Alekhine

Hayır. Zaten kendi belirlemiş ne zaman ne olacağını. Herşeyi kendi kudreti dahilinde seçmiş, kendi iradesiyle neyin ne olacağına hüküm vermiş. Bu programlanmışlık mı oluyor? Yoksa kusursuzluk mu?

Bir elmanın bütün parçaları bir elma eder. Bir bütün elma ise bir elmadır. Mesela.

1-Bunu bilmemiz tabii ki mümkün değil. 2-Kağıtla silgi arasındaki sürtünmeden dolayı kurşun kalemin kağıt yüzeyinde az da olsa pürüzlü duran çok küçük parçacıklar kağıt yüzeyinden kaldırılırlar. 3-Görmedim. Nasıl soru bu? 4-Bu soru çok saçma. Çünkü eğer aaa diye çıkardığımız sese € ismini verseydik, yani matematiksel tanımı değiştirseydik sadece aaa sesi ile € sembolünü ilişkilendirmiş olurduk. Yani aaa sesi A ile ilişkilendirilmiş. Eğer € ile ilişkilendirilmil olsaydı yine aynı sesi çıkarır bu sefer €€€ ile belirtmiş olurduk. 5-Tanımımız uzayın sonsuz olduğu değil mi? Öyleyse nereye kadar sürüyor sorusunu soramayız çünkü sınırlandırılmış birşey değil tanım olarak. Ha ben sonsuz olmadığına inanıyorum o ayrı.

Kurslar yol göstericiler olarak faydalıdırlar. Sana hızlı okumaya nasıl ulaşacağını gösterirler sadece. Aslında hızlı okumayı bilen birinden de faydalanabilirsin. Kurslara para yatırman şart değil yani. Sadece bazı prensipler var, onları öğrenip bol alıştırma yapman gerek. (En önemli şey alıştırmadır.) [email protected] "msn" adresim. Eğer ihtiyacın olursa hem kurslar konusunda hem de teknikler konusunda yardımcı olmaya çalışırım.

Bilinen fizik kurallarını biliyorsan hiçbirşeyin yoktan varolamayacağını, dolayısıyla onların da yaratıldığını bilmen gerekmiyor mu? Ayrıca bunlar bilimin kesin cevaplar verebildiği şeyler değil henüz. Bigbang bir teoridir örneğin, kanun değildir. Allah dünyayı değil evreni yaratmıştır. Daha açık sorabilirsen belki daha net bir cevap verebilirim.

Benim anlatmaya çalıştığım asıl şey, bilim ile İslam'ı sık sık karşı karşıya getirmeye çalışanların olduğu ve İslam'a saygısı ve inancı zayıf bilim insanlarının düşüncelerini kesin gerçeklermiş gibi sunmalarıdır. Gelelim asıl meselemize. 1400 ve 1500 'lü yıllar dünyaya İslam'ın hakim olduğu yıllardı. O yıllarda böyle bir cümlenin tersini kurmak ne kadar doğrudur sizce? Hristiyanlar o sırada hristiyan oldukları için mi geri kaldılar? Veya şimdi asıl olarak hristiyan oldukları için mi bu durumdalar? Fark neydi? İslam o zamanlarda aynı İslam değil miydi? Peygamber, "İlim Çin'de de olsa gidip alınız" dememiş miydi? Fatih'in kendi kullandığı topları kendi çizecek kadar eğitimli olduğu bir dönemdeki İslam ile şimdiki İslam arasındaki fark nedir? Ya da inanç çıkarlar için değiştirebilecek birşey mi? Evet, belki biz birer hristiyan olsaydık şu anda daha iyi bir durumda olabilirdik. (Bizim de günümüz gelir bee ) Ama olaya din perspektifinden bakmamız gerekiyor burada. Ama bunun yanında bu cümleyi kuruyorsan ve İslam'a gerçekten inanıyorsan ahiretini ve sonsuz hayatını geçici bir hayat için fedaa etmek istiyorsun anlamına geliyor. Kişi için hangisi önemliyse, onu ister. Ben o cümleyi kuran profesörü ayıplamadım biliyor musunuz? Çünkü aslında sadece kendisi için neyin önemli olduğunu bize belirtmiş oldu. Kendi bileceği iştir.

Evet, senin doğru yola gidip gitmeyeceğini de biliyor. Ama bunu kendin seçmiş oluyorsun değil mi? Şöyle düşün. Öğretmenin sana doğrudan bir veriyor. Gerçekten de o dersten alacağın not bir, öğretmenin bunu biliyor. Eyvallah hocam mı dersin, yoksa ne bu böyle sınava sokmadan mı dersin? Bu soru hemen akabinde şu soruyu getiriyor. Öyleyse niye bunlar? Neden yaratıldık. Bu bambaşka bir konu, az önce de dediğim gibi. Ben sizinle tartışacağım bir konu seçemem ki. Çünkü sizlerle aynı görüşleri paylaşmıyorum ve sizin düşündüklerinizi zaten biliyorum. Ama eğer siz diyorsunuz ki ben bilmiyorum, birşeyleri öğrenmek istiyorum, belki siz mantıklı bir cevap getirebilirsiniz, o zaman buradayım. Bana önyargıyla gelmeyin ama lütfen.

Sana tek bir soru sormak istiyorum. Neden mantıklı? Eğer bu soruya benim en azından "hmm, azıcık da olsa mantıklı" diyebileceğim bir cevap verirsen hakikaten eyvallah diyeceğim. Neden böyle de, anlatılan gibi değil? Neden?? Peygamberin başka bir amacı mı varmış ki? Güçmüymüş amacı? Para mıymış? Değilmiş. Onca vaadlerini müşriklerinin elinin tersiyle itmiş.

Öncelikle açıkyürekliliğinden ötürü kutluyorum seni. En azından bazı insanlar gibi yapmıyorsun. Çok tartıştım şimdiye kadar ateistlerle. Bu soruyu ilk defa duyuyorum. Kanıt mı? Çok mantıklı bir cevap. Hz. Muhammed ve dini şeytanı bize apaçık bir düşman olarak gösteriyor. Şeytandan gelmiş olsaydı bize kötüyü öğütleyen, şeytanı bize dost gösteren, günahı sevdiren bir dinle karşılaşmış olurduk. Oysa bunun tam tersini görüyoruz. Çok kısa değil mi? Aslında her insan azıcık, önyargılarında, şeytanın ve nefsinin zincirlerinden kurtularak düşünse bu mantıklı cevaba ulaşır.

Kusursuz bir çelişki. Propagandanı yapmak için "belki de" (aslında belki değil.) inanmadığın Allah'ın varolduğunu varsayıp onun mükemmel olmadığını söylemek. Yaratıcı var, ama mükemmel değil öyle mi? Yapma.

İşte, Allah senin bu cümleyi kuracağını da biliyor. Ne yapacağımı bilen bir Allah var nasıl olsa dine ne lüzum var diyen bir insan olacağını biliyor. Ama bunu kendin seçiyorsun. Aynı zamanda iraden ile tövbe etme şansını da sana veriyor. Hmm. Daha geniş kapsamlı bir cümle kurayım belki anlarsın. Allah insanlara doğru yolu gösterir, eğer yaparsanız mükafatlandırılır, yapmazsanız cezalandırılırsınız der. Bunun yanında da insanın ne yapacağını bilir. Sorduğun soru insanın neden yaratıldığıyla da kesişiyor. Orası apayrı bir mevzu. Şöyle düşün. Bir öğretmen öğrencisinin dersinden kaç alacağını az çok bilir. Ama yavrucuğum, sen şu notu alırsın uğraştırma beni demez. Sınava sokar. (Ancak absürd örneklerle anlatırsam anlayacağını düşündüm. Çünkü soruyu doğru dürüst sormadın. Sorsaydın daha saygılı bir cevap alırdın)

Yazdıklarınızla alakasını açıklar mısınız bana? Ben sadece demişim ki: "Artık skolastik düşünce bilim adamlarının ellerinde". Ortaçağda din adamları, rahipler düşünceleri bastırıyorlardı. Bunlardan bahsetmiştim ben sanırım yanlış anlamışsınız. Yoksa bastırmıyorlar mıydı? Nerede, güldürmeyin adamı demişsiniz. Diğer yazdıklarınızınsa konuyla alakası yok.

Allah aşkına, benim söylediklerimle bu yazdıklarının ne alakası var? Belli ki için dolu. Ama yeri bu topic değil.

Yahu yok böyle birşey diyorum artık. Adam masallar diye birkaç şey söylemiş ama ne düşündüğünü neden bunların birer safsatadan ibaret olduğunu dillendirememiş. İnsanlar bilgisiz iken birşeyler söylemeye çalışınca böyle oluyor tabi. Vaktim az. Uzun uzadıya tartışırız.

Çok uzun olduğu ve zamanım kısa olduğu için gözüme çarpanlara cevap vereceğim. Daha sonra devam ederim. Bunlar paradox falan değildir. Bunlar sadece bazı yarım akıllıların "evet işte, hadi hadi cevap verin" gibisinden bilinçsiz müslümanları köşeye sıkıştırmak için kullanılan tümcelerdir. Matematik. Matematikte tanımlar vardır. Öyleyse bu soruların hepsine tek bir cevap vermek mümkündür. Tanımımıza göre (Lütfen buradan da birşey çıkarmayın) Allah gücü herşeye yeten, mutlak kudret sahibidir. Öyleyse bu soruların sorulması yersizdir. Neden? Çünkü bu soruları sorduğumuz anda tanımımızla çelişiriz. Allah'ın en başta "mutlak, herşeye yeten" olarak tanımladığımız gücünü ve kudretini sınırlanırmaya çalışmaktır bu soruları sormak. Böyle yaptığımız ansa tanım olarak kabul ettiğimiz önermeyle çelişiriz. Öyleyse bu sorular sorulamaz. Somutlaştırmaya çalışacak olursak. Allahın gücünü sonsuz olarak kabul ediyoruz, ve Allahın gücünün yetmeyeceği birşeyi yaratıp yaratamayacağını soruyoruz. Çelişki. (Mantık okuyanlar daha kolay anlayabilirler.) Bunlar paradox değildirler. Bu sorular daha da komikmiş açıkçası. Allah sıfatlarına aykırı davranabilir mi? Bu soru gerçekten saçma. Cevabı çok basit. Davranmaz. Yine tanım üzerine. Allahın öyle olduğu gerçektir, tanımımız budur. Aynı anda hem doğru hem yanlış olan birşeye örnek verirsen, 2. sorunu cevaplayabilirim. Yine tanım. Birşey doğrudur, veya yanlıştır. Yani bunu insanın kendi boyutunda değerlendirmesi lazımdır. Bir insan hem doğru hem yanlış olan birşey düşünebilecek kadar "akıllı" değildir. Öyleyse Allah'ın bu şekilde birşey yaratıp yaratamayacağını (haşa.) idrak edemez. Bu soru öylece kalır. Daire şekline bir kare. Yahu bu kadar küçüldü bu ateistler?? Bunları bir matematikçi okusa eminim çok güler. Üstteki cevabı okuyunuz. Allah evreni yaratmadan önce neredeydi, ne yapıyordu? Bu bir insanın cevaplandırabileceği soru değil. Çünkü bize bilgisi verilmemiş. Yalnız üzülerek söylüyorum ki bir müslümanı köşeye sıkıştırabilecek bir soru da değil. Bakın, diğerleri görünüşte bile olsa öyleler. Tanrı geleceği hem bilir, hem değiştirebilir mi? Soru o kadar basit bir cevaba sahip ki. Allah herşeyi bilendir. Öyleyse birşeyi ileride değiştireceği de bilgisi dahilindedir. Şöyle örnekleyeyim. Sen birşey yapmaya karar veriyorsun. Kesin yapacaksın hatta o şeyi. Ama kararını değiştiriyorsun. Allah herşeyi, yani senin onu yapmaya karar verdiğini ama yapmayacağını bilir. Yine aynı şekilde Allah ne zaman ne olacağını bilir ve gelecekte ne gibi değişiklikler yapacağını da önceden bilir. Allah'ın düşünmeye ihtiyacı yoktur. Çünkü bilinmeyen için düşünür insanlar. Oysa ki Allah herşeyi bilendir, görendir (ateistlerin bu basit oyunlarını da. ) . Kader. İnsanlar kaderlerinin çok büyük kısmını; kendi yollarını kendileri belirlerler. Evet, alınyazımız vardır. Ne yapacağımız önceden bellidir. Ama Allah bir insana irade verir, o insanın kendi isteğiyle ve iradesiyle ne yapacağını önceden bilir. Kader budur. Yani insan yapar, Allah zaten biliyordur insanın neler yapacağını. Devam ederiz.

Çok komik. Biri gelmiş buraya propaganda yapıyor, sonra da yazdıklarının hepsine bir kılıf uyduru kendini haklı çıkarmaya çalışıyor. Kuran nedir? Bu soruyu somut olarak cevaplandırmaya çalışmak anlamsız. Yok kuran sayfadır, sayfalardır, tamamlanmış halidir vs. Kuran Allah sözüdür. Ne bir kitap olarak bakmak doğru olur sadece, ne de başka birşey olarak. Yani Kuran, Allah tarafından son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.) e gönderilmiş Allah kelamı, hayat kılavuzu ve İslam ansiklopedisidir bir bakıma. Bunun neyini anlamak sana zor geliyor Evrensel, onu söyle ona göre cevap verelim. İnanmadığın birşey sana saçma geliyor da olabilir tabii ki. Öyleyse de uğraşmayalım. Veya öğrenmek istiyorsan da önyargılarını yık, öyle gel.

Okumak istemeyen topic'e girmez, okumaz. Bak bakalım arkadaş nereye açmış topicini. Yanlış bir yere mi? Hayır. O halde bunu tartışmak yersiz. Ayrıca yaptığın iş günümüzde sık yapılan en büyük yanlışlardan biri. Bilim pozitiftir. Somuttur. Din ise soyut, apayrı bir kavramdır. Elbette bilim bir kayadan deve çıkmasını, denizin ortadan ikiye ayrılmasını saçma bulur. Ama daha saçma olan bu olaylara bilimsel açıdan yaklaşmaya çalışmak, bir sonuca (doğal olarak) ulaşamayınca da "bu bir safsatadır, kanmayın!" diyerek insanları "kandırmaya" çalışmaktır. Okumayacaksan girme, yazma, kendi yoluna git. Kimseye bunu niye buraya yazıyorsun deme hakkın yok.

Bir cümle bilim adamı tarafından söylendiği zaman kayıtsız şartsız "güzel, doğru, sakıncasız, haklı" mı oluyor? Skolastik düşünce asıl bu olsa gerek. Eskiden din adamlarının düşünceleri herkesin düşüncelerini bastırırdı, artık bu işi bilim adamları "ben bilimciyim, dediğim doğrudur" kisvesi altında yapıyorlar.

Bu olayın dünya tarihinde yazılı olması gerekirdi cümlesine ise yorum bile yapmıyorum. Çünkü yorum yapılmayacak kadar komik.

@Evrensel Bilim için ay bilinmeyen olmaktan çıkmış mı ki yine birçok kişinin yaptığı gibi bilim ve islam'ı karşı karşıya getirmeye çalışıyorsun? Nuh'un gemisine de masal demişsin fakat bu bilimin reddettiği birşey değildir. Aksine araştırdığı birşeydir. Kanunlar ve hipotezler arasındaki fark en fazla pozitif bilime uzak konularda görünür. Bunu iyi anlaman gerek. Yani, eğer birşey pozitif bilimlere uzaksa bilim o konuda oldukça çaresiz kalır.

Ben gazetenin tirajından, kimler tarafından alındığından falan bahsetmedim. Sadece olaylara bakış açısından (Elbette Zaman gazetesi de taraflı bir gazete) ve diğer gazetelerden çok daha objektif olduğundan bahsettim.

Kelimeleri değil, kelime guruplarını görmeyi öğrenmelisin. Beynin gözünden çok daha hızlı. Kurslar faydalı, ben gittim şu anda dakikada 1000 kelimenin üstünde okuyabiliyorum.

Aslında benim fikrimi soracak olursanız hiçbir ülke (dikkat edin ülke diyorum) Türkiye'nin bölünmesini istemez. Özellikle ABD ' nin elindeki kürt kartının senelerdir çok güçlü olduğunu düşünürsek ABD ve yandaşları hiç istemez.

Bir önceki postunda ifade edememişsin kendini, şimdi oldu. Yalnız yine katılmadığım birkaç nokta var. Türkiye doğu için tamamen önemsiz değil. Çünkü bu dünyada "güçlü" olmak isteyen her ülke Ortadoğu'da ne kadar olursa olsun söz sahibi olmak zorundadır. Yine aynı düşünceyi paylaştığımız Türkiye'nin jeopolitik konumunu düşünecek olursak da, güçlü olmak isteyen her ülke Türkiye'yi gözönüne almak zorundadır. Bir başka fikir ayrılığına düştüğümüz konuysa bir önceki postta da katılmadığım gibi Türkiye'nin kendi isteğiyle batıya yönelmiş olmasıdır. Dediğin doğru, Türkiye batı dünyası için gerçekten doğudakinden daha fazla bir öneme sahip, fakat bizim batıya yakınlaşmamız ile doğuya yakınlaşmamız arasında konjonktürel yapımızı çok fazla etkilemez. Dediğim gibi, burası ortadoğunun dibi, herkes birşeyler söyleyebilmek ister ve biz kime göz kırparsak kırpalım karşılık alacağımız muhakkaktır. Lakin, hiçbir zaman ortadoğuda güçlü bir Türkiye istenmez. (Özellikle ABD tarafından.) Çünkü dünyanın en büyük askeri güce sahip birkaç ülkesinden biri olan Türkiye bu bölgede tamamen güçlenirse hiç kimse burada bizden daha fazla söze sahip olamaz. O yüzden özellikle ABD bizi "kürt" ve "silah" kartını kullanarak devamlı belli bir duruma sıkışmış tutmaya çalışıyor yıllardır. Böyle bir durumda ABD ' ye güvenmek ********tan başka birşey olmaz. Benim Türkiye için en iyi olacağını düşündüğüm şey, herkese mesafeli olması (bu demek değildir ki AB ye girmeyelim. İngiltere de AB üyesi.) ama bunun yanında bu bölgede (ortadoğu) söz sahibi olma hakkından vazgeçmemesidir.

Emin ol Zaman gazetesi bu ülkede yayınlanan bütün gazetelerden daha tarafsız sunuyor haberleri. (Günde en az 5-6 gazete okuyorum.) Bu arada irtica ne demek bana bir söyler misin? Veya kimler irticacı, neden?