendirici ve besleyici niteliktedir.

 

Ancak, genç nesiller üzerindeki tesiri giderek artmasına rağmen, kültürel, sosyal

 

ve en önemlisi siyasi alanda iktidar sahibi olanlar, Üstadları’nın, beklediği alakayı göstermekte iktidarsız kalmaktadırlar.

 

İsterdik ki gücü elinde bulunduranlar, büyük hizmetleri geçmiş şair ve fikir adamımıza sahip çıksınlar.

 

ŞİİRİMİZİN KURUCULARINDAN

 

METİN CELAL: Necip Fazıl çağdaş Türk şiirinin kurucu şairlerindendir.

 

Hece ile yazımda önemli bir devrim gerçekleştirmiş. işlediği konularla ilgi çekmiştir.

 

Kaldırımlar şiiri hala dillerdedir. Hem şiiriyle hem de görüşleriyle günümüz şairlerinin bir bölümünü de etkilemiştir.

 

Günümüz şiirinin muhafazakar, maneviyatçı kanadı üzerinde etkisi büyüktür.

 

Necip Fazıl Kısakürek her zaman okunan, sevilen şairlerden... Kitapları bugün de okuyucu ile buluşuyor, çok okunuyor.

SONER CAN

 

O DAiMA BiR iDOL

 

HİLMİ YAVUZ: Bazı şairler eserleriyle fikirleriyle kült haline gelmiştir. Necip Fazıl Kısakürek de bu şairlerden biriydi.

 

Onun gibi şairlerin karizması asla kaybolmaz. Şiir artık onun yazdığı gibi yazılmıyor.

 

Tarzı tekrar edilmese de, eğer şiir sözkonusu ise onu sevenlerin gözünde o hep bir idol olarak kalacaktır.

 

~~~~

 

Örümcek Ağı

Duvara bir titiz örümcek gibi

 

Ince derdlerimle işledim bir ağ

 

Ruhum, gün doğunca sönecek gibi

 

Şimdiden ediyor hayata veda

 

Kalbim yırtılıyor her nefesinde,

 

Kulağım ruhumun kanat sesinde,

 

Eserim duvarın bir köşesinde,

 

Çikamaz göğsümden başka bir seda.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.