Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Sana şiirler okuyacağım, gitme

Güneşler doğacak yalnızlığımdan

Sana bir ışık getireceğim

Büyük aydınlığımdan

Sana bir dolu umut getireceğim

Küçük ellerine sığmayacak

Sana Afrika gecelerini getireceğim

Sımsıcak...

Sana çiçekler getireceğim

Bozulmuş güz bahçelerinden

Sana bir serinlik getireceğim

Yağmur tanelerinden...

Sana avuç avuç yıldız getireceğim

Güneşimden başka

Sana engin denizlerin maviliğini getireceğim

Köpük köpük dalga dalga

Sana bir rüzgar getireceğim

Dağlardan, tepelerden

Gitme, sana zamanı getireceğim

Zamanın bittiği yerden...

 

 

Ümit Yaşar OĞUZCAN

 

:clover:

  • Cevaplar 584
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:
2_584_yo2COzpIvh.jpg

 

Anne bana daha iyi bir yalan bul!

Kendimi avutmaya gücüm yok artık

Kendimi sırtımda taşımaktan yoruldum,

Anahtarı kırılmış kapı gibiyim...

Kilitliyim üstelik, kimsesizin biriyim,

Suya atılmış buz parçası gibiyim...

Vakitsiz bir yağmurum,

Bir gün bir yerde apansız dinebilirim...

Anne beni bu kez doğurma bir daha!... alıntı

 

teşekkür ederim ablacım :clover: çaresizlik çok başka bişey :(

Gönderi tarihi:
3boyut03po1.jpg

 

KUM

 

Sen kum nedir bilmezsin

Deniz görmedin ki.

Yum gözlerini zamanı düşün,

Deniz bir gözünde

Kum bir gözündedir.

 

Sen taş nedir bilmezsin

Dağa çıkmadın ki.

Yürü ufuklara doğru,

Dağ bir ayağında

Taş bir ayağındadır.

 

Sen kül nedir bilmezsin

Ateş yakmadın ki,

Uzat ellerini gökyüzüne,

Ateş bir elinde

Kül bir elindedir.

 

Sen kan nedir bilmezsin

Ölmedin, öldürmedin ki.

Yat toprağa boylu boyunca,

Ölüm bir yanında

Kan bir yanındadır.

 

Sen aşk nedir bilmezsin

Beni sevmedin ki.

Ağla, ağlayabildigin kadar,

Bütün güzellikler sende

Aşk bendedir.

 

nasılsın şiir dostum..? :):clover:

 

yazan şahıs sevdiğine bayağı bir sert dalmış yaa :) tabi herkesin düşüncesine saygımız var :clover:

iyiyim diloş umarım sende iyisindir, buraya gelmen unutulmamak güzel :clover:

Gönderi tarihi:

Sana şiirler okuyacağım, gitme

Güneşler doğacak yalnızlığımdan

Sana bir ışık getireceğim

Büyük aydınlığımdan

Sana bir dolu umut getireceğim

Küçük ellerine sığmayacak

Sana Afrika gecelerini getireceğim

Sımsıcak...

Sana çiçekler getireceğim

Bozulmuş güz bahçelerinden

Sana bir serinlik getireceğim

Yağmur tanelerinden...

Sana avuç avuç yıldız getireceğim

Güneşimden başka

Sana engin denizlerin maviliğini getireceğim

Köpük köpük dalga dalga

Sana bir rüzgar getireceğim

Dağlardan, tepelerden

Gitme, sana zamanı getireceğim

Zamanın bittiği yerden...

 

 

Ümit Yaşar OĞUZCAN

 

:clover:

 

biliyormusun, bilmiyorum ama ben bu adamın şiirlerine bayılıyorum nati :clover:

sende güzel bir tane seçmişsin teşekkür ederim :clover:

Gönderi tarihi:

Yiğit harmanları, yığınaklar,

Kurulmuş çetin dağlarında vatanların.

Dize getirilmiş haydutlar,

Hayınlar, amana gelmiş,

Yetim hakkı sorulmuş,

Hesap görülmüş.

Demdir bu...

 

Demdir,

Derya dibinde yangınlar,

Kan kesmiş ovalar üstünde MAYIS...

Uçmuş, bir kuştüyü hafifliğinde,

Çelik kadavrası korugan'ların.

Ölünmüş, canım,ölünmüş

Murad alınmış...

 

Gelgelelim,

Beter, bize kısmetmiş.

Ölüm, böyle altı okka koymaz adama,

Susmak ve beklemek, müthiş

Genciz, namlu gibi,

Ve çatal yürek,

Barışa, bayrama hasret

Uykulara, derin, kaygısız, rahat,

Otuziki dişimizle gülmeğe,

Kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri,

Asıl, bizim aramızda güzeldir hasret

Ve asıl biz biliriz kederi.

 

İçim, bir suskunsa tekin mi ola?

O Malta bıçağı,kınsız,uyanık,

Ve genç bir mısradır

Filinta endam...

Neden, neden alnındaki yıkkınlık,

Bakışlarındaki öldüren buğu?

Kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri...

Nasıl da almış aklımı,

Sürmüş, filiz vermiş içimde sevdan,

Dost, düşman söz eder kendi kavlince,

Kınanmak, yiğit başına.

Bu, ne ayıp, ne de yasak,

Öylece bir gerçek, kendi halinde,

Belki, yaşamama sebep...

 

Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.

Hani, kurşun sıksan geçmez geceden,

Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık...

Ve zehir zıkkım sigaram.

Gene bir cehennem var yastığımda,

Gel artık...

 

 

Ahmed ARİF

Gönderi tarihi:

Umarsız yolların düş sakinleri

Çınar altı konaklar her bahar vakti

Sönmüş yıldızları fırsat bilip

Dertleşirler meltem rüzgarları gibi

İçimde kilometrelerce üzgün düşler

Hasat zamanını hasretle bekler

Belki de canımdaki acı bu

Söz ister her akşam kalbim seni ister

Boşluğunu dolduramaz hiçbir saadet

Yıldıramaz beni kederlerim azıcık sabret

Ağlamak mı dersin yoksa gülmek mi

Göçüp gittiğimde kalbinde hep beni yad et

Kapımda soğuk ayaz akşamlar

Odamda sonbahar kokusu var

Yitirilmiş sessiz sedasız anlık duygular

Çalıyor bedenimden gel ruhumu sar

Ey gelmişine yandığım uçsuz bucaklar

Kim silebilir kaderimi şaşarım

Alt etmişim hayatımı dolar taşarım

Hani dilinin ucuna gelir takılır ya

Hani gözlerin bakmaya kıyamaz ya

İşte öyle bir adam yaşar sol yanımda

Kum saati gibi tükenen ömrümü

Sil baştan alıp geriye saramıyorum ki

Adı yok bu şiirin anlatamıyorum ki.

Gönderi tarihi:
Yiğit harmanları, yığınaklar,

Kurulmuş çetin dağlarında vatanların.

Dize getirilmiş haydutlar,

Hayınlar, amana gelmiş,

Yetim hakkı sorulmuş,

Hesap görülmüş.

Demdir bu...

 

Demdir,

Derya dibinde yangınlar,

Kan kesmiş ovalar üstünde MAYIS...

Uçmuş, bir kuştüyü hafifliğinde,

Çelik kadavrası korugan'ların.

Ölünmüş, canım,ölünmüş

Murad alınmış...

 

Gelgelelim,

Beter, bize kısmetmiş.

Ölüm, böyle altı okka koymaz adama,

Susmak ve beklemek, müthiş

Genciz, namlu gibi,

Ve çatal yürek,

Barışa, bayrama hasret

Uykulara, derin, kaygısız, rahat,

Otuziki dişimizle gülmeğe,

Kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri,

Asıl, bizim aramızda güzeldir hasret

Ve asıl biz biliriz kederi.

 

İçim, bir suskunsa tekin mi ola?

O Malta bıçağı,kınsız,uyanık,

Ve genç bir mısradır

Filinta endam...

Neden, neden alnındaki yıkkınlık,

Bakışlarındaki öldüren buğu?

Kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri...

Nasıl da almış aklımı,

Sürmüş, filiz vermiş içimde sevdan,

Dost, düşman söz eder kendi kavlince,

Kınanmak, yiğit başına.

Bu, ne ayıp, ne de yasak,

Öylece bir gerçek, kendi halinde,

Belki, yaşamama sebep...

 

Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.

Hani, kurşun sıksan geçmez geceden,

Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık...

Ve zehir zıkkım sigaram.

Gene bir cehennem var yastığımda,

Gel artık...

 

 

Ahmed ARİF

 

 

çok teşekkür ederim gecem :hug:

Gönderi tarihi:
Umarsız yolların düş sakinleri

Çınar altı konaklar her bahar vakti

Sönmüş yıldızları fırsat bilip

Dertleşirler meltem rüzgarları gibi

İçimde kilometrelerce üzgün düşler

Hasat zamanını hasretle bekler

Belki de canımdaki acı bu

Söz ister her akşam kalbim seni ister

Boşluğunu dolduramaz hiçbir saadet

Yıldıramaz beni kederlerim azıcık sabret

Ağlamak mı dersin yoksa gülmek mi

Göçüp gittiğimde kalbinde hep beni yad et

Kapımda soğuk ayaz akşamlar

Odamda sonbahar kokusu var

Yitirilmiş sessiz sedasız anlık duygular

Çalıyor bedenimden gel ruhumu sar

Ey gelmişine yandığım uçsuz bucaklar

Kim silebilir kaderimi şaşarım

Alt etmişim hayatımı dolar taşarım

Hani dilinin ucuna gelir takılır ya

Hani gözlerin bakmaya kıyamaz ya

İşte öyle bir adam yaşar sol yanımda

Kum saati gibi tükenen ömrümü

Sil baştan alıp geriye saramıyorum ki

Adı yok bu şiirin anlatamıyorum ki.

 

 

teşekkür ederim zeyynepp :clover: çok güzel bir şiir :hug:

Gönderi tarihi:

Biraz uzun ama güzel.. :) ister oku ister dinle

 

ARAZ

"Yalnizim çünkü sen varsin"

 

"gel" desen gelirdim

gittigin uzakta bendim

dag gibi bir ihanetten düstüm

bu kendime son gelisim

 

ölümbaz öpüsler kusuyorum ceplerime

kendimi suçüstü yakaliyorum

ve kentsizligimin isimsizligini

Araz'a uyak düsüyorum

gözlerime senden düsler sürüyorum

islak bileklerim kan bayramina yatiyor

bana en büyük tehdit yine ben oluyorum

sonra bir duraga yaslaniyorum

sonra bir kente

ve sen gidiyorsun

ben kaniyorum

diyorlar ki "kendini dinleme hiçbir sey söylemiyorsun"

oysa "gel" desen gelirdim biliyorsun

 

yorgun Haliç'e biraz inat

biraz ihanet birakiyorum

ellerinden bir tedirginligi bir tehdidi avuçluyorum

aklima düsüyorsun

düsüyorum

düsünce

üsüyorum

azgin hüzünlerle körlügüme göçüyorum

ayriligin saati kaç geçiyor bilmiyorum

yalanlarimla bir hiçlikteyim

beni içinden kaç

 

bu kentte her yagmur kendini aglar

aklima düssen yalnizlik oluyorum

agzimdaki uykudan öpmüyorsun nicedir

nerde kimi üsüyorsun

artik kendini yakan bir atesim

kendimize birbirimizden düsler yapamiyoruz

simdi bos duraklara yaslaniyorum

bos kentlere

oysa "gel" desen gelecektim

 

gün düslerime dönüslerimde

bakisin içiyor beni gözlerimden

gövdemi düsürüyorum güz yavrusu duraklara

uzakligina uzaniyorum

sevdigin sonbahar geçiyor üstümden

ama artik hiçbir gögü içmiyorsun dudaklarimdan

yikiliyorum sarkilara

"kimseler biliyor"

yalnizlik dostumdu

simdi korkum oluyor

oysa "gel" desen gelecektim

 

artik her sey kimiltisiz bir geceye dönüsüyor

güz artigi saçlarimda oynasan sensizlik

göz karana yenik düsüyor en korkak yanlarimdan

kendimi yitirdikçe sana gidiyorum

göbek çukurumda sobelere karanlik uyutuyorum

düs saticisi ispiyoncu bir ihtiyarin insafina kaliyorum

uysal yalnizliklar satin aliyorum

gülüsümle ödeyerek

ve içimde yalanci bir katil tasiyorum

yeni utançlar biriktiriyorum eski günahlarima

cüzamli ruhlar cehennemine gidiyorum ben

kirli sözlerimi temize çekme

oysa "gel" desen gelecektim

 

gözlerim ihanete ihbar tasiyor

kuskulu bir cinayeti fisildiyor kaslarina

sözü namluna sürmelisin simdi

en yarali yanimdan vurmalisin beni

çünkü uçmak düsmeyi göze almaktir

 

avlunda biraktigim az kullanilmis intiharlari deniyorum

ne vakit nikotinli ellerinden yola çiksam

sususuna kan döküyor gözlerim

sen gözüne çig kaçti saniyorsun

oysa bilmelisin Araz'im

kimsenin içi görünmez

ve hiç bulamadiklarini

asla yitiremezsin

bak simdi aramizda sessiz kaliyor

söylenecek bütün sözler

 

her sabah aksam oluyorsun

alnindan ellerine damliyorsun

yüzündeki yagmurla iniyorsun kente

içine dert oluyorsun kentin

disina yagmur

yüreginde dagiliyor kristal sehirler

duvarlarin kan öksürüyor

ve sen

baskalarinin gözlerini

yüzümde aramamayi ögreniyorsun

beni bir duraga yasliyorsun

beni bir kente

gidiyorsun

oysa "gel" desen gelecektim

 

susmak en inatçisi olmaktir yalnizligin

en susmakta neydi öyle

sen en dinlerken

biliyorum Araz'im

insan kendini bulmamali, hep aramali

gittigin yerden basliyorum öyleyse

gece cinnetlerimi de alip yanima

 

denize bakmayi bilmeyenler

bir gün mutlaka bogulur

iste bundandir gözlerinden kaçislarim

 

siz hiç yar saçinin bir telinden kendinize gurbet yaptiniz mi

 

ben simdi gurbetim

içimde tasiyorum

heba olsa da senlerce yilim

oysa "gel" desen gelecektim

 

ömrümden düsürdügüm sol anahtarlarina takiliyorum hep

ve hayat yüklü kamyonlar geçiyor üstümden

sairler ölüdür derler

inanmiyorum

 

 

en karanlik ceketimi giyiyordum

isiga kördüm çünkü

simdi ise günese ilerliyorum

dirilmek için

 

kimligi paslaniyor eski bir anarsistin

gecenin kör gözünden utaniyorum

hadi bana en militan kelimelerle saldir

batir içime cümlelerini

beyhude bir dehset birak

hak ediyorum

 

gizlilikten ölmek üzere olan bir akrep siziyor içime

can kaybindan ölüyorum

cenazemde namaz kilacagim

zan altindayim

yalanima inaniyorum

 

yorgun söylentiler kaniyor solgun yaralarimdan

kirilir mi bilmem hüznümde tasidigim kin

kinim kendime

sususum sana

küsüsüm tüm dünyaya

 

üstü kalsin ihanetimin

"gel" desen gelecektim

 

yine bir tren geçiyor içimden

sen kesiliyorum gülüsümün karsiligi

saçlarin bir rüzgarin öyküsünü tasiyor

görmüyorum söylemiyorsun kiriliyorum

hiçligimin etleri yolunuyor sizofrenik bir gecede

sana bir öykü çikariyorum agzimdan

süsle beni ey ask

geçtigin yerleri öpüyorum

 

yarisi yanik bir askin küllerini tasiyorum

dislerindeki nikotin tadi terkimde

sirenler ve ates hatlari içip

sesini peydahliyorum kendimden ve kentimden

islak ceplerimi buluyorum el yordamiyla

yasadisiyim

tutukla beni gözlerimden

 

kalemim bitti yitirdi siirini suur

öldü kanimdaki mürekkep baligi

solumdaki sise intihar etti intiharlar

bir aski kaça katlayabilirdi ki ezik bir yürek

yasamak için geç bir zaman

ölmek için ise erken

 

çok davullu bir senfoni sürçüyor

dikis tutmaz ayriligimda

kirpiginden yapilma bir daragacina

geceyi asiyorum

yoksun

bu yagmurlar islatmiyor beni

bir duraga yaslaniyorum sensiz

gidisinin en sessiz harfinden yirtiliyorum

"gel" desen gelecektim oysa

 

kulaklarimdan bordo denizler dökülüyor

simdi herkes biraz sen biraz aci

gögsümde bir vagon

gizli sözler batiyor

firtinalar çikiyor üstüme

 

sakagimda

intihar acemisi bir sairin

delilik provalari

arkandan uluyan kapilardan

söküyorum kokunu

yoklugunu kokluyorum

yoklugunu yokluyorum

 

çöz gözlerimi senden hadi

ücranda yak bakisimi

gözlerine bekçi sevdam

dünden ve senden kalmayim

 

içine her düsen

kendi kesfi saniyor seni

oysa sen

melekleri bile kiskandiracak kadar kendinsin

ve kendini acitmak istiyorsun

ama güller kendine batamaz

bilmiyor musun

"gel" mi diyorsun

 

herkes kendi gördügüne bakar

peki hayatin rüzgarinda kime yelkeniz

kipirdamadan duramayiz bir ask boyu

hadi en kanadigimiz yerden susalim

"gel" desen gelirdim

"git" dedin ve gittin

 

Aska...

Rüzgara...

Ayriliga...

Zamana...

 

eyvallah...

 

Yazan : kahraman tazeoglu

Gönderi tarihi:

eflatun gözlerin olduğunu bilmiyordum

 

gece yarısını yaşamaktan yorgunum

 

ayazın avucunda unutmuştun ellerini

önünden geçtiğim halde beni tanımadın

ben değiştim biliyorum hem sakal bıraktım

şiirlerim kül rengi kumrular gibi uçuşuyorlar

bakır çalığı göklere katiyyen tahammülüm yok

hele paris’in gökleri aklımı başımdan alıyor

bana seni senden evvelki poitiers’li kızı

hatırlatıyor

 

ayazın avucunda unutmuştun ellerini

 

karanlığın arkasında kıvılcım gözlü orospular

gölgelerine yaslanmış evliya gibi bekliyorlar

 

ışıklar kırmızı yandığı zaman duracaksın

 

ben değiştim biliyorum hem sakal bıraktım

soğuk gözlerinde buğulanmıştı ölsen tanıyamazdın

hatta ricardo bile hani vatansız ricardo

burnumun dibinden geçti geçen gün beni tanıyamadı

oysa au vieux chatalet’de akşam sabah beraberdik

üçümüz viyana kahvesi ve sıcak rom içerdik

üstelik o krapfen severdi güzel olurmuş rivayet

neden ve nasıl sevdiğini anlayamadım gitti

 

yalnızlıktan da kurtulup yalnız kalmak isterim

 

montmarte metrosu civarında seni gözden kaybettim

o zenci yine arkanda mıydı hiç dikkat etmedim

ağzında yoksul bir ıslık ıslak bir cigara gibi

sidney bichet’nin caz havalarını çiğneyip tüküren

o saklasın varsın seni sevdigini biliyorum ben

yüzünün renginden geliyor bütün üzüntüsü

 

bir gazete aldım ama evde okuyacağım

 

kahvelerden birine girip bir grog ısmarlasam

seni öldürmek için çareler tasarlasam

sükut bembeyaz buz tutsa bıyıklarımda

ve türküm kaybolsa sessizliğin hırçın türküsü

ve ben unutulsam yazdığım şiirler

senin için yazdıklarım herkes için yazdıklarım

eski padişahlar gibi unutulsa birer birer

ve ben seni unutsam hiç hatırlamasam

ellerim oldum olasıya seni unutsalar

 

yarı gecenin içinden bir zenci sütbeyaz bakıyor

rue lafatette’de dünden bugüne geçiyorum

eflatun gözlerini bir grog kadehinde unuttum

 

Atilla İlhan

Gönderi tarihi:

Yüregimdeki çocuk

 

Yüregimde bir çocuk

Sevinçle hüznü

Bir arada yaşıyor

Bir elinde umut çiçekleri

Digerinde mutsuzluk dikenleri...

 

Yüregimdeki bu çocuk aglıyor,

Batmış eline

Mutsuzluk dikenleri...

Umut çiçekleri

Gönlünü okşuyor...

Kendisini

Bekleyen geleceği

Umut çiçeklerinde

Biliyor...

 

Yüregimdeki çocuk

Ellerin de

Umut çiçekleri,

Gözlerinde

Bir ümit ışıgı yanıp sönerken

Kendisine sevgiyle uzanacak

Bir dost eli bekliyor...

 

Yüregimdeki çocuk

Bir elinde umutsuz dikenleri

Digerinde umut çiçekleri

Gözlerinin içi gülüyor...

 

Yüregimdeki bu çocuk

Gelecekten umutlu

Hayatla barışık yaşıyor...

Gönderi tarihi:

Biraz uzun ama güzel.. :) ister oku ister dinle

 

kalemim bitti yitirdi siirini suur

öldü kanimdaki mürekkep baligi

solumdaki sise intihar etti intiharlar

bir aski kaça katlayabilirdi ki ezik bir yürek

yasamak için geç bir zaman

ölmek için ise erken [/color][/b]

 

çok teşekkür ederim lilaç :clover:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Gönderi tarihi:
Gercekten romantik olmayan,yagmur altinda yurumekten hoslanmayan tam kafa dengi bir arakdassin...

Cogu seyi bosversende,bos vakti gecirmek icin birebirsin :blushing::D:P

Saka maka,tanistigimiza memnun oldum...Forumda benim gibi cok gec yatan tek kisi mi desek iste o sensin ;)

Ama ben daha gec yatiyorum haberin olsun B)

 

sende ölesin ;) bende mennun oldum sıklıkla beklerim :w00t:

Gönderi tarihi:
eflatun gözlerin olduğunu bilmiyordum

 

gece yarısını yaşamaktan yorgunum

 

ayazın avucunda unutmuştun ellerini

önünden geçtiğim halde beni tanımadın

ben değiştim biliyorum hem sakal bıraktım

şiirlerim kül rengi kumrular gibi uçuşuyorlar

bakır çalığı göklere katiyyen tahammülüm yok

hele paris’in gökleri aklımı başımdan alıyor

bana seni senden evvelki poitiers’li kızı

hatırlatıyor

 

ayazın avucunda unutmuştun ellerini

 

karanlığın arkasında kıvılcım gözlü orospular

gölgelerine yaslanmış evliya gibi bekliyorlar

 

ışıklar kırmızı yandığı zaman duracaksın

 

ben değiştim biliyorum hem sakal bıraktım

soğuk gözlerinde buğulanmıştı ölsen tanıyamazdın

hatta ricardo bile hani vatansız ricardo

burnumun dibinden geçti geçen gün beni tanıyamadı

oysa au vieux chatalet’de akşam sabah beraberdik

üçümüz viyana kahvesi ve sıcak rom içerdik

üstelik o krapfen severdi güzel olurmuş rivayet

neden ve nasıl sevdiğini anlayamadım gitti

 

yalnızlıktan da kurtulup yalnız kalmak isterim

 

montmarte metrosu civarında seni gözden kaybettim

o zenci yine arkanda mıydı hiç dikkat etmedim

ağzında yoksul bir ıslık ıslak bir cigara gibi

sidney bichet’nin caz havalarını çiğneyip tüküren

o saklasın varsın seni sevdigini biliyorum ben

yüzünün renginden geliyor bütün üzüntüsü

 

bir gazete aldım ama evde okuyacağım

 

kahvelerden birine girip bir grog ısmarlasam

seni öldürmek için çareler tasarlasam

sükut bembeyaz buz tutsa bıyıklarımda

ve türküm kaybolsa sessizliğin hırçın türküsü

ve ben unutulsam yazdığım şiirler

senin için yazdıklarım herkes için yazdıklarım

eski padişahlar gibi unutulsa birer birer

ve ben seni unutsam hiç hatırlamasam

ellerim oldum olasıya seni unutsalar

 

yarı gecenin içinden bir zenci sütbeyaz bakıyor

rue lafatette’de dünden bugüne geçiyorum

eflatun gözlerini bir grog kadehinde unuttum

 

Atilla İlhan

 

 

çok hoş bir şiir aça :) çok teşekkür ederim :clover:

Gönderi tarihi:
Yüregimdeki çocuk

 

Yüregimde bir çocuk

Sevinçle hüznü

Bir arada yaşıyor

Bir elinde umut çiçekleri

Digerinde mutsuzluk dikenleri...

 

Yüregimdeki bu çocuk aglıyor,

Batmış eline

Mutsuzluk dikenleri...

Umut çiçekleri

Gönlünü okşuyor...

Kendisini

Bekleyen geleceği

Umut çiçeklerinde

Biliyor...

 

Yüregimdeki çocuk

Ellerin de

Umut çiçekleri,

Gözlerinde

Bir ümit ışıgı yanıp sönerken

Kendisine sevgiyle uzanacak

Bir dost eli bekliyor...

 

Yüregimdeki çocuk

Bir elinde umutsuz dikenleri

Digerinde umut çiçekleri

Gözlerinin içi gülüyor...

 

Yüregimdeki bu çocuk

Gelecekten umutlu

Hayatla barışık yaşıyor...

 

 

hayata her zaman olumlu bakmak lazım zeyynepp :clover: hayat bu ne zaman ne olacağı belli olmaz ki ;)

Gönderi tarihi:

Affın Erdemi

Bir gün trenle seyahat eden birisi tesadüfen son derece huzursuz olan genç bir adamın yanına oturmuş. Bir sure sonra , genç adam , uzak bir hapishaneden henüz çıkmış bir mahkum olduğunu açıklamış. Mahkumiyeti ailesine o kadar utanç vermiş ki , ne ziyaretine gelmişler , ne de bir mektup yollamışlar. Ama fakir oldukları için seyahat edemediklerini , cahil oldukları için mektup yazamadıklarını umuyor ; her şeye rağmen kendisini affetmiş olmalarını hayal ediyormuş.

 

Ailesinin işini kolaylaştırmak için , kendilerine mektup yazıp tren kasabanın eteklerindeki çiftliklerinden geçerken bir işaret koymalarını söylemiş. Ailesi kendisini affetmişse , raylara yakın bir elma ağacına beyaz bir kurdele bağlayacaklarmış. Eğer kendisinin geri dönmesini istemiyorlarsa , hiç bir şey yapmayacaklar , o da trende kalıp Batıya gidecek , belki de bir serseri olacakmış.

 

Tren , kasabasına yaklaşırken heyecanı o kadar artmış ki , pencereden dışarı bakmaya cesaret edemiyormuş. Kompartıman arkadaşı kendisiyle yer değiştirip onun yerine elma ağacına bakacağını söylemiş.

Bir dakika sonra elini genç mahkumun koluna koymuş ,

“ Şuraya bak ” demiş. Göz pınarlarında biriken yaşlarla gözleri parlıyormuş. “ Her şey yolunda , bütün ağaç bembeyaz kurdelalarla bezenmiş ”.

 

O anda bir ömrü zehirleyen tüm acılar , adeta , birden dağılmış , kaybolmuş.

 

"Affetmezseniz sevemezsiniz.

Sevgisiz hayat ise anlamsızdır"

Gönderi tarihi:

Bütün sırlarını yaksam ormanın

Bütün denizlerin batılarını

Gün olur

Kalkar mı gölgeler

Coşar mı yatağında kuruyan nehir

 

Demirci

Hadi de bana

 

Ter karışınca ateşle

Külle sabır

Yürekteki tuz ve kan

Bedeni incindikçe

Ağıt yakmaz mı

Demir

 

Bir hırçın öfke

Dilin ucundaki nem

Susturur mu içi

 

Yumuşar mı avuçta kırmızı toprak

Yeşerir mi közde açelya

 

Söyle

 

Öpsem gecenin gözlerinden

Öpsem ateşi

Kurulur mu denge

Buluşur mu duyguyla akıl

 

Bu kadar uzaksa insan kendine

Yakınlarda serin bir liman nasıl bulunur

Gönderi tarihi:

Bill Gates

 

Bill Gates Microsoftsun bir seminerinde bilgisayar

sektöründeki gelişmenin hızını anlatmak için şöyle bir

benzetme yapmış.

"Eğer Volkswagen firması son 25 yıl içinde bilgisayar

sektörü kadar hızlı gelişmiş olsaydı bugün 500 dolara

alacağımız arabalara 25 dolarlık benzin koyup dünya turu

atmamız mümkün olacaktı"

 

Birkaç gün sonra VW firmasının bir basın açıklaması yayınlanmış.

"Eğer otomotiv sektörü Bill Gates in işletim sistemi gibi

gelişmiş olsaydı, her alacağımız arabada tek koltuk olacak,

diğer koltuklar için ekstra lisans parası ödemek zorunda

kalacaktık; arabamız sadece bizim ürettiğimiz benzinle

çalışacak; gösterge tablosundaki tüm ikaz ve uyarı

ışıkları yerine üzerinde

ARABANIZ GEÇERSİZ BİR İŞLEM YÜRÜTTÜ VE KAPATILACAKTIR

yazan tek bir lamba olacaktı. Ayrıca her kazadan sonra

arabanın hava yastıkları açılmadan önce bir düğmenin üzerinde

HAVA YASTIKLARI AÇILACAK EMİN MİSİNİZ

diyen bir ışık yanacaktı"

 

 

 

:clover:

Gönderi tarihi:

Uyusun Şiirlerim

 

Bilir misin

kaçıncı metresinde yer insan

hayatının vurgununu

deniz ise bahane söyle

 

kaç kulaç sonrası

kollarından ayrılır derman

tükenir gücün doğrusu

yaşama hevesin de yoksa

 

nefes alma zamanı

umutla ciğerlerine dolan

hava keseciklerinin

ölümü getirmesi gibidir aşk

 

geçince kırkını

inadınla kıran kırana

yüreğinde dalyanları

birbirine katan sevgilinin

uzanamadığın ellerindedir

geçmişin ve geleceğin

yaz kış bilmez tebeşiri

 

yazmak istese de suda dağılır gider

kim koyacak önümüze,

bizi haklayacak aklayacak

paklayacak teneşiri

 

yakamozlar deri ustaları gibi

yüzünü bir acıya bir neşeye çevirir

mehtap bu gizler çilelerini

ayın yüzünde hüzünle devşirir

 

ya deniz yıldızı dibinde deryanın

dorukları nereden bilir

gün ışığı derinlerden süzülüp gelen

kaç deniz atının terkisinden atmıştır

saçları ak alnı pak süvarisini

 

durdurun bu zalim gidişi

dinginliğine sığınsın susmaların yaşamak

yoruldum artık susturun kelimelerimi

şiir uzan uykuna aşk peşimi bırak

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.