Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

AYIN YARILMASI MUCİZESİ


Shatin

Önerilen İletiler

Giriş

İnşikak-ı kamer (ayın yarılması), Hz. Peygamber’in (s.a.s.) hayatında meydana gelen önemli olaylardan biridir. Tefsir, hadîs ve kelâm âlimlerinin çoğunluğu, ilgili âyet ve hadîslere dayanarak inşikâk-ı kamerin gerçekleştiğini kabul etmişlerdir.

 

Birçok konuda olduğu gibi, bu hususta da farklı kanaate sahip olanlar ve böyle bir hâdisenin meydana gelmediğini iddia edenler bulunmaktadır.

 

Biz, bu çalışmamızda konuyu dört bölümde ele alacağız:

1. Konuyla İlgili Nasslar;

2. İnşikâk-ı Kameri Kabul Edenler ve Delilleri;

3. İnşikâk-ı Kameri Kabul Etmeyenler ve İddiaları;

4. Sonuç ve Değerlendirme;

 

1. Konuyla İlgili Nasslar

İnşikak-kamerle ilgili rivâyetler, başta Buhârî, Müslim ve Tirmizî olmak üzere Ahmed b. Hanbel, Abdurrezzak es-San’ânî, Ebû Dâvûd et-Tayâlisî, Abd b. Humeyd, Ebû Ya’lâ, Taberânî, Hâkim en-Neysabûrî, Ebû Nuaym ve Beyhakî gibi muhaddislerin eserlerinde yer almıştır.

 

Bu konudaki hadîsler sahabeden Abdullah b. Mes’ûd, Abdullah b. Abbas, Enes b. Mâlik, Abdullah b. Ömer, Cübeyr b. Mut’îm, Huzeyfe b. el-Yemân tarafından rivâyet edilmiştir.

 

Abdullah b. Mes’ûd Rivâyeti

 

İnşikak-ı kameri nakleden sahâbîlerden sadece Abdullah b. Mes’ûd, olaya şahit olduğunu açıkça ifade etmiştir.1 Bundan dolayı İbn Mes’ûd en önemli râvî konumundadır. Buhârî ve Müslim gibi muhaddisler de öncelikle onun rivâyetlerine yer vermişlerdir.

 

a. “Resûlullâh (s.a.s.) devrinde ay iki parçaya ayrıldı; bir parçası dağın üstünde, diğer parçası da öbür tarafında idi. Resûlullâh (s.a.s.), “Şâhid olun” buyurdu”.2

 

b. “Resûlullah (s.a.s.) devrinde ay yarıldı. Kureyşliler: ‘Bu, Ebû Kebşe’nin oğlunun büyüsüdür’ dediler. Bazıları: ‘Diğer beldelerden gelen yolcuları bekleyin. Muhammed, bütün insanlara büyü yapacak değil ya,’ dediler. Gelenler oldu, sordular; onlar da ayın yarıldığını gördüklerini söylediler” (Tayalisî, 38; Ebu Nuaym, 2:281; Beyhakî, 2:266-267). Semerkandî’nin nakline göre bu sihir fikrini ortaya atan Ebû Cehil’dir. Etraftan gelenler olayı doğrulayınca, “Bu, devam eden bir sihirdir” dediler (Semerkandî, 3:297). İbn Mes’ûd’dan gelen başka bir rivâyette bu hadisenin üzerine, “Saat yaklaştı ve ay yarıldı” (Kamer, 54/1) âyetinin nâzil olduğu ifâde edilmektedir.3

Cübeyr b. Mut’im’den gelen rivâyet de bu ikincisiyle aynı çerçevededir. Ona ayrıca yer vermeyeceğiz.4

Abdullah b. Abbas Rivâyeti

Abdullah b. Abbas’tan gelen birkaç rivâyet varsa da bunlardan biri sahîh, diğerleri zayıftır. Sahîh olan: “Resûlullâh (s.a.s.) zamanında ay ikiye bölündü” şeklindeki rivâyettir.5 Hâdisenin detaylarına dair bilgi ihtiva eden bir rivâyetle,6 ayın yarıldığını değil de tutulduğunu belirten rivâyet7 zayıftır.

 

Enes b. Mâlik Rivâyeti

 

“Mekke halkı, Resûlullah’ın kendilerine bir mu’cize göstermesini istediler. Hz.Peygamber onlara ayın iki parçaya ayrılmasını gösterdi.8 Ayın iki parçasını Hira dağınının iki yanında gördüler.9 Bunun üzerine ‘Kıyâmet yaklaştı ve ay yarıldı. Bir mu’cize gördükleri zaman yüz çevirirler ve bu devam eden bir sihirdir, derler’ âyetleri indi.10

Enes ibn Malik’ten gelen bazı rivâyetlerde yarılmanın iki defa gerçekleştiğini ifade için “merrateyn” ‘iki defa) lafzı geçmekte ise de,11 hadîs şârihleri bunun “firkateyn” (iki parça) anlamında olduğunu belirtmişlerdir (İ. Hacer, 7:222; Mübarekfurî, 9:174).

 

Abdullah b. Ömer Rivâyeti

 

“Resûlullâh (s.a.s.) devrinde ay iki parçaya ayrıldı; bir parçasını dağ örttü, diğer parçası da dağın üstünde idi. Resûlullâh (s.a.s.) “Şâhid olun” buyurdu.”12

Huzeyfe ibn el-Yemân Rivâyeti

Taberî, Ebû Nuaym, İbn Abdilber ve Abdurrezzak, Abdurrahman es-Sülemî’den şunu nakletmektedirler: “Medâin’e indik. Kente bir fersah mesafe kaldığı anda Cum’a vakti girdi. Babam ve ben namaz kılmaya gittik. Huzeyfe hutbe okudu ve hutbede şunları söyledi: “İyi biliniz ki Allah, ‘Kıyâmet yaklaştı ve ay yarıldı’ buyuruyor. İyi biliniz ki kıyâmet yaklaşmış ve ay yarılmıştır. Dikkat edin, bugün hazırlık, yarın koşu günüdür. Yarışı kazanan Cennet’e ulaşacak, kaybeden de Cehennem’e. Babama dedim ki: ‘Yarın insanlar yarışacak mı’? Dedi ki: ‘Evladım, sen bilmiyorsun, bu yarış amel yarışıdır’.” (Abdürrezzak, 3:193-194; Ebu Nuaym, 1:280-281).

 

Değerlendirme

 

Görüldüğü gibi, inşikâk-ı kamerle ilgili çok sayıda rivâyet bulunmaktadır. Olayı nakleden sahabîler, hadîs rivâyetiyle meşhur olan Abdullah ibn Mes’ûd, Abdullah ibn Abbâs, Enes ibn Mâlik, Abdullah ibn Ömer başta olmak üzere Cübeyr ibn Mut’im ve Huzeyfe ibn el-Yemân’dır. Bu konudaki bütün hadîslere “sahîh” demek elbette mümkün değildir. Ama, Buharî, Müslim, Tirmizî gibi en güvenilir hadis kitaplarında yer alan mevcut sahih rivâyetleri görmezlikten gelmek de imkânsızdır.13

 

2. İnşikak-ı Kameri Kabul Edenler ve Delilleri

 

Bu hâdise, âlimlerin çoğunluğu tarafından kabul edilmiştir. Ancak bunların ismini sıralamak çok zordur. Bir fikir vermesi açısından örnek göstermek gerekirse, Katâde, Mücâhid, Taberî, Hattâbî, Kâdî İyâz, Gazzâlî, İbn Hazm, İbn Kesîr, İbn Hacer, Aynî, Suyûtî, Nesefî, Ebussuûd, Cürcânî, Mâturîdî, Taftazânî, İbn Teymiye, Nûreddin es-Sâbûnî ve Pezdevî gibi âlimleri bunlar arasında zikredebiliriz.

 

a. İnşikâk-ı Kamerin Mu’cize Olması

 

Mu’cize; “a-c-z” kökünden türetilmiş olup, “if’âl”babından ism-i fâildir. Âciz bırakan, güçsüz kılan, karşı konulamaz harika olay; kudretsizlik, tâkatsizlik veren anlamlarına gelir (Gölcük-Toprak, 337). Mu’cize, Peygamber’in elinde, nübüvvet davâsında doğruluğunu ispat için Allah tarafından “tabiat kanunları”na aykırı olarak yaratılan hârikulâde olay olup, başkaları tarafından benzeri getirilemez (Taftazanî, 5:11).

Mâturidî, Peygamberimizin hissî (beş duyuya hitap eden, duyularla idrak edilen) mu’cizelerini sayarken, ayın yarılmasını ilk sırada zikretmiştir (Maturidî, 203). Aynı şekilde, Hemezânî, Mâverdî, İbn Hazm, Zemahşerî, Kâdı İyâz, Ebû Hayyân, İbn Kesîr, Bikâî, Alûsî, Kâsımî, Nebhânî, Harpûtî gibi pek çok âlim, inşikâk-ı kamer’e Peygamberimizin mu’cizeleri arasında yer vermişlerdir.

 

b. Kur’ân-ı Kerîm’de Yer Alması

 

Kamer Sûresinin ilk âyetlerinde “Saat yaklaştı ve ay yarıldı. Bir mu’cize görseler yüz çevirirler ve ‘bu devam eden bir büyüdür,’ derler” buyurulmaktadır. Tefsirciler, bu ayetlerin iniş sebebi olarak ayın yarılmasına ilişkin rivâyetleri zikretmişlerdir.

Birinci âyette, “Saat yaklaştı” denilmektedir. Müfessirler bu âyeti “kıyâmetin kopacağı saat yaklaştı” veya “kıyamet yaklaştı” şeklinde anlamışlardır. Pek çok müfessir, âyeti lâfzî anlamda yorumlayarak, “ayın yarılmasından” maksat, bilinen gökteki aydır. Bir gök cismi olan ay, âyette bildirildiği şekliyle gerçekten iki parçaya ayrılmıştır, demiştir (Taberî, 27:73; İbn Kesir, 4:262; Alûsî, 27:77).

 

c. Konuyla İlgili Hadîslerin Sahîh Olması

 

İnşikâk-ı Kamer’in vukuunu isbat edecek yeterlilikte sahîh hadisin bulunduğu daha önce geçmişti. Büyük müfessir Alûsî: “Ayın yarılmasıyla ilgili çok sayıda sahîh hadîs vardır. Bu hadîslerin mütevâtir olup olmadığı konusunda ihtilaf edilmiştir. Bazı âlimler mütevâtir olmadığını söylemişlerdir” (Alûsî 27:74) diyerek, ihtilâfın konuyla ilgili hadîslerin sahîh olup olmaması hakkında değil de, rivâyetlerin tevâtür derecesine ulaşıp ulaşmadığı hususuyla ilgili olduğunu beyan etmektedir. Ancak, Ali el-Kârî, söz konusu rivâyetlerin lâfzen mütevatir olup olmadığı konusunda ihtilâf bulunsa da, bunların mânen mütevatir olduğunu belirtir. Ayrıca, Buhârî, Müslim ve Tirmizi gibi üç önemli hadisçinin bu konudaki hadislere eserlerinde yer vermeleri de, söz konusu rivâyetlerin güvenilirliği hususunda önemli bir delil oluşturmaktadır.

 

d. Tefsir, Hadîs ve Kelâm Alimlerinin Çoğunluğunun İnşikâk-ı Kameri Kabul Etmeleri

 

İnşikâk-ı kamer, tefsir, hadîs ve kelâm âlimlerinin tamamına yakını tarafından kabul edilmiştir. Hatta, Kâdı İyâz ve Kastallânî gibi bâzı âlimler, söz konusu ulemânın bu konuda icmâ ettiklerini bile söylemişlerdir (Iyaz, 1:248; Kastallanî, 2:522). Bu âlimlerin isimlerine daha önce temas ettiğimiz için tekrar etmeye gerek görmüyoruz.

 

e. Müşriklerin Olayı Yalanlamamaları

 

Kur’ân-ı Kerîm, bu olayı, gerçekleştiği sırada açıkça ilan ettiği halde, müşriklerin bunu yalanladıklarına dair herhangi bir rivayet yoktur. Eğer bir açık kapı bulsalardı olayı yalanlarlar, hiç değilse âyetler hakkında yaptıkları türden bir demagoji yoluna başvurarak, onu tartışma konusu yaparlardı. Böyle bir yola başvurmadıklarına göre, hâdise, kendilerine hiçbir yalanlama bahanesi bırakmayacak somutlukta ve kesinlikte vukû bulmuş olmalıdır (Kutub, 6:3426). Oysa ki onlar, rivâyetlerden öğrendiğimize göre, sadece bu olayın “büyü” olduğunu iddia etmekle yetinmişlerdir. Pek çok âlimle beraber önemli bir noktaya işaret eden Ali el-Kârî, “Bir mu’cize görseler yüz çevirirler” âyetinin olayın gerçekleştiğini gösterdiğini, çünkü ay yarılmadan önce gerçek anlamda bir yüz çevirmeden bahsedilemeyeceğini söylemektedir (el-Kârî, 1:584).

 

3. İnşikak-ı Kameri Kabul Etmeyenler ve İddiaları

 

İlk dönemlerde felsefecilerin dışında ayın yarıldığını kabul etmeyen kimse çok azdır. İlk dönem kaynaklarında bu yönde görüşe sahip olan sadece Hasan el-Basrî ile Atâ ibn Osman’dır. Onların dışında bazı Mu’tezile imamlarının ve Bâtınîlerin de bu görüşte olduklarını yine bu kaynaklardan öğrenmekteyiz. Ayın yarılmasını kabul etmeme yönündeki eğilim, son bir-iki asırda yaygınlık kazanmış bulunmaktadır. Bu görüşü benimseyenler, zaten kevnî mucizeleri kabul etmeyen ve modernist çizgiyi takip eden bazılarıdır.

 

a. Hz. Peygambere Kevnî Mu’cize Verilmemiştir?

 

İnşikak-ı kameri kabul etmeyenlerin iddialarına göre, Peygamberimize kevnî mu’cize verilmemiştir. Bu görüşte olanlara göre, İslâm evrensel bir dindir; onun mu’cizesi de evrensel olmalıdır. Bu nitelikteki yegane mu’cize ise, Kur’ân’dır (Abduh, 68; Rıza: 64). Şu âyet de bu konuda gerekçe olarak gösterilir: “Bizi mu’cize göndermekten alıkoyan, onlardan öncekilerin onları yalanlamış olmalarıdır. Semud’a mu’cize olarak deve gönderdik. Ama onlar zulmettiler. Biz mu’cizeleri ancak korkutmak için göndeririz” (İsra, 17/59). Bu gerekçenin altında yatan şudur: Önceki ümmetler mu’cizeleri kabul etmeyince sünnetullah gereği helak olmuşlardır. Mekkeliler de inşikak-ı kameri kabul etmediklerinden dolayı helak olmalıydılar. Helak olmadıklarına göre bu hadise gerçekleşmemiştir.

 

Hemen şunu belirtelim ki, söz konusu âyet, kâfirlerin istediği türde bir mu’cize verilmeyeceği hakkındadır. İkinci olarak, Kur’an en büyük ve üzerinde herkesin birleştiği bir mu’cize olduğu halde onu kabul etmemeleri, toptan helâklarına sebep olmamıştır. Üçüncü olarak, önceki kavimlerin helâkine sebep olan mucizeler, artık sona doğru ve onların başka türlü inanmalarına mümkün görünmeyen bir zamanda gösterilmiştir. Oysa, ay yarılması mucizesi, Mekke’de gerçekleşmiş, o anda, önceki kavimlerin aksine Mekke içinde bir hayli iman eden olmuş, inanmamakta ısrar edenler, Medine döneminde yapılan savaşlarda ölüp helâk olmuş, hayatta kalanlar ise İslâm’ı kabûl etmiştir. Dördüncü olarak, İslâm’ın evrenselliği, ilk gerçekleşme dönemindeki muhataplarına mu’cize gösterilmesine mani değildir. Bir diğer husus da şudur: Allah (c.c.), bu ümmeti öncekilerden üstün kılmıştır. Ona rahmetiyle muamele etmiştir. Arkadan gelen nesiller içinden Allah’a samimi kulluk yapan insanlar geleceği için öncekileri toptan helak etmemiştir (Bikaî, 11:455-456). Şu halde, Kur’an ve hadislerde yer alan mu’cizeleri de dikkate alırsak, bu gerekçe pek tutarlı değildir.

 

b. Ay, Kıyamet’ten Önce Yarılacaktır?

 

Hadislerde anlatıldığı şekliyle Peygamberimiz zamanında inşikak-ı kamerin gerçekleştiğini kabul etmeyenler, “Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı” ayetini “Kıyamet yaklaştı ve ay yarılacak” şeklinde tefsir etmektedirler. Bu anlayışta olanlara göre, Kur’an’da, bu hadisenin mutlaka gerçekleşeceğini ifade için “geçmiş zaman kipi” kullanılmıştır (Ateş, 9:154).

İlgili ayete gelecek zaman anlamı verilmesi tefsirlerde şaz görüş olarak yer almıştır. Elmalılı, mazinin (geçmiş zaman) muzari (gelecek zaman) manasına geldiği ve gerçekleşmesine işaret için gelecek zamanın mazi sigasıyla ifade edildiği yerlerin Kur’an’da çok olduğunu, ama burada böyle bir te’vilin manasız olacağını, çünkü önündeki “Eğer bir mu’cize görseler yüz çevirirler ve bu devam eden bir büyüdür, derler” ayetinin bunu reddettiğini belirtmektedir (Yazır, 7:336). Gerçekten, bir mu’cize gösterilmeden hakiki anlamda bir yüz çevirmeden söz etmek imkânsızdır.

 

c. Olay Tarih Kitaplarında Yer Almamıştır?

 

Tarih kitaplarında ayın yarılmasına dair açık bir bilgi bulunmamaktadır. Yine bu olay, çok yaygınlaşmış da değildir. İnşikak-ı kamer, gerçekten vuku bulmuş olsaydı, bütün yeryüzünün bunu bilmesi ve bu haberlerin mütevatir olarak bize kadar nakledilmesi gerekirdi, şeklinde bir inkarın da gerekçesi yoktur (Iyaz, 1:249; I. Hacer, 7:22).

 

Kadı Iyaz, bu mu’cizenin gece vakti gerçekleştiğini belirttikten sonra şu ifadelere yer vermektedir: Normalde insanlar geceleyin işlerini bırakıp evlerinde istirahata çekilirler ve gökyüzünde neler olduğunu bilemezler. Ancak özel olarak gözetlemekle bilebilirler. Bu yüzden bir çok ülkede ay tutulması meydana geldiği halde, onların çoğunda insanlar ancak başkalarının haber vermesi ile öğrenebilirler (Iyaz, 1:250). Ayın dünyanın her yerinden ayna anda görünmemesini, bulut gibi tabii engellerin de bulunmasını bunlar arasında zikredebiliriz. Kaldı ki, Mekke dışından da yarılma hadisesini görenlerin olduğu daha önce geçmişti. Ayrıca, mucizeler, özellikleri gereği, kime veya hangi topluluğa gösterilecekse, onlar tarafından görülür.

Mizzi’nin nakline göre, bazı seyyahlar, Hindistan’da, üzerinde “Bu bina ayın yarıldığı gece yapılmıştır” yazısı olan bir binadan söz etmişlerdir (İbn Kesir, 1981, 3:120).

 

Bu konuda şöyle bir haber de vardır: Hz. Peygamberin sağlığında Chakravati Fermas Hindistan’da Malabar hükümdarı iken, bir gece ayın çatlayıp bölündüğünü görerek hayrete düşmüştü. O, bu işi araştırmaya koyulmuş ve neticede dedelerinin bıraktığı vasiyetnamede bunun, Son Peygamber’in bir mu’cizesi olacağına dair bir kayıt bulmuştu. Bunun üzerine Mekke’ye gelip Müslüman olmuştu. Hz. Peygamber ona, ülkesine dönüp orada İslâm’ı yaymasını tavsiye etti. Dönerken yolda hastalandı ve Yemen’in Zafar şehrinde vefat etti. Onun kabri asırlar boyunca “Hint hükümdarının mezarı” olarak ziyaret edilmiştir (Hamidullah, 701).

 

d. Ayın Yarılması Fizik Kanunlarına Aykırıdır?

 

Allah’ın kainatı son derece ahenkli ve muntazam yarattığını belirten Reşid Rıza, kainattaki bu ahengin ilahi kanunlardan kaynaklandığını, sünnetullah denen bu kanunların da asla değişmeyeceğini ifade ederek, inşikak-ı kamerin sünnetullaha aykırı olduğunu iddia etmektedir (Rıza, 30:363). Hasbunnebi de, benzeri görüşleri savunmaktadır (Sabri, 4:94).

Son dönem müelliflerinden Mustafa Sabri, mu’cizenin tabiat kanunlarına aykırı olmasının mümkün bulunduğunu, zaten istenenin de bu olduğunu belirttikten sonra, tabiat kanunlarına aykırı olan bir şeyin akla da aykırı olması gerekmediğini söyleyerek, mu’cizenin akla değil, tabiat kanunlarına aykırı olduğunu, bu farkı dikkate almayanların mu’cizenin aklen gerçekleşmesinin imkânsızlığına hükmettiklerini beyan etmektedir (Sabri, a.y.).

Mu’cizenin temel karakteri tabiat kanunlarına aykırı olmasıdır. Mucizelerin ise asla inkâr edilemeyeceği açıktır; Kur’an-ı Kerim’de de, sahih sünnette de bunun pek çok misali ve delili vardır. İnşikak-ı kamer de bir mu’cizedir ve elbette fizik kanunlarına aykırı olacaktır.

 

5. Rivayetlerin İlletli Olması?

 

a. Senedde bulunan illetler: Senedle ilgili tenkitler sahabe ravilerde yoğunlaşmaktadır. Abdullah ibn Mes’ud’un dışındaki sahabiler, olayı bizzat görmedikleri için rivayetleri sahabe mürseli kategorisinde yer almaktadır. Yani onlar bu olayı başka sahabilerden duymuş olmalıdır (Rıza, 30:263-266).

Hadis usulü açısından bu itirazın kabul edilebilir tarafı yoktur. Âlimlerin büyük çoğunluğu sahabe mürselini zayıf görmeyerek amel etmektedirler. Zira Hz. Peygamber’den bizzat duymadığı bir hadisi rivayet eden bir sahabi, çoğu zaman onu Resulullah’tan aldığından şüphe edilmeyen diğer bir sahabiden dinlemiştir ve bu sahabinin senedden düşmüş olması senede zarar vermez (İbnü’s-Salâh, 166).

 

b. Metinde bulunan problemler: Rivayetlerde hadisenin vuku bulduğu ve ayın

parçalarının göründüğü yer isimlerinde farklılıklar vardır. Mina, Hira Dağı, Süveyda, Kaykuan ve Ebu Kubeys bunlar arasında zikredilebilir. Hadislerde farklı yer isimlerinin bulunması da tenkit edilmiş ve bu konudaki hadislerin güvenilir olmadığına kanıt olarak kullanılmak istenmiştir (Rıza, 30:263-266).

Ancak, hadislerde yer alan farklı mekân isimlerinin ortak noktası, hepsinin Mekke’nin bir parçası olmalarıdır. Kaldı ki bu isimler, mutlak olarak değil de yaklaşık olarak söylenmiş ifadelerdir. Halk arasında bu tür yaklaşık ifadelerin kullanılması yaygındır. Bu farklı ifadelerin hadislerin güvenilirliğini zedeleyecek birer kusur gibi değerlendirilmesini doğru değildir. Ayın yarılması bir olaydır. Farklı şahıslar tarafından nakledilmiştir. Şahısların değişik anlatımlarından kaynaklanan lafız farklılıklarının bulunması tabii olup, olayın özünü etkilemez. Hadislerin ortak noktası ayın yarılmış olmasıdır. Bütün rivayetler bunda müttefiktir. Kaldı ki, farklı yerlerdeki insanlar, elbette bulundukları konuma göre farklı yerlerde görecektir.

 

4. Sonuç ve Değerlendirme

 

Ayın yarılmasını kabul etmeyenler, zorlamalı yorumlara girmişlerdir. Zorlamadan öte bazı yorumlar usûl açısından fevkalâde hatalıdır. Bazı hadîsleri, sahâbî mürseli diye kabul etmemenin, kabul edilebilir bir tarafı yoktur. Ne yazık ki, pek çok eleştiri bu noktadan gelmiştir. Hadîslerin, Kur’ân’ın mücmelini beyan etmesi bilinen bir usûl prensibidir. Âyetler mücmel gelmiş olabilir. Ama, o konuda hadîslerde açıklayıcı bilgiler varsa, mutlak olarak mücmeli kabul edip, değişik yorumlara gitmek, tekellüflü bir tavırdır.

Oysa, inşikâk-ı kamerin mu’cize olduğunu kabul etmeye mani hiçbir şey yoktur. Fakat, bunu redde diretenlerin, Hz. Peygamber’e kevnî mu’cize verilmediği gibi, Peygamber Efendimiz’in, hadis kitaplarında, pek çok sahih rivayetlerle nakledilen yüzlerce mucizesini de inkârı gerektirir. Ayrıca böyle bir iddia, kelam ilmine de aykırıdır.

Ayın yarılmasının fizik kanunlarına aykırı olması da, onun olmadığı manâsına gelmez. Çünkü bu yaklaşım, temelden yanlıştır. Mucize zaten, âdeti, yani fizik kanunlarının aksine, onları yırtan bir hadisedir. Bu hususu, klasik Fıkıh Usûlü kitaplarında bir kaç sayfada anlatılan vaz’î hükümlerden biri olan sebep konusuna yaklaşık yetmiş sayfa yer veren ve konunun kelâmî ve tasavvufî yönünü de ele alıp sistemleştiren Şâtıbî’nin şu yaklaşımıyla ifadelendirmek istiyoruz. Şâtıbî (v. 790/1388) şöyle diyor: “Sebeplerin bizâtihî fâil olmadıklarına, fâilin ancak ve ancak sebeplerin müsebbibi Allah (c.c.) olduğuna; ancak O’nun yaratmada cârî olan sünnet-i ilâhîsinin süreklilik arzettiğinden, buradan (âdetullah denilen kanunlar ve) âdetler istinbat edildiğine; Allah’ın, dilediği zaman ve dilediği kimseler için bu âdetleri yırtarak onların üzerine çıktığına inanmak her mü’min üzerine vâcibtir (Şatıbî, 1:184).

 

Dip notlar:

 

Buhârî, “Tefsir,” 54:1; Müslim, “Sıfâtu’l-Münafikîn,” 44-45; Ahmed b. Hanbel, I, 447, 456.

2 Buhârî, “Tefsir,” 54:1, “Menâkıbu’l-Ensar,” 36; Müslim, “Sıfâtu’l-Münâfikîn,” 44,45; Tirmizî, “Tefsir,” 54; Ahmed b. Hanbel , I, 447,456.

3 Şâşî, el-Müsned, I, 402; Abdurrezzak, Tefsiru’l-Kur’an, Riyad, 1410/1989, 2: 257; Hâkim, 2:472.

4 Bkz. Tirmizi, “Tefsir,” 54; Ahmed b. Hanbel, 4: 82.

5 Buhârî, “Menâkıb,” 27, “Menâkıbu’l-Ensâr,” 36, “Tefsir,” 54:1; Müslim, “Sıfâtu’l-Münâfikîn,” 48.

6 Ebû Nuaym, Delâil, 1:280.

7 Abdurrezzak, el-Musannef, III, 104-105; Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr, 11:200.

8 Buhârî, “Menâkıb,” 27 ve “Tefsir,” 54:1 ve Müslim, Sıfâtu’l-Münâfikîn 46’daki rivâyetlerde hadîsin metni buraya kadardır.

9 Buhârî, Menâkıbu’l-ensâr 36.

10 Tirmizî, “Tefsir,” 54; Ahmed ibn Hanbel, 3:165; Abd b. Humeyd, Müsned, 356-357.

11 Aynı yer.

12 Müslim, “Sıfâtu’l-Münâfikîn,” 45; Tirmizî, “Tefsir,” 54, “Fiten,” 20.

13 Konuyla ilgili tarafımızdan bir çalışma yapılmış ve bu konudaki rivâyetler sened ve metin açısından incelenerek sahih ve zayıf olanlar tesbit edilmiştir. Burada zayıf olduğunu belirtmediğimiz hadîslerin sahîh olduğunu ifade edebiliriz. Geniş bilgi için bkz. Yenibaş, Hasan, Ayın Yarılmasına Dair Rivâyetlerin Değerlendirilmesi, İstanbul, 2000 (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi).

14 Bkz. Hemezanî, Tesbîtu Delâili’n-Nübüvve, Beyrut, ts. 1:55; Mâverdî, en-Nüket ve’l-Uyun, Beyrut, 1982, 5:409/410; İbn Hazm, el-Muhallâ, Kahire, ts. 1:8; Zemahşerî, el-Keşşâf, Beyrut, ts. 4:35; Kâdı İyâz, eş-Şifâ, Beyrut, ts. 1:250; Ebû Hayyan, Bahru’l-Muhît, Kahire, 1329, 8:178; İbn Kesîr, Mu’cizât, 45; Bikâî, Nazmu’d-Dürer, Haydarabad, 1398/1978, 19:88; Alusî, Rûhu’l-Meânî, Beyrut, ts. 27:75; Kâsımî, Mehâsinu’t-Te’vîl, Beyrut, 1398/1978, 15:261; Nebhânî, Huccetullâh ale’l-Âlemîn, Diyarbakır, ts. 395; Abdullatif Harputî, Tenkîhu’l-Kelâm, İstanbul, 1330, 293:

 

Diğer Kaynaklar

Abduh, el-İslâm ve’n-Nasrâniyye, Mısır, 1367.

Abdurrezak, el-Musannef, cilt:3.

Ali el-Kârî, Şerhu’ş-Şifâ, Beyrut, ts. c: 1.

Alûsî, Rûhu’l-Meânî, c: 27.

Ateş, Süleyman, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, İstanbul, 1991, c: 9.

Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, Beyrut, 1405/1985, c: 2.

Ebû Nuaym, Delâilün-Nübüvve, Beyrut, 1412, 2:281.

Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Eevliya, ys. 1394/1974, cilt: I.

Elmalılı, Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, İstanbul, ts. c: 8.

Gölcük, Şerafettin-Toprak, Süleyman, Kelâm, Konya, 1993.

İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, Kahire, 1407/1987, c: 7.

İbn Kesîr, Tefsir, Beyrut, 1416/1996, c: 4.

––––: el-Bidaye ve’n-Nihaye, Beyrut, 1981, c: 3.

İbnü’s-Salah, Ulumü’l-Hadis, Dımeşk, 1404/1984.

Kastallânî, el-Mevâhibü’l-Ledünniyye, Beyrut, 1412/1991, c: 2.

Mâturîdî, Kitâbu’t-Tevhîd, İstanbul, 1979.

Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, İstanbul, 1980.

Mustafa Sabri, Mevkıfu’l-Akl, Beyrut, 1401/1981, c: 4.

Mübârekfûrî, Tuhfetü’l-Ahfezî, Medine, ts. c: 9.

Reşid Rızâ, el-Vahyu’l-Muhammedî, Kahire, 1380/1960.

Semerkandî, Bahru’l-Ulûm, Beyrut, 1983, c: 3.

Seyyid Kutub, Fî Zilâli’l-Kur’an, Beyrut, 1405/1985, c: 6.

Şâtıbî, el-Muvâfakât, Beyrut, 1417/1997, c: 1.

Taberî, Câmiu’l-Beyân, Beyrut, 1407/1987, c: 28.

Taftazânî, Şerhu’l-Makâsıd, Beyrut, 1409/1989, c: 5.

 

 

Hasan YENİBAŞ

 

 

İnternette dalaşırken bu yazıyı buldum. Bana göre güzel bir yazı. Bu konuda siz değerli arkadaşların da fikirlerini bilgilerini burada paylaşmalarını isterim.

 

saygılar,

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 59
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Değerli Shatin,

Ayın yarıldığının doğru olup olmadığını anlamak için; bazı rehberleri ele almak gerekir.

Çünkü ayın yarıldğını biz kendimiz görmediğimize göre, bunu anlamak için bazı kaynaklara bakmamız mecburidir.

Kaynak olarakda karşımıza iki seçenek çıkar.

1 Bilimsel kaynaklar.

2- Dini kaynaklar.

 

Eğer sadece bilimsel kaynaklara bakacak olursak, ay hiçbir zaman yarılmamıştır.

Fakat bilime rağmen, bilimden hariç kaynaklarada bakabiliriz ama bir şartla.

Bilimden tamamen çıkmak şartıyla.

Yani bilmekten tamamen çıkmak şartıyla.

Çünkü bilimden çıkacaksak, bilmekten çıkacağız demektir.

Yani ayın yarılıp yarılmadığını hiçbir zaman bilemeyeceğiz.

 

Şimdi bilmekten çıkarak sadece "bilmeden" inanmaya çalışalım:

Yani dini kaynaklar.

Dünyadaki tüm dini kaynaklar baktığınızda, ayın yarıldığını sadece islam kaynaklarında görürsünüz.

Diğer dini kaynaklara göre ise ay yine bilimde olduğu gibi; yarılmamıştır.

Sadece islami kaynaklara göre yarılmıştır.

 

Peki haydi şimdi, bilmeden (Bilim dışı) islami kaynaklara inanalım.

Sadece inanmak için uğraşalım.

O zaman karşımıza şöyle bir soru çıkar.

 

Ayın yarıldığını neden bütün dünya göremedi?

Çok kısa süre yarılmış kalsaydı bile, en azından yarıldığı esnada, Avrupa'dan da görülmesi gerekirdi.

Daha basit bir örnek vereyim.

Neden ayın yarıldığını Türkler göremedi?

Diyelimki ayın yarıldığını Türkler gördü vede "bu bir sihirdir dediler" ve inanmadılar.

Böyle bile olsa, en azından Türk tarihinde "Ay yarılmıştı ama biz sihir zannettik" şeklinde önemli bir yer olması gerekirdi.

 

Hatta bu olay dünya tarihinde dahi yazılı olması gerekirdi.

 

Dünyadaki hiçbir tarih kitabında bu olay geçmediğine göre demekki bu olay gerçek dışı.

 

Ve bu olayda kuranda geçtiğine göre kuran da gerçek dışı.

 

Yani buna bilmeden inanmak (nasıl yarıldığını anlamadan) bile zor gördüğünüz gibi.

 

Ama bütün bunlara rağmen, yinede inanmak lazımsa, o halde "inatla" inanmak lazımdır.

 

En derin sevgilerimle değerli Shatin.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kısa bir ekleme...

Etraftan Gelenlerin Aynı Hâdiseyi Haber Vermeleri..;

Sırf Resûl-i Ekrem Efendimizin davasına tasdik etmemek için bu apaçık mu'cizeye "sihirdir" diyen müşrikler, aralarında şöyle konuşmaktan da edemediler:

"Şayet Muhammed büyü yaptı ise, bu büyüsü bütün yeryüzünü kaplayamaz ya! Etraftan gelecek olan yolculara soralım, bakalım onlar da gördüklerimizi görmüşler mi?"3

Etraftan gelen yolculara sordular. Onlar da aynısını gördüklerini itiraf ettiler. Bütün bunlara rağmen, ruhen ve kalben tefessüh etmiş, şirkle gönüllerini kirletmiş müşrikler, "iman ederiz" va'dinde bulundukları halde inanmadılar, ebedî saâdetin kaynağına koşmadılar. Üstelik arkasından da şöyle dediler:

"Yetim-i Ebû Talib'in sihri semâya da tesir etti!"4

Müşriklerin, Peygamber Efendimizin bu parlak mu'cizesini inkâr etmeleri üzerine, Cenab-ı Hak, inzal buyurduğu âyet-i kerimelerde hâdisenin vuku bulduğunu bildirip, onlarınsa imansızlıkta, yalanda diretip durduklarını beyân etti:

"Kıyâmet yaklaştı, ay yarıldı.

Onlar bir mu'cize görseler yüz çevirir ve 'Bu kuvvetli bir sihirdir' derler.

Peygamberi yalanlayıp kendi heveslerine uydular. Fakat takdir edilen herşey bir gayeye ulaşacaktır." 5

 

1. Müslim, 8/132; Tirmizî, 5/397; Ahmed İbn-i Hanbel, Müsned, 1/447

2. İbni Kesîr, Tefsir: 4/262

3. Tirmizî, 5/398; Kâdı İyaz, Şifâ: 1/238; İbni Kesîr, Tefsir: 4/262

4. Kâdı İyaz, Şifâ: 1/238

5. Kamer Sûresi, 1-3

 

Şuan için kaynak sadece bunlar..

Yada benim ulaşabildiğim kaynaklar sadece bunlar..

Diğer dinlerde kaynak aramak abestir çünkü o dinler ve o dinlere ait kitaplar İslam dininden öncedir..

Bilimsel verilere gelince..

Bugün için Ay'ın büsbütün her metre karesi gezilmiş keşfedilmiş değildir..

 

 

Saygılar..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ayın tamamının gezilmemiş olması dedin de bi ara okudğum bir kaç yazıda yanlış hatırlamıyorsam rus uzay gemisi Lunar orbiter-4 (yanlış yazmış olabilirim)'ün çekmiş olduğu resimlerden bahsediliyordu. bu resimlerin birinde de ayın üzerinde bayağı düzgünce geçmiş bir yarık olduğu görülüyor. araştırmalar sonucunda da oluşumun iki yüzey parçasının ayrılıp daha sonra tekrar birleşmesi gibi çıkıntıların oluştuğundan bahsediyordu.

tabi ne kadar doğru ne kadar yanlış bilemiyorum.

çünkü çok fazla yerde doğruluğundan bahsedilmiyor.

bu arada bu konuyla ilişkisi olan bir konuyu daha postalamıştım. onada bir baktından sonra yorum eklerseniz sevinirim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şuan için kaynak sadece bunlar..

Verdiğiniz kaynakların hepsi din kaynaklarıdır sevgili kral.

Üstelikde sadece islam kaynaklarıdır.

Bu hadise kuranda yazdığına göre, islami kaynaklar tabiki bu olayı destekleyecektir.

 

 

Yada benim ulaşabildiğim kaynaklar sadece bunlar..

Sizin ulaşabildiğiniz "islami" kaynaklar demek istiyorsunuz sanırım.

Mutlaka ki daha fazla kaynak arasanızda, yine islami kaynak arayacaksınız.

 

 

Diğer dinlerde kaynak aramak abestir çünkü o dinler ve o dinlere ait kitaplar İslam dininden öncedir..

En azından ay yarılacak diyebilirlerdi.

Çünkü bu son derece ömemli bir mucize.

Üstelik diğer kitaplar eğer, bir peygamberin gelip, ayı yaracağından bahsetseydi, muhammedin işide kolaylaşmış olurdu.

Ayrıca, islam yeryüzündeki son din değildir.

Örneğin Yehova dini, islamdan sonradır.

Daha buna benzer irili ufaklı, çeşitli yeni dinlerde vardır.

Siz o dinlere inanmayabilirsiniz ama, yeryüzünde o dinler şu anda vardır.

 

Bilimsel verilere gelince..

Bugün için Ay'ın büsbütün her metre karesi gezilmiş keşfedilmiş değildir..

O halde bizde bu mucizeye, Ay'ın büsbütün her metre karesi gezilmiş keşfedilmiş olduğu zaman, eğer bilimadamları ay yarılmıştır derlerse inanırız.

Üstelik inanmaklada kalmayız, tarih kitaplarına olan güvenimizde sıfıra iner.

 

Saygılarımla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ayın tamamının gezilmemiş olması dedin de bi ara okudğum bir kaç yazıda yanlış hatırlamıyorsam rus uzay gemisi Lunar orbiter-4 (yanlış yazmış olabilirim)'ün çekmiş olduğu resimlerden bahsediliyordu. bu resimlerin birinde de ayın üzerinde bayağı düzgünce geçmiş bir yarık olduğu görülüyor. araştırmalar sonucunda da oluşumun iki yüzey parçasının ayrılıp daha sonra tekrar birleşmesi gibi çıkıntıların oluştuğundan bahsediyordu.

tabi ne kadar doğru ne kadar yanlış bilemiyorum.

çünkü çok fazla yerde doğruluğundan bahsedilmiyor.

bu arada bu konuyla ilişkisi olan bir konuyu daha postalamıştım. onada bir baktından sonra yorum eklerseniz sevinirim.

Kesin islami kaynaktır sevgili Shatin,

Bahsettiğiniz kaynağı hatırlarsanız bana hak vereceksiniz.

Ben türlü türlü yalanların olduğu bir sürü islami site gördüm.

Resimlerle bile oynanıyor bu sitelerde.

Sizinde onlardan birine rastlamış olmanız büyük bir olası.

Tekrar sevgilerimle

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili evrensel sana din kaynaklarından başka bir kaynak buldum demedim zaten..

Evet ulaşabildiğim kaynaklar islami kaynaklardır..

İslamdan sonra ilahi din yoktur, bahsini ettiğiniz dinler beşeri dinlerdir ve bizim için ilgi ve bilgi konusu değildir..

Ayın tüm yüzeyi gezilirde bir gün bu bulguya ulaşılırsa daha emin olacağız..

 

 

Saygılar..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili evrensel sana din kaynaklarından başka bir kaynak buldum demedim zaten..

Evet ulaşabildiğim kaynaklar islami kaynaklardır..

İslamdan sonra ilahi din yoktur, bahsini ettiğiniz dinler beşeri dinlerdir ve bizim için ilgi ve bilgi konusu değildir..

Ayın tüm yüzeyi gezilirde bir gün bu bulguya ulaşılırsa daha emin olacağız..

Saygılar..

 

İslamiyetten sonra, Bahailik ve Yehova şahitliği dinleri vardır.

İlahi olmadığını islamlar ve sen söylüyorsun. Onlar da sana söylüyor.

Kaldıki bütün dinler, diğerini doğru görmezler.

Yine "ben merkezli" bir düşünce (başkasınınki doğru olamaz, tukaka).

 

Ayın bölünmesi masaldır, kurgudur. Tıpkı Nuh'un gemisi masalı gibi.

Bilim, bu masalları reddeder. Fizik kanunlarına terstir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İslamiyetten sonra, Bahailik ve Yehova şahitliği dinleri vardır.

İlahi olmadığını islamlar ve sen söylüyorsun. Onlar da sana söylüyor.

Kaldıki bütün dinler, diğerini doğru görmezler.

Yine "ben merkezli" bir düşünce (başkasınınki doğru olamaz, tukaka).

 

Ayın bölünmesi masaldır, kurgudur. Tıpkı Nuh'un gemisi masalı gibi.

Bilim, bu masalları reddeder. Fizik kanunlarına terstir.

 

Bilmin açıklayamayacağı olayların varlığına inanıyorum..

Hatta Allah'ın insanlara hadlerini bilmeleri için, kendisinin ilham ettiği bilgilerle yine kendisine isyan edenlere "haddinizi bilin siz ne biliyorsunuzki, sizler daha kansere çare bulamadınız, AİDS e çare bulamadınız, henüz o kadar yakın olmasına rağmen hiç bir gezegene ayak basamadınız, nedir bu bilim bilim diye övünmek" gibi bir ilahi söylemle "hadi gücünüz yeterse bunlara akledin bunları bilin" diyor..

Necip Fazıl Kısakürekten bu anlatmak istediğim konuyla ilgili bir şir ekliyorum..

Bu şiiri tefekkür ederek okuyunuz..!

 

Yirminci yüzyılın ablak yüzlü pilotu

Buldun mu Ay yüzünde ölüme çare otu ?

Bir odun parçasına at diye binen çocuk

Başında çelik kulaf, sırtında plastik gocuk.

Uzakları yenmiş Fatih edasındasın|

Dibsizliğin dibini bulmak sevdasındasın...

Allah'a dil çıkarır gibi küstah bir yarış...

Farkında değilsin ki, Ay Dünya'ya bir karış

Fezada milyarlarca ışık, yol, mesafe;

Seninki, saniyelik zafer, ilmi hurafe

Kavanozda, kendini deryada sanan balık;

Ne aci vahşet, mağrur ilimdeki kalabalık;

Fezada 'Allah diye bir şey yok' iddiası

Gel gör, kaç füzeye denk, bir mü'minin duası;

Rafa kaldırmak için ruhlarını dürdüler;

Güneş diye kalpteki güneşi söndürdüler.

Bilmediler; kalptedir, kalptedir asıl feza;

Kalptedir, olumsuzluk kefili kutsi imza.

Sayıdan sonsuzluğa sınıf geçirtecek not;

Bizdedir ve bizdedir Arş'a giden astronot,

Ve mekandan arınmış ve zamandan ilerde,

Fezayı teslim alma sırrı bizimkilerde.

 

Bizimkiler ışığa gem vurar da binerler;

Yerden göğe çıkmazlar, gökten yere inerler... (NFK)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Başında takke yat kalk günde beş kere

Miraç hikayesini anlat,gerile gerile

Salavatlar getirilsin,duygular şaha kalksın

Peki senin burakla gezdirdiğin alemler nere?

 

Süleyman olursun, rüzgarla seyehate gidersin

İsa olur,çamurdan kuş yapar, ölüleri diriltirsin

Aya çıkmış küstahlar,olacak şeymi

Sen oturduğumuz yerden ayı ikiye bölersin

 

 

Yüzyıllar öncesine saplanmış,dogma avanesi

Senin kitabında varmı ki ölümün çaresi

Şu avunduğun hayaller, ölüm sonrası sonsuz yaşam

Boş vaaderlemidir,bilime dil uzatmanın gayesi

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

@Evrensel

 

Bilim için ay bilinmeyen olmaktan çıkmış mı ki yine birçok kişinin yaptığı gibi bilim ve islam'ı karşı karşıya getirmeye çalışıyorsun?

 

Nuh'un gemisine de masal demişsin fakat bu bilimin reddettiği birşey değildir. Aksine araştırdığı birşeydir.

 

Kanunlar ve hipotezler arasındaki fark en fazla pozitif bilime uzak konularda görünür. Bunu iyi anlaman gerek. Yani, eğer birşey pozitif bilimlere uzaksa bilim o konuda oldukça çaresiz kalır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

@Evrensel

 

Bilim için ay bilinmeyen olmaktan çıkmış mı ki yine birçok kişinin yaptığı gibi bilim ve islam'ı karşı karşıya getirmeye çalışıyorsun?

 

Nuh'un gemisine de masal demişsin fakat bu bilimin reddettiği birşey değildir. Aksine araştırdığı birşeydir.

 

Kanunlar ve hipotezler arasındaki fark en fazla pozitif bilime uzak konularda görünür. Bunu iyi anlaman gerek. Yani, eğer birşey pozitif bilimlere uzaksa bilim o konuda oldukça çaresiz kalır.

 

+1

 

Evet bilim bazı konularda gerçekten çaresizdir..

Ama işin garibi bilim çaresiz kaldığı şeyleri reddetmezken, bazı "bilimsel düşünüyoruz" diyenler neden redderler..?

Acaba kökeninde inançsızlık inancı mı var..

Tıpkı Darwin'in materyalizmdeki tanrı yoktur inancına sırf bir varoluş açıklaması getirmek için Galapagosa ziyareti gibi..

 

Not: Sevgili Alekgine İmzan çok anlamlı.. :)

 

Saygılar..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Ayın bölünmesi masaldır, kurgudur. Tıpkı Nuh'un gemisi masalı gibi.

Bilim, bu masalları reddeder. Fizik kanunlarına terstir.

 

 

benim uzun süredir aklıma takılan ve bir türlü cevap bulamadığım bi durum var.

Bu da rüya;

şimdi rüyanın tam olarak ne olduğu anlaşılmış veya açıklanmış değildir. Ufak bir araştırmadan sonra bunun bilimsel olarak da tam bir açıklaması ve izahı mümkün olmadığını gördüm.

Fizik kanunlarına ters olan birşeyi bilim reddediyorsa eğer rüyayı da reddetmesi gerekir

ama aksine araştırıyor bunu ve hala bi sonuç bulabilmiş değil

peki ama neden hala rüyayı reddetmiş değil bilim?

 

ve bir ikinci soru daha

 

rüya nedir? nasıl oluşur? neden oluşur?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Konu rüya deyil ayin yarilmasi, Bilimselci ciddi kanitlar istiyen arkadas tarih kanitlari siliyor, ayni evrimin bilimsel kaniti olmadigi gibi.

Rüya konusuna da kisaca cevap vereyim, evrenin atomlarindan olusan bizler rüyada bir cok atomlarla irtibat kursakda frakanslarin dilini anlamadigimiz icin yorum yapilamaz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bilme dil uzatan yok..

Bilim benim herşeyim..

 

Ne kadar da samimiyetsizce, ******* sözler bunlar...

 

"Bilim benim her şeyim" diyeceksiniz, sonra da Ay'ın yarılıp gökten inerek Muhammed'in bilmem nerelerinden dolaşıp yörüngedeki yerine geri döndüğünü iddia edeceksiniz. Ondan sonra da birileri kalkacak, fotoğraflardan Ay yüzeyinde bu yarılmaya ilişkin izler arayacak, birileri uydurma hadisler taşıyacak, birileri alakasız ayetler gösterecek...

 

Fotoğraflardan ayın yüzeyinde bir yarılma izi aramak :wacko: Bilimden zerre kadar nasiplenemeyenlerin, bilimi altetmek adına, bilimin bir icadını kullanmaya çalışması... Ne kadar da acı...

 

"Bilim benim herşeyim" diyeceksiniz, sonra da NFK 'in bilimi aşağılayan, bilimle dalga geçen bir şiirini egonuzun tatmini için buraya taşıyacaksınız... Daha düne kadar yıldızları birer kandil sananların, bilimin yıldızlara ulaşma çabasında gösterdiği adımları küçümsemeye çalışması nasıl bir trajikomedidir?

 

"Bilim benim her şeyim" diyeceksiniz, sonra da belki de siz dahil pek çok yakınınıza şifa dağıtan, daha düne kadar ölümcül olan hastalıkları ayakta geçirtecek kadar çözüm bulan bilimi, kansere, AIDS'e çare bulamadı diye hafife alacaksınız; sanki din, bu hastalıklara çoktan şifa bulmuş gibi... Yarın bilim kansere, AIDS'e çare bulduğunda neyi bahane edeceksiniz? (Kaldı ki bugün pek çok kanser türü erken teşhis ile tedavi edilebilmektedir)

 

"Bilim benim her şeyim" diyeceksiniz, sonra da hayatının büyük bölümünü bilime adayarak yüzyılın teorilerinden birine imza atan bir bilim adamını, sırf dogmatik inançlarınıza uymadığı için ideoloji "mania"ğı ilan edeceksiniz...

 

"Bilim benim herşeyim" diyeceksiniz, sonra da bilimin bir gün cinleri, perileri görebilecek aletler yapabileceğini iddia edeceksiniz... Kimbilir; belki bilim bir gün onları avlamanın da bir yolunu bularak hayvanat bahçesi gibi "Cin-peri bahçesi" bile açabilir...

 

"Bilim benim herşeyim" diyeceksiniz, ben de "Hadi oradan" diyeceğim...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ne kadar da samimiyetsizce, ****** sözler bunlar...

 

Bu ne kadar maksadı aşan ve hakaret içeren bir söz böyle..

Eğer bu sözü ben söyleseydim xlark tades konuyu kişiselleştiriyor olacaktı..

Herneyse...

Arkadaşım anlamanın birinci yolu iyi okumak ve dikkatli okumaktır..

Ve yazılanın tamamını okumaktır..

Ben ay yarılmasına kat'i şartla inanmıyorum demekten uzağım..

Yada başka bir ifadeyle ayın yarıldığına inanıyorum..

Ha.. bilimsel olarak belki mümkün değildir..

Fakat bilim bunu inceleyemediğinden bu böyledir..

Bu, bilmi inkar ettiğim anlamına gelmez..

Bilimsel araştırmaları takip ederim okumaktan zevk alırım ve kendime ait bilimsel araştırmalarım yada küçük buluşlarımda vardır..

Bütün bunları forumdan bazı arkadaşlarımla paylaştım..

Aramızdaki tek fark ne biliyormusunuz..

Ben hem dine, hem bilme inanıyorum..

Sen sadece bilme inanıyorsun..

Sonuç itibariyle bilmin bazı konuları açıklamakta şimdilik çaresiz kaldığını düşünüyorum..

Senden çok bilme meraklı olduğumu kendim biliyorum, senin bilmen yada bilmemen birşeyi değiştirmez..

 

Saygılar..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Her düsünceyi baltaliyacak baska düsünce mevcuttur, bu günkü bilim dogruysa eyer ve dogrudur defalarca üstüne basa basa tasdiklendi,bizim dünyamizin ayi tasiyacak cekim gücüne sahip deyildir, dolayisiyla icimi bos acaba appolo kondugunda iki saat kilise cani gibi öttügü, niye titresimli dönmekte kendi etrafinda, bunlar bu günkü bilime agit olanlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evet bilim bazı konularda gerçekten çaresizdir..

Ama işin garibi bilim çaresiz kaldığı şeyleri reddetmezken, bazı "bilimsel düşünüyoruz" diyenler neden redderler..?

Acaba kökeninde inançsızlık inancı mı var..

Tıpkı Darwin'in materyalizmdeki tanrı yoktur inancına sırf bir varoluş açıklaması getirmek için Galapagosa ziyareti gibi..

Saygılar..

 

Bence bilim değil din çaresiz sevgli xlark..

Öyle mesnetsiz,

Duygusal...

Takım tutar gibi birşeylere inanılmaz..

İnsanlara da mücize gibi gösterilmez..

 

Bakın ay yarılması konusundada atıp tuttunuz

Ama nedense araştırmadan, inecelemeden, sorgulamadan öylece kabul ediveriyorsunuz. Maalesef herşey sizin için yeterki dinen yazılmış olsun ...

Bu nedenle düşünce doğma temellere dayalı olması konusunda hiçbirzaman inandırıcı ve doyurucu kimliğini yakalayamayacaktır...

 

Ay yarılması ile ilgili bilimsel gerçekler..

Galaksimizde, 1.300 ışık yolu ötede yani 12.300 yıll öncesinde, Vela Takımyıldızı´nda bir süpernova patlaması oldu. Patlama, 11.000 yıl önce 10 magnitute derece parlaklıkta dünyadan görüldü; bu parlaklık dolunayın 7 gün sürmesi kadardı. Şu anda ise bizler patlamanın artıklarını 1.000 ışık yılı uzaklıktan görüyoruz. Patlama özellikle Akdeniz ufkunda görüldü yani Ay kadar parlaktı. Çıplak gözün görme yeteneğine göre, süpernovanın ışınlarının yaygınlığı Ay´ın çapını dahi aşıyordu. Bu muhteşem bir uzay dansıydı, akıl ötesi bir bir ateş kütlesi tüm renklere dönüşerek bir gayzer gibi fışkırıyordu. O zamanın gözlemcileri patlamayı nabız gibi atarken görüyorlardı. Büyük olasılıkla ormanlarda ve yerleşim merkezlerinde yaşayanlar gölge oyunları da gördüler.

 

Vela sözcüğü İspanyolca ve gözlemek anlamında. Akadlar Sümer ülkesine Sümer Toprağı anlamında, Gözlemcilerin Toprakları diyorlardı. Süpernova, Michanowsky´in araştırmalarına göre Sümerliler tarafından görüldü ve kaydedildi; 4.000 yıllık bir yazıtta "Yaradılış Tarihi" başlığı altında; "Tanrı Ea´nın Vela´daki dev yıldızı" deniyordu. Timothy Ferris´e göre Mısır´ın Ankh´ı ve Tanrı Toth süpernovayı simgelemektedir. Böylesine büyük bir patlamayı bizlerin hayal etmesi dahi mümkün değil, gördüğünüz fotoğraflarda bir diğer süpernova patlaması yer alıyor; galaksinin 1940 yılındaki fotoğrafında olmayan patlama, bir yıl sonraki fotoğrafta açıkça görülüyor. Kimbilir oralarda neler oldu? Ve acaba şimdiki görüntü nasıl ama bunun için beklememiz gerekiyor...

 

Kaynaklar:

* Science Digest.

* Tony Smith, "13 March 1941"

* Sümerce-‹ngilizce Sözlük: Adapa (Dan Sullivan)

* History of the Bronze Age in Mesopotamia

 

Sevgi ve saygılarımızla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaşım az kaldı artık bizleri bilme düşman ilan edeceksiniz..

Bilim yanlış diyen yok..

Senin bahsettiğin kouların senden fazla hastasıyım meraklısıyım..

Artık şunu anlamanızı istiyorum..

Bilim dinleri reddetmiyor..

Bilim melekleri reddetmiyor, cinleri reddetmiyor..

Sadece masaya yatıramıyor..

Yoktur demekle inceleyememek yada bu benim konum değil demek çok farklı şeyler..

Bilimsel değil diyebilirsiniz, beni bağlamaz..

Her gerçek bilimle gerçektir diye bir tezi reddediyorum..

Örneğin bilim ruhun mahiyetini yapısını keşfedebilmiş değildir fakat ruh vardır..

Masaya yatırmıyorsa gözleme tabi tutamıyorsa o benim sorunum değil..

Bana göre varlığı hissedilebilen olan şeyler mutlak vardır..

 

 

Saygılar..

 

Sayın Dipnot, sanırım kendi iletinin önde olmasını isteyerek ısrarla kopyaladın tekrar..

Peki sanada cevap vereyim..

Din çaresiz demişsin..

Dinler tarihindeki olmuş olan bütün olaylar bir pc ye kaydedilmedi, kameraya alınmadı olan olaylar o zamanlarda kaldı.

Artı senin alıntı yaptığın 12.300 yıl önceki olmuş bir olayın ay ile ne alakası var..

Yoksa içeriği okumadan başlığa göre mi postaladın..

İletilerin tekrar kopyalanması pek hoş bir davranış değil, zaten kurallarada aykırı bildiğim kadarıyla..

Hani bundan önce birde şunu ekliyim diyerek bir önceki iletilerinizi aynen kopyalayıp altına kısa eklemeler yapıyordunuz, şimdi onuda yapmadınız, direk kopyalamışsınız..

Akıllıca bir iş gibi görünsede hoş bir iş değildir..

Sen yaptığın zaman bunu bazşkalarınında yapma hakkı vardır..

Bu durumda forum ne hale gelir artık sen düşün..

Yönetimin müdahale etmesi gereken bir mesele ama artık sabredemedim çünkü buna benzer şeyler şeyleri defalarca yaptığını biliyorum..

Herkesin iletisi kendine göre doğru ve okunması gereken iletidir..

 

 

Saygılar..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Dipnot, sanırım kendi iletinin önde olmasını isteyerek ısrarla kopyaladın tekrar..

Peki sanada cevap vereyim..

Din çaresiz demişsin..

Dinler tarihindeki olmuş olan bütün olaylar bir pc ye kaydedilmedi, kameraya alınmadı olan olaylar o zamanlarda kaldı.

Artı senin alıntı yaptığın 12.300 yıl önceki olmuş bir olayın ay ile ne alakası var..

Yoksa içeriği okumadan başlığa göre mi postaladın..

İletilerin tekrar kopyalanması pek hoş bir davranış değil, zaten kurallarada aykırı bildiğim kadarıyla..

Hani bundan önce birde şunu ekliyim diyerek bir önceki iletilerinizi aynen kopyalayıp altına kısa eklemeler yapıyordunuz, şimdi onuda yapmadınız, direk kopyalamışsınız..

Akıllıca bir iş gibi görünsede hoş bir iş değildir..

Sen yaptığın zaman bunu bazşkalarınında yapma hakkı vardır..

Bu durumda forum ne hale gelir artık sen düşün..

Yönetimin müdahale etmesi gereken bir mesele ama artık sabredemedim çünkü buna benzer şeyler şeyleri defalarca yaptığını biliyorum..

Herkesin iletisi kendine göre doğru ve okunması gereken iletidir..

Saygılar..

Evet din çoğu yerde çaresizdir..

Ve o nedenle mücezelere başvurmaktadır / başvurdurulmaktadır..

Ama bizim din anlmayışımızda mücizelere, korkulara, baskılara ve gericiliğe yer yoktur..

Çünkü 12.300 yıl önce gökyüzünde iki ay olduğu gözlemlenmiş ve bunu bugün maalesef bunu bir kutsal kitabın gösterisi ve bak bunu şu kitap söylüyor diye ortaya atıp onun mücizevi oluşumunu göstermeye çalışması mesnetsizliktir..

Bu nedenle..

Burada sadece duygusal,,,

Sadece doğmatik,,

Ve sadece akıl ve bilimin ötesinde doğmalar ile din tacirliğine soyunmak..

Bence en fazla kınanacak bir durumdur..

Defalarca söylüyorum..

Benim inancım sizin inanç biçiminiz ile asla ve asla örtüşmez...

Ve bana da bir şey katacağını sanmıyorum..

Ama burada bilimsel şeyleri paylaşmayı..

Hangi dine, doğmaya dokunursa dokunsun sürdüreceğiz.

Çünkü yaşadığımız yüzyılda yaşamın anlımına imza atmanın yaşamsal gerçekçilik ile olacağı su götürmez gerçektir...

Sevgiyle kalın..

_________________

(Evet yazi mükerrer olmuş.. düzeltme yapmaya çalışırken olduğunu sanıyorum...)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Efendim ayin ikiye ayrima konusuve hadisi 1400 senelik magzisi var hadisteki anlatima göre muhametin bir isaretinle ay ikiye ayrilir gibi asilmis duruma gecer,muhammedin yanindakiler derki ya muhammet bunu nasil yaptin, muhammetde bu mucize deyildir ilimdir der.

Demekki muhammet o günde o vakitde böyle bir olayin olucagini biliyordu, bu olay bizansdan da seyredilmis ve kayida gecirilmisdir, en güzel kanit istanbulda bizans arsifinde bulunuyor bu arsifi tekrar buraya aktaralim daha iyi tartisiriz, süper novayla ilgisi vok bu olayin, bu gün bile ay üstünde acagip ucuslar isiklar gözlenmekde,biz bile geceliyin dünyamizdaki isiklari nasil görüyoruz.

-http://www.bulutsu.org/ggg/?gun=061001-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ama bizim din anlmayışımızda mücizelere, korkulara, baskılara ve gericiliğe yer yoktur..

 

Tarihi olgulardan bahsediyoruz bir üstteki yazımdada belirttiğim gibi o döneme ait teknolojinin çok geri olması münasebetiyle herhangi bir video pc disk cd gibi belgeler yoktur..

Artık adını ne koyarsanız koyun dogmamı dersiniz ne dersiniz bilmiyorum ama, mucize gerçektir..

Herhangi bir mucize görmedim fakat mucilerin gerçekleştirdiğine inannıyorum..

Benimi inancım sana hiçbirşey kazandırmaz evet bu doğrudur..

O yüzden senin inancın sana benimki bana..

Ben inanıyorum arkadaşım ötesi yok..

Herşey bilmin ulaşabildiğiyle sınırlı değildir çünkü..

250 kg lik top mermisini bir insanın tek başına alet kullanmadan namluya kadar kaldırabilmesini bilim konsantrasyon diye açıklayabilmekten öte geçemez..

Örnekleri çoğaltmak mümkündür..

Not: Düzeltme yapıldığında aynı iletiye postalanır ve bu aynı ileti içerisinde mümkündür, düzeltme yaparken birinci iletiden ayrı ikinci bir ileti postalanmaz yani teknik olarak mümkün değildir..:)

Çünkü adı üstünde düzeltmeyi aynı iletinin butonlarından yapıyoruz..

Herneyse..

 

 

 

Saygılar..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.